![]() |
Cafer Tayar'ın şeçtiği şiirler 2.1.2001/ Söz özün men bağından varidat’la akarken; Gönül imbiğinden damıtılır. Ve akarken dil nehirlerinden, nükte olarak. Biz gönlü şairlik hevesiyle tutuşup ta, Yağmurlu bir sonbaharın loş orman kokusuyla... İç âlemini dolduranlar, uzletin hazzına ererler. Dağlar ve ormanların o yalın ve yalnızlığında. Kimse bilmez şair olmadan, hazan mevsiminde Mazi tuvallerindeki eskiyen ağaç yapraklarının... Çürüyen o topraksı rayihalarını. Bir ömür rehavetiyle, ne baharları yaz ederiz de; Ardından sonbaharların o Hüzzam makamındaki rüzgârlarıyla... Eser yaşamımızın o ürperten kışına döneriz; O zaman fark ederiz yalan dünyanın, Oyun ve eğlenceden... İbaret olduğunu. Sessizleşen nice hayatların, Gülümseyen soluk yüzlerinde, Bir umudun vuslat nameleri eserde; Yaşamlarının azmini yeni umutlara aşılarlar. Eskiyen bedenlere inat, yenilenen ruhların naatı, Bir ömür yaşamımıza renk katarda; Ebediliğin o bitmez hasretine umut şiirleri yazarız. Her yeninin eskidiği, her faninin öldüğü, Madde âleminin tuul-i emelinden sıyrılıp ta; Tevekkülün kaderin mühreyleymiş, mektubu ile Sevgilinin diyarına ak ve pak gidebilmek ne güzel Kim demiş? “mekân zamanı kuşatır” diye. Zaman deminde ilm-i dünyayı hatmedip sahib-i zaman olanları hor görmemeli insan, Gözünde istikbalin umudu, Yüzünde tüm insanlara tebessüm; Dilinde bütün efsunlardan daha kuvvetli nefes, Sözleri ab-ı hayatın hayat katreleri gibi diriltici. Nice ismi gaib, cismi hakir, Varlığı bayağı, yaşamı taşralı, Özü cennet, yüzü rahmet, Eylemi kehf’in ashabını... Uykudan uyan ey gafil” diye haykırırken. Kimse bilmez bu cürümün altındaki varlığı. Oysa azmin elinden ne kaçmıştır ki? Nice damlalar zamanla mermerleri oyduğu gibi, Sabrın alfabesinden okuyan, hayat kilimini dokurda; İstikbalde sırat-ı mustakım üzere seren, Ve dostlar incinmeden yürüsünler diye. İşte bu duygularla insan olmanın azmine çalışanlar, ALLAH’ın rızasına da ererler. Varidatı sır yani |
Cvp: Ümmi Şair ( lütfen küçük harff kullanalım..lütfen ) Kim demiş? “mekân zamanı kuşatır” diye. Zaman deminde ilm-i dünyayı hatmedip sahib-i zaman olanları hor görmemeli insan, Gözünde istikbalin umudu, Yüzünde tüm insanlara tebessüm; Dilinde bütün efsunlardan daha kuvvetli nefes, Sözleri ab-ı hayatın hayat katreleri gibi diriltici. Nice ismi gaib, cismi hakir, Varlığı bayağı, yaşamı taşralı, Özü cennet, yüzü rahmet, Eylemi kehf’in ashabını... Uykudan uyan ey gafil” diye haykırırken. Kimse bilmez bu cürümün altındaki varlığı. Oysa azmin elinden ne kaçmıştır ki? Nice damlalar zamanla mermerleri oyduğu gibi, Sabrın alfabesinden okuyan, hayat kilimini dokurda; İstikbalde sırat-ı mustakım üzere seren, Ve dostlar incinmeden yürüsünler diye. İşte bu duygularla insan olmanın azmine çalışanlar, ALLAH’ın rızasına da ererler. inşaalah.. siz bu satırlarınızı yayınlayın hep.bir vakit aralığında gözü,gönlü takılan olurda inceden bir fikri yakalamanın hazzını yaşayabilir.. saygılar.. |
Cvp: Ümmi Şair ( lütfen küçük harff kullanalım..lütfen ) Masal Doğuda bir baba vardi Batı gelmeden önce Onun oğullari batıya vardı Birinci oğul batı kapılarında Büyük törenlerle karşılandı Sonra onuruna büyük şölen verdiler Söylevler söylediler babanın onuruna Gece olup kuştüyü yastıklar arasında Oğul masmavi şafağin rüyasında Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri Öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere Baba bunu havanın ansızın kabaran gözyaşından anladı Öcünü alsın diye kardeşini yolladı İkinci oğul Batı ülkesinde Gezerken bir ırmak kıyısında Bir kıza rastladı dağların tazeliginde Bal arılarının taşıdığı tozlardan Ayna hamurundan ay yankısından Samanyolu aydınlığından inci korkusundan Gül tütününden doğmuş sanki Anne doğurmamış da gök doğurmuş onu Saçlarını güneş destelemiş Yıllarca peşinden koştu onun Kavuşamadı ama ona Batı bir uçurum gibi girdi aralarına Sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr Alıp götürdü onu Ve ikinci oğulu Sivri uçurumların ucunda Buldular onulmaz çılgınlıkların avucunda Baba yağmurlardan anladı bunu Yağmur suları aci ve buruktu İşin künhüne varsın diye Yolladı üçüncü oğlunu Üçüncü oğul Batıda Çok aç kaldı ezildi yıkıldı Ama bir iş buldu bir gün bir mağazada Açlığı gidince kardeşlerini arayacaktı Fakat batinin büyüsü ağır bastı İş çoktu kardeşlerini aramaya vakit bulamadı Sonra büsbütün unuttu onları Şef oldu buyruğunda birçok kişi Kravat bağlamasını öğrendi geceleri Gün geldi mağazası oldu onu parmakla gösterdiler Patron oldu ama hala uşaktı Ruhunda uşaklık yuva yapmıştı çünkü Bir gün bir hemşehrisi onu tanıdı bir gazinoda Ondan hesap sordu o da Sırf utançtan babasına Bir çek gönderdi onunla Baba bu kağıdın neye yarayacağını bilemedi Yırttı ve oynasınlar diye köpek yavrularına attı Bu yüklü çeki İyice yaşlanmıştı ama Vazgeçmedi koyduğundan kafasına Dördüncü oğlunu gönderdi Batıya Dördüncü oğul okudu bilgin oldu Kendi oymak ve ülkesini Kendi görenek ve ülküsünü Günü geçmiş bir uygarlığa yordu Kendisi bulmuştu gerçek uygarlığı Batı bilginleri bunu kutladı O da silindi gitti binlercesi gibi Baba bunu da öğrendi sihirli tabiat diliyle Kara bir süt akmıştı bir gün evin kutlu koyunundan Beşinci oğul bir şairdi Babanın git demesine gerek kalmadan Geldi ve batının ruhunu sezdi Büyük şiirler tasarladı trajik ve ağır Batının uçarılığına ve doğunun kaderine dair Topladı tomarlarını geri dönmek istedi Çöllerde tekrar ede ede şiirlerini Kum gibi eridi gitti yollarda Sıra altıncı oğulda O da daha batı kapılarında görünür görünmez Alıştırdılar tatlı zehirli sulara Içkiler içti Kaldırım taşlarını saymaya kalktı Ev sokak ayırmadi Geceyi gündüzle karıştırdı Kendisi de bir gün karıştı karanlıklara Baba ölmüştü acısından bu ara Yedinci oğul büyümüştü baka baka ağaçlara Baharın yazın güzün kışın sırrına ermişti ağaçlarda Bir alinyazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda Bir de o talihini denemek istedi Bir şafak vakti Batıya erdi En büyük Batı kentinin en büyük meydanında Durdu ve tanrıya yakardı önce Kendisini değistiremesinler diye Sonra ansızın ona bir ilham geldi Ve başladı oymaya olduğu yeri Başına toplandı ve baktılar Batılılar O aldırmadı bakışlara Kazdı durmadan kazdı Sonra yarı beline kadar girdi çukura Kalabalık büyümüş çok büyümüştü O zaman dönüp konuştu : Batılılar ! Bilmeden Altı oğlunu yuttuğunuz Bir babanın yedinci oğluyum ben Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden Babam öldü acılarından kardeşlerimin Ruhunu üzmek istemem babamın Gömün beni değiştirmeden Doğulu olarak ölmek istiyorum ben Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var : Karşınızdakini değistirmek Beni öldürseniz de çıkmam buradan Kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki Fakat değişmeyecek ruhum Onu kandırmak için boşuna dil döktüler Açlıktan dolayı çıkar diye günlerce beklediler O gün gün eridi ama çıkmadı dayandı Bu acıdan yer yarıldı gök yarıldı O nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı Batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı Hâlâ onu ziyaret ederler şifa bulurlar En onulmaz yarası olanlar Ta kalblerinden vurulmuş olanlar Yüreğinde insanlıktan bir iz tasıyanlar sezai karakoç. NOT: konuyla ilişkili değil ama güzel bir şiir. okuyup anlamak temennisiyle. |
hüzün naatı hani derlerya bazen hüzünlenerek sen hiç medine hasretini hissettinmi gönlünde yaşadınmı üveysi firkatlei buram buram ve suffada okudunmu kuran naatlı furkandan yanı başında iken hasretliğin merkadine sanki ebedi uzaklardaymışcasına hüzünlendinmi sen hiç peygamber kokulu gül destelerini gül gönüllere güllerin sahibi adına sunabildinmi muhabbetin muhammedicesiyle gül gönüllere toprak ve su oldunmu bir hurmanın yarımcasında bile infak hazzı varken tasaddukun bunca rahmanı hazzına erebildinmi merhametinde sen hiç medine ikliminde günahlarından hasta oldunmu düştünmü sıtmaya ter dökerek karın sancılarıyla yürüdünmü allahu ekberin gece nağmelerinde teheccüdün adımlarında vuslat olan sevgiliye erişip yüceldinmi ol mutahharadan miraca bir haz meltemiyle medine gönle yansırken böyle varıdatlarla medinenin faziletli yarenlerine selamolsun sıryanice dillerle selam |
Cvp: hüzün naatı hocam her satırınız öyle yoğun manalar taşıyor ki teşekkür edemeden geçemeyeceğim... |
mana**doslarından Hiçkimse çekebilmez , güçtür feleğin yayı Derdine gönül verme, bir gün götürür vayı. Oynayu gelir aldar, çünkü eli çabuktur, Bir buncılayın fitne kande bulur arayı? Çün yüzünü döndürdü bir lahza karar etmez, Nice seri pâ eyler, döner ser eder pâyı. Birfani vefasızdır, kavline inanma hiç, Geh yoksulu bay eyler geh yoksul eder bayı. Hayran kamu âlimler bu mâninin altında, Kaftan kafa hükmeyler, bilmez bu muammayı. Vâlihtir o vahdette, kesrette kanı tefrik? Hızr ermedi bu sırra, bildirmedi Musa’yı Miskin Hacı Bayram sen dünyaya gönül verme, Bir ulu imarettir, alma başa sevdayı!... hacı bayramı veliden alıntı |
naatı rumz sevgi değer lunalatike atfendir Bismihi subhanehuyla inşirah et kalbimi Kehfime dost eyle yaRab ve dahi de kelbimi Tüm hayatım devamında kulluğunla arıtıp Sin’ine be noktası eyle İlahi bendimi Aczi bilmek ne hoştur bildiren sensin yaRab Eylemişsin Habibini besmele sırrına taab Ya-sin’inden yola çık ıp rahmetine gark olup Cuş-u huruşa erip de yolunda düştük bitap Elif ehad’ı remzeder ehad ise ba’yadır Rahman’ın o rahmeti ki ihsanıyla ayandır Akif isen ve siyamı Elif için seversen Arif eder sevdiğinde ve de baya-ram’ıdır Okuyup bilmeyi irfan mektebinde belledim Vahdetin öz şuurunda be’de nokta belledim Elif’in ülfetini ya-sin’e yol anlayıp Dostu Mustafa’ya aşkı gönle sürur eyledim varıdatı sır yani |
Patates , Yumurta ve Kahve!! Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden; Her gün hayatinin ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu. Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına. Genç kızın bu yakınmaları karşısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi. Bir gün onu mutfağa götürdü. Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu. Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, Bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı. Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu. Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı. Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi. Yirmi dakika sonra, adam cezvelerin altındaki ateşi kapattı. Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu. İkincisinden yumurtayı çıkardı. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı. Kızına dönerek sordu: - "Ne görüyorsun ?" "Patates, yumurta ve kahve" diye alaylı bir cevap verdi kızı. "Daha yakından bak bir de" dedi baba , "patatese dokun." Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi. "Ayni şekilde, yumurtayı da incele". Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü. En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi. Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı. Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı "Bütün bunlar ne anlama geliyor baba? " Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de ayni sıkıntıyı yaşadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermişlerdi. Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü. Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurta sertleşmiş katılaşmıştı. Ancak kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı. "Sen hangisisin" diye sordu kızına. "Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin?" "Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? " "Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracakcaksın? " "Yoksa, Kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin " Sen Hangisisin.........? Peki ya, bu kaynar su seni pisirecek evlilik olsa idi, nasil tepki verirdin? |
Cvp: Patates , Yumurta ve Kahve!! Herkesin Kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin verenlerden olması dilekrimle... Hoş bir yazı idi vesselam... |
Cvp: Patates , Yumurta ve Kahve!! biliyormusun bu garibin üç kızı vardı üçünüde evlendirdi üçününde bir hayli farklı bir çilekeş hayatı var ve bir baba olarak bu dünyada yaşarken nelerin insanı nekadar acıtıcı olduğunu annelerden bile fazla babalar hisseder inanki |
Cvp: Patates , Yumurta ve Kahve!! hocam ders verici,eğitici,öğretici ve yol gösterici bir meselle yine karşımızdasınız..Allah emeklerinizi zai eylemesin.ecrini kat kat versin inşaallah.. kız babası olmak kolay değildir elbette..Allah size sabrı cemil,onlarada hayırlı bir çıkış nasip buyursun.. |
Cvp: Patates , Yumurta ve Kahve!! eyvallah dostum sağ olasın sade kızlar değil üçte oğlan evlendirdim ve iki tane kaldı geriye onlar da üniversitede okuyorlar işte böyle bir çilenin mevlaca sunuluşunada eyvallah değilmi |
Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi? Havuç muyuz, yumurta mı, yoksa kahve mi? Bir baba ile kızı dertleşiyormuş. Kız babasına, çok sıkıntı çektiğinden, sorunlarla baş edemediğinden bahsetmiş. Babası kızını dinlemiş, dinlemiş ve “Gel, sana bir şey göstereceğim!” diye kızını mutfağa götürmüş. Ünlü bir aşçı olan baba, ocağa üç tane eşit büyüklükte kap koymuş, üçüne de eşit su koymuş ve üçünün de altını aynı miktarda yakmış. Ve birinci kaba bir havuç, diğerine bir adet yumurta, diğerine ise bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Ve her üçünü de tam 20 dakika pişirmiş. Daha sonra ateşi kesmiş. Sonra masaya 2 tane tabak bir tane de boş bardak koymuş. İlk önce haşlanmış havucu alıp bir tabağa koymuş. Sonra pişmiş yumurtayı diğer tabağa koymuş. Sonra da suya iyice sinmiş ve tam kıvamında kahve görüntüsü olan kahveyi de alıp bir bardağa boşalttıktan sonra kızına dönerek, – Kızım ne görüyorsun? Kızı “Havuç, yumurta ve kahve.” Kızını masaya iyice yaklaştıran baba bunlara daha yakından bakmasını istemiş. Kızının şaşkınlığını gören baba, anlatmasına devam etmiş: – Havuç haşlandığı için yumuşak bir hal aldı. Yumurta, artık pişmekten içi katılaşmış sert bir hale geldi. Kahve ise, (bir yudum alarak) harika olmuş. Tadı da çok hoş. Kız, iyice şaşırarak, “Baba, bunu bana niçin gösteriyorsun?” diye sormuş. “Bak” demiş babası, “Hepsi aynı şekil kapta, aynı sıcaklıkta, aynı dakika pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdiler. Havuç ilk başta sertti, güçlü idi; ama kaynatılınca yumuşadı, güçsüzleşti, çözüldü. Yumurta çok kırılgandı, hafifçe dokunsan çatlayabilirdi; ama kaynatılınca içi sertleşti, hatta katılaştı. Bir avuç çekilmemiş kahve ise yine sertti, hepsi birbirine benziyordu. Fakat ısıtılınca ne oldu; bu kahve çekirdekleri, ısındılar, gevşediler ve içinde oldukları suya yayıldılar. Koku yaydılar, tad yaydılar ve suyu “eşsiz tad”da bir kahveye çevirdiler.” Ve kızına, “Kızım sen hangisisin?” diye sormuş adam. “Zorluklarla karşılaştığın zaman nasıl tepki gösteriyorsun? Havuç gibi sıkıntılara, problemlere rastgelince çözülüyor musun, benliğini koruyamıyor musun? Yoksa yumurta gibi katılaşıyor, başta kendin olmak üzere kimseye faydan dokunmuyor mu? Yoksa sen kahve misin? Kendini bitirmek uğruna, kendini ateşe atma pahasına diğer insanlara mutluluk veren, huzur veren, ağızlarına lezzet veren bir sevgi kaynağı mısın? Karar ver yavrucuğum ve bence sen bir kahve ol hayatta. Kahve bulunduğu çevreyi değiştirir, mutluluk soluklarını etrafına yayar. Başkalarının yaşaması uğruna kendini feda et ve bundan sonsuz mutluluk duy... Peki dostlar biz hangisiyiz acaba? (Ailem) |
Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi? [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] da Bu konuyu Caferi Tayyar abimiz de geçmişti... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi? Ailemi netten karıştırırken çok hoşuma gitti o yüzden kardeşlerimle paylaşmak istedim. Daha önce bi arkadaştan da dinlemiştim.Yeni gelen arkadaşlarla paylaşmış olayım o zaman Maşuk hocam artık kırmızıyla yazmıyorum ama bazen unutuyorum o zaman siz geliyorsunuz aklıma[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi? Beni kırmızı değil de yeşille bağdaştırmanız hoşuma gider ya ki Rabbi lutfeyliye..ki kırmızı , gül Efendim 'dir, ona yeşil dal yaprak olmak na de güzeldir.. Size de bize de [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]Herbirimize de....[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi? Bense O'nun kahverengi toprağı toprağı olmaya razıyım. Tıkkı ilahide olduğu gibi:''Ayağında toz olurum,yürüdüğün yol olurum sen iste sevdiğim ömür boyu kölen olurum'' Ne kadar büyük bir lutüf olurdu...(yeşil sizin için) |
Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi? O da bir lütuf, diğeri de Madem ki niyaz eyleriz belki dualara meleklerin Amin dediği bir vakte rast gelr de Rab lütfuyla kabul eyler.. Öyleyse istiycez.. İstemenin de zirvesini istiycez.. Kudsi bir hadis; '' Vermeyi istemeseydim, istemeyi vermez idim..'' buyuruyorken sevgili İsterim pervasızca Belki emin eder beni........ |
Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi? Allah razı olsun kardeşim. |
Kahve taneleri... Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş. "Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş. Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı "Olur" demiş çekine çekine. Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış. "Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna. Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş... Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına. Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş. Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış. Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu. Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Baba, kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş. Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun?" Oğlu düşünürken baba açıklamaya başlamış. "Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış. “Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış. Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler.. Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş: "Evlilikte sevgi ve şefkat birlikte olmalıdır. Sevgisiz bir evlilikte, her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler. Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar. Sevgi ile şefkatin olduğu bir evlilikte ise, şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa, uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.” Oğlu aldığı bu dersten mutlu olmuş. Baba: “Asıl ders bu değil!" demiş. Oğlunun elinden tutmuş, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları göstermiş. "Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde de bir tat yok " Baba, kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşaltmış.Mis gibi taze kahve kokan fincanı oğluna uzatmış. "İçmek istersin herhalde" demiş. Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürmüş. "Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi, temiz ve huzur verici. Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine sevgi ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar." Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam geçirmeniz dileğimle… |
Cvp: KAHVE TANELERİ... çokk güzeldi....ayy türk kahvesi canım çekti bak şimdi,,,, |
Cvp: KAHVE TANELERİ... kahve tanelerinin bol olduğu evlilikler çok olur inşallah... |
selama layıklara selam Hani derlerya bazen hüzünlenerek Sen hiç medine hasretini hissettinmi gönlünde Yaşadınmı üveysi firkatlei buram buram Ve suffada okudunmu kuran naatlı furkandan Yanı başında iken hasretliğin merkadine Sanki ebedi uzaklardaymışcasına hüzünlendinmi Sen hiç peygamber kokulu gül destelerini Gül gönüllere güllerin sahibi adına sunabildinmi Muhabbetin muhammedicesiyle gül gönüllere Toprak ve su oldunmu Bir hurmanın yarımcasında bile infak hazzı varken Tasaddukun bunca rahmanı hazzına Erebildinmi merhametinde Sen hiç medine ikliminde günahlarından hasta oldunmu Düştünmü sıtmaya ter dökerek karın sancılarıyla Yürüdünmü allahu ekberin gece nağmelerinde Teheccüdün adımlarında vuslat olan sevgiliye erişip Yüceldinmi ol mutahharadan miraca Bir haz meltemiyle medine gönle yansırken Böylece varıdatlarla Medinenin faziletli yarenlerine selamolsun Sıryanice dillerle selam olsun selam olsun varıdatı sıryani |
Cvp: selama layıklara selam medinenin faziletli üstadına bizlerdende selam olsun... güzel yüreğine, kalemine sağlık.. muhabbetimizi daim olsun inşAllah.. |
Cvp: selama layıklara selam Alıntı:
Ahhh üstadım dilinize elinize kaleminize sağlık aşk dolu yüreğinize sağlık.... İnşallah layık olanlardan oluruz |
Cvp: selama layıklara selam amiyn rabbim mecnun gönüllü hazların l leyla hasretindeki guruplarda umudun medinesinde beklenirken ufuktaki iki dostun siuletine geliyorlar geliyorlar sayhasında tüm medine tek soluk kesilipte hep bir ağızdan hani naat ederlerya talaal bedru aleyna minseniyetil veda hani Ay doğdu üzerimize veda tepesinden Şükür gerekti bizlere alah'a davetinden Sen güneşsin sen aysın sen nur üstüne nursun Sen süreyya ışığısın ey sevgili ey rasul işbu manda soluklanan gönüllerin tekilliğidir vedahi bizlerde medinelerin hasretinde ol sevgilinin dudağındaki soluklarda duaya dönen bir beli,yiz |
dost gecelerde farkedilendir Gönül sevda güllerini açıverir gecelerde, Âşık sedef incisini saçıverir gecelerde. Sitem ve naz dile düşer, gönül çağlar gecelerde, Güller şeyda mateminde, bülbül ağlar gecelerde. Bu dert korlu bir ateştir, har’ı salar gecelerde, Gönül aşkın ummanına dalar yalnız gecelerde. Kişi nas’ın afetinden ferağ olur gecelerde, Açılır ol dem gönüller çerağ olur gecelerde. Dost kokusu aleme sunulur her dem gecelerde, Ol kokuya kanan kişi olur erdem, gecelerde. Şükür enfüsün gözünde şafak açar gecelerde, Ruh-u sultana hizmetle, beden naçar gecelerde. İlahi niyaza cevap alınıyor gecelerde, Ruh kuşu ten kafesinden salınıyor gecelerde. Senasında dosta sözü aşık olan gecelerde, Bilinmezki o dostların ışık ol kim gecelerde. Akar gönül pınarından coşar ol dem gecelerde, Derdini anlamaz kimse taşar dosta gecelerde. Varidatı sır yani |
Cvp: dost gecelerde farkedilendir [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] gönüller hep taze ve duru kalır inşaALLAH |
Cvp: dost gecelerde farkedilendir [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
RE: dost gecelerde farkedilendir Dost Dediğin Dost dediğin Dostun yüreğinden geçeni bilmeli Dost dediğin Dostunu karşılıksız sevmeli Dost dediğin Verecekse almadan vermeli Dost dediğin Yüreği kan ağlarken, dost için gülmeli Dost dediğin Kara toprak gibi sadık kalabilmeli Dost dediğin Sığınacak yerin yoksa kucağını açabilmeli Dost dediğin Güne sıcak bir güneş olup doğabilmeli Dost dediğin Geceye parlayan yıldız olabilmeli Dost dediğin Sırtını yasladığın asırlık bir çınar Dost dediğin Gerektiğinde bir kalkan olabilmeli Dost dediğin Kahpe kurşuna göğsünü siper yapabilmeli Dost dediğin Velhasıl dost olduğunu bilmeli Dost dediğin İki yüreği bir beden sayabilmeli Ben herkese dost demem Benim dostum Yüreğimin sesini uzaklardan duyabilmeli Dost o zaman dosttur Dost dediğin Bir batında doğan kardeş bile olabilmeli |
RE: Ümmi Şair ( lütfen küçük harff kullanalım..lütfen ) Sezai karakoç tuttuğum bir şairdir Allah dilimizi zikrinde şükründe hikmetlerinde kullandırsın |
RE: hüzün naatı Sen hiç sevdin mi Resul'u Sevdin mi mis kokan gülü Susturma öten bülbülü Dinle Resul diye diye Oturup da bir köşede Yandın mı hiç Muhammed'e Ne güzel dillendirilmiş aşklar var alemde Ne Yanmış aşıklar var cihanda Allah razı olsun Gül demeti yüreğinize sağlık |
RE: mana doslarından Allah razı olsun çok güzel bir insandan güzel bir alıntı olmuş |
RE: naatı rumz Çok derin manalı bir şiirmiş Elinize yüreğinize klevyenize sağlık |
Havuç Yumurta Kahve Bir baba ile kızı dertleşiyorlarmış . Kızı hayatında çok sıkıntı yaşadığını ve bunlarla nasıl başedeceğini bilemediğini söylemiş babasına. Hatta sorunlar ardı arkasına devam ediyormuş hayatında. Babası kızını dinlemiş, dinlemiş ve "gel, sana birşey göstereceğim!" diye kızını mutfağa götürmüş. Baba ünlü bir aşçı imiş. Ocağa 3 tane eşit büyüklükte kap koymuş, 3'üne de eşit su doldurmuş ve 3'ünün de altını aynı miktarda yakmış. ilk kaba bir havuç, diğerine bir adet yumurta, diğerine ise de bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Ve her üçünü de tam 20 dakika pişirmiş. Daha sonra ateşi kesmiş. Masaya iki tabak ve boş bir bardak koyarak, ilk önce haşlanmış havucu bir tabağa almış. Sonra artık epey pişmiş olan yumurtayı alıp bir tabağa koymuş. En sonunda da artık suya iyice sinmiş ve tam kıvamında kahve görüntüsü olan kahve'yi de bardağa boşaltmış. Kızına şu soruyu sormuş: "Kızım ne görüyorsun?" Kızı demiş ki: "Havuç, yumurta ve kahve." Kızını elinden tutup masaya yaklaştırıp daha yakından bakmasını ve hissetmesini istemiş. Kızı demiş ki:"Ne görüyorum.. Haşlanmış yumuşak bir havuç (Bunu yaparken çatalı havuca batırmış ve yumuşaklığını hissetmiş), artık pişmekten içi katılaşmış bir yumurta (yumurtayı eline almış, hatta bi tarafından masaya vurup, çatlatmış ve içini görmüş) ve bir bardak kahve. (Biraz içmiş) "Hatta tadı oldukça iyi"" "Baba, bunu niçin bana gösteriyorsun? " diye sormuş. "Bak demiş, hepsi aynı tür kapta, aynı sıcaklıkta, aynı süreyle pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdiler. Havuç ilk başta sertti, güçlü idi. Ama kaynatılınca yumuşadı hatta güçsüzleşti. Yumurta çok kırılgandı, hafifçe dokunsan çatlayabilirdi, ama kaynatılınca içi sertleşti, hatta katılaştı. Bir avuç çekilmemiş kahve ise yine sertti, hepsi birbirine benziyordu, ama ısıtılınca ne oldu, bu kahve çekirdekleri, ısındılar, gevşediler, ve içinde oldukları suya yayıldılar. Koku yaydılar, tad yaydılar ve suyu eşsiz lezzet taşıyan bir kahve'ye çevirdiler." "Kızım sen hangisisin?" diye sormuş adam. "Zorluklarla karşılaştığın zaman nasıl tepki gösteriyorsun? " Siz hangisisiniz? Havuç gibi sert bir kişi misiniz, ama sorunlar yaşayınca, yumuşuyor ve güçsüzleşiyor musunuz? Yumurta gibi, içi yumuşak, her an kırılabilir bir kişimisiniz? Sorunlar karşısında.Güçleniyor ve sertleşiyor musunuz? Yoksa bir kahve çekirdeği gibi misiniz? Eğer bu kahve çekirdeği gibi isen, çevrende ne kadar sorun olursa olsun, bunları olumluya çevirebilirsin. Çevrene güzel tadlar, duygular katarsın. Kendini ve çevreni daha iyi yapmak için çalışırsın. Siz hangisisiniz?düşünceli000 Alıntı... |
Cevap: selama layıklara selam selam olsun forumdaki kardeşlerimehyyyyy |
Cevap: Cafer Tayar'ın şeçtiği şiirler Cok guzelmis hepsi Allah cc razi olsun |
Mesel şekeri gibi şiirler. Yazarın ne kadar güzel ve etkileyici bir gönül dünyası var. Elinine emeğine gònlüne sağlık harika:sukran: |
SAAT: 18:20 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.