Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Şiirler ve Şairler (https://www.forum.medineweb.net/517-siirler-ve-sairler)
-   -   Cafer Tayar'ın şeçtiği şiirler (https://www.forum.medineweb.net/siirler-ve-sairler/1086-cafer-tayarin-sectigi-siirler.html)

CaferTayar 17 Ekim 2007 18:25

Cafer Tayar'ın şeçtiği şiirler
 
2.1.2001/

Söz özün men bağından varidat’la akarken;
Gönül imbiğinden damıtılır.
Ve akarken dil nehirlerinden, nükte olarak.
Biz gönlü şairlik hevesiyle tutuşup ta,
Yağmurlu bir sonbaharın loş orman kokusuyla...
İç âlemini dolduranlar, uzletin hazzına ererler.
Dağlar ve ormanların o yalın ve yalnızlığında.
Kimse bilmez şair olmadan, hazan mevsiminde
Mazi tuvallerindeki eskiyen ağaç yapraklarının...
Çürüyen o topraksı rayihalarını.
Bir ömür rehavetiyle, ne baharları yaz ederiz de;
Ardından sonbaharların o
Hüzzam makamındaki rüzgârlarıyla...
Eser yaşamımızın o ürperten kışına döneriz;
O zaman fark ederiz yalan dünyanın,
Oyun ve eğlenceden... İbaret olduğunu.
Sessizleşen nice hayatların,
Gülümseyen soluk yüzlerinde,
Bir umudun vuslat nameleri eserde;
Yaşamlarının azmini yeni umutlara aşılarlar.
Eskiyen bedenlere inat, yenilenen ruhların naatı,
Bir ömür yaşamımıza renk katarda;
Ebediliğin o bitmez hasretine umut şiirleri yazarız.
Her yeninin eskidiği, her faninin öldüğü,
Madde âleminin tuul-i emelinden sıyrılıp ta;
Tevekkülün kaderin mühreyleymiş, mektubu ile
Sevgilinin diyarına ak ve pak gidebilmek ne güzel
Kim demiş? “mekân zamanı kuşatır” diye.
Zaman deminde ilm-i dünyayı hatmedip
sahib-i zaman olanları hor görmemeli insan,
Gözünde istikbalin umudu,
Yüzünde tüm insanlara tebessüm;
Dilinde bütün efsunlardan daha kuvvetli nefes,
Sözleri ab-ı hayatın hayat katreleri gibi diriltici.
Nice ismi gaib, cismi hakir,
Varlığı bayağı, yaşamı taşralı,
Özü cennet, yüzü rahmet,
Eylemi kehf’in ashabını...
Uykudan uyan ey gafil” diye haykırırken.
Kimse bilmez bu cürümün altındaki varlığı.
Oysa azmin elinden ne kaçmıştır ki?
Nice damlalar zamanla mermerleri oyduğu gibi,
Sabrın alfabesinden okuyan, hayat kilimini dokurda;
İstikbalde sırat-ı mustakım üzere seren,
Ve dostlar incinmeden yürüsünler diye.
İşte bu duygularla insan olmanın azmine çalışanlar,
ALLAH’ın rızasına da ererler.


Varidatı sır yani

inzar 17 Ekim 2007 19:59

Cvp: Ümmi Şair ( lütfen küçük harff kullanalım..lütfen )
 
Kim demiş? “mekân zamanı kuşatır” diye.
Zaman deminde ilm-i dünyayı hatmedip
sahib-i zaman olanları hor görmemeli insan,
Gözünde istikbalin umudu,
Yüzünde tüm insanlara tebessüm;
Dilinde bütün efsunlardan daha kuvvetli nefes,
Sözleri ab-ı hayatın hayat katreleri gibi diriltici.
Nice ismi gaib, cismi hakir,
Varlığı bayağı, yaşamı taşralı,
Özü cennet, yüzü rahmet,
Eylemi kehf’in ashabını...
Uykudan uyan ey gafil” diye haykırırken.
Kimse bilmez bu cürümün altındaki varlığı.
Oysa azmin elinden ne kaçmıştır ki?
Nice damlalar zamanla mermerleri oyduğu gibi,
Sabrın alfabesinden okuyan, hayat kilimini dokurda;
İstikbalde sırat-ı mustakım üzere seren,
Ve dostlar incinmeden yürüsünler diye.
İşte bu duygularla insan olmanın azmine çalışanlar,
ALLAH’ın rızasına da ererler.


inşaalah..
siz bu satırlarınızı yayınlayın hep.bir vakit aralığında gözü,gönlü takılan olurda inceden bir fikri yakalamanın hazzını yaşayabilir..
saygılar..

lunatik 17 Ekim 2007 20:01

Cvp: Ümmi Şair ( lütfen küçük harff kullanalım..lütfen )
 
Masal

Doğuda bir baba vardi
Batı gelmeden önce
Onun oğullari batıya vardı


Birinci oğul batı kapılarında
Büyük törenlerle karşılandı
Sonra onuruna büyük şölen verdiler
Söylevler söylediler babanın onuruna
Gece olup kuştüyü yastıklar arasında
Oğul masmavi şafağin rüyasında
Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri
Öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere
Baba bunu havanın ansızın kabaran gözyaşından anladı
Öcünü alsın diye kardeşini yolladı






İkinci oğul Batı ülkesinde
Gezerken bir ırmak kıyısında
Bir kıza rastladı dağların tazeliginde
Bal arılarının taşıdığı tozlardan
Ayna hamurundan ay yankısından
Samanyolu aydınlığından inci korkusundan
Gül tütününden doğmuş sanki
Anne doğurmamış da gök doğurmuş onu
Saçlarını güneş destelemiş
Yıllarca peşinden koştu onun
Kavuşamadı ama ona
Batı bir uçurum gibi girdi aralarına
Sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr
Alıp götürdü onu
Ve ikinci oğulu
Sivri uçurumların ucunda
Buldular onulmaz çılgınlıkların avucunda
Baba yağmurlardan anladı bunu
Yağmur suları aci ve buruktu
İşin künhüne varsın diye
Yolladı üçüncü oğlunu

Üçüncü oğul Batıda
Çok aç kaldı ezildi yıkıldı
Ama bir iş buldu bir gün bir mağazada
Açlığı gidince kardeşlerini arayacaktı
Fakat batinin büyüsü ağır bastı
İş çoktu kardeşlerini aramaya vakit bulamadı
Sonra büsbütün unuttu onları
Şef oldu buyruğunda birçok kişi
Kravat bağlamasını öğrendi geceleri
Gün geldi mağazası oldu onu parmakla gösterdiler
Patron oldu ama hala uşaktı
Ruhunda uşaklık yuva yapmıştı çünkü
Bir gün bir hemşehrisi onu tanıdı bir gazinoda
Ondan hesap sordu o da
Sırf utançtan babasına
Bir çek gönderdi onunla
Baba bu kağıdın neye yarayacağını bilemedi
Yırttı ve oynasınlar diye köpek yavrularına attı
Bu yüklü çeki
İyice yaşlanmıştı ama
Vazgeçmedi koyduğundan kafasına
Dördüncü oğlunu gönderdi Batıya


Dördüncü oğul okudu bilgin oldu
Kendi oymak ve ülkesini
Kendi görenek ve ülküsünü
Günü geçmiş bir uygarlığa yordu
Kendisi bulmuştu gerçek uygarlığı
Batı bilginleri bunu kutladı
O da silindi gitti binlercesi gibi
Baba bunu da öğrendi sihirli tabiat diliyle
Kara bir süt akmıştı bir gün evin kutlu koyunundan

Beşinci oğul bir şairdi
Babanın git demesine gerek kalmadan
Geldi ve batının ruhunu sezdi
Büyük şiirler tasarladı trajik ve ağır
Batının uçarılığına ve doğunun kaderine dair
Topladı tomarlarını geri dönmek istedi
Çöllerde tekrar ede ede şiirlerini
Kum gibi eridi gitti yollarda


Sıra altıncı oğulda
O da daha batı kapılarında görünür görünmez
Alıştırdılar tatlı zehirli sulara
Içkiler içti
Kaldırım taşlarını saymaya kalktı
Ev sokak ayırmadi
Geceyi gündüzle karıştırdı
Kendisi de bir gün karıştı karanlıklara

Baba ölmüştü acısından bu ara

Yedinci oğul büyümüştü baka baka ağaçlara
Baharın yazın güzün kışın sırrına ermişti ağaçlarda
Bir alinyazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda
Bir de o talihini denemek istedi
Bir şafak vakti Batıya erdi
En büyük Batı kentinin en büyük meydanında
Durdu ve tanrıya yakardı önce
Kendisini değistiremesinler diye
Sonra ansızın ona bir ilham geldi
Ve başladı oymaya olduğu yeri
Başına toplandı ve baktılar Batılılar
O aldırmadı bakışlara
Kazdı durmadan kazdı
Sonra yarı beline kadar girdi çukura
Kalabalık büyümüş çok büyümüştü
O zaman dönüp konuştu :
Batılılar !
Bilmeden
Altı oğlunu yuttuğunuz
Bir babanın yedinci oğluyum ben
Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden
Babam öldü acılarından kardeşlerimin
Ruhunu üzmek istemem babamın
Gömün beni değiştirmeden
Doğulu olarak ölmek istiyorum ben
Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var :
Karşınızdakini değistirmek
Beni öldürseniz de çıkmam buradan
Kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki
Fakat değişmeyecek ruhum
Onu kandırmak için boşuna dil döktüler
Açlıktan dolayı çıkar diye günlerce beklediler
O gün gün eridi ama çıkmadı dayandı
Bu acıdan yer yarıldı gök yarıldı
O nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı
Batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı
Hâlâ onu ziyaret ederler şifa bulurlar
En onulmaz yarası olanlar
Ta kalblerinden vurulmuş olanlar
Yüreğinde insanlıktan bir iz tasıyanlar


sezai karakoç.

NOT: konuyla ilişkili değil ama güzel bir şiir. okuyup anlamak temennisiyle.

CaferTayar 26 Ekim 2007 20:47

hüzün naatı
 

hani derlerya bazen hüzünlenerek
sen hiç medine hasretini hissettinmi gönlünde
yaşadınmı üveysi firkatlei buram buram
ve suffada okudunmu kuran naatlı furkandan
yanı başında iken hasretliğin merkadine
sanki ebedi uzaklardaymışcasına hüzünlendinmi
sen hiç peygamber kokulu gül destelerini
gül gönüllere güllerin sahibi adına sunabildinmi
muhabbetin muhammedicesiyle gül gönüllere
toprak ve su oldunmu
bir hurmanın yarımcasında bile infak hazzı varken
tasaddukun bunca rahmanı hazzına erebildinmi merhametinde
sen hiç medine ikliminde günahlarından hasta oldunmu
düştünmü sıtmaya ter dökerek karın sancılarıyla
yürüdünmü allahu ekberin gece nağmelerinde
teheccüdün adımlarında vuslat olan sevgiliye erişip
yüceldinmi ol mutahharadan miraca
bir haz meltemiyle medine gönle yansırken böyle varıdatlarla
medinenin faziletli yarenlerine selamolsun
sıryanice dillerle selam

NUR 27 Ekim 2007 08:42

Cvp: hüzün naatı
 
hocam her satırınız öyle yoğun manalar taşıyor ki teşekkür edemeden geçemeyeceğim...

CaferTayar 31 Ekim 2007 23:53

mana**doslarından
 
Hiçkimse çekebilmez , güçtür feleğin yayı
Derdine gönül verme, bir gün götürür vayı.
Oynayu gelir aldar, çünkü eli çabuktur,
Bir buncılayın fitne kande bulur arayı?
Çün yüzünü döndürdü bir lahza karar etmez,
Nice seri pâ eyler, döner ser eder pâyı.
Birfani vefasızdır, kavline inanma hiç,
Geh yoksulu bay eyler geh yoksul eder bayı.
Hayran kamu âlimler bu mâninin altında,
Kaftan kafa hükmeyler, bilmez bu muammayı.

Vâlihtir o vahdette, kesrette kanı tefrik?
Hızr ermedi bu sırra, bildirmedi Musa’yı
Miskin Hacı Bayram sen dünyaya gönül verme,
Bir ulu imarettir, alma başa sevdayı!...
hacı bayramı veliden alıntı

CaferTayar 05 Kasım 2007 13:06

naatı rumz
 
sevgi değer lunalatike atfendir

Bismihi subhanehuyla inşirah et kalbimi
Kehfime dost eyle yaRab ve dahi de kelbimi
Tüm hayatım devamında kulluğunla arıtıp
Sin’ine be noktası eyle İlahi bendimi

Aczi bilmek ne hoştur bildiren sensin yaRab
Eylemişsin Habibini besmele sırrına taab
Ya-sin’inden yola çık ıp rahmetine gark olup
Cuş-u huruşa erip de yolunda düştük bitap

Elif ehad’ı remzeder ehad ise ba’yadır
Rahman’ın o rahmeti ki ihsanıyla ayandır
Akif isen ve siyamı Elif için seversen
Arif eder sevdiğinde ve de baya-ram’ıdır

Okuyup bilmeyi irfan mektebinde belledim
Vahdetin öz şuurunda be’de nokta belledim
Elif’in ülfetini ya-sin’e yol anlayıp
Dostu Mustafa’ya aşkı gönle sürur eyledim

varıdatı sır yani

CaferTayar 17 Kasım 2007 10:17

Patates , Yumurta ve Kahve!!
 
Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden;

Her gün hayatinin ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı

Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu.

Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına.

Genç kızın bu yakınmaları karşısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi.

Bir gün onu mutfağa götürdü.

Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu.

Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, Bir cezveye bir patates,

diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu

Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı.

Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu.

Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı.

Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi.

Yirmi dakika sonra, adam cezvelerin altındaki ateşi kapattı.

Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu.

İkincisinden yumurtayı çıkardı.

Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı.

Kızına dönerek sordu: - "Ne görüyorsun ?"

"Patates, yumurta ve kahve" diye alaylı bir cevap verdi kızı.

"Daha yakından bak bir de" dedi baba , "patatese dokun."

Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi.

"Ayni şekilde, yumurtayı da incele".

Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü.

En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi.

Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı.

Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı "Bütün bunlar ne anlama geliyor baba? "

Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de ayni sıkıntıyı yaşadıklarını,

yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı.

Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermişlerdi.

Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken,

kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü.

Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu.

Ama kaynar suda kalınca, yumurta sertleşmiş katılaşmıştı.

Ancak kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca,

kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı.

"Sen hangisisin" diye sordu kızına.

"Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin?"

"Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? "

"Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracakcaksın? "

"Yoksa, Kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın

duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin "

Sen Hangisisin.........?

Peki ya, bu kaynar su seni pisirecek evlilik olsa idi, nasil tepki verirdin?

Emekdar Üye 17 Kasım 2007 12:41

Cvp: Patates , Yumurta ve Kahve!!
 

Herkesin Kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın

duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin verenlerden olması dilekrimle...


Hoş bir yazı idi vesselam...

CaferTayar 17 Kasım 2007 18:39

Cvp: Patates , Yumurta ve Kahve!!
 
biliyormusun bu garibin üç kızı vardı üçünüde evlendirdi

üçününde bir hayli farklı bir çilekeş hayatı var

ve bir baba olarak bu dünyada yaşarken nelerin insanı nekadar acıtıcı olduğunu

annelerden bile fazla babalar hisseder inanki

Medine-web 17 Kasım 2007 18:50

Cvp: Patates , Yumurta ve Kahve!!
 
hocam ders verici,eğitici,öğretici ve yol gösterici bir meselle yine karşımızdasınız..Allah emeklerinizi zai eylemesin.ecrini kat kat versin inşaallah..
kız babası olmak kolay değildir elbette..Allah size sabrı cemil,onlarada hayırlı bir çıkış nasip buyursun..

CaferTayar 17 Kasım 2007 19:50

Cvp: Patates , Yumurta ve Kahve!!
 
eyvallah dostum sağ olasın

sade kızlar değil üçte oğlan evlendirdim
ve iki tane kaldı geriye onlar da üniversitede okuyorlar
işte böyle bir çilenin mevlaca sunuluşunada eyvallah değilmi

Seleme 11 Aralık 2007 23:38

Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi?
 
Havuç muyuz, yumurta mı, yoksa kahve mi? Bir baba ile kızı dertleşiyormuş. Kız babasına, çok sıkıntı çektiğinden, sorunlarla baş edemediğinden bahsetmiş. Babası kızını dinlemiş, dinlemiş ve “Gel, sana bir şey göstereceğim!” diye kızını mutfağa götürmüş. Ünlü bir aşçı olan baba, ocağa üç tane eşit büyüklükte kap koymuş, üçüne de eşit su koymuş ve üçünün de altını aynı miktarda yakmış. Ve birinci kaba bir havuç, diğerine bir adet yumurta, diğerine ise bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Ve her üçünü de tam 20 dakika pişirmiş. Daha sonra ateşi kesmiş. Sonra masaya 2 tane tabak bir tane de boş bardak koymuş. İlk önce haşlanmış havucu alıp bir tabağa koymuş. Sonra pişmiş yumurtayı diğer tabağa koymuş. Sonra da suya iyice sinmiş ve tam kıvamında kahve görüntüsü olan kahveyi de alıp bir bardağa boşalttıktan sonra kızına dönerek, – Kızım ne görüyorsun? Kızı “Havuç, yumurta ve kahve.” Kızını masaya iyice yaklaştıran baba bunlara daha yakından bakmasını istemiş. Kızının şaşkınlığını gören baba, anlatmasına devam etmiş: – Havuç haşlandığı için yumuşak bir hal aldı. Yumurta, artık pişmekten içi katılaşmış sert bir hale geldi. Kahve ise, (bir yudum alarak) harika olmuş. Tadı da çok hoş. Kız, iyice şaşırarak, “Baba, bunu bana niçin gösteriyorsun?” diye sormuş. “Bak” demiş babası, “Hepsi aynı şekil kapta, aynı sıcaklıkta, aynı dakika pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdiler. Havuç ilk başta sertti, güçlü idi; ama kaynatılınca yumuşadı, güçsüzleşti, çözüldü. Yumurta çok kırılgandı, hafifçe dokunsan çatlayabilirdi; ama kaynatılınca içi sertleşti, hatta katılaştı. Bir avuç çekilmemiş kahve ise yine sertti, hepsi birbirine benziyordu. Fakat ısıtılınca ne oldu; bu kahve çekirdekleri, ısındılar, gevşediler ve içinde oldukları suya yayıldılar. Koku yaydılar, tad yaydılar ve suyu “eşsiz tad”da bir kahveye çevirdiler.” Ve kızına, “Kızım sen hangisisin?” diye sormuş adam. “Zorluklarla karşılaştığın zaman nasıl tepki gösteriyorsun? Havuç gibi sıkıntılara, problemlere rastgelince çözülüyor musun, benliğini koruyamıyor musun? Yoksa yumurta gibi katılaşıyor, başta kendin olmak üzere kimseye faydan dokunmuyor mu? Yoksa sen kahve misin? Kendini bitirmek uğruna, kendini ateşe atma pahasına diğer insanlara mutluluk veren, huzur veren, ağızlarına lezzet veren bir sevgi kaynağı mısın? Karar ver yavrucuğum ve bence sen bir kahve ol hayatta. Kahve bulunduğu çevreyi değiştirir, mutluluk soluklarını etrafına yayar. Başkalarının yaşaması uğruna kendini feda et ve bundan sonsuz mutluluk duy... Peki dostlar biz hangisiyiz acaba? (Ailem)

maşuk 11 Aralık 2007 23:46

Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi?
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] da
Bu konuyu Caferi Tayyar abimiz de geçmişti...
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Seleme 11 Aralık 2007 23:51

Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi?
 

Ailemi netten karıştırırken çok hoşuma gitti o yüzden kardeşlerimle paylaşmak istedim.
Daha önce bi arkadaştan da dinlemiştim.Yeni gelen arkadaşlarla paylaşmış olayım o zaman
Maşuk hocam artık kırmızıyla yazmıyorum ama bazen unutuyorum o zaman siz geliyorsunuz aklıma[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

maşuk 12 Aralık 2007 00:01

Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi?
 
Beni kırmızı değil de yeşille bağdaştırmanız hoşuma gider ya
ki kırmızı , gül Efendim 'dir,
ona yeşil dal yaprak olmak na de güzeldir..
ki Rabbi lutfeyliye..
Size de bize de
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]Herbirimize de....[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Seleme 12 Aralık 2007 00:12

Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi?
 

Bense O'nun kahverengi toprağı toprağı olmaya razıyım.

Tıkkı ilahide olduğu gibi:''Ayağında toz olurum,yürüdüğün yol olurum sen iste sevdiğim ömür boyu kölen olurum''

Ne kadar büyük bir lutüf olurdu...(yeşil sizin için)

maşuk 12 Aralık 2007 00:19

Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi?
 
O da bir lütuf, diğeri de
Madem ki niyaz eyleriz
belki dualara meleklerin
Amin
dediği bir vakte rast gelr de Rab lütfuyla kabul eyler..
Öyleyse istiycez..
İstemenin de zirvesini istiycez..
Kudsi bir hadis;
'' Vermeyi istemeseydim, istemeyi vermez idim..''
buyuruyorken sevgili
İsterim pervasızca
Belki emin eder beni........

EbdA 12 Aralık 2007 16:37

Cvp: Havuç muyuz,yumurta mı,kahve mi?
 
Allah razı olsun kardeşim.

Seher Yeli 23 Şubat 2008 16:42

Kahve taneleri...
 
Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş.
"Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş. Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı "Olur" demiş çekine çekine.
Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış.
"Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna.
Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş...
Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına.
Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki
kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş.
Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış. Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu.
Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Baba, kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş:
"Ne görüyorsun?"
Oğlu düşünürken baba açıklamaya başlamış.
"Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış.
“Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış. Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler..
Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş:
"Evlilikte sevgi ve şefkat birlikte olmalıdır.
Sevgisiz bir evlilikte, her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi
birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler.
Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar
tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar,
birbirlerinden uzaklaşırlar.
Sevgi ile şefkatin olduğu bir evlilikte ise, şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler.
Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi, onlar da
birbirleriyle baş başa, uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.”
Oğlu aldığı bu dersten mutlu olmuş. Baba:
“Asıl ders bu değil!" demiş.
Oğlunun elinden tutmuş, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde
kalan suları göstermiş.
"Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak...
İkisinde de bir tat yok "
Baba, kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşaltmış.Mis gibi taze kahve kokan fincanı oğluna uzatmış.
"İçmek istersin herhalde" demiş.
Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürmüş.
"Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi, temiz ve huzur verici.
Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine sevgi ve
şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini
katmayı başarırlar."
Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam geçirmeniz dileğimle…

tuanaa 23 Şubat 2008 17:07

Cvp: KAHVE TANELERİ...
 
çokk güzeldi....ayy türk kahvesi canım çekti bak şimdi,,,,

Belgin 23 Şubat 2008 17:57

Cvp: KAHVE TANELERİ...
 
kahve tanelerinin bol olduğu evlilikler çok olur inşallah...

CaferTayar 07 Temmuz 2008 23:57

selama layıklara selam
 



Hani derlerya bazen hüzünlenerek
Sen hiç medine hasretini hissettinmi gönlünde
Yaşadınmı üveysi firkatlei buram buram
Ve suffada okudunmu kuran naatlı furkandan
Yanı başında iken hasretliğin merkadine
Sanki ebedi uzaklardaymışcasına hüzünlendinmi
Sen hiç peygamber kokulu gül destelerini
Gül gönüllere güllerin sahibi adına sunabildinmi
Muhabbetin muhammedicesiyle gül gönüllere
Toprak ve su oldunmu
Bir hurmanın yarımcasında bile infak hazzı varken
Tasaddukun bunca rahmanı hazzına
Erebildinmi merhametinde
Sen hiç medine ikliminde
günahlarından hasta oldunmu
Düştünmü sıtmaya ter dökerek karın sancılarıyla
Yürüdünmü allahu ekberin gece nağmelerinde
Teheccüdün adımlarında vuslat olan sevgiliye erişip
Yüceldinmi ol mutahharadan miraca
Bir haz meltemiyle medine gönle yansırken
Böylece varıdatlarla
Medinenin faziletli yarenlerine selamolsun
Sıryanice dillerle selam olsun selam olsun

varıdatı sıryani



Emekdar Üye 08 Temmuz 2008 00:04

Cvp: selama layıklara selam
 
medinenin faziletli üstadına bizlerdende selam olsun...

güzel yüreğine, kalemine sağlık..

muhabbetimizi daim olsun inşAllah..

_bülbül_ 08 Temmuz 2008 08:58

Cvp: selama layıklara selam
 
Alıntı:

Sen hiç medine ikliminde
günahlarından hasta oldunmu
Düştünmü sıtmaya ter dökerek karın sancılarıyla



Ahhh üstadım dilinize elinize kaleminize sağlık aşk dolu yüreğinize sağlık....
İnşallah layık olanlardan oluruz

CaferTayar 08 Temmuz 2008 16:08

Cvp: selama layıklara selam
 
amiyn

rabbim mecnun gönüllü hazların l

leyla hasretindeki guruplarda

umudun medinesinde beklenirken

ufuktaki iki dostun siuletine

geliyorlar geliyorlar sayhasında

tüm medine tek soluk kesilipte

hep bir ağızdan hani naat ederlerya

talaal bedru aleyna minseniyetil veda

hani

Ay doğdu üzerimize veda tepesinden

Şükür gerekti bizlere alah'a davetinden


Sen güneşsin sen aysın sen nur üstüne nursun

Sen süreyya ışığısın ey sevgili ey rasul


işbu manda soluklanan gönüllerin tekilliğidir

vedahi bizlerde medinelerin hasretinde

ol sevgilinin dudağındaki soluklarda duaya dönen bir beli,yiz

CaferTayar 29 Ağustos 2008 08:37

dost gecelerde farkedilendir
 




Gönül sevda güllerini açıverir gecelerde,
Âşık sedef incisini saçıverir gecelerde.

Sitem ve naz dile düşer, gönül çağlar gecelerde,
Güller şeyda mateminde, bülbül ağlar gecelerde.

Bu dert korlu bir ateştir, har’ı salar gecelerde,
Gönül aşkın ummanına dalar yalnız gecelerde.

Kişi nas’ın afetinden ferağ olur gecelerde,
Açılır ol dem gönüller çerağ olur gecelerde.

Dost kokusu aleme sunulur her dem gecelerde,
Ol kokuya kanan kişi olur erdem, gecelerde.

Şükür enfüsün gözünde şafak açar gecelerde,
Ruh-u sultana hizmetle, beden naçar gecelerde.

İlahi niyaza cevap alınıyor gecelerde,
Ruh kuşu ten kafesinden salınıyor gecelerde.

Senasında dosta sözü aşık olan gecelerde,
Bilinmezki o dostların ışık ol kim gecelerde.

Akar gönül pınarından coşar ol dem gecelerde,
Derdini anlamaz kimse taşar dosta gecelerde.

Varidatı sır yani


fatihölmez 29 Ağustos 2008 14:45

Cvp: dost  gecelerde  farkedilendir
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] gönüller hep taze ve duru kalır inşaALLAH

MUHİBBİ 29 Ağustos 2008 17:09

Cvp: dost  gecelerde  farkedilendir
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

kurtmehmet 27Haziran 2009 20:39

RE: dost gecelerde farkedilendir
 
Dost Dediğin

Dost dediğin
Dostun yüreğinden geçeni bilmeli
Dost dediğin
Dostunu karşılıksız sevmeli
Dost dediğin
Verecekse almadan vermeli
Dost dediğin
Yüreği kan ağlarken, dost için gülmeli
Dost dediğin
Kara toprak gibi sadık kalabilmeli
Dost dediğin
Sığınacak yerin yoksa kucağını açabilmeli
Dost dediğin
Güne sıcak bir güneş olup doğabilmeli
Dost dediğin
Geceye parlayan yıldız olabilmeli
Dost dediğin
Sırtını yasladığın asırlık bir çınar
Dost dediğin
Gerektiğinde bir kalkan olabilmeli
Dost dediğin
Kahpe kurşuna göğsünü siper yapabilmeli
Dost dediğin
Velhasıl dost olduğunu bilmeli
Dost dediğin
İki yüreği bir beden sayabilmeli
Ben herkese dost demem
Benim dostum
Yüreğimin sesini uzaklardan duyabilmeli
Dost o zaman dosttur
Dost dediğin
Bir batında doğan kardeş bile olabilmeli

_figan_ 03 Temmuz 2009 15:49

RE: Ümmi Şair ( lütfen küçük harff kullanalım..lütfen )
 
Sezai karakoç tuttuğum bir şairdir

Allah dilimizi zikrinde şükründe hikmetlerinde kullandırsın

_figan_ 04 Temmuz 2009 10:07

RE: hüzün naatı
 
Sen hiç sevdin mi Resul'u
Sevdin mi mis kokan gülü
Susturma öten bülbülü
Dinle Resul diye diye

Oturup da bir köşede
Yandın mı hiç Muhammed'e

Ne güzel dillendirilmiş aşklar var alemde
Ne Yanmış aşıklar var cihanda Allah razı olsun

Gül demeti yüreğinize sağlık

_figan_ 04 Temmuz 2009 11:13

RE: mana  doslarından
 
Allah razı olsun çok güzel bir insandan güzel bir alıntı olmuş

_figan_ 09 Temmuz 2009 20:15

RE: naatı rumz
 
Çok derin manalı bir şiirmiş Elinize yüreğinize klevyenize sağlık

nergiz 15 Temmuz 2009 12:11

Havuç Yumurta Kahve
 
Bir baba ile kızı dertleşiyorlarmış . Kızı hayatında çok sıkıntı yaşadığını ve bunlarla nasıl başedeceğini bilemediğini söylemiş babasına. Hatta sorunlar ardı arkasına devam ediyormuş hayatında.
Babası kızını dinlemiş, dinlemiş ve "gel, sana birşey göstereceğim!" diye kızını mutfağa götürmüş. Baba ünlü bir aşçı imiş.
Ocağa 3 tane eşit büyüklükte kap koymuş, 3'üne de eşit su doldurmuş ve 3'ünün de altını aynı miktarda yakmış. ilk kaba bir havuç, diğerine bir adet yumurta, diğerine ise de bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş.
Ve her üçünü de tam 20 dakika pişirmiş. Daha sonra ateşi kesmiş. Masaya iki tabak ve boş bir bardak koyarak, ilk önce haşlanmış havucu bir tabağa almış. Sonra artık epey pişmiş olan yumurtayı alıp bir tabağa koymuş. En sonunda da artık suya iyice sinmiş ve tam kıvamında kahve görüntüsü olan kahve'yi de bardağa boşaltmış.

Kızına şu soruyu sormuş: "Kızım ne görüyorsun?"
Kızı demiş ki: "Havuç, yumurta ve kahve."

Kızını elinden tutup masaya yaklaştırıp daha yakından bakmasını ve hissetmesini istemiş. Kızı demiş ki:"Ne görüyorum.. Haşlanmış yumuşak bir havuç (Bunu yaparken çatalı havuca batırmış ve yumuşaklığını hissetmiş), artık pişmekten içi katılaşmış bir yumurta (yumurtayı eline almış, hatta bi tarafından masaya vurup, çatlatmış ve içini görmüş) ve bir bardak kahve. (Biraz içmiş) "Hatta tadı oldukça iyi""
"Baba, bunu niçin bana gösteriyorsun? " diye sormuş.
"Bak demiş, hepsi aynı tür kapta, aynı sıcaklıkta, aynı süreyle pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdiler. Havuç ilk başta sertti, güçlü idi. Ama kaynatılınca yumuşadı hatta güçsüzleşti. Yumurta çok kırılgandı, hafifçe dokunsan çatlayabilirdi, ama kaynatılınca içi sertleşti, hatta katılaştı. Bir avuç çekilmemiş kahve ise yine sertti, hepsi birbirine benziyordu, ama ısıtılınca ne oldu, bu kahve çekirdekleri, ısındılar, gevşediler, ve içinde oldukları suya yayıldılar. Koku yaydılar, tad yaydılar ve suyu eşsiz lezzet taşıyan bir kahve'ye çevirdiler."
"Kızım sen hangisisin?" diye sormuş adam. "Zorluklarla karşılaştığın zaman nasıl tepki gösteriyorsun? "

Siz hangisisiniz? Havuç gibi sert bir kişi misiniz, ama sorunlar yaşayınca, yumuşuyor ve güçsüzleşiyor musunuz? Yumurta gibi, içi yumuşak, her an kırılabilir bir kişimisiniz? Sorunlar karşısında.Güçleniyor ve sertleşiyor musunuz?
Yoksa bir kahve çekirdeği gibi misiniz?

Eğer bu kahve çekirdeği gibi isen, çevrende ne kadar sorun olursa olsun, bunları olumluya çevirebilirsin. Çevrene güzel tadlar, duygular katarsın. Kendini ve çevreni daha iyi yapmak için çalışırsın.

Siz hangisisiniz?düşünceli000

Alıntı...

yetersiz 18 Şubat 2012 00:48

Cevap: selama layıklara selam
 
selam olsun forumdaki kardeşlerimehyyyyy

Allahın kulu_ 31 Mart 2015 17:01

Cevap: Cafer Tayar'ın şeçtiği şiirler
 
Cok guzelmis hepsi Allah cc razi olsun

Kara Kartal 28 Nisan 2021 00:49

Mesel şekeri gibi şiirler. Yazarın ne kadar güzel ve etkileyici bir gönül dünyası var. Elinine emeğine gònlüne sağlık harika:sukran:


SAAT: 18:20

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320