Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Şiirler ve Şairler (https://www.forum.medineweb.net/517-siirler-ve-sairler)
-   -   seçme naatlar (https://www.forum.medineweb.net/siirler-ve-sairler/29452-secme-naatlar.html)

gökçen0421 08Haziran 2014 16:31

seçme naatlar
 
O'nun Ümmetinden Ol!

Beri gel, serseri yol!
O'nun Ümmetinden ol!
Sel sel kümelerle dol!
O'nun Ümmetinden ol!

Sen, hiçliğe bakan yön!
Hep sıfır, arka ve ön!
Dosdoğru Kâbe'ye dön!
O'nun Ümmetinden ol!

Gel dünya, mundar kafes!
Gel, gırtlakta son nefes!
Gel, Arşı arayan ses!
O'nun Ümmetinden ol!

Solmaz, solmaz; bu bir renk...
Ölmez, ölmez; bir ahenk...
İnsanlık; hevenk hevenk,
O'nun Ümmetinden ol!

Necip Fazıl Kısakürek

gökçen0421 10Haziran 2014 18:05

Cevap: seçme naatlar
 
ipekler tel tel bir araya geldiler dokunmak üzere
lâle nerdeyse menekşeye,
gül suya dokunmak üzere
kılıç kesti kan koktu
bir atlı dörtnala uzaktan
gün batımının büyük eşitsizliğinden yakınmak üzere
bütün dertler söylendi
çareleri bir bir yazıldı
son büyük toplantıda bir bir okunmak üzere
kimseye başvurulmadı
herkes bir başına kaldı,
evet
sonradan hep birlikte kurtulunmak üzere
oysa
bir çiçek vardı bahçelerde kendini dererdi
sevinçle.
kendini tek haklıya bir gün sunmak üzere

Turgut Uyar

gökçen0421 10Haziran 2014 18:09

Cevap: seçme naatlar
 
Güçlüydü günahlar,güçlüydü peygamberler
Tanrım,biz ne kadar da güçsüz kaldık...
Veliler,ıztırapların çocuklarıydı,
Biz ıztıraptan da,zevkten de,senden de öksüz kaldık.

Hüsrev Hatemi

gökçen0421 10Haziran 2014 18:15

Cevap: seçme naatlar
 
göz seni görmeli, ağız seni söylemeli
hafıza seni anmak ödevinde mi
bütün deniz kıyılarında seni beklemeli
sen eskimoların ısınması sevgililer mahşeri

aklım yeni bir akıldır çiçeklerden
mantığım mantığın üstünde yeni
içimde Nuh'un en yeni tufanı
dünyaya ayak basıyorum yeniden

göz seni görmeli ağız seni söylemeli
bütün deniz kıyılarında seni beklemeli

yüzlerce yıl geçiyor belki bir bulut geçiyor
ben yeni doğmuş bir çocuk gibi
herkesin konuştuğu dilden mahrum
ama yepyeni bir dil konuşmanın sevinci

bütün deniz kıyılarında seni anmalı
sen buzulların erimesi eskimoların ısınması

Sezai Karakoç

gökçen0421 10Haziran 2014 18:20

Cevap: seçme naatlar
 

Sesler Ve Adımlar

Her uzakta güneş yüzlü bir yakın
Her yakında bir uzak görüyorum
Kalbimin rengarenk kalelerinden
Bir yangının kalbinde yürüyorum
Onu arıyorum yollar içinde
Mahremini rüzgardan sakınan kullar içinde
Ruhumuza yazılanın adıyla
Bir tespihe dizilenin adıyla
Gözlerinin karasında bahtımı
Hıra’sında tahtımı arıyorum
Yeryüzünün saçlarında büyüyen
Bir yangının kalbinde yürüyorum
Bir mağara dört yanında gölgeler
Diyor ki:
Kapımda atlılar vardır
Bir ben değilim yüzyıllardır yokluğunda gül dalını koklayan
Gece gündüz kıyameti bekleyen
Bir örümcek; avuçlarında sukut diyor ki:
Bakıp da görmeyen gözler elbet bir zindanın kahrını özler
Bu ateş nasılda kavurdu beni
Ona yakın kılanın adıyla örüyorum ağlarımı
Bu aşk tenhalara savurdu beni
Taşları gözyaşı döken bir şehir diyor ki:
Kötürüm oldum ağrımdan hala kan akıyor duvarlarımdan
Bugün ona pervane olsa da düşlerim ve çocuklarım
Hep bir titreyiştir tenimi saran
Mutluluğum yarım, sevincim yarım
Bir dağ bir yiğidin şahadetiyle vurmuş kendisini dağlar üstüne
Diyor ki:
İnfilak etseydim o an başına düşseydim dokunanların
Bir yanımda okçuların sızısı, bir yanımda hüznün alınyazısı
Yıkılıp kalsaydım çağlar üstüne
Ve ölüm diyor ki:
Öylesine saf, berrak ve güzeldi…
Gülümsüyordu
Giderdim en derin susuzluğumu
Bende ölümlüyüm bilsem de bunu
Kollarında buldum sonsuzluğumu
Birde şair ses çölünde bezirgan… Diyor:
Ne yok gibiyim nede ufkun ötesinde var gibi
Harfler ona doğru uçuyor kuşlar gibi, heceler ona doğru
Hangi hayalin sessizliğine saklasam ömrümün çığlıklarını
Ona doğru tükeniyor karanlık, geceler ona doğru
Tarih haykırıyor kim okur benden hayat kitabının sır yazısını
İnsan hangi yurdu arayıp durur
Yalnız onun izi kalır evrende, ev yıkılır su kurur
Çöküyor kibrinde çürüyen sanat
Gönlüme doluyor şimdi kainat
Durup durup ışıldayan sesleri boynu bükük duyuyorum
Aynalar beni bana gösteriyor yeniden
Ruhumuza yazılanın adıyla
Bir tespihe dizilenin adıyla
Diriliyor hücrelerimde bahar
Kalkıyor o kabus perdesi birden
Bembeyaz bir kapıdan giriyorum
Kalbimin rengarenk çiçeklerinden
Bir bahçenin kalbinde yürüyorum
Ruhumuza yazılanın adıyla
Bir tespihe dizilenin adıyla
Diriliyor hücrelerimde bahar
Kalkıyor o kabus perdesi birden
Bembeyaz bir kapıdan giriyorum
Kalbimin rengarenk çiçeklerinden
Bir bahçenin kalbinde yürüyorum...

Nurullah GENÇ

gökçen0421 10Haziran 2014 18:23

Cevap: seçme naatlar
 
Alıntı:

aybikegökçen Üyemizden Alıntı (Mesaj 340640)

Sesler Ve Adımlar

Her uzakta güneş yüzlü bir yakın
Her yakında bir uzak görüyorum
Kalbimin rengarenk kalelerinden
Bir yangının kalbinde yürüyorum
Onu arıyorum yollar içinde
Mahremini rüzgardan sakınan kullar içinde
Ruhumuza yazılanın adıyla
Bir tespihe dizilenin adıyla
Gözlerinin karasında bahtımı
Hıra’sında tahtımı arıyorum
Yeryüzünün saçlarında büyüyen
Bir yangının kalbinde yürüyorum
Bir mağara dört yanında gölgeler
Diyor ki:
Kapımda atlılar vardır
Bir ben değilim yüzyıllardır yokluğunda gül dalını koklayan
Gece gündüz kıyameti bekleyen
Bir örümcek; avuçlarında sukut diyor ki:
Bakıp da görmeyen gözler elbet bir zindanın kahrını özler
Bu ateş nasılda kavurdu beni
Ona yakın kılanın adıyla örüyorum ağlarımı
Bu aşk tenhalara savurdu beni
Taşları gözyaşı döken bir şehir diyor ki:
Kötürüm oldum ağrımdan hala kan akıyor duvarlarımdan
Bugün ona pervane olsa da düşlerim ve çocuklarım
Hep bir titreyiştir tenimi saran
Mutluluğum yarım, sevincim yarım
Bir dağ bir yiğidin şahadetiyle vurmuş kendisini dağlar üstüne
Diyor ki:
İnfilak etseydim o an başına düşseydim dokunanların
Bir yanımda okçuların sızısı, bir yanımda hüznün alınyazısı
Yıkılıp kalsaydım çağlar üstüne
Ve ölüm diyor ki:
Öylesine saf, berrak ve güzeldi…
Gülümsüyordu
Giderdim en derin susuzluğumu
Bende ölümlüyüm bilsem de bunu
Kollarında buldum sonsuzluğumu
Birde şair ses çölünde bezirgan… Diyor:
Ne yok gibiyim nede ufkun ötesinde var gibi
Harfler ona doğru uçuyor kuşlar gibi, heceler ona doğru
Hangi hayalin sessizliğine saklasam ömrümün çığlıklarını
Ona doğru tükeniyor karanlık, geceler ona doğru
Tarih haykırıyor kim okur benden hayat kitabının sır yazısını
İnsan hangi yurdu arayıp durur
Yalnız onun izi kalır evrende, ev yıkılır su kurur
Çöküyor kibrinde çürüyen sanat
Gönlüme doluyor şimdi kainat
Durup durup ışıldayan sesleri boynu bükük duyuyorum
Aynalar beni bana gösteriyor yeniden
Ruhumuza yazılanın adıyla
Bir tespihe dizilenin adıyla
Diriliyor hücrelerimde bahar
Kalkıyor o kabus perdesi birden
Bembeyaz bir kapıdan giriyorum
Kalbimin rengarenk çiçeklerinden
Bir bahçenin kalbinde yürüyorum
Ruhumuza yazılanın adıyla
Bir tespihe dizilenin adıyla
Diriliyor hücrelerimde bahar
Kalkıyor o kabus perdesi birden
Bembeyaz bir kapıdan giriyorum
Kalbimin rengarenk çiçeklerinden
Bir bahçenin kalbinde yürüyorum...

Nurullah GENÇ

İbrahim abinin güzel yorumuyla; [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

gökçen0421 11Haziran 2014 18:50

Cevap: seçme naatlar
 
Müseddes Na'tı

I
Sultan-ı rûsül şâh-ı mümeccedsin efendim
Bî-çârelere devlet-i sermedsin efendim
Divân-i ilâhide ser-âmedsin efendim
Menşur-ı "le-amrük"le müeyyedsin efendim

Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammedsin efendim
Hak’dan bize sultân-ı müeyyedsin efendim


Ey Allah’ın Resûlü! Ey soyu pak sultan! Ey kutlu efendimiz! Sana nasıl efendimiz demem ki sen seyyidü’l-beşer (insanlığın efendisi) sıfatına bihakkın mazharsın. Sana, Peygamberler zincirinin ser halkası ve o kutlu kafilenin serdarı, desem çok mu. Değil mi ki "seyyidü’l-beşer" lâfzı "seyyidül-mürselin"i de şamildir. Gerçi sen o eşsiz inceliğinle, Yahudi muarızına karşı senin Hz. Musa’ya üstünlüğünü haykıran bir arkadaşını bundan men etmiş ve: "Benim Musa’dan daha iyi olduğumu söyleme!" (Buhari/55) buyurmuştun. Bazıları bu tavırdaki inceliği ve Kelam-ı Kadimin müminlere talim buyurduğu; "Onun Peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz." (Bakara/285) düsturunu yanlış anladılar. Oysa sen şeksiz şüphesiz resuller arasında da en baştasın. Ey yüce sultan! Sultanlık ya soy cihetiyle olur, ya ahlâktaki kemâlle. Sen ise her iki cihetle de bütün insanlara faiksin. Senin büyük ahlâkın nass-ı kat’i ile tasdik ve teyit edildikten ve: "Hiç şüphesiz sen büyük bir ahlâk üzerinesin." (Kalem, 68/4) dendikten sonra beşer lisanına söyleyecek söz mü kalır.

Soy bakımından da beşer hilkati ta başından beri süzüle süzüle saflaşmış ve kemal noktasında seni bulmuştur. "Övünmek yok" inceliğiyle bu üstünlüğünü sen de kabul buyurdun. Ey iki âlemin sultanı! Sultanlıktan sultanlığa ne büyük fark var. Avam-ı nasa şah olmakla her biri bir ümmetin rehberi olan seçkin nebiler kafilesinin şahı olmak hiç bir mi? Her bîçare ve düşkün başı sıkışınca kendi sultanına iltica eder, ondan medet umar. Ne var ki bu iltica ve ilticadan umulan fayda, ömrü bir tayfa benzeyen dünya hayatı ile sınırlı. Üstelik kendisi de sairi kadar muhtaç biri başkasına ne verebilir ki. Bir kemâl ehlinin kendisine yardım teklif eden bir sultana söylediği gibi: "Ey bîçare! Beni başıma üşüşen sineklerden bile korumaya gücün yetmezken senden ne isteyeyim. Görüyorum ki sen de benim kadar aciz ve muhtaçsın." Ama ey şanı yüce sultan! Şüphesiz ki senin hükümranlığın iki cihana da şamil, iki âlemde de baki. Sana sığınan çaresizlere bu dünyada da el uzatırsın, o âlemde de. Bu dünyadaki saltanatın başkalarınınkine hiç benzemedi: Yetimin başı ilk senin kutlu zamanında okşandı, yoksulun beli senin devrinde doğruldu ve kadının da bir insan olduğu ancak o saadet asrında hatırlandı. Sade bu dünyada değil, yarın kurulacak İlâhi divanda da -herkes makam ve mansıbına göre bir yer ihraz ettiğinde- senin yerin yine en başta olacak.. Nasıl öyle olmasın ki Kitab-ı Mübin’de yüce Allah, kulları içinde bir senin ömrüne yemin etti. "La-amrük" (15/72) hitabına mazhar olmuş bir ömür bereketlenmez, sermed olmaz mı? Elinde böyle bir ferman-ı ilâhi bulunurken hükmün zeval bulur mu hiç.

Ey benim adı güzel kendi güzel efendim! Sen her cihetle insanların en güzeli olduğun gibi isimlerin de isimlerin en seçkini. Bir adın Ahmed, öbürü Mahmud, bir diğeri Muhammed. Hangi faninin ismi Ahmed isminden daha güzel olabilir. Bu isim ezel defterinde senin için saklanmış ve daha sen doğmadan adın annenin kulağına fısıldanmıştı. Oysa senden önce kavmin arasında bu ismi kullanan yoktu. Senden sonra da insanlar uzun yıllar edeben bu ismi sırf sana tahsis ettiler. Nasıl tahsis etmesinler ki; bu isim sana mahsus iki mazhariyeti kendisinde topluyor: Sen hem övmede, hem övülmede baştasın! Kendisini tesbih eden birçok dudak arasında Hak Teâlâ senin tespihini ve övmeni kendisine lâyık buldu. Bu bahtiyarlık başka kime nasip olmuştur. Lâkin sen övülme bahsinde de biriciksin. Zira birçok insanın yücelttiği birçok sultanın yıldızı çoktan battı. Ama senin her asırda insanlığın umumî hayranlığına mazhar olan güneşin batmadı, batmayacak.

Beşerin hayranlığı bir yana bizzat Cenab-ı Hak seni beğendi ve övdü. O övdükten sonra farzımuhal bütün beşeriyet seni zemmetse şanına halel mi gelir? Ey Ahmed, Ey Mahmud ve ey Muhammed! Senin diğer isimlerin de bu mânâyla irtibatlı. Ey ilâhi bir destekle desteklenmiş peygamber! Sen bizim desteğimiz, dayanağımız, sultanımızsın.

II
Hutben okunur minber-i iklim-i bekâda
Hükmün tutulur mahkeme-i rûz-ı cezâda
Gülbank-i kudümün çekilir arş-ı Hudâ’da
Esmâ-i şerifin anılır arz ü semâda

Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammed’sin efendim
Hak’dan bize sultân-ı müeyyedsin efendim


Ey yüce efendim! Dünya sultanlarının hüküm alâmetlerinden biri de kendisine hutbe okunması, adının o hutbede ululanmasıdır. Ama bir müddet sonra ne o sultandan, ne de o isimden bir eser kalır. Oysa asırlardır bütün kıt’alarda sayısız minberde okunan her hutbede senin ism-i şerifin, nâm-ı celilin vardır. Ama asıl şeref şurada ki senin mübarek adın ölümün öldüğü, beka âleminde de hükümferma. Nasıl öyle olmasın ki haşir-neşir gününün; nice yüzlerin ay gibi parlayacağı, nice yüzlerinse kararacağı o dehşetli mahkemenin başkadısı sensin. Dünyada ölçüler, tartılar, teraziler çeşit çeşittir. Her kadı iyiyi, kötüyü kendi çürük terazisinde tartar. Oradaysa geçerli tek ölçü senin ölçün, tek tartı senin tartındır. Kimin batıp gittiği ve kimin kurtulduğu orada belli olacak. Şüphesiz kurtulanlar ancak sana uyanlardır, batanlarsa o saadetten mahrum kalanlar. Âdettir ya, sultan bir yere ayak bastığında onun şerefine mehter çalınır, adına gülbank okunur. Gözlerin bir kurtarıcı ümidiyle yollara dikileceği o korkulu günde, kutlu ayağın mahşer meydanını şereflendirdiğinde duyulacak tek gülbank senin gülbankındır. Değil mi o kutlu ayak Arş-ı A’zama kadar uzanmış, "Kab-ı Kavseyn" (Necm/8) sırrına mazhar olmuştur. Bu saltanat ve devlet karşısında senin şerefli isimlerin yerde beşerin Arş-ı A’zamda ise meleklerin dilinde tespihtir o gün. Cenab-ı Hak bile Kitab-ı Celilinde seni Muhammed isminle dört kere anmadı mı!

Ey yüce Efendim. Sen Ahmed’sin, sen Mahmud’sun, sen Muhammed’sin. Sen Hakk’ın tayin ettiği, desteklediği sultanımızsın bizim..



III
Ol dem ki velilerle nebîler kala hayrân
"Nefsi" deyü dehşetle kopa cümleden efgân
Ye’s ile usâtın ola ahvâli perişân
Destur-ı şefaâtla senindir yine meydân

Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammed’sin efendim
Hak’dan bize sultân-ı müeyyedsin efendim



Aman Allah’ım! O gün ne büyük, ne dehşetli bir gündür. Öyle ki Hak katında naz, niyaz sahibi nice ulu veliler ve peygamberler bile bu dehşetle kendilerinden geçecek, şaşırıp kalacaklar. Kimsenin kimseyi düşünmeye takati ve el uzatmaya mecali kalmayacak. O can pazarında herkes kendi derdinde kendi telâşındadır. Duyulacak tek çığlık; ”nefsî, nefsî” (benim halim ne olacak, bana kim el uzatacak!) çığlığıdır. Peki ama o ulu zevatın hali böyle olursa günahkâr ve âsiler kendi kendinden ümidi kesmesin de ne yapsın. İşte bu dehşetli anda o meydanda insanlara uzanacak şefkat eli Tanrı’nın izniyle (Âl-i İmran 3/159) yine senin elindir. O gün nice eller nice ulu peygamberin kapısını çalacak ve şefaat dilenecek. Ama o gün senin kapından başka melce yoktur. Her kapıdan boş dönen eller senin kapına yapışacaktır o gün. Ey bir adı Mahmud olan! O gün Allah sana, seni razı edene kadar verecek, verecek, verecek ve seni makam-ı Mahmud’a erdirecektir. (İsra,17/79) Bir Hak erinin semerat-ı fuadı olan olan şu mısralarda ifade edildiği gibi:

Ey menba-ı lutf u cûd
Yerin makam-ı Mahmud

Aziz Mahmut Hüdayi


Ve kalbinde hardal tanesi kadar iyilik olan hiç kimse o övülmüş kapıdan boş döndürülmeyecek.. Mademki sen "şefiü’l-müznibin"sin ve mademki: "Benim şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenler içindir." (Tirmizi) buyurdun; o halde ben de bu şefaati ümit etmekten geri kalmam.

Ey yüce Efendim. Sen Ahmed’sin, sen Mahmud’sun, sen Muhammed’sin. Sen Hakk’ın tayin ettiği, desteklediği sultanımızsın bizim..


IV
Bir gün ki dalup bahr-ı gama fikrete gittim
İlden yitürüp kendümi bî-hodlıga yitdim
İşyânım anıp âkıbetimden hazer etdim
Bu matlaı yâd eyledi bir seyyîd işittim

Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammed’sin efendim
Hak’dan bize sultân-ı müeyyedsin efendim


Ey kutlu Efendim! Bir gün başımı elime aldım, günahlarımı düşündüm. Baktım ki iler tutar tarafım yok; zarurî olarak bir gam denizine düştüm.. Öyle ki elden ayaktan çıktım ve kendimi kaybettim. İrtikap ettiğim günahları bir bir hatırladıkça bende yarına ait bir ümit kalmadı. İşte bu sırada senin pak soyundan gelen bir zatın andığı şu matlaı işiterek teselli buldum:

Ey yüce Efendim. Sen Ahmed’sin, sen Mahmud’sun, sen Muhammed’sin. Sen Hakk’ın tayin ettiği, desteklediği sultanımızsın bizim..


V
Ümmideyiz ye’s ile âh eylemeyiz biz
Sermaye-i imanı tebâh eylemeyiz biz
Babın koyup agyâre penâh eylemeyiz biz
Bir kimseye sâyende nigâh eylemeyiz biz

Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammed’sin efendim
Hak’dan bize sultan-ı müeyyedsin efendim


Bu matlaı işitince kendime geldim ve dedim ki: Çok şükür bizim ümidimiz var. Bu ümidi bırakıp ah vah eylemeyiz biz. Değil mi ki "Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyiniz." (Zümer 39/53) buyurulmuştur ve değil mi ki ümidi kesmek imanı yele vermektir. O halde biz, bunca kusurumuza rağmen o yüce kapının bağışından asla ümidimizi kesmeyiz, yeis çukuruna düşmeyiz. Ey yüce efendim! Senin bunca bağışın varken bizim günahımızın sözü mü olur. Hem senin kapını bırakıp biz nereye gidelim. Değil mi ki sen bizim hesap-kitap gününde de sığınağımız, dayanağımızsın. Çok şükür, sana mensubuz ve mademki mahşer gününde senin kutlu gölgen altındayız, başkasına ihtiyacımız yok. Sen dururken bir başkasına göz ucuyla dahi olsa bakmak ve medet ummak hiç yakışık alır mı ?

Ey yüce Efendim. Sen Ahmed’sin, sen Mahmud’sun, sen Muhammed’sin. Sen Hakk’ın tayin ettiği, desteklediği sultanımızsın bizim.



VI
Bîçâredir ümmetlerin isyânına bakma
Dest-i red urup hasret ile dûzaha yakma
Rahm eyle aman âteş-i hicrânına yakma
Ez-cümle kulun Gâlib-i pür-cürmü bırakma

Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammed’sin efendim
Hak’dan bize sultan-ı müeyyedsin efendim


Ey yüce Peygamber! Acz ve kusur kulluğun gereği. Sen bîçare ümmetlerinin hasbelbeşer işledikleri isyanlarına bakma, onları bağışla. Eğer bu isyanları yüzünden yüzünü çevirir, elini çekersen, onları hasret ateşine yakarsın. Cehennem olarak zaten bu mahrumiyet yeter onlara. Ne olur, sende temerküz eden o engin merhametin icabı onlara acı; onları ayrılığın ateşine atma ve kendinden mahrum eyleme.. Değil mi ki "Rahmeten li’l âlemin" (Enbiya 21/107) olarak gönderildin, o rahmetten bizleri de mahrum eyleme. Bu muhtac-ı himmet zavallılar arasında lütfen ve keremen mücrim kulun Galibi de unutma.

Ey yüce Efendim. Sen Ahmed’sin, sen Mahmud’sun, sen Muhammed’sin. Sen Hakk’ın tayin ettiği, desteklediği sultanımızsın bizim.

Şeyh Galip

gökçen0421 12Haziran 2014 00:55

Cevap: seçme naatlar
 
Bu, çeşmim nâr-ı aşkın ile yansın ya Resûlallah

Du çeşmim hâb-ı gafletten uyansın ya Resûlallah

Müyesser kıl bu kara yüzlüye ol Ravzâ-i pâki

Görenler hep beni divâne sansın ya Resûlallah

O rütbe ağlayam çöllerde feryat eyleyem ben kim

Sirişk-i didem al kana boyansın ya Resûlallah

Şu kâfir nefs elinden bu dil-i piçaremi kurtar

Yeter fısk u kabahatten uyansın ya Resûlallah

Kulun Leylâ'yı mahşer ehline Sen eyleme rüsvây

Günahından bu dünyada usansın ya Resûlallah




"Ya Resûlallah! Bu gözlerim aşkının ateşiyle yansın... Böylece iki gözüm gaflet uykusundan uyansın Ey Efendim.

Muvaffak eyle bu günahkâra, pak kabrini ziyaret etmemi... Sana gelirken öylesine mahcubum ki, beni şu halimle görenler beni deli sanacaklar; sansınlar, böyle sanmaları beni hiç ilgilendirmez Ya Resûlallah...

Çöllerde Senin aşkınla ağlıyarak gelmem benim için çok büyük bir rütbedir; böylesi rütbeye lâyık olmadığım hâlde bu fırsatı veren Rabb'ime şükrediyorum. Ne kadar gözyaşı döksem bana verilen nimetin şükrünü eda etmiş olamam; gözlerimden gözyaşı değil al kan akıtsam bile...

Şu söz geçirmekte zorlandığım hoyrat nefsime, çaresizliğimden ben kurtulmak için şefaatini istiyorum. Böylece uzuvlarım günah ve kabahat işlemekten kurtulsun Ya Resûlallah...

Mahşer ehline, kendisini Sana fedâ eden bu kemter Leylâ'yı rezil eyleme ki, günahının cezasını bu dünyada çeksin, şefaatına nâil olmanın hazzını yaşasın Ey Allah'ın Rasûlü (s.a.v.)

Leylâ Hanım

gökçen0421 12Haziran 2014 00:58

Cevap: seçme naatlar
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

gökçen0421 12Haziran 2014 01:07

Cevap: seçme naatlar
 
Bir Gece

On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi,
Kumdan, ayın on dördü, bir Öksüz çıkıverdi!
Lâkin, o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi!

Nerden görecekler? Göremezlerdi tabiî:
Bir kerre, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi;
Bir kerre de, mâmûre–i dünyâ, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin,
Salgındı, bugün Şark’ı yıkan, tefrika derdi.

Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki Öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı o Mâsum,
Bir hamlede kayserleri, kisrâları serdi!

Aczin ki ezilmekti bütün hakkı, dirildi;
Zulmün ki, zevâl aklına gelmezdi, geberdi!
Âlemlere, rahmetti, evet, şer’–i mübîni,
Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.

Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep;
Medyûn ona cemiyyeti, medyûn ona ferdi.
Medyûndur o Mâsuma bütün bir beşeriyyet...
Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.
Mehmet Akif Ersoy


SAAT: 13:41

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306