Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Şiirler ve Şairler (https://www.forum.medineweb.net/517-siirler-ve-sairler)
-   -   müctehit taslakları (https://www.forum.medineweb.net/siirler-ve-sairler/5355-muctehit-taslaklari.html)

Muhteşem 15 Ağustos 2008 18:02

müctehit taslakları
 
Bakın ne günlere kaldık: Ya beş, ya altı kopuk,

Yamaklarıyle beraber ki hepsi kılkuyruk,

Utanmadan çıkıyor, içtihada kalkışıyor!


Bu hâle karşı tahammül hakikaten pek zor.

Harîmi Şer'-i mübînin ahır değil...
Oradan

Çekil de kendine bir saha bul, behey nadan!

Kilitli bir kapı var orta yerde anlasana:

Harem-sarây-ı Şerî'at değil dalan dalana.

Nasıl ki her kapının ayrı bir anahtarı var,

Onun da var. Bunu idrâk eder birinci nazar
.

Nedir mi? Anlatayım: Sizde olmıyan irfan.


Biraz haya edin öyleyse şaklabanlıktan!

Kilitlidir kapı "ümmî duhât" için, amma

Kıyâm-ı haşre kadar ictihâd eder "ulemâ".


Evet, şeraiti mevcûd olunca insanda;

Ne kaldı men' edecek içtihadı, meydanda?

İle'1-ebed yetişir müctehid bu ümmetten;

Şu var ki: Çıkmalı ferdâ-yı nura zulmetten.

Kıyâs-ı faside bir kerre eyleyin dikkat:

Süveyş'i açtı herif... Doğru... Neyle açtı fakat?

Omuzlamakla mı? Heyhat! Öyle bir fenle,

Ki bir ömür telef olmuş o fenni tahsile.

Düşünmüyor bu kopuklar ki: Müctehid geçinen,

Zamanının olacak muktedâsı irfânen.

Kitâb'ı, Sünnet'i, İcmâ'ı sağlam anlıyacak;

Hilafı yoklıyacak, ihtiyâcı kollıyacak.


Ne içtihadı yapar, yoksa, bir alay - zımmî

Kadar nasîbe-i fikhîsi olmıyan - ümmî?


Kuzum, eşek nalı yapsan: Bir usta çingenenin

Yanında uğraşacaksın, başında mengenenin.

Peki! Liyâkai-i fıtrîsi âdemin sâde,

Kifayet eylemiyorken bu en hasîs işde,

Ya içtihada nasıl kalkıyor bu sersemler?

O içtihada ki: Dünyâ kadar ulûm ister!


Sokarsa burnunu herkes düşünmeden her işe;

Kalır selâmet-i milliyyemiz öbür gelişe!


Neden vezâifî taksime hiç yanaşmıyoruz?

Olursa bir kişinin koltuğunda on karpuz,

Öbür gelişte de mümkün değil selâmetimiz!

Yazık, yazık ki, bu yüzden bütün felâketimiz.

İşin reculleri kimlerse çıksın orta yere;

Ne var, ne yok, bilelim, hiç değilse, bir kerre.


Sabahleyin mütefelsif, ikindi üstü fakîh;

Sular karardı mı pek yosma bir edîb-i nezîh;


Yarın müverrih; öbür gün siyasetin kurdu;

Bakarsın: Ertesi gün içtihada pey vurdu!..

Hülâsa bukalemun fıtratinde züppelerin

Elinde maskara olduk... Deyin de hükmü verin
!


TÜRKcan 15 Ağustos 2008 18:20

Cvp: müctehit taslakları
 
İctihad:fıkhi açıklama:Şeriatın fer'î mes'elelerine âit hükümleri, İslâm müçtehidlerinin, usulüne uygun olarak, Kur'an ve Hadis-i Şeriflerden çıkarmaları ve bunun için tam gayret etmiş olmaları. Böyle içtihad eden zâtlara Müçtehid denir. (Mesail-i diniyeden olan içtihad kapısı, açıktır. Fakat, şu zamanda oraya girmeğe altı mâni vardır: Birincisi: Nasılki, kışta fırtınaların şiddetli olduğu bir vakitte, dar delikler dahi seddedilir; yeni kapılar açmak hiç bir cihetle kâr-ı akıl değil. Hem nasılki, büyük bir selin hücumunda tâmir için duvarlarda delikler açmak gark olmağa vesiledir. Öyle de: Şu münkerat zamanında ve âdât-ı ecânibin istilâsı ânında ve bid'aların kesreti vaktinde ve dalâletin tahribatı hengâmında, içtihad namıyla kasr-ı İslâmiyetten yeni kapılar açıp, duvarlarında muharriplerin girmesine vesile olacak olan delikler açmak İslâmiyete cinâyettir... İkincisi: Dinin zaruriyatı ki içtihad onlara giremez. Çünki kat'i ve muayyendirler. Hem o zaruriyat, kut ve gıda hükmündedirler, şu zamanda terke uğruyorlar ve tezelzüldedirler. Ve bütün himmet ve gayreti onların ikamesine ve ihyâsına sarfetmek lâzım gelirken, İslâmiyetin nazariyat kısmında ve selefin içtihadat-ı sâfiyâne ve hâlisânesiyle bütün zamanların hacatına dar gelmeyen efkârları olduğu halde, onları bırakıp, heveskârane yeni içtihadlar yapmak bid'atkârâne bir hıyânettir.Üçüncüsü: Her zamanın insanlarınca kıymetli addedilerek efkârı celbeden câzibedar bir metâ merguptur. Meselâ: Bu zamanda en rağbetli, en iftiharlı, siyâsetle iştigal ve dünya hayatını te'min etmektir. Selef-i sâlihin asrında ve o zaman çarşısında en mergup metâ, Hâlik-ı semâvat ve arzın marziyatlarını ve bizden arzularını kelâmından istinbat etmek ve nur-u Nübüvvet ve Kur'an ile kapatılmayacak derecede açılan âhiret âlemindeki saadet-i ebediyeyi kazandırmak ve vesâilini elde etmek idi. Bu itibarla, o zamanlarda bütün fikirler, kalbler, ruhlar marziyat-ı İlâhiyeyi bilmek ve öğrenmeğe müteveccih idi. Bunun için istidat ve iktidarı olanlar o zamanlarda vukua gelen bütün ahvâl ve vukuat ve muhâverattan ders almakla, içtihadlara zemin teşkil eden yüksek istidatlar vücuda gelirdi.Şimdi ise, fikir ve kalblerin teşettütü, inâyet ve himmetlerin zâfiyeti, insanların siyaset ve felsefeye iptilâ ve rağbetleri yüzünden bütün istidatlar fünun-u hâzıra ve hayat-ı dünyeviyeye müteveccihtir. Ahkâm-ı diniyeye sarfedilecek müstakim bir içtihad yoktur.Dördüncüsü: İçtihad kapısından İslâmiyete girip mesâilini genişlendirmeğe meyleden adamın maksadı, zaruriyata imtisal ile takva ve kemale mazhariyet ise güzeldir. Amma zaruriyatı terk ve hayat-ı dünyeviyeyi, hayat-ı uhreviyeye tercih eden adam ise, onun içtihada meyli, meyl-üt-tahribdir. Tekliften çıkıp kaçmak için bir yol bulmaktır.Beşincisi: Her şeyin, her hükmün vücuda gelmesi bir illete binaen olduğu gibi, bir maslahata dahi tâbidir. Fakat maslahat illet değildir. Ancak tercih edici bir hikmettir. Bu zamanın efkârı, bizzat saadet-i dünyaya müteveccihtir. Şeriatın nazarı ise, bizzat saadet-i uhreviyeye müteveccih olup, bittabi dünyaya da nâzırdır. Çünki, dünya âhirete vesiledir.Umumi bir beliyye olan ve nâsın ona müptelâ olduğu çok işler vardır ki zaruriyattan olmuştur. O gibi işler su-i ihtiyar ile gayr-i meşru meyillerden doğmuş olduklarından, mahzuratı ibâhe eden zaruriyattan değildir. Ve ruhsat ve müsaade-i şer'iyenin şümulüne dâhil olamazlar. Meselâ: Bir adam su-i ihtiyâriyle haram bir tarzda kendini sarhoş etse, hâl-i sekirde yaptığı tasarrufatta mâzur olamaz. Bu zamanda bu gibi içtihadlar, semavî değil ancak arzî içtihadlardır. Bu gibi içtihadlar ile Hâlik-ı Semavat ve Arz'ın hükümlerinde yapılan tasarrufat merduttur.Meselâ: Bazı gafiller, hutbenin Türkçe okunmasını istihsan ediyorlar ki, halkın bilhassa siyasî ahvalden haberleri olsun. Halbuki bu gibi ahval-i siyasiye yalandan, hileden, şeytani fikirlerden hâli değildir. Hutbe makamı ise, ahkâm-ı İlâhiyenin tebliği için ittihaz edilmiş bir makamdır.Sual: Avâm-ı nâs Arabiden haberdar değildir, fehmedemez? Cevap: Avâm-ı nâs, zaruriyat ve müsellemat-ı diniyeye muhtaçtır. Ve hutbe makamı da bu gibi hükümlerin tebliği içindir. Bu hükümler kisve-i Arabiye içinde tafsilen değilse de icmalen avâm-ı nâsa mâlum ve mâruftur. Maahaza lisan-ı Arabda bulunan şehamet, yükseklik, meziyet, satvet diğer lisanlarda yoktur... M.N.)

TÜRKcan 15 Ağustos 2008 18:21

Cvp: müctehit taslakları
 
Müctehid:İctihad eden. İhtiyaç hâsıl olduğunda âyet ve hadislerden hüküm çıkarmış büyük İslâm allâmeleri ve önderleri. İmam-ı A'zam, İmam-ı Şâfiî... gibi

TÜRKcan 15 Ağustos 2008 18:25

Cvp: müctehit taslakları
 
İctihad yapmayı bilmeyenlere eleştiri var bu da dip not:)


SAAT: 01:17

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306