Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Soru Cevap Arşivi (https://www.forum.medineweb.net/650-soru-cevap-arsivi)
-   -   Yaratılışı kabul etmeyenlere karşı davranışımız nasıl olmalıdır (https://www.forum.medineweb.net/soru-cevap-arsivi/11381-yaratilisi-kabul-etmeyenlere-karsi-davranisimiz-nasil-olmalidir.html)

MERVE DEMİR 08 Nisan 2009 09:08

Yaratılışı kabul etmeyenlere karşı davranışımız nasıl olmalıdır
 
Yoktan yaratmayı kabul etmeyenlere nasıl cevap vermemiz gerekiyor?


Yaratma iki şekilde oluyor. Biri ibda yani vasıtasız, doğrudan doğruya yaratma, diğeri ise inşa yoluyla yani mevcut varlıklardan bir yenisini süzme, sebepler yoluyla yeni bir şey vücuda getirme şeklinde. Bunların her ikisinin de en güzel misali kendi varlığımızda bulunuyor. Ruhumuz ibdaya, bedenimiz inşaya misal. Ruh bir başka şey kullanılarak, vasıtalı olarak değil doğrudan yaratılıyor. Beden ise bu kainattan süzülen gıdaların baba ve anne denilen iki ayrı fabrikadan süzülmeleriyle yaratılıyor. Her ikisi de Allah’ın ayrı birer mucizesidir ve ayrı isimlerini ilan ederler.

Çevremizde gördüğümüz varlıkların bedenleri hep inşa yoluyla yaratıldığından ve biz ruhlar alemini, melekler aleminin göremediğimizden, bazıları yanlış bir mantıkla, yaratmayı sadece inşaya inhisar ettiriyorlar ve yoktan yaratmayı inkar ediyorlar.

“Yok var olmaz, var olan da yok olmaz.” sözü bir yönüyle doğru, diğer yönüyle yanlış. Bu sözü, maddeye ezeliyet isnat ederek yaratılışı inkâr maksadıyla söyleyenlere elbette katılmak mümkün değil. Doğru olan tarafı şu: Bugün gördüğümüz hiç bir varlık, yokluktan meydana gelmemiştir. Zira, varlık yokluğun zıddıdır. Bir şeyin kendi zıddına inkılap etmesi ise imkânsız. Kaldı ki, “yok var olur” dediğinizde, “yok” diye bir şeyin varlığını kabul etmiş olursunuz. Bu ise bir tezattır. O halde gerçeği şöylece ifade edebiliriz: Yok diye bir şey mevcut değildir. Görünen ve görünmeyen bütün âlemler, “yokluktan” değil, “yok iken” var edilmiş, varlık sahasına çıkarılmışlardır.

Cenâbı Hak, iman için, ibadet ve marifet için yarattığı insana, nice hakikatleri anlamanın da ölçülerini lütfetmiş. Bu, var olma olayının da en güzel bir misalini insan ruhunda buluruz: Bir cümleyi zihninizde kurup şekillendirdiğinizde, o cümle o anda sizin için varlık sahasına girmiştir. O artık yok değildir. Ama aynı cümle sizin dışınızdaki kimseler için yoktur. Ancak onu yazdığınızda yahut söylediğinizde cümle başkaları için de varlık sahasına çıkmış ve kabul edilmiş olur. Siz o cümleyi zihninizde kurmadan önce böyle bir cümle yoktu, ama yoklukta değildi. Siz onu yokluk denilen bir âlemden tutup da meydana çıkarmış değilsiniz.

Yokluk hiçbir varlığın tarlası değil, tezgâhı değil, yahut hammaddesi değil. Gördüğümüz bütün şu varlık âlemi de, yok iken yaratılmıştır, ama yokluktan yaratılmamıştır. Her varlığın şu harika nizamı, intizamı, hikmeti, faydası onun mükemmel bir plândan, yâni kaderden geldiğini açıkça ders verdiğine göre, ilâhî ilimde takdir edilen bir varlık mutlak yoklukta değildi. Ama biz o varlığı ancak yaratıldığı zaman görebiliyor ve ona ancak o zaman “var” diyebiliyoruz. Bu varlık, dünya sayfasından silindiği zaman da bizim için yok oluyor, ama yokluğa gitmiyor.

Yokluktan gelme olmadığı gibi, bunun bir sonucu olarak yokluğa gitme de yoktur. O halde, “Var olan yok olmaz.” sözü ancak, “Bu dünyadan giden varlıklar mutlak yokluğa düşmezler, Allah’ın ilminde varlıklarını sürdürürler.” mânâsında doğrudur.

Nur Külliyatından konumuza ışık tutan bir ders: “Adem-i mutlak zaten yoktur, çünkü bir ilm-i muhit var. Daire-i ilim içinde bulunan adem ise, adem-i haricîdir ve vücud-u ilmiye perde olmuş bir unvandır. Hatta bu mevcudat-ı ilmiyeye bazı ehl-i tahkik ayan-ı sabite tabir etmişler.” Ayan-ı sabite, “eşyanın ezelden beri ilm-i ilâhîde sabit olan hakikatleri” şeklinde tarif ediliyor. Bunun bir diğer ismi de “mahiyet.”

Cenabı Hakk’ın zâtı birdir ama isimleri yüzlerce, binlercedir. Hatta bazı zâtlara göre ilâhî isimler sonsuzdur. İşte bu isimler arasındaki farklılık, onların tecelli ettiği varlıkların da farklı mahiyette olmalarını zorunlu kılmıştır.

Bu ifadede bir kademe atlamış bulunuyoruz. İlâhî isimlerdeki farklılıklar, farklılığını netice verir, mahiyetlerin farklılığı da, mahlûkatın farklılığını. İlim dairesindeki eşyanın yanim mahiyetlerin müstakil bir varlıkları yoktur. İlim dairesindeki taş sert olmadığı gibi, insan da hayat sahibi değildir.

Allah’ın ezelî ilmindeki varlıklar, ancak yaratıldıklarında kendilerine bu âleme mahsus sıfatlar takılır. Bütün eşya, henüz yaratılmadan Allah’ın ezelî ilminde mevcuttur. Zamandan münezzeh olan Allah, eşya hakkında sonradan bilgi edinmekten münezzehtir.

“Eşya zevâl ve ademe gitmiyor, belki daire-i kudretten daire-i ilme geçiyorlar.” cümlesinde, “Eşya yokluk ve hiçlikten gelmiyorlar, belki ilim dairesinden kudret dairesine geçiyorlar.” hükmü de saklıdır. Zira, yokluğa gitmeyen yokluktan da gelmiyor demektir.

O halde, “Var yok olmaz, yok var olmaz.” sözünü söyleyenler, varlığı sadece madde âlemi olarak görmekle hataya düşmüşler, bu âlemin temel unsurlarının sabit kalmasını bir ilâhî nizam olarak değerlendirmek yerine, maddeye ezeliyet vermiş ve her şeyi maddenin yaptığını iddia etmekle hakikatten sapmış, hidayetten uzaklaşmışlardır. Ama bu cümleyi, “İlâhî ilimde mahiyetleri tahakkuk eden varlıkların bu âleme gelmeleri mutlak yokluktan değildir, bu dünyadan göçmeleri de yokluğa gitme değildir.” mânâsında kullansalardı, gerçeği ifade etmiş olurlardı.

Alaaddin Başar (Prof.Dr.)


SAAT: 08:08

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306