Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Soru Cevap Arşivi (https://www.forum.medineweb.net/650-soru-cevap-arsivi)
-   -   İslam'da rabıta var mıdır? (https://www.forum.medineweb.net/soru-cevap-arsivi/13268-islamda-rabita-var-midir.html)

Belgin 13 Nisan 2009 14:44

İslam'da rabıta var mıdır?
 
Rabıta Arapça "Rabata" kökünden türemiştir Müslümanların birbirlerine bağlılığını, Allah yolunda sabretmelerini ve bekçilik yapmalarını ifade eder Daha sonra İslam ülkesi sınırlarında bekleyenlere;
gerek süvari ve gerek piyade olsun, genellikle "murabıt" adı verilmiştir Fıkıh terminolojisinde, "murabıt" Allah yolunda silah altında bulunan, kışla ve karakollarda duran, nöbet bekleyen askerler demektir Hz Peygamber (SAV) bu manada;
"Allah yolunda bir gün nöbet beklemek, dünya ve içindekilerden hayırlıdır" buyurmuştur
Bu kelime ile ilgili mana ve yorumlar böyle iken, bazı mutasavvıflar onu değişik manalarda kullanmışlardır Onlara göre ribat veya Rabıta: Müridin kalben şeyhi ile beraber olması, bağlantı kurması, yani manevi birlikteliktir
Müridin kendine şeyh olarak seçtiği kişiyi yüceltip onun şahsını gönlünde tasavvur edip tazim etmekten ibarettir ki, bazı müridler yeterli temel dinî bilgiden mahrum oldukları için bu konuda aşırılığa da düşebilmektedir
Meşayih'in ruhlarından yardım ve medet ummak, onların, menfaatı temin edecek, mazarratları defedecek güçte olduklarına, gaybı bildiklerine inanmak, insanın dünya ve ahiret işlerinde bir takım tasarrufta bulunabileceklerini zannetmek yanlıştır Bunların kabirlerini aynı inançla ziyaret edip onlara kurban adamak da dinen tehlikeli bir davranıştır
Alimleri, faziletli insanları, Allah dostlarını sevmek, ilim öğrendiği kişilere karşı saygılı olmak bir Müslümandan beklenilen bir davranıştır
Ancak, Allah'dan beklenilmesi gerekeni -kim olursa olsun- başkalarından beklemek dinimizin tevhid ruhuna aykırıdır Bu anlamda rabrta, insanı şirke kadar götürebilir

Belgin 13 Nisan 2009 14:46

RE: İslam'da rabıta var mıdır?
 
Rabıta, bağ ve ilgi anlamında Kurân asıllı bir kavramdır Bu kelimenin Kurân-ı Kerim’deki anlamı konusunda Râğib el-Isfehanî’den şunları öğreniyoruz:

Muhafızların bulunduğu mekâna ribat denir… Murabata, muhafaza etme, koruma anlamındadır
Allah (cc): “Ey müminler! Sabredin, sabırda yardımlaşın ve murabata/rabıta yapın” (4/200) derken bununla kastedilen şey, İslam ülkesini korumak için sınır boylarında nöbet tutmaktır Nöbetçilerle beraber, savaş atlarının da hazır tutulduğu sınır kulelerinin adı da ribat’tır Demek ki rabıtada bağlı olma, dikkani ayırmama gibi bir mana da vardır

Murabata/rabıta iki türlüdür:

1 Yukarıda söylediğimiz, İslam ülkesinin sınır boylarında nöbet tutmak ve düşmana karşı uyanık olmak Bu mana murabatanın hakiki manasıdır

2Nefsin hilelerine karşı uyanık olmak Bu da murabatanın mecazi manasıdır Bu manada olarak Hz Peygamber (sav) de şöyle buyurmuştur: “Bir namazın ardından diğerini beklemek ribat/rabıta kabilindendir” “Size Allah’ın hatalarınızı ne ile sileceğini, derecelerinizi ne ile yükselteceğini söyleyeyim mi? Evet, buyur, söyle dediler Zor şartlarda dahi mükemmel bir abdest almak, mescitlere doğru çok adım atmak, bir namazın ardından diğerini intizar etmek… İşte ribat/rabıta budur, rabıta budur, rabıta budur”
Bunlardan çıkan sonuç şudur:
Rabıta kelimesinin aslı Kurân-ı Kerim’de ve sünnette bulunmaktadır ve hakikat ve mecaz anlamları, Râğib’ten alarak yukarıda zikrettiğimiz gibidir İkinci olarak, Kurân-ı Kerim’de ve sünnette bulunan bir kavramı Hz Peygamber’in ve onu izleyenlerin anladığı gibi anlamak esastır Bu ve benzeri kavramları doğru anlayabilmek için muhtaç olduğumuz birinci kural budur
İkinci kuralımız ise, sık sık tekrarladığımız gibi şudur: İbadetler tevkîfidir, yani Hz Peygamber tarafından sabitlenmiştir, onlarda hiçbir artırma ve eksiltme olmaz Çünkü ibadetlerin neler olduğu ve nasıl yapılacağı akıl üstü konulardır ve bizler ibadetlerden hiçbir şeyi kaldıramayacağımız gibi, onları değiştiremeyiz ve eklemeler de yapamayız Onlar tamamen Mabudun hakkıdır ve onlara müdahale bidat sayılır Efendimizin ifadesiyle; “Bütün bidatler dalalettir ve bütün dalaletler de cehenneme götürür”
Tasavvufta rabıta denince, Nakşiler tarafından (Yani Hz Peygamber’den yaklaşık 800 sene sonra) geliştirilen bir disiplin akla gelir Mürit şeyhini sevecek, ona kalben bağlanacak, buradan Hz Peygamber’e, oradan da Allah’a ulaşılacak ve O’nunla irtibatlı olunacaktır Bunun için mürit öncelikle şeyhinin suretini hayal edecek, onun güzelliklerinin, ahlakının kendisine feyezan etmesini isteyecektir Hatta şeyh müridini Allah’a bağladığı için onun kendisi bizatihi rabıtadır/bağdır (Enver Fuad Mu’cem 88) Bu hayal etmeyi gerçekleştirmek üzere bazı tarikatlarda müritler, üzerlerinde şeyhinin resmini bulundurmaktadırlar Hatta Hz Peygamber (sav) adına yapılan hayali bir resmi üzerlerinde bulunduran tarikat mensupları da vardır ve bana bu resmi gösterdiler Bu elbette cehaletten öte bir cinayettir
Böyle bir eğitim tekniği kullanıldığında olumlu sonuçlarının ve bir takım psikolojik faydalarının olup olmayacağı eğitimci gözüyle tartışılabilir Ama rabıtanın bir ibadet olduğu var sayılırsa bunu İslam’ı anlama usulü içerisinde bir yere oturtmamız elbette mümkün gözükmemektedir Şöyle de diyebiliriz: Bir ibadet düşünün ki, Hz Peygamber onu hiç yapmamış, öğretmemiş ve onu izleyen selefi salihin de böyle bir şeyden haberdar olmamıştır Böyle bir ibadetin olması mümkün değildir Bu anlamdaki rabıta için delil getirilen: “Sadıklarla beraber olun” mealindeki ayet-i kerime, ya da “Kişi sevdiğiyle beraberdir” hadisi şerifi de İslamî gelenek içerisinde “rabıta” ortaya çıkıncaya kadar hiç böyle anlaşılmamıştır Zorlama bir tevil yapmadan böyle anlaşılması da mümkün değildir Zorlama tevillerin insanları saptıracağını da bizzat Kurân-ı Kerim söylemektedir (Bkz 3/7) Sahabe efendilerimizin Hz Peygamber’e olan sevgilerinden böyle bir uygulama çıkarmak da mümkün değildir Aksi halde, Allah Rasulü’nü izleyen 800 yıl, insanlar, hatta bizzat Hz Peygamber’in kendisi bunu keşfedememiş ve anlamamış olurlardı Oysa akide ve ibadetler konusunda en doğru anlama, Hz Peygamber’le beraber olanların, sonra da onları izleyenlerin anlamasıdır Bunda bütün İslam alimleri ittifak halindedir
Şunu da bilmeliyiz ki, tasavvuf diye anlatılan şey; bir hal, İslam’ın daha dikkatli ve hassas yaşanma biçimi; zikir, zühd, ibadet ve tefekkür olarak Hz Peygamber’den beri varolan bir yaşama biçimidir İslam’ın ta kendisidir Tarikatlar ise –Kitap ve sünnet çizgisinde kaldıkları sürece- tasavvufun mektepleri ve mezhepleridirler Ancak rabıta tasavvufun şartlarından değildir ve tasavvufun ehli sünnet çizgisinde yaşandığı ilk yüzyıllarında da onda bu anlamda bir rabıta hiç olmamıştır Sevginin, bağlılığın, kardeşliğin, ittibaın rabıta diye anlatılması da elbette isabetli olmaz Dolayısıyla rabıtayı kabul edip etmemekle, tasavvufu kabul edip etmemek farklı şeylerdir Doğrusu sağlam tarikatlerdeki güzel insanların hatırı için rabıtayı da onların anladığı gibi kabul etmek isterdim Ancak İslamın ve hakikatın hatırı daha büyüktür ve buna karşı saygısızlığı hiç göze alamam, bu sebeple de dini bir delile dayanmayan bir uygulamayı gerekli göremem
Durum bu olmakla birlikle, birleri bunu bir eğitim aracı olarak görür ve uygularlarsa kendi bilecekleri bir şeydir ve dediğimiz gibi bu tartışılabilir Ancak ben hiçbir tarikatın rabıtaya böyle baktığını görmedim Aksine o bir ibadet olarak görülür ve hatta müritler çoğu zaman onu günlük farz namazlarından daha önemli tutarlar Bunun hükmünü ise yukarıda anlatmaya çalıştık
Bu noktada şunu da zikretmeliyiz ki, tasavvuf bu günkü hali itibariyle bir İmam Rabbanî’ye muhtaçtır Nasıl onun zamanında tarikatlar İslam’dan çok uzaklaşmışlardı ve o bu konuda bir tecdid gerçekleştirip, onları tekrar Sünni ve Kurânî çizgiye oturttu ise, bu gün de bunu yapacak birisine şiddetle ihtiyaç vardır Çünkü çok azı hariç, tarikatlar bu gün ya cehalet ve sapmaların, ya da sahtekarlık, derin ilişkiler ve düzenbazlığın hakim olduğu karanlık odaklardır Başta Erenköy cemaati olmak üzere, Çarşamba ve İskender Paşa cemaatlerini ve benzeri bazı küçük cemaatleri elbette bu çirkinliklerden uzak tutmalıyız, ancak tecdid, teceddüt ve yeniden Kurânî çizgiye gelem ihtiyacının umumi olduğunu söyleyebiliriz
Günümüzdeki en büyük İslam alimleri, sözünü ettiğimiz anlamdaki rabıtaya bidat olarak baktıklarını da burada zikretmeliyiz Mesela Ramazan el-Bûtî şöyle söyler:

ولاشك أن هذا الذي استحدثه مشايخ الطريقة أخيراً يعدّ بدعة‏،‏ إذ هي شيء لا أصل له في الدين

“Şüphesiz tarikat şeyhlerinin sonradan icad ettikleri rabıta bidattir, çünkü bunun dinde hiçbir dayanağı bulunmamaktadır”

Belgin 13 Nisan 2009 14:47

RE: İslam'da rabıta var mıdır?
 
Rabıtaya ayet ilede delil vardır

Maide suresinin 35 âyetinde, (Ona kavuşmak için vesile arayınız) buyuruldu (Vesile, insan-ı kâmil demektir)

Sahabeler,Ve Resulullah onların böyle birşeye ihtiyacları yoktu çünkü zaten onlar önderdiSon peygamberden sonra dinimizi diri tutmak için Sahabelerden gelen ilmi hiçbozmadan öğreten talebeler yetiştirdi AlimlerVebunlara ,Bunların yolunda olmayı öncelerden zaten Resulullah sav Peygamber efendimiz,Alimler peygamber varisleridirSözleriyle buyurmaktadır


Butür bilgiliri Alimlerin kutubu olan yani büyük alim imam Rabbani hzlerinin Mektubat adlı eserindende yararlanabilirsiniz


Tasavvuf hakkında müctehid imamlarının yani Mezhep imamlarınında sözleri vardır mesela:
Fıkhı öğrenip tasavvuftan haberi olmayan bid'at ehli, sapık olur Her ikisini edinen hakikate kavuşur)İMAM MALİKİ hzleri

Yani gerekli bir ameldirBukonuda Rabıta yoktur demek, Tasavvuf hakkında yoktur demek Kurana karşı gelmektirCünkü ayetlerle delillidirRabıta (Zikirden ibarettir) İspatlarını yazdık inşallah anlaşılmıştırVesselam Selametle kalın


SAAT: 08:53

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306