![]() |
Bir insana nazar nasıl değer Bizde "nazar değmesi" adı verilen inanç, diğer lisanlarda "şeytan göz" veya "şeytan bakışı" olarak adlandırılır Bebeğine yeni elbiseler giydiren bir anne, çarşıya gidip alışveriş yapar Bu arada bir başka kadın gelir ve bebeği sever Eve gittiklerinde bebek ishal olur İşte anneye göre bebeğine o kadının nazarı değmiştir Dikkat ederseniz burada bebeği seven kadının art niyeti yoktur Zaten nazarı değen kişinin genellikle kötülüğü değil, kıskançlığı ve çekemezliğidir söz konusu olan Noel Baba ve benzeri batıl inançlar çocuklukta kuvvetli olup yaş ilerledikçe azalırken, nazar değme inancı bunun tam tersidir Nazar inancının ardındaki güç, bakışın ruhla bütünleşmesidir Bakış konuşmaya göre daha etkilidir İnsana tam odaklanır ve daha duygusaldır Birçoğumuz arkamız dönük olduğumuz halde kalabalık içinden birinin bize baktığını hissetmişizdir Nazar değmesi ile ilgili olarak en çok kabul gören görüş, gözdeki yansımadır Eğer karşınızdaki birinin gözlerine dikkatle bakarsanız, gözlerinde kendi görüntünüzün yansıdığını görürsünüz Eski insanlar sudan, aynadan yansıyan görüntülerinin kendi ruhları olduğuna inanıyorlardı Karşılarındaki insanın gözleri içinde kendi küçük görüntülerini görünce tehlikede olduklarını, ruhlarının karşısındakinin gözleri içinde hapsolduğunu sanıyorlardı Bu korkunun dünya çapında genel bir inanca dönüşmesinin, şimdi Irak'ın bulunduğu topraklarda yaşamış eski Sümerlerden kaynaklandığı sanılıyor, Sümerlerin inançlarına göre bazı insanlar bakarak suları kurutabilir ve bu nedenle ölüme sebep olabilirlerdi Sonradan bu inanç bir bakışla yaşayan şeyleri de kurulabilme yönünde gelişti Örneğin, nazar değen çocukların ishal olup vücutlarının sıvı kaybetmesi, annelerin ve süt veren hayvanların sütlerinin kuruması, meyve ağaçlarının kuruması ve erkeklerin iktidarsız kalmaları vb Görüldüğü gibi, bunların hepsinde de sıvı kaybı ve kuruma vardır Bu inanç doğuda Hindistan'a, batıda Portekiz ve İngiltere'ye, kuzeyde İskandinavya'ya kadar yayıldı Böylesi bir inanca sahip olmayan Amerika, Asya, Afrika ve Avustralya'ya ise kaşifler, denizciler ve göçmenler tarafından taşındı Ama günümüzde hala Çin, Kore, Güneydoğu Asya, Avustralya ve Amerika yerlilerinde, Afrika'da sahranın güneyinde böyle bir batıl inanç yoktur Doğu Akdeniz ve Ege kıyılarında bu inanca, mavi gözlü insanların daha fazla nazarlarının değdiği inancı da ilave edilmiştir Bu yörelerde mavi gözlü insanların azlığı bunun sebebi sanılıyor Bu nedenle buralarda nazarı geri itmek veya ayna gibi yansıtmak için mavi göz şeklinde, camdan yapılan nazarlıklar başta bebekler olmak üzere nazarın değebileceği düşünülen her yere takılmaktadır |
nazar boncugu takmanın hükmü... Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: "Allah, nazar b...oncuğunu takan kimsenin işini tamamlamasın" (Hâkim ve Ahmed rivayet etmiştir) Peygamber(sav) : “Kim birşey takarsa bütün işleri o taktığı şeye teslim edilir" buyurmuştur. (Tirmizi, Tıb: 24) Abbâd İbnu Temîm anlatıyor: "Ebü Beşîr el-Ensârî (radıyallâhu anh) kendisine bildirmiştir ki, Ebü Beşir bir seferde Resüllullah (aleyhissalatu vesselâm) ile beraberdi. Efendimiz, o sırada tellâlına emrederek şu hususu ilan ettirdi: "Hiçbir devenin boynunda kirişten mamul bir gerdanlık veya (herhangi) bir gerdanlık kalmasın, mutlaka kesilsin!" Mâlik: "Zannederim bu yasak, nazar değmesine (karşı develerin boynuna asılan şeyler) için verilmiş olmalı demiştir." Buhârî, Cihâd 139; Müslim, Libâs 105, (2115); Muvatta, Sıfatu'n-Nebî 39, (2, 937); Ebü Dâvud, Cihâd 49, (5552). Kuran da Put ve benzeri şeylere tapmak onları aracı koşmak kesinlikle yasaklanmıştır. bir renkli cam parçası, bir dal parçası yada uğurlu olduğunu düşündüğünüz bir eşya yada böcek aslında günümüzün putlarıdır. Çünkü bunlar bırakın size bir fayda sağlamayı, kendilerini bile koruyamayan aciz nesnelerdir YUNUS SURESİ 18. ayet " Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir." Nazar boncuğunu takmak kesinlikle haramdır. Câhiliye döneminden devam eden anlamsız bir adettir. Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: "Allah, nazar boncuğunu takan kimsenin işini tamamlamasın" Hâkim ve Ahmed rivayet etmişti Peygamberimizin tatbik ve tavsiye ettiği mânevî ilaçlardan başka yollara başvurup şifa aramak mü’mine yakışmaz. Cahiliye devrinde Araplar bazı hastalıklardan dolayı boyunlarına ve kollarına çeşitli âlet ve boncuklar takarlardı. Deva ve şifayı da o taktıkları şeylerden beklerlerdi. Şirk kokan, inancına uymayan bu nevi işleri şiddetle yasaklayan Peygamberimiz(sav), “Kim birşey takarsa bütün işleri o taktığı şeye teslim edilir" buyurmuştur. (Tirmizi, Tıb: 24) Nazardan korunmak için mânâsı bilinmeyen bazı muskalar yazıp kullanmak veya “nazar boncukları” takmak İslâm inancına uymayan bâtıl âdetlerdir. Bu gibi şeyleri insanın takınması caiz olmadığı gibi, bir hayvana veya bir eşya üzerine takmak da aynı şekilde meşru değildir. Peygamberimizin haram saydığı bazı şeyler arasında nazarlık takınmak da sayılmaktadır. (Neseî, Zînet: 17) Peygamberimiz (s.a.s) de nazarlık kullanmayı hoş karşılamamış, bu gibi şeyleri üzerlerine asan kimselerin bey`atlerini kabul etmemiştir (Nesâî, Zinet,17; İbn Mâce Tıb, 39).(alıntı) |
Cevap: nazar boncugu takmanın hükmü... Aslı bacım Metristekileri Kafir ilan etmesin hocanız? Dışarda ne ise içerdede aynı mikroptur cüppelin... |
Cevap: nazar boncugu takmanın hükmü... Alıntı:
|
Cevap: nazar boncugu takmanın hükmü... Nazara inanmadığım için sorunda yok ben senin imzana yorum yazdım bacım ... |
Cevap: nazar boncugu takmanın hükmü... Alıntı:
|
Cevap: nazar boncugu takmanın hükmü... Allaha emanet ol bacım... |
Cevap: nazar boncugu takmanın hükmü... Alıntı:
|
Nazar Bilimsel Açıklaması nazar Beyinde oluşan her düşünce elektromanyetik bir kıvılcım ortaya çıkarır. Moraliniz güzel ve neşe içind iseniz o zaman bu elektromanyetik kıvılcımlar çevreye uzun dalga boyutunda yayılır. Negatif düşünceler ve kızgınlık anında üretilen elektromanyetik dalgalar ise kısa dalga boyutunda, patlamalar halinde çevreye yayılır. Evrende zararlı olan akımlarda kısa dalga boyutuna sahip olan akımlardır. Bu yazımızda bizim ilgimizi çeken negatif düşüncelerin meydana getirdiği kısa dalga frekansları. (Depresyon veya aura yazımızı okursanız bedenimizin ürettiği elektromanyetik akımlar hakkında ve bunların kendimize ve çevremize olan etkisi üzerine daha detaylı bilgiler edinebilirsiniz.) Nazar Nedir? Beyinde üretilen elektromanyetik akımların gözden çıkışına ve bu akımların canlı bir varlığa temas ederek onun sağlığını etkilemesine halk arasında nazar denilir. Nazar ve gözün anatomik yapısı Bedenimizde üretilen elektromanyetik akımların üç tane çıkış noktası var. Bunlar ellerin içi, ayakların altı ve üçüncüsü gözler. Ellerden ve ayaklardan çıkan akımlar dozajı frenlenmiş akımlar. Bu akımların dozajı ellere ve ayaklara ulaşıncaya kadar bedenimizdeki dokular tarafından hafifletilir. Gözlerden çıkan akımlar ise herhangi bir engel ile karşılaşmaz. Beyinden gözlere yönelen elektromanyetik akımlar herhangi bir dokunun frenlemesine uğramadan, beyindeki üretim noktalarından direk dışa yansır. Gözlerden çıkan akımları ama öldürücü yapan, gözleri tehlikeli bir silah haline getiren gözlerimizdeki sıvı ve lens. Sıvılar enerji akımların akışını hızlandırır, lensler ise bu elektromanyetik akımları hem bir noktaya odaklayabilir hem daha kısa ve zararlı frekanslara böler. Gözümüz iki tane sıvı içeren oyuğa sahip ve dışarıdan içeriye veya içeriden dışa akan elektromanyetik ışınlarda bu oyuklardan geçmek zorunda kalır, bu şekilde o akımların dozajı güçlendirilir. Gözlerinizdeki sıvı oyuklarını elektronik cihazlardaki sinyal güçlendiricisi gibi görebilirsiniz. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Nazar ve gözün fizyolojik işleyişi “Hocam insan gözlerinden dışa akımlar çıkmaz, bu batıl bir inanç” derseniz, o zaman insan gözünün fizyolojik işleyişini size anlatarak sizleri aydınlatalım. Altdaki fotoğrafımız anatomik, yani bilimsel bir çizgi. İnsan gözü güneş ışınlarını gözünüzün içine yönlendirir fakat bunu yaparken gözünüzün lensi o ışınları bir noktaya odaklar. Nazar nedir demiştik? Nazar beyinde üretilen elektromanyetik akımların gözden çıkışı ve bu akımların bir cisme odaklanması ile o cismin veya canlının bu akımlardan zarar görmesi. Halk arasında buna nazar denilir. İnsan gözü dışdan gelen akımları nasıl gözümüzün içindeki bir noktaya odaklıyorsa, gözlerimiz beyinimizin içinden dışa yönelen akımlarıda herhangi bir cisime odaklamaya kadir. Fotoğrafı yakından incelerseniz, insan gözündeki lensin sadece bir yönün değil iki yönünde konveks olduğunu görürsünüz. Gözün içine yönlendirilen ışınlar nasıl bir kırılmaya uğruyorsa, gözden dışa yönlendirilen ışınlarda aynı kırılmaya uğrar. Fotoğrafımız normal bir gözün işleyişini gösterir. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Gözden çıkan akımlar başkalarına nasıl zarar verir? Çok ilginçtirki kıskanç ve bakışları kötü olan insanlar beyinlerinde negatif ve zararlı akımları sürekli üretir ama bunlar ile kendilerine zarar vermezler. Bu insanlar beyinlerinde ürettikleri akımları direk gözlere yönlendirerek, kendi bedenlerini bu zararlı akımların etkisine maruz bırakmaz. Bu akımların zararlı etkisini çevrelerindeki, gözleri ile temas ettikleri insanlar görür. Bu elektromanyetik akımlar insan bedenine nasıl zarar verir? İnsan bedenini değişik tabakalardan örülmüş bir kumaş olarak algılamalısınız. Bu kumaşı tozlu bir ortama bıraktığınız zaman, o tozun kumaşın içine sindiğini görürsünüz. İnsan gözlerinden çıkan enerjide temas ettiği vücut tabakalarına toz halinde konar ve bir kumaşın içine bir leke nasıl siniyorsa, o enerji akımlarıda dokuların içine siner. Sindiği bölgede de hücrelerin fonksiyonlarını kilitler. Bedenimiz elektromanyetik bir kalkana sahip (aura) ve genelde kendisini o tür enerji akımlarına karşı koruyabilir. Fakat bedenimizin direnci düştüğü anlarda çevremizde bulunan bu zararlı akımlar kalkanımızın en zayıf halkasından bedenimizin içine sinebilir. Eğer başka bir insanın gözlerinden akan enerji akımları bedenimizin kalkanını delmeyi başarırsa, o zaman fotoğrafta görüldüğü şekilde o elektromanyetik toz dokularımızın içine süzülür ve konduğu bölgedeki hücrelerin fonksiyonlarını kilitler. Kısa bir süreç içinde kilitlediği bölgede hastalık belirtileri ortaya çıkar. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Mavi göz ve nazar Binlerce yıl halkımızda mavi göz ve nazar inancı gezinir. Bu ikisinin arasında bir bağlantı varmı yoksu bu batıl bir inançmı? Bu olayı laboratuar ortamında incelediğimizde aralarında gerçekdende bir bağ olduğunu görüyoruz. Güneş ışının önüne bir lens koyduğunuz zaman, o lensin bu ışını belirli bir frekansa böldüğünü görürsünüz. Lensin rengini değiştirdikçede frekansın farklı bir boyut aldığını tespit edersiniz. Farklı renkler arasında güneş ışınını en keskin frekansda mavi böler. Kısacası mavi gözlerden çıkan akımlar daha kısa bir frekansda çıkar ve evrende canlılara zararlı olan akımlarda kısa frekansa sahip olan akımlar. Altdaki fotoğrafımıza bakarsanız mavi renklerin güneş ışınını x-ray ve gamma-ray boyutunda böldüğünü görürsünüz. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ahmet Maranki |
Cevap: Nazar Bilimsel Açıklaması Allah razı olsun peygamber efendimiz şöyle buyuruyor: ''Nazar haktır.'' [Müslim] ''Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar.'' [İbni Adiy] ''İnsanların yarısı nazardan ölür.'' [Taberani] ''Nazar neredeyse kaderi geçecekti. Nazardan Allahü teâlâya sığının.'' [Deylemi] ''Kaderi geçecek bir şey olsaydı nazar geçerdi.'' [Müslim] yanlış bişey söylemekten Allah a sığınırım |
Cevap: Nazar Bilimsel Açıklaması Rabbim nazardan saklasın... |
Cevap: Nazar Bilimsel Açıklaması Amin.... Nazar gibi kötü birşey var mı insanı hasta eder... İlla kötü bakmakla nazar olmaz seveninde nazarı değer!!! |
Cevap: Nazar Bilimsel Açıklaması iyi insanların bile nazarı değer anne babanın çocuğuna hatta bir peygamber sa ümmetinin çokluğuyla övünmüş gecesi kaç bin kişi ölmüş MAŞAALLAH dememiz gerekiyor bilimsel şekildede yukarıda açıklanmış |
Cevap: Nazar Bilimsel Açıklaması بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1- De ki: “Ben, ağaran sabahın Rabbine sığınırım, 2- Yarattığı şeylerin şerrinden, 3- Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, 4- Ve düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden 5- Ve kıskandığı vakit, kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!” Felek Suresi’nin içeriliği Bu sûrede kullara, yarattıklarının ve karardığı zaman, gecenin şerrinden, Allah’ın himayesine girmeleri, yücelik ve saltanatına sığınmaları öğretilmektedir. Çünkü gece, ruhlar yalnızlık hisseder, kötü ve ahlâksız kimseler etrafa yayılırlar. Sûre, aynı zamanda bütün kıskanç, büyücülerden de Allah’a sığınmayı öğretir. İniş sebebi Muavvizeteyn (Felek ve Nas) sûrelerinin inmesinin sebebi, Lebîd b. A'sam olayıdır. Lebîd; tarak, saç, erkek çiçek kapçığı, üzerine onbir düğüm atılmış ve iğnelerle dikilmiş iplerle, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme büyü yapmıştı. Bunun üzerine, Muavvizeteyn sûreleri indirildi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem her âyeti okuduğunda, bir düğüm çözüldü ve kendisinde bir hafiflik hissetti. Nihayet, son düğümü çözülünce, zincirden kurtulmuş gibi ayağa kalktı. Felek suresinin kısa tefsiri 1- “Ey Peygamber! De ki, ‘Geceyi yaran ve karanlığı dağıtan sabahın Rabbine sığınırım.” Felak, sabah demektir. Nitekim Yüce Allah, “Geceyi yaran” buyurmuştur. Sığınma vakti olarak, sabahın tahsis edilmesinin sebebi şudur: Gece karanlığından sonra, sabah aydınlığının yayılması, sıkıntıdan sonra, rahatlığın gelmesine benzer. İnsan, nasıl sabahın doğmasını beklerse korku içinde olan kimse de başarının gelmesini öyle bekler. Bu ayet-i kerime, bütün Müslümanlara, Allah-u Zülcelal’e nasıl iltica (sığınma) edileceğini öğretmektedir: “Ey peygamber ve O’nun yolunun yolcuları, kendinize ve herkese söyleyin! Şöyle dua etsinler. “Ben, gecenin karanlığını yarıp sabahı ortaya çıkardığı gibi, bizce görülüp bilinen ve bilinmeyen tüm varlıkları ortaya çıkaran Rabbin himayesini, korumasını ister, O'na iltica eder, O'na sığınırım.” 2. “Yarattığı şeylerin şerrinden…” İnsan, cin, hayvan ve haşere gibi bütün yaratıkların ve Allah'ın yarattığı bütün eziyet vericilerin şerrinden Allah'a sığınırım. 3. “Karardığı ve zifiri karanlık haline geldiğinde gecenin şerrinden Allah'a sığınırım.” Çünkü gece karardığında, insan ve cinlerin kötüleri etrafa yayılır. Bunun içindir ki Araplar şu darb-ı meseli söylemişlerdir: “Gece, şerri en iyi gizleyen şeydir.” Fahreddin Râzî şöyle der: “Geceleyin yırtıcı hayvanlar inlerinden, haşereler yerlerinden çıktığı, hırsız ve soyguncular hücuma geçtiği, yangınlar olduğu, yardım imkânı az olduğu için gecenin şerrinden Allah'a sığınmak emredildi.” 4. “İpliklerde düğüm yapıp üfleyen büyücülerin şerrinden de Allah'a sığınırım.” Bu büyücüler, sihirleriyle Allah’ın kullarına zarar vermek ve karı kocayı birbirinden ayırmak için bunu yaparlar: “Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler.” İslam’ın okuyup üflemeye bakışı Bazı hadislerden, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin üfürükçülüğü kesinlikle menettiği anlaşılmaktadır. Daha sonra ise şirk olmamak kaydıyla, okuyup üflemeye izin vermiştir. Ancak şifa verenin, gerçekte Allah-u Zülcelal olduğu, ancak Allah’ın şifa verebileceği unutulmamalıdır. Hz. Ali şöyle buyurmuştur: “Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir defasında namaz kılarken, akrep tarafından ısırılmıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem namazdan çıktıktan sonra şöyle buyurdu: ‘Lanet olsun şu akrebe, namaz kılanı bile bırakmaz!’ Daha sonra su ve tuz istedi. Akrebin ısırdığı yere tuzlu suyu sürerken; Kafirun, İhlas, Felak ve Nas surelerini okudu.” Başka bir hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Hz. Hasan ve Hüseyin'e şu duayı okudu: “Ben sizi, Allah'ın eksiksiz kelimelerine sığındırırım. Şeytandan, zarar veren her şeyden ve kötü gözlülerden.” (1) Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme Cebrail gelerek “Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) hastalandın mı?” diye sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem “Evet” dedi. Cebrail: “Allah'ın ismiyle sana üflüyorum. Sana eziyet eden her şeyden ve hased eden her nefesten, Allah-u Zülcelal sana şifa versin.” (2) Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ilaçtan menetmemiş, hatta şöyle buyurmuştur: “Allah her hastalığın ilacını yaratmıştır, ondan yararlanın.” Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem kendisi de bazı kimselere ilaç tavsiye etmiştir. Dikkat edilirse dua, ancak Allah'ın hükmü ve izni ile yarar sağlayabilir ve tıbbi tedaviye alternatif olarak görülmemelidir. Dua, şifa talebinin sözlü olanıdır. Fiili dua ise tedaviye başvurmaktır. Şifayı verecek olan ise her durumda, yine Allah-u Teala’dır. Yalnız okuyup üflemekle yetinmek ise yanlıştır. Hatta bazıları muskacı dükkânları açarak, bunu bir de geçim vasıtası haline getirmişlerdir. Bu gibi davranışlar, İslam dinene ters düşmektedir. 5. “Başkasının nimetinin elinden çıkmasını isteyen ve Allah'ın kendisi için ayırdığı rızka razı olmayan hasetçinin şerrinden, Allah'a sığınırım.” Surenin günümüze mesajları Haset, çirkin huyların en zararlılarındandır. Herkeste bulunmakla birlikte, dereceleri farklıdır. Kimi insanda haset duygusu bir an için gelip gider, kiminde ise iyice yerleşir, bütün benliğe hâkim olur ve gittikçe artar. İşte, asıl üzerinde durulması gereken ve tehlikeli olan haset sonuncusudur. İmam Gazalî'ye göre haset, ancak bir nimete karşı olur. Allah bir kimseye bir nimet bağışladığı zaman, diğer insanda ona karşı iki türlü hal belirir: Birincisi, o nimeti çok görerek, onun elinden gitmesini istemektir; buna haset denir. Hasedin tezâhürü de insanın elindeki varlığı, nimeti çok görmek ve yok olması halinde sevinmektir. İkinci hal ise ne varlığa sevinmek ne de yok olmasını istemektir. Buna karşılık, o insanda bulunan nimetin kendisinde de bulunmasını istemektir. Buna da gıpta denilir. “Mü'min gıbta; münâfık haset eder.” Sözü, bu iki durumun farkını ve bulunduğu insanın niteliğini ortaya koymaktadır. Haset, yani başkasının elinde bulunan bir nimetten hoşlanmayarak onun yok olmasını istemek haramdır. Ancak bir fâcir veya kâfirde bulunup fitne uyandıran, insanlar arası ilişkilerin bozulmasına, herkese eziyet edilmesine neden olan nimetin ortadan kalkmasını istemek, bundan hoşnut olmamak haram ve günâh değildir. Çünkü onun yok olmasını istemek bir nimeti çekemeyerek yok olmasını istemek değil; bir fitne ve zulüm aracının ortadan kalkmasını istemek demektir. Hasedin haram olmasının sebebi, Allah’ın kullar arasında yaptığı taksim ve takdire razı olmamayı, teslimiyet göstermemeyi ifade etmesi ve Kur'ân-ı Kerîm’de ifade ettiği gibi kâfirlerin özelliklerinden birisi olarak sayılmasıdır: “Size bir iyilik dokunsa bu onları tasalandırır; size bir kötülük dokunsa ondan ötürü sevinirler…” (3) Surenin sırlarından… Ukbe İbn-u Amir radıyallahu anhu anlatıyor. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Bu gece indirilen ayetler var ya, onlar gibisi hiç görülmemiştir: ‘Kul euzu bi-rabbi'l felak ve Kul euzu bi-rabbi'n nas sureleri.” (4) Hz. Cabir radıyallahu anhu anlatıyor. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bana: “Ey Cabir oku!” dedi. Ben:“Annem babam sana kurban olsun, ne okuyayım?” diye sordum. Bunun üzerine, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Kul eûzu bi-rabbi'l felak ve KuI eûzu bi-rabbi'n nas sürelerini oku!” dedi. Ben de onları okudum. Rasûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu. “Bu iki sûreyi oku, bunlar gibisini asla okuyamayacaksın!” (5) İmâm-ı Rabbânî hazretleri de, “Sıkıntılı zamanlarda, dört kul'leri yani kulyâ, kulhu vallahu ehad, Felâk ve Nâs sûrelerini çok okumalıdır.” buyurmaktadır. Felâk sûresini çok okuyan kimseye, Cenab-ı Hak, kolay yollardan rızık nasip eder. İnsanların hasedinden, her türlü şer ve kötülüklerden muhafaza eder, inşaallah. ABDÜLBAKİ TOPAL |
Nazar Boncuğu Takmak Caiz midir [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Nazar’dan korunmak için Nazar Boncuğu takılabilir mi? Namaz Boncuğu takmak doğru mudur? Nazar değmesine karşı halk arasında nazarlık denen şeyler insanların, binaların ve arabaların üzerlerine asılmaktadır. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in uygulamalarında böyle bir durum görülmediği gibi, İslam’ın ruhuna aykırı olan totem misillü böyle eşyaların kullanılması son derece yanlıştır. Zaten Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam bizzat bu tür aletlerin kullanılmasını yasaklamış, böyle bir nazarlık taşıyan kişinin bey’atını kabul etmemiş ve onu atmasını emretmiştir. [bknz. Nesâî, Zînet, 17] Halk arasında çocukların elbiselerine mavi boncuk, nazarlık ve iğde çekirdeklerinin takılması, ev, araba ve binalara at nalı ve çeşitli yanlış muskalar asılması hep bu yanlış inançtan kaynaklanan değişik uygulamalardır. Tıbben değerlendirildiğinde bunların en ufak bir faydası olmadığı gibi, hurafelerin yaygınlaştırılması hususunda da bu tür adetlerin büyük sakıncaları vardır. Hangi hastalık olursa olsun gerçek şifayı verici olan Allah tebareke ve teala’dır. İnsanı, nazar değmesi gibi rahatsızlıklardan koruyacak olan, basit birer maddeden ibaret olan nazarlıklar değil, ibadeti her daim kendisine yaptığımız Rabbimizdir. Dolayısıyla O’na sığınmalı, O’na yalvarmalı, O’na yakarmalı ve ne istiyorsak O’ndan istemeliyiz… “Allah’ım! Bütün şeytan tabiatlıların şerrinden, zehirli haşerattan, dokunan her kötü gözden şifâ veren kelimelerine sığınırım.” ..ve Allah, en iyi bilendir. Fi Emanillah. alıntıdır |
Nazar konusuna noktayı koyalım. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Nazar kelimesi Arapça'dır. ''Bakma, bakış, göz atma'' anlamlarına gelmektedir. Bu yüzden ''nazara gelmek, nazar olmak'' cümleleri sarf edildiğinde akla ilk birinin/birilerinin bakışı gelir. Müslüman her daim, haset, ümitsizlik, böbürlenme gibi olumsuz duygularından kendini arındırmalıdır. Nazarın en büyük kaynağı hasettir. ''Onun var benim neden yok'' gibi cümleler kıskançlıktandır ve başka birinin sahip olduğu şeye imrenildiğinden o kişiye ya da nesneye nazar değmesine sebebiyet verir. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Göz değmesi (nazar) haktır." (Buhârî, Tıb, 36) buyurmuş; yüzünde sarılık gördüğü biri için; "Bunun için dua edin, çünkü kendisinde nazar var." (Buhârî, Tıb, 35) demiştir. Felak suresinin de nazar için okunma sebebi ayette geçen ''haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden'' Rabb'imize sığınmamızdandır. Demek ki haset duygusu ile gelen kötü bakış, kişiye, cana mala zarar verdiğinden Allah u Teala ve Allah Resulü bunların şerrine değinmiştir. Ben nazara inanıyorum. Nazar, vesvese, şeytanın şerri ve diğer tüm olumsuzluklardan arınmak için Nas ve Felak surelerinin bol bol okunması gerektiğine de inanıyorum. Kalem suresinin son iki ayeti için de tefsir yoluyla şunları düşünüyorum. ''O inkârcılar Kur’an’ı işittikleri zaman, seni gözleriyle devireceklermiş gibi bakar, “Şüphe yok o bir delidir” derler. Oysa Kur’an, âlemler için öğütten başka bir şey değildir.'' (Kalem-51,52) Hz. Peygamber’den Kur’an’ı dinleyen müşriklerin gözleri (bakışları) etkili oklara benzetilerek ona karşı duydukları kin, nefret ve kıskançlık gibi menfi duyguları tasvir edilmektedir. Kur’an’ın edebî üstünlüğü karşısında hayranlık duygularını bastıramayan müşrikler, gerek dil gerekse içerik bakımından onda tenkit edebilecekleri herhangi bir kusur bulamayınca insanların Hz. Peygamber’e karşı gösterdikleri ilgi ve dikkati önlemek için onun sözüne güvenilmez bir mecnun olduğunu propaganda etmeye başlamışlardır. Ancak yüce Allah Kur’an’ın üstün niteliklerini açıklayarak onların menfi propagandalarını etkisiz hale getirmiştir. Müşrikler Hz. Peygamber’i gördüklerinde, ona karşı duydukları kıs*kançlık ve düşmanlık sebebiyle gözleriyle onu oklayıp öldüreceklermiş gibi bakarlardı. 51. âyet onların bu psikolojik durumunu tasvir etmektedir. Bu âyetin nazarla (göz değmesi) ilgili olduğu yolunda yaygın bir kanaat bulunmakla birlikte bu kanaat kesin bir bilgiye dayanmamaktadır. Nitekim Şevkânî’nin aktardığına göre (V, 319) çok yönlü bir âlim olan İbn Kuteybe de âyette müşriklerin Resûlullah’a nazar değdirmelerinden söz edilmediğini, Resûlullah Kur’an okuduğunda inkârcıların ona kin ve düşmanlık duygularıyla baktıklarının anlatıldığını ifade etmiştir. Buna göre nazar hakkında başka deliller varsa da bu âyetin onunla ilgisi yoktur. Bu ayette yine dikkat çeken bakışın (nazarın) ne kadar kuvvetli olduğunu vurgulamak için söylenen (gözleriyle devirecekmiş gibi bakmak) ayetidir. Demek ki nazar (bakış) öyle kuvvetlidir ki bir insanı devirmek için bakmanın yeterli olduğunu savunmuştur. Nazar boncuğuna gelince de Allah'ın ayetleri varken bir boncuktan medet ummamamız gerektiğine inanıyorum. |
SAAT: 23:36 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.