![]() |
Bârî-Musavvir-Gaffâr Esmalarını Tanıyalım Bismillah Rabbim çalışmamızı bereketli eylesin inşallah El-Bârî- El-Musavvir- El-Gaffâr |
Hayırlı kardeşlerim öncelikle isimleri tek tek ele alacağız O ismi tefekkür edip sonra test sorularına geçeceğiz insallah El Bari : Yaratılanları düzgün, âdeta bir kalıptan dökülmüşçesine uyumlu ve ahenk üzere yaratmaktır. Bu uyum öyle bir uyumdur ki, gök cisimlerinin hareketinin hiç şaşmaması, yörüngelerinde yüzen gezegenlerin hiçbir şekilde sapmaması, gece ve gündüzün ve dahi mevsimlerin birbirini takip etmesi hep bu uyumun birer tezahürüdür. “el-Bâri” kapsadığı bir başka konu da mahlûkatın özünün afetlerden korunmasıdır. TEFEKKÜR ; Insan kendisine bahşedilen gücü ve kuvveti, yerli yerinde, maslahata uygun bir şekilde ve Allah Teâlâ’nın emir ve yasakları doğrultusunda kullanmalıdır. Zaten Allah Teâlâ tarafından kendisine bahşedilmiş olan akıl nimeti, bunu sağlamaya yetecek bir niteliktedir. Her seri üretimde bir kalıp hazırlanır. Bu kalıba arketip (ilk örnek) veya prototip (orijinal örnek) deniyor. El-Bârî olan Allah her şeyin, önce âdemini yaratır yani; ilk örneğini eşsiz benzersiz taklit edilemeyen bir ustalıkla yaratandır. El-Hâlık ile el- Bârî arasında fark vardır. Hâlık genel yaratmayı ifade eder Bârî ise genel yaratmanın ilk örneklerini yaratan demektir. Resmin üst kısmında insanlardan bile önce yaratılmış bir kelebeğin milyonlarca yıldır gelen neslini kozanın halleri ile anlattık. El-Bârî olan yaratıcının yaptığı bu mükemmel tasarımın bir âdemi olduğunu, lafza doğru ilk haline dönen kelebek kozalarıyla vermeye çalıştık. Bu evreni ve içerisindeki her şeyi yoktan var eden bir yaratıcının varlığını, varlık; var oluşu ile haykırmaktadır. En küçük bir resim bile ressamsız olmazken nasıl olurda resimlerin en büyüğü olan koca kâinat ressamsız olabilir? Kâinatta gözümüzün gördüğü her şey Allah’a işaret eden bir ayet ve ilahi bir resim hükmündedir. Gördüğümüz her şey yüce rabbimizin eşsiz ve benzersiz yaratıcılığına delalet eder. O’nun yaratmasına bir sınırda koyamayız. Yarattığı şeylerin pek azından haberimiz bulunmaktadır. Cennet, cehennem, cin, melek ve isimlerini bilemediğimiz nice varlıklar yaratıldıkları halde gözlerimizin önünde değildir. Akıl ve idrakimizi aşan nice mahlûkattan ve varlıktan haberimiz bile yok. Dünya yaratıldığı günden bu güne hala yıldızların çoğunun ışığı bile bize ulaşamamış. İşte Allah’ın mutlak yaratıcılığını sadece bu evrenle sınırlayamayız. Allah (c.c.) mahiyetlerini bilemediğimiz nice evrenlerin de sahibidir. Allah’ın (c.c.) mülküne ve yaratmasına bir son düşünülemez. Çünkü “O, her an yaratma halindedir (Rahmân suresi, ayet 29). Etrafımız, farkında olduğumuz veya olmadığımız, sayısız varlıklar eşsiz ve benzersiz yaratıcın delilleri ile doludur. Örneğin, havadaki gazların karışımı tüm canlıların yaşamlarını sürdürebilmesi için en elverişli şekilde oranlanmıştır. İnsanlar ve hayvanlar yaşayabilmek için oksijen alır ve karbondioksit verirler. Ancak bu işlem sürekli devam ettiği halde havadaki oksijen miktarı azalıp, karbondioksit miktarı artarak mevcut dengeyi bozmaz. Çünkü bu noktada çok ince bir düzen var edilmiştir; insanların ve hayvanların tersine bitkiler, yaşamlarını sürdürürken karbondioksit alır ve oksijen verirler. Dolayısıyla insanların ve hayvanların tükettiği oksijen, bitkiler vasıtasıyla tekrar üretilir ve dünyadaki denge korunur. Bundan dolayı tıpkı aynısı olan bir ağaç yaprağına dünyada rastlanılamaz. Tabii bunun en güzel tecellisi insan yüzlerinde kendisini göstermiştir. İkizler de dâhil olmak üzere dünyada her bir insanın yüzünde, parmakların ve dna’sında ayırıcı özellikler, nitelikler bulunur. Hatta dünya tarihi boyunca ölmüş olanlar için de aynı durum söz konusudur. Allah (c.c.) her insanı farklı bir biçimde tasarlayarak yaratmıştır. Bu da büyük bir nimettir. Zira Allah El-Bari olmasaydı insanlar birbirinin aynısı olarak yaratılmış olacaklardı. Bu da hukuk düzenin altüst olmasına sebep olacaktı. Herkes birbiriyle karıştırılırdı. Bir hırsız için kesin delil asla bulunamazdı, evli eşler birbirlerini başkalarından ayıramazlardı. Güvenlik, asayiş ve neslin muhafazası imkânsızlaşırdı. Allah (c.c.) zatını duyu organlardan gizlemesine karşın eserleri ile bize Kendi’sini tanıtma yolunu seçmiştir. Allah (c.c.) sıfatlarını ve güzel isimlerini varlık âleminde tecelli ettirmiştir. Her şey O’ndan söz ederken O Kendi’sini gizlemiştir. Çünkü O, varlık âleminin ötesindedir; yaratıcıdır. Varlık âleminden yüce ve aşkındır (el-Aliyy, el-Müteâlî). Buna göre yaratılmış olan her şey Allah’ı (c.c.) bize tanıttığına göre çok değerlidir. Bu açıdan Allah’ın el-Hâlık, el-Bâri’, el-Musavvir güzel isimleri hem kulu yaratılmış olan şeylerde Allah’ı (c.c.) sıfat ve güzel isimleriyle tanımasına (tefekküre) sevk etmekte hem de kulun O’nu bu güzel isimlerle yüceltmesini gerekli kılmaktadır. İşte Allah’ın eşsiz ve benzersiz bir yaratıcı olduğunu ifade eden isimlerden biri de El-Bari ismidir. El-Bari olan Allah insanoğlunun uzuvlarını belli bir ölçüde ve uygunlukta yaratmıştır. Organlardaki bu ölçü ve uyum, Allah’ın (c.c.) varlığına ve birliğine bir işarettir. İnsanın ellerine, gözlerine, kulaklarına, diline, yüzüne bakıp da tüm bunların tesadüfen yaratıldığına inanması bozulmamış bir fıtrat açısından imkansızdır. Bunu hiçbir vicdan kabul edemez. Tüm bu organların biçimi, ölçüsü, bunları tasarlayıp yaratan bir Allah’ı (c.c.) gerekli kılmaktadır. Aynı biçim ve ölçü tüm diğer canlı varlıklarda olduğu gibi evrende yıldız ve gezegenler arasında da vardır. Dünyamızın büyüklüğü, güneşe uzaklığı, eğimi bizim yaşamımıza uygun olmak üzere çok ince hesaplarla belirlenmiştir. El-Bâri’ güzel ismi tüm canlı varlıkların türlere ayrılırken farklı biçimlerde ve özelliklerde her birinin hem cinsleri içerisinde de biri birinden farklı olarak yaratılmasında daha açık biçimde görülen bir esma’dır. Doğada her bir hayvan türü bir diğerinin besin zincirini oluştururken gerekli bütün savunma ve mücadele silahları ile donatılmış olarak yaratılmıştır. Kimisi gözlerinin keskinliğiyle, kimisi duyarlı koku almasıyla, kimisi işitmedeki üstünlüğüyle, kimisi yırtıcılığıyla, kimisi hızlı koşmasıyla, kimisi de doğurganlığı ile diğerlerinden üstün yaratılması sayesinde varlığını ve türünü korumaktadır. |
Kur’an-i çerçeveden biraz anlatalım: Kur’an-ı Kerimi okuyup anlamaya çalışan bir insan kur’anın bir talimi Esma kitabı olduğunu anlar. Çünkü kur’an yaratıcı ile yaratılanlar arasında kurulması gereken bağı sağlayan ilahi bir sözlerdir. Allah’ın kelamıdır. Yüce rabbimiz yüzden fazla ismini ezeli kelamında kullarına öğretir. Âdem (A.S) öz olarak öğretilen Esma-i Hüsna, sonraki süreçte tüm insanlığa kâinat kitabı ve ilahi kitap vasıtasıyla öğretilmiştir. Esmanın talim edilmesinin en büyük sebebi; sevenin sevdiğini razısını kazanmasıdır. Allah’ı razı etmenin tek yolu onu tanımaktır, onu tanımanın tek yolu onun esmasını tanımaktır, onun esmasını tanımanın tek yolu da onun ya kevni ve ya kitabi ayetlerini talimle mümkün olur. Kur’an ve Kainat-ı Kebir ile insanoğluna en geniş manada talimi esma dersi verilmiştir. Bunun bir neticesidir ki Kur’an tilavetinde bütün ilahi isimler birer parlak yıldız gibi nazar-ı dikkati celp ederler. Mesela El-Bari ismi Bakara suresinde Hazret-i Musa aleyhisselamın “hemen Bâri’e tevbe edin” hitabında da -bir cihetten- Esma talimi söz konusudur. Hazret-i Musa aleyhisselamın Esma-i Hüsna’dan Allah, Rab, Rahman, Halık gibi çok bilinen bir isim yerine fazla bilinmeyen Bâri’ ismini zikretmesinin önemli bir hikmeti olmalıdır. Dikkat çekici ayrı bir husus ise Bâri’ isminin ayette iki defa tekrar edilmesidir. Kur’an’da üç defa zikredilen Bâri’ ismi -Bakara suresinden başka- Haşir suresinin 59. ayetinde de talim edilmiştir. Surede, Bâri’ isminin Halık ve Musavvir isimlerinin ortasında yer almasının özel bir manası vardır. Allah’ın yaratıcılığını ifade eden bu üç ismin (Halık, Bâri’, Musavvir) ard arda zikredilmesinde Kur’anî bir talim-i Esma nüktesi gizlenmiştir. Hazret-i Musa aleyhisselam kavmine şöyle hitap eder: “Ey kavmim! İcl’i/buzağıyı (ilâh) edinmenizle muhakkak ki siz, kendi nefislerinize zulmettiniz. Hemen Bâri’e tevbe edin. Artık nefislerinizi öldürün. Bu Bâri’ katında sizin için daha hayırlıdır.” demişti. Böylece O tevbenizi kabul buyurdu. Muhakkak ki O Tevvab’dır ve Rahîm’dir. [Bakara 2/54]” Hazret-i Musa aleyhisselamın hitabından anlaşılmaktadır ki, İsrail oğullarının buzağı yapmak yetenekleri ile Bâri’ ismine muhatap oluşları arasında güçlü bir irtibat vardır. Belki de onları buzağı heykeli yapmaya sevk eden sanatsal yetenekleri Bâri’ isminin varlıklar üzerindeki tecellilerinin gizli kapılarını açabilecek bir anahtar mahiyetindedir. Mısır’da heykelcilik çok eski tarihlere dayanır. Mısırlılar ağaç, taş ve madenleri işleyerek ilah tanıdıkları şeylerin heykellerini yapmışlardır. Halkın heykellere kutsiyet vermeleri zaman içinde heykelciliği hem bir sanat, hem de bir ticaret metaı haline getirmiştir. Heykelciliğin İsrail oğulları arasında da geliştiği Samiri’nin altın buzağı heykeli yapmasından anlaşılmaktadır. |
Kur’an’da icl (altın buzağı) olayı ayrıntılı bir şekilde Tâhâ suresinin seksen beşinci ayetinden doksan sekizinci ayetine değin anlatılmıştır. Kıssanın özeti şudur: İlahi emirleri almak üzere Tur dağına çıkan Hazret-i Musa aleyhisselamın gecikmesi üzerine Samiri, kavminin Mısır’dan yüklenip getirdiği altın mücevherleri toplatır ve eriterek buzağı heykeli yapar. “Bu, sizin ve Musa’nın da ilahı, fakat o unuttu” der. Hazret-i Musa aleyhisselamın yokluğunda peygamber sıfatıyla İsrail oğullarına nasihat eden, bu durumun bir imtihan olduğunu telkin eden Hazret-i Harun aleyhisselamın sözleri tesirsiz kalır. Hazret-i Musa aleyhisselam Tur dağından döndüğünde Hazret-i Harun aleyhisselama sitem eder. Samiri’yi de kavminden uzaklaştırır, sürgüne gönderir. Altın buzağı heykelini yakıp toz haline getirerek küllerini denize atar. Samiri’nin buzağı heykeli yapması ve geçici bir süre dahi olsa kavminde rağbet görmesi İsrail oğullarının putperest, bakarperest Eski Mısır’ın batıl inançlarının etkisinden kendilerini kurtaramadıklarının bir belirtisidir. İsrailoğullarının Hazret-i Musa aleyhisselama “Biz, Allah’ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız. [Bakara 2/55]” ve “Ey Musa! Onların ilâhları gibi bize de ilâh yap. [ A’raf 7/138]” diyerek direnç göstermelerinin asıl sebebi de bu olsa gerektir. Heykelciliğin üç bin yıllık geçmişe dayandığı, insanlık tarihinin en meşhur heykellerinin yapıldığı ve heykellerin kutsal ruhlara birer beden olduğuna inanıldığı bir medeniyetin derin izlerini silmekte zorlanan İsrail oğullarına Hazret-i Musa aleyhisselamın Bâri’ ismini hatırlatması çok manidardır. Çünkü heykelcilik gerçek bir yaratıcılık değildir. Gerçek yaratıcı El-Bâri’ olan Allah’tır. Aslında ayette Musa’nın kavmine Bâri’ olan Allaha dönünüz demesi şunu ifade eder. İlahlık yakıştırdığınız güçler birer sahte ilahtır. Sahte ilahlara kulluk yapacağınıza yaratmada eşsiz ve benzersiz yaratıcı, yaratılan her bir varlığı diğerden farklı donatılarla yaratan, yarattıklarını hassas ayarla yaratan El- Bâri’ olan gerçek ilahınız Allah’a dönün ve O’na kulluk yapın. El- Bâri’ olan Allah varken başka yaratıcılar mı arıyorsunuz. Bu âyette ilahi esmadan diğer isimlerin de gelebileceği bir yerde BÂRÎ isminin gelmesinin sebebi; muhatabın dikkatini El- Bâri’ ismine çekmek ve yapılan eylem ile El- Bâri’ arasındaki ilişkiye dikkat çekmek içindir. Bu ismin vermek istediği mesaj şudur; “sizi tüm eksik, kusur ve ayıplardan salim olarak yaratan, size hassas yaratılış ayarları vererek sizi birbirinizden ayıran ” El- Bâri’ olan Allah dururken siz Allah’ı bırakıp, ahmaklığın sembolü ineğe tapıyorsunuz. Yine bu kıssada verilmek istenen mesajlardan biride şudur. İsaril oğulları zamanlarının harikası olan “icl” (altın buzağıya) dış görselliği karşısında kendilerini tutamayıp bulundukları dönemin harikasının kölesi oldular ve gerçek harika yaratıcı olan El- Bâri’ unuttular. |
Şimdi bu kıssa ile tüm zamanlardaki insanlığa şöyle bir mesaj veriliyor. “ Ey insanlık ailesi zamanınızın teknolojik harikası size gerçek yaratıcınız, yaratmada eşsiz ve benzersiz El- Bâri’ Allah’ı unutturmasın eğer böyle yaparsanız Yahudileşmiş bir mantığın kaçınılmaz sonucu olarak teknolojiye köle olursunuz. El-Bâri’ olan Allah’ı tanıyamayan hiç şüphesiz ki zamanın teknolojisine, harikasına köle olur. Bu köleliğin oluşturduğu toplumlarda hâkim olan güç bakarperstlik inancıdır. Bakarperestlik inancı ise El-Bâri’ hiçe saymaktır. İşte her esma bir sapmaya cevaptır hakikati gereğince biz diyoruz ki; El- Bâri’ esması darvizm teorisine, teknolojik köleliğe ve bakarpestliğe bir cevaptır. Bu darvizim teorisinden ve bakarperstlik inancından kurtulmanın tek yolu El- Bâri’ olan Allah’ı tanımaktır. Allah’ı tanımanın yolu da kâinat kitabından ve ilahi kitaptan geçer. İlahi kiatapta El- Bâri’ isminin tanıtan bir başka ayet haşır suresi:24. Ayettir; هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ O öyle Allah’tır ki Hâliktır, Barîdir, Musavvirdir. En güzel isimler O’nundur. Haşr 59/24 Bu âyette sıra ile gelen üç vasfın dizilişinde elbette hikmetler vardır. Bu ilahi hikmetlerden biri de hiç şüphesiz dereceleme hikmetidir. Önce yaratma sonra yarattıklarına hassas ayar verme ve daha sonra ise şekillendirdiğine suret giydirme vardır. Bu ayetle verilmek istenen mesaj şudur. İlah arıyorsanız işte size ilah olmanın şartları; 1) Yaratıcı olacak 2) yaratıklarına yaratılışlarındaki ayırıcı hassas ayarı verebilecek 3) yaratıklarına şekil ve suret giydirecek. İşte ancak bunları yapabilen geçek ilah olur. Bunları yapabilecek tek güç hiç şüphesiz ki kadiri mutlak olan Allah’tır. O zaman; “ Ey insanoğlu nedir Kerim Rabbine karşı seni aldatan? O Rab ki seni yarattı (haleka-ke) ardından düzgünleştirdi (fe sevvâke) ve (âzalarını) denkleştirdi ( fe adele-ke) ve dilediği surette (fî eyyi suretin) seni terkib etti. İnfitar 82/6-7-8 |
Şimdi gelelim test sorularına. Kopya veriyorum arkadaşlar. Soracağımız sorular yukarıdaki yazıların içinde olacaktır. :) |
TEST SORULARI 1) Yaratılanları düzgün, âdeta bir kalıptan dökülmüşçesine uyumlu ve ahenk üzere yaratmaya EL ....... denir. A) Halık B) musavvir C) Bari D) Hepsi 2) Halık ile Bari isimlerin arasında ne fark vardır? 3) Allah (c.c.) mahiyetlerini bilemediğimiz nice evrenlerin de sahibidir. Allah’ın (c.c.) mülküne ve yaratmasına bir son düşünülemez. Çünkü “O, ........................ (Rahmân suresi, ayet 29). a) Her an yaratma halindedir b) Yaratıcıdır c) sonsuz ikram sahibidir. Sorularımız devam edecek |
Alıntı:
|
Cevapları alalım doğru bilenlere +30 yanlış da olsa cevap yazana +10 |
Cevapları bekliyoruz cemaat |
4) Kur’an-ı Kerimi okuyup anlamaya çalışan bir insan kur’anın bir talimi .............olduğunu anlar. Noktalı yeri yazın. A) furkan B) hidayet yolu C) Esma kitabı 5) El Bari Kuranda kaç yerde geçmektedir? Ayetleri yazınız 6)..........esması darvizm teorisine, teknolojik köleliğe ve bakarpestliğe bir cevaptır. Bu darvizim teorisinden ve bakarperstlik inancından kurtulmanın tek yolu .......olan Allah’ı tanımaktır. Noktalı yerleri yerleştiriniz.. Not: Sorular yukarıda okuduğunuz sayfalar içinden sorulmuştur:) |
1. C 2.Hâlık; Hikmetinin gereğine göre varlıkları takdir eden, El Bâri’ ise; onları düzensizlikten berî olarak icat edendir. (İbn. Kesir) “El Bâri’; Bir misali olmaksızın varlıkları icat edendir” (En nihaye) Yahut; “Varlıkları muhtelif şekilleriyle birbirlerinden temyiz edendir” (Zemahşeri) “İnşa edendir” (et Tabersî) 3.A c* c* |
Alıntı:
5.soru ..3 yerde geçer El- Bâri’ isminin tanıtan bir başka ayet haşır suresi:24. Ayettir; هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ O öyle Allah’tır ki Hâliktır, Barîdir, Musavvirdir. En güzel isimler O’nundur. Haşr 59/24 6..soru nun cvb size bıraktim c* |
Alıntı:
2. Bir insanın yaratılışı ile Halık ismini diğer insanlardan farklı olmasıyla da Bari ismini gösterir Allah eşyayı taktir etmesi ve bu taktire uygun olarak yaratması itibariyle Halık'tır. Onları yokluktan varlığa çıkarması itibariyle de Bari'dir 3. Her an yaratma halindedir |
Alıntı:
|
Cevaplar doğru. Nurşen hocam 1 . El Bari Devam ediyorum kardeşlerim. + 30 lar devam ediyor |
7) Hazret-i Musa aleyhisselam kavmine şöyle hitap eder: “Ey kavmim! buzağıyı (ilâh) edinmenizle muhakkak ki siz, kendi nefislerinize zulmettiniz. Hemen ......’e tevbe edin. Artık nefislerinizi öldürün. Bu ......’ katında sizin için daha hayırlıdır.” demişti. Böylece O tevbenizi kabul buyurdu. Muhakkak ki O Tevvab’dır ve Rahîm’dir. [Bakara 2/54]” Soru: Burada Allah'ın hangi ismi geçer. Sizce o ismin orda geçme sebebi nedir? 8) El Bari ismine yakın 2 isim daha yazınız? 9) El Bari ismi üzerine neler dersiniz? |
Alıntı:
|
Masallah nurşen hocam. Çok güzel açıkladınız. |
EL MUSAVVIR: Musavvir hem İbn Mâce (“Duʿâʾ”, 10) hem Tirmizî’nin (“Daʿavât”, 82) esmâ-i hüsnâ listesinde yer almış, tasvir kavramı da çeşitli hadis rivayetlerinde Allah’a izâfe edilmiştir (Wensinck, el-Muʿcem, “ṣvr” md.). Hz. Ali’nin naklettiğine göre namazın çeşitli merhalelerinde farklı dualar okuyan Resûl-i Ekrem secde halinde şu niyazda bulunurdu: “Allahım! Senin rızan için secdeye kapandım, sana iman edip bütün varlığımla teslim oldum. Benim yüzüm kendisini iptidaen yaratan, sonra insana has şekle büründüren, işitme ve görme organlarıyla donatan yüce varlığa secde etmektedir. Yaratıp düzenleyenlerin en güzeli olan Allah’ın kudret ve sanatı pek yücedir!” (Müslim, “Müsâfirîn”, 201-202; Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 119; Tirmizî, “Daʿavât”, 32). “Sizden biriniz hemcinsini dövmeye mecbur kalırsa yüzüne vurmasın, zira Allah Âdem’i onun sûretinde yaratmıştır” meâlindeki hadis (Buhârî, “İstiʾẕân”, 1; Müslim, “Cennet”, 28, “Birr”, 115) dil âlimleri, hadisçiler ve kelâmcılar tarafından çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Bu yorumlar arasında “onun sûreti” ifadesindeki zamirin Allah’la değil Âdem veya dövülen insanla ilgili olduğu, zamirin Allah’a dönmesi halinde ise “O’nun en güzel biçimde yarattığı sûret” mânasına geldiği belirtilmiştir (Lisânü’l-ʿArab, “ṣvr” md.; Fahreddin er-Râzî, Esâsü’t-taḳdîs, s. 110-120; İbn Hacer, V, 492; XII, 262-263). |
Son üç âyetinde Allah’ın on yedi ismini ihtiva eden Haşr sûresinin son âyetindeki hâlik, bâri’, musavvir isimleri (59/22-24) aynı konuda ve iç içe mânalar dizisini meydana getirir. Yaratma kavramı çerçevesine giren bu mânaların ilki hâlik kelimesine ait olup sözü edilen eylemin konusunu oluşturan şeyin (mahlûk) var olma zamanını ve alabileceği sayısız şekillerden birini planlayıp belirleme (takdir) biçiminde tecelli eder. Bâri’ “yarattığı şeye maddî açıdan şekil verip hacim kazandıran” mânasına gelir. Yaratmanın nihaî kademesini teşkil eden musavvir ise mahlûkun fizikî ve ruhî portresini belirleyip “halk eylemini sona erdiren” anlamını ifade eder. Bu sonuncu tanım eşref-i mahlûkāt olan insanın yaratılışına hastır (Abdülkāhir el-Bağdâdî, vr. 195b; Gazzâlî, s. 79-82; ayrıca bk. BÂRİ’; HÂLİK). Eş‘arî, musavviri “maddî bakımdan şekil veren” mânasına alırken Mâtürîdî bunun psikolojik yönüne de işaret etmektedir. Hattâbî ise Cenâb-ı Hakk’ın birbirlerini tanıyıp ayırt etmeleri için insanları farklı fizyonomilere sahip kıldığını vurgulamakta, fakat hepsinin de ayrı bir güzellik taşıdığını söylemektedir. Abdülkerîm el-Kuşeyrî, Kur’an’da Allah’a nisbet edilen tasvir kavramlarının insana yönelik olduğunu, Cenâb-ı Hakk’ın sûret güzelliğini sadece beşer türüne izâfe ettiğini, Tîn sûresinde ise onu en güzel biçimde yarattığı gerçeğine yemin ettiğini (95/4), ayrıca zât-ı ilâhiyye ile müminler arasında sevgi bağının bulunduğunu (el-Mâide 5/54) belirterek yaratıcının lutfettiği bu imtiyaz karşısında insanın duyarlı davranmasının gerektiğini mistik ifadelerle dile getirmiştir. Allah’ın fiilî sıfat ve isimleri içinde yer alan musavvir hâlik, bâri’, muhyî, mübdi’ ve muîd isimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur. BİBLİYOGRAFYA Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ṣvr” md.; Lisânü’l-ʿArab, “ṣvr” md.; Kāmus Tercümesi, “ṣvr” md.; Wensinck, el-Muʿcem, “ṣvr” md.; M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ṣvr” md.; Buhârî, “İstiʾẕân”, 1; Müslim, “Müsâfirîn”, 201-203, “Cennet”, 28, “Birr”, 115; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10; Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 119; Tirmizî, “Daʿavât”, 32, 82; Mâtürîdî, Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 40, vr. 776a; Hattâbî, Şeʾnü’d-duʿâʾ (nşr. Ahmed Yûsuf ed-Dekkāk), Dımaşk 1404/1984, s. 51-52; İbn Fûrek, Mücerredü’l-Maḳālât, s. 52; Abdülkāhir el-Bağdâdî, el-Esmâʾ ve’ṣ-ṣıfât, Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 497, vr. 195b; Kuşeyrî, et-Taḥbîr fi’t-teẕkîr (nşr. İbrâhim Besyûnî), Kahire 1968, s. 35-37; Gazzâlî, el-Maḳṣadü’l-esnâ (Fazluh), s. 79-82; Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, el-Emedü’l-aḳṣâ, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 499, vr. 108b-111b; Fahreddin er-Râzî, Esâsü’t-taḳdîs (nşr. Ahmed Hicâzî es-Sekkā), Kahire 1406/1986, s. 110-120; a.mlf., Levâmiʿu’l-beyyinât (nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d), Beyrut 1404/1984, s. 214-219; İbn Hacer, Fetḥu’l-bârî (nşr. Abdülazîz b. Abdullah b. Bâz), Beyrut 1414-16/1994-96, V, 492; XII, 262-263. |
1) mahlûkun fizikî ve ruhî portresini belirleyen Rabbimizin hangi ismidir? 2) El musavvir ismi üzerine neler diyebilirsiniz? 3) El halil El Bari El musavvir arasında ki fark nedir? 2) |
Alıntı:
|
Selamun aleykum konunuzu tamamıyla değil az çok göz attım emeyinize sağlık verimli bir konu olmuş ..devamını bekleriz kalan konuyuda okuyacam fırsat buldukça. |
Nurşen hocam Allah razı olsun doğru cevaplardan dolayı |
Aleykumselam ali emir kardeşim hoş geldiniz. Konuya katılımlarınız bizi memnun etmektedir. |
El-Gaffar El-Gaffar; Çok mağfiret ve merhamet eden, suçları en çok affeden, çirkinlikleri örten ve ayıpları gizleyen manalarına gelir.Bu ismi affedici manasındaki ‘el-Afuv’ isminden ayıran fark şudur; el-Afuv isminde sadece günahı affetmek ve günaha ceza vermemek vardır. El-Gaffar isminde ise günaha ceza vermemekle birlikte, günahı yüze vurmamak ve kulu rezil etmemekte vardır. Mesela birisi size karşı bir kusur işlese, eğer siz onun bu kusuruna karşı ona ceza vermeyip, sadece kusurunu ve hatasını yüzüne vursanız, sizde el-Afuv ismi tecelli etmiş olur. Eğer ceza vermeyi terk etmekle birlikte, işlediği hatayı yüzüne de vurmayıp tamamen vazgeçseniz, sizde el-Gaffar ismi tecelli etmiş olur. İşte Allah suçlara ceza vermeyip, suçu kuluna hatırlatmakla el-Afuvdur. Ve Allah hatayı bütün bütün silerek, kulun yüzüne vurmayıp onu mahcup etmemekle de el-Gaffardır. Bu yüzden dualarımızda “Allah’ım bizi af ve mağfiret et” deriz ki, bu duada af dileyip, günahlarımıza ceza vermemesini istemekle el-Afuv ismine, mağfiret dileyip, günahlarımızı yüzümüze vurarak bizi rezil etmemesini istemekle de el-Gaffar ismine sığınırız. |
Allah-u Teala, Gaffar olduğunu Kur’an’daki şu ayetlerle de bize haber vermektedir; “De ki: Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, gafurdur, çok bağışlayıcıdır ve rahimdir, çok merhamet edicidir.” (Zümer 53) “Tövbe ve iman edip, salih amel işleyenlere gelince; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır ve çok merhamet edicidir. Ve her kim tövbe edip Salih amel işlerse, şüphesiz o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner. (Furkan 70-71) |
Musa, buzağıya tapan arkadaşlarından ötürü özür dilemek üzere tayin ettiğimiz vakit için kavminden yetmiş adam seçti. Onları kuvvetli sarsıntı (zelzele) yakalayınca, Musa dedi ki! “- Ey Rabbim! Eğer dileseydin, bunları ve beni daha önce helak ederdin. İçimizdeki akılsızların yaptığı (günahlar) yüzünden bizi helak mi edeceksin? Onların bu cahillikleri, ancak senin imtihan ve ihtiyarındır. Sen bu imtihanınla dilediğini sapıklığa bırakır, dilediğine hidayet verirsin; sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.( Araf Suresi: 155) İbnu Amr İbni’l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalatu vesselüm)’a, Hz, Ebu Bekir (radıyallahu anlı) gelerek:”Bana namazda okuyacağım bir dua öğret” dedi. Resülullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu duayı okumasını söyledi:”Allahümme inni zalemtü nefsi zulmen kesiran ve la yağfiru’zzünübe illa ente fa’ğfir li mağfireten min indike verhamni inneke ente’lğaffiru’rrahim. (Allahım ben nefsime çok zulmettim. Günahları ancak sen affedersin. Öyle ise beni, şanına layık bir mağfiretle bağışla, bana merhamet et. Sen affedici ve merhamet edicisin.( Buharı, Sıfatu’s-Salat 149, Daavat 17, Tevhid) |
1) El Gaffar Nedir? 2) El Gaffar 'la El afuv arasında ki fark Nedir? 3) Araf Suresi: 155) ayetinden ne hikmetler çıkartabiliriz. |
Alıntı:
2. El Afuv sadece günahı affetmek ve günaha ceza vermemek El Gaffar ise günaha ceza vermemekle birlikte günahı yüze vurmamak ve kulu rezil etmemek 3."Musa tayin ettiğimiz vakit ve yerde bulunmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki "Ey Rabbim dileseydin onları ve beni daha önce helak ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak edecek misin. Bu iş senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırır, diledigini de doğru yola iletirsin" Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen bağışlayanların en iyisisin Araf Suresi 155. Ayet Hz Musa muhtemelen kavmiyle birlikte yanındaki yetmiş kişininde önce buzağı heykeline tapmak suretiyle ağır bir suç işlediklerini ayrıca kendisinin Tur"daki ilk bulunuşu sırasında Allah'dan kendisini görmek istemesinin de bir kusur olduğunu dikkate alarak Hz Musa"Ey Rabbim dileseydin onları ve beni daha önce helak ederdin" dedi. Bu altın buzağı olayı ve ona bağlı gelişmelerin hepsi tenelde Allah'ın takdiriyle vuku bulduğu için Hz Musa" Bu iş senin imtihanından başka birşey değildir, diyerek olayı ilahi bir imtihan olarak algılamış , son planda delaletin ve hidayetin de Allah"dan geldiğini kabul etmektir. Allah "azabıma dilediğini uğratırım , rahmetim herşeyi kuşatmıştır" buyurmuştur |
SAAT: 15:12 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.