Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tasavvuf-Tarikat (https://www.forum.medineweb.net/647-tasavvuf-tarikat)
-   -   evliya tasavvuf tarikat ...... (https://www.forum.medineweb.net/tasavvuf-tarikat/20469-evliya-tasavvuf-tarikat.html)

aslıı 26 Aralık 2011 17:45

evliya tasavvuf tarikat mürşid....
 
Veli; dost, sevgili, ermiş gibi mânâlara gelir. Evliyâullah kelimesi ise ALLAH-u Teâlâ'ya dost olanları ifade etmektedir.

EVLİYÂ:
Velî kelimesinin çoğuludur.

1. Dostlar.
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Mü'minler (inananlar) , mü'minleri bırakıp da kâfirleri (inanmıyanları) evliyâ edinmesin. (Âl-i İmrân sûresi: 28)

2. ALLAH’ü Teâlânın sevgili kulları, nefsin esâretinden kurtulup, sözleri, işleri ve hareketleri İslâmiyet'e uygun olanlar, devamlı ALLAH’ü Teâlâyı hatırlayıp, ananlar.

Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Biliniz ki, ALLAH’ü Teâlânın evliyâsı için azâb korkusu ve nîmetlere kavuşmamak üzüntüsü yoktur. (Yûnus sûresi: 62)

ALLAH’ü Teâlâ buyurdu ki: "Evliyâmdan birine düşmanlık eden, benimle harb etmiş olur..." (Hadîs-i kudsî-Buhârî)

Evliyâ görülünce, ALLAH’ü Teâlâ hatırlanır. (Hadîs-i şerîf-Hilyet-ül-Evliyâ).

Evliyânın alâmeti üçtür:
Birincisi, derecesi yükseldikçe tevâzûsu, alçak gönüllülüğü artar.
İkincisi, elinde imkân bulunduğu halde dünyâya değer vermez.
Üçüncüsü, intikam almaya gücü yettiği halde merhametli ve insaflı davranarak intikam almaz. (Ebû Abdullah Seczî)

Bir kimse velîlik mertebesine ulaşsa, onun üzerine HAK Teâlânın bir perde örtmemesi, onu halkın gözünden gizlememesi mümkün değildir. "Evliyâm kubbelerim altında (saklı) dır. Onları benden gayrısı tanıyamaz." hadîs-i kudsîsinin mânâsı da budur
.
Burada bildirilen "Kubbeler", beşeriyyet sıfatlarıdır. Pamuktan veya başka maddelerden dokunmuş perde değildir. İnsanlık sıfatları öyle bir şeydir ki, o velîde, HAK Teâlâ hazretleri açık bir kusur kılar veya bir hünerini ayıp sûretinde gösterir.

"Onu ALLAH 'tan başka kimse tanıyamaz." demek, "İçi ilâhî irâde nûru ile dolu olmayan kimseler o velîyi anlıyamaz" demektir. Ancak o nûr ile nurlanan kimseler anlayabilir. (Alâüddevle Semnânî)

Evliyânın sohbetine kavuşan, şeytanın elinden kurtulur, her an ALLAH’ü Teâlâ ile berâber olur. (Yahyâ bin Muâz)

ALLAH’ü Teâlânın evliyâsı büyük günâh işlemekten mahfûzdurlar, korunmuşlardır. (Kuşeyrî)


ALLAH’ü Teâlânın rızâsını kazanmış sevgili kulu; her şeyi ALLAH’ü Teâlâ için seven ve her işi O'nun rızâsı için yapan, her an ALLAH’ü Teâlâ ile bulunan, gafletten uzak kimse, eren.

ALLAH'ın velîleri öyle kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH hâtırlanır. (Hadîs-i şerîf-Râmûz-ül-Ehâdîs)


Sevdiği velîden feyz gelerek kalbi temizlenir ve ALLAH’ü Teâlânın sevgisine kavuşur. (Mazhar-ı Cân-ı Cânân)

Velîlerin kalbleri, HAK'ın nazargâhıdır. O kalblere girmiş olanlara da o nazardan nasîb erişir. (İmâm-ı Rabbânî Hazretleri)

Eğer insanlar velî zâtların kadrini, kıymetini bilip, iyice anlayacak derecede olsalardı, herkes karşılaştığı bütün insanlara karşı edebli olurdu.
Çünkü görünüş îtibâriyle velî de bizim gibi bir insandır ve karşılaştığımız bir kimse de ALLAH’ü Teâlânı n bir velî kulu olabilir. (Dâvûd-i İskenderî)

ALLAH’ü Teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için en kısa ve kolay yol; bir velîyi tanıyıp, onun sözlerinden Ehl-i sünnet îtikâdını, ibâdetlerini ve tasavvufun edeblerini kolayca öğrenmek ve bunlara uymak ve onu sevmektir. (Muhammed Ma'sûm Fârûkî Hazretleri)

Velî hayatta iken kınındaki kılıç gibidir. Vefât ettikten sonra kınından çıkar, tasarrufu daha kuvvetli olur. (Echûrî)

Üç nişan olur velîlerde demiş erbâb-ı dil,
Biri ol ki, görenin gönlü ona mâil olur.
Onun ikinci nişânı, oldur ki, iyi bil, Her ne dese, dinleyenler, sözüne kâil olur.
Üçüncüsüne gelince, cümle a'zâsı onun, Şeriat ile âdâb ile her zaman âmil olur.

MÜRŞİD:
İrşâd eden, doğru yolu gösteren rehber zât. İyi bir müslüman olmaları için, insanları terbiye eden, âlim ve velî.

Tasavvuf yolunda nihâyete varan büyükler (yolun sonuna kavuşanlar) iki türlüdür:

Birincisi Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem izinde giderek kemâle erdikten sonra insanları irşâd için (doğru yola çekmek için) halkın derecesine indirilmiş olan mürşidlerdir.

İkincisi, yükseldikleri derecelerde bırakılıp, insanların yetişmesi ile vazîfeli olmayan evliyâdır. (İmâm-ı Rabbânî)

Bütün kazançlarıma, mürşidlerimi çok sevmekle kavuştum. Seâdetlerin anahtarı, ALLAH’ü Tâlânın sevdiklerini sevmektir. (Mazhâr-ı Cân-ı Cânân)

Talebe, mürşidini ne kadar çok severse, onun kalbinden feyz alması da o kadar çok olur. Mürşid vesîledir, vâsıtadır. Maksad, ALLAH’ü Tâlâdır. (İmâm-ı Rabbânî)

Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır. (Muhyiddîn ibni Arabî)

Bir kimsenin kendisini irşâd edecek (doğru yolu gösterecek) bir mürşîdi yoksa, büyük zâtların (Ehl-i sünnet âlimlerinin) kitaplarını okusun ve onlara uysun. (Ferîdüddîn Şeker Genc)

Mürşîd-i Kâmil… İNSAN-I KAMİL…
Tasavvufta kemâle gelmiş, olgunlaşmış, evliyâlık mertebelerinin sonuna ulaşmış, kâbiliyeti olanları bu yolda yetiştiren rehber zât.

İnsan-ı kamil olanlar…MEVLA’sını tanıyıp bilen bir kişinin belası kalmaz demişlerdir.
Çünkü, öyle bir kimseye bela bal gibi tatlı gelir. Kemale gelmiş, olgunlaşmış insanlar, basit insanlar gibi sıradan dünya dertleri karşısında yıkılıp gitmezler. Diğer bir ifade ile, arif, RABBİN den razıdır. Bu sebeple de ALLAH’u Tealanin mahlukları ile de arası iyidir. Mahluklar sebebiyle gelen sıkıntılar da neticede ALLAH’u Tealadan gelmektedir.


"İnsan-ı kamile, Arif yani bilen,tanıyan denilmesinin sebebi; onların,
diğer insanların bilmediği incelikleri ve sırları bilmeleridir."

Eğer Arifin kalbine doğan marifet güneşinden, gafil bir müslümana bildirilse, bu nura tahammül edemeyip ölürdü.

Arif, varını yoğunu MEVLA’sına hediye etmiştir. Yani kendi malını da hakiki mal sahibine vermiştir. Kendisi ara yerden çıkmıştır. Bu suretle de Arif, bitip tükenmez bir rahata kavuşmuştur.

İnsan-ı kamil olanlar bütün şahsi arzularını kaybetmişlerdir. Yani onların kalbinde istek diye bir şey kalmamıştır. Çünkü onların kalbine ma'rifet nuru yerleşmiştir. Ma'rifet nurunun yerleştiği yerde ise ALLAH’u Tealadan başkasının sevgisine ve arzusuna yer kalmaz.

Bir insan bir defa insan-ı kamil derecesine yükseldikten sonra, artık bu makamdan düşme yoktur…

Eger insanlar, Ariflerin kendilerini ne kadar kiymetsiz ve hakir gördüklerini bilseler, hiç birisi gidip de bir arifin elini öpmezdi.

Arifin bir hususiyeti şudur ki, bir kimseyi gördüğüzaman, ona öyle
Candan alaka gösterirki, bu Arifin en iyi arkadaşı budur dersiniz.
Ayni şekilde bazen bir kimseye olan alakasını o kadar çabuk keser ki, bu iki kişi birbirlerini hiç tanımıyorlar_sanırsınız…

Bunun sebebi ise; Arifin bir kimseye alaka göstermesinin veya göstermemesinin kendi arzusu_ile olmayışındandır… Nitekim, sevgili Pey-gamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bazen ehl-i beyti ile sohbet ederlerken birdenbire sohbeti keserler ve başka işe bakarlardı. Veya Cebrail aleyhisselam ile görüşürlerdi.
İnsan-ı kamilin dili zikrullah ile konuşur. Yani onun dili kendisine ALLAH’u Teala tarafından ne telkin edilirse sadece onu söyler. Bu sebeple de onun her sözü ALLAH’u Tealanın rızasına uygun düşer.



ARİFLERİN HUSUSİYETLERİ

Arif öyle bir kimsedir ki, ALLAH’u Tealadan başka her şeyi unutmuştur…
ARİF…Bir başka ismi ile İNSAN-I KAMİL…bir an için bile olsa RABBİNİ unutmaz…
ALLAH’u Tealadan başka hiç bir şeyden korkmaz. Arif, hiç bir şeye de üzülmez…Aksine, üzüntüsü olanlar onun yanında dertlerini unuturlar…
Arif, öyle bir insandir ki…bu dünya, büyüklüğüne rağmen ona dar gelir…Çünkü bu dünyada onun dertlerine çare olacak hiç bir şey yoktur…
Onun dertlerinin devası bu varlık alemi, yani mahlukat değil, Marifetullahtır…Bunun için arzusu insanlardan kaçmaktır.
Arif İrfanının ve ilminin kıymetini çok iyi bilir…Onları sadece adamına söyler. Yani, yüksek İlahi bilgileri anlayacak olana anlatır. Layık olmayana söylemez…
Arif, yalnız ALLAH’u Teala ile dostluk eder. Başkasını düşünmez.
Abidin rızkı, su ve yiyeceklerdir…Arifin rızkı ise…Nur ve İrfandır…
Arif bütün varlıkları ve kendini terkederse, yani varlık tehlikesinden kurtulursa, o zaman kalb alemine geçer.
Yüce kimseler demişlerdir ki…Bu dünyada öyle bir Cennet vardırki…onu ele geçiren bir kimsede, başka bir cennet isteği kalmaz…İşte bu Cennet…MARİFETULLAHTIR…
Büyükler, bu dünyadaki en tatlı nimetin Marifetullah olduğunu bildirmişlerdir.
Hazreti Ali radıyallahu anh Hazretleri buyuruyor ki, bir kimsenin ahirette Cenneti bulmasının şaşılacak tarafı yoktur.
Asıl şaşılacak şey, bir kimsenin Cenneti bu dünyada iken bulmasıdır…
Bu dünyadaki Cennetin adı MARİFETULLAHTIR…
Büyük muhaddis Ebû Nuaym el-İsfehânî'nin Hilyet-ül-Evliyâ kitabında zikredilen bir hadîs-i şerîfte;

"Evliyâ görülünce, ALLAH’ü Teâlâ hatırlanır." buyrulmuştur. Sahîh-i Buhârî'de geçen bir hadîs-i kudsîde ise;

"Evliyâmdan birine düşmanlık eden, benimle harb etmiş olur..." buyrulmaktadır.

Yahyâ bin Muâz; "Evliyânın sohbetine kavuşan, şeytanın elinden kurtulur, her an ALLAH’ü Teâlâ ile berâber olur." Demiş.


SAAT: 17:20

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306