![]() |
İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri İBNİ TEYMİYENİN KULLUK RİSALESİ ADLI ESERİNDE FENA TANIMI Hiç kuşkusuz fena üç çeşittir: 1 - Enbiya ve kâmil evliyaların fenası. 2 - Enbiya ve salihlerden kasîdinin (bir kast taleb edenlerin) fenası. 3 - Münafık, mülhid, müfsid ve müşebbihlerin (Allah (c.c)'ı mahluka bezetenlerin) fenası. Birinci gruba girenlerin fenası: Bunların fenası, Allah (c.c)'tan başka hiç bir şeyi istememektir. Başkalarını (irade etmekten) istemekten kurtulmaktır. O kadar ki, bunlar sadece Allah (c.c)'ı sever ve yalnız O'na kulluk eder. Sadece O'na tevekkül eder (O'nu kendine vekil tayin eder) ve güvenir. Allah (c.c)'tan başka hiçbir şeyden istimdat (yardım ve destek) dilemez. Bu, Ebu Yezid'in ifade ettiği ve kastettiği manadır. O şöyle ifade etmiştir bu manayı: "O'nun irade ettiği şeyden başka hiçbir şeyi murad etmiyorum." Yani, mahbubunrazı olduğu muradını (sevgili Allah (c.c)'ın) murad ettiğinden başka hiçbir isteği yok). Elbette ki, böyle bir murad, dinin emrettiği, istediği muraddır. (Bu da dînî iradeyi murad etmekten başka bir şey değildir) Böyle bir istek sahibi kimse, dinin istediklerini ister, istemediklerini ise reddeder. Kulu yücelten, kemâle erdiren şey; Allah'ın irade ettiği, dilediği, istediği, razı olduğu ve sevdiği şeyden başkasını istememek, dilememek, sevmemek ve O'nun razı olduğundan başka hiçbir şeye razı olmamaktır. Bu da Allah'ın farz ve müstehab olarak emrettiği şeylerden başkası değildir. Melekler, Rasuller ve salih kullar gibi, Allah (c.c)'ın sevdiklerinden başka hiçbir şeyi sevmez. Böyle bir hal, Yüce Allah'ın anlattığı şu haldir: "O gün ki ne mal bir fayda verir, ne de oğullar. Ancak Allah'a selim bir kalple gitmek müstesna" (Şuara: 26/88-89) Diyorlar ki: "Selim bir kalp Allah'tan başka şeylerden selim olan bir kalpdir". Yani, Allah'a kulluktan başka veya Allah'ın iradesinden başka her şeyden selim olmak, kurtulmuş olmak. Mana birdir. Bu manaya, ister "Fena" ismi verilsin, isterse verilmesin. (Bu manayı "Fena" kelimesiyle izah et, istersen de başka başka kelimelerle), netice değişmez. Çünkü, bu mana: İslam dininin hem evveli hem de sonu, hem bâtını ve hem de zahiridir. İkinci gruba girenlerin fenası: Allah (c.c)'ın dışındaki bütün varlıklardan "fena" bulmaktır. Mahlukları müşahede etmekten uzaklaşmış olmaktır. Bu hal birçok salikte meydana gelen bir haldir. Hiç şüphe yok ki, bunların kalpleri Allah (c.c)'ın zikri ile, O'na kulluk ve sevgi göstermeye o kadar çok bağlanmıştır ki, bağlandığı ve zikrettiği Allah'tan başkasını görememektedir. Göremediği için de, Allah (c.c)'tan başkasını hatırlamaz. Hatta belki düşünemez bile. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır mealen: "Musa'nın anasının kalbi, evlat derdinden başka her şeyden boş olarak sabahladı. Eğer vaadimizi tastik edenlerden olması için kalbine sabır vermeseydik, az kalsın onu açığa vuracaktı" (Kasas: 28/10) Bu ayet hakkında diyorlar ki: "Musa'yı hatırlamaktan dolayı, ondan başka herşeyi unutmuştu". Bu hal, kendini sevgi, korku veya ümid gibi şeyler istila eden kimselerde sık sık olan bir haldir. Bu hallerde insan kalbi, o sevdiği, korktuğu veya ümitlendiği şeyden başka ne varsa yüz çevirir. Öyle ki, istiğrak (dalıp mestolma) halinde sevdiğinden başka hiçbir şeyi müşahede ve idrak edemez olur. Bu şekildeki fena hali, sahibinin üzerinde artıp kuvvetlendiği zaman; onun varlığında kendi varlığını,onu müşahededen kendini müşahedeyi, onu seyretmekten kendini seyretmeyi, onu hatırlamaktan kendini hatırlamayı, onu tanımaktan, bilmekten kendini bilmeyi unutur, her hali yok olur gider (yani fenaya erişir). Hatta her şey, kulun bizzat kendisi ve bütün diğer varlıklar varlıklarını sürdüğü halde, onun idrakinden silinir gider. Ve sadece ezeli ve ebedi olan varlık baki kalır ki, O da Yüce Allah'dır. Murad, yani niyet, kast, kulun hafızasında ve müşahedesinde (görüşünde) Allah (c.c)'tan başka ne varsa, hepsinin yok olması, fena bulmasıdır. ve kulun da mahlukatı müşahede etmekten ve hatırlamaktan fena haline gelmesidir. Bu hal insanda kuvvetlendiği zaman, seven kişi zaaf içine girer, iyiyi kötüyü, yaratığı, yaratanı birbirinden ayırd etmesi fevkalade zorlaşır. Artık mahbubun sevilmesi lazım gelenin bizzat kendisi olduğunu vehmetmeye, zannetmeye başlar. Bir bakıma kendisini ilahla birleşik görmeye başlar. Anlatıldığı gibi... Birisi denize düşer, onu sevenlerden birisi de arkasından denize bırakır kendini. Denize düşen arkasından denize atlayana sorar: "Ben düştüm. Seni benim arkamdan suya atan sebep nedir? " Cevap verir atlayan: "Seni ben sandım. Çünkü kendimi sende kaybetmiştim, yok etmiştim" Bu konuda böyle inanan bir kimsenin ayağı kaydı ve helak (yok) oldu. Onlar fena bulmayı birleşme zanettiler. Sevenle sevileni bir görmeye başladılar. Bir başka deyimle, halikle mahluk bir vücuda birleşiktir zannına kapıldılar, ikisinin varlığı hakkında bir fark görmediler. Bu azim bir hata, müthiş bir yanılmadır. Çünkü, kesin bir gerçek vardır ve bu gerçek; Hâlık(Hâlkedici) olan Yüce Allah, mahlûkuyla(halkettiği varlıkla) birleşmez. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: "O'nun misli, benzeyeni yoktur. O bütün söylenenleri işitir ve bütün yapılanları mutlak bilir" (Şura: 42/11) O birdir ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey varlığını sürdürmek için O'na muhtaçtır. Doğmamış ve doğurulmamıştır. O'na denk olacak hiçbir şey yoktur. Hayır, hayır... Hayır hiçbir şey, bir başka şeyle birleşemez. Ancak istihale geçirebilir,Varlıkları değişebilir. Varlıklar değişime uğrayarak iki şeyi birbirine bağlar yahut birleştirir ve üçüncü bir şeyi meydana getirirse, bu olabilir. Böyle bir sonuçda da, ortaya çıkan üçüncü şey, ne birincidir, ne ikincisi. Ne biridir ve ne de öbürü. Su ile sütün, su ile şarabın birleşiminde olduğu gibi... Fakat murat ile mahbub, murat ile mekrin, yani sevilmeyen, nefret edilen birleşebilir. Bunlar irade ile kerahat (istek ile çirkinlik) çeşitlerinde ittifak edebilirler (birleşebilirler). Biri diğerinin sevdiğini sevebilir ve bir başkası öbürünün nefret ettiğinden nefret edebilir. Razı olduğuna razı olur, kızdığına kızar. Şiddetli davrandığına şiddetli davranır, tiksindiğinden tiksinebilir. Dost edindiğini dost, düşman saydığını düşman sayabilir. Ama bütün bu fenaların hepsinde eksiklik vardır. Ebu Bekir (r.a.), Ömer (r.a.) ve muhacir ve Ensar'dan önce gelip geçen bütün büyük evliyalar bile arz ettiğimiz bu fena biçimine düşmediler. Nerede kaldı Rasuller düşsün. Onlar böyle bir fena durumuna asla düşmemişlerdir. Bütün bu hallerin sahibi olduğu gibi iddialar ashabı kiramdan sonra oraya çıkmıştır. Bu kabil, kalbe arız olan iman hallerinden, aklı terketmek yahut kaybetmek, hayırla şerri, iyiyle kötüyü birbirinden ayırd edememek gibi haller sahabelerden sonra ortaya çıkan arızalardır. Hiç şüphe yok ki sahabeler (Allah onların hepsinden razı olsun) akli bakımdan herkesten daha üstün, daha (kâmil) ileri idiler. İmanları, akıllarını kaybetme, baygınlık geçirme, kendinden geçme sorhoşluk veya delilik gibi hallere düşmeyecek kadar sağlamdı. Bu işlerin başlangıcı, tabiîn devrinde ve Basra'da aşırı ibadetle meşgul olan kimseler arasında zuhur etti. Bunların içinde Kur'an-ı Kerim'i dinlediği zaman bayılıp düşen kimseler vardı. Ebu Cüheyri Darırî veBasra Kadısı Ebu Evfa oğlu Zerare gibi adamlar vardı. Aynen böyle, sûfiyenin şeyhlerinde de, kendisine fena hali, onunla iyiyi kötüden ayırd etme gücünün zayıfladığı sarhoşluklara müptelâ insanlar vardır. Bu kimseler bu sarhoşluk ve kendini kaybetme zamanlarında bir takım sözler söylediler, fakat bu halden ayılıp kendilerine geldikleri zaman sarhoşken söyledikleri sözlerden ötürü tevbe ve istiğfar ettiler. Mesela: Ebu Yezid'i Bestami, Ebu Hasan en-Nuri, Ebu Bekri Şibli gibiler hep böyledir. Ebu Süleyman-ed-Darani, Ma'ruf-u Kerhi, Fudayl bin Iyaz ve Cüneyd-i Bağdadi ve daha bir çokları böyle değildir. Bunlar seyri sülük halinde iken akılları başlarında iyiyle kötüyü birbirinden ayıracak şuurda idiler ve onun için asla şeriata aykırı sözler söylemediler. Aklı şaşırtan bu çeşit bir fena haline hiç duçar olmadılar. Hayır, bin kere hayır. Onlar, sarhoşluk içinde saçmalamadılar. Bunlar kitap ve sünnetin hidayeti ile hidayetlenen (doğru yolu ile beslenen), kalplerinde Allah sevgisinden, Allah'ı istemekten, O'na kulluk etmekten başka bir şey bulunmayan, (düşünmeyen ve yapmayan) büyük kâmil mü'minlerdir. Çünkü, onlar her hallerinde içinde bulundukları durumu çok iyi, şuurlu bir biçimde müşahede etmişlerdir. Böyle olmaları onların (müşahede ettiklerinden iyisini ve kötüsünü ayırd edecek kadar) ilim sahibi olduklarını gösterir elbette. Daha başka bir deyimle, bunlar, bütün mahlukatın Allah (c.c)'ın emri ile kaim ve O'nun diriltmesiyle hareket ettiğini ve bütün yaratılmışların Allah (c.c)'ı tesbih ve dua eder olarak müşahede ederler. Böylece mahlûkatın (yaratıkların) bu hallerinde, kendilerinde basiret ve tezekkür hasıl olmakta ve bu müşahede ettikleri şeyler onların kalplerinde dinin ihlasını, Allah (c.c)'a tevhidin sadeleşmesini, şeriksiz ve eşsiz olan Allah (c.c)'a, sadece O'na kulluk etmelerini sağlamlaştırır ve kökleştirir. Bu Kur'an-ı Kerim'in tanımladığı, davet ettiği gerçek iman sahiplerinin ve üstün ve kâmil irfan ehlinin yerine getirdiği bir gerçektir. Son nebi, sevgili Rasulümüz Muhammed (s.a.v.) bunların önderi ve en kâmilidir (en üstünüdür). Bundan ötürüdür ki, semavata uruç ettiği (yükseldiği) ve çeşitli alametler gördüğü, rabbinin ona çeşitli biçimlerde münacaatlardan vahyeylediği ve Mekke insanlarının içinde sabahladığı halde, durumu hiç değişmemiş ve kendisinde reddedilmesi gereken bir fena ve sarhoşluk gibi bir hal zuhur etmemiştir (görülmemiştir). Hiçbir sarhoş edici şartta kendisini kaybetmemiştir. Fakat baygınlık geçiren Musa (a.s.) böyle değildir. O bile dayanamamıştır harikuladeliklere. Fena hali dedikleri üçüncü şekil fenaya gelince: Bu Allah (c.c)'tan başka hiçbir varlık müşahede etmemek, halikin vücudunu mahlûkun vücudu sanmaktır. Elbette ki böyle bir hal, Allah (c.c) ile kul arasındaki farkı olduğu gibi kaldırmaktadır. Allah (c.c) ile kulu birleştirmektedir. Bu "hulûliye", yahut "Vahded-i Vücud" sapık telakkisine düşenler, zındıkların ve dinsizlerin en kötüsüdür. Sahabe ve hidayet kılavuzu (doğru yolun öncüleri) din imamları ve sünnetin hidayeti üzerine müstakim olan alimler bu çeşit fenadan beridirler. Eğer bunlardan birisi: "Allah (c.c)'tan başka hiçbir şeygörmüyorum veya Allah (c.c)'tan başkasına bakmıyorum" ve benzeri şeyler söylerse; söylediği ispat edilebilirse, onların bu sözlerden muradı (kastı), söylemek istediği: "Allah (c.c)'tan başka Rab, O'ndan başka müdebbir ve hâlık, O'ndan başka kendim için ilâh görmüyorum. Sevgi, korku ve ümid itibariyle Allah (c.c)'tann başkasına nazar etmiyorum O'ndan başka bir kudret kabul etmiyorum", demektir. Çünkü göz, kalbin kapıldığı, takıldığı, şeye nazar eder ona bakar. Bir kimse bir şeyi sever veya ümitlenir veya ondan korkarsa, ona iltifat eder ve elbette ona yönelir. Kalbte ona sevgi, ondan ümitlenme ve korkma, o şeye nefret ve kalbe ait diğer hallerden her hangi bir ilgi olmadığı zaman, kalp ona iltifat etmeyi, ona bakmayı asla istemez ona nazar etmeyi kastetmez. Sadece onu (muvafıkan) üstünkörü görür belki. Kalbin meyletmediği şeylere bakan göz, sadece bir eşyaya bakar gibi bakar fakat aslında görmez. (Bu kalbinde ilgisi olamayan bir perde ve benzeri şeylere bakmış gibi haldir). Büyük alimler ve salih Müslümanlar. Tevhid-i Rabbaniyi tecrit ve dinin tamamında ihlası gerçekleştirme konusunda öyle şeyler zikrediyorlar ki... Kul Allah (c.c)'tan başka hiçbir şey en küçük bir iltifat göstermeyecek, nazar etmeyecek (bakmayacak), korkmayacak, ümitlenmeyecek. O kadar ki, kalbi bütün yaratıklardan azade olacak, müstağni kalacak, Böyle bir insan, mahlûka (yaratığa) Allah (c.c) nuru ile bakar, Böylece hak ile (hakkın yardımı ile) işitir, görür, hak ile görür, hak ile tutar ve hak ile yürür, Yaratıklardan Allah (c.c)'ın sevdiğini sever, sevmediğini de sevmez (kin ve nefret ettiğine kin ve nefret eder), Allah (c.c)'ın dost (edindiğini) saydığını dost, düşman (edindiğini ) saydığını düşman (edinir) sayar. Yalnız Allah (c.c)'tan korkar ve Allah (c.c)'tan korktuğu için dünyada hiçbir şeyden korkmaz. Dünyada bütün işlerinde Allah (c.c)'a ümit bağlar, Allah (c.c) için dünyaya ümid bağlamaz.(Yani Allah (c.c)'ı bırakıp dünyaya umut bağlamaz.) İşte bu, kötülükten yüz çeviren, muvahhid, müslim, mü'min, enbiya ve Rasûllerin marifetini, hakikatini ve tevhidini gerçekleştirebilen, kalb-i selimin ta kendisidir.Gerçek tevhid budur. Üçüncü gruba girenlerin tevhidi ise: Yani, vücudda yok olmak, vahded-i vücud tevhidi ise, Firavun'un ve onun yolunda gidenlerin tevhididir. Yahudi "karamita" teşkilatlarının ve bu teşkilatın yolunda giden, Hallaç, Muhyiddin Arabi, İbni Fariz, İbni Sebin ve Afif Telemasani'nin ileri sürdüğü vahded-i vücudu kendilerine din edinen ve kabul eden insanlar gibi... Allah (c.c)'ın Rasulü'ne tâbi (bağlı) olanların fenası ise: Bu çeşit fena övülen, methedilen cinsden bir gerçektir. Böyle bir halle hallenen kişi, Allah (c.c)'ın övdüğü, sevdiği muttaki evliyalarından kurtuluşa eren cemaatından ve galib gelen, zafer kazanan askerlerinden olur. Yukarıda geçen sözler ile meşayih (büyük alimler) ve salihler (hâşâ) "Allah (c.c)'ı mahlukattan görüyorum" demek istemiyorlar. Çünkü Allah (c.c) yer gök ve onun içinde olan herşeyin Rabbidir. Böyle bir sözü ancak; dalâlet ve fesadın en son derecesine düşmüş insanlar söyleyebilir. Bu da, ya akıl bozukluğundan veya itikad bozukluğundan gelir. Böyle kimseler, ilhad (dinsizlik) ile delilik arasında bocalayan kimselerdir. Din yolunda kendisine uyulan büyük alimler, ümmetin selefinin önde gelen imamlarının ittifak ettiği, birleştiği şeyler üzerinde ittifak etmiş, buluşmuşlardır. Bu ittifak ettikleri (birleştikleri) şey, Yüce Allah'ın yaratıklardan ayrı olduğu gerçeğidir. O'nun zatından yaratıkların da hiç bir parça bile yoktur. Yaratıklardan hiçbirisi de O'nun zatında mevcut değildir. Ezeli olanı, kadim olanı sonradan var edilmiş olandan ayırd etmek, halikı mahlûktan, temyiz ve tefrik etmek ve haliki ait olduğu eşsiz ve benzersiz yere oturtmak her mümin insan için farzdır. Ve bu söz büyük din önderlerinin söylediği en büyük gerçektir. Onlar kalplere musallat olan arızalardan ötürü pek çok gerçek sözler söylemişlerdir. Mesela: İnsanlardan bazılar zaman zaman mahlukatın vücudunu görür, somut varlığını müşahede eder, fakat onun mücerredini, soyutunu, iç yüzünü göremez, müşahede edemez, idrak edemez. Çünkü kalbinde farkları görücü, birbirinden ayırıcı hassa tefrik ve temyiz etme gücü yok olmuştur. Aslı göremediğinden, gerçeğe nüfuz edemediğinden, surette, görüntüde kaldığından, görebildiğini yerin ve göğün sahibi zanneder. Güneş ışığını gören ve bu gördüğünü güneş zanneden insanın durumunda olduğu gibi. Onlar bazen hem fark hem de vahdetten (birlikten) bahsediyorlar. Fena kavramı hakkında birçok sözler bulunduğu gibi bu konuda birçok yazılı ibareler vardır... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri İbn Teymiyye r.a zannımca şirazesinden kopmuş tasavvuf dininin bazı kavramlarını, bu cümleleriyle ıslaha gayret göstermiş. Çünkü öyle bir çağda yaşamış ki, müslüman beldelerde, kafirlerin katliam, zulumleri had safhaya çıkmış, tasavvuf dininin vahdeti vucut gibi ekolleri ise en parlak dönemlerini yaşamıştır. İşte böyle bir siyasi,itikadi tenakuzlukların içinde, zaten yönetimlerce tasavvuf dininin müntesiplerinin kışkırtmaları neticesi, zindanlara atılmış, İslami tebliğini en zor şartlar altında gerçekleştirmekte idi. Belki halkın çoğunun daldığı tasavvuf batıl dininden kurtarabilmek adına, böyle bir içtihat geliştirdiğini düşünebiliriz. Bunu ricalul gayb ve kutup meselesinde de görmekteyiz ve fakat, bu konuda övdüğü Cüneydi Bağdadinin nakline güvenerek hatada yapmıştır. Herşeyi bir kenera bırakalım gerçekten tasavvuf dininin içerisinde ikmal edilen fena ile yukarda zikredilen fena kavramı arasında deriin bir ayrılık ve çelişki vardır. Bugün ve daima fenayı sahtekar şey-hini telepatik tapınmayla kutsamak olarak gören, şey-hini düşünerek feyz gibi soyut kavramlarla somut ilme ulaştıklarını idda edenlerin saçma sapan iddialarıyla karşılaşmaktayız. Batındı,gizlilikti, fenaydı,rabıtaydı,feyzdi, ilmi mektumdu, gibi farazi ve tamamen hayali soyut anlamsız türetilen kavramlarla, tasavvuf dini ikame edilmeye çalışılmaktadır. Kardeşim bir kişide bana çıksın gözlem ve deneye dayalı ispatla, bu hayali kavramlarla meydana geldiklerini iddia ettikleri somut ilim ve hikmeti ispatlayabilsin. Neymiş efendim sahtekar şey-hini telepatik tapınmayla düşünmekle kendisine feyz ve nur akıyormuş. Peki nerde kardeşim bunların somut delilleri desen hemen bunu gayba görünmemezliğe,veya görebilmek için yetkin kişi olmaya bağlarlar. Yani hiç çekinmeden bir yalanın peşine ikitane birden daha takıştırıverirler. Ben hala bunları tatbik edenlerin kendilerini buna nasıl inandırabildiklerine şaşırıyorum. Psikolojiden az biraz anladığım için bunu kişilik bozukluğuyla tevil etmek istemem ama, en azından buna inanarak bu eylemi gerçekleştirenlerin aşırı hayalperet kişilik arzettiğini açıkça söyleyebilirim. Bunun yanı sıra hint felsefesindeki kast sistemlerindeki zavallı en düşük tabakadaki kişilerin sömürülmesinde kullanılan nirvana, tekamül evresi, yoga düşünüldüğünde, din psikolojisi bakımından da, elitlerin avamı sömürebilmek ve hiyerarşik bir mutlak itaati sağlamak adına, ot insan-yogistte olduğu gibi, yoganın anlamları olan kontrol altına almak, boyunduruk altına almak gibi, tarikatçı ve tasavvuf dinincede mürit-mürşit rabıtası, hiyerarşi içerisinde kulluk derecesinde mutlak itaati barındırmaktadır. Evet İbn Teymiyenin r.a bahsettiği türden bu farazi kavramlar anlamlandırılacaksa, o zaman gergekten bu kavramlar gerçek somut ilimle anlamlanmış olur. Yoksa fena derken la mevcuda deyip(mevcut diye bir şey,yani yaratılmış birşey yok demektir), ALLAH subhanehunun yaratma sıfat ve kudretini yok saymak elbette ALLAH subhanehuya yaratma ve varetme kudretinde eksiklik izafe etmek olur ki, ALLAH subhanehu her şeyin yaratıcısıdır... Selamlar... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri mdm1 epeydir sizi aramızda görmemiyorduk öncelikle koşgeldiniz. Bu konuyu yeni fark ettim daha sonra konuyla ilgili birşeyler yazacağım inşallah. Geçenlerde şunu yazdım dedimki biz Allah'a iman etmişiz müslüman alim kardeşlerimizn varsa hataları elbette bunu dile getirmekten geri kalmayız. "Ben bilmem şeyhim bilir" mantığı Allah'ın izni ile müslümanlarda söz konusu değildir |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri BNİ TEYMİYENİN KULLUK RİSALESİ ADLI ESERİNDE FENA TANIMI Hiç kuşkusuz fena üç çeşittir: 1 - Enbiya ve kâmil evliyaların fenası. 2 - Enbiya ve salihlerden kasîdinin (bir kast taleb edenlerin) fenası. 3 - Münafık, mülhid, müfsid ve müşebbihlerin (Allah (c.c)'ı mahluka benzetenlerin) fenası. Birinci gruba girenlerin fenası: Bunların fenası, Allah (c.c)'tan başka hiç bir şeyi istememektir. Başkalarını (irade etmekten) istemekten kurtulmaktır. O kadar ki, bunlar sadece Allah (c.c)'ı sever ve yalnız O'na kulluk eder. Sadece O'na tevekkül eder (O'nu kendine vekil tayin eder) ve güvenir. Allah (c.c)'tan başka hiçbir şeyden istimdat (yardım ve destek) dilemez. Bu, Ebu Yezid'in ifade ettiği ve kastettiği manadır. O şöyle ifade etmiştir bu manayı: "O'nun irade ettiği şeyden başka hiçbir şeyi murad etmiyorum." Yani, mahbubunrazı olduğu muradını (sevgili Allah (c.c)'ın) murad ettiğinden başka hiçbir isteği yok). Elbette ki, böyle bir murad, dinin emrettiği, istediği muraddır. (Bu da dînî iradeyi murad etmekten başka bir şey değildir) Böyle bir istek sahibi kimse, dinin istediklerini ister, istemediklerini ise reddeder. Kulu yücelten, kemâle erdiren şey; Allah'ın irade ettiği, dilediği, istediği, razı olduğu ve sevdiği şeyden başkasını istememek, dilememek, sevmemek ve O'nun razı olduğundan başka hiçbir şeye razı olmamaktır. Bu da Allah'ın farz ve müstehab olarak emrettiği şeylerden başkası değildir. Melekler, Rasuller ve salih kullar gibi, Allah (c.c)'ın sevdiklerinden başka hiçbir şeyi sevmez. Böyle bir hal, Yüce Allah'ın anlattığı şu haldir: "O gün ki ne mal bir fayda verir, ne de oğullar. Ancak Allah'a selim bir kalple gitmek müstesna" (Şuara: 26/88-89) Diyorlar ki: "Selim bir kalp Allah'tan başka şeylerden selim olan bir kalpdir". Yani, Allah'a kulluktan başka veya Allah'ın iradesinden başka her şeyden selim olmak, kurtulmuş olmak. Mana birdir. Bu manaya, ister "Fena" ismi verilsin, isterse verilmesin. (Bu manayı "Fena" kelimesiyle izah et, istersen de başka başka kelimelerle), netice değişmez. Çünkü, bu mana: İslam dininin hem evveli hem de sonu, hem bâtını ve hem de zahiridir. İkinci gruba girenlerin fenası: Allah (c.c)'ın dışındaki bütün varlıklardan "fena" bulmaktır. Mahlukları müşahede etmekten uzaklaşmış olmaktır. Bu hal birçok salikte meydana gelen bir haldir. Hiç şüphe yok ki, bunların kalpleri Allah (c.c)'ın zikri ile, O'na kulluk ve sevgi göstermeye o kadar çok bağlanmıştır ki, bağlandığı ve zikrettiği Allah'tan başkasını görememektedir. Göremediği için de, Allah (c.c)'tan başkasını hatırlamaz. Hatta belki düşünemez bile. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır mealen: "Musa'nın anasının kalbi, evlat derdinden başka her şeyden boş olarak sabahladı. Eğer vaadimizi tastik edenlerden olması için kalbine sabır vermeseydik, az kalsın onu açığa vuracaktı" (Kasas: 28/10) Bu ayet hakkında diyorlar ki: "Musa'yı hatırlamaktan dolayı, ondan başka herşeyi unutmuştu". Bu hal, kendini sevgi, korku veya ümid gibi şeyler istila eden kimselerde sık sık olan bir haldir. Bu hallerde insan kalbi, o sevdiği, korktuğu veya ümitlendiği şeyden başka ne varsa yüz çevirir. Öyle ki, istiğrak (dalıp mestolma) halinde sevdiğinden başka hiçbir şeyi müşahede ve idrak edemez olur. Bu şekildeki fena hali, sahibinin üzerinde artıp kuvvetlendiği zaman; onun varlığında kendi varlığını,onu müşahededen kendini müşahedeyi, onu seyretmekten kendini seyretmeyi, onu hatırlamaktan kendini hatırlamayı, onu tanımaktan, bilmekten kendini bilmeyi unutur, her hali yok olur gider (yani fenaya erişir). Hatta her şey, kulun bizzat kendisi ve bütün diğer varlıklar varlıklarını sürdüğü halde, onun idrakinden silinir gider. Ve sadece ezeli ve ebedi olan varlık baki kalır ki, O da Yüce Allah'dır. Murad, yani niyet, kast, kulun hafızasında ve müşahedesinde (görüşünde) Allah (c.c)'tan başka ne varsa, hepsinin yok olması, fena bulmasıdır. ve kulun da mahlukatı müşahede etmekten ve hatırlamaktan fena haline gelmesidir. Bu hal insanda kuvvetlendiği zaman, seven kişi zaaf içine girer, iyiyi kötüyü, yaratığı, yaratanı birbirinden ayırd etmesi fevkalade zorlaşır. Artık mahbubun sevilmesi lazım gelenin bizzat kendisi olduğunu vehmetmeye, zannetmeye başlar. Bir bakıma kendisini ilahla birleşik görmeye başlar. Anlatıldığı gibi... Birisi denize düşer, onu sevenlerden birisi de arkasından denize bırakır kendini. Denize düşen arkasından denize atlayana sorar: "Ben düştüm. Seni benim arkamdan suya atan sebep nedir? " Cevap verir atlayan: "Seni ben sandım. Çünkü kendimi sende kaybetmiştim, yok etmiştim" Bu konuda böyle inanan bir kimsenin ayağı kaydı ve helak (yok) oldu. Onlar fena bulmayı birleşme zanettiler. Sevenle sevileni bir görmeye başladılar. Bir başka deyimle, halikle mahluk bir vücuda birleşiktir zannına kapıldılar, ikisinin varlığı hakkında bir fark görmediler. Bu azim bir hata, müthiş bir yanılmadır. Çünkü, kesin bir gerçek vardır ve bu gerçek; Hâlık(Hâlkedici) olan Yüce Allah, mahlûkuyla(halkettiği varlıkla) birleşmez. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: "O'nun misli, benzeyeni yoktur. O bütün söylenenleri işitir ve bütün yapılanları mutlak bilir" (Şura: 42/11) O birdir ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey varlığını sürdürmek için O'na muhtaçtır. Doğmamış ve doğurulmamıştır. O'na denk olacak hiçbir şey yoktur. Hayır, hayır... Hayır hiçbir şey, bir başka şeyle birleşemez. Ancak istihale geçirebilir,Varlıkları değişebilir. Varlıklar değişime uğrayarak iki şeyi birbirine bağlar yahut birleştirir ve üçüncü bir şeyi meydana getirirse, bu olabilir. Böyle bir sonuçda da, ortaya çıkan üçüncü şey, ne birincidir, ne ikincisi. Ne biridir ve ne de öbürü. Su ile sütün, su ile şarabın birleşiminde olduğu gibi... Fakat murat ile mahbub, murat ile mekrin, yani sevilmeyen, nefret edilen birleşebilir. Bunlar irade ile kerahat (istek ile çirkinlik) çeşitlerinde ittifak edebilirler (birleşebilirler). Biri diğerinin sevdiğini sevebilir ve bir başkası öbürünün nefret ettiğinden nefret edebilir. Razı olduğuna razı olur, kızdığına kızar. Şiddetli davrandığına şiddetli davranır, tiksindiğinden tiksinebilir. Dost edindiğini dost, düşman saydığını düşman sayabilir. Ama bütün bu fenaların hepsinde eksiklik vardır. Ebu Bekir (r.a.), Ömer (r.a.) ve muhacir ve Ensar'dan önce gelip geçen bütün büyük evliyalar bile arz ettiğimiz bu fena biçimine düşmediler. Nerede kaldı Rasuller düşsün. Onlar böyle bir fena durumuna asla düşmemişlerdir. Bütün bu hallerin sahibi olduğu gibi iddialar ashabı kiramdan sonra ortaya çıkmıştır. Bu kabil, kalbe arız olan iman hallerinden, aklı terketmek yahut kaybetmek, hayırla şerri, iyiyle kötüyü birbirinden ayırd edememek gibi haller sahabelerden sonra ortaya çıkan arızalardır. Hiç şüphe yok ki sahabeler (Allah onların hepsinden razı olsun) akli bakımdan herkesten daha üstün, daha (kâmil) ileri idiler. İmanları, akıllarını kaybetme, baygınlık geçirme, kendinden geçme sorhoşluk veya delilik gibi hallere düşmeyecek kadar sağlamdı. Bu işlerin başlangıcı, tabiîn devrinde ve Basra'da aşırı ibadetle meşgul olan kimseler arasında zuhur etti. Bunların içinde Kur'an-ı Kerim'i dinlediği zaman bayılıp düşen kimseler vardı. Ebu Cüheyri Darırî veBasra Kadısı Ebu Evfa oğlu Zerare gibi adamlar vardı. Aynen böyle, sûfiyenin şeyhlerinde de, kendisine fena hali, onunla iyiyi kötüden ayırd etme gücünün zayıfladığı sarhoşluklara müptelâ insanlar vardır. Bu kimseler bu sarhoşluk ve kendini kaybetme zamanlarında bir takım sözler söylediler, fakat bu halden ayılıp kendilerine geldikleri zaman sarhoşken söyledikleri sözlerden ötürü tevbe ve istiğfar ettiler. Mesela: Ebu Yezid'i Bestami, Ebu Hasan en-Nuri, Ebu Bekri Şibli gibiler hep böyledir. Ebu Süleyman-ed-Darani, Ma'ruf-u Kerhi, Fudayl bin Iyaz ve Cüneyd-i Bağdadi ve daha bir çokları böyle değildir. Bunlar seyri sülük halinde iken akılları başlarında iyiyle kötüyü birbirinden ayıracak şuurda idiler ve onun için asla şeriata aykırı sözler söylemediler. Aklı şaşırtan bu çeşit bir fena haline hiç duçar olmadılar. Hayır, bin kere hayır. Onlar, sarhoşluk içinde saçmalamadılar. Bunlar kitap ve sünnetin hidayeti ile hidayetlenen (doğru yolu ile beslenen), kalplerinde Allah sevgisinden, Allah'ı istemekten, O'na kulluk etmekten başka bir şey bulunmayan, (düşünmeyen ve yapmayan) büyük kâmil mü'minlerdir. Çünkü, onlar her hallerinde içinde bulundukları durumu çok iyi, şuurlu bir biçimde müşahede etmişlerdir. Böyle olmaları onların (müşahede ettiklerinden iyisini ve kötüsünü ayırd edecek kadar) ilim sahibi olduklarını gösterir elbette. Daha başka bir deyimle, bunlar, bütün mahlukatın Allah (c.c)'ın emri ile kaim ve O'nun diriltmesiyle hareket ettiğini ve bütün yaratılmışların Allah (c.c)'ı tesbih ve dua eder olarak müşahede ederler. Böylece mahlûkatın (yaratıkların) bu hallerinde, kendilerinde basiret ve tezekkür hasıl olmakta ve bu müşahede ettikleri şeyler onların kalplerinde dinin ihlasını, Allah (c.c)'a tevhidin sadeleşmesini, şeriksiz ve eşsiz olan Allah (c.c)'a, sadece O'na kulluk etmelerini sağlamlaştırır ve kökleştirir. Bu Kur'an-ı Kerim'in tanımladığı, davet ettiği gerçek iman sahiplerinin ve üstün ve kâmil irfan ehlinin yerine getirdiği bir gerçektir. Son nebi, sevgili Rasulümüz Muhammed (s.a.v.) bunların önderi ve en kâmilidir (en üstünüdür). Bundan ötürüdür ki, semavata uruç ettiği (yükseldiği) ve çeşitli alametler gördüğü, rabbinin ona çeşitli biçimlerde münacaatlardan vahyeylediği ve Mekke insanlarının içinde sabahladığı halde, durumu hiç değişmemiş ve kendisinde reddedilmesi gereken bir fena ve sarhoşluk gibi bir hal zuhur etmemiştir (görülmemiştir). Hiçbir sarhoş edici şartta kendisini kaybetmemiştir. Fakat baygınlık geçiren Musa (a.s.) böyle değildir. O bile dayanamamıştır harikuladeliklere. Fena hali dedikleri üçüncü şekil fenaya gelince: Bu Allah (c.c)'tan başka hiçbir varlık müşahede etmemek, halikin vücudunu mahlûkun vücudu sanmaktır. Elbette ki böyle bir hal, Allah (c.c) ile kul arasındaki farkı olduğu gibi kaldırmaktadır. Allah (c.c) ile kulu birleştirmektedir. Bu "hulûliye", yahut "Vahded-i Vücud" sapık telakkisine düşenler, zındıkların ve dinsizlerin en kötüsüdür. Sahabe ve hidayet kılavuzu (doğru yolun öncüleri) din imamları ve sünnetin hidayeti üzerine müstakim olan alimler bu çeşit fenadan beridirler. Eğer bunlardan birisi: "Allah (c.c)'tan başka hiçbir şeygörmüyorum veya Allah (c.c)'tan başkasına bakmıyorum" ve benzeri şeyler söylerse; söylediği ispat edilebilirse, onların bu sözlerden muradı (kastı), söylemek istediği: "Allah (c.c)'tan başka Rab, O'ndan başka müdebbir ve hâlık, O'ndan başka kendim için ilâh görmüyorum. Sevgi, korku ve ümid itibariyle Allah (c.c)'tann başkasına nazar etmiyorum O'ndan başka bir kudret kabul etmiyorum", demektir. Çünkü göz, kalbin kapıldığı, takıldığı, şeye nazar eder ona bakar. Bir kimse bir şeyi sever veya ümitlenir veya ondan korkarsa, ona iltifat eder ve elbette ona yönelir. Kalbte ona sevgi, ondan ümitlenme ve korkma, o şeye nefret ve kalbe ait diğer hallerden her hangi bir ilgi olmadığı zaman, kalp ona iltifat etmeyi, ona bakmayı asla istemez ona nazar etmeyi kastetmez. Sadece onu (muvafıkan) üstünkörü görür belki. Kalbin meyletmediği şeylere bakan göz, sadece bir eşyaya bakar gibi bakar fakat aslında görmez. (Bu kalbinde ilgisi olamayan bir perde ve benzeri şeylere bakmış gibi haldir). Büyük alimler ve salih Müslümanlar. Tevhid-i Rabbaniyi tecrit ve dinin tamamında ihlası gerçekleştirme konusunda öyle şeyler zikrediyorlar ki... Kul Allah (c.c)'tan başka hiçbir şey en küçük bir iltifat göstermeyecek, nazar etmeyecek (bakmayacak), korkmayacak, ümitlenmeyecek. O kadar ki, kalbi bütün yaratıklardan azade olacak, müstağni kalacak, Böyle bir insan, mahlûka (yaratığa) Allah (c.c) nuru ile bakar, Böylece hak ile (hakkın yardımı ile) işitir, görür, hak ile görür, hak ile tutar ve hak ile yürür, Yaratıklardan Allah (c.c)'ın sevdiğini sever, sevmediğini de sevmez (kin ve nefret ettiğine kin ve nefret eder), Allah (c.c)'ın dost (edindiğini) saydığını dost, düşman (edindiğini ) saydığını düşman (edinir) sayar. Yalnız Allah (c.c)'tan korkar ve Allah (c.c)'tan korktuğu için dünyada hiçbir şeyden korkmaz. Dünyada bütün işlerinde Allah (c.c)'a ümit bağlar, Allah (c.c) için dünyaya ümid bağlamaz.(Yani Allah (c.c)'ı bırakıp dünyaya umut bağlamaz.) İşte bu, kötülükten yüz çeviren, muvahhid, müslim, mü'min, enbiya ve Rasûllerin marifetini, hakikatini ve tevhidini gerçekleştirebilen, kalb-i selimin ta kendisidir.Gerçek tevhid budur. Üçüncü gruba girenlerin tevhidi ise: Yani, vücudda yok olmak, vahded-i vücud tevhidi ise, Firavun'un ve onun yolunda gidenlerin tevhididir. Yahudi "karamita" teşkilatlarının ve bu teşkilatın yolunda giden, Hallaç, Muhyiddin Arabi, İbni Fariz, İbni Sebin ve Afif Telemasani'nin ileri sürdüğü vahded-i vücudu kendilerine din edinen ve kabul eden insanlar gibi... Allah (c.c)'ın Rasulü'ne tâbi (bağlı) olanların fenası ise: Bu çeşit fena övülen, methedilen cinsden bir gerçektir. Böyle bir halle hallenen kişi, Allah (c.c)'ın övdüğü, sevdiği muttaki evliyalarından kurtuluşa eren cemaatından ve galib gelen, zafer kazanan askerlerinden olur. Yukarıda geçen sözler ile meşayih (büyük alimler) ve salihler (hâşâ) "Allah (c.c)'ı mahlukattan görüyorum" demek istemiyorlar. Çünkü Allah (c.c) yer gök ve onun içinde olan herşeyin Rabbidir. Böyle bir sözü ancak; dalâlet ve fesadın en son derecesine düşmüş insanlar söyleyebilir. Bu da, ya akıl bozukluğundan veya itikad bozukluğundan gelir. Böyle kimseler, ilhad (dinsizlik) ile delilik arasında bocalayan kimselerdir. Din yolunda kendisine uyulan büyük alimler, ümmetin selefinin önde gelen imamlarının ittifak ettiği, birleştiği şeyler üzerinde ittifak etmiş, buluşmuşlardır. Bu ittifak ettikleri (birleştikleri) şey, Yüce Allah'ın yaratıklardan ayrı olduğu gerçeğidir. O'nun zatından yaratıkların da hiç bir parça bile yoktur. Yaratıklardan hiçbirisi de O'nun zatında mevcut değildir. Ezeli olanı, kadim olanı sonradan var edilmiş olandan ayırd etmek, halikı mahlûktan, temyiz ve tefrik etmek ve haliki ait olduğu eşsiz ve benzersiz yere oturtmak her mümin insan için farzdır. Ve bu söz büyük din önderlerinin söylediği en büyük gerçektir. Onlar kalplere musallat olan arızalardan ötürü pek çok gerçek sözler söylemişlerdir. Mesela: İnsanlardan bazılar zaman zaman mahlukatın vücudunu görür, somut varlığını müşahede eder, fakat onun mücerredini, soyutunu, iç yüzünü göremez, müşahede edemez, idrak edemez. Çünkü kalbinde farkları görücü, birbirinden ayırıcı hassa tefrik ve temyiz etme gücü yok olmuştur. Aslı göremediğinden, gerçeğe nüfuz edemediğinden, surette, görüntüde kaldığından, görebildiğini yerin ve göğün sahibi zanneder. Güneş ışığını gören ve bu gördüğünü güneş zanneden insanın durumunda olduğu gibi. Onlar bazen hem fark hem de vahdetten (birlikten) bahsediyorlar. Fena kavramı hakkında birçok sözler bulunduğu gibi bu konuda birçok yazılı ibareler vardır... İBN-İ TEYMİYYE Muvaihhid25 bey ben ibn-i Teymiyyeyi nasıl okudunuz doğrusu anlayamadım. İbni Teymiyye mevcut olan vahdet- vucut düşüncesinin hem mürşitlerini hemde müritlerinin tamamını tekfir ediyor... İbn-i arabinin ve benzeri ideolojileri din olarak değerlendiryor ve firavunun dini ile eş olarak yorumluyor. Hatta dahada ileri giderek tasavvuçulardaki fena halini zındıklıkla kafirlikle itham ediyor. Daha evvelde söyledik islamda elbetteki zikir vardır, kalbin pisliklerden arınması vardır. “”Birgün üç sahabe kendi aralarında konuşuyorlar,biri ben bundan sonra hiç eşimle birlikte olmayacağım nefsimi körleştireceğim,diğeri ben artık hergün oruç tutarak nefsimi körleştireceğim,bir diğeri ise ben gece gündüz durmadan ibadet edeceiğim dediler. Bu haber rasulullah (sav) ulaşınca onları huzuruna çağırtarak böyle böyle diyenler sizlermisiniz onlarda evet ey Allah’ın elçisi. rasulullah (sav): sizin içinizde Allah’a en yakınız benim sizin içinizde allahı en çok seven ben olduğum halde bazen oruç tutar bazen iftar ederim eşimlede tenhalaşırım rabbime olan ibadetlerimide belirli vakitlerde yaparım o halde sizin bu yaptığınız neyin nesi. Sahabe ey Allah’ın elçisi sen peygambersin senin gelmiş geçmiş tüm günahların af olunmuştur. Rasulullah (sav) şunu unutmayın eşinizin sizin üzerinizde hakkı vardır, nefsinizin sizin üzerinizde hakkı vardır, rabbinizin sizin üzerinizde hakkı vardır sizde her hak sahiplerine hakkını verin. Yine bir gün hz.Ömer (r.a) mescide girerken bir kaç kişinin mescidde oturdukduklarını görür,onlara neden bu saatte burdasınız diye sorar,onlarda ey emirülmümin biz ibadet ediyoruz,bunun üzerine hz. Ömer hiddetlenir kalkın yeryüzünde rızkınızla meşkul olun insanlarıda böyle tembelliğe alıştırmayın der. Yani sonuç olarak islamdaki müslüman karakterine baktığımızda sufi tiplemsinden çok uzak ilim, bilim hertürlü dünya gelişmelerine karşı son duyarlı bir yandanda ibadetlerini asla aksatmayan Allah’a gerçek manada kulluğunu sunan bir profil görmekteyiz... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri [QUOTE=mdm1;150673]İbn Teymiyye r.a zannımca şirazesinden kopmuş tasavvuf dininin bazı kavramlarını, bu cümleleriyle ıslaha gayret göstermiş. Çünkü öyle bir çağda yaşamış ki, müslüman beldelerde, kafirlerin katliam, zulumleri had safhaya çıkmış, tasavvuf dininin vahdeti vucut gibi ekolleri ise en parlak dönemlerini yaşamıştır. İşte böyle bir siyasi,itikadi tenakuzlukların içinde, zaten yönetimlerce tasavvuf dininin müntesiplerinin kışkırtmaları neticesi, zindanlara atılmış, İslami tebliğini en zor şartlar altında gerçekleştirmekte idi. Belki halkın çoğunun daldığı tasavvuf batıl dininden kurtarabilmek adına, böyle bir içtihat geliştirdiğini düşünebiliriz. Bunu ricalul gayb ve kutup meselesinde de görmekteyiz ve fakat, bu konuda övdüğü Cüneydi Bağdadinin nakline güvenerek hatada yapmıştır. Evvela Teymiyye yi Mısır Devleti zindana atmıştır.Sebebi o zamanki tartışmaları ve sivrilişidir.Bu zamanda zindana atılanda sadece kendisi değildir.Ayriyeten İslam İbni Taymiyyenin yada bir başkasının tekelinde değil elbetteki Tasavvufta İslamda gidilen yollardan biridir ve amacı islamı tebliğdir.İbn Teymiyye hata yapamaz değil oda hata yapmıştır.Hadislre çok takılmış hatta sahih olanları bile yok saymıştır.Zaten kendisine yazdığı her ters göürşüne reddiyeler de gereken cevaplar verilmiştir....Ama yeri gelmiştir oda bunları tasdiklemiştir ve İbn Teymiyye Allah Dostlarını asla kötülememiştir.Ama sözde ona uyanlar anlayamamalarından olsa gerek buna cüret etmişlerdir. Herşeyi bir kenera bırakalım gerçekten tasavvuf dininin içerisinde ikmal edilen fena ile yukarda zikredilen fena kavramı arasında deriin bir ayrılık ve çelişki vardır. Tasavvuftan uzak olduğunuz belli Fena hallerini incelerseniz göreceksiniz benzerlikleri hemde açık açık Bugün ve daima fenayı sahtekar şey-hini telepatik tapınmayla kutsamak olarak gören, şey-hini düşünerek feyz gibi soyut kavramlarla somut ilme ulaştıklarını idda edenlerin saçma sapan iddialarıyla karşılaşmaktayız. Sahte şeyh ne demek acaba ? Bu isnadı yaptığınız kişilerle hiç sahte olup olmadıklarını konuştunuzmu ? ki suizanda bulunuyorsunuz? Eğer duydunuz yada okudunuz ise bu ne kadar inandırıcıdır? Müslüman kişi birisine düşüncelerini sormadan zan edermi? Bu idda değil yaşanan hallerdir yani zahire dökülen hallerdir. Siz bir soru Madde mi Manaya yoksa Manamı Madde ye bağlıdır? Yani Ruhmu yoksa Bedenmi? Batındı,gizlilikti, fenaydı,rabıtaydı,feyzdi, ilmi mektumdu, gibi farazi ve tamamen hayali soyut anlamsız türetilen kavramlarla, tasavvuf dini ikame edilmeye çalışılmaktadır. Allah akletmezmisiniz, Tefekkür etmezmisiniz buyurmakta Kuranda acaba neden bize düşünmeyi, derinlere inmeyi , akletmmeyi emretmiş ki? Tefekkür de bu değilmidir soyut yani manasını hayaletmek ve onu keşfetmek , hikmetlerii görmek bu zahiren bir fayda vermese Allah bunu emredermi? Kardeşim bir kişide bana çıksın gözlem ve deneye dayalı ispatla, bu hayali kavramlarla meydana geldiklerini iddia ettikleri somut ilim ve hikmeti ispatlayabilsin. İşte o bir kişi burda buyurun size ben yardımcı olayım bire bir, zahiren ispatları ile size bunu kanıtlıyayım ne zaman isterseniz .... Neymiş efendim sahtekar şey-hini telepatik tapınmayla düşünmekle kendisine feyz ve nur akıyormuş. Peki nerde kardeşim bunların somut delilleri desen hemen bunu gayba görünmemezliğe,veya görebilmek için yetkin kişi olmaya bağlarlar. Yani hiç çekinmeden bir yalanın peşine ikitane birden daha takıştırıverirler. Hem telepatik diyorsunuz hem kanıt istiytorsunuz :) gördüğünüz bir rüyayı bana kanıtlayabilirmisiniz? Yada bu rüyayı nerde görüyorsunuz bu gördükleriniz nasıl meydana geliyor? Kanıtlayabilirmisiniz ? Sahtekarlık görecelidir bakın kişiyi Allah ile kandıranlarda sırf anlayamadıkları için bunu inkar edenlerde sahtekardır diyebiliriz o zaman Ben hala bunları tatbik edenlerin kendilerini buna nasıl inandırabildiklerine şaşırıyorum. Psikolojiden az biraz anladığım için bunu kişilik bozukluğuyla tevil etmek istemem ama, en azından buna inanarak bu eylemi gerçekleştirenlerin aşırı hayalperet kişilik arzettiğini açıkça söyleyebilirim. İnsan yaşadıklarına inanır, anlayamadığınız aslında şu ; siz bu yaşanılan olayları çok abartıyor ve Kuranla bağdaştıramıyorsunuz bu konuda da haklısınız herkes Kuranı aynı açıdan anlıyamaz Kuran karşısındakine ne verecekse onu veren bir kitaptır nede Olsa Allah kelamı elbette bu kadar derin olucak , mesela rabıtaya takılıp kalanlar , bir sonrasını göremezler peki neden ? Çünki onlar bir Mürşide gidip rabıta ne demektir sormamışlardır Tasavvufi taımına bakar ve kıyameti koparırlar çünki bu onlara göre şirktir...Oysa Mürşid Müridine rabıtayı bir sonraki aşama için yani Tefekkür için verir ki Tefekkür kapılarını açabilsin daha sonra bu diğer safhalara yönlendirir kişiyi , Tefekkür Mücahedeye sonrada Müşahadeye dönüşür.Yani Bu haller aslında Kuranın özünde var elbette görebilene bende bunu görmeyen insanlara şaşıyorum aslında, bu insanların sadece okuyup geçtiklerini düşünüyorum... Bunun yanı sıra hint felsefesindeki kast sistemlerindeki zavallı en düşük tabakadaki kişilerin sömürülmesinde kullanılan nirvana, tekamül evresi, yoga düşünüldüğünde, din psikolojisi bakımından da, elitlerin avamı sömürebilmek ve hiyerarşik bir mutlak itaati sağlamak adına, ot insan-yogistte olduğu gibi, yoganın anlamları olan kontrol altına almak, boyunduruk altına almak gibi, tarikatçı ve tasavvuf dinincede mürit-mürşit rabıtası, hiyerarşi içerisinde kulluk derecesinde mutlak itaati barındırmaktadır. Halidi Bağdadi ksa Hindistanda değilde keşke Arap yarımadasında kalsaymış nasılda bağlamışlar hint akımlarına bunu haklılarda böyle bir fırsat elbette kaçınılmaz olurdu Evet İbn Teymiyenin r.a bahsettiği türden bu farazi kavramlar anlamlandırılacaksa, o zaman gergekten bu kavramlar gerçek somut ilimle anlamlanmış olur. Yoksa fena derken la mevcuda deyip(mevcut diye bir şey,yani yaratılmış birşey yok demektir), ALLAH subhanehunun yaratma sıfat ve kudretini yok saymak elbette ALLAH subhanehuya yaratma ve varetme kudretinde eksiklik izafe etmek olur ki, ALLAH subhanehu her şeyin yaratıcısıdır... Selamlar... Teymiyye mükemmel anlatmış hemde soyut oğlu soyuttan anlatmış bunu dolandırmaya gerek yok bence ... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Kamer hocam hoşbulduk, aslında diğer bir yazınızda oldukça güzel bir cevabınız vardı, sanırım 19 numaralı yazıydı, ALLAH razı olsun hocam oldukça anlamlı vede yerinde bir cevaptı. İşlerim biraz yoğun ayrıca başka bir sitede uzun soluklu bir tartışmadayım. Kişisel polemiklere fazlada dalmak istemiyorum ama hakkında söylenmesi gerekiyor görüyorsunuz. Esedullah kardeşim, gülümsediğiniz telepati kavramını somut veri olarak benimsediğimden değil, bizatihi ciddiye almadığım ve inanmadığım için yakıştırıyorum. Rabıta konusunda akademik denilebilecek ölçüde, eski nakşi şey-hi Ferit Aydının mükemmel bir çalışması var. Sonraki bir yazımda e-kitap linkini verebilirim. Yine İbrahim Sarmış ın Teorik ve pratik açıdan tasavvuf ve İslam kitabıda oldukça etkili bir kitaptır. Bana somut verilerle hiçbir farazi türetilmiş kavramın yakıştırılmış anlamını ispat edemezsiniz. Çünkü kavramların kendisi soyut olmakla beraber, anlam bakımından şerhe gidilirse, bütün sözler döner dolaşır gaybı taşlar durur. Sahtekar şey-hler diyorum çünkü şey-hlik iddasında olan her kim varsa sahtekarın ta kendisidir. Bana delilin var mı diyorsunuz,peki kardeşim bu zatların şey-h veya evliya olduğuna sizin ALLAH katında deliliniz var mı_? Demek ki delili ilk sunması gerekenler idda ve zan zahipleri. Bu arada mesela Rumi ve Arabi gibi sahtekarların küfür dolu eserlerinden ve sözlerinden çok uzun soluklu konular açabilirim. Genel olarak sahtekar şey-hler diyorum ama, kişi bazında bir çok örnek verebilirim. Kendi sözlerinden, kendi eserlerinden nakillerle. Çok yorgun ve uykusuzum sonra devam etmek üzere, selam ve dualarla... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Alıntı:
tüm şeyhler sahtekar ise; şeyh said palu sahtekar! şeyh said nursi sahtekar! ve doğu güneydoğu bölgesinde ne kadar alim varsa şeyh olarak adlandırılıyor... sadece bu iki alimi örnek verdim.ve ikisinide seviyorum.hataları varsa kendilerini bağlar.ama onlar benim önderlerim,alimlerim,üstadlarım,saygınlarım,Allah için sevdiklerim!!!! bnlar dahil hepsi sahtekardır demeniz bizleri yaralıyor,kardeşliklerimizi zedeliyor. Allah aşkına düşünce ileri sürün,kişileri değil.hele hele kuranda putları bile aşağılamak yasak iken . aşağıladığınız kişiler birilerinin sevdası olabilir.sevdalarınızı hedef tahtası yapmak demektir bu. aklı selime,tebliğ ahlakına,forum kurallarına davet...!!! medineweb forum kurallarının 19.maddesi; 19. Alimler, Hocaefendiler, Tarikatlar, Cemaatler, İslam Tarihindeki Şahsiyetler ve Toplum tarafından değer verilmiş Saygın ve Kariyer sahibi, Siyasi Parti, Oda, Dernek, Kurum, Kuruluş VE Başkanlarını Küçük düşürücü, aşağılayıcı, Karalayacı, tekfir edici,Hakaret türünden Paylaşımlara İZİN verilmez.ve bu kurallara uymayan üye uyarılır,tekrarı halinde kalıcı siteden uzaklaştırılır. lütfen ! saygılar... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Muhterem medineweb ailesi, Uzun zamandır sitemizde bir tasavuf kavgasıdır sürüp gidiyor. Artık önümüze bakma vakti gelmedi mi? Yetmedi mi bu kadar hakaret asağılama tenkit... Kardeşim bırakın insanları, rahat bırakın. En evvelinde şunu bilmenizi rica ediyorum, TASAVUF DİN DEGİLDİR. Allah katında din İSLAMDIR. Tasavuf sadece şeriatin fantazisidir. isteyen bu fanteziyi kullanır, istemeyen kullanmaz. Kullanmayana hakaret etme özgürlüğü yoksa kullananada olmaması gerekir. Bu bir tercih meselesidir. Size ne oluyor ki böyle galeyana gelip insanları irdeleme derdine düsüyorsunuz. Birsey anlatacaksınız felsefi bakıslarla cümleleri corba edip millete servis ediyorsunuz. ŞUnu unutmayınız ki, her tasavuf sempatizanı cahil degildir. Cok Kıymetli tasavuf ehilleri, Kendinizi savunmaya kalkısmayınız. Neye güvenerek bu savunmayı yapıyorsunuz. Hangi ayeti, hadisi delil olarak sunabilirsiniz. Tasavufta akıldan önce teslimiyet ön plandadır. Fakat bunu kime anlatabilirsiniz. Tasavuf, farz mı, sünnet mi, vacib mi, müstehab mı, Nedir söyler misiniz? Cevap veremiyoruz dimi. Yapmayın Allah aşkına, bu kendini bilmezlerin eline malzeme verip kendinizi kücük duruma düsürmeyin. Hem farkında mısınız, sizin yüzünüzden insanlar günaha giriyor. Kötü söz sahbinindir. Onların her türlü densiz sözlerine karsı SELAM deyip geciniz. Hmm bu arada bir yorumda bulundumya Bismillah, nickimi gören kosarak gelir, buyrun gelin bakalım, göreceginiz vardır... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri İklimya bacım kendini bilmezler kim rica etsem izah etseniz sizin nickinizle yorum yapmanız karşılığında kimse size saldırı için beklemiyor teslimiyetin esası Kuran ve Sünnetmi tasavvufmu sizin gözlemleriniz ile cevap verirseniz sevinirim kardeşim... Esadullah kardeşim ile yapmış olduğumuz münazaralar sizi neden rahatsız ediyor anlayamadım kabul etmediğimiz görüşleri ortaya koyuyor ve hatalı isek hatalı olduğumuzu doğru isekte doğrulumuzu savunmamız size ne tür zarar veriyor kardeşim.... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Hem telepatik diyorsunuz hem kanıt istiytorsunuz gördüğünüz bir rüyayı bana kanıtlayabilirmisiniz? Yada bu rüyayı nerde görüyorsunuz bu gördükleriniz nasıl meydana geliyor? Kanıtlayabilirmisiniz ? Esadullah beyden alıntı Güzel abim bizler bazı meseleleri kıyas yaparken konuları biraz birbirine karıştırıyoruz sanırım.. Bakın bizim mülaza ettiğimiz konu islam dinidir. Bu dinin rabbi olan Allah bu dinin sınırlarını çizmiştir. Bu din öyle rüyalarla yada hayali şeylerle ifade edilemez. |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Alıntı:
Kardesim fitne katilden beterdir. İnsanların hür iradeleriyle tercih ettikleri ve kesinlikle Allahın kanununa, Rasulunun sünnetine aykırı bir hal almadıktan sonra tasavuf lüksüne karısılmasın. Şer'i anlamda bir küfür mevcutsa buna zaten cümlemiz karsıyız. Halisane niyetlerle gercek mürebbiyelere talebe olmak isteyenlerin kafalarına durmadan neden vuruluyorki.... Tahtına oturmus, göbegi kendinden önce giden, yalan dolanlarla üc bes kadını barındırıp hayvani isteklerine alet eden şarlatanlara seyh demek ehillere yakısmıyor. Genellemelerle sürekli karalamak hos degil. Genel manada teslimiyet şeksiz şüphesiz Allah ve Rasulunedir, lakin özel manada tasavuf erleri bu teslimiyeti terbiye edici aracılıgı ile yapıyorlarsa bizene sizene kimene... Kadın olmam hasebiyle cok fazla konulara karısmak istemiyorum cünkü bu forumda gördüm ki yine kendini bilmez erkekler güc tatmini icin kadınları tehdit ediyorlar. Bu durum cok komik oluyor ve cevaba bile layık görülmüyor. Vesselam... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Eyvallah bacım Allah'a emanet olun saygılar... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Alıntı:
|
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri [QUOTE=mdm1;152850]Kamer hocam hoşbulduk, aslında diğer bir yazınızda oldukça güzel bir cevabınız vardı, sanırım 19 numaralı yazıydı, ALLAH razı olsun hocam oldukça anlamlı vede yerinde bir cevaptı. İşlerim biraz yoğun ayrıca başka bir sitede uzun soluklu bir tartışmadayım. Kişisel polemiklere fazlada dalmak istemiyorum ama hakkında söylenmesi gerekiyor görüyorsunuz. Esedullah kardeşim, gülümsediğiniz telepati kavramını somut veri olarak benimsediğimden değil, bizatihi ciddiye almadığım ve inanmadığım için yakıştırıyorum. Ciddiye almadığınız bir şeyi o zaman kişiler üzerine yıkarak onları acımayın yada bu duyguyu uyandırmayın kardeşim, Siz ciddiye almıyo olabilrsiniz ama bunu yaşamak bu işin ciddiliğini zaten gösteriyor.Siz aslında çok güzel bir yerden bağlamışsınız olayı soyutluktan elbette zahiri bir ispatı olmaz (hamd olsun bunu biz zahirende ıspatladık bazılarına yeri geldiğinde) bu yüzden de ıspat dediğiniz zaman bunu açıklaması zor bir durum sanabilir insanlar zaten önemli olanda anlatmak değil yaşamak...Ve hatta bu tasavvufta edepsizliktir her halini ulu orta anlatamazsın bu seni bağlar ama maalesef zamanla bunlar unutulmuş ve işte bu sorunlar çıkmıştır. Bugün insanoğlu bir çok soyut kavramı zaten açıklayamıyor örnekte verdiğim gibi mesela Rüya evet gördüm deniyor ama ne kadar gerçek? Mesela akıl var deniyor ama nerde ? bu şekilde deselerde biz evet diyoruz Allah c.c. bunu bildirmiş işte bu hallerde buna benzer kardeşim... Rabıta konusunda akademik denilebilecek ölçüde, eski nakşi şey-hi Ferit Aydının mükemmel bir çalışması var. Sonraki bir yazımda e-kitap linkini verebilirim. Yine İbrahim Sarmış ın Teorik ve pratik açıdan tasavvuf ve İslam kitabıda oldukça etkili bir kitaptır. Ben acizde Rabıta hakkında bir çok eser okudum ve münazarada bulundum hepside Akademik seviyede, ki ben Ferit Aydını kitaplığıma bile almam bu konuda onun sizi cezbetmesi Rabıtayı inkarındandır.Kendisi o eserinde zaten bunuda belli etmiştir.Ama yöneldiği akıma ayak uyfurmak içinde bu şarttır.İbrahim Sarmışı tanımam ama bakarız nasıl yaklaşmış diyerekten inşaALLAHU Rahman... Bana somut verilerle hiçbir farazi türetilmiş kavramın yakıştırılmış anlamını ispat edemezsiniz. Çünkü kavramların kendisi soyut olmakla beraber, anlam bakımından şerhe gidilirse, bütün sözler döner dolaşır gaybı taşlar durur. Siz birisi çıksın demişsiniz bende buyurun dedim kardeşim ve halada diyorum Allahın c.c. izni ile Allah c.c. eğer dinine yardım edilirse soyutları bir anda somutada çeviremezmi? Aslında sahabe hayatını bir okumak lazım tavsiye ederim baştan sona hemde , mesela Ali İmran Suresi 123 125 Ayetleri bu melekler soyut varlıklar, hem sahabede bu melekleri hiç görmemiş nasıl olmuşta yardım etmiişler acaba ? E Allah dilerse elbette soyut somut kavramı kalmaz biz buna Zahir ve Batın yada Madde ve Mana deriz ... Şeriat Zahire bakar elbette ama Maneviyatı olgunlaşmamış bir kişi Zahiri boyuttaki Emirleri yarıne getiremez getirsede o Kuranda bahsedilen noktalara ulaşamaz, Tasavvufta kişinin Batıni boyutunu güçlendiren ve bunu yaparkende Kuran ve Sünnete itina gösteren yani yine Şeriatı ve Muhammedi Ahlakı ön planda tutarak bunu yapar.Şeksiz, Şüphesiz ve elbetteki Şirksiz... Sahtekar şey-hler diyorum çünkü şey-hlik iddasında olan her kim varsa sahtekarın ta kendisidir. Şeyhlik iddasında olanlar eğer Şeriat-ı Ahmediyye çizgisi dışında heva ve heveslerince gerçekten bunu sahtekarlık altında yapıyorsa elbette sahtekarlık damgası vurulur kardeşim, Şeyh ne demek ki hem biliyorsunuzdur ama tekrar bakalım ; 1. Araplarda Kabile yada Topluluk Reisi büyüğü 2. Bir ilim dalında ihtisas etmiş olan. 3. Mürşîd-i kâmil; insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatan, dîni, İslâm'ı yayan ve onların mânen olgunlaşmalarını sağlayan rehber zât. Çoğul şekli meşâyıh ve şüyûhtur. (Bkz. Meşâyıh) Ehl-i sünnet yolunda (Peygamber efendimiz ve O'nun Eshâbının yolunda) bulunan ve onu yayan şeyhinizin sohbetini büyük nîmet biliniz. Nasîhatlarına kıymet veriniz. Gösterdiği yolda bulununuz. (İmâm-ı Rabbânî) Şeyhlerin âlim olması ve mes'eleleri herkesin anlıyabileceği şekilde çözmesi lâzımdır. Son zamanlarda tekkeler, câhillerin eline düştü. Dinden, îmândan haberi olmayanlara da şeyh denildi. Bu gibi şeyhlerin sözlerini, işlerini din sanmak, bunları tasavvuf büyükleri ile karıştırmak çok yanlıştır. Dîni bilmemek, anlamamaktır. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî) Bakın Tasavvuf erbablarıda bu şekilde açıklamışlar demekki sahtekar olmamak lazım Tasavvufa görede... Bana delilin var mı diyorsunuz,peki kardeşim bu zatların şey-h veya evliya olduğuna sizin ALLAH katında deliliniz var mı_? Şimdi yukarda ne demek olduğunu verdik yani Akademik açılımı bu , demekki Şeyh bir eğitici ,Peygamber ve Ashabının yolunda giden ki yolları Kurandır, İslami ilimleri bitirmiş ve eğtimini almış sonrada insanlara bunu tebliğe başlamış kimsedir. Nasılki biz okula giderken öğretmenlere senin öğretmen olduğuna dair Allah katından bir delil varmı diye sormuyor ve onun diplamasına eğtimine bakıp önüne oturuyoruz işte Anlamı öğretici olan ve kendi alanında ilim almış Şeyhede bunu sormak ve bir delil beklemek ona karşı bir art niyet olmazmı? Evliyalığa gelince Allah c.c. Veli kullarını zaten Kuranda anlatmış yaşantısına bakarız eğer Kuran ve Sünnet dışı ise elbette Evliya değildir.Yani Allahın c.c. nitelendirdiğinin dışında hareketleri varsa döner gideriz... Hem şunuda hemen aktarayım hiç bir Mürşid kendisin Evliya yada Mürşid olduğunu dile getirmez Şeyhlik vasfını söyler belki çünki eğtimini aldığı bir şeyi dile getirmesi gayet normal bir davranıştır.Ama asla ve asla ben Evliyayım ben Mürşidim ben Gavsım demez dememiştirde zaten buna yeltenirse ceremesi ağır olur.Bu tip söylevler kişilere hastır bunu söylerkende dediğim gibi Yaşantısı ve İslama verdiği ehemmiyete bakarak söylerler... Demek ki delili ilk sunması gerekenler idda ve zan zahipleri. Bu arada mesela Rumi ve Arabi gibi sahtekarların küfür dolu eserlerinden ve sözlerinden çok uzun soluklu konular açabilirim. Bakın bu forum çok güzel bir forum ama bazen bu tarz hitaplar okumak çok üzücü kardeşim Mevlana Celaladdin Rumi ksa yada Muhyiddin ibni Arabi ksa insanlığa yüzler eser bırakmış Alimlerdir.Alim olarak bile görmeyabilirsiniz ama sahtekar yaftası takmanız ve bu üslubta hitabınız ne kadar doğrudur sizce? Abdullah b. Ömer'den rivayet edilen bir hadiste de "Ölülerinizin iyiliklerini, güzelliklerini anın ve kötülüklerini sarfı nazar edin." buyurmuştur. (Tirmizi, Sünen, Cenaiz, 33, c. II, s. 215; Ebu Davud, Sünen, Edeb, 49, c. IV, s. 275.) Efendimiz s.a.v ne güzel demiş bakın şimdi bu Onun ümmeti olan bize ne kadar yakışır kardeşim?Siz buraya uzun soluklu değil isterseniz bir Külliyat dahi koysanız eğer kişilere sırf müslüman oldukları için iyi taraflarındanda bakmazsanız ne anlamı olur? Bizde uzun soluklu konular açabiliriz lakin eğer ben kişileri sahtekar gibi "hele helede zamanında el üstünde tutulan ve ölmelerine rağmen hala akımlarıın ve eserlerinin birer kaynak olarak kaldığı kişilerse " ifadelerle adandıracaksam ben bundan utanırım, sözünü dahi etmem ki ben bunu yapacaksamda evvela Onun kadarda ilmim olması lazım derim ve haddimi bilirm... Onun için bu güzel münazaraları bu tip hitaplarla daraltıp boğmazsak ne kadar güzel olur kardeşim... Genel olarak sahtekar şey-hler diyorum ama, kişi bazında bir çok örnek verebilirim. Kendi sözlerinden, kendi eserlerinden nakillerle. Çok yorgun ve uykusuzum sonra devam etmek üzere, selam ve dualarla... Dua ederizki Allah Azze ve Cel bizleri Hak yoldan çıkarıpta sapıtanlardan uzak eylesin, kendisini Allah c.c. yolunda gösteripte çeşitli isimler altında insanları kandıranlardan ve İslam ile Kuran ile Sünnet ile sömürenlerden uzak eylesin ... Ve aynı şevk ve muhabbetle ve daha fazlası ile tekrar yönelir ve derizki Allah Azze ve Cel bizleri Kuran ve Sünnet ve Muhammedi Ahlak yolunda olupta Hak yolda Sıratel Müstakimde şaşmadan gidenlerin yanından ayırmasın ve bizleri İsra 71 ayeti sırrınca Hak yolda olan imamlar ve önderlerle çağırdıklarından eylesin...amin amin amin ya Mucib ya Muin vesselam |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Alıntı:
Anlaşılan buraya gelip bir kaç yazı yazmamız sizleri rahatsız etti eyvallah biz olmadan huzurunuz olucaksa sizin huzurlu olmanız bizi memnun eder.Amacımız kimseyi Tasavvuf içine sokmak yada fitne çıkartmak ve huzur bozmak değildir. Ama görüyoruzki siz gerçekten geriliyorsunuz kusurumuza bakmayın biz sadece sizin gibi müslüman olduğumuzu anlatmak için geldik sizi yermek ve aranıza fitne sokmak için değil Allah yolunuzu açık etsin vesselam |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Esadullah kardeşim İklimya bacımızın serzenişinde haklı yönü Daha İslam'dan bi haber binler milyonlar dururken bizim birbirimiz ile uğraşmamıza yöneliktir sakın yanlış anlamayın gerçekten Sizin ilmi yönünüzden faydalanmak hakka hak batılada batıl demek istiyoruz bizi terketme düşüncenizi kabul etmiyorum kardeşin olarak daha çok hakikatleri hep birlikte ortaya koyacağız Allah'a emanet olunuz saygılar... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri İklimya bacım yine birilerinin bir yarasına dokunup gçemişsiniz. Özel meselelerin özelde kalması hepimiz adına inşallah daha hayırlı olur. Bakın arkadaşlar nasıl islam dininin olmazsa olmazları var ise tasavvuf dinininde tasavvuf olabilmesi için olmazsa olmazları vardır. Tasavvufu din olan olarak telaki ettik diye iklimya bacım hemen karşı çıktınız. Din terimini daha evvel geniş bir şekilde işlemiştik forumda vardır. Kısaca özetleyecek olursak bir ideolojinin dünya ve ahiret ile ilgili fikirleri varsa kendine has bazı ibadetler geliştirmişse bunun adı DİN dir. Tasavvufunda hem dünya hem ahirete yönelik fikirleri var olduğuna göre bu din tanımına tam olarak uymaktadır. Şimdi anladığım kadarıyla sizler bazı tasavvuf akınlarının kötü bazılarınında iyi olduğunu, bizlerinde sap ile samanı karıştırdığımızı söylüyorsunuz. Tasavvuf dinini şahsen tenkit ederken tasavvufun olmazsa olmazlarını hep ele almaya gayret ettim onlarda şu kavramlardı Vahdeti-vücut Rabıta Fenafillah Enelhak Tevessül Fenafişeh Seyrülük vs kavramları islam dini ile karşılaştırdığımızda şehit ibn-i Teymiyyeninde beyan buyurduğu gibi Firavunun tevhid diniyle aynı olduğunu gördüm. Şayet sizler hayır biz o tanımları kabul etmiyoruz diyorsanızsa o halde sizler tasavvufçu değilsiniz. Tasavvuf büyükleri tasavvufu öyle tanımlamışlardır... Cenabbi Allah kuranda zümer/3. Ayette Mekke putperestlerinin şirk düşüncelerini izah ederken onların aynen şöyle dediklerine tanık oluyoruz. “Biz bunlara tapmıyoruz bunlar Allah’ın sevgili kullarıdırlar,bunlar bizim Allah katındaki aracılarımızdırlar” şimdi bu düşünceyle tasavvuftaki şeyh mür-it arasında ki düşünce arasında ne farkı vardır. Bana bunu kim izah edecek... Bizler tasavvufu eleştirirken tasavvuf dinin içerisinde bazı kendi bilmez şeyh bozuntularını yada yoldan çıkmış bazı müritlerden söz etmiyoruz... Şuna emin olun elimden geldiği kadar yorumlarımı kuran ve sünnete muhalif olmayacak şekilde yazmaya çalışıyorum. Tasavvufuda eleştirirken asla ezbere konuşmamaya dikkat ederek onların kendi kitaplarında geçen düşüncelerini ele alıp ona göre reddiye yazıyorum. Temeli insan aklına dayanan bir ideolojinin islam dini ile hiçbir bağlantısı söz konusu olamaz. Tasavvuf dini temelini kavramlarını hayata dair düşüncelerini insan aklından alır. Batını yada rüya gibi soyut delillendirilemeyecek gibi düşüncelerin üzerine asla din oluşturulmaz... İslam dini kaynağını doğrudan yüce Rabbimizden alır. Bu dinin bir kitabı ve bir de peygamberi vardır. Bizler kendi kafamıza göre dinde aslı astarı olmayan israliyatların, yada hayali düşüncelerin peşine takılamayız. Bunu yaptığımız takdirde islam dini ile bağımız koparmış ve asla müslüman olamayız.. “fiemaniAllah” |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Güncellllllll |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Sayın Abdulmelik demişsiniz ki; __________________________________________________ ____________ medineweb forum kurallarının 19.maddesi; 19. Alimler, Hocaefendiler, Tarikatlar, Cemaatler, İslam Tarihindeki Şahsiyetler ve Toplum tarafından değer verilmiş Saygın ve Kariyer sahibi, Siyasi Parti, Oda, Dernek, Kurum, Kuruluş VE Başkanlarını Küçük düşürücü, aşağılayıcı, Karalayacı, tekfir edici,Hakaret türünden Paylaşımlara İZİN verilmez.ve bu kurallara uymayan üye uyarılır,tekrarı halinde kalıcı siteden uzaklaştırılır. __________________________________________________ _______________ 1-Şeyh kelime anlamıyla yaşlı pir demektir. İslam ıstılahına göre hiçbir ayrıcalık taşıyan kavram değildir, İslami, Kur"ani bir kavramda değildir... 2-Müminler arasındaki üstünlük Takva iledir, müminler muttaki olmak için yarışırlar, kimin müttaki ve takvalı olduğuna ise kullar değil, ALLAH subhanehu karar verir. Ayrıcalıklı kişi seçme hakkı beşerlerde değil velev ki peşinde milyarlarca müntesibi olsun. 3-Sahte şeyh sözcüğü, yani yaşlı pir anlamına gelen sözcük, anlamından farklı olarak, adlandırıldığı kişide, diğer insanlara göre statü farkı olarak görülüyorsa, adlandırıldığı kişinin hristiyanlardaki ruhbanlık gibi, kutlu ve yarı ilahsal sıfatlarma mümeyyiz olmasına inanılıyorsa, keramet, görüm, yakaza, duasının mutlak kabulu, bereket, hidayet kaynağı olarak görülüyorsa, bu eylemler ve inanışlar İslam şeri usulune göre sahtekarlığında ötesinde, kademeli saydığım veçhe doğrultusunda küfür ameliyesini üzerinde kendiliğinden taşır... 4-Bir küfür rejimi için nasıl ki açık açık tağut, zalim, fasık hükümlerini dillendirebiliyorsak, bir cemaatin, bir örgütün, kendilerine tebea toplamak adına veya toplumu cemaatleri altına katma propagandası olarak, sahte kavramlara, yalan ve hiç olmayacak anlamları yüklüyor, ve yine bu sahte ve yalanları bazı kişiler üzerinde muttasıf görüyorlarsa, nasıl ki kavrama yüklenen anlam sahte ise, bu sahte ameliye ile insanları kandırma eylemine giren her kim olursa olsun SAHTEKARDIR... 5-Yukarıdaki madde ile bana vermiş olduğunuz uyarıya karşılık ise; Kişilerin ameliyesi, kullandıkları materyale, kavrama sahte anlamlar yüklemesi, bu sahte kavram ile toplum bazında kendisine seçkin, lider, kutlu önder, yarı ilahsal sıfatlarla donanmış beşer vasıflarını yüklüyorsa, çekinmeden, ve ya bu saydığım özellikleri kendisine tabi olanlar, takipçileri yakıştırıyorsa, bu kendi ameliyelerinin küfrünü açıklamaya yeter derecede, kendi şahsı münhasırlarından açıkça sadır olmuş karine ve delillerdir. Yukardaki maddeye göre, kişilerden, cemaatlerden, toplumlardan, kuruluşlardan, açıkça sadır olan küfür eylemleri var ise, bu maddeye istinaden kendi kendini tekfir eder mahiyetteki eylem sahiplerini tekfir edemeyeceksek, sahte kavramlar arkasına, sahte abartılı, hiç olmayan ve olmayacak anlamları yüklüyor ve bu kişileri ALLAH ve resulu haricinde dokunulmazlık addediyorsak; Kusura bakmayın kardeşim, bana adeta ayetmiş gibi yazdığınız bu maddeyi tanımıyorum, bu son mesajımlada sitede son yazımı yayınlamış olarak, bir daha velevki başka nikle bile dahi olsa bu siteye kalıcı olarak katılımda bulunmayacağımı garanti veriyorum... Selam ile... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Alıntı:
ve kuranı mübinde,atalarının geleneği üzerinde olan fravun,hz musanın getirdiği vahiye karşı çıkarak musa peygambere şunu diyordu,EY KAFİR,bunu musa peygambere diyen fravundu,ne garip değil mi.... son olarak rasulullahı örnek alan her müslüman yaşadığı cahiliye toplumu içerisinde FİTNECİ yaftasıyla muhattab olur bu olmassa olmazdır. Tasavvufun din oluşuda şundandır,her din bi yaşama biçimidir,her yaşama biçimide bi DİNDİR. Allah katındaki din islamdır,ibadetinden tutun bütün hükmünü koyan Allah tır. Tasavvufta ibadetin bi kısmını koyan ŞEYHLERDİR,şekil ve hükümleriyle,Bunlardan bi akç örnek vereyim,1.Rabıta,2.kafa sallayarak yapılan zikir,3.ilim kaynağı olarak ölülerle görüşüp bilgi almak vs,vs.. |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Alıntı:
sizi kırmak üzmek amacında değilim.. üye olurken en üstte forumun kuralları var ve onu onaylamadan üyeliğiniz kabul edilmiyor.kuralları onayladınız ki üyeliğiniz aktifleşmiştir..ve altına imza attığınız kabul ettiğiniz kuralları tanımıyorum demek yakışıksız... hele hele sanki ayetmiş gibi alayvari iğnelemişsiniz..yani ayet olmazsa bundan böyle bir cümle kuramıyacağız anlaşılan... kusura bakmayın wc ye bile gitmenin kuralları vardır.ayette geçmiyor diye, wc kullanma kurallarını uygularmısınız bilemem! sizin düşüncelerinizi sansör etmedik,istediğimiz gibi düşün yaz demedik.ama örnek verdiğim iki büyüğüm,liderim,alimim olan saideyn'leri sahtekarlıkla suçlamanız,muhatabınıza saygınız yok demektir. hakaretvari alayvari mizahsen ve itici bir yaklaşımla tebliğ olunmuyor. sizi buraya zorla getirmedik,kovmuyoruz da.bu bizim islami nezaketimize aykırıdır.nasıl ki alimlerimize saygı gereği haddimizi bilmemiz gereken bir nokta var ise,aynı şekilde islami ilimlere vakıf görünüşünüz size saygıyı gerektiriyor. hatasıyla sevabıyla sizi ve tüm müslümanları Allah için seviyorum. Kurallarımıza uyacaksanız(hakaretsiz aşağılayıcısız tekfirsiz),bu islami pencere hepimizindir.ve kalmanızda mutluluk duyar belki de faydalı olacağınız noktalar olur.ama kuralları tanımam derseniz,kusura bakmayın burda yazdırmayız.kendi evimizde kendi büyüklerimize sövdürtmeyız.sevdiklerimize saygı duyun ki,sevdikleriniz hedef tahtamız olmasın... medineweb 5 yılı aşkındır yayındadır.istatistiklere baktığımda,kurallarımıza aykırı davranan 654 kişi siteden kalıcı uzaklaştırılmıştır.656.cı kişi siz olmanızı istemiyorum.ve hiç bir kardeşimizi banlamaktan zevkde almıyoruz.bilakis derin bir üzüntü ve huzursuzluk duyuyoruz.gönül isterdi ki 654 kardeşimiz hala burda olsaydı... saygılar... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri sayın mdm 1, farklı bir sayfada bana vermiş olduğunuz cevabı okudum.ancak size cevap vermemeyı saygısızlık olarak gördüğümden,bir kaç not düşeyım... 1-sizin şeyhlere yüklediğiniz anlam ile benim düşündüğüm çok zıt.eğer uçan kaçan toplayan hoplayan cariyeli göbekli sermayeli hokabazları zıplayanları kastediyorsanız,mesajlarımın geçmişine bakın ki,bu konuda bunlara karşı savaşımı hep verdim vermeye devam edeceğim. 2-sövmedim diyorsunuz...birilerine sahtekar demek taltif değil sanırım.eleştirmek ile sövmek çok farklıdır.bunu size anlatacak değilim.siz deseniz ki,bu kurumda sahtekar var,şarlatan var sadakna derim.ama bu kurum kulliyen sahtekar derseniz ki dediniz,bu kurumun içinde abdulkadiri geylani,bediüzaman,arabi,rabbani gibi islam alimlerinide katmış olursunuz.bunlar günahsız sorunsuz melek masumiyetinde olduğunu hiç kimse iddia edemez.etsede gülünç olur.tabii ki hataları da vardır ve olacaktır da.onlar ismet sıfatlı değilki..Resulullahın göz nuru,sevdiği,sevgilisi,eşi annemiz olan hz aişe ashabı kiramın en büyüklerinden ve ashaba saygı gerekiyorsa ilk sıralarda olan bu annemizin tarihteki hataları yok mu ? sahtekarmı diyeceğiz haşa! kaldı ki büyüklerim dediğimiz kişiler ashabı kiram bile değil.çağına damgasını vuran,hatasıyla sevabıyla islam için mucadele eden alimlerdir.kimsenin kalbini yarmadık bakamıyoruz,Allahın poliside değiliz.alimlere saygıyı şiar edinmeliyiz.doğrularını alır yalnış bildiklerimizi iade ederiz.yalnış gördüğümüz bir noktasıyle alimi eserleriyle pencereden hakaretlerle atmayız. 3-saideyni kürt olduğum için taasubla suçlamışsınız.haklısınız...çünkü Allah beni kürt yarattı.kavmin,akrabanın hakkı hukukuna riayet etmemi emretti.we itai zil kurba... bediüzzaman benim üzerimde hakları ; 1-alim olduğu için 2-ırkımın saygın bir büyüğü olduğu için 3-mazlum olduğu için 4-hemşerim olduğu için 5-komşum olduğu için 6-saçlarım adedince başım olsa,her gün birisini kesseniz kurandan vazgeçmem ve vazgeçmediği için 7-alimler peygamber varisleridir(çocuklarıdır)..peygamber varislerine saygılı olmayı edep bildiğim için... bediüzzamanın bu 7 hakkı bende var ve kuran emridir. welewki saydıklarım olmasa bile,büyüğüm bildiğim ve ilan ettiğim bir insana sahtekar diyemezsin!!bu hakkı sana kim veriyor? 4-site yöneticisi olduğumdan despor davrandığımı söylemişsiniz..bunun iftira olduğunu buranın sakinleri bilir.siz bana kul hakkı borçlusunuz.hakkımı helal ediyorum...ne yani burada babama sahtekar diyeceksiniz,fikir hürriyeti diyip sineye çekeceğim. Öylemi!!!! Lütfen gururunuzdan,onurunuzdan,burnunuzdan kıl aldırmıyacağınız bir ortam bulun..burası size göre değil... fiemanillah... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Sayın Abdulmelik; Siz istiyorsunuz ki kendi sitemde rahat rahat millete sulta kurararak yazayım, canım istediğindede onlara bu hakkı vermeyeyeyim, üstelik tartışamayacak ilmi mücadeleyi verememenin korkusuyla, karşı tarafın söz hakkı olarak verdiği linkide silivereyimde haksızlığım örtbas olsun diyorsun. Bak kardeşim işin bu boyutlara varacağını bilmeseydim daha foruma ilk girerken mdm1 diye basit alalade bir rumuz bile kullanmazdım. Siz istediğiniz herkese tassupgirliğinizden sövgüydü mövgüydü yaftasını yapıştıracaksınız, atalar dini savunuculuğu, ırk savunuculuğu yapacaksınız, sonrada çıkıp meydana ben İslami ve İslam ahlakını savunuyorum diyeceksiniz. Vay kardeşim vaaayyyy. Peki hadi ataları yanlış yolda idiyselerde mi, peygamber a.s a biri geliyor müşrik anne babası için benim annem babam şimdi nerdeler diyor, peygamber a.s. ateşteler diyor, senin kiler nerde diyor peygamber a.s. tereddütlü bir cevap veriyor tam soran giderken benim annem babamda seninkide ateşteler diyor. Biz insanları küfürle ithamı üzerlerindeki en açık emarelerden, yazdıkları eserlerden TAKIR TAKIR, reddedemeyecek delillerle yazarız. Üzerinde küfür olmayan insana küfür nispet etmekten de ALLAH subhanehuya sığınırız. Kişinin eserindeki pencereden içeriye bakılırsa,evde neolup bittiği açıkça görülür. Kardeş, kardeş; bana cevap verememeyi saygısızlık veya nezaketsizlik arkasına gizleme. Varsa ilmin bilgin TAKIR TAKIR kaynaklı alıntılı yazarsın, böyle kaçamak yollara başvurmazsın. Ayrıca gururunla onurunla diyerek yazdığın mesaja gelince, bir kardeşin özel mesajına verdiğim karşılığı, özellikle sizinde okuyabileceğinizi bildiğim için ÜSTÜNE BASA BASA VURGULAYA VURGULAYA VERDİM Kİ, size bana böyle saldırabilme imkanını vermiş oldum. Aklınızca site yönetmek ve sahibi olmakla, bazı kullanabildiğiniz imkanları bana keramet veya psikolojik tahminmiş gibi yutturmayın rica ederim...YUTMAAAAAM !!! Peki kardeşim çok sevdiğiniz Arabi zındığı eserinde diyorki, cinsel ilişkiye dair fetvasını henüz bir yaşına bile girmemiş emzikli kızından almış. Sizlerin alim diye başınıza taç ve put gibi dokunulmaz yaptığınız zatların, psikolojisi ap-açık ortada. Adam müşriklerin puta tapmasını doğru bulmuş sadece surete hamlettiklerinden küçük hataya düştüklerini dillendirmiş.ALLAH subhanehu Firavunu kafir tipolojisine emsal teşkil etmiş ve ona iki kat azap edeceğini vaad etmiş,Arabi zındığı firavunu tertemiz imanla ölmekle, ben sizin Rabbınızım demekle sadece kendisinde ilahlık etme yönünden hatalı görmüş, oysa herşey ilahmış.Haşa ALLAH subhanehu yalancıda sizin şu alim dediğiniz şeyh dediğiniz adamların sözleri doğru. Pes ki ne pess... GERÇEK İLİM BÖYLE YAZILIR DELİLLERLE YAZILIR KARDEŞİM. Sövmediklerine sövdü denilerek kaypak bir iftirayla değil. İstismar ve sahtekarlık için çarpıtılan kavramı hala bile bile sahtekarlara hizmete imkan verecek derecede körükörüne, içine ırkçılıkta katarak savunmakla hiç değil... Bu arada Tevhidnesli.de sitesinde müdavim rumuzuyla birkaç yıldır yazmaktayım. Bana ona buna sövdü diye farazi iftira atmaktasınız ama, orada tarikatçıların ve tasavvufçuların nasıl şahsıma en galiz küfürler yazdığını, ve keşke benimde bunlara hiç cevap vermeyişimi okumuş olsaydınız... Sitedeki bazı arkadaşların her dediğini onaylamasam katılmasam da, bana yıllardır orada özgürce yazı yazma hakkı verdikleri için, bende paylaşımlarımı hep orada yayınladım. Gidin ziyaretçi defterini şöyle geriye doğru bir karıştırında, kaç insan tipolojisi, kaç grup cemaat tarikat savunucusu, tedrisatımdan geçmiş araştırın bakalım. Gidin hrıstiyan,sitelerine agnostik sitelerine, ateist sitelerine teolojik, felsefi, bilimsel, akademik reddiyelerimi okuyun, ondan sonra bana hala İslamda olmayan bir kavramı varmışçasına, hemde anlamı yaşlı aciz,acuze demek olan kavramın saptırılarak, olağanüstü anlamlar, dokunulamaz bir ünvanmış, eleştirilemez bir ön takıymış gibi savunabilin. Gururluyum çünkü, insanların kendi cehaletlerini gizleme adına, başkalarına hemde özel isim olarak zikretmediklerime sövdüğü ilan etmeleri, iftiranın, münazara adabından yoksunluğun, kişisel hırs ve ırk grup taassubunun körükörüne savunulmasından başka birşey değildir. Bu tür batıl savunularsa benim ayağımın altındadır. Başımı bu batıl davalar için EYMEEEEMMM. !!!! Ayrıca Kur"anın İslamın sahtekar diye vasfettiği, örneğin insanların daha bu dünyada birilerini haklarında hiçbir delil olmadan MUTLAK şefaatçi edinmelerini, insanların tıpkı müşriklerin putlarına ALLAH a ulaştırıcı aracı sahte görevlerini yüklemeleri gibi, şey-hlik, velilik evliyalık adı altında, hristiyanlıktaki aziz ve papalar gibi kutsal seçkin ruhban sınıfı icat etmeleri, eli belinde göbeği kendinden önde giden doğudaki bir sözde SAHTEKAR BİR ŞEYHİN, açık arazide yürürken çekilmiş videosunda, hemde yaşlıca bir müridin, SAHTEKAR ŞEYHİN önündeki çakılları ve taşları o geçmeden nasıl kul derecesinde toplamaya çalıştığı, bunu gören SAHTEKAR ŞEYHİNDE gururla kibirle yoluna devam ettiğini görüyorsak; her kim şeyhim diye kendisinde bir şey vehmediyor, ermiş domates gibi kendi kendine kıvamlanıyorsa; SAHTEKARIN, DÜZENBAZIN, ÜÇKAĞItÇININ, YALANCININ, DİNİ İSTİSMAR EDENİN,MÜNAFIĞIN TA KENDİSİDİR... Irkçılığa karşı olduğumu belirttim olaki bu kendi ırkımı savunma adına dillendirdiğim anlaşılmasın. Birileri başım feda derken, ben Norşinde (!!!!!!!!) insanların evine bugün boş lav diye takdim edilen silahların, şafak vakti evlerine baskın yapılarak, nasıl çaktırılmadan, el bombası,boş lav BORUSU, pkk dökümanı, roket sevk fişeği konulduğunu, bunlara hiç iştirak etmediğimiz ve katılmadığımız için iki arkadaşla DAİMA ev aramalarında dışarıda kaldığımızı, Norşin Tatvan güzergahında sağda bulunan şimdi ismini hatırlamayacağım köylere baskın yapıldığını, adı önceden verilmiş kişilerin evlerine baskın yapılarak, arama esnasında evlerine bu BOŞ LAV silahlarını yerleştirerek terörist diyerek tutuklandığını, elleri kelepçelenerek ve gözleri bağlanarak ite kaka bu insanların arabalara bindirilmesi emrine itaat etmediğimden dolayı üst rütbelilerCe tehdit edildiğimi, herşeye rağmen gözlerini bağlamadığım bu yaşlı insanlara arabaya binerken yardım ettiğimi, kelepçeli elleriyle tabakasından tütün sarmaya çalışırken kendisine sigara ikram ettiğimizi sohbet ederek karakola vardığımızı, sonra bu insanın isim benzerliğinden tutuklanmış olduğunu, günlerce aç bırakıldığı nezarethaneden çıktığında gücümüz yettiğince kantinden birşeyler alarak bu adamcağıza ikram ettiğimizi, yine bir operasyon dönüşü Mutki kırsalından bir köye iniş yaparken köyün az üst kısmında çeper kesen bir gencin sorgusu esnasında İstanbulda olduğunu söylediği babasının terörist olduğu zannıyla ellerinin, ayaklarının, gözlerinin bağlandığını, meyiilli bir araziye yan yatırılarak kulaklarının hemen dibinde silah patlatıldığını, ite kaka, çamurların içine düşüp DEBELENEREK çamurdan kalkamayan zavallı genci kaldırmaları için götürmekle görevli kişileri uyarmama karşılık, rütbeli birinin komutan sen misin benmiyim tehditlerini savurmasını, karşılıklı birbirimizin üzerine yürümemizi, aramıza giren ve şu yazacaklarıma karşı olan arkadaşla beraber daima karşı durduk, arama bahanesiyle evlere silahlar konulmasına, evlerin camlarının, elektrik butonlarının kırılmasına, çeyiz sandıklarının tarumar edilmesine, insanların üzerlerini giymelerine fırsat verilmeyecek şafak baskınlarına, evde bulunan genç kızların taciz edilmesine, bu tacizi titreyen zavallı kızları görüpte bunu yapana şiddetle karşı durduğumuz arkadaşımla mücadelemize, ev ve orman yakma eylemlerine asla iştirak etmediğimize göre, bunları yapmadığımızdan dolayı askeri mahkeme tehdiditlerine, vuruşma derecesindeki karşışmalara, karakolarda manyotalı telefonla insanlara yapılan işgencelerde gelen çığlık seslerine, her ne sebeple olursa olsun karşı durduk, iştirak etmedik bedel ödemeyede hazırdık... Ben kürt halkının hakkını gördüğün gibi senden daha iyi savunuyorum, bunuda kürtlük türklük ,mürtlük adınada yapmıyorum.Aslolan önce müslüman olmaktır hiç degilse vicdan ve adalet sahibi insan olmaktır. Kardeş biz başımızı sloganla değil yaptıklarımızla, yapacaklarımızla, çekinmeden bak bu yazdıklarımızla koyarız. Said Nursinin senin baban olması küfrünün mazur görülebileceği anlamına gelmez, nasıl ki benim süleymancı eniştemin faizi helal görmesine ve babamıda etkileyerek onuda faize bulaştırmasına küfür diyebiliyorsam, başkasının babasının küfrünü hayli hayli yüzüne derim. Benim babamında, enişteminde faizden yediği ateştir. Benim akrabam olmaları hiç kimsenin hiç kimseye fayde vermeyeceği günde beni ALLAH subhanehunun azabından kurtaramadığı gibi, onlarıda kurtaramaz... Kardeş ben nerde olup olmayacağımı senden öğrenecekte değilim, işine bak sen, ben daha ikinci veya üçüncü yazımda kimsenin mekan kabadayılığına postumu deldirmem demişim demi. Alsın herkes mekanını tepe tepe kullansın, ister at oynatsın, ister cirit atsın bana ne gam. İşine bak kardeşim sen, kendini sanal alemde onu kovarım bunu yaftalarım, şuna sövgü iftirası atarım mekan kabadayılığını ve sana cevap vermem saygısızlık gibi acayip manevraları kendine sakla. Burnumun kılı seni boşuna germesin, sen kendi kılına tüyüne bak... Selam... Ben sahte sloganlar arkasına, sahtekar şeyhler arkasına GİZLENMEEEEEMMM... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri mdm1 Kardeşim bakın fikirlerinizin çoğunu tasvip eden biri olarak birçok konuda aynı fikirde olsak dahi uslup yönünden kardeşime eleştirim olacak... Allah'ın açık beyanı ile Müslümana karşı merhametli Kafire/Zalime vb İzzetli duruş esastır lakin o duruş Yine Kuranda şu beyan ile ifade edilir... (Ama) onların hepsi aynı değil: Geçmiş vahyin izleyicileri arasında, gece boyunca Allah'ın ayetlerini okuyan ve (O'nun huzurunda) secdeye kapanan dosdoğru insanlar da vardır. (A'li İmran -13) Şimdi değerli kardeşim bu ayete göre biz nasıl hüküm vereceğiz.. Ve (ey Peygamber,) senin izleyicilerine yumuşak davranman, Allah'ın rahmetinin bir eseriydi. Zira, eğer onlara karşı kırıcı ve sert olsaydın, doğrusu senden koparlardı. Artık onları bağışla ve affedilmeleri için dua et. Ve toplumu ilgilendiren her konuda onlarla müşavere et; sonra bir hareket tarzına karar verince de Allah'a güven: Zira Allah, O'na güven duyanları sever. (A'li İmran-159) Allah azze ve celle Rahmet peygamberi üzerinden tüm İnsanlığa tebliğ hususunda nasıl davranılması gerektiğini açıklamıştır...Allah eğer katı kırıcı ve onarılmaz sözler ile yaklaşmamızı uygun görse idi elbette bunu öncelikle Allah resulünden isterdi! Muhsin hocam komşum abim gerektiğinde Babam diyebileceğim biri bu sözleriniz çok ağır kendisini benim kadar tanıyan yoktur 18 yıllık dostuma bu ithamları kabul edemem eğer ilmi münazara ise buyrun benimle istediğiniz hususta istediğiniz ilim dalında konuşalım Hakemimiz Kuran olsun Kurani uslup ile konuşalım... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Norşin kardeşim Bu ne şiddet ve celal Bu tarz bir üslupla söylenen doğrular bile yanlış sonuçlar doğurur. (İnsanları) Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle dâvet et ve (lüzûmu hâlinde) onlarla en güzel bir üslûpla mücâdele et…(Nahl-125) Yaptığın eleştirileri Abdülmelik kardeşimiz haketmiyor. |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri yukarıda kırmızı renkli cümleleriniz sövgü değilse siz sövgüyü başka türlü biliyorsunuz!!!!!! çaktırmadan makalenizin yarısını kendi reklamınızla pohpohlayıp durmuşsunuz. harici kafayla,önünüze gelenleri küfür ile itham etmeyı marifet bilen egolarınızla,bir filozofun dedği gibi "düşünüyorum demekki varım",siz ise " küfür ediyorum demekki varım,alimim" <<<< kendi varlığınızı kanıtlamaya sivrilmeye çalışıyorsunuz.küfür ediyorsunuz,küfür etme diyenleri "iftiracı" ilan etmekten çekinmiyorsunuz.çok zeki olduğunuz kuşkusuz ama "ferasetsiz zeka ve pişkin" olduğunuz da öyle.asker iken vicdanınızın sesini dinlemeniz güzel.bu vicdan sizin hala "umutsuz vaka" olmadığını gösteriyor. yukarıda yazmıştım,amacınız özüm yemek olmadığından,hedefiniz bağcı olduğundan görmezden geldiniz,aynı ithamlarınıza devam ettiniz. bakın ; "sizin şeyhlere yüklediğiniz anlam ile benim düşündüğüm çok zıt.eğer uçan kaçan toplayan hoplayan cariyeli göbekli sermayeli hokabazları zıplayanları kastediyorsanız,mesajlarımın geçmişine bakın ki,bu konuda bunlara karşı savaşımı hep verdim vermeye devam edeceğim". sizin bana verdiğiniz cevaba bakın Allah aşkına; şey-hlik, velilik evliyalık adı altında, hristiyanlıktaki aziz ve papalar gibi kutsal seçkin ruhban sınıfı icat etmeleri, eli belinde göbeği kendinden önde giden doğudaki bir sözde SAHTEKAR BİR ŞEYHİN, açık arazide yürürken çekilmiş videosunda, hemde yaşlıca bir müridin, SAHTEKAR ŞEYHİN önündeki çakılları ve taşları o geçmeden nasıl kul derecesinde toplamaya çalıştığı, bunu gören SAHTEKAR ŞEYHİNDE gururla kibirle yoluna devam ettiğini görüyorsak; her kim şeyhim diye kendisinde bir şey vehmediyor, ermiş domates gibi kendi kendine kıvamlanıyorsa; SAHTEKARIN, DÜZENBAZIN, ÜÇKAĞItÇININ, YALANCININ, DİNİ İSTİSMAR EDENİN,MÜNAFIĞIN TA KENDİSİDİR... bakın ; sövmedim diyorsunuz...birilerine sahtekar demek taltif değil sanırım.eleştirmek ile sövmek çok farklıdır.bunu size anlatacak değilim.siz deseniz ki,bu kurumda sahtekar var,şarlatan var sadakna derim.ama bu kurum kulliyen sahtekar derseniz ki dediniz,bu kurumun içinde abdulkadiri geylani,bediüzaman,arabi,rabbani gibi islam alimlerinide katmış olursunuz.bunlar günahsız sorunsuz melek masumiyetinde olduğunu hiç kimse iddia edemez.etsede gülünç olur.tabii ki hataları da vardır ve olacaktır da.onlar ismet sıfatlı değilki..Resulullahın göz nuru,sevdiği,sevgilisi,eşi annemiz olan hz aişe ashabı kiramın en büyüklerinden ve ashaba saygı gerekiyorsa ilk sıralarda olan bu annemizin tarihteki hataları yok mu ? sahtekarmı diyeceğiz haşa! kaldı ki büyüklerim dediğimiz kişiler ashabı kiram bile değil.çağına damgasını vuran,hatasıyla sevabıyla islam için mucadele eden alimlerdir.kimsenin kalbini yarmadık bakamıyoruz,Allahın poliside değiliz.alimlere saygıyı şiar edinmeliyiz.doğrularını alır yalnış bildiklerimizi iade ederiz.yalnış gördüğümüz bir noktasıyle alimi eserleriyle pencereden hakaretlerle atmayız. cevabınıza bakın ; Peki kardeşim çok sevdiğiniz Arabi zındığı eserinde diyorki,........................Allah sisi ıslah etsin!!!! --------------------------------------------------------------- saideyne bi şey demedim hakaret etmedim diyorsunuz ve ataların dini ile suçlamış saçmalamış kul hakkına girmiş olduğunuzun farkında bile değilsiniz. kafir olduğunu ilan etmişsimiz....Allaha havale ediyorum sizi!! ------------------------------- şeyh büyük yaşlı lider demek demişsiniz.ve şeyh kelimesini nasıl yazıyorsunuz bakalım ; "şey-hlik" klavye kazası sandıydım,ama kaza filan değil.her cümlenizde aynı kelime var.bu ne terbiyesizce bir kelime.çokmu zekisiniz muhatabınızı mı aptal yerine koyuyorsunuz!! büyüklerimizi şey'inizle eşdeğer görüyrosunuz.bunun adına cihad diyorsunuz.batsın sizin cihadınız.edep öğrenin önce!!! beni başka sitelere ısrarla davet ediyorsunuz.reklamlarınızı ileri sürüyrosunuz.zaman bulsam burda yazarım.hem bizlere saygısı olmayana zerre saygımız olmaz.muhatapda almam.lütfen gururunuzla (!)burayı terkedin,link filan vermeyın.!!!! |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Sayın mdm1 Şuna emin olun bu forumda asla asla hiçkimse hiçkimseye yalakalık yapmamış yapmazda. Muhsin hocayla birçok konuda fikirlerimiz çatışmış olmasına rağmen ben uzun zamandır hertürlü doğru bildiğim hangi fikrim varsa bu forumda yayınladım. Gerek oy kullanmakla ilgili olsun gerek tasavvuf ve mutasavvuflarla ilgili olsun bir ölçü ve adap içerisinde her türlü reddiyemi yazdım. Muhsin hocayla geçmiş zamanlarda çok hararetli tartışmalarımız olduğu halde muhsin hoca beni önce editör sonra başeditör yaptı, bunu şunun için anlatıyorum. Yani eğer siz muhsin hocayı şahsen tanımış olsa idiniz o yazdığınız satırlardan dolayı çok üzülürdünüz. Kanımca siz muhsin hocadan helallık almalısınız. Bak güzel abim her insanın muhakkak etkilendiği başına taç yaptığı önder lider kabul ettiği kişiler vardır ama doğru ama yanlış. Ben bu forumda Said-i Nursiyi bile uzun uzun eleştirdim kendimce yanlış gördöğüm fikirlerini yerden yere vurdum... Fakat kimse tarafından yasaklama cezası almadım.. Bak güzel abim hakkı doğru bir şekilde ortaya koymak farklı birşeydir birilerinin sevdasına hakaret vari sözler kullanmak farklı birşeydir bunu sizde daha iyi bilmektesiniz... Bu forumda hakaret olmadığı müddetçe hertürlü fikirlere müsamaha gösterdiğimizi herkes bilir. Bizim akidemize ters olan fikirlerede muhakkak reddiye yazar doğru bildiğimiz akidemizi tebliğ ederiz. Bak güzel abim şimdi argo bir kelime kullanacağım hakkınızı helal edin muhsin hocam yitiksevda hocam irfan hocam hepsi çok iyi insanlardır. Yemişim forumu yemişim sanal alemi bu şahısları bu sitede tanıdım ve tanıdığımada şükürler olsun diyorum iyikide tanımışım.. Gerçek dostluklar arkadaşlıklar insanın zor zamanında yanında olanlarda bulursunuz. Ben zor zamanımda bu insanları hep yanı başımda buldum bundan emin olabilirsin. Alllah’a emenat olunuz.............. |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Sayın mdm1 fikirleriniz deki hemem hemen hepsine katılıyorum okuduğum kadarıyla,yalnız uslup olarak bayağı ağır kaçtınız .Tamam apaçık hak ve batılı ortaya koya bilirsiniz,ama unutmayalım ki karşımızdaki insanların bir anda bunu kabul etmesi veya bizim gibi düşünmesini beklemekte yanlış olur.Biz burda her kişinin fikrini münazara edebilir,ama şahsını asla.. Siz ve muhsin hoca arasındaki,diyalogtada ,muhsin hoca sizi,ilk başta uyardı,daha sonra ricada bulundu,ama siz halen devam eddiniz.. yazının girişindede sizinle fikirsel olarak,yazdığınız yazılarını takip ettiğim kadarıyla aynı düşünüyorum,muhsin hocaylada bazı konularda özelllikle SAİDE KURDİ de zerre kadar aynı düşünmeme rağmen sana şunu diyeyim ki muhsin hoca nın saide kurdiye karşı sevgisi ASABİYET[IRKÇILIKTAN] değildir. ama gönül isterki sizde bu yaklaşımınızdan,geri adım atar ve muhsin hocaylada orta bi yol bulursunuz.çünkü birbirine kardeşim diyenlerin illaki ortak bi yolları vardır.. |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Allah cümlenizden razı olsun.hepinizi(mdm kardeşimiz dahil)hatasıyla sevabıyla Allah için seviyorum.şu ayeti şiar edinenlerden olalım inşaallah; "Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir......." mdm kardeşimizin çoğu düşüncelerine tabii ki katılıyorum.ama sunuş tarzı çok itici,haklı iken haksız duruma düşmekte,konu yerine kişiler hedef alınmakta...said nursinin eserlerini bi kaç kez bitirdim,ve sık sık da okuyorum.üstadın eserlerinde 14 yerde,aklımı asla ikna edemiyeceğim çelişkileri görmüyor değilim.böyle büyük bir alimi(kabul etsekde etmesekde),zamanında eleştirilerimi hep verdim.eleştiri yaparkende haddimi bildim.aklımın almadığı,kalbimin ikna olmadığı bir konuda körü körüne taklid edenlerden de değilim.ama eleştiriyi konuyla ilgili yaparız,konu sahibine saldırarak değil. mdm kardeşimden ; 1-böyle yazma 2-böyle düşünme 3-istediğim gibi düşün 4-eleştirme demedik demem de,buna hakkımda haddimde yok. tek istediğim ve geçmişte müslümanlardan,alimoğlu,ferdi,zeynebislamoğlu,zama n,putkıran,ali saldıran,kadir bal,mevlüt hönül vs.. kardeşlerimden de ısrarla istediğim şuydu ;"Allah ve Resulu dışında eleştirilmeyecek yoktur.alimleri istediğiniz kadar eleştirin ama aşağılama,hakaret,tekfir etmeyın".malesef çoğu kardeşimiz dinlemedi bildiğini okudu.çaresiz kaldık siteden uzaklaştırmak zorunda kaldık.hala hepsinide Allah için seviyorum.hayri abi(kamer34) sizden çok daha acımasız eleştiriyor.ama edebinden taviz verdiğini,tekfir ettiğini,hakaret ettiğini görmedim.taban tabana zıt düşündüğümüz konular varken,site baş editörlüğünü vermekten çekinmedim.şu anki başeditör ise bir türk...editörlerimizin hepsi türk.mezhepliyim mezhepçi-taasupçüdeğilim,kürdüm kürtçü-faşist-ırkçı değilim,doğru bildiğim düşüncelerimi sonuna kadar savunurum,ama düşüncelerimin holiganı değilim.zıt gördüğüm düşünceler ne kadar acımasız olursa olsun,savaşım düşünce ile olur,sahibi ile değil.burda amacımız üzüm yemek bağcıyı dövmek değil. sayın mdm aşağıdaki linkleri veriyorum.beni suçladığınız itham ettiğiniz tüm sorulara cevap verilmiştir. not :hakkım size helaldir.kafir dediğiniz said nursi helal edermi bilemem. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] saygılar... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri mdm 1 öncelikle bu yazdıkların çok çirkin hocamız hiç bir şekılde senın yazdıklarını hak etmiyor.sen burda kendi nefsini tatmin ediyorsun dışarda yapamdıgın agresifliği burda yapmaya çalışmıssın sana çok bir şey yazmıcam başda hocamız olmak üzre diğer arkadşlar sana gereken cevabı yazmış. şunu kafana iyice koymanı isterim biz burda hepimiz hamdolsun müslümanız ırk ayrımı yoktur ve bunu herf rsatta dile getiririz. hocamız sana hakkını helal ediceni sölemiş. Eder inş pekiii hiç düşündünmü ya diğerleri mahşerde herkes birbirinden hak talep ederken iki ayağın bir kaba girdiği o anda acaba sana haklarını helal edermii. Neden çirkinleşipde öfkeleri üzerine topluyorsun.İlim sahibi insan karşıdakine seviyesiz laflar üertmez.SELAMETLE |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Alıntı:
Bu ne kadar pervasızca bir anlatım tarzı. Hic tanımadıgınız bir insan hakkında alelade agza alınması güc, fikre sıgması imkansız, ahlakın kabul etmesi mümkün olmayan zanlarda bulunmak cürretini nereden kimden nasıl alıyorsunuz. Kim korkuyormus sizden Abdulmelik Hoca mı? güldürmeyin insanı Allah aşkına. Madem o kadar mülayım, hos görülü, küfür, hakaret ve aşağılık sözlere sabretme yetin vardı da neden burada gösteremedin acaba? ilginc demi. sitenin ismini yazarak oradaki harkulade insan portreni bize ispat etme cahilliiğinde bulunacagına, burada ahlaklı bir insan görünümü verseydin daha akıllıca olmaz mıydı. Bilmem kac tipoloji, tarikat savunucusun tedrisatından gectigini bahsedecegine, önce muallim kisveni gösterseydin bak o zaman sana akıllı diyebilirdik. Benim bildigim gurur seytanı helak etti. Gurur islam ahlakının özelliği degildir bay alim ! Herkesin haddini bildirecek birileri vardır. Var git yoluna ne yapıyorsan yap, lakinnnnn namus seref ahlak kavramlarına özen gösteren insanlara bulasma. haaaa onlar haklarını helal ederler ama ben senin helakından korkarım. |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri [QUOTE=norşin;154234]Sayın Abdulmelik; Siz istiyorsunuz ki kendi sitemde rahat rahat millete sulta kurararak yazayım, canım istediğindede onlara bu hakkı vermeyeyeyim, üstelik tartışamayacak ilmi mücadeleyi verememenin korkusuyla, karşı tarafın söz hakkı olarak verdiği linkide silivereyimde haksızlığım örtbas olsun diyorsun. Bak kardeşim işin bu boyutlara varacağını bilmeseydim daha foruma ilk girerken mdm1 diye basit alalade bir rumuz bile kullanmazdım. Siz istediğiniz herkese tassupgirliğinizden sövgüydü mövgüydü yaftasını yapıştıracaksınız, atalar dini savunuculuğu, ırk savunuculuğu yapacaksınız, sonrada çıkıp meydana ben İslami ve İslam ahlakını savunuyorum diyeceksiniz. Vay kardeşim vaaayyyy. (Ey iman edenler, suizan etmekten kendinizi koruyun! Zannetmenin bazısı günahtır.) [Hucurat 12] Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Suizan etmeyin. Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez.) [Buhari, Müslim] Peki hadi ataları yanlış yolda idiyselerde mi, peygamber a.s a biri geliyor müşrik anne babası için benim annem babam şimdi nerdeler diyor, peygamber a.s. ateşteler diyor, senin kiler nerde diyor peygamber a.s. tereddütlü bir cevap veriyor tam soran giderken benim annem babamda seninkide ateşteler diyor. Biz insanları küfürle ithamı üzerlerindeki en açık emarelerden, yazdıkları eserlerden TAKIR TAKIR, reddedemeyecek delillerle yazarız. Üzerinde küfür olmayan insana küfür nispet etmekten de ALLAH subhanehuya sığınırız. Kişinin eserindeki pencereden içeriye bakılırsa,evde neolup bittiği açıkça görülür. Kardeş, kardeş; bana cevap verememeyi saygısızlık veya nezaketsizlik arkasına gizleme. Varsa ilmin bilgin TAKIR TAKIR kaynaklı alıntılı yazarsın, böyle kaçamak yollara başvurmazsın. Araf-146 - Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, âyetlerimizi anlamaktan uzak tutacağım. Onlar ki, bütün âyetlerimizi görseler de onlara iman etmezler. Doğru yolu görseler de o yolu tutup gitmezler. Eğer sapıklık yolunu görürlerse tutar onu izlerler. Çünkü onlar âyetlerimizi inkâr etmeyi âdet edinmişler ve onlardan hep gafil olagelmişlerdir. Mümin-56 - Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenlerin göğüslerinde ancak yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah’a sığın. Çünkü her şeyi işiten ve gören O’dur. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Allah bana, "alçakgönüllü olmanız, birbirinize karşı büyüklenmemeniz, böylece kimsenin kimseye tecavüz etmemesi," hususlarını bildirdi" iIyad radıyallahu anh - Ebû Dâvud Ayrıca gururunla onurunla diyerek yazdığın mesaja gelince, bir kardeşin özel mesajına verdiğim karşılığı, özellikle sizinde okuyabileceğinizi bildiğim için ÜSTÜNE BASA BASA VURGULAYA VURGULAYA VERDİM Kİ, size bana böyle saldırabilme imkanını vermiş oldum. Aklınızca site yönetmek ve sahibi olmakla, bazı kullanabildiğiniz imkanları bana keramet veya psikolojik tahminmiş gibi yutturmayın rica ederim...YUTMAAAAAM !!! Peki kardeşim çok sevdiğiniz Arabi zındığı eserinde diyorki, cinsel ilişkiye dair fetvasını henüz bir yaşına bile girmemiş emzikli kızından almış. Sizlerin alim diye başınıza taç ve put gibi dokunulmaz yaptığınız zatların, psikolojisi ap-açık ortada. Adam müşriklerin puta tapmasını doğru bulmuş sadece surete hamlettiklerinden küçük hataya düştüklerini dillendirmiş.ALLAH subhanehu Firavunu kafir tipolojisine emsal teşkil etmiş ve ona iki kat azap edeceğini vaad etmiş,Arabi zındığı firavunu tertemiz imanla ölmekle, ben sizin Rabbınızım demekle sadece kendisinde ilahlık etme yönünden hatalı görmüş, oysa herşey ilahmış.Haşa ALLAH subhanehu yalancıda sizin şu alim dediğiniz şeyh dediğiniz adamların sözleri doğru. Pes ki ne pess... Furkan-43 - "Gördün mü hevâsını ilah edineni? Onun üzerine sen mi vekil olacaksın?" Araf-127 - Firavun kavminin ileri gelenleri dediler ki: "Seni ve ilâhlarını terketsinler de yeryüzünde fesat çıkarsınlar diye mi Musa'yı ve kavmini serbest bırakacaksın?" Firavun da dedi ki: "Onların oğullarını öldüreceğiz, kızlarını sağ bırakacağız ve onlar üzerinde kahredici bir üstünlüğe sahibiz." GERÇEK İLİM BÖYLE YAZILIR DELİLLERLE YAZILIR KARDEŞİM. Sövmediklerine sövdü denilerek kaypak bir iftirayla değil. İstismar ve sahtekarlık için çarpıtılan kavramı hala bile bile sahtekarlara hizmete imkan verecek derecede körükörüne, içine ırkçılıkta katarak savunmakla hiç değil... Bu arada Tevhidnesli.de sitesinde müdavim rumuzuyla birkaç yıldır yazmaktayım. Bana ona buna sövdü diye farazi iftira atmaktasınız ama, orada tarikatçıların ve tasavvufçuların nasıl şahsıma en galiz küfürler yazdığını, ve keşke benimde bunlara hiç cevap vermeyişimi okumuş olsaydınız... Sitedeki bazı arkadaşların her dediğini onaylamasam katılmasam da, bana yıllardır orada özgürce yazı yazma hakkı verdikleri için, bende paylaşımlarımı hep orada yayınladım. Gidin ziyaretçi defterini şöyle geriye doğru bir karıştırında, kaç insan tipolojisi, kaç grup cemaat tarikat savunucusu, tedrisatımdan geçmiş araştırın bakalım. Gidin hrıstiyan,sitelerine agnostik sitelerine, ateist sitelerine teolojik, felsefi, bilimsel, akademik reddiyelerimi okuyun, ondan sonra bana hala İslamda olmayan bir kavramı varmışçasına, hemde anlamı yaşlı aciz,acuze demek olan kavramın saptırılarak, olağanüstü anlamlar, dokunulamaz bir ünvanmış, eleştirilemez bir ön takıymış gibi savunabilin. Araf-146 - Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, âyetlerimizi anlamaktan uzak tutacağım. Onlar ki, bütün âyetlerimizi görseler de onlara iman etmezler. Doğru yolu görseler de o yolu tutup gitmezler. Eğer sapıklık yolunu görürlerse tutar onu izlerler. Çünkü onlar âyetlerimizi inkâr etmeyi âdet edinmişler ve onlardan hep gafil olagelmişlerdir. Gururluyum çünkü, insanların kendi cehaletlerini gizleme adına, başkalarına hemde özel isim olarak zikretmediklerime sövdüğü ilan etmeleri, iftiranın, münazara adabından yoksunluğun, kişisel hırs ve ırk grup taassubunun körükörüne savunulmasından başka birşey değildir. Bu tür batıl savunularsa benim ayağımın altındadır. Başımı bu batıl davalar için EYMEEEEMMM. !!!! Ayrıca Kur"anın İslamın sahtekar diye vasfettiği, örneğin insanların daha bu dünyada birilerini haklarında hiçbir delil olmadan MUTLAK şefaatçi edinmelerini, insanların tıpkı müşriklerin putlarına ALLAH a ulaştırıcı aracı sahte görevlerini yüklemeleri gibi, şey-hlik, velilik evliyalık adı altında, hristiyanlıktaki aziz ve papalar gibi kutsal seçkin ruhban sınıfı icat etmeleri, eli belinde göbeği kendinden önde giden doğudaki bir sözde SAHTEKAR BİR ŞEYHİN, açık arazide yürürken çekilmiş videosunda, hemde yaşlıca bir müridin, SAHTEKAR ŞEYHİN önündeki çakılları ve taşları o geçmeden nasıl kul derecesinde toplamaya çalıştığı, bunu gören SAHTEKAR ŞEYHİNDE gururla kibirle yoluna devam ettiğini görüyorsak; her kim şeyhim diye kendisinde bir şey vehmediyor, ermiş domates gibi kendi kendine kıvamlanıyorsa; SAHTEKARIN, DÜZENBAZIN, ÜÇKAĞItÇININ, YALANCININ, DİNİ İSTİSMAR EDENİN,MÜNAFIĞIN TA KENDİSİDİR... Nisa-94 - Ey İman edenler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman, mümini kâfirden ayırmak için iyice araştırın. Size selam veren kimseye, dünya hayatının menfaatini gözeterek, "Sen mümin değilsin" demeyin. Allah katında çok ganimetler var. İslâm'a ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz. Sonra Allah size lutufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. İbni Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bir adam din kardeşine, ey kâfir derse, bu söz ikisinden birine döner. Eğer böyle denilen kişi söylenildiği gibi ise söz doğrudur; yerini bulmuş olur. Aksi takdirde bu söz söyleyene geri döner." Buhârî, Edeb 73; Müslim, Îmân 111. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 16 Irkçılığa karşı olduğumu belirttim olaki bu kendi ırkımı savunma adına dillendirdiğim anlaşılmasın. Birileri başım feda derken, ben Norşinde (!!!!!!!!) insanların evine bugün boş lav diye takdim edilen silahların, şafak vakti evlerine baskın yapılarak, nasıl çaktırılmadan, el bombası,boş lav BORUSU, pkk dökümanı, roket sevk fişeği konulduğunu, bunlara hiç iştirak etmediğimiz ve katılmadığımız için iki arkadaşla DAİMA ev aramalarında dışarıda kaldığımızı, Norşin Tatvan güzergahında sağda bulunan şimdi ismini hatırlamayacağım köylere baskın yapıldığını, adı önceden verilmiş kişilerin evlerine baskın yapılarak, arama esnasında evlerine bu BOŞ LAV silahlarını yerleştirerek terörist diyerek tutuklandığını, elleri kelepçelenerek ve gözleri bağlanarak ite kaka bu insanların arabalara bindirilmesi emrine itaat etmediğimden dolayı üst rütbelilerCe tehdit edildiğimi, herşeye rağmen gözlerini bağlamadığım bu yaşlı insanlara arabaya binerken yardım ettiğimi, kelepçeli elleriyle tabakasından tütün sarmaya çalışırken kendisine sigara ikram ettiğimizi sohbet ederek karakola vardığımızı, sonra bu insanın isim benzerliğinden tutuklanmış olduğunu, günlerce aç bırakıldığı nezarethaneden çıktığında gücümüz yettiğince kantinden birşeyler alarak bu adamcağıza ikram ettiğimizi, yine bir operasyon dönüşü Mutki kırsalından bir köye iniş yaparken köyün az üst kısmında çeper kesen bir gencin sorgusu esnasında İstanbulda olduğunu söylediği babasının terörist olduğu zannıyla ellerinin, ayaklarının, gözlerinin bağlandığını, meyiilli bir araziye yan yatırılarak kulaklarının hemen dibinde silah patlatıldığını, ite kaka, çamurların içine düşüp DEBELENEREK çamurdan kalkamayan zavallı genci kaldırmaları için götürmekle görevli kişileri uyarmama karşılık, rütbeli birinin komutan sen misin benmiyim tehditlerini savurmasını, karşılıklı birbirimizin üzerine yürümemizi, aramıza giren ve şu yazacaklarıma karşı olan arkadaşla beraber daima karşı durduk, arama bahanesiyle evlere silahlar konulmasına, evlerin camlarının, elektrik butonlarının kırılmasına, çeyiz sandıklarının tarumar edilmesine, insanların üzerlerini giymelerine fırsat verilmeyecek şafak baskınlarına, evde bulunan genç kızların taciz edilmesine, bu tacizi titreyen zavallı kızları görüpte bunu yapana şiddetle karşı durduğumuz arkadaşımla mücadelemize, ev ve orman yakma eylemlerine asla iştirak etmediğimize göre, bunları yapmadığımızdan dolayı askeri mahkeme tehdiditlerine, vuruşma derecesindeki karşışmalara, karakolarda manyotalı telefonla insanlara yapılan işgencelerde gelen çığlık seslerine, her ne sebeple olursa olsun karşı durduk, iştirak etmedik bedel ödemeyede hazırdık... Ben kürt halkının hakkını gördüğün gibi senden daha iyi savunuyorum, bunuda kürtlük türklük ,mürtlük adınada yapmıyorum.Aslolan önce müslüman olmaktır hiç degilse vicdan ve adalet sahibi insan olmaktır. Kardeş biz başımızı sloganla değil yaptıklarımızla, yapacaklarımızla, çekinmeden bak bu yazdıklarımızla koyarız. Said Nursinin senin baban olması küfrünün mazur görülebileceği anlamına gelmez, nasıl ki benim süleymancı eniştemin faizi helal görmesine ve babamıda etkileyerek onuda faize bulaştırmasına küfür diyebiliyorsam, başkasının babasının küfrünü hayli hayli yüzüne derim. Benim babamında, enişteminde faizden yediği ateştir. Benim akrabam olmaları hiç kimsenin hiç kimseye fayde vermeyeceği günde beni ALLAH subhanehunun azabından kurtaramadığı gibi, onlarıda kurtaramaz... Kardeş ben nerde olup olmayacağımı senden öğrenecekte değilim, işine bak sen, ben daha ikinci veya üçüncü yazımda kimsenin mekan kabadayılığına postumu deldirmem demişim demi. Alsın herkes mekanını tepe tepe kullansın, ister at oynatsın, ister cirit atsın bana ne gam. İşine bak kardeşim sen, kendini sanal alemde onu kovarım bunu yaftalarım, şuna sövgü iftirası atarım mekan kabadayılığını ve sana cevap vermem saygısızlık gibi acayip manevraları kendine sakla. Burnumun kılı seni boşuna germesin, sen kendi kılına tüyüne bak... Selam... Ben sahte sloganlar arkasına, sahtekar şeyhler arkasına GİZLENMEEEEEMMM... Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır.Bakara - 208 |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Esaddullah bey Nisa 94. Ayeti ve "Bir adam din kardeşine, ey kâfir derse, bu söz ikisinden birine döner. Eğer böyle denilen kişi söylenildiği gibi ise söz doğrudur; yerini bulmuş olur. Aksi takdirde bu söz söyleyene geri döner." Hadisini iyi analiz etmek lazımdır. Sizin düşüncenize göre hiç kimseye kafir dememek lazım. Yani ne firavuna nede ebu cehile kafir demek caiz değildir gibi bir düşünce ortaya çıkmış olur. Nisa/94. Ayet nuzul olduğu zaman namaz, oruç, selam gibi bazı ameller sadece müslümanlar has ameller idi. Lakin günümüzde namaz kılan, oruç tutan, hacca giden, hatta zekat veren, nice insanlar vardırki bir yandanda ölülerin ruhundan medet umarlar ve tağuti rejimlere rey verirler daha nice şirk ameller işlerler. Yani imanlarına küfür ve şirk ameller karıştırırlar. İslamın bazı nişaneleri artık nübüvet dönemindeki gibi kişilerin islamlığını teşkil etmemektedir. O yüzden islam şeriatının hakim olmadığı beldelerde insanların imanına şahitlik etmeden müslüman muamelesi yapmamız söz konusu değildir... Evet müslüman kardeşine kafir dememek lazım ama kafirlerede müslüman dememek lazım... Bu ince çizgiyi birbirinden ayırd etmek.. Şirk ve küffar üzere hayatını bina eden insanlara yada toplumlara Allah’ın hükmünü uygulamak lazım.. Selametle kalınız |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Muhterem Abiler,Ablalar,Hocalarım ; Mümkün mertebe edebimi bozmamaya çalışarak şu densize bi selam! göndereceyim... ; Bu iki ayaklıyı Muhatap almanız,hakkımı helal ediyorum gibi tutarsız cümleleriniz,binlerce talebesi olan bir müdderis alime sorumsuzca,alçakca kafir diyen bu mahluğa,hala kardeşim diyen Muhsin Abi'mi Kınıyorum! Abi bu mahluğu hala adam yerine koyman,nezaket sınırlarını korumaya çalışman,Saidi Kürdiye saygısızlıktır.Bu adama hakkını helal edersen,Ahiret gönünde yakana ilk yapışacak risalei Nur müllefidir.Bedizzamana hakaret eden bu adama yataklık ediyorsun Abi! ; bunlar bir zamanların hizbuşeytanı,ergenekonun planlı projesi,kiralık abdullah bin selam'lık adamlarıdır.Hala uyanmadın mı Abi! ; İstersen bu aşağılık be'lam yüzünden banlıyabilirsin ki,banlarsan hayatım boyunca şu siteye uğrayacak değilim. Roj Baş... |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri kürtoğlu abi sanki çok uğruyorda 3 senede bir geliyor bide tehtit ediyor :) banlanan abimiz muhsin hocayı tanımadığı için bu denli tepki veriyor muhtemelen ama yazık yani zandan kaçınınız diye o kadar ayet mevcutken. islamoğlu hoca afganiyi karalayanlar onun tuvalet bezi olamaz demişlerdi şuan metriste bulunun cüppeli ve avaneleri adamın başına neler getirdi. halbuki bir eserini dahi okumamşlardır eminim. ibni teymiyye, ibn arabi, afgani, abduh gibilerin eserlerini okumadan manalarını bilmeden bu denli yorumlar yapıldığı kanaatindeyim ki öyledir zaten. sağdan soldan copy alimliği doğru bir davranış değil. bi arkadaşın lafıdır hoşuma gitti. Allahu ekber molla google rehber. :) |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri başeditörün mesajmla oynaması hoşuma gitmesede,bu kez doğrusunu yapmıştır.o mesajı yazarken aklımı yitirmiştim sinirden.Muhsin Abi hariç,medineweb ailesinden özür dilerim.iklimya bacım senden yiğit çıktı Abi! Kendisine gelek sıpas. merve abla dilin çok uzanmış :) internete oturacak zamanım yok.olsa ilk burayı açıyorum. |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Alıntı:
mesajınınız bir kısmını ben sildim..sinir anında yazdığınız çok açıktı..ama sinirlendiğiniz zaman yazmadan bi abdest alın namaz kılın öyle cevap yazın olurmu :) |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Alıntı:
az büyü beni anlarsın ve o günü bekliyoruz mustafa hocam afrn* |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Saldırgan,Kişiyi hedef alan tebliğ metodları,tebliğciyi eksilerde,tebliği itici kılmaktadır.İslam büyüklerine ilişkin bu saygısız tavırların cezası,Allah verecektir inşallah. 2.28. Müminler, müminleri bırakıp da küfre sapanları evliya edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'la ilişiği kesilir. Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız Allah'adır. 4.139.Öyle kişiler ki onlar, müminleri bırakıp da küfre sapanları evliya ediniyorlar. Onların yanında onur ve yücelik mi arıyorlar? Onur ve yüceliğin tümü Allah'ındır. 4.144.Ey iman sahipleri! Müminleri bırakıp da küfre sapanları evliya edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a açık bir kanıt mı vermek istiyorsunuz? 9.71. Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin evliya’sidir. İyilik ve güzelliği belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar. Namazı/duayı yerine getirirler, zekâtı verirler. Allah'a ve resulüne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 10.62.Gözünüzü açın! Allah'ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar. |
Cevap: İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Saldırgan,Kişiyi hedef alan tebliğ metodları,tebliğciyi eksilerde,tebliği itici kılmaktadır.İslam büyüklerine ilişkin bu saygısız tavırların cezası,Allah verecektir inşallah. Alıntı Ya güzel abim ezbere ezbere konuşmayalım lütfen.. tamam bu arkadaş yanlış bir üslüple yanlış kişiyi hedef alarak hakkında bilgi sahibi olmadığı ve şahsen tanımadığı muhsin hocaya hak etmediği cümleler kullanmıştır. Şuna inanıyorumki eğer mdm1 arkadaşımız muhsin hocayı şahsen tanısaydın bu sözlerden dolayı çok üzlürdü. Fakat sizde ezbere ezbere konuşuyorsunuz.. Eğer siz o vermiş olduğunuz ayetlerin anlamlarını idrak etmiş olsaydınız inanın bu cümleleri kullanmazdınız. Şimdi ayete bakalım. 2.28. Müminler, müminleri bırakıp da küfre sapanları evliya edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'la ilişiği kesilir. Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız Allah'adır. 4.139.Öyle kişiler ki onlar, müminleri bırakıp da küfre sapanları evliya ediniyorlar. Onların yanında onur ve yücelik mi arıyorlar? Onur ve yüceliğin tümü Allah'ındır. Bu ayetlerden anlaşılıyorki her kafamıza esen kişileri evliya yada allah dostları ilan edemeyiz. Oysa siz konulara duygusal davranıyor ismi geçen zatların fikirleri kurana uygunmu?değilmi? bakamadan onları allahın dostları ilan ediyorsunuz. Firavun cennetlik musa haksızdır diyen bir zihniyet değil allahın dostu en hafif tabirle densizliğin ta kendisidir. Allah’ tan korkalım Allah’ın dostu düşmanlarını tanımlarken kendi kafamıza göre değil Allah’ın ayetlerine göre bakalım. Ne rasulullahın zamanında nede rasulullahtan sonraki halifeler döneminde hiç kimse gidip ölülerin ruhaniyetinden yardım medet aracı olmalarını istememelerine rağmen hatta yukurıda hadisi verdik rasulullah sav “vallahi bana bile ne olacağını bilmiyorum diye buyurduğu “halde sizin evliya dediğiniz dostlarınız daha şimdiden cenneti parsellemişler maşallah... Öncelikle allahın dostlarını allahın kitabına göre tanımlayınız ondan sonra onlsarı dost ve düşman edininiz. İslamdaki temel prensip budur. Analadınızmı güzel abim |
SAAT: 03:09 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.