Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tasavvuf-Tarikat (https://www.forum.medineweb.net/647-tasavvuf-tarikat)
-   -   Enel hak sözü (https://www.forum.medineweb.net/tasavvuf-tarikat/20777-enel-hak-sozu.html)

kemal1 20 Ocak 2012 05:08

Enel hak sözü
 
"Hallâc-ı Mansur'un "Enel-hak" demesi (Ben hakkım) demek değil, (ene alel hak) ben hak üzereyim, mânâsındadır.Hallâc-ı Mansûr hazretleri'nin idâmına sebeb olan "Enel-Hak" sözü, onun tasavvuf yolunda sâhib olduğu kendi hal ve derecesine uygun ve kendi aşk sarhoşluğu içinde söylediği doğru bir sözdür. Zâhiren kelime mânâsı; "Ben Hak'ım" demek olan bu sözün hakîki mânâsı: "Ben yokum. Hak vardır." demektir. Nitekim İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabının 2. cild 44. mektûbunda bu husûsu şöyle açıklamaktadır: "O büyüklerin "Her şey O'dur" demeleri, hiçbir şey yoktur. Yalnız O vardır demektir. Meselâ, Hallâc-ı Mansûr Enel-Hak (Ben Hak'ım) dedi. Böylece, ben Hak'ım, Hak teâlâ ile birleştim, demek istemedi. Böyle diyen kâfir olur ve öldürülmesi lâzım olur. Onun sözünün mânâsı "Ben yokum, Hak teâlâ vardır." demektir. İşte sofiyye (evliyâ) her şeyi Hak teâlânın isimlerinin ve sıfatlarının görünüşü, onların aynası bilir. Zâtın (kendisinin) bunlarla birleştiğini, zâtında değişiklik olduğunu söylemez. Meselâ, bir insanın gölgesi, kendinden hâsıl oluyor. Gölge, o kimse ile birleşmiş, onun aynıdır veya o kimse o gölge şekline girmiştir, gibi şeyler söylenemez. O kimse, kendi kendinedir. Gölge, onun bir görünüşüdür. Bu kimseyi aşırı seven, gölgeyi filân görmez. Ondan başka bir şey görmez. Gölge, o kimsenin aynıdır, diyebilir. Yâni gölge yoktur, yalnız o insan vardır, der. Bundan anlaşıldı ki, sofiyye (Hallâc-ı Mansûr hazretleri), eşyâya, Hak teâlâdan meydana gelmiştir. Hak teâlâ değildir, diyor. O halde, sofiyyenin; "Her şey O'dur." sözleri; "Her şey O'ndandır." demektir ki, âlimler de böyle söylemektedir. İki taraf arasında bir fark yoktur. Yalnız şu fark vardır ki, sofiyye (Hallâc-ı Mansûr hazretleri) , eşyâya, Hakk'ın görünüşü diyor. Âlimler bunu söylemekten çekiniyor. Eşyâ ile birleşmek, eşyânın içinde bulunmak anlaşılmasın diye, bu sözü söylemiyor."

@RASİHA@ 20 Ocak 2012 12:17

Cevap: Enel hak sözü
 
Birilerinin maksat ettiği kavramların neden avukatlığını yaparız bunu anlamak çok zor.

Tasavvuftaki enelhak kavramını fenafillah kavramı ile birlikte araştırın neyi kast ettiğini daha iyi anlarsınız sayın üyemiz.

kemal1 20 Ocak 2012 22:03

Cevap: Enel hak sözü
 
Birileri dediğiniz ALLAH ın Evliya dostları lütfen sözlerime dikkak edelim HAK tan başka bişe savundrumasın MEVLA

Yitiksevda 20 Ocak 2012 22:18

Cevap: Enel hak sözü
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Hallacı Mansur hususunda yazılan araştırmaya bakmanızı tavsiye edecem...Sevdiğim değer verdiğim Bir Alimin sözünün inceliğine bakmak lazım derim...

iklimya 20 Ocak 2012 22:45

Cevap: Enel hak sözü
 
Kimse kimsenin avukatlıgını yapmıyor, sadece inandıgını savunuyor. Üyelere karsı daha nazik olunması tavsiyesi ile...

Yitiksevda 20 Ocak 2012 23:14

Cevap: Enel hak sözü
 
Hallacı Mansur hususunda günümüze değin ulaşan çarpıtmaları onun yaşamı ile ele aldığımızda İmanının Şahidliğini ne denli ortaya koyduğu aşikardır Tasavvufi yönü kendisinin tekfir edilmesi anlamına gelmez bizler Adalet ile bakmak zorundayız Adaletin penceresi keskin kılıç misalidir Hallac Şehiddir Alimdir Şahidliğini canı ile yapmıştır Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun keşke Hallacın ortaya koyduğu iman'ı bizlerde zalimlere karşı ortaya koyabilse idik...

yetersiz 20 Ocak 2012 23:23

Cevap: Enel hak sözü
 
Alıntı:

Yitiksevda Üyemizden Alıntı (Mesaj 155698)
Hallacı Mansur hususunda günümüze değin ulaşan çarpıtmaları onun yaşamı ile ele aldığımızda İmanının Şahidliğini ne denli ortaya koyduğu aşikardır Tasavvufi yönü kendisinin tekfir edilmesi anlamına gelmez bizler Adalet ile bakmak zorundayız Adaletin penceresi keskin kılıç misalidir Hallac Şehiddir Alimdir Şahidliğini canı ile yapmıştır Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun keşke Hallacın ortaya koyduğu iman'ı bizlerde zalimlere karşı ortaya koyabilse idik...

alkış000alkış000

Rabbim ile başbaşa artık o güzel Allahım hiç adaletsizlik yapar mı
bi ze de susmak düşer
geçmiş alimler hakkında bu kadar rahat konuşmak bayağı cesaret ister
yarın birgün bizden hesap soracaklar
biz onca günahımızla zaten yüzümüz kara olacak
birde alimlerin arkasından konuştuklarımız
aman Allahım düşünemiyorum
Rabbim o mahşer gününde bizlere mağfiret eyle amn*

kamer34 21 Ocak 2012 02:15

Cevap: Enel hak sözü
 
Selamun aleykum

Bu bölüme yazı yazmayı düşünmüyordum,fakat sayın yitiksevda biladerimin yazısı birkaç satır yazma ihtiyacı hisettirdi bende...

Sayın abim artık düşüncelrinde sabit olsan,daha bir kaç gün evvel tasavvuftaki şirkleri küfürleri dile getiren ve tasvvufun bir çeşit pantezmin başka bir versiyonu olduğunu söyleyen sizdiniz. Güzel abim senin neye inandığını şaşırdık.

Şimdi konuya dönecek olursak,

Birincisi abbasi yöneticileri hallac’ı devletin güvenliği için idam etmediler. Bu yanlışı düzeltelim. Hallac o güne kadar dünya tarihinde söylenmemiş ve iddia edilmemiş bir sözü söylemiştir. İşte bu söz onun idam fermanını hazırlamıştır.

Gelmiş geçmiş tüm zamanlarda hiçbir mahluk ben Allah’ım (enel-hak) dememiştir. Buna Firavunlar ve Nemrutlarda dahildir.

Birde şu cümlenizide düzeltelim inşallah

Bu söz Hallac-ı Mansur’un şahadetine sebep olacak fetvalara sebep olmuştur. Düşünelim hangi insan Ben Hakkım derken kendini Allah’ın sıfatlarından biri ile isimlendirebilir?

Alıntı

Ya güzel abim bu nasıl bir soru böyle. Mekke putperestleri bile bez birer ilahız demediler tam aksine, Allah’a inanış noktasında tam bir imana sahip idiler. Onların içine düştükleri batak Allah ile başka ilahlara inanmaları idi.

Hiçbir millet hiçbir toplum hiçbir tağut ben ilahım dediğini ben bilmiyorum. Siz biliyorsanız söyleyin? Gerek mekke putperestleri gerek ehli kitap Allah’ın koymuş olduğu şeriate tabi olmadıklarından dolayı,ister bilerek ister bilmeyerek,ilahlık taslamışlardır.

Kuran da bu durum geniş şekilde izah edilir. Fakat Hallac gerek mekke putperestlerini gerek ehl-i kitabı çok geride bırakarak, dahada ileri giderek peygamberlerin bile varlığından haberdar olmadığı haşaaa enel-hak görüşünü ortaya koyarak idamı hak etmiştir.

Bugün İran da siz din adına kafanıza her esen düşünceyi,canınızın istediği her ameli işlyemezsiniz. Bu reel bir uygulamadır. Adil olan da budur.

Hallac abbasi hanedanı tarafından makul kabul edilmiş olsa idi bugün tüm tevhid ehli müslümanlar o yönetimi islam devleti olarak kabul etmezlerdi.

Geçenlerde la diyebilmek nckli kardeşim sizin tasavvufu övdüğünüzü size söylediğinde siz ya siz beni anlamıyorsunuz demiştiniz hatırladınızmı?

Ya sayin güzel abim sen hep şii kaynaklardan tarihi okuyor birçok yerdede hataya düşmek zorunda kalıyorsun.

Bak güzel abim kim şii ise o senin için baş tacı oluveriyor malesef.

Oysaki her sünni benim başımın tacı değildir. Biz müslümanız bizim olmazsa olmazlarımız vardır. Bu olmazsa olmazların sınırlarını kuran ve pratik sünnet çizmiştir.

Gelgelelim aşağıya almış olduğum alıntılarda ki düşüncelere

…..Ben ve Hallac aynı şey idik. Ne var ki o sır’rı açığa vurdu ben sakladım……
" Şibli"

…..Nokta, tüm çizgilerin esasıdır……
" Hallac-ı Mansur"

Aşkı anlatmak, açıklamak için ne söylersem söyleyeyim, kendim aşka gelince, aşkı hissedince söylediklerimden utanırım. Her ne kadar, dil ile açıklanması, anlatılması pek parlak ve aydınlatıcı da olsa, aşkın dile düşmemesi, söylenmemiş kalması ve gönülde duyulması daha parlaktır. Her bahsi yazmakta koşup duran kalem, aşk bahsine gelince dayanamadı. Ortasından yarıldı. Akıl, aşkın şerhinde, açıklamasında, merkep gibi çamura battı kaldı. Aşkın da aşıklığın da ne olduğunu yine aşk açıkladı.
(Mevlana, Celaleddin-i Rumi, Mesnevi, Konularına Göre Açıklamalı Mesnevi Tercümesi, çev. Şefik Can, Ötüken Yay. İstanbul 2003, c. I, s. 17, byt. 112 vd.)

Aşık, aşk diyarında ne söylerse söylesin, ağzından aşk kokusu yayılır.
Fıkıhtan bahsetse ağzından hep yokluğa ait sözler çıkar; her sözünde yokluğun nakşını işler. Küfrü anlatsa dinin hakikatini söyler. Şüpheye dair söz söylese, yakini anlatmış olur.Eğri söylese doğru görünür. O ne güzel eğridir ki doğruyu süsler. Doğruluk denizinden eğri bir köpük görünse, denizin temizliği onu da saflaştırır. O köpük yani onda vecd ile söylenilmiş söz, sevgilinin dudağındaki azarlayış gibidir. Sevgilinin azarlanması, onda bu cana can katan güzellik varken gönle dokunmaz. Eğri görünse de Hakk’ın sözü doğrudur. O eğri değil, dosdoğrudur. Ekmek şeklinde olan şekerin görünümü ekmeğe benzese de şüphesiz tadı ekmek değil şekerdir. Bir mümin altın bir put bulsa, onu hiç putpereste bırakır mı? Bilakis eritmek için tedbir alır, batıl şeklini değiştirir. Ta ki altında put şekli kalmasın. Zira onu kusurlu yapan suretidir.
(İbnü’l-Arabi, Muhyiddin, el-Fütuhatü’l-Mekkiyye, tahk)

Mevlana bu durumu kasedeki suyun nehre karışmasına benzeterek anlatmaya çalışır.

“Sonsuz olan hayat nehrini görünce, kasedeki suyu, yani şu fani ömrünü, nehre kat, su hiç nehirden kaçar mı? Kasedeki su, nehir suyuna karışınca, orada kendi varlığından kurtulur da, nehir suyu olur.Böyle olunca, o kasedeki suyun vasfı, sıfatı yok olur da, zatı kalır, artık bundan sonra o ne eksilir, ne kirlenir, ne de kokar. Ben de ondan kaçtığım için pişmanım. özrümü bildirmek için kendimi onun güzellik fidanına astım.”
(Mevlana, Mesnevi c. III, s. 297, byt. 3910-3915.)

Sonsuz olan hayat nehri, neresi mevlanın gördüğünü iddia ettiği makam neresi. Bunu açıklayında bilmeynlerde öğrensin bir zahmet.

Mevlani fani ömrünü yani ölümcül ömrünü,nehire kattığını söylüyor. E tabiki bir damla suyu mehire katarsak ne olur,o damla su nehirin suları içerisinde yok olur kendiside nehir olur. Doğru anlamışmıyım?

Mevlanın ve ibn-i arabainin hallacın,ömürlerini kattıkları o nehir,içerisinde yok olduklarını kabul ettikleri o mecazi manadaki nehirden asıl kast ettikleri makam neresidir.

Allah onlara çok acı azap edecektir.


Güzel abim siz o nehirin kast edildiği makamı tevilsiz bir şekilde,onların kast ettiği manada, ki kendi cümleleri içerisinde kast ettikleri mana zaten mevcuttur ondan sonra devam ederiz inşallah....



Rabbim ile başbaşa artık o güzel Allahım hiç adaletsizlik yapar mı
bi ze de susmak düşer
geçmiş alimler hakkında bu kadar rahat konuşmak bayağı cesaret ister
yarın birgün bizden hesap soracaklar
biz onca günahımızla zaten yüzümüz kara olacak
birde alimlerin arkasından konuştuklarımız
aman Allahım düşünemiyorum
Rabbim o mahşer gününde bizlere mağfiret eyle

Yetersiz adlı üyeden alıntı

Güzel abim bize düşmek zaten hep susmak oldu o yüzden başımızda tağutlar ve onların arkasındaki ehl-i kitap ağabeyleri vardır. Sayın abim geçmişte yaşamış toplumlara mal olmuş yaşadığı döneme damga vurmuş insanlar kıyamet kopuncaya kadar konuşulmaya devam edilecektir.

Bu ne dedikodu nede kıybettir. Bu kurani bir metoddur. Kuranda mümtahine/4. Ayette “mealen “İbrahim ve beraberindekilerde güzel bir örnek vardır,buyurarak geçmiş atamız İbrahimi örnek almamızı emir eder.

Başka ayetlerdede firavun gibi tağutlardan misaller vererek onlar gibi olmamamızı emir eder. Yani dedikodu yapmamak şartıyla geçmiş bu ismi büyük zatları konuşmak islama aykırı değildir. Ancak onları konuşurken adil olmak lazım bazı arkadaşlar gibi kuranı bir kenara bırakarak onların sapık fikirlerini islammış gibi göstermemek lazım,

İnanın bunun vebalını çok ağırdır taşıyamayız. Birde bazı arkadaşlarımız bu zatların zühd’lerini bizler yaşabiliyormuyuzki onları eleştirelim.

Bakın ya siz zühdün ne olduğunu bilmiyorsunuz yada hakikaten bu anlamsız cümleleri kasten kullanıyorsunuz.

Geçmiş zamanlarda yani nübüvetten önceki zamanlarda hatta nübüvet döneminde öyle keşişler ve rahipler varmışki,kendi nefislerini köreltme adına hayatları boyunca yıkanmyanlar,hayatları boyunca evlenmyenler,hayatları boyunca saç sakal tıraşı olmayanlar,hayatları boyunca dünyalık hiçbir işle meşkul olmayan nice zatlar vardır.

Hatta bunlar Allah’ı o derece zikir ediyorlardı ki Allah’ın ismini duyduklarında gözlerinden yaşlar akarmış. Size soruyorum siz kuran da bu zatları görmedinizmi?

Şimdi sizin mantığınıza göre biz bu zatları evliya Allah’ın dostları olarak nitelememiz gerekmektedir. Bu zatların kafir olduğunu söyleyebilmemiz için onlar gibi zühd sahibi olmamız gerekmektedir öylemi?

Rasullah (sav) savaşa çıktığında manastırlarına çekilmiş Allah'ı zikir eden keşişlere rahiplere dokunulmayacaktır diye emir buyrmuşlardır. Fakat onlar müslümandır dememiştir.

Müslüman olmak çoook farklı birşeydir.

Müslüman olmak bilgi ister

Müslüman olmak Allah’ın ayetlerine olduğu gibi iman ister.

Müslüman olmak Allah’a ortak koşmamayı ister

Müslüman olmak konuları Allah’ın kitabını göre değerlendirmeyi gerektirir.

Müslüman olmak hak din üzerinde sabit durmayı ister

Müslüman olmak müslümanları dost kafirleri düşman ednmeyi ister.

Kısacası müslüman olmak çoook farklı birşeydir.

Mustafa islamoğullarının,yada hayrettin karamanların,yada cübbelilerin kast ettikleri müslüman olmak evet böyle müslüman olmak “la” diye bilmeyi ister.

Allaha emanet olunuz

Yitiksevda 21 Ocak 2012 03:11

Cevap: Enel hak sözü
 
Kamer abim burda işlediğimiz konu tasavvuf veya Mezhepler değil Şia yada Sünni yada başka isimle adlandırılması benim için önemli değildir Kişinin ortaya koyduğu Şahidliği önemlidir ...Örneğin bugün halihazırda hurafe bir inanç olan Mehdiyet hususunda kişilerin imani bir mevzuu gibi savundukları hususlarda onlarla konuştuğumda Mehdi efendi geldiğinde bi zahmet bana uğrasın benim icazetimi almadan birşey yapmasın dediğimde imani bir konu gibi görenler bana sen mehdiye nasıl böyle dersin peygambere inanmıyormusun diyorlar şimdi onların bana dedikleri benim umrumdamı değil emin ol bu tarzda düşün abi Hallacın o gün o kelimeyi kullandığı ortamı din anlayışını ve benzeri algılar ile bak bide onu asmalarına sebepmidir sence o kelime ...Tasavvuf hususunda fikrim sabittir sende iyi bilirsin ama kişileri değerlendirirken tek pencerden bakmayalım diyorum hani bir söz var güzel olan kimden geldiğine bakılmadan alınır kuralına göre bakalım doğru yönleri bizi bağlar hataları kendilerine ama hayatlarının sonunda dahi Allah'ın kelamını dillerinden düşürmeyenlere adilane bakalım diyorum...

kamer34 21 Ocak 2012 05:10

Cevap: Enel hak sözü
 
Alıntı:

Yitiksevda Üyemizden Alıntı (Mesaj 155735)
Kamer abim burda işlediğimiz konu tasavvuf veya Mezhepler değil Şia yada Sünni yada başka isimle adlandırılması benim için önemli değildir Kişinin ortaya koyduğu Şahidliği önemlidir ...Örneğin bugün halihazırda hurafe bir inanç olan Mehdiyet hususunda kişilerin imani bir mevzuu gibi savundukları hususlarda onlarla konuştuğumda Mehdi efendi geldiğinde bi zahmet bana uğrasın benim icazetimi almadan birşey yapmasın dediğimde imani bir konu gibi görenler bana sen mehdiye nasıl böyle dersin peygambere inanmıyormusun diyorlar şimdi onların bana dedikleri benim umrumdamı değil emin ol bu tarzda düşün abi Hallacın o gün o kelimeyi kullandığı ortamı din anlayışını ve benzeri algılar ile bak bide onu asmalarına sebepmidir sence o kelime ...Tasavvuf hususunda fikrim sabittir sende iyi bilirsin ama kişileri değerlendirirken tek pencerden bakmayalım diyorum hani bir söz var güzel olan kimden geldiğine bakılmadan alınır kuralına göre bakalım doğru yönleri bizi bağlar hataları kendilerine ama hayatlarının sonunda dahi Allah'ın kelamını dillerinden düşürmeyenlere adilane bakalım diyorum...

Aleykum selam sayın abim
Ben bu foruma geldiğimden bu yana hep şunu söyledim. Bazı dinleri din yapan kendi içerisinde taşıdığı temel fikirleridir.

Biz neden yahudilik hıristiyanlık deriz çünkü yahudilik ve hıristiyanlık ancak kendi içerisindeki temel fikirleri barındırdığı zaman bu vasıfları kazanırlar.


Örneğin: Tevrata tabi olduğunu söyleyen biri hıristiyan olarak vasıflandırılır mı? Tabiki hayır. İşte tasavvuf dininin temel kavramlarından biride enel-hak zihniyetidir.


Ben tasavvufcu değilim fakat enel-hakçıyım demek çelişkidir.


Neyse sorumu yeniliyorum ve güzel abimden cevap bekliyorum..


Sonsuz olan hayat nehri neresi, mevlananın gördüğünü iddia ettiği makam neresi?

Bunu açıklayında bilmeyenlerde öğrensin bir zahmet.

Mevlani fani ömrünü yani ölümcül ömrünü,nehire kattığını söylüyor. E tabiki bir damla suyu mehire katarsak ne olur,o damla su nehirin suları içerisinde yok olur kendiside nehir olur. Doğru anlamışmıyım?

Mevlanın ve ibn-i arabainin hallacın,ömürlerini kattıkları o nehir,içerisinde yok olduklarını kabul ettikleri o mecazi manadaki nehirden asıl kast ettikleri makam neresidir.


SAAT: 02:38

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306