Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tasavvuf-Tarikat (https://www.forum.medineweb.net/647-tasavvuf-tarikat)
-   -   HİKMET,in sufi nitelikleri (https://www.forum.medineweb.net/tasavvuf-tarikat/3731-hikmetin-sufi-nitelikleri.html)

CaferTayar 08Haziran 2008 13:33

HİKMET,in sufi nitelikleri
 



Tasavvuf,
keşif ve ilhâm ilmi olup mâiyyet-i ilâhî sayesinde
(ilâhî bilelik gölgesi altında) sürekli yaşamaktır.
İftikâr (hâcetini HAKK (celle celâluhu)'ya arz) ıyla,
İftihar eden Muhammedî;
İki elini bomboş semaya açarken,
Kalbini de bomboş
Mevlâ (celle celâluhu)'ya açar ki
Bu hikmettir.
Hikmet zaten irade bilgisidir.
İlim bilgisi, ayet; irade bilgisi,
Hikmet; idrak bilgisi, kudret;
İştirak bilgisi, vahdettir...
Bu samimî ve derunî duygularla
ALLAHÜ ZÜ'l-CELÂL-ü-Tebarekte ve Tealâ'ya
Dua elini açan dünya ve âhiret dizini çöken çilekeş derviş,
Her muradına ermiş olarak kalkar iki âleme de...
Fakr kulluğun dört temelinden birisidir:
Ey insanlar, sizsiniz hep ALLAH'a muhtaç fakîrler.
ALLAH ise, zengin ve hamd ile övülecek O'dur ancak." (Fâtır 35/15)
Tebâreke:
Bereketi, ezelî-ebedî hayrı ve birr-ü-ihsânı bol
ve sonsuz ve bu şanı yüce olandır.

Tasavvuf; sıfır ve sonsuzun,
duadakı Tevhidî ilmidir.
Büyük Ârif ve Âşık Semnûn (kaddasallahu sırrıhu):
"Tasavvuf; senin, mâsivâ (ALLAH (celle celâluhu)'dan gayrisi)'ya, mâsivânın da sana mâlik (sahib) olmamasıdır."
sözü gerçek, saf ve samimî
Sûfîyi ne de güzel târif etmektedir.

Sûfîler: HAKK (celle celâluhu)'yu
Tercih edenler ve de HAKK (celle celâluhu)'nun
Tercih ettikleridir.
Uydur-kaydır konuşmamalıyız
Ve mutlaka sağlam bir mesnedi olmalıdır.
Li'l-fukarai'llezine uhsiru fî sebilillah....:
Kendilerini ALLAH yoluna hasr eden fakîrler (hasredenler, vakfedenler, tahsis edenler,
zamanlarını o yola harcayanlar) için...."
(Bakara 2/273)
Ve onlar ömürlerini acz, fakr, zillet ve illet ile ALLAH (celle celâluhu) ve Resûlune adamış,
cehâletten kemâlâta, bâtıldan hakka, şerden hayra hicret eden ahyâr ve ahrâr muhacir Sûfîlerdir.
Bir de (o gelirler) yoksul muhacirler içindir ki yurtlarından ve mallarından (uzaklaştırıp) çıkarıldılar.
ALLAH'tan bir lütuf ve hoşnutluk (Fazl-ü-rıza) ararlar, ALLAH'a ve Peygamberine hizmet ederler.
İşte onlardır doğru olanlar!" (Haşr 59/8)
Tasavvuf: gözbebekleriyin sahibi'nin
gözdesi (sevgilisi) olma mesleğidir.

Tasavvuf:
Marifet-i Muhammedîyye'ye
İlim, irade ve idrakle iştiraktir.
Gerçek Mârifetullah'a ise asla yol yoktur.
Mutlak mârifet ALLAHÜ ZÜ'l-CELÂL'in
Ve gerçek kemâlâtta,
Mutlak kemâl sıfatlarıyla muttasıf olan
RABB'ımızın Zâtına aittir.
O, onların geleceklerini de bilir geçmişlerini de.
Fakat onların bilgisi O'nu kapsayamaz!"
(Tâ Hâ 20/100)

ALLAH'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
O, dâima yaşayan, dâima duran
bütün varlıkları ayakta tutandır.
O'nu ne gaflet basar ne de uyur.
Göklerdeki ve yerdeki herşey O'nundur.
O'nun izni olmadan huzurundan
Şefaat etmek kimin haddine!
Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa
Hepsini bilir.
Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka
İlimden hiçbir şey kavrayamazlar.
O'nun hükümdarlığı, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır.
Her ikisini gözetmek, O'na bir ağırlık da vermez.
O, çok ulu ve çok büyüktür."
(Bakara 2/255)
Âyetü'l-Kursî ilmi alan,
Muhammedî edebi huyu kılan âlim,
ârif, kâmil ve âşık SÛFÎ...
Sûfî; ilimle teslimiyet, edeble istikamet,
irfânla mârifet ve îkanla
rızaya sürekli koşan maraton koşucusudur.
Mârifetten anladığımız:
Hilkat (yaratılmışlık) vâsıflarından beri'
olan EL HALİK (celle celâluhu)'yu tanımaktır.
HAKK (celle celâluhu)'nun rızasına
ulaşım yollarını bilebilmek sanatıdır.

Ârif ise;
Muhammedî mârifet edebini koruyabilen mü'mindir.
Mâ'rifet:
EL HAK (celle celâluhu)'nun
Esmâ-i Hüsnâsının ve sıfatlarının
kemâliyeti ile Zât'ının Vahdaniyetinin kalbî isbatıdır.

Fark şu ki:
mü'min; Hakk-ı Zât (ZÂT'ın Hakkı) ile meşgul iken,
Ârif; Zât-ı HAKK (celle celâluhu) ile
(HAKK (celle celâluhu)'nun Zâtı) ile
meşguldur. " Bile"dir,
Hazır-Nazır ve Murakıb bilip
heran huzurda olduğunu asla unutmamaya azmeden
muhteşem ve mübârek bir Muhammedî mü'mindir.
Dolayısıyla
mârifet; ârifin Zât-ı HAKK (celle celâluhu)'ya
tâ'zim (ululama, yüceltme, saygı) duygusudur.

Âşık ise;
Dinmeyen ve her yönden yağan bir çile yağmuru altında;
İçi, dışı ve ıslanmadık hiçbir yeri
Ve şeyi (zerresi ve hücresi) kalmayan
Kâmil ârifin şeksiz şüphesiz hâli ve adıdır.
Çünkü muhabbet muhatabını tâbi' kılar...
Muhammed (aleyhi's-selâm)'ın
Merhamet ve muhabbetinden habersiz
Bir müslümanın Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e
Tâbi' oluşta gevşek kalışı bundandır...
İnsan yapısında gizli olan ve maneviyatını çökerten:

1- Cismanî lezzetler
2- Hayvanî fiiller
3- Cânî sıfatlar
4- Ahlâkî rezaletlerdir.

Bunun için ayık ve uyanık olan Muhammedî,
Daima teyakkuz (gözü açık, tetikte) halindedir.
Rahat aramadığı için rahattır ve inandığı için emindir...
Dünya derdini, tekemmülü için çile bilen Sûfî;
SEYRÂN'da DEVRÂN'ı seyreder.

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in:
Lâ rahate fi'd- dünya!: dünyada rahat yoktur!"
Kuralını hiç unutmaz.

Eşsiz âşık, azîz ârif, kullî kâmil ve İmâmü'l-Mü'minin
Ali (keremullahi veche): "
Dünyası kendisine geniş ve müsaîd gösterilip de
Onunla mekr (hile, düzen, tuzak) ve imhâl
(mühlet verme) edildiğini bilmeyen kimse
Aklından aldanmıştır." (Müfredat-ı Râgıb'dan).
Ne dersin kardeşim, bu buyruğa?

Özümüzdeki Muhammedî merkezde
Merhamet, muhabbet, hürmet ve hasbî hizmet vardır.
Onun için Muhammedî oluş şuuruna
Senin de ulaşman için hepimiz hasbî hizmetindeyiz ki
Hasbî hizmet servisinin kaynağı,
her şeyin de kaynağı olan
EL HAKKU'l-Rabbü'l-âlemin (celle celâluhu) dur.
Sonra en üstün hasbî hizmetini esirgemeyen
Zat-ı Şerif; ömrü boyunca: "
Ümmeti! Ümmeti!: Ümmetim! Ümmetim!" diye
İnleyen Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'dir.
Sonra ALLAHÜ ZÜ'l-CELÂL'in dosdları seferberdirler.
Tüm kâinatın var oluş sebebi de
Senin bu şuura ulaşman içindir.
Kısacası hepimiz hasbî hizmetindeyiz...
Karınca Kaderince... Herkes hünerini gösterecek...
Senden gayret! Erenlerden himmet...
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den şefâat,
RABB'ımız (celle celâluhu)'dan hidâyet...

Hizmet: HAKK (celle celâluhu)'nun
Halkına hizmet Hakk'a hizmettir.
Hikmet:
Aklın İlmullah ve Edeb-i Resûlullah ile gerçeği (hakk, soyut, öz söz) bilmesi bulması ve hayrı (somut fiil) yaşamasıdır. Edebsiz ilm ise İblisi hidâyetten çıkarıp lânete ve cehenneme çekmiştir. Hakkın anlaşılıp inanılması ile hayrın bilinip işlenmesi ise ilim, irade, idrak ve iştirak bütünlüğü ve kemâlât ile mümkündür ve hikmettir.
Hikmet: Fıtrî verilen ni'metlerin, fâzilette ve hidâyette kullanıp emânet olan Ahdullah'a sadakat anlayışıdır.
Hikmet: İlmullahla ilgili ilâhî ilhâm ve ledûnnî bir lûtfü-ü-ikrâm ve ihsândır.
Hikmet: Tevhidî teslimiyetle Muhammedî oluş şuûrunun nur ışığı olup ilâhî istikâmette sırât-ı müstakîmi aydınlatır, canlara can katar.
Hikmet: İnsanın ilâhî iletişim (rücû-ürûc, geliş-gidiş) hattı ve nakle teslim olan aklın ilâhî istikamet yürüyüşündeki Kur'ânî ışıktır...
Hikmet: Geçene tevbe fikrinin, gelene dua zikrinin ve şu anda olan (hükm-ü hakk) a rıza şükür ya da sabrının sentezinde Kudretullah katalizörü olan ilâhî bir naz-niyâz nurudur.
Hikmet: Eşyâ aynasının ardındaki sırrın sebebini, Sahibini ve sistemini seziş, biliş,buluş ve oluştur...
Hikmet: İnsanın kabiliyet ve kisbince (çalışma) ilmin (asl) hakikatini ilim, irade, idrak ve iştiraktir.
Hikmet: Merkezdeki vücûdun ve muhitteki mevcûdun i'tidal üzere Muhammedî görüşle izlenmesidir...
Hikmet: Aklı kemâlât bulup ilâhî aşka dönüşen âlim, ârif, âşık ve kâmil olan insanın kendi özündeki., merkezindeki sabit (devrânsız) Muhammedî mesned ve kudsî nur prizi olan Akdes Noktasından Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e teslimiyet edebi ile İlmullah'dan kabiliyet ve isti'dâdınca alması ve özündeki (a'yân-ı sabitesindeki) Muhammedî hakikatı hayata geçirip hakkı, hayr kılma içgüdüsüdür.
Hikmet: Hakkı ve hayrı derunî dileyiş duası ve devâsıdır...
Hikmet: Subhanî seyr-ü-sülûk olan insanın imkanla imtihanında; bedenin terbiyesi, nefsin tezkiyesi, kalbin tasfiyesi ve ruhun tecliyesi hünerinde gerekli ilm-ü-edeb ve irfân-ü-erkânın sağlandığı Habibî hattır...
Hikmet: Soyut ve mânevî hakk i'tikadının, somut ve maddî hayra ve ameli sâlihe dönüşümünü sağlayan ilim, irade, idrak ve iştirakin bilişim ve bileliğinin birlik bütünüdür.
Hikmet: Nakldeki vahyî İlmullahın, Muhammedî Edebî meleke ile aklın anlayabileceği, Vuslât Vâdisindeki tenezzül ve tevâzu' udur.
Hikmet: Ahmedî Ahyârların yaşanınca anlaşılan ilâhî aşklarının adıdır. Ahyârlar en hayırlılardır.
"ALLAH hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse ona pek çok hayr verilmiş demektir. Ancak Ülü'l-Elbâb (temiz ve ince akıl sahibleri) ibret alırlar (anlarlar)." (Bakara 2/269)
"Ahmedî Ahyârlar"sözümüz ise haktır:
"Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size kitabı ve hikmeti öğreten ve size bilmediğiniz şeyleri öğreten bir Resûl gönderdik." (Bakara 2/151; Âl-i İmrân 3/164)
Hikmet: Hâl-i Hazır Şe'enullah'da: Habibullah Havuzundan akmakta ve şifâ ışığı olan Nur-u Nebîyullah'dan insanların fıtrî isti'dâd ve kabiliyet kabı kadarınca ve kaderince alabildiği hikmet bâliga nâsibi ve kısmetidir.
"Bir hikmet-i bâliga (hedefe ulaşmanın en yüksek derecesine ermiş bir hikmet), fakat uyarılar fayda vermiyor." (Kamer 54/5)
Hikmet: Kapağı şifreyle kilitli şehâdet şişesini açma usûlü ve balını yeme sanatıdır. Şişeyi dıştan dişleme değil!..
Hikmet: Âyetlerin içeriğinin (İlmullah) Muhammedî Edeble (metod) ve lisan ile insanın anlayış seviyesine indirgenmesi neş'esidir.
Hikmet: Kulun ilâhî, Kur'ânî ve Muhammedî Nur nâsibini bilebilme, bulabilme, alabilme ve kullanabilmesi için basarı ile basîretini birleştiren (isale eden) iletken izâh zevkidir...

Hikmet: İhkam kökünden olup hüküm, hükümet,sağlamlaştırma anlamında olup masdarının içeriği kötülüklerin terki, iyiliklerin teminidir.
Hikmet: İlim (bilgi), fıkıh (bilgiyi anlama) ve fiilde doğruyu bilmek, anlamak ve yaşamaktır.
Hikmet: Eşyânın hakikatına erip öz varlık mânâlarını anlayış neş'esidir.
Hikmet: Herşeyi bilen ve hâkimiyet tek zâtına ait olan ALLAH Tealâ'nın sistemin sahibi ve ustası olduğunu ve ilk sebep ve son sonucu icâd edişinde Sünnetullahın denge ve düzenini düşünüştür.
Hikmet: Abdullah'ın, Ahdullah ve Sünnetullahı, Muhammedî anlayışı ve yaşayışıdır.
Hikmet: ALLAH Tealâ'nın kulları yararına olan ikrâmlarını, Habibî Hasbî Hizmet elleriyle HAKK'ın kullarına infâk etmek inceliğidir.
Hikmet: Herşey,herzaman,her yer ve her hâlde, lâzım ve lâyık olduğu şekilde, kul oluş şuûrunu İlâhî sıfat ve esmâ sistemi içinde anlayış zevki ve Şe'enullahta yaşayış hazzıdır.
Hikmet: HAKK'a inanış, doğruya-güzele-iyiye yönelişve hayrı işleyiş tercih ve iradesidir.
Hikmet: Çile çobanlığı emânetine, İlâhî ilim ve Resûlî edeble sadakat, kâinât nimetine muamelede adâlet üzere olmayı anlayış ve yaşayış gücüdür.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Küllukûm raîn, küllukûm mes'ulün an raîyetihi: hepiniz çobansınız ve her çoban sürüsünden sorumludur." buyurmuştur. (Buhârî, Cuma 11; Müslim, İmaret 20; Ebu Dâvud,İmaret 1,13; Tirmizî, Cihâd 27)
Hikmet: Muhammedî oluş şuûruna ulaşan kulun Rabbanî ve Kur'ânî yaşayış ve sılasına vuslat çilesi ve çabasıdır.
Hikmet: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in: "ALLAH'ın ahlâkı ile ahlâklanınız!" emrini duyuş ve: "Sıbgatullah (ALLAH boyası) ile boyanınız" hükmüne uyuş inceliğinin bu hayatta birebir tevhidi ve tatbikatıdır.
Hikmet: Rabbü'l-âlemin'in Resûlünün "Rahmetenlilâlemin" oluşu sırrı sıfır lûtfundan, EL LÂTÎFÜ'l-HABÎR (cc) nun hidâyeti ve EL MUHAMMEDÜ'l-EMİN (sav) şefâatıyla haberdâr olan lübbü'l-lüb (özün özü) ehli erdemine erme evrenselliğidir.
Hikmet: Kulun imân ve sözünde sağlamlık, amel ve fiilinde isabet için şart olan şefâat şerefidir.
Hikmet: Kulu, sonucunda hakka ve hayra kavuşturan ilim, edeb, imân ve amel anlayışını anlatış keremidir.
Hikmet: Naklî ve ilmî anlayışla kulluk kişilik kimliğinin Rabbü'l-âlemin'e bağlı ve ait oluşuyla parmak izi gibi tek kulu olduğu şuûrunu duyuşun (Muradullah) imân onuru...
Hikmet: Aklî ve edebî görüşle, ezel-ebed arasında şu andaki eşyâ zincirinin iki ucunda sahibi ve ustasını bulup emredilen sâlih ameli işleyiş ve Emrullah'a uyuş şerefidir. Ve bu iki insanî anlayış hikmeti; salâvat ve salât sılasına vuslat sağlayınca, kul kâmil olur ve hâkimdir. Bu hâkimliğini ise, EL HAKÎMÜ'l-HAKÎM (cc) hâkimler hakîminin hükmü altında ve Muhammedî mezheb ve meşreb üzere HAKK'ın kullarına hasbî hizmette İlâhî aşkın ve hikmetin fışkırdığı pınar bilir... Kurda da koyuna da Sebilillahtır... Can suyudur damlaları, özü HAKK'ta gözü halkta, ALLAH aşkına akar da akar...
İbrâhim (as) diliyle:
".... Rabbiyellezî yuhyî ve yumuîtû....: RABBim dirilten ve öldürendir...." (Bakara 2/258)
Nemrud diliyle:
"..... En Ûhyî ve ûmîtû....: ben diriltir ve ben öldürürüm......" (Bakara 2/258)
İbrahimîler ise: tüm nemrudların da islâh ve iflâhı için durmadan dua ederler...
Hikmet: Kulun, naklin kaynağı kalb kazanı (vehbî,imânî,tercih) ile aklın kaynağı kafatasının (kesbî, amelî, irade) RABB'ısının ihsânı olduğu Muhammedî şuûruna ulaşım aşkıdır.
Hikmet: Hakkı ve hayrı biliş, buluş ve oluşta Hâkimiyet-i İlâhî hibesidir.
Hikmet: Hidâyetullaha, Şefâat-i Resûlullaha ve Himmet-i Ehlullaha ulaşımda (sıla) kulun, sınırlı sorumlu akıl, tercih ve iradesinin gönüllü gayretidir.
Hikmet: Kulun, Rahmânî ve şeytânî telkin (çağrı) tarlasından geçerken teyakkuz (dâima uyanıklık, hazırlıklı olma) melekesi ve huyudur.
Hikmet: Hikmetin hatîbi (hitab eden), hitabı ve kitabı olan Kelâmullahı duyuş, anlayış ve uyuş uyanıklığıdır.
Hikmet: İlim-edeb-irfân-erkân-din-ibâdet-şehâdet-âhiret-cennet zincirini zevk edebilme hazzıdır.
Hikmet: Her kulun Nur-u Muhammed'den parmak izi gibi şahsî, ferdî, fıtrî, veysî, vehbî nâsibinin, kısmeti olabilmesi için lâzım ve lâyık olan imân ve ameli anlayış nuru ve yaşayış onurudur...
Hikmet: EL LÂTIFÜ'l-KERÎMÜ'l-RAHÎMÜ'l-VEDÛD (cc) nun sebebsiz ve şartsız olan İzzet-i İlâhî işaretidir.
Hikmet: Kulun; dininde, dünyasında ve âhiretinde Muhammedî denge ve düzeni kurabilme keyfiyeti ve kemâlâtıdır.
Hikmet: EL GAFFÂRÜ'l-KAHHAR (cc) yu heran, her yer ve her hâlde hazır-nazır ve murakıb (gözetici) bilme, bulma ve yaşama şuûrudur.
Hikmet:Âşıkların gönüllerinden kaynayıp çile çeşmelerinden fışkıran İlâhî İlhâm Lûtfudur...
Hikmet: Ravza rızasına sıla edenlere ikrâm edilen Resûlullah Rahmeti ve feyz fazîletidir...
Hikmet: Kulluk Kâbesi olan kalbin dört yüzüne: "Aşk-ü-cezbe, zühd-ü-takvâ, sıdk-u-huşû', havf-ü-recâ" yazısını yazmak yaşamının sırrıdır.
Hikmet:Aklın; nakli anlayışının adı ve nakli yaşayışının tadıdır...
Hikmet: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şu uyarılarını duyuş, uyanış ve gereğine uyuş anlayışının adıdır

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "En nâsü niyamün fizâ mâtû intebahu: insanlar uykudadırlar, öldükleri zaman uyanırlar" buyurmuştur. (Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ II/414 (2795)
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Lezzetlerin yıkıcısı ölümü çokça anın!" buyurmuştur. (Tirmizî, Kıyâmet 26;İbn Mâce Zühd 31; Nesâî, Cenâiz)
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Men istevâ yevmehu fehüve magbunun: iki günü eşit olan ziyandadır." buyurmuştur. (Deylemî, FirdevsIII-611 (5910)
Azîz kardeşim,
İslâmın ruhuna, Muhammedî oluş şuûruyla ulaşılır, ilmi ve hikmeti anlaşılır ve fikrî, ahlâkî, hukukî ve medenî metodları yaşanır. İslâm sistemi budur. İslâm Dinin gözettiği gaye hikmet-i teşrîdir: Şer'î hüküm ve amellerin hikmeti, içeriği, gayesi ve sırları... Şerîat-ı Garra'nın ruhu, hikmet sırları ve Muhammedî şuûr nurudur...
İlmi zâhiren gören birisi, içeriği olan hikmeti göremeyebilir:
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Sizden birinizin cinsî ihtiyacını tatmîn etmesinde de bir sadaka vardır." buyurunca dediler ki: "Yâ Resûlullah! Birimiz cinsî ihtiyacını gideriyor ve bu ona sevâb oluyor öyle mi?" Resûlullah (sav): "Ne dersiniz? Olmuyor muydu? İşte böyle, helâl yoldan gidermesinde de onun için bir sevâb vardır!" buyurmuştur. (Muslim, Zekât 52; Ebu Dâvud, Tatavvu' 12; İmâm Ahmed, Müsned V-167)
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "İki müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya geldiklerinde, öldüren de öldürülen de ateştedir!" buyurunca ashab: "Bu öldürenin durumu açık, öldürülenin durumu niye öyle?" diye sordular. Resûlullah (sav): "O da adamını öldürmeye karşı son derece hırslıydı!" buyurmuştur. (Nesâî, Tahrîm 29; İbni Mâce, Fitem 11)
Hikmet: Bâtınî bir güneştir ki diri kalbleri aydınlatır, ölü kalbleri karartır. Zâhirî güneş ise tersine çamaşırcıyı karartır da çamaşırı ağartır...
Son iki hadisin bildirdiği zâhirî ilim içindeki hikmeti anlamamız gerekir...

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "
Kırk gün süreyle ALLAH'a ihlâs ile amel edenin hikmet pınarları kalbinden lisânına akar" buyurmuştur.
(Abdullah İbn Abbas (ra) dan; Ebu Nuaym, Hilye V-189; Deylemi,
Firdevs IV-213/6179; İbnu'l-Esir Câmi'ul Usûl XI-557/9166)
İslâm dininde hikmeti gizlemek büyük suçtur:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "
Kime bir ilim sorulur da onu gizlerse
kıyâmet gününde ALLAH ona ateşten bir gem vurur" buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, İlim 9; Tirmizî, İlim 3)

http://www.muhammedinur.com
bu siteden iktibastır


/


SAAT: 16:26

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306