Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tasavvuf-Tarikat (https://www.forum.medineweb.net/647-tasavvuf-tarikat)
-   -   Mevlana'da Aşk (https://www.forum.medineweb.net/tasavvuf-tarikat/4446-mevlanada-ask.html)

Huzurİslam 15 Temmuz 2008 18:37

Mevlana'da Aşk
 
Mevlâna der ki, "Aşk geldi. Damarımda, derimde kan kesildi; beni kendimden aldı, sevgiliyle doldurdu. Bedenimin bütün cüzlerini sevgili kapladı. Benden kalan yalnız bir ad, ondan ötesi hep o.."
Uğruna bir ömür bağışlanan, yanıp yakınılan bu eşsiz sevgili. Allah'tır. Âşk'da Allah'a karşı aşırı sevginin kemale erişi, âşığın âşkta yok oluşudur. Gerçek ilhama mazhar olmuş, gerçek yokluğu zevk edinmişlerin en büyük arzusu ilâhî vuslat'tır. Mevlâna, bu yolun coşkun âşığıdır, aşktan doğmuş, aşkla yoğrulmuştur.


"Bizim peygamberimizin yolu âşk yoludur. Biz âşk çocuklarıyız; âşk bizim anamızdır,"
der ve hakiki diriliğin aşkta yok olmakla mümkün olabileceğini söyler "Aşksız olma ki ölü olmayasın. Âşkta öl ki diri kalasın.." Mevlâna'nın âşkı, ömrünün üç merhalesinde olgunlaşmış, bir ömür bu uğurda harcanmıştır. Mevlâna bunu bir beytiyle şöyle ifade eder: "Bütün ömrümün hülâsası şu üç sözden fazla değil: Hamdım, pişdim, yandım." Tahsil ve yetişme devresinin hamlığını Tebrizli Şems pişirmiş, ondan sonra yokluğu ile Mevlâna'yı yakmış, kavurturmuştur. Mevlâna'ya göre, gerçek âşığa aşktan başka herşey haramdır. İlâhi âşk ve ma'şuk herşeyin üstünde ve içindedir. İnsan, kendisini yoktan var edeni nasıl sevmez? Bu sevgi, aslında onun özündedir, herşeyin sonu ona varır. "Fîhi Mâ-fih" adlı eserinde şöyle buyurur: "Aslolan sevmektir. İnsan'ın mayasındaki bu duyguyu arıtmalı. açıklamalıdır. Bedenimiz bir kovan gibidir. Bu kovanın balı ne mumu da ilâhî aşktır..."


Mevlâna'nın Şems'e karşı yakınlığı ve âşkı da budur: Şeyh Şelâhaddin ve Çelebi Hüsameddin'e olan aşk da bu.. Onlarda mutlak varlığın kemâlini, cemâlinde Allah nurlarını gören Mevlâna, gerçek âşkı. yani "Zât-ı ilâhiye"yi sembolleştirerek terennüm etmiştir. Mesnevi'sinde, "Hakiki maşuk olan Allah'dan başka bir temaşası bulunan âşk. âşk olamaz, saçma-sapan bir sevda olur" buyurdukları gibi, Mevlâna'daki âşk, tam anlamıyla ilâhi âşk'tır; başka hiç bir şey değildir ve olamaz.


Mevlâna, coşkun âşkını Şems'in adında sembolleştirmiştir. Kendisinden yirmi yaş fazla 60-70 yaşındaki bu derviş, Mevlâna'da öz cevherini bulduğu ilâhî âşkı olgunluğa ulaştırmış, yokluğu ile de Mevlâna, O'nu âşkın sembolü yapmıştır. Bu sembol Allah'ın cemâl ve celalim imâ eder. Mevlâna, ezeli maşukun yüzünün aksını ve nurlu ışıklarını her yerde görür. Tebrizli Semseddinde bu nurlar; gören Mevlâna onu bunun için över. İlâhî vecdin verdiği mestligi, şarabın mestliğine benzetmiş, şarabı da âşk şarabı olarak sembolleştirmiştir. ilâhî âşkın, yakıcı sarhoşluğu bu.. Şiirlerindeki bağ, gül ve bülbül, hepsi de birer semboldür. Asıl maksat Allah'tır. Bir rubaisinde bunu şöyle dile getirir:


"Başımı koyduğum her yerde secde ettiğim O'dur. Attı yönde ve altı cihet dışında Mâbud O'dur. Boğ, bülbül, semâ ve sevgili.. Hepsi bahane, maksat daima O'dur."

İşte Mevlâna'daki âşk ve sevgili..
Çünkü o, herkesi seviyor, herkesi kabul ediyordu. Onca insanlar ceset ve kalıp itibariyle çok, fakat maya ve ruh bakımından tekli. Bir rubaisinde "Yine gel, yine gel.. Her kim olursan ol. yine gel.. İster kâfir ol, ister mecûsi, ister putperest. İster yüz kerre bozmuş o! tövbeni.." diyor ve ilâve ediyordu: "Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. Nasılsan öyle gel.." Bütün bir insanlığı çağırıyor, aydınlık, nurlu kapısında, onlara gerçek yolu, Hak yolunu gösteriyordu.


Bu çağrıya uyanlar, onun etrafında kümeleşiyor. hidayet yolunu seçiyorlardı. Bilgini, cahili, zengini, fakiri, köylüsü-kentlisi, sultanından çobanına kadar Mevlâna'nın kapısında, ona uyanlar arasındaydı. Bu ilâhî bir çağrıydı. Konya bir gönüller yurdu, âşıklar kabesı olmuştu. Nitekim bu çağrı Mevlâna devrinde de, Mevlâna'dan sonra da gönüllerde aksini bulmuş, onun mübarek türbesi, onu sevenlerin bir sığınağı, zıya retgâhı olmuştu. Artık simdi Mevlâna cağrılıyordu. Gecen yılların Mevlâna ihtifallerinde biz de Ona şöyle sesleniyorduk artık:


Gel. yine de gel. yine de...
Gel, cana can ver, imâna imân, Gel vuslatı hasretinden güç olan..
Dillerde senin adın. gönüllerde sen...
Umutsuzlara umut, çaresizlere çare sen.. Her yüzde sen, her yönde sen.
Ey köpük köpük aşk olup coşan
Ey semâ semâ dökülen, taşan..
Gel.. Ölümsüzlük tahtından haber ver bize..
Bizi bizden al götür, O Mesnevi ummanına. O İlâhî aşk kervanına.
Ey yılları yıllara ulayıp aşan,
Ey nesillerden nesillere ulaşan..
Doyumsuz sevgine doymuyor ihvan.. Sulha, sükûna susamış cihan..
Yetiş imdada aman ey büyük dost.. Ey koca Sultan. Bir kerre değil asla, bin kerre gel. Yine de gel, yine de gel, yine gel.

Dr. Mehmet ÖNDER

medinelii 15 Temmuz 2008 18:50

Cvp: Mevlana'da Aşk
 
Alıntı:

"Bizim peygamberimizin yolu âşk yoludur. Biz âşk çocuklarıyız; âşk bizim anamızdır
Alıntı:

Uğruna bir ömür bağışlanan, yanıp yakınılan bu eşsiz sevgili. Allah'tır. Âşk'da Allah'a karşı aşırı sevginin kemale erişi, âşığın âşkta yok oluşudur.
işte gercek işte vuslatı rahım işte istenilen tun arzular....

kimin yüreği yanmaz bilmiyorum ALLAAH derken... mutlaka bir sızı hisseder gibi oluyorsun, sonra bır gözyası selı buruyor ruhu bılmıyorum hangı dert dermansız kalır bu sonsuz sevgiye

Emekdar Üye 16 Temmuz 2008 01:19

Cvp: Mevlana'da Aşk
 
Mevlânâ Hazretleri, “Eğer aşkın şerhini yapmaya kalksam, yüz kıyamet kopar da yine de söz tamamlanmaz”


sözüyle aşkı “tarif eder”. Aşkı en iyi aşkın kendisi anlatacaktır: “Aşkı kimseye sorma, aşkın kendisine sor!
Hiç kimsenin ismi, Mevlânâ kadar aşkla özdeşleşmemiştir. Mevlânâ aşkı, ama gerçek İlâhî aşkı, bütün boyutları ve derinliğiyle yaşayan ve yaşatan bir ârifti.
Aşk gerçi önceleri nefsânî, mecâzî, yani kişinin kendisi gibi bir faniye duyduğu bir aşk olsa bile, insanı olgunlaştıran, yakıp pişiren bir tarafı olduğu için, gerçek aşka bir köprü olur. Bunun için Hz. Pir, “Âşıklık ister nefsânî olsun, ister rûhânî olsun, sonunda bizi ötelere götürecek bir rehberdir.” (Mesnevi, I, 111) buyurur. Ama mecazî aşk mertebesinde oyalanıp kalmamak, Leyla’dan Mevlâ’ya geçmek gerek:

Ölüye karşı beslenen aşk ebedî olamaz. Sen canına canlar katan, hiç ölmeyecek olan diriye âşık ol!” (Mesnevi, V, 3272)
Ama insan mahlukata başka bir gözle bakmayı becerebilirse, aslında her varlıktaki güzelliğin Gerçek Varlık’tan geldiğini, kişi ister farkında olsun ister olmasın, herhangi bir varlığa duyduğu aşkın da aslında onda yansıyan İlâhî güzellik tecellisi sebebiyle olduğunu idrak eder:

“Sevdiğin her varlıktaki güzellik Allah’tan geliyor. Sen, her neye âşık olursan, o şey ilâhî sıfatlardan biri ile yaldızlanmış, nurlanmış.” (Mesnevi, III, 554)
İlâhî aşk, tıpkı her türlü pisliği yakıp yok eden bir ateş gibi, insanın olumsuz bütün özelliklerini yok eden manevî bir ateştir: “İlâhî aşk sebebiyle nefsaniyet ve benlik elbisesi yırtılan kimse, hırstan ve bütün kötülüklerden temizlenir.” (Mesnevi, I, 22)


“Aşk nurlanmaktır”

Aşk, nurlanmak, nur kesilmektir: “Âşık olmak demek, nûr gelen tarafa pencere açmaktır. Çünkü gönül, gerçek dostun yüzü ile nûrlanır.” (Mesnevi, VI, 3096)
Mevlânâ’nın bağlı olduğu dünya görüşüne göre, bütün kâinatın varlığa gelişi de hep aşk iledir. Çok atıf yapılan bir kudsî hadiste, Cenâb-ı Hakk’ın: “Ben gizli bir hazine idim, bilinmeye muhabbet ettim de mahlukatı onun için yarattım”
buyurduğu rivayet edilmektedir. Yani bütün bu varlıkların meydana gelmesi, Hak Teâlâ’nın gizli olan varlığının zuhur etmeye olan iştiyakı, Hakk’ın tanınmaya olan aşkı sebebiyledir.
Bütün varlıklar, duydukları aşk sebebiyle hareket eder. “Her cüz’ün başka bir cüz’e meyli vardır. Her ikisinin birleşmesinden bir şey doğar.” (Mesnevi, III, 4416)


Aşka yakalanan derman istemez
Aşk aman vermez, bir kere aşka yakalanan bir daha onun pençesinden kurtulamaz: “Ey aman bilmez aşk; senin elinden el-aman, el-aman!” (Mesnevi, VI, 3764)
Gerçek aşk öyle bir ‘dert’tir ki, ona yakalanan bir daha asla derman bulmak istemez: “Bütün hastalar iyileşmeyi ümit eder, o ümitle yaşarlar. Aşk hastası ise: ‘Benim hastalığımı artırın!’ diye feryad eder.
Aşk, anlatmakla tükenir şey değildir:
“Eğer aşkın şerhini yapmaya kalksam, yüz kıyamet kopar da yine de söz tamamlanmaz.” (Mesnevi, V, 2189)
Aşkı yine en iyi aşkın kendisi anlatacaktır: “Aşkı kimseye sorma, aşkın kendisine sor!” (Divan-ı Kebir)


“Aşk söze sığmaz, istemekle anlaşılamaz, aşk bir denizdir ki dibi görünmez. Denizin katreleri, damlaları sayılamaz. Yedi deniz de, aşk denizinin önünde küçücük bir göl gibi kalır.
Aşk, denizi bir tencere gibi kaynatır; aşk, dağı ezer, kum gibi ufaltır. Aşk, gökyüzünü çatlatır, yüzlerce yarık açar; aşk, sebepsiz olarak yeryüzünü titretir.
Pak, temiz aşk Hz. Muhammed’e eş oldu, dost oldu. Allah, bu aşk yüzünden Peygamber Efendimiz’e ‘Sen olmasaydın, bu gökleri, bu kainatı yaratmazdım!’ diye buyurdu.” (Mesnevi, V, 2733-2737)


“Şehveti aşk zannediyorsun”
Günümüzde hiçbir kavram ‘aşk’ kadar kirletilmemiştir. Hz. Mevlânâ’nın sözlerinde, her türlü edepsizliğin, şehvet tatmininin aşk diye nitelendiği bugüne de göndermeler vardır: “İnsaf et; aşk güzel bir iştir. Onun bozulması, safiyetini yitirmesi tabiatın kötü niyetli oluşundan. Sen şehvetini aşk diye adland ırmışsın; halbuki şehvetten kurtulup aşka ulaşabilmek için uzun yollardan geçmek gerek.” (Divan-ı Kebir)
“Eğer aşk nefsin şehvetinden ibaret olsa idi, eşek ve öküz âşıklar defterinin başında olurdu.” (Divan-ı Kebir)
Geliniz, aşk nedir bilmek için Mevlânâ’nın önünde diz çökelim, gerçek aşkı o ulu âriften öğrenelim.

melis 25 Ağustos 2008 15:56

Cvp: Mevlana'da Aşk
 
Hz.Mevlana´nın Vasiyeti





?Ben size, gizli ve aleni, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]?dan korkmanızı, az yemenizi, az uyumanızı, az söylemenizi,

günahlardan çekinmenizi, oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi,

daima şehvetten kaçınmanızı, halkın eziyet ve cefasına dayanmanızı avam ve

sefihlerle düşüp kalkmaktan uzak bulunmanızı, kerem sahibi olan salih kimselerle

beraber olmanızı vasiyet ederim. Hayırlısı, insanlara faydası dokunandır.

Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd, yalnız tek olan [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]?a mahsustur.

Tevhid ehline selam olsun.?




OĞLU SULTAN VELED´E



"Ey oğlum! Sana vasiyet ediyorum ki: Her halde ilim, edep ve takvâ üzerine bulun.

Her zaman geçmiş din büyüklerinin eserlerini inceleyerek, Ehl-i sünnet vel-cemâat yolundan

ayrılmamayı vazîfe edin. Fıkıh (İslâm hukûku) ve hadîs-i şerîf öğren,

câhil sofulardan olma. Namazı her zaman cemâatle kıl, fakat imâm ve müezzin olma.

Şöhret isteme, zîrâ şöhret âfettir. Makâma bağlı olma. Yazdığın şeylerde adını yazma.

Mahkemede hâkim huzûruna çıkma. Kimseye kefil olma. Halkın işlediği işlere karışma.

Devlet büyüklerinin çocuklarıyla arkadaşlık etme. Uzlete çekilme, yalnız kalma.

Çok söz söyleme. Çok söz işitmek kalbe nifak verir. Sözü inkâr etme. Onun söyleyenleri ve sâhipleri

çoktur. Az söyle ve halkın kötülük ve eğrilerinden arslandan kaçar gibi kaç, bir kenarda dur.

Kadınlardan ve dinde eğri yollara girenlerden sakın.Herkesle ve zenginlerle sohbet etme (oturup

kalkma). Helal ye ve şüphelilerden kaçın. Dünyâ malına kapılma.

Dünyâ arzusu dînin zâyi olmasına sebeb olur. Çok gülme ve kahkaha atma.

Zîrâ fazla gülmek kalbin ölümüdür.Herkese şefkatle bak. Hâinlikle bakma.

Dışını süsleme. Zîrâ dışın süsü; için, kalbin, rûhun harâb olduğunu gösterir.

Başkalarıyla mücâdele etme ve hiç kimseden bir şey isteme. Kimseye hizmet buyurma.

Âlimlere, evliyâya, mal, can ve tenle hizmet et. Din büyüklerinin hâllerini inkâr etme. Zîrâ inkâr

edenler rahat ve kurtuluş yüzünü göremezler." buyurdu.




Mevlana, oğluna der ki:


"Bahaeddin! Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde

tutma!Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de fazla olma!Merhem ve mum gibi ol! İğne gibi olma!

Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen Fena söyleyici!Fena öğretici!Fena düşünceli

olma!Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun. İşte o sevinç Cennetin ta

kendisidir.Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan, daima üzüntü içinde olursun.

İşte bu gam da cehennemin ta kendisidir.Dostlarını andığın vakit içinin bahçesi, çiçeklenir,

gül ve fesleğenlerle dolar.Düşmanları andığın vakit, için, dikenler ve yılanlarla dolar, canın sıkılır,

içine pejmürdelik gelir.Bütün peygamberler ve veliler, böyle yaptılar, içlerindeki karakteri dışarı

vurdular. Halk onların bu güzel huyuna mağlup olup tutuldu, hepsi gönül hoşluğu ile onların

ümmeti ve müridi oldular."





Mevlana oğluna der ki:


Bahaeddin! Senin düşmanını sevmeni, düşmanında seni sevmesini istemen,

kırk gün onun hayrını ve iyiliğini söyle, o düşman senin dostun olur;

Çünkü gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönüle yol vardır.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]´ın sevgisini de onun aziz isimleriyle elde etmek mümkündür. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] buyurdu ki:

Ey kullar,kalbinizde arınma olması için beni pek çok anmaktan geri durmayın.

Kalbinizde arınma ne kadar çok olursa, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]´ın nurunun parlaklığı da kalpte o nispette fazla olur.

Nitekim, ekmekçinin tandırı ne kadar sıcak olursa, o kadar ekmek alır, soğuk olunca ekmek almaz."


SAAT: 02:53

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306