Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > .::DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI.::. > Diyanet İşleri Başkanlığı > Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat

Konu Kimliği: Konu Sahibi NUR,Açılış Tarihi:  21 Nisan 2008 (20:14), Konuya Son Cevap : 22 Nisan 2008 (20:20). Konuya 5 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 21 Nisan 2008, 20:14   Mesaj No:1

NUR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:NUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 127
Üyelik T.: 10 Eylül 2007
Arkadaşları:4
Cinsiyet:
Memleket:ankara
Yaş:31
Mesaj: 1.805
Konular: 527
Beğenildi:30
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kur'an-ı Kerim'de Kıssaların Din Eğitimindeki Rolü

Kur'an-ı Kerim'de Kıssaların Din Eğitimindeki Rolü

Hikayeler, akılda kalıcı olması, anlatımı kolaylaştırması ve mücerret kavramları müşahhas hale getirmesi gibi yönleriyle öğretimin vazgeçilmez malzemesidir. Hikayeler, daima dinleyenlerin ilgisini ve dikkatini çekmektedir. Böylece insanlar, bulundukları ortamın sıkıcı havasından sıyrılarak hayal dünyasına açılırlar ve farklı alemlere seyahat ederler. Hikayeler, teoriyle pratiği kaynaştırarak, öğrenilen bilgilerin yaşanan hayattaki karşılığını ve örneklerini gösterir. Böylece teorik bilgiler pratik hayatta vazgeçilmez davranışlar olarak yerini alır.
Bazı dinî kavramların mücerret olması, öğretim açısından farklı metot ve teknikleri gerektirmektedir. Metafizik âlemin öğretime konu edilmesi ve mücerret kavramların anlatılmasında hikayelerin önemli büyüktür. Ayrıca duyguların eğitilmesi konusunda da hikayeler vazgeçilmez bir yere sahiptir.
Kur’ân-ı Kerim’de pek çok defa kıssalara yer verilmekte ve bu kıssalar etkili bir üslupla ele alınmaktadır. Bu kıssalarda Kur’ân, insanların ve şeytanların sözlerini alır nakleder. Bunların hepsinde O her zaman mucizevidir. Ancak bu mucizevilik, Kur’ân’ın bunları nakletmesi değil, naklediş keyfiyeti, kullandığı malzeme ve seçtiği motifler itibariyledir. Ayrıca, anlatılan kıssaların gaybî olması ayrı bir mucizedir. Bu kıssaların öğretimde kullanılmasında dikkat edilmesi gereken bazı metot ve ilkeler olmalıdır. Kur’ân-ı Kerim’deki kıssalar bilinçli ve yöntemli bir şekilde kullanılırsa, din öğretimine önemli katkılar sağlayacaktır.
__________________
EN GÜZEL AŞK: ALLAH!
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi NUR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Hadîsi anlamak için nelere dikkat etmeli Hadis-i Şerif NUR 0 2471 10 Ağustos 2009 20:09
Allah Rızası İçin Hadis Uyduranlar/Medineweb Hadis-i Şerif Mihrinaz 1 2866 10 Ağustos 2009 20:07
18.HAFTANIN KONUSU:Çocuklar Dünya Hayatının Süsü... Hafta'nın Konusu NUR 1 2873 09 Ağustos 2009 23:05
35.Haftanın Misafiri Elifzişan Hafta'nın Misafiri kurtmehmet 11 6238 09 Ağustos 2009 22:35
Çocuklar Ümmetin Geleceğidir! Çocuk ve Aile Sağlığı NUR 0 2469 07 Ağustos 2009 22:03

Alt 21 Nisan 2008, 20:15   Mesaj No:2

NUR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:NUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 127
Üyelik T.: 10 Eylül 2007
Arkadaşları:4
Cinsiyet:
Memleket:ankara
Yaş:31
Mesaj: 1.805
Konular: 527
Beğenildi:30
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Kur'an-ı Kerim'de Kıssaların Din**Eğitimindeki**Rolü

1. Kur’ân’daki Kıssaların Çeşitleri
Kıssa kelime olarak; bir şeyin izini takip etmek, hikâye etmek fiillerinden türeyen; hikâye, fıkra, rivâyet, sözün kısası, vak’a, haber, söz1 mânâlarına gelir.
Istılah olarak kıssa: “Yalan ihtimali veya hayalin karışması mümkün olmayacak bir tarzda tarihin derinliklerinde kaybolmuş, unutulmuş veya bazı izleri insanlığın hâfızalarında varlığını koruyabilmiş hâdiselerin; muhataplara, âdeta olaylara yeniden bir canlılık vererek anlatılmasıdır.”2
Kıssaya benzer yapıda Kur’ân-ı Kerim’de mesellerden de bahsetmekte fayda vardır. Kur’ân’da mesel kelimesi; sıfat, hal, kıssa, ibret ve örnek mânâlarında kullanılmıştır. Meseller bir konuda bazı durumları izâh için örnek olarak verilen, gerçekte yaşanmamış, fakat yaşanması mümkün olan hadiselerdir.
Kur’ân-ı Kerim’deki mesellere şu hadiseyi örnek verebiliriz; “Bir tarafta bir şahsın kölesi olup hiçbir güç ve yetkisi olmayan âciz bir adam, öbür tarafta kendisine tarafımızdan bol bol rızık ve imkân nasip ettiğimiz bir zat ki o maldan gizli-açık dilediği gibi harcayıp kullanıyor. Hiç bu ikisi eşit tutulabilir mi? Bütün hamdler, övgüye vesile olan her şey, Allah’a aittir. Ne var ki onların çoğu bunu bilmezler.” (Nahl, 16/76)
Kur’ân-ı Kerim’deki kıssaları genel olarak iki kısımda ele almak uygun olacaktır. Birincisi; “tarîhî kıssalar”dır. Tarîhî kıssalar; olaydaki şahısların, zamanın ve yerin belli olduğu veya bunlardan bazılarının belli olduğu kıssalardır. İkincisi ise; “temsîlî kıssalar”dır. Temsîlî kıssalar; olaydaki yer, zaman ve şahısların belli olmadığı örnek alınabilecek kıssalardır. Bu tür kıssalarda sadece olaylar ön planda tutulmaktadır.3
Tarihî kıssalara şu olayı örnek olarak verebiliriz: “Onlara, Âdem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku; Onların her ikisi birer kurban takdim etmişlerdi de, birininki kabul edilmiş, öbürününki ise kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, kardeşine:
– Seni öldüreceğim, dedi. O da:
– Allah ancak muttakilerden kabul buyurur, dedi. Yemin ederim ki, sen beni öldürmek için el kaldırırsan, ben seni öldürmek için sana el kaldırmam. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.
Ben istiyorum ki sen, kendi günahınla beraber benim günahımı da yüklenesin de cehennemliklerden olasın. Zalimlerin cezası işte budur.
Nefsi onu kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü; bu yüzden de kaybedenlerden oldu.” (Maide, 5/27-30)
Temsilî kıssalara ise, şu olayı misâl verebiliriz:
“Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin duvarları çatıları üzerine çökmüş bir kasabaya uğradı;
– Ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba! dedi. Bunun üzerine Allah onu öldürüp yüz sene bıraktı; sonra tekrar diriltti:
– Ne kadar kaldın? dedi.
– Bir gün yahut daha az, dedi. Allah ona:
– Hayır, yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır. Eşeğine de bak. Seni insanlara bir ibret kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl düzenliyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz, dedi. Durum kendisince anlaşılınca:
– Şimdi iyice biliyorum ki, Allah her şeye kâdirdir, dedi.” (Bakara, 2/259)
Burada olayın gerçek olduğu bilinmektedir, fakat olayın yeri, zamanı ve şahısları belirtilmemiştir. Bunun sebebi ise, dikkatleri bizzat olayın kendisine çekmek olabilir. Aynı zamanda bu tür kıssalarda olayın şahıslarını, zamanını ve buna benzer ayrıntıları bilmek, verilmek istenen mesajı çok fazla değiştirmeyebilir. Bunun yanında, şahıs ön planda ise ve şahsın konumu olaya değişik bir bakış açısı getirecekse, böyle olaylarda şahıslar zikredilerek, dikkatler onların üzerine çekilebilir. Bu şahıslar başta Peygamberler olabilir.
Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Musa (a.s.)’nın kıssasının anlatıldığı yerlerde, kıssanın kahramanları olarak, Hz. Mûsâ (a.s.)’nın yanında Hz. Hârun (a.s.), Firavun, Hâmân, Kârun, Hz. Mûsâ (a.s.)’nın annesi gibi isimler zikredilmektedir.4 Bunun yanında mekan olarak; Sînâ Dağı, Mısır gibi yerlerden bahsedilmektedir.5 Kıssalarda zaman ifadesi olarak ise; Hz. Nuh’un kavmi içinde 950 seneden fazla kalmasını6 örnek olarak verebiliriz.

2. Kur’ân-ı Kerim’deki Kıssaların Özellikleri
Kur’ân-ı Kerim’deki kıssalar, tarihte yaşanmış olaylar arasından seçilmiş, ideal yaşantıların ve ideal insanların bulunduğu örnek teşkil edebilecek özellikteki hadiselerdir. Bu kıssalarda iyi ve kötü davranışlar göz önüne serilerek mukayese yapılır. Sonuçta ders alınması ve hayata uygulanması istenir. Bu olaylarda doğru ile yanlış davranışların yanında, iyi ve kötü karakterler de göz önüne serilerek dersler verilir.
Genel itibariyle Kur’ân-ı Kerim’deki kıssalara baktığımızda, ayrıntılara fazla yer verilmediğini görürüz. Bu kıssalarda olaylar ön planda tutularak, adeta dikkatler, verilmek istenen mesaja yoğunlaştırılmaktadır. Bazı kıssalarda olayın kahramanları, yer ve zamanı zikredilmemektedir. Bu tür kıssalarda zaman, yer ve şahısların önemli olmadığı, bilakis kıssadaki mesajın önemli olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür. Ayrıca bilinmelidir ki, bu kıssaları yaşanmış ve bitmiş olarak görmeden, her devirde ders almalı ve o günün şartları içinde anlamalıdır.
Allah (c.c.) Kur’ân’daki kıssaları bize anlatarak, kıyamete kadar devam edecek olan küllî kanunların ucunu göstermektedir. Yani böylesi hadiseler, Hz. Adem zamanından kıyamete kadar devam edecektir. Zaten Kur’ân’daki kıssalara bakınca, bunların hiçbir zaman ve mekana tahsis edilmediğini görürüz. Bu da Kur’ân’ın evrensel olduğunu göstermektedir. Kur’ân’dan hakkıyla istifade edebilmek için bu gerçeği anlamak gerekir.
Çoğunlukla Kur’ân-ı Kerim insanın terbiyesinde kıssayı kullanır. Kıssalar karşılıklı konuşma, güzel sunuş, şahsiyetleri canlandırma ve karakteristik çizgileri resmetme inceliğine sahiptir. Kalbi ibret almaya yöneltmek için kıssada en mühim sahne seçilir.7
İnsana ait özellikleri ihtivâ eden Kur’ân’daki kıssalar, insanın ruhunu tam olarak ifade eden tahlillerle doludur. İnsan tabiatını bütün açıklığıyla ve bütün yönleriyle ortaya koyar. Olayları inceleyen herkes, orada kendisini bulur. Sonuçta herkes kendine uygun bir şeyler bulup dersini alır ve hayata geçirmeye çalışır.
“Kur’ân’daki kıssalar, azgın ve yoldan çıkmış toplulukların temelini sarsan tarihî olayların anlatıldığı doğru ve güvenilir beyanlardır.”8 Bu kıssalar her ne kadar eskiden yaşanmış olsa da, her devirde yaşanması mümkün olan, her asra uyabilecek ve herkesin hayatına rehber olabilecek özelliktedir. Bu olaylarda genel formüller ve kalıplar vardır. İnsanlar oradan çok dersler çıkarabilir.

3. Kur’ân’daki Kıssaların Gayeleri
Kur’ân-ı Kerim’de kıssaların gayeleri, inananlar için öğüt ve ibret verme, önceki İlahî kitapları tasdik, her şeyin açıklanması, inananlar için kılavuz, inanmayanların batılda kalmalarını önleme ve hakka davet olarak ifade edilmiştir.9 Hud sûresinde ise kıssaların gayeleri şöyle anlatılıyor: “Peygamberlerin haberlerinden, senin kalbini takviye edecek her şeyi sana anlatıyoruz. Bu sûrede de sana hak ve gerçek, mü’minlere de bir öğüt ve talimat gelmiştir.” (Hud, 11/120) Bu ayet, imanın yerleşmesi ve iradenin sağlamlaşması açısından kıssaların önemine işaret etmektedir.
Birçok kapalı meselenin açığa kavuşması, dînî prensiplerin daha iyi anlaşılması ve akılda kalması için, Kur’ân-ı Kerim’de kıssalara sıkça yer verilmiştir. Kur’ân’da bazı iman hakikatlerini izah etmek, İslâmî prensipleri yerleştirmek ve anlaşılmasını kolaylaştırmak için kıssalar kullanılmıştır. Allah’a iman, Meleklere iman ve Ahiret’e iman gibi bazı mücerret konular, müşahhas olaylarla ve kıssalarla daha kolay anlatılabilmekte ve zihinde kalıcı olmaktadır.
Kıssalarla inananların hem aklına, hem duygularına yön vermek mümkündür. Kur’ân-ı Kerim’de anlatılan hikâyelerde duyguları etki altına alan bir güç vardır. Bu sayede sadece akıl değil, duygular da etki altına alınmış olmaktadır. Gerçek hayatta yaşanmış olan kıssalar, çekilmiş olan sıkıntılar ve zorluklar insanların iradesini güçlendirmekte, her şartta dini yaşamanın gerekli olduğunu öğretmekte, insanı iyiliğe ve gerçeğe doğru motive edip, harekete geçirmektedir.
Kur’ân-ı Kerim’deki kıssalarda bazı gerçeklerin bizzat yaşanmasının mümkün olduğu, uygulamanın zor olmadığı, gerçek hayatta yaşanmış bir örnekle gözler önüne seriliyor. Kıssalar aynı duyguları paylaşan insanlar için moral kaynağı olup, onları tesellî etmektedir. Bu kıssaların bir gayesi de, geçmişte yaşamış insanların tecrübesinden faydalanmaktır. Tarihteki hâdiselerin benzerinin her zaman yaşanması mümkün olacağından, insanların bu tecrübelerden istifade ederek aynı yanlışlara düşmemeleri istenmektedir.
Kur’ân kıssaları, beşer kalbini saygıya değer, uyulmaya layık kıymet ve değerlere yönelterek, amelleri onun doğru tartan terazisi ile tartması için aklı uyarır. Ayrıca kıssalar vasıtasıyla, geçici bir kuvvetin, aldatıcı bir şöhretin, hakikati unutturucu bir servetin veya azgınlaşmış bir cinsî duygunun, insanı Allah’ın emirleri doğrultusunda yaşamaktan uzaklaştırmasına engel olması hedeflenmektedir.10
__________________
EN GÜZEL AŞK: ALLAH!
Alıntı ile Cevapla
Alt 21 Nisan 2008, 20:15   Mesaj No:3

NUR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:NUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 127
Üyelik T.: 10 Eylül 2007
Arkadaşları:4
Cinsiyet:
Memleket:ankara
Yaş:31
Mesaj: 1.805
Konular: 527
Beğenildi:30
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Kur'an-ı Kerim'de Kıssaların Din**Eğitimindeki**Rolü

Kur’ân’daki Kıssaların Din Öğretimindeki Yeri ve Önemi

Kur’ân’daki kıssalar, bizim için karanlık olan geçmişin hadiselerini aydınlatarak, insanın yaratılışından bu güne kadar geçirdiği devreler hakkında bilgi verir ve insanı bütün bunlardan ders almaya çağırır.12 Özellikle kahramanları saygıya değer insanlar olan kıssalar, bu konuda daha büyük bir etkiye sahiptir. Kur’ân’daki kıssaların kahramanlarının çoğunluk itibariyle peygamberler olması, insanlara örnek olma açısından çok önemlidir.
Kur’ân’daki kıssalar, din dilinin gelişmesini sağlaması yönüyle din öğretiminde büyük bir öneme sahiptir. Çocuklar birçok dînî kavramı tam olarak anlamakta zorlanabilir. Bu kavramlar, günah, sevap, tevbe, sabır, mübarek, kutsal gibi soyut kavramlardır. Çocuklar çoğunlukla somut olarak düşündükleri için, soyut kavramları yanlış anlayabilirler.13 Kur’ân’daki kıssalar güçlü bir muhtevaya sahip olması yönüyle, çocukta dinî kavramların ve dinî tasavvurun gelişmesinde ve dinin doğru anlaşılmasında önemli bir etkiye sahiptir. Bu konuyu izah açısından, “Allah’a iman” konusunun öğretiminde değerlendirilebilecek, Kur’ân’daki bir kıssayı örnek olarak verebiliriz:
“Onlara İbrahim’in başından geçenleri de anlat. Günün birinde o babasına ve halkına hitaben: “Söyler misiniz: siz neye ibadet ediyorsunuz?” dedi. Onlar da: “Kendi putlarımıza ibadet ediyoruz” dediler ve ilave ettiler: “Onlara tapmaya da devam edeceğiz!” “Peki” dedi, “Siz kendilerine dua ettiğinizde onlar sizi işitiyorlar mı? Yahut taptığınızda size fayda veya tapmadığınızda size zarar verebiliyorlar mı? “Yok!” dediler, “ama atalarımızı böyle bir uygulama içinde bulduk, biz de onu benimsedik.” İbrahim dedi ki: “Peki, gerek sizin taptığınız gerekse gelip geçmiş babalarınızın taptığı şeyler hakkında biraz olsun düşünmediniz mi? Bilin ki bütün o ibadet ettiğiniz tanrılar, Rabbülâlemin hariç, hepsi benim düşmanlarımdır. O’dur beni yaratan ve hayat imkânlarını veren, maddeten ve mânen yol gösteren. O’dur beni doyuran, O’dur beni içiren. Hastalandığımda O’dur bana şifa veren. O’dur beni öldürecek ve sonra da diriltecek olan. Büyük hesap günü günahlarımı bağışlayacağını umduğum ulu Rabbim de yine O’dur.” (Şuara, 26/69-82) Bu kıssada açık ve net olarak Yüce Yaratıcı için söylenebilecek genel vasıflar, özellikle çocukların anlayabileceği bir üslupla kıssanın içinde verilmiştir.
Dinî kavramların çoğunlukla soyut olması ve çocukların 11-12 yaşına kadar soyut kavramları tam manasıyla anlama yeteneğine sahip olmaması, din öğretiminde bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda uygulanacak en önemli metot, soyut kavramların çocuklara, somut örneklerden hareketle anlatılması olmalıdır. Mücerret kavramların kıssalarla anlatılmasına örnek olarak, “Allah’ı niçin göremiyoruz?” sorusunun cevabı mahiyetinde, Kur’ân-ı Kerim’deki şu kıssa düşünülebilir: “Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte gelip de Rabbi ona hitap edince: “Ya Rabbî!” dedi, “göster bana Zatını, bakayım Sana!” Allah Teâla şöyle cevap verdi: “Sen Beni göremezsin. Ama şimdi şu dağa bak, eğer yerinde durursa sen de Beni görürsün!” Derken Rabbi dağa tecelli eder etmez onu un ufak ediverdi. Mûsâ da düşüp bayıldı. Kendine gelince dedi ki: “Sübhansın ya Rabbî. Her noksanlıktan münezzeh olduğun gibi, (dünyada Seni görmemizden de münezzehsin.) Bu talebimden ötürü tövbe ettim. Ben ümmetim içinde Seni görmeden iman edenlerin ilkiyim!” (Araf, 7/143) Bu kıssayla Allah’ın görülemeyeceği, bizim ona gücümüzün yetmeyeceği müşahhas bir örnekle anlatılmış olacaktır. Allah’ı görmeye insanın dayanamayacağı, dağın paramparça olması ve Hz. Musa (a.s.)’nın bayılmasıyla ifade edilerek somut hale getiriliyor. Aynı zamanda bu kıssada Allah’ın cisim olmadığı, bu yüzden dünya gözüyle görülemeyeceği, ancak tecellileriyle varlığının kavranabileceği anlatılmaktadır.
Özellikle küçük yaşlarda din eğitiminde çocuğun duygularına hitap edilmelidir. Çocuğun zihnine fazla yüklenmemelidir. Bu sayede tasavvurlar gittikçe olgunlaşır, gerçek manasını bulur. Bunun için çocuklara basit dînî hikâyeler anlatılabilir. Hikâyeler çocuğun ufkunu geliştirecek, geniş düşünme imkânı sağlayacak şekilde düzenlenebilir.14
__________________
EN GÜZEL AŞK: ALLAH!
Alıntı ile Cevapla
Alt 21 Nisan 2008, 20:16   Mesaj No:4

NUR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:NUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 127
Üyelik T.: 10 Eylül 2007
Arkadaşları:4
Cinsiyet:
Memleket:ankara
Yaş:31
Mesaj: 1.805
Konular: 527
Beğenildi:30
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Kur'an-ı Kerim'de Kıssaların Din**Eğitimindeki**Rolü

Kur’ân’daki Kıssaların Kullanılmasında Dikkat Edilecek İlkeler
Verimli bir öğretim için Kur’ân’daki kıssaların kullanılmasında dikkat edilmesi gereken bazı ilkeler olmalıdır. Bu ilkeleri şöyle sıralayabiliriz:
a. Kıssalar Kur’ân-ı Kerim’deki muhtevâya uygun olarak verilmeli, gereksiz ilaveler yapılmamalıdır. Kur’ân-ı Kerim’deki üslûp ve inceliklerin korunmasına özen gösterilmelidir.
b. Seçilen kıssanın verilmek istenen konuya ve muhatabın seviyesine uygun olmasına dikkat edilmelidir.
c. Kıssayı anlatmadan önce konuya bir giriş yapılmalıdır. İnsanlar kıssanın hangi amaçla anlatıldığını ve hangi konuya örnek olarak takdim edildiğini bilmelidir. Böylece onu dinlerken daha dikkatli ve şuurlu olarak dinlemeleri sağlanmış olacaktır.
d. Kıssayı anlatırken önemli bölümleri üzerinde açıklamalar yapmalı, gerekli mesajın alınmasına yardımcı olmalıdır. Verilmek istenen mesaj kıssanın arasına serpiştirilebilir. Kıssanın bitiminde de dinleyenlerin düşünceleri alınabilir ve kıssayı onların yorumlamalarına imkan tanınabilir. Bu amaçla yönlendirici bazı sorular sorulabilir.
e. Örnek olarak seçtiğimiz kıssada izahı zor noktalar varsa ve bu zor meseleleri muhataplar anlamayacaksa, bu takdirde ya o kıssayı hiç anlatmamalı veya mümkünse bu kısımları kıssadan çıkarmalıdır. Bu tür meseleler özellikle çocukların zihnini karıştırabilir ve onları ana konudan uzaklaştırabilir.
f. Çok uzun süren kıssalar insanların zihnini dağıtabilir ve arzu edilen mesajı vermeyebilir. Bu tür uzun kıssaların sadece konuyla ilgili kısmı alınıp anlatılabilir. Örneğin Hz. Yusuf (a.s.)’ın hayatının tamamını bir anda anlatmak yerine, birkaç bölüme ayırmak ve değişik zamanlarda anlatmak daha isabetli olabilir. Çünkü bu kıssada ders alınması gereken birçok konu vardır.
g. Kıssayı anlatırken veya bitirdikten sonra dinleyenlere; “buradaki insanların yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?” gibi sorular sorarak, kıssanın kahramanlarının duygularına ortak olmalarını sağlamak mümkündür. Böylece kıssadaki rolleri benimseyerek, bazı davranışları örnek almalarını ve kendi hayatına uyarlamalarını temin edebiliriz.
h. Mümkünse kıssalardaki şahısları, motifleri ve mesajları günümüze uyarlamalıdır. Günümüzde yaşanan bazı hadiseler ve insanlarla benzerlikleri üzerinde durmalı ve günümüz insanı için neyi ifade ettiği anlatılmalıdır.

Sonuç
Verimli ve etkili bir din öğretimi için öncelikle hikayelerin öğretimdeki yerinin ve öneminin kavranması gerekmektedir. Bunun yanında kıssaların öğretiminde gerekli yöntem ve prensipler iyi bilinmelidir. Soyut dinî kavramların anlatılması ve duyguların eğitimi gibi farklı yönleriyle din öğretiminde hikayelerden yeterince faydalanılmalıdır.
Kur’ân-ı Kerim’de kıssalar açısından zengin bir muhtevanın olması, din öğretiminde bu meselenin önemini anlatma açısından dikkate değer bir konudur. Kur’ân’da kıssaların hangi konuların anlatımında kullanılacağı, ne tür noktalar üzerinde durulacağı, yaş ve seviyeye göre nasıl bir düzenlemenin yapılacağı gibi meseleler üzerinde çalışılması gerekmektedir.

*Harran Üniv. İlahiyat Fak. Öğrt. Üyesi


DİPNOTLAR
1. İbn Manzur, Cemalü’d-Din Muhammet b. Mükrim, Lisanü’l-Arab, Dar-ü Sadır, Beyrut, Trz., VII, s.73; Develioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi, Ankara, 1988; İsbahânî, Ragıp Hüseyin b. Muhammet, el-Müfredat, Kahraman Yay., İstanbul, 1986.
2. Şengül, İdris, Kur’ân Kıssaları Üzerine, Işık Yayınları, İzmir, 1995, s. 46.
3. Şengül, a.g.e., s. 72; Kutup, Muhammet, İslâm Terbiye Metodu ve Ahlak Sistemi, Çev: Ali Özek, Hisar Yayınevi, İstanbul, 1977, s. 272.
4. Bkz.: Enam, 6/84; Araf 7/103, 122, Kasas, 28/10.
5. Bkz.: Kasas, 28/29; Yunus, 10/87.
6. Ankebut, 29/14.
7. Kutub, a.g.e., s.274.
8. Mahmut, Ali Abdülhalim, Menhecü’t-Terbiye Inde’l-İhvani’l-Müslimin, Darü’l-Vefa, Mansura, 1991, s.504.
9. Bkz.: A’raf, 7/175-176; Hud, 11/120; Yusuf, 12/3, 7, 11; Kamer, 54/4-5.
10. Kutup, a.g.e., s. 135.
11. Kutup, a.g.e., s. 17, 271
12. Cerrahoğlu, İsmail; Tefsir Usulü, A.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara, 1976, s. 172.
13. Selçuk, Mualla, Çocuğun Eğitiminde Dînî Motifler, T. D. V. Yayınları, Ankara, 1990, s.32.
14. Selçuk, a.g.e., s.87.



Alıntı
__________________
EN GÜZEL AŞK: ALLAH!
Alıntı ile Cevapla
Alt 22 Nisan 2008, 20:20   Mesaj No:5
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Kur'an-ı Kerim'de Kıssaların Din**Eğitimindeki**Rolü


Kuranı Kerimde Karakter Eğitiminide Ben Ekleyim İnşAllah.
Faydalı Bir Konu Allah razı olsun...


Yazar : Musa Kazım GÜLÇÜR

Eğitim ve Karakter Eğitimi
“İnsan hazır olmayan ham kabiliyetlerle dünyaya geldiği için hayatının sonuna kadar bir öğrenci bir çırak olarak kalıyor. Bunun için insanın eğitime, eğitilmeye ihtiyacı olur.” İnsanoğlu artık hayvanları bile eğitmeye başlamıştır. Yine insan tecrübesiyle insanı eğitmek için gerekli olan çevre, zaman, bilgi gibi etkenleri kullanarak ve yine zaman yol ve sonuçtan karlı olan tecrübe aktarımı ile eğitim faaliyetlerini dikkatle almak zorunda kalmıştır.
Karakter: Bir bireyin kişiliğini oluşturan ve çevresine gösterdiği tepkileri belirleyen sürekli duygusal niteliklerin tümüne verilen addır. Seciye huy, tabiat, mizaca benzer manalara gelir.
Deneyler, insandaki doğuştan karakterleri az veya çok ama sürekli olarak gizleyen ve iten sonradan edinilmiş bir karakterin ortaya çıktığını göstermektedir ama doğuştan karakterin ortadan kalkması azda olsa imkansız değildir. Normal bir kimsenin kendi karakterini yeterince enerjik bir irade çabasıyla değiştirme gücüne gelince bu durum varlığı inkar edilmeyen bir gerçektir. Bunun içindir ki psikolojik ve manevi hayatı durmadan değişir, gelişir ve hatta sonsuz bir şekilde ilerleyebilir. Çevre, statü ve rol farklılıklarının karakter üzerindeki etkisi büyüktür.
Karakterin eğitilmesi konusunda Cenab-ı Hak emir, nehiy ve cezaları insanın kaldırabileceği kapasitede yaratmıştır. İyi ve kötü duygular vermiş, insanı serbest bırakmış ama iyiyi seçmesi için yol göstermiştir. Kötüden uzaklaşması için korkutmuş, iyiyi övmüş ve teşvik etmiş ve neticesini müjdelemiştir.
I. BÖLÜM
KUR'AN'DA İNSANININ TEMEL KARAKTERLERİ
1)Kur'an'ın İnsana Bakış Açısı
İnsanın karakter yapısı onun yaratılışından kaynaklanmaktadır. Objektif olmamakla beraber Kur'an-ı Kerim'deki yaratılış maddeleriyle karakterin alakası şöyledir. Toprak insanın cehaletine işaret etmektedir. Çünkü toprak basit bir madde olarak algılanır. Çamur ise onun cimriliğine dalalet eder. Çünkü çamurda tutuculuk, yapışkanlık özelliği vardır. Pinti, cimri insan kendisine gelen malı, mülkü tutup dağıtmamak infak etmemekle çamurdan yaratılmış olma özelliğini yansıtıyor gibidir. Tini lazip (Yapışkan çamur) ise insanın mümin'i görmeme ve kendinden beklenen ibadet vazifesini yerine getirmemekle sanki yerine çakılı kalmasını anlatmaktadır. Salsal (kuru çamur) ise onun zulüm sıfatına dalalet etmektedir. Çünkü zalim insan yaptığı zulümle sertliği ve kabalığı yansıtır. Hame-i Mesnun yani cıvık balçığa gelince bu da insan tabiatındaki ani değişimlerin ve kararsızlıkların simgesidir adeta. Kendisine nimet verildiğinde böbürlenen, rahmet çekilip alındığında da ümitsiz bir hal sergileyen insanoğlu cıvık balçığın şeklini andırır.
A) Bozgunculuk: İnsan Fıtraten savaşçıdır. İnançlarını, fıkirlerini savunmasının nedeni bu özelliğidir. Vatanın müdafaa ve Allah yolunda savaşmasının temelinde bu savaşçılık özelliği yatar ama insan bazen bu özelliğini menfi yönde kullanır ve bozgunculuk yapar. “Sizinle beraber savaşa çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı.” (Tövbe 47) “O vakti hatırla ki Rabbin meleklere ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Melekler de biz seni hamdinle tesbih ve noksanlıktan tenzih etmekle dolduğumuz halde orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek kimseleri mi yaratacaksın?” (Bakara 30)
B) Nankörlük: “Andolsun ki insan rabbine karşı çok nankördür.” (Adiyat 6) ayetiyle de anlatıldığı gibi insan rabbinin kendisine verdiği nimeti tanımaz, şükrünü eda edemez. İnsanının başına bir musibet gelince Rabbini hatırlar ve şekva eder ama kendisine nimet verilince sevinir, nimeti vereni de unutur. Allah-u Teâlâ “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma, çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir nede dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (İsra 37) diye Peygamberimizi uyarıyorsa müslüman da büyüklenme hissine kapılabilir aslında dünyada verilen nimetler tadımlıktır. “Denizde size bir sıkıntı (boğulma korkusu) dokunduğu zaman ondan başka bütün yalvardıkların kaybolur. Fakat (O) sizi kurtarıp karaya çıkarınca yine yüz çevirirsiniz.”(İsra 67) Babası oğluna bağ vermiş, oğlu babasına bir salkım üzüm vermemiş deyişi meşhurdur.
C) Zulüm: “Gökler yer ve dağların yüklenmediği emaneti alan insan onun hakkını tam yerine getirmedi ve getirmiyor. Çünkü o zalim ve çok cahildir.” (Ahnap72)
“Zulmün en büyüğü şirktir.”(Lokman 13) İnsanın insana zulmü ve insanın nefsine zulmü olur. Kur'an-ı Kerim'de “Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa o mutlaka nefsine zulüm etmiştir.” (Talak 1) buyurulmaktadır.
D) Cahillik: İnsanın tabiatında bildiğini yapmama özelliği vardır. Yapıp yapamayacağını bilmeden emaneti yüklenmesi bu sıfatından kaynaklanır. Ahzap suresi 73'üncü ayette Cenab-ı Hakkın Gafur ve Rahim sıfatlarını anlatır. Zulme karşı Gafur, cehalete karşıda Rahim, Şirk hariç zulümlerin affedileceğini söyler.
E) Zarara Uğradığında Duaya Yönelmesi: İnsan gücü yerinde iken bir gün zayıf düşeceğini aciz kalacağını hatırlamaz. Zayıf düşer veya zarara uğrarsa ondan kurtuluncaya kadar dua eder, sızlanır. Kurtulunca duası kabul olunca yine eski haline döner, vurdumduymazlığına devam eder.
Allah-u Teâlâ'nın hidayet, rüşd, doğruluk, muvaffakiyet ihsan ettiği kullar müstesnadır. Yine insan hasta iken sıhhate kavuşmuşsa bu sıhhati filan ilaç sebebi ile kavuştum der. Allah’ın verdiği mala bu malı ben kazandım der. Yani hastalık ve iflas durumunda Allah'a yönelen insanın bolluk ve sıhhatin sebebini kendisi veya ilaç olarak görüyorsa bu bir Tenaküzdür. Oysaki nimet şükrü, musibet sabrı getirir.
F)Rahmet Alındığında Yeis, Nimet Verildiğinde Fahur Olması:
“Eğer Biz insana bizden bir rahmet tattırdıysak da sonra onu kendisinden çekip alsak hemen o ümitsizliğe düşer nankör olur ve Andolsun kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırsak kötülükler benden gidiverdi der daha da şımarır böbürlenir.”(Hud 9/10)11'inci ayette ise “Ancak sabredip salih amel işleyenler müstesna” diyerek istisnada bulunmuştur.
G) İnsanın Hırslı Sızlanıcı Ve Cimri Olması: “Doğrusu insan hırslı yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır. Kendisine hayır dokundu mu vermez men eder. (Mearic19/21) Hadis-i Şerifte “Hırstan kaçınınız. Çünkü o sizden öncekileri helake götürmüştür. Hırs onlara cimriliği emretti, cimri oldular. Onlara (akrabalık münasebetlerini) kesmeyi emretti, kestiler.” Allah hayır ve şerri yaratmış ama yapmada insanı serbest bırakmış imtihan için. Herşey zıddıyla bilinir.
Cenab-ı Hak cimrilik ve hased gibi davranışların şu vasıfları taşıyan insanda olmayacağını söyler.
· Ama 22 ve 23. ayette namazında dikkatli olanların bu vasıflardan müstesna olduğu buyrulur.
· Yine 24 ve 25. âyetlerde ise insanların mallarında belli bir hissenin bulunduğu ve isteyen ile istemeyen arasında farketmediği geçer
· Kişinin ceza gününü tasdik etmesi. (Mearic26)
· Rablerinin azabından korkmaları (Mearic 26)
· Irzlarını korurlar (Mearic 29) (Daha çok erkekler için söylenmiştir.)
  • Emanete ve verilen sözlere riayet ederler.(Mearic32)
H) İnsanın Aceleci Olması: “İnsan aceleci yaratılmıştır.(Enbiya 37) İnsan herşeyin hemen olmasını ister duasının hemen kabul edilmesini ister ayette muayyen bir şahıstan bahsedildiğini söyleyen İhn-i Cüreyc ve Deysi Hz. Adem'in yaratıldıktan sonra ruh henüz başına girince Allah'ın güneş batmadan yaratılışını acele ederek tamamla dediğini nakleder. Süddiye'ye göre ruh gözlerine ulaşınca cennet meyvelerini görmüş, midesine ulaşınca da bu meyvelerden yemek istemiş ama henüz ruh ayaklarına ulaşmadığı için yürümek istediğinde yürüyememiştir. Bu sebeple onun evlatlarıda acelecilik tabiatına varis olmuşlardır.

I) Zayıf Yaradılışlı Olması: İnsan çoğu zaman şehvet ve lezzet hislerine engel olamaz. Sıkıntı ve itaate sabredemez. Buhari'nin namazın elli vakitten beş vakite indirilmesi nakli zayıflığa bir örnektir ama sabretse sizden sabreden 100 kişiyi, bin kişiyi, ikibin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfa 66) buyuruluyor.
J) Mücadeleci Olması: Tartışmanın müsbet ve menfi yönleri vardır. “İnkar edenler Hakkı batılla yok etmek için mücadele ediyorlar.”(Kebf56) “İnsan tartışmaya her şeyden daha düşkündür.” (Kehf 54)
2) Kur'anın İnsandaki Temel Karakterleri Eğitimi
İnsandaki bozgunculuk duygusunu Kur'an mutedil bir dil kullanarak eğitir. Mesela “Ey insanlar!: Biz bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah 'tan korkun çünkü Allah'ın azabı çetindir.” (Maide 2)
Nankörlük Hac 5-66. ayette nimetlere karşı insanın kadirşinas olması gerektiğini bildirir ama insanın şükrüne Allah'ın ihtiyacı yoktur. Nankörlük ise, kendi nefsi aleyhinedir. Zulm'den korunmak için gereken şeyler daha evvel geçmişti. Zulüm Şura 42. ayette kınanır ve azabla müjdelenir.
Cehalet vasfı Kur'an da birçok yollarla eğitilir. İlmin ve Alimin yüce tutulması insanların ilme teşvik edilmesidir. “Deki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 9) “Rabbim benim ilmimi arttır de” (Taha 114) Yine Kur'an da tefekkür, teakkül, tebeddüt ve benzeri hasletlerle ilme ve bilgiye davet eden 700'den fazla ayet vardır.
Şükür: “Şayet inanır ve şükrederseniz Allah size azab etsin” (Nisa147) “Şükür nimetlerin artmasına sebeptir.” (İbrahim 7) diye geçer.
İçine düştüğümüz sıkıntı ve zor şartlarda ümitsizliğe kapılmayı Kur'an hoş görmemiş ümitli olmamızı istemiştir. Yakup peygamber oğullarına şöyle bir öğretide bulunuyordu: “Ey oğullarım Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Zira inançsız toplumdan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yusuf 18hadis 23) Yine Kur'an böbürlenip şımaranların sonunun genelde felaket olduğunu ve verilen nimetlere böbürlenen insanları Allah-u Teâlâ sevmediğini belirtir.”(Nisa36Lokman l8 Hadis23)
İnsandaki acelecilik vasfı sabırla eğitilir. “O halde sende peygamberlerden azim ve irade sahiplerinin sabrettikleri gibi sabret onlar için acele etme.”
İnsandaki duygular aşırılığa meyillidir. Burada geçen o aşırı duygular imtihan olarak yaratılmış Kur'an bütün duyguları hep bir seviyede tutmaya çalışır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 22 Nisan 2008, 20:20   Mesaj No:6
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Kur'an-ı Kerim'de Kıssaların Din**Eğitimindeki**Rolü


3 )İnsandaki Temel Karakterleri Eğitmek İçin Kur'an da Kullanılan Metodlar
A) Örnek Yolu İle Eğitim: İnsan ruhunada üstün insanları taklid etme ve örnek alma duygusu vardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)'i Allah en güzel örnek olarak göndermiştir. Peygamberlikten önce bile şahsi yaşantısında bir terbiyeci ve doğruluk rehberi olmuştur.
Bütün insanlığa hitap eden eğitimcinin diğerlerine örnek olması gerekir. Eğitimcinin yaşantısı belli ve açık olmalıdır. Söylediğini yaşama ve kişilik bakımından güvenilir olmalı ve kemal vasfını taşımalıdır. Hz. Muhammed'in hayatı her yönünden bilinir ve ona El-emin denirdi. Hacerül Esved'in yerine konması olayında peygamberlikten önce olmasına rağmen hakemlik yapmıştır.
B) Kıssa Yolu İle Eğitim: İnsan tarihini bilmek zorundadır. Mazideki önemli hadiseler büyük bir ahenk içerisinde ortaya koymalıdır. Zikredilen ve zikredilmeyen kötü huylarla alakalı kıssalar anlatarak o huyların düzeltilmesi gerekir. Böylece o yanlışı yapan insan kıssadaki düzeltmeyi kendine örnek alır. Maide 27-30'uncu ayetlerde Habil'in Kabil'i öldürülmesi ve karganın örnek alınarak gömülmesi Kehf 32.42. ayetlerdeki asi bağ sahibinin feryatları örnektir.
C) Öğüt Yolu İle Eğitim: Kur'an aynı zamanda bir öğüt kitabıdır. Öğüt birine nasihat edip kalbini yumuşatacak ve Allah'ın azabından korkutacak şeyleri anlatmak suretiyle o kişinin müsbet karakter arzeder duruma gelmesini sağlamayı amaç edinen bir faaliyettir. “Eğer kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi onlar için hem daha hayırlı hem de (imamlarını) daha pekiştirici olurdu. (Nisa 66) Öğütle örnek olmak birbirini gerektirir. Lokman suresinde (13-19) Hz. Lokman'ın oğluna öğüt vermesi umumu bağlar.
* Şirk koşmaması. Şirk en büyük zulümdür.
* Ana babasına iyi davranması. Önce Allah'a sonra ana-babasına şükretmesi gerektiği, masiyatte onlara itaat olmadığı
* Hardal tanesi ağırlığınca da olsa bir kayanın içinde veya göklerde de olsa Allah onu karşısına getireceği
* Namaz kıl, iyiliği emret ve kötülükten vazgeçmeye çalış. Başına gelenlere de sabret doğrusu bunların azmedilmeye değer işler olduğunu
* Küçümsemeyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüyenin Allah'ın sevmediği hasletlerden olduğunu
* Yürüyüşünde tabi ol, sesini alçalt, Seslerin en kötüsünün merkep sesi olduğu söylenir ve nasihat edilir.
D) Tergip, Terhib (Teşvik Ve Sakındırma) Yolu İle Eğitim: İslam terbiyesinin bu metodu Allah'ın insanı rağbetten doğan lezzet nimet refah us ile sakındırmadan meydana gelen elem acı kötü sonuç üzerine üzülme fıtratı ile yaratması üzerine bina edilmiştir
1) Ceza aslında her şahıs için zaruri değildir. İnsan vardır. Bir örnek ve öğüt yeter. Eğer bir kişi örnek öğüt ve hayra davetle ve uzun süre sabırla yola gelmiyorsa cezaya gidilir.
2) Kur'an bütün eğitim metodlarını kullanır.
a) Kur'an insanları Allah'ın razı olmaması ile korkutur.
b) Kur'an bazen (faizi bırakmayanlara karşı örnektir. Bakara 278-791) Allah'a ve Resulune harp açmakla korkutur
c) Bazen de ahiret cezası ile sakındırır. “Ve onlar ki Allah ile beraber başka tanrıya yalvarırlar. Allah’ın haram ettiği canı haksız yere öldürürler ve zina ederler. Kim bunları yaparsa günahının cezasını bulur. Kıyamet günü onun için azab kat kat yapılır ve azabın içinde hor ve hakir olarak kalır” (Furkan 68-96)
d) Bazen de dünyevi ceza ile sakındırır. “Eğer topluca çıkmazsanız (Allah) size acı bir şekilde azab eder ve yerinize sizden başka bir topluluk getirir.”(Tövbe 39) Zina ve hırsızlık cezası gibi...
Teşvik konusunda hem dünya hem de ahiret hayatında mükafat vaadedilir. Nebe 31-36, Müttaffifın 22-26, İnsan 11-22, Gafir 51, Hac 15 ayetler.
Yine sakındırma ile alakalı bu hadisi şerifi örnek verebiliriz.” Üç kişi vardır ki Allah onlarla kıyamet günü konuşmayacak ve onları teskiyede etmeyecektir. Hem onlar için acıklı bir azab vardır.”
1) Kibirinden dolayı elbisesini yerde sürükleyen
2) Verdiğini başa kakan
3) Ticaret malı için yalan yere yemin ederek fiyat yükselten.
NETİCE:
Bütün insanların zaaf noktalarını en iyi bilen Allah-u Teala onları en iyi eğitmenin yolunu peygamberlerimizde örnek kılarak göstermiştir. Eğitimci olan insanlara da bunu uygulamak düşer.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Kıssaların bugünü EyMeN&TaLhA Serbest Kürsü 1 14 Mart 2018 10:24
Kadının evlilikteki rolü mehmettugrul Evlilik-Nikah Konuları 0 06 Kasım 2013 15:47
Diyanet Hutbelerinin Sekülerleştirmedeki Rolü FECR Muhtelif Konular 0 03 Mart 2012 15:17
kıssaların anası 1 sevginin_bedeli Kur'ân-ı Kerim Genel 4 30 Ekim 2009 23:46
Düşmanla savaşta kadının rolü KuM TaNeSi İslamda Kadın ve Erkek 1 14 Nisan 2009 12:13

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.