Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tefsir Çalışmaları (https://www.forum.medineweb.net/199-tefsir-calismalari)
-   -   Tevbe-9/73**Tefsir (https://www.forum.medineweb.net/tefsir-calismalari/17384-tevbe-9-73tefsir.html)

MERVE DEMİR 17 Nisan 2008 01:43

Tevbe-9/73**Tefsir
 
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم

يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدْ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ


Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla...

Ey Peygamber! Kâfirler(e karşı silahla),münafıklar(a karşı delil getirerek,dil*) ile cihadda bulun ve onlara karşı sert davran; onların varacakları yer cehennemdir.O, ne kötü bir dönüş yeridir... (Tevbe-9/73)
(* Beydâvî;mukâtil, s.152)
(Feyzu'l Furkan Meali- Hasan Tahsin FEYİZLİ)


--------------------------------------------------------


Tevbe-9/73 (Tefhimu'l-Kur'an Tefsiri - Ebu'l Alâ el-MEVDÛDÎ)

Bu emir, münafıklara karşı uygulanan politikadaki değişikliği belirlemektedir. Bu zamana kadar iki sebep yüzünden onlara yumuşak davranılıyordu. Birincisi müslümanlar, harici düşmanların yanısıra bir de iç çatışma riskini göğüsleyebilecek denli güçlü değillerdi. İkinci sebep ise, şüphe ve tereddütlere kapılan kimselere iman ve inanç sahibi olabilmeleri için gerekli zaman ve mühleti vermekti. Fakat artık bir politika değişikliğinin zamanı gelmişti. Tüm Arabistan'a boyun eğdirilmişti ve dış düşmanlarla sert bir çatışma başlamak üzereydi. Bu nedenle iç düşmanların, dış düşmanlarla işbirliği yapıp müslümanlar için bir iç tehlike oluşturmamaları için yok edilmeleri gerekiyordu. Ve şimdi onları baskı altına almak mümkündü. İkinci sebebe gelince, münafıklara doğru yolu gözleme, düşünme ve denemeleri için dokuz yıllık bir süre verilmişti. Onlar da bir "hayır" olsaydı bu süreden yararlanırlardı.
Bu nedenle onlara daha fazla yumuşaklık gösterilmesi için hiçbir sebep yoktu. İşte bu yüzden Allah müslümanlara, münafıkları kafirlerle aynı seviyede tutmalarını, onlara karşı cihada başlamalarını ve onlara karşı uyguladıkları yumuşaklık politikasından vazgeçip sert ve katı bir politika uygulamalarını emretmektedir.
Bu bağlamda ayetin müslümanlara, münafıklarla savaşmayı emrettiğine dikkat edilmelidir. Burada sadece o zamana dek uygulanan yumuşak politikaya bir son verilmesi istenmektedir. Bu ayet münafıkların artık İslam toplumunun bir parçası ve bölümü olarak kabul edilmemesini, onlara yönetimde söz hakkı tanınmamasını ve ikiyüzlülüklerini yaymamaları için hiçbir meselede onlara danışılmamasını emretmektedir. Bu yeni politika, gerçek mü'minlerin, münafıkça bir davranış ve tutumda bulunan ve herhangi bir şekilde Allah ve Rasulüne bağlı olmadıklarını ve gerçek müslüman sayılmadıklarını gösteren herkesi teşhir etmelerini gerektirmektedir. Bu münafıklardan her biri, artık İslam toplumunda şerefli ve saygın bir konuma sahip olmamaları için açıktan eleştirilip uyarılmaktadır. Münafıklar toplumsal boykota tabi tutulmalı ve toplumla ilgili istişare meclislerinden uzaklaştırılmalıdırlar, saygın mevki ve memuriyetlerinin kapıları yüzlerine kapanmalı ve topluluklarda onlara hor bakılmalıdır. Kısacası her müslüman davranışlarıyla, İslam toplumunda bir münafığın saygın, şerefli ve güvenilir bir yeri olmayacağını göstermelidir. Bunun yanısıra eğer münafıklardan biri ihanet suçu işlemişse, onun suçuna göz yumulamaz ve affedilemez de; tam aksine bir mahkemede yargılanıp hakettiği cezayı almalıdır.
Bu emire, indirildiği dönemde çok acil ihtiyaç vardı. İslam toplumunu düşüş ve gerileyişten korumak için, birlik ve bütünlüğü tehdit eden tüm iç tehlikeler bertaraf edilmeliydi. Çünkü münafıkları ve hainleri besleyen, iç düşmanların onurlu bir şekilde ve güvenle yaşamalarına izin veren bir toplum, kaçınılmaz olarak ahlaki çöküşe ve nihai yokoluşa mahkum olur. Münafıklık bir vebadır ve münafık da veba mikrobunu taşıyıp etrafa yayan faredir. Bu nedenle ona toplum içinde hareket özgürlüğü tanımak, topluluktaki herkesi münafıklık tehlikesiyle karşı karşıya bırakmak demektir. Aynı şekilde bir münafığa şerefli ve saygın bir konum vermek, başkalarını da münafıklık ve ihanete teşvik etmek demektir; çünkü bu, toplumda samimiyet ve gerçek imanın geçerli değer ölçüsü olmadığını gösterir. Böyle bir toplumda bir kimse sadece müslüman olduğunu diliyle söyleyip, diğer taraftan ihanet ve ikiyüzlülükle uğraşacağı halde rahatça yaşayıp toplumda iyi bir yer edinebilir. Hz. Peygamber'de (s.a) aynı şeyi üzülerek ifade etmiştir. "Kim İslam'a aykırı bid'atler çıkaran kimselere saygı gösterip yüceltirse, aslında İslam'ın temel yapısının yıkılmasına yardım etmiş olur."

------------------------------------------------------

Tevbe-9/73 (Fizilali'l-Kur'an Tefsiri - Prof.Seyyid KUTUB)


Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- münafıklara karşı o kadar çok yumuşak davranmış, o kadar çok hatalarını bağışlamış ve o kàdar çok suçlarını görmezlikten gelmiştir ki, bunun haddi hesabı yoktur. İşte şimdi yumuşak huyluluğu son raddeye gelmiş ve hoşgörü zamanını doldurmuştu. Şimdi yüce Rabbi olan Allah, ona yeni bir strateji izlemesini emrediyordu. Artık Allah onları bu ayette kâfirlerin arasına katıyor. Hem kâfirlere, hem de münafıklara karşı sert, katı, acımasız ve amansız bir cihad örneği vermesini, acımamasını ve fırsat vermemesini emrediyordu.
Hiç kuşkusuz yumuşaklığın da, sertliğin de kendine göre yeri vardır. Yumuşaklığın zamanı dolunca sertlik başlamalıdır. Pasif direniş olan sabrın dönemi kapanınca kesin ve ayırıcı tavır ortaya konmalıdır. Hareketin kendisine göre şartları ve bu yöntemin kendine göre aşamaları vardır. Bazı durumlarda yumuşaklık sıkıntı getirir ve bazen de hoşgörü zararlı olur.
Münafıklara karşı yapılacak olan cihaddaki hoşgörü sertliğini anlama konusunda değişik yorumlar vardır. Hz. Ali'den (kerremellahu vechehu) gelen bir rivayette, onlara karşı kılıçla savaşılır deniyor. İbn-i Cerir (Allah O'na rahmet eylesin) de bu görüşü tercih etmiştir. İbn-i Abbas'tan -Allah ondan razı olsun- gelen rivayete göre ise, onlarla yapılacak cihad, karşılıklı ilişkilerle, davranışlarla ve onların içyüzlerini ortaya koyup kamuoyunu uyarmak alanlarında gerçekleştirilecektir. Ayrıca Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- münafıklarla savaşmamıştır.


Emekdar Üye 17 Nisan 2008 01:43

Cvp: Tevbe-9/73  Tefsir
 

-------------------------------------------------------

Tevbe-9/73 (Tefsir-i Kebîr - Fahruddîn er-Râzî)

Biz, Allah Teâlâ'nın münafıkları, çirkin birtakım sıfatlarla nitelediğini, onları çeşitli cezalarla tehdit ettiğini ve âdetullahın da Kur'an-ı Kerim'de, her tehditle beraber güzel bir va'ad zikretmek şeklinde cereyan ettiğini söylemiştik. İşte bu sebeple hiç şüphesiz Cenâb-ı Hak, bunun peşinden mü'minleri kıymetli, temiz ve güzel birtakım sıfatlarla vasfetmiş ve onlara, yüce mükafaatlar ve yüksek payeler vaadetmiştir. Daha sonra da bu ayette, kâfir ve münafıkların hallerini açıklamaya yeniden başlayarak''Ey peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla mücadele et" buyurmuştur.
Bu ayetle ilgili olarak şöyle bir soru hatıra gelmektedir: "Ayet, münafıklarla cihadın farz olduğuna delalet etmektedir. Halbuki, bu caiz değildir. Zira münafık, küfrünü gizleyen ve lisanıyla onu inkâr eden kimsedir. Durum böyle olduğuna göre, onunla savaşmak caiz olmaz."
Bil ki alimler, işte bu müşkil vesilesiyle birtakım görüşler beyan etmişlerdir:

Birinci görüş: "Kâfirlerle savaşmak, münafıklara da ağır söz söylemek..." Bu, Dahhak'ın görüşüdür. Bu, uzak bir ihtimaldir. Zira Cenâb-ı Hakk'ın "Kâfirlerle ve münafıklarla mücadele et" buyruğunun zahiri, bu grupların her ikisiyle birdensavaşılmasını gerektirir. Yine Cenâb-ı Hakk'ın, "karşılarında çetin ol" emrinin zahiri de, bu iki grubun ikisiyle de alakalıdır.

İkinci görüş: Allah Teâlâ; Hz. Peygamber (s.a.s.)'e, zahire göre hükmetmesi gerektiğini beyan edince, Hz. Peygamber de, "Biz, zahire göre hükmederiz" buyurdu. Binaenaleyh, münafıklar müslüman olduklarını söyleyip küfürlerini gizlediklerine göre, onlarla savaşmak caiz olmaz.

Üçüncü görüş: Doğru olan bu görüşe göre cihad, "Gayretin ve gücün, adamakıllı sarfedilmesi" anlamındadır. Ayetin lafzında, bu cihadın kılıçla mı, lisanla mı veya başka bir yolla mı yapılacağına delalet edecek herhangi bir şey bulunmamaktadır. Bu sebeple diyoruz ki ayet, bu iki grupla cihad etmenin vacib olduğuna delalet ediyor. Ama bu mücahedenin nasıl yapılacağına gelince, ayetin lafzında buna delatet edecek herhangi bir şey bulunmamaktadır. Aksine bu husus, ancak bir başka delilden anlaşılabilir.
Bunun böyle olduğu sabit olunca biz diyoruz ki: Diğer deliller, kâfirlerle yapılan cihadın, kılıçla yapılması; münafıklarla yapılan cihadın da bazan hüccet ve delil getirmekle, bazan yumuşak davranmayı bırakıp sert davranmakla, bazan da onları kovmakla olması gerektiğine delalet etmektedir. Abdullah (İbn Mes'ûd), Hak Teâlâ'nın, "kafirlerle ve münafıklarla mücahede et!" ayetinin tefsirinde, şöyle demektedir: "Bu, bazan el İle, bazan da dil ile yapılır. Bunlara gücü yetmeyense, onunla karşılaşınca, kin ve gayzdan dişlerini göstersin. Buna da gücü yetmeyen kalbi ile büğz etsin."
Hasan el-Basri, münafıklarla cihad etmeyi, onlar sebeplerini işlediklerinde, onlara had ve cezaların uygulanması anlamına hamletmiştir.
Kâdî şöyle demiştir: "Hasanın söylediği bu görüş bir şey ifade etmez. Çünkü, münafık olmayan kimselere de, "had"leri ikame etmek farzdır. Binaenaleyh, bunun,münafıklara mahsus olması söz konusu olamaz." O, sözüne devamla şöyle der; "Hasan el-Basri, bu tefsiri, şu iki şeyden birisiiçin yapmıştır: "Ya, her fâsık münafık olduğu için, yahud da, Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanında, genel olarak kendilerine had tatbik edilenlerin münafıklar olmasından ötürü..."

Abdulhamit 1 16 Nisan 2010 17:57

Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
BANA İLETİLEN BİR SORUYLA KONUYA GİRMEK İSTİYORUM

SORU: Bakara suresi nin 256. ayetinde 'dinde zorlama yoktur'ifadesi vardır ama kur an ın başka bir ayetindeyse'kendilerine kitap verilenlerden allah a ve ahiret gününe inanmayan,allah ve resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle,küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın'(tevbe suresi 29. ayet) şeklinde bir ifade var.burada küçülerek sözcüğünün altını çizmek istiyorum.insanları küçülttükten,onun mallarını yağmaladıktan sonra ondan sana nasıl cizye vermesini isteyebilirsin?istersen muhtemelen sonuç çıkmayacak ve insan kolay yolu seçip gönülsüzce müslüman olacaktır.çünkü başka çaresi yoktur.eee,hani dinde zorlama yoktu.biraz dolaylı yoldan olsa da insan zorla müslüman yapıldı.nedense çoğu din alimi!!! bu noktayı gözden kaçırıp,müslümanlığın hoşgörü dini olduğunu söylerken 'dinde zorlama yoktur'ayetini örnek verir

DİNDE ZORLAMA OLUR MU ? OLABİLİR Mİ ?
BİR FERD VEYA BİR TOPLUM ZORLA İSLAMİYETİ KABUL ETMEYE ZORLANABİLİR Mİ ? HAK DİN İSLAMİYET ZORLA KABUL ETTİRİLİR Mİ ?

HAYIR DİNDE ZORLAMA YOKTUR. VE OLAMAZ DA .İŞTE KESİN AYET


Dinde zorlama yoktur. ” (Bakara Sûresi, 256)

Dinde tebliğ vardır. Peygamberimiz (s. a. v. ) hiç bir insanı zorla İslâm’a sokmamıştır. Zaten öyle bir şey insan tabiatına aykırıdır. Silah zoruyla , korku ile din değiştiren birisi gerçekte asıl dinini devam ettirir. Hem peygamberimiz devrinde, hem de sonrasında Müslümanlar diğer dinlerin mensuplarına tam bir din ve inanç hürriyeti tanımışlardır

SORU: Kur’ân-ı Kerîm’de “O müşriklerle hiçbir fitne kalmayıncaya ve din bütünüyle Allah’ın oluncaya kadar savaşın” deniliyor. (Enfal Sûresi, 39) Âyetin ikinci kısmının inanç hürriyetine uygun düşmediği dinde zorlama olabileceği iddiasına ne dersiniz?

ÖNCE TEVBE 29 AYETİNİ YORUMLAYIP TEFSİR EDELİM


Tevbe 29:
Kitap verilenlerden, "Allah’a, ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın. "


Şimdi bu âyet Müslümanlara, diğer din mensuplarına cizye verinceye kadar onlarla savaş yapılmasını mı emrediyor ?

" Dinde zorlama olmadığı halde, hangi gerekçe ile Müslümanlar başka toplumlara savaş açabilirler. Ne diyecekler Müslümanlar onlara ya İslâm’ı seçin yoksa cizye verin aksi takdirde sizi imha ederiz mi diyecekler !

Sen hatırlat, sen ancak bir hatırlatıcısın. Dayatan bir zorba değilsin.” (Ğaşiye; 88/21-22)

Ayette geçen “Sen musaytır değilsin” ifadesindeki musaytır, Türkçe’de “satır sallamak” deyimindeki satır ile aynı kökten gelir. Kasap (sâtır, settâr), kasap bıçağı (sâtûr) kelimeleri de bu kökten (Buradan “dayatan, zorba” manası çıkıyor ).

Dine girerken zorlama yoktur, Dine girdikten sonra da zorlama yoktur. Dinden çıkmak isteyen için de zorlama yoktur. Dine girerken veya dine girdikten sonra zorlama olmadığı gibi dinden çıkarken de zorlama yoktur. Yani “Ben bu dinden çıkmak istiyorum” diyen birisine “Çıkamazsın” diye zorlama yapılamaz. Kur’an’da dinden dönenin (mürted) öldürülmesi diye bir ceza göremiyoruz. Böyle bir yola girenlere herhangi bir dünyevi ceza öngörülmüyor. Nasihat, irşat ve ahireti hatırlatma ile yetiniliyor (bkz. Bakara; 2/217, Maide; 5/54).

Yani musaytır (zorba) değil; müzekkir (hatırlatıcı) olmamız burada da isteniyor

Tefsir çalışmam ve ayet yorumu ile devam edeceğim

Abdulhamit 1 19 Nisan 2010 20:00

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

Tevbe 29:
Kitap verilenlerden, "Allah’a, ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın. "


Şimdi bu âyet Müslümanlara, diğer din mensuplarına cizye verinceye kadar onlarla savaş yapılmasını mı emrediyor ?

" Dinde zorlama olmadığı halde, hangi gerekçe ile Müslümanlar başka toplumlara savaş açabilirler. Ne diyecekler Müslümanlar onlara ya İslâm’ı seçin yoksa cizye verin aksi takdirde sizi imha ederiz mi diyecekler
Neml 29-Kraliçe dedi ki; "Ey devletin ileri gelenleri, bana havadan çok önemli

bir mektup atıldı
( HÜNDÜT İLE )

30-Mektup, Süleyman'dan geliyor, Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile başlıyor.

31-İçinde "Bana karşı büyüklük taslamayınız, boyun eğerek huzuruma geliniz " diyor.


Hz Süleyman şartsız olarak islama girin ve peygamber olarak bana uyun mu demektedir ?

ŞİMDİ BU AYETİ NEREYE VE NASIL OTURTACAĞIZ Kİ, İSLAMDA SAVAŞ AÇMAYANLARA KARŞI SAVAŞ AÇILMAZ VE DİNDE ZORLAMA OLMAZ DİYE

SORU: YA BOYUN EĞİP TESLİM OLMAZSALAR, SÜLEYMAN PEYGAMBER ONLARA, ALLAH İÇİN SAVAŞ AÇIP ONLARI ALLAH İÇİN ÖLDÜRMEYECEK MİYDİ ?

SAVAŞ AÇIP ÖLDÜRMEYECEK DE, ONLARA NASİHATLA SİZİN DİNİNİZ SİZE BENİM DİNİM DE BANA MI DİYECEKTİ ?

ŞÖYLE SÖYLENEBİLİR Mİ ?

ŞÜPHESİZ ONLARA ÖNCE NASİHAT EDİP, İKNA YOLUYLA MÜSLÜMAN OLMASINI SAĞLAYACAKTI. EĞER BU YÖNTEM İLE İSLAMA GİRİYORLARSA ONLARA SAVAŞ AÇMAYACAKTI. YA AKSİ TAKDİRDE.....

BAKIN AYETLERİN DEVAMINA BU PEK AÇIK YER ALMIYOR MU


NEML-32- Kraliçe "Ey devletin ileri gelenleri, bu konuda ne yapmam gerektiğine ilişkin görüşlerinizi söyleyiniz, ben sizin görüşünüzü almadan hiçbir işi kesin sonuca bağlamam.

33- İleri gelen devlet adamları dediler ki; "Biz güçlüyüz, yaman savaşçılarız, ferman senindir, düşün de ne buyuracağına karar ver. "

34- Kraliçe dedi ki; "Hükümdarlar bir ülkeye ayak bastıklarında oranın düzenini alt-üst ederler ve halkının seçkinlerini hor ve itibarsız duruma düşürürler. Onlar hep böyle yaparlar. "

35- "Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim ve elçilerimin nasıl bir cevapla döneceklerini göreceğim.

36- Kraliçenin elçisi gelince Süleyman ona dedi ki; "Beni mal ile mi kandıracaksınız? Allah'ın bana bağışladığı ayrıcalıklar size verdiklerinden daha üstündür. .Siz bu hediyenizle övünebilirsiniz?"


37- "Şimdi efendilerine dön. Yemin ederim ki, karşı koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerlerine yürürüz. Ve onurlarını çiğneyerek burunlarını yere sürte sürte onları yurtlarından çıkarırız

SON AYETİ KIRMIZI İLE YAZDIM. ŞİMDİ TEKRAR SORMAM LAZIM

ŞİMDİ BU AYETİ NEREYE VE NASIL OTURTACAĞIZ Kİ, İSLAMDA SAVAŞ AÇMAYANLARA KARŞI SAVAŞ AÇILMAZ VE DİNDE ZORLAMA OLMAZ DİYE


Devamı olacak

Abdulhamit 1 22 Nisan 2010 18:52

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

Abdulhamit 1 Üyemizden Alıntı
"Şimdi efendilerine dön. Yemin ederim ki, karşı koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerlerine yürürüz. Ve onurlarını çiğneyerek burunlarını yere sürte sürte onları yurtlarından çıkarırız

SON AYETİ KIRMIZI İLE YAZDIM. ŞİMDİ TEKRAR SORMAM LAZIM

ŞİMDİ BU AYETİ NEREYE VE NASIL OTURTACAĞIZ Kİ, İSLAMDA SAVAŞ AÇMAYANLARA KARŞI SAVAŞ AÇILMAZ VE DİNDE ZORLAMA OLMAZ DİYE



Kuranı kerimde Tek bir ayete bakarak hüküm çıkarmak doğru bir yöntem değilidir. Yanlıştır. Eğer konu ile ilgili tek bir ayet varsa elbette bu ayetin hükmüne göre hareket edilir. ve bu mana artık bağlayıcı olur.

Şimdi Konu ile söylenmiş ayetlerin bütününe bakmak lazımdır. Ayetleri Birlikte değerlendirmek esastır ki, bir başka ayet bir ayetin açıklayıcı yani tefsiri olmaktadır. Ayetler birbirleriyle uyumlu bağlantılı ve birbirlerinin açıklayacısıdır ki aralarında anlam yönüyle bir zıtlık ve bir çelişki olamaz.

Tevbe 29 ayetini işte bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Yoksa diğer ayetlerin anlamlarına zıt düşer. Çelişir. Halbuki kuranda çelişki yoktur ve olamaz da.

Peki nedir bu genel ayetler ? Hangi ayet veya ayetler tevbe 29 ayetinin açıklayıcısı olmaktadır ? Neml 29- 37 ayetlerine nasıl bir yorum getirebiliriz.

Abdulhamit 1 23 Nisan 2010 17:07

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

37- "Şimdi efendilerine dön. Yemin ederim ki, karşı koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerlerine yürürüz. Ve onurlarını çiğneyerek burunlarını yere sürte sürte onları yurtlarından çıkarırız

SON AYETİ KIRMIZI İLE YAZDIM. ŞİMDİ TEKRAR SORMAM LAZIM

ŞİMDİ BU AYETİ NEREYE VE NASIL OTURTACAĞIZ Kİ, İSLAMDA SAVAŞ AÇMAYANLARA KARŞI SAVAŞ AÇILMAZ VE DİNDE ZORLAMA OLMAZ DİYE
MÜSLÜMANLARDAN KARDEŞİMİZ GÖRÜŞ BELİRTMİŞ VE DER Kİ

Alıntı:

tevbe 29 da kendilerine kitap verilenlerle diye başlamış ,yani bunlar bildikleri halde inanmayıp,30 ayettede Allaha iftira edip fitne çıkaranlardaır bundan dolayı bunlarla savaşılması ki zaten islam dini FİTNENİN yeryüzünden kaldırılıp din yalnız allaha has kılınmasını emreden bir yaşam biçimidir,bunun için bu din adına zorlama değil OLMASSA OLMAZ BİR EMİRDİR
ŞİMDİ BU AYETİ NEREYE VE NASIL OTURTACAĞIZ Kİ, İSLAMDA SAVAŞ AÇMAYANLARA KARŞI SAVAŞ AÇILMAZ VE DİNDE ZORLAMA OLMAZ DİYE

DİYE SORMUŞTUM.

Müslümanlardan Kardeşimiz ayeti yerine oturtmuş,

Bu din adına zorlama değil OLMASSA OLMAZ BİR EMİRDİR

Demiş.

ACABA ÖYLE Mİ ?

Abdulhamit 1 23 Nisan 2010 17:31

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

MÜSLÜMANLARDAN:
tevbe 29 da kendilerine kitap verilenlerle diye başlamış ,yani bunlar bildikleri halde inanmayıp,30 ayettede Allaha iftira edip fitne çıkaranlardaır bundan dolayı bunlarla savaşılması ki zaten islam dini FİTNENİN yeryüzünden kaldırılıp din yalnız allaha has kılınmasını emreden bir yaşam biçimidir,bunun için bu din adına zorlama değil OLMASSA OLMAZ BİR EMİRDİR RESULULLAHA VE BİLİNÇLİ ÜMMETİNE ALLAHU ALEM.
TEŞEKKÜR EDERİM, MÜSLÜMANLARDAN KARDEŞİM,

Bundan dolayı bunlarla savaşılması ki zaten islam dini FİTNENİN yeryüzünden kaldırılıp din yalnız allaha has kılınmasını emreden bir yaşam biçimidir

DEMİŞSİNİZ.


ANCAK İLGİLİ AYET NİÇİN VE HANGİ SEBEBTEN DOLAYI İNMİŞTİR.

Buna da bakmak lazımdır. Benim sizden daha farklı düşüncem var ki, bunları kuran ayetiyle açıklayacağım.

Belki de yanılırım. Yanıldığımda müdahil olun. Lütfen

Saygılarımla


HER ALLAHA İFTİRA EDENLE VEYA ALLAHI İNKAR EDENLE VEYA FİTNE ÇIKARANLARLA SAVAŞILIR MI ? YANİ KİTAL ( HARB ) EDİLİR Mİ ? VEYA CİZYE ALINIR MI ?

AYETLERLE AÇIKLAYACAĞIM

Abdulhamit 1 24 Nisan 2010 18:10

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

Abdulhamit 1 Üyemizden Alıntı
Alıntı:

MÜSLÜMANLARDAN:
tevbe 29 da kendilerine kitap verilenlerle diye başlamış ,yani bunlar bildikleri halde inanmayıp,30 ayettede Allaha iftira edip fitne çıkaranlardaır bundan dolayı bunlarla savaşılması ki zaten islam dini FİTNENİN yeryüzünden kaldırılıp din yalnız allaha has kılınmasını emreden bir yaşam biçimidir,bunun için bu din adına zorlama değil OLMASSA OLMAZ BİR EMİRDİR RESULULLAHA VE BİLİNÇLİ ÜMMETİNE ALLAHU ALEM.
TEŞEKKÜR EDERİM, MÜSLÜMANLARDAN KARDEŞİM,

Bundan dolayı bunlarla savaşılması ki zaten islam dini FİTNENİN yeryüzünden kaldırılıp din yalnız allaha has kılınmasını emreden bir yaşam biçimidir

DEMİŞSİNİZ.


ANCAK İLGİLİ AYET NİÇİN VE HANGİ SEBEBTEN DOLAYI İNMİŞTİR.

Buna da bakmak lazımdır. Benim sizden daha farklı düşüncem var ki, bunları kuran ayetiyle açıklayacağım.

Belki de yanılırım. Yanıldığımda müdahil olun. Lütfen

Saygılarımla


HER ALLAHA İFTİRA EDENLE VEYA ALLAHI İNKAR EDENLE VEYA FİTNE ÇIKARANLARLA SAVAŞILIR MI ? YANİ KİTAL ( HARB ) EDİLİR Mİ ? VEYA CİZYE ALINIR MI ?

AYETLERLE AÇIKLAYACAĞIM

...

Abdulhamit 1 24 Nisan 2010 18:22

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Tevbe 29:
Kitap verilenlerden, "Allah’a, ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın. "


TEVBE 29 AYETİNİ (CİZYE ) 2 FAKLI ŞEKİLDE YORUMLAMAK MÜMKÜNDÜR

YORUM 1:


Tevbe 29 Ayetini tek başına değerlendirecek olursak dinde zorlama olduğu çıkar. Ki zorla İslam olun. Olmazsanız dahi Zorla Allah ve peygamberin haram kıldığını siz de haram kılın yoksa sizinle savaşılır ve sizden cizye de alınır.

Halbuki bu ayette zorla islama davet yoktur.

Ayetlerin geneline baktığımızda bu ayetin ancak islama saldırı durumunda geçerli olabileceğini anlarız. Nitekim, Tevbe 29 ayetinin nuzul sebebi araştırıldığında ve Tevbe suresini baştan sona okuduğumuzda, Peygamberle anlaşma yapmış olan yahudiler bu anlaşmalarını bozarak, müşriklerle beraber Müslümanlara karşı savaşmışlardır. Yani ortada İslâm devleti ile yapılan anlaşmayı bozup savaşan hain bir taraf vardır ve bunlar Müslümanlara zarar vermişlerdir.

İşte Tevbe 29’da emredilen bu hainlerin verdiği zarara karşılık olarak hakir bir şekilde savaş tazminatı ödeyinceye onlarla savaşılmasıdır. Yoksa durup dururken herhangi bir kavim ile zoraki vergi verinceye kadar savaşmak değildir. İster Gayri müslüm değil isterse kafir olsunlar, Önemli şart şudur. Eğer ,sulh halinde ve müslümanlara herhangi bir zarar vermiyor inançlarımızla alay etmiyor bize sözlü ve fiili saldırıda bulunmuyorlarsa, bize iyi davranıyor ve bize iyiliklerde bulunuyorlarsa onların bu davranışlarına neden saygı duymayalım. Neden onlara sert davranalım. Bize düşen vazife. Peygamberimizin yaptığı gibi tebliğ görevimizi yapar ve onları kendi halinde bırakırız.

İŞTE AYETLER

(Âl-i İmran: 69 ) " De ki: Ey Ehl-i Kitab! Sizinle bizim aramızda eşit olan bir inanca gelin: 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, Allah'ı bırakıp birbirimizi Rab edinmeyelim'. Eğer bu çağrıyı kabul etmezlerse onlara 'Şahit olun ki biz Müslümanız; (yani bir tek Allah'ın iradesine teslim olmuşuzdur') deyin"

BU AYET AYNI ZAMANDA TEVBE 29 AYETİNİ TEFSİR EDEN AYETTİR. YANİ ONLAR MÜSLÜMANLIĞI KABUL ETMEZLERSE ONLARA SALDIRABİLİRSİNİZ ( Cizye de alabilirsiniz ) DEMİYOR. EĞER BU TEBLİĞ ÇAĞRIMIZI KABUL ETMEZLER İSE BİZ ANCAK ONLARA ŞAHİT OLUN Kİ BİZ MÜSLÜMANIZ DİYEBİLİRİZ VEYA SİZİN DİNİNİZ SİZE BİZİM DİNİMİZ BİZE ( Kafirun suresi )

MÜMTEHİNE-8 Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever.

( "Allah... yasaklamaz" ifadesi, bu bağlamda, olumlu bir tavsiyeye işaret eder . Bu düşmanlık ve saldırının olmadığı zamanlarda ise iyiliği hak edenlere iyiliğin yapılabileceğini, ilişkilerde ise dürüstlüğün ve adaletin ilke olacağını belirtiyor)

Mümtehine -9 :Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.

" Peki, bu âyetleri nereye koyacağız. Allah teala Müslümanlarla savaşmayan kimselere iyilik yapmamızı ve onlara âdil davranmamızı emrediyor.

Bakara. 256-" Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırt edilmiştir. Artık her kim tâğutu inkâr edip, Allah’a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir. "

Dinde zorlama olmadığı halde, hangi gerekçe ile Müslümanlar başka kavimlere savaş açabilirler. Ne diyecekler Müslümanlar onlara ya İslâm’ı seçin yoksa cizye verin aksi takdirde sizi imha ederiz mi diyecekler.?

Bakara 190- "Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez. "

Bu âyette de görüldüğü gibi âyet gâyet açık ve net. Eğer Müslümanlar düşmanlar tarafından saldırıya uğrarlarsa elbette savaşacaklar.!Bu ayette savaşın sebebinin savaş olduğunu açık bir şekilde ifade ediyor. Demek ki herhangi bir çıkar ve dünya ihtirasımız için hiçbir toplumla savaşamayız. Zaten İslam da ki harp anlayışı Saldırı Harbi değil tam aksine bir Müdafaa Harbidir.

DEVAMI OLACAK

Abdulhamit 1 25 Nisan 2010 15:13

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

Bakara 190- "Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez. "

Bu âyette de görüldüğü gibi âyet gâyet açık ve net. Eğer Müslümanlar düşmanlar tarafından saldırıya uğrarlarsa elbette savaşacaklar.!Bu ayette savaşın sebebinin savaş olduğunu açık bir şekilde ifade ediyor. Demek ki herhangi bir çıkar ve dünya ihtirasımız için hiçbir toplumla savaşamayız. Zaten İslam da ki harp anlayışı Saldırı Harbi değil tam aksine bir Müdafaa Harbidir.
Din savaşlarının hepsi görülüyor ki karşı taraftan gelmiştir Size savaş açanlarla Allah yolunda savaşın ancak aşırı gitmeyin şüphesiz ki Allah aşırı gidenleri sevmez” buyuran Bakara 190 ayeti ile birlikte. Eğer düşmanlar barışa meylederlerse Sen de ona yanaş ve Allâh’a tevekkül et!..” (el-Enfâl, 61) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz de:“Düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyin ve Allah’tan selâmet dileyin. Bununla birlikte eğer onlarla muhârebe etmek durumunda kalırsanız, sabır ve sebat gösterin. Bilin ki cennet, kılıçların gölgesi altındadır.” buyurmuştur. (Buhârî, Cihâd, 112)

İslama göre devletler arasındaki münasebetlerde ilk etapta sulh esastır.Kuranda: “ Ey iman edenler! Hepiniz topyekun sulhu selama girin, şeyatnın adımları ardına düşmeyin çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır. buyurulur (Bakara 208)

Tevbe 13: Yeminlerini bozan, resulü yurdundan çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Üstelik size saldırıyı ilkin onlar başlattı. Korkuyor musunuz onlardan? Eğer mümin kişilerseniz, kendisinden korkmanıza en layık olan, Allah'tır.

Enfal 39 “Siz de ortalıkta bir fitne kalmayıp din, tamamiyle Allahın dini oluncaya kadar onlara cihâd edin, eğer vazgeçerlerse her halde Allah amellerini görür.

DİKKAT !" Âyetin sonu eğer vazgeçerlerse diyor. Eğer kıyamete kadar sürecek bir savaş ise neden vazgeçerlerse yazıyor âyetin sonunda.

Savaşla ilgili âyetlere bakıldığında İslâm’ın, ancak zulmü, din yüzünden baskıyı ve haksız saldırıyı ortadan kaldırmak için buna izin verdiği görülmektedir. İşte ayetler

Nisa-75- Niye Allah yolunda ve `Ey rabbimiz, bizi şu zalimlerin yaşadığı beldeden çıkar, bize katından bir kurtarıcı, kendi katından bir destek i gönder' diye yalvaran ezilmiş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz

Hac- 39- Saldırıya uğrayan mü'minlere savaşma izni verilmiştir. Çünkü onlar zulme uğramışlardır. Hiç kuşkusuz Allah'ın onlara yardım etmeye gücü yeter.
Hac 40- Onlar sırf "Rabb'imiz Allah'dır" dediler diye haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. ...

Allah rızası için savaşmak", adalet, hukuk ve hakkaniyet uğrunda savaşmaktır. Yine yukarıda meali verilen âyetlerden( Hac: 22/39–40 ) açıkça anlaşılmaktadır ki hak, hürriyet ve adalet yalnızca Müslümanlar için değil, bütün inananlar, zayıf olduklarından haksızlığa uğrayanlar için istenmektedir

Enfal,61: Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et (Eğer size sataşmaz, savaş açmaz, barış teklifi getirirlerse Allah onlara karşı herhangi bir eyleme girişmenize izin vermemiştir.)

(Nisa,90) - Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir

Ayetlerdeki hakikatler gösteriyor ki , Savaş esnasında bile olunsa , Küfür cephesi size Barış teklif ederse , Savaşmak caiz değildir. Çünkü İslam İnsanları “cennete” kazandırmak için gelmiştir ,yoksa onları Küfür üzerine öldürüp cehenneme ehil hale getirmek için değil

“…Sulh dâimâ hayırlıdır…” (en-Nisâ, 128)

“ Deki: o (kuran) Rabbimizden gelen bir hakdır. Artık dileyen iman etsin dileyen inkar etsin” (Kehf 29)

Kafirun suresi: "Sizin dininiz size benim dinim bana" ayeti de kişilerin inanmak konusunda serbest olduğunun bir ifadesidir

“ Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi topyekun elbette iman ederdi. Böyle iken sen hepsi mümin olsunlar diye insanları zorlayacak mısın?” buyurulur. (Yunus 99)


YORUM 2 İLE DEVAM EDECEĞİM.

Abdulhamit 1 26 Nisan 2010 15:52

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

NEML-37- "Şimdi efendilerine dön. Yemin ederim ki, karşı koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerlerine yürürüz. Ve onurlarını çiğneyerek burunlarını yere sürte sürte onları yurtlarından çıkarırız

ŞİMDİ BU AYETİ NEREYE VE NASIL OTURTACAĞIZ Kİ, İSLAMDA SAVAŞ AÇMAYANLARA KARŞI SAVAŞ AÇILMAZ VE DİNDE ZORLAMA OLMAZ DİYE
YORUM 2:

Tevbe 29:
Kitap verilenlerden, "Allah’a, ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın. "

NEML-30-Mektup, Süleyman'dan geliyor, Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile başlıyor.

NEML-31-İçinde "Bana karşı büyüklük taslamayınız, boyun eğerek huzuruma geliniz " diyor.


Ayetler dikkatli bir şekilde incelenecek olursa Hz Süleyman kayıtsız şartsız islama girin , ALLAH DIŞI TAPTIKLARINMIZDAN VAZGEÇİN DE İSLAM OLUN, İSLAMA GİRİN DEMİYOR . ŞAYET BÖYLE DEMİŞ OLSA ONLARI İSLAMA ZORLAMIŞ OLMAZ MIYDI ? EVET, ZORLAMIŞ OLURDU.

Ancak Bir Peygamber Hükümdar Olarak Olarak Bana Tabii Olun Demektedir. Boyun Eğerek Benim Emrim Ve İdarem Altına Girin Demektedir. Neden ?

Küfür Toplumunu Kontrol Altına Almak İstemesi, bu Sayede Fitneyi yok ederek O Ülke İnsanlarına İslamı Tebliğ yolu açabilmesidir.

Sözümüzü daha da açalım :

Hz Süleyman Gönderdiği mektup ile O ülkenin ancak kraliçe ve devlet büyüklerine tebliğ yapabilir. Ülkenin yöneticisi olan kraliçe ve ileri gelenleri İslam idaresi altına girdi mi ? Artık o ülkenin tüm insanlarına tebliğ yolu açılır. Bu olay Hz Muhammed ( As ) peygamberin Bizansa gönderdiği mektup gibidir.

Hz Süleyman Onlara Önce Nasihat Edip, Tebliğ Ve İkna Yoluyla Müslüman Olmasını Sağlayacaktı. Eğer Bu Yöntem İle İslama Girmiyorlarsa Onları Zorlayarak Ölüm Tehdidi İle Müslüman Yapmayacaktı .Bakın Ayetlerin Devamında Bu Pek Açık Yer Almıyor Mu ?

NEML 35- "Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim ve elçilerimin nasıl bir cevapla döneceklerini göreceğim.

NEML 36- Kraliçenin elçisi gelince Süleyman ona dedi ki; "Beni mal ile mi kandıracaksınız? Allah'ın bana bağışladığı ayrıcalıklar size verdiklerinden daha üstündür. .Siz bu hediyenizle övünebilirsiniz?"


Kraliçe Hz Süleymana Bir nevi küçük bir cizye ( Değerli hediyeler ) sunmakta. Onları rahat bırakması için. Hz Süleymanın Emri altına girmemeleri ve savaş olmaması için . Hz Süleymanın cevabı Beni mal ile mi kandırıp, fikrimden vazgeireceksiniz

NEML 37- "Şimdi efendilerine dön. Yemin ederim ki, karşı koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerlerine yürürüz. Ve onurlarını çiğneyerek burunlarını yere sürte sürte onları yurtlarından çıkarırız.

İSLAMI KABUL EDİN ANLAMINA GELECEK TEK SATIR BİR CÜMLE YOK.

Ancak Niyet ve amaç bellidir. İnsanlara tebliğ ile islamı tanıtmak. Allahın vahyini duyurmak ve ulaştırmak daha da önemlisi FİTNEYİ YOK ETMEK, Hakkı batıla üstün getirmek

Din savaşlarının hepsi görülüyor ki karşı taraftan gelmiştir.

VAHYİN YAYILIŞINA VE İSLAMI TEBLİĞE ENGEL OLMAK DA BİR SAVAŞ SEBEBİDİR

HALİFELER DÖNEMİNDE VAHYİN YAYILIŞINA VE İSLAMI TEBLİĞE ENGEL OLAN ÜLKELERLE SAVAŞILMIŞTIR.

Devam edeceğim

Abdulhamit 1 26 Nisan 2010 17:20

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
NEML-31-İçinde "Bana karşı büyüklük taslamayınız, boyun eğerek huzuruma geliniz " diyor.

NEML 37- "Şimdi efendilerine dön. Yemin ederim ki, karşı koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerlerine yürürüz. Ve onurlarını çiğneyerek burunlarını yere sürte sürte onları yurtlarından çıkarırız.


AYETLERİ BİR TEHDİT OLARAK ALGINABİLİR Mİ ?

Yani bir ülkenin başka bir ülkeye böyle bir tehdit savurması hak mıdır ? Emrim ve idarem altına girin yoksa sizinle savaşırım demesi......

Evet yukarıdaki ayetler tamamen bir tehdittir. O zaman ki ülke ilişkilerinde Yöntem ve metod buydu. Güçlü olan kavim veya ülke , kendi çıkarı için başka bir kavmi ya da ülkeyi kendi egemenliği altına almak istediğinde ona boyun eğerek bana teslim olun der. Teslim olmazsa sudan bahanelerle ona saldırır ve böylece savaş çıkmış olur..

Peki günümüzde olay farklı mıdır ? Bir farkla farklıdır.

Günümüzde de Güçlü ülkeler sahip oldukları teknojilerle diğer ülkeleri kendine bağımlı kılar, onları sömürür. Böylelikle o ülkeleri Kendi emri ve idareleri altına alırlar. Eğer bu yolla alamadıkları varsa sahip olduğu güçle zorla egemenliği altına alır. ( Örneklerini siz bilirsiniz )

İşte Hz Süleyman devrin süper gücüydü ki muhteşem ordularının içinde cinleri bile vardı. Hz Süleyman devrinde de her millet kendi çıkarı için çeşitli bahanelerle bir diğerine saldırır. Onu egemenliği altına alırdı. . Ve her millet ister ki bir başka millete hükmetsin, onu kendi boyundurluğu altına alsın.Ve Yeryüzünde tek güç, tek hakimiyet olsun.

Ancak Hz Süleyman kendi çıkarı için değil, Allah nizamını yaymak ve idame ettirmek için savaşmıştır. Kendi Milleti ve kendi menfaati için değil. Yeryüzünde tek gücün, tek hakimiyetin islamiyetin olması fitne ve fesadı ortadan kaldırıp dinin tamamen Allahın dini olması için çabalamıştır.

Bir diğer önemli ayrıntı ise kanımca şudur:

Hz Süleyman zamanında şeriat farklı idi. Yani cizye yoktu. Zaten dikkat edin kraliçenin gönderdiği muhteşem hediyeler bir nevi cizye niteliğindeydi. O bunu kabul etmemişti, kabul etseydi belki ardı arkası kesilemeden hediyeler ona gelecekti.. Ama o öyle yapmadı .

Çevresinde ( yemende ) böyle bir küfür toplumunun bulunması ve her an islama zarar verecek olması ve fitne tehlikesinin belirmesi üzerine hz Süleyman bana boyun eğerek emrim ve idarem altına girin demişti.

Hz Süleymanın böyle muhteşem Gücü ve kuvveti onda iken yemen kraliçesi ( Sebe ) ordusu ona saldırmaya gücü yetmeyecekti . Sulh içinde yaşamak isteyecekti.

Ancak her dönemde olduğu gibi kavimlerin yayılmacı emellerinin olduğunu , başka kavimleri egemenlikleri altına alacaklarını da biliyoruz. Gücü yettiğinde de ilk fırsatta bunu gerçekleştireceklerini biliyoruz. Ve Hz Süleymanda bunu biliyordu.

İşte Hz Süleyman Güç ve kuvvet kendisinde iken. ( Kendisinden sonra ne olacağı bilinmez. ) Küfür düzeni yok etmek ve kontrol altına almak istemişti ki, daha sonraları bu fitne düzen islama bir şekilde zarar vermesin. Aynı şekilde peygamberimiz hz muhammed (As) bu yol ve metodu izlemiştir. Önceleri yakın çevre ülkelerini Mektuplarla islama davet etmiştir.

Sonuç: İslam için küfür düzeni bir Fitnedir. Fitne düzeni ise islama her an potansiyel bir tehlikedir. Onu kontrol altında tutmak şarttır. İslam ülkesi güçlü ve kuvvetli olmak zorundadır ki, düşmanlarına caydırıcı bir güç olabilsin vahyi ve tebliği tamamen yayabilsin

Yitiksevda 26 Nisan 2010 22:59

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
İzahlarınız için teşekkürler Allah razı olsun abim..

Katkı adına benim nezdimde İslam adına güçlü olabilmenin tek ölçüsü ADALET'TİR adalet olmadan istersek bütün dünya İslam devletinin yönetimi altında olsun ama fayda etmez diyorum.İnsanlık tarihine göz attığımızda onca gelmiş geçmiş kavimlerin devletlerin yıkımlarında ana sebep ADALET'sizliktir Medine vesikasını ele alacak olursak yapılan anlaşmada esas ölçü herkese adil davranma hükmüdür bu sayede esenlik ve barış ilkeleri uygulanabilmiştir...

Medine Vesikası.
Prof Dr.Muhammed Hamidullah / Islam Peygamberi / Irfan Yay. Ist.1991 Tercüme:Prof Dr. Salih Tuğ


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1-)Bu kitap (yazı), Peygamber Muhammed tarafından Kureyşli ve Yesribli mü’minler ve müslümanlar ve bunlara tabi olanlarla yine onlara sonradan iltihak etmiş olanlar ve onlarla beraber cihad edenler için (olmak üzere tanzim edilmiştir.)
2-)Işte bunlar, diğer insanlardan ayrı bir ümmet (câmi'a) teşlil ederler.
3-)Kureyş'den olan Muhacirler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile kan diyetlerini ödemeye iştirak ederler ve onlar harp esirlerinin fidyei necâtını mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre ödemeye iştirak edeceklerdir.
4-)Benû 'Avf'lar kendi aralarında âdet olduğu vechile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye iştirak edeceklerdir ve (müslümanların teşkil ettiği) her zümre (taife), harp esirlerinin fidyei necâtını mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
5-)Benû Hârisler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile evvelki, şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasında iyi ve mâ
kul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
6-)Benû Sâide'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
7-)Benû Cuşem'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiler altında kan diyetlerini ödemeye ve her zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâ
kul bilinen esaslara ve aâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
8-)Benû'n-Neccâr'lar kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
9-)Benû 'Amr Ibn 'Avf'lar, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştiraık edeceklerdir.
10-)Benû'n-Nebît'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâkul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
11-)Benû'l-Evs'ler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidyei necâtını, mü'minler arasındaki iyi ve mâ
kul bilinen esaslara ve adâlet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
12-)Mü'minler kendi aralarında ağır malî mes'uliyetler altında bulunan hiç kimsei (bu halde) bırakmayacaklar, fidyei necât veya kan diyeti gibi borçlerını iyi ve mâkul bilinen esaslara göre vereceklerdir.
12/b-)Hiçbir mü'min diğer bir mü'minin mevlâsına (kendisi ile akdî kardeşlik râbıtası kurulmuş kimse) mümâna'at edemez (diğer bir okunuşa göre:Hiçbir mü'min diğer bir mü'minin mevlâsı ile, onun aleyhine olmak üzere bir anlaşma yapamayacaktır.)
13-)Takvâ sahibi mü'minler, kendi aralarında mütecâvize ve haksız bir fiil îkaını tasarlayan yahut bir cürüm yahut bir hakka tecavüz veyahut da mü'minler arasında bir karışıklık çıkarma kasdını taşıyan kimseye karşı olacaklar ve bu kimse onlardan birinin evlâdı bile olsa, hepsinin elleri onun aleyhine kalkacaktır.
14-)Hiçbir mü'min bir kâfir için, bir mü'mini öldüremez ve bir mü'min aleyhine hiçbir kâfire yardım edemez.
15-)Allah'ın zimmeti (himaye ve teminâtı) bir tekdir; (müminlerin en ehemmiyetsizlerinden birinin tanıdığı himâye) onların hepsi için hüküm ifede eder. Zîra mü'minler, diğer insanlardan ayrıolarak birbirlerinin mevlâsı (kardeşi) durumun-dadırlar.
16-)Yahudilerden bize tâbi olanlar, zulme uğramaksızın ve onlara muârız olanlarla yardımlaşılmaksızın, yardım ve müzâheretimize hak kazanacaklardır.
17-)Sulh, mü'minler arasında bir tekdir. Hiçbir mü'min Allah yolunda girişilen bir harpde, diğer mü'minleri hâriç tutarak, bir sulh anlaşması akdedemez; bu sulh, ancak onlar (mü'minler) arasında umumiyet ve adâlet esasları üzere yapılacaktır.
18-)Bizimle beraber harbe iştirak eden bütün (askerî) birlikler, birbirleriyle münâvebe edecek-lerdir.
19-)Mü'minler, birbirlerinin Allah yolunda (uğrunda) akan kanlarının intikamını alacaklardır.
20-)Takvâ sahibi mü'minler, en iyi ve en doğru yol üzerinde bulunurlar.
20/b-)Hiçbir müşrik, bir Kureyşlinin mal ve canını himâyesi altına alamaz ve hiçbir mü'mine bu hususta engel olamaz (yani Kureyşliye hücûm etmesine mani olamaz.)
21-)Herhangi bir kimsenin, bir müminin ölümüne sebep olduğu katî delillerle sâbit olur da maktûlün velîsi (hakkını müdafaa eden) rızâ göstermezse, kısas hükümlerine tabî olur; bu halde bütün mü'minler ona karşı olurlar. Ancak bunlara, sadece (bu kaidenin) tatbiki için hareket etmek helâl (doğru) olur.
22-)Bu sahife (yazı)nın muhteviyatını kabul eden, Allah'a ve ahiret gününe inanan bir mü'minin bir kaatile yardım etmesi ve ona sığınacak bir yer temin etmesi helâl (doğru) değildir; ona yardım eden veya sığınacak bir yer gösteren Kıyamet günü Allah'ın lânet ve gadabına uğrayacaktır ki o zaman artık kendisinden ne bir para tediyesi ve ne de bir tavîz alınacaktır.
23-)Üzerinde ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şey, Allah'a ve Muhammed'e götürülecektir.
24-)Yahudiler, mü'minler gibi, muharebe devam ettiği müddetçe (kendi harp) masraflarını karşılamak mecburiyetindedirler.
25-)Benû 'Avf yahudileri, mü'minlerle birlikte (Ibn Hişam'da bu, “ma'a” (=ile) olarak, Ebû Ubeyde'de ise “min” (=den) olarak zikredilir) bir ümmet (:câmi'a) teşkil ederler. Yahudilerin dinleri kendilerine, mü'minlerin dinleri kendilerinedir. Buna gerek mevlâları ve gerekse bizzat kendileri dahildirler.
25/b-)Yalnız kim ki haksız bir fiil irtikâb eder veya bir cürüm îkâ eder, o sadece kendine ve âile efradına zarar (vermiş) olacaktır.
26-)Benûn- Neccâr Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır.
27-)Benû’l-Haris Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır.
28-)Benû Sâ'ide Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır.
29-)Benû Cuşem Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.
30-)Benû'l-Evs Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.
31-)Benû Sa'lebe Yahudileri de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır. Yalnız kim ki haksız bir fiil irtikâb eder veya bir cürüm îka eder, o sadece kendini ve aile efradını zarardîde etmiş olacaktır.
32-)Cefne (ailesi) Sa'lebenin bir kolu (batn)dur; bu bakımdan Sa'lebe'ler gibi mülâhaza oluna-caklardır.
33-)Benû'ş-Şuteybe de Benû 'Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahib olacaklardır. (kaidelere) muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareket olmayacaktır.
34-)Sa'lebe'nin mevlâları, bizzat Sa'lebeler gibi mülâhaza olunacaklardır.
35-)Yahudilere sığınmış olan kimseler (Bitâne), bizzat Yahudiler gibi mülâhaza olunacaklardır.
36-)Bunlar (yahudiler)'dan hiçbir kimse (müslümanlarla birlikte bir askerî sefere), Muham-med'in müsaadesi olmadan çıkamayacaktır.
36/b-)Bir yaralamanın intikamını almak yasak edilemeyecektir. Muhakkak ki bir kimse bir adam öldürecek olursa neticede kendini ve âile efradını mes'uliyet altına sokar; aksi halde haksızlık olacaktır (yani bu kaideye riâyet etmeyen bir kimse haksız vaziyette olacaktır.) Allah bu yazıya en iyi riâyet edenlerle beraberdir.
37-)(Bir Harp vukuunda) Yahudilerin masrafları kendi üzerine ve müslümanların masrafları kendi üzerindedir. Muhakkak ki bu sahîfede (yazıda) gösterilen kimselere harp açanlara karşı, onlar kendi aralarında yardımlaşacaklardır. Onlar arasında hayırhahlık ve iyi davranış bulunacaktır. (kaidelere) muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareketler olmayacaktır.
37/b-)Hiçbir kimse müttefikine karşı bir cürüm îka edemez:Muhakkak ki zulmedilene yardım edilecektir.
38-)Yahudiler müslümanlarla birlikte, beraberce harp ettikleri müddetçe masrafda bulunacaklardır.
39-)Bu sahîfenin (yazının) gösterdiği kimse lehine Yesrib vâdisi dahili (cevf), harâm (Mukaddes) bir yerdir.
40-)Himâye altındaki kimse (cârr), bizzat himaye eden kimse gibidir; ne zulmedilir ve ne de (kendisi) cürüm îka edecektir.
41-)Himâye verme hakkına sahip kimselerin izni müstesna, bir himaye hakkı verilemez.
42-)Bu sahîfede (yazıda) gösterilen kimseler arasında zuhurundan korkulan bütün öldürme yahut münâzaa vak'alarının Allah'a ve Resûlüllah Muhammed'e götürülmeleri gerekir. Allah bu sahîfeye (yazıya) en kuvvetli ve en iyi riâyet edenlerle beraberdir.
43-)Ne Kureyşliler ve ne de onlara yardım edecek olanlar, himâye altına alınmayacaklardır.
44-)Onlar (=Müslümanlar ve Yahudiler) arasında, Yesrib'e hücüm edecek kimselere karşı yardımlaşma yapılacaktır.
45-)Şayet onlar (yahudiler), (Müslümanlar tarafından) bir sulh akdetmeye veya bir sulh akdine iştirake davet olunurlarsa, bunu doğrudan doğruya akdedecekler veya ona iştirak edeceklerdir. Şayet onlar (Yahudiler), (müslümanlara) aynı şeyleri teklif edecek olursa, mü'minlere karşı aynı haklara sahip olacaklardır;din mevzuunda girişilen harp vak'aları müstesnadır.
45/b-)Her bir zümre, kendilerine ait mıntıkadan (gerek müdafaa ve gerekse sâir ihtiyaçlar hususunda) mes'üldür.
46-)Bu sahifede (yazıda) gösterilen kimseler için ihdas edilen şartlar, aynı şekilde Evs Yahudilerine, yani onların mevlâlarına ve bizzat kendi şahıslarına, bu sahifede (yazıda) gösterilen kimseler tarafından sıkı ve tam bir muhafazakarlık ile tatbik olunur. (kaidelere) mahakkak riâyet edilecek, bunlara aykırı hareket olmayacaktır. Ve haksız şekilde kazanç temin edenler, sadece kendi nefsine zarar vermişolurlar. Allah bu sahifede (yazıda) gösterilen maddelere en doğru ve en mükemmel riâyet edenlerle beraberdir.
47-)Bu kitap (yazı), bir haksız fiil îka eden veya cürüm işleyen (ile cezâ) arasında engel olarak giremz. Kim ki bir harbe çıkar, emniyette olur veya kim ki Medine'de kalırsa yine emniyet içindedir;haksız bir fiil ve cürüm îkaı hallerini, (bu sahîfeyi) tam bir sadakat ve dikkat içinde muhafaza eden kimseler üzerinde tutacaklardır.

Abdulhamit 1 27 Nisan 2010 16:51

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

İzahlarınız için teşekkürler Allah razı olsun abim..

Katkı adına benim nezdimde İslam adına güçlü olabilmenin tek ölçüsü ADALET'TİR adalet olmadan istersek bütün dünya İslam devletinin yönetimi altında olsun ama fayda etmez diyorum.İnsanlık tarihine göz attığımızda onca gelmiş geçmiş kavimlerin devletlerin yıkımlarında ana sebep ADALET'sizliktir Medine vesikasını ele alacak olursak yapılan anlaşmada esas ölçü herkese adil davranma hükmüdür bu sayede esenlik ve barış ilkeleri uygulanabilmiştir...

Medine Vesikası.
Prof Dr.Muhammed Hamidullah / Islam Peygamberi / Irfan Yay. Ist.1991 Tercüme:Prof Dr. Salih Tuğ
Ben de size katkılarınız için çok teşekkür eder. Allah razı olsun derim.

Medine Vesikasından Oldukça faydalandığımı söyleyebilir. Bütün maddeleri birer ibret vesikası. Evet, Adalet olmazsa islam devleti güçlü olamaz. Zaten O adaletle ki ehli kitap dilediği inancı yaşamış, ibadetini dahi hiç bir baskı zulme uğramadan yapabilmiştir.

Adalet İslam’ın en temel ilkesidir, peki bu ilkeyi Müslüman ülkeler uygulayabiliyor mu ?

Yitiksevda 28 Nisan 2010 20:30

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Adalet İslam’ın en temel ilkesidir, peki bu ilkeyi Müslüman ülkeler uygulayabiliyor mu ?
imi
Abdulhamit abim Müslüman ülkeler diyebileceğimiz halkları müslüman olanlar isimlerini zikretmeden şöyle bir bakalım:

En başta kendi yaşadığımız ülke Adalet (A) sı bile uygulanmıyor Laik sistem ve kemalizmin dini hakim . Bireysel olarak bakacak olursak Anne Baba evlada adil davranmazken Evlad daha kötümser bir durumda karşılık vermekte ..Anne gayri meşru yollardan doğurduğu evladını ! çöpe atabilecek kadar zalim baba mal mülk sevdası yüzünden öz evladını vurabilmekte bireylerin kendi aralarında sağlayamadığı bir Evrensel ilkeyi Yönetimlerden beklemek abestir...

Yakın komşumuz İran Yönetim ilkleri ne kadar islami olursa olsun uygulanmıyor en başta Din ve Vicdan hürriyeti askıda örneğin Başörtüsü takmayan birine dayatma yaparak örtünmesini sağlamak ne kadar Adaletli bir bakış yada Mezhepsel dayatmalar Allah rahmet eylesin İMAM HUMEYNİ'NİN gerçekleştirdiği devrim Adaleti sağlama adına idi ama zamanla devrim erlerinin baki aleme göçmesi ile devrim eski zorba yönetimin yapmış olduğu adaletsizlikleri yapmaya başladı Ali Şeriati gibi bir düşünürü dahi kabullenemeyen molla düzeni mezhepsel bakıştan ziyade mezheplerini dinleştiren Şia bakışı vs gibi olgular ne yazık ki Adalet adına bir yönetim yok.

Kendi nazarımda Adalet ilkelerini uygulayan Ehli Kitap yönetimleri daha evla görürüm çünkü Adalet evrensel bir ilkedir İslam ümmeti için değil tüm insanlar için geçerlidir Halkını ezmeyen sömürmeyen insan değeri veren bir yönetim Din farkı gözetmezsizin bana göre daha Adildir...

Abdulhamit 1 29 Nisan 2010 18:37

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

YitikSevda Üyemizden Alıntı
Adalet İslam’ın en temel ilkesidir, peki bu ilkeyi Müslüman ülkeler uygulayabiliyor mu ?
imi
Abdulhamit abim Müslüman ülkeler diyebileceğimiz halkları müslüman olanlar isimlerini zikretmeden şöyle bir bakalım:

En başta kendi yaşadığımız ülke Adalet (A) sı bile uygulanmıyor Laik sistem ve kemalizmin dini hakim . Bireysel olarak bakacak olursak Anne Baba evlada adil davranmazken Evlad daha kötümser bir durumda karşılık vermekte ..Anne gayri meşru yollardan doğurduğu evladını ! çöpe atabilecek kadar zalim baba mal mülk sevdası yüzünden öz evladını vurabilmekte bireylerin kendi aralarında sağlayamadığı bir Evrensel ilkeyi Yönetimlerden beklemek abestir...

Yakın komşumuz İran Yönetim ilkleri ne kadar islami olursa olsun uygulanmıyor en başta Din ve Vicdan hürriyeti askıda örneğin Başörtüsü takmayan birine dayatma yaparak örtünmesini sağlamak ne kadar Adaletli bir bakış yada Mezhepsel dayatmalar Allah rahmet eylesin İMAM HUMEYNİ'NİN gerçekleştirdiği devrim Adaleti sağlama adına idi ama zamanla devrim erlerinin baki aleme göçmesi ile devrim eski zorba yönetimin yapmış olduğu adaletsizlikleri yapmaya başladı Ali Şeriati gibi bir düşünürü dahi kabullenemeyen molla düzeni mezhepsel bakıştan ziyade mezheplerini dinleştiren Şia bakışı vs gibi olgular ne yazık ki Adalet adına bir yönetim yok.

Kendi nazarımda Adalet ilkelerini uygulayan Ehli Kitap yönetimleri daha evla görürüm çünkü Adalet evrensel bir ilkedir İslam ümmeti için değil tüm insanlar için geçerlidir Halkını ezmeyen sömürmeyen insan değeri veren bir yönetim Din farkı gözetmezsizin bana göre daha Adildir...

Sunduğunuz güzel düşünce ve fikirleriniz için teşekkür ederim.

Yakın komşumuz İran Yönetim ilkleri ne kadar islami olursa olsun uygulanmıyor en başta Din ve Vicdan hürriyeti askıda örneğin Başörtüsü takmayan birine dayatma yaparak örtünmesini sağlamak ne kadar Adaletli bir bakış

DEMİŞSİNİZ.

YERİ GELMİŞ İKEN SORAYIM

Size sorum bana sorup ta cevab vermeye zaman bulamadığım bir sorunun benzeri olacak. Madem ki başörtüsü bir dayatma diyorsunuz.

İnsan fiillerini gerçekleştirirken kendisinin dışında bir gücün baskısı ve zorlaması altındamıdır, yoksa kendi özgür iradesi ile seçme hakkına sahipmidir ?

Bu sizin bana sorduğunuz soruydu

BUNA EK OLARAK ŞÖYLE SORAYIM.

İslam devletinde şeriat uygulanır. Kanunlar bu şeriata göre belirlenir. Örneğin içki , kumar, zina yasağı vs konulduğunda bunların ortamları da kaldırılır. Yani siz içki içmek isteseniz de bulamazsınız. Çünkü satılmaz ve kimse de size veremez.

Şimdi bu özgür bir irade midir ? Allah o insanı nasıl sınayacak ? İçki içmek istiyor ama içemiyor, kumar oynamak ,zina yapmak istiyor ama yapamıyor. Bayanlar başörtüsü takmak istemiyor , ama zorla taktırılıyor. Bu durum insanın özgür iradesinin bir gücün baskısı ve zorlaması altında olduğunu göstermiyor mu ? Bu böyle değil midır. Böyle mi olmalı ?

Saygılarımla

Yitiksevda 29 Nisan 2010 20:56

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Size sorum bana sorup ta cevab vermeye zaman bulamadığım bir sorunun benzeri olacak. Madem ki başörtüsü bir dayatma diyorsunuz.

Sayın abim başörtüsü dayatma değil bizat Allah'ın emridir bunda anlaşalım öncelikle benim anlatmak istediğim bir insan Başını örtmek istemiyorsa zorla örtmeye yöneltilemez çünkü zorlama ile yapılan bir emir gönülsüz olunca Mürailiğe sebep olur Örneğin: Kız evladım var başörtüsünün Allah'ın emri olduğu bilincini kavramadan benim zorlamam ile örtecekse örtmesin diyorum çünkü o örtme Allah'ın emrinde ötürü bir örtünme olmaz zoraki bilinçsizce bir örtünme olur önemli olan hakkı anlatarak benliğine yerleştirerek o farziyeti yerine getirmesini sağlamaktır...

İnsan fiillerini gerçekleştirirken kendisinin dışında bir gücün baskısı ve zorlaması altındamıdır, yoksa kendi özgür iradesi ile seçme hakkına sahipmidir ?

İnsan kendi fiillerinin yaratıcısıdır (Bu yaratma kavramını Allah'ın yaratması ile karıştırmayalım) Fiili yaparken kendisi sorumludur Allah bu hususta neticeye onay verir hidayete doğru atılan bir adım ise Allah hidayete ulaşmasına onay verir tam tersi sapkınlığa doğru atılan bir adım ise sapkınlığına izin verir yani kısaca Hidayette sapkınlıkta insanın kendi özgür iradesi sonucu ile elde edilen bir olgudur...Allah'ın bu hususta herhangi bir baskısı yoktur gidilen yola göre sonucuna onay verir takdir eder.....

Bu sizin bana sorduğunuz soruydu

BUNA EK OLARAK ŞÖYLE SORAYIM.

İslam devletinde şeriat uygulanır. Kanunlar bu şeriata göre belirlenir. Örneğin içki , kumar, zina yasağı vs konulduğunda bunların ortamları da kaldırılır. Yani siz içki içmek isteseniz de bulamazsınız. Çünkü satılmaz ve kimse de size veremez.

Şimdi bu özgür bir irade midir ? Allah o insanı nasıl sınayacak ? İçki içmek istiyor ama içemiyor, kumar oynamak ,zina yapmak istiyor ama yapamıyor. Bayanlar başörtüsü takmak istemiyor , ama zorla taktırılıyor. Bu durum insanın özgür iradesinin bir gücün baskısı ve zorlaması altında olduğunu göstermiyor mu ? Bu böyle değil midır. Böyle mi olmalı ?


İslam tarihine baktığımızda farklı din kavim ırk vb kavramları bir arada tutarak birlik ve beraberlik altında yaşamı Kuran rehberliğindeki temel öğretiler ile Hz Muhammed (s.a.a) o devrin siyasi ve medeni hayatında çığır açmıştır..

İlahi dinlerin esasına baktığımızda en temel kavramları olan Adalet- Hakk- Hukuk
Din - Mal- Can- Namus gibi en temel insan haklarını koruma altına alarak farklı kimliklerde toplumları ve bireyleri aynı oranda eşit haklara sahip olmaları açısında koruma altına almıştır.İslam ise her alanda hayatın içine girerek maddi ve manevi anlamda kendine has üstün ilkeleri ile tüm ilahi dinleri esas bir çizgide birleştirmiştir.

Sizin sorunuza cevabım temel ilkelerin uygulanması bazında belli kuralların Adaleti hakkı hukuku sağlama adına uygulanması dayatma değil bilakis İnsanın huzuru ve güveni içindir.Ama İnançlar bazında kim olursa olsun baskı yapılamaz herkes kendinden sorumludur bize düşen esas görev Lisanı Hal ile insanlara örnek olmaktır kendi kapısının önünü temizleyemeyen birinden başkasının kapısının önündeki temizlikten sorumlu görmek ne kadar boş ise inançlarını hakkıyla yaşamayan bir yönetim toplumdan da Adaleti hakkı hukuku sağlamayı beklemek aynı oranda boştur..

İran hususunda rahatsız olduğum mevzu Kimseye İnancından ötürü baskı yapılamaz iseteyen istediği gibi inanma hakkına sahiptir.....İslam dini hoşgörü merhamet ve saygı dinidir Eğer bizler İslam adına saygı bekliyor isek öncelikle islamın temel hak ve hürriyetlerini çok iyi anlamalıyız..

Örneğin: Biz namaz kılıyoruz yanı başımızdaki arkadaşımız ise namaz kılmıyor bu kişiye dayatma ile namaz kıldırmak İslam'a uyarmı ? Dersek elbette uymaz çünkü biz kıldığımız o namaz ile yanıbaşımızdakine ne kadar erdemli olmayı gösterebiliyoruz eğer o namaz bizi Şirkten-Nifaktan-Haramdan vb yasak fiillerden alıkoymuyorsa nasıl başkasından namazı kılmasını bekleyebiliriz işte bu esas sorun Ya olduğu gibi görünmek yada göründüğü gibi olmak arasında bocalamaktır.İnşaallah anlatabilmişimdir Abdulhamit abim konuyu istediğiniz hususlarda beraber açabiliriz yeterki sonuç Allah'ın rızası nezdinde sonuçlansın herkesin fikrine dinlemek lazım ama sonucu Allah'ın yüce kelamına göre neticelendirmek en esas amacımızdır....Allah'a emanet olunuz...

Abdulhamit 1 30 Nisan 2010 17:35

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

Abdulhamit abim konuyu istediğiniz hususlarda beraber açabiliriz yeterki sonuç Allah'ın rızası nezdinde sonuçlansın herkesin fikrine dinlemek lazım ama sonucu Allah'ın yüce kelamına göre neticelendirmek en esas amacımızdır....Allah'a emanet olunuz...
Teşekkür ettim.


Alıntı:

Sizin sorunuza cevabım temel ilkelerin uygulanması bazında belli kuralların Adaleti hakkı hukuku sağlama adına uygulanması dayatma değil bilakis İnsanın huzuru ve güveni içindir.Ama İnançlar bazında kim olursa olsun baskı yapılamaz herkes kendinden sorumludur bize düşen esas görev Lisanı Hal ile insanlara örnek olmaktır kendi kapısının önünü temizleyemeyen birinden başkasının kapısının önündeki temizlikten sorumlu görmek ne kadar boş ise inançlarını hakkıyla yaşamayan bir yönetim toplumdan da Adaleti hakkı hukuku sağlamayı beklemek aynı oranda boştur..
GÜZEL BİR AÇIKLAMALIYDI TEŞEKKÜR ETTİM.

Alıntı:

Sayın abim başörtüsü dayatma değil bizat Allah'ın emridir bunda anlaşalım öncelikle benim anlatmak istediğim bir insan Başını örtmek istemiyorsa zorla örtmeye yöneltilemez çünkü zorlama ile yapılan bir emir gönülsüz olunca Mürailiğe sebep olur Örneğin: Kız evladım var başörtüsünün Allah'ın emri olduğu bilincini kavramadan benim zorlamam ile örtecekse örtmesin diyorum çünkü o örtme Allah'ın emrinde ötürü bir örtünme olmaz zoraki bilinçsizce bir örtünme olur önemli olan hakkı anlatarak benliğine yerleştirerek o farziyeti yerine getirmesini sağlamaktır...
Ancak başörtüsüyle ilgili açıklamalarınızı biraz daha detayıyla vermeniz gerektiğini düşünüyorum. Allahın yasaklama emirlerinden olan zina , hırsızlık, içki içme,
faiz vs Adaleti hakkı hukuku sağlama adına uygulanması dayatma değil bilakis İnsanın huzuru ve güveni için ise başörtüsü bundan neden hariç olsun.

İstiyorsanız ben de bu konudaki düşüncelerimi açıklayayım . Ortak noktalarımız çıkacaktır.

Saygılarımla

Yitiksevda 30 Nisan 2010 17:59

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Ancak başörtüsüyle ilgili açıklamalarınızı biraz daha detayıyla vermeniz gerektiğini düşünüyorum. Allahın yasaklama emirlerinden olan zina , hırsızlık, içki içme,
faiz vs Adaleti hakkı hukuku sağlama adına uygulanması dayatma değil bilakis İnsanın huzuru ve güveni için ise başörtüsü bundan neden hariç olsun.


İnşaallah detaylıca açıklayacam

Abdulhamit 1 30 Nisan 2010 18:45

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

YitikSevda Üyemizden Alıntı
Ancak başörtüsüyle ilgili açıklamalarınızı biraz daha detayıyla vermeniz gerektiğini düşünüyorum. Allahın yasaklama emirlerinden olan zina , hırsızlık, içki içme,
faiz vs Adaleti hakkı hukuku sağlama adına uygulanması dayatma değil bilakis İnsanın huzuru ve güveni için ise başörtüsü bundan neden hariç olsun.


İnşaallah detaylıca açıklayacam

SİZE YARDIMCI OLACAK AÇIKLAMAYI ŞÖYLE VEREBİLİRİM.

Allahın emirleri arasında biz kullarına yap dedikleri ile yapma dedikleri vardır. Allahın yap dedikleri, daha ziyade kulu ile kendi arasındaki münasebetleridir. Yap dedkleri genellikle ibadet ile igili olanlarıdır. Mesela namaz kıl, oruç tut, zekat ver, hac yap.

Yapma dedikleri ise daha ziyade toplumu ilgilendiren toplumsal münasebetlerdir. Toplum nizamını ilgilendiren konulardır. Yani kul hakkına tecavüzdür. Yani sizin de dediğiniz gibi Adaleti hakkı, hukuku sağlama adına İnsanın huzuru ve güveni için uygulanması elzem olanlardır

Örneğin hırsızlık yapma yaparsan kul hakkına tecavüz edersin. Adam öldürme, içki içme. İçersen o sarhoşlukla bir başkasının hakkına tecavüz edersin. Toplumun huzuru düzeni bozulur.

Beşeri siistemler bile insanın özgür iradesine bir kısıtlama ve yasaklama getirir. dahası bireylerini bu pisliğe bulaşmadan korur

Örnek mi istersiniz. Bakın sigara içme yasağı var ve devlet bunu koyar.. Kapalı yerde içemezsin içersen cezalandırılısın. Sigarayı pahalandıır. Umuma açık yerde içme caziblerini de ortadan kaldırır. Uyuşturucuya da önlemler alır ve bulaşanları cezalandırdığı gibi. Erişimini ortadan kaldıırrır

BAŞÖRTÜSÜ ALLAHIN YAP DEDİKLERİ ARASINDADIR.

Fakat emrin yapılmaması kişinin vicdanına bırakılması veya dayatma yapılmaması ile toplumun huzuru ne kadar etkilenir ?

İsterseniz bu açıdan ele alalım konuyu

Abdulhamit 1 30 Nisan 2010 19:35

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

müslümanlardan Üyemizden Alıntı
ABDULHAMİT KARDEŞ ,ŞİMDİ ALLAH HİÇ BİR KAVİM[KİŞİ] KENDİNİ DEĞİŞTİRMEDİĞİ HALDE,Ben onları değiştirmem diyor,ve buda ALLAHIN adil olduğunun en belirgin ispatıy ken,kendini değiştirmek istemeyen yani başını örtmek istemeyene nasıl bir zorlama olabilir.

Evet kişiler yaşadığı toplum içerisinde ki islam toplumu yani ŞERİAT[ALLAHIN KANUNU] ile yönetilen toplumların içerisinde inanan ve inanmayanların giyim ve kuşamları ,ayrıca hayatın her alanı İSLAMİ BİR DÜZENLEME İLE DÜZENLENİR AMA karşıdaki kişinin inancınada kısıtlama getirilirken bu kısıtlama tamamen İSLAMİ ŞERİATTA OLDUĞU GİBİ değildir kanaatindeyim.

örtünmek istemeyen birine başını değilde,BOĞAZdan tutun VE DİZ ALTIna kadar [BAYANLARDA] örtünmesi mecburi, kalan yerler ise İSLAMIN ŞERİATINI KABUL EDENLER İÇİN mecburidir.

Ayrıca bu gibi düzenlemeler hayatın her alanındada mevcuttur,örneğin islamda kiliseye ain yapmak yasak ama bu inançta olanlara bunu yasaklaya bilirmiyiz....Bunlar genel konular olduğu gibi her KONUYA AYNI HARAM PENCERESİNDE BAKMAK SAKINCALI KANAATİNDEYİM Kİ YANILIYORSAM LÜTFEN UYARIN....saygılar

DEĞERLİ KARDEŞİM YANILIYORSUN. BANA GÖRE TABİİ

BAŞÖRTÜSÜ ALLAHIN YAP DEDİKLERİ ARASINDADIR.

Fakat emrin yapılmaması kişinin vicdanına bırakılması veya dayatma yapılmaması ile toplumun huzuru ne kadar etkilenir ?

İsterseniz bu açıdan ele alalım konuyu

BAKIN TOPLUMUN HUZURUNDAN BAHSEDİYORUM VE TESETTÜRÜN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİYORUM Kİ TOPLUMUN HUZURU BUNDAN NE KADAR ETKİLENİR DİYORUM.

Bununla ilgili bir yazı hazırlamak üzereyim.

İnşallah birlikte değerlendiririz

Yitiksevda 30 Nisan 2010 21:47

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
İnsana verilen nimetler sayesinde en küçük fitneden en büyüğüne kadar her hususta hassas duyarlılıkta olması islami olmayan durumlarda tepkisini ortaya koyabilmelidir. Önemsenmeyen küçük fitneler büyük fitnelere kapı aralar her daim.Ümmetin her daim uykuda kalmasını isteyen çevreler üstlendikleri görevleri icabı fitneyi yaymak için her yola başvurmaktadırlar.Günümüzde en büyük fitne diyebileceğimiz
‘’ŞEHEVİ’’ istek ve arzulara meyil bu kesimlere en büyük fırsatı vermektedir,zayıf karaktere sahip Müslümanlar bu fitneye düşmektedirler reklamından tutunda elbisesine kadar her alanda avcılar bu insanları kendi isteklerine esir etme çabasındadırlar İşte bu hususta Müslümanların fitneye düşmemesi için toplumun düzeni için ahlaki değerlerin yaşanması için bu ve benzeri ilkelerin devamını sağlamak adına hukuk ilklerini uygular bu uygulama asla zorlama değil bilakis güven ve huzurun teminatıdır..

İslam süslenme ve güzelliği göstermeye meyilli olan fıtri isteklere rağmen belli hükümler ile Allah’ın nuru ile aydınlanan Mümin Erkek ve Kadınlara emirlere uyma farziyeti yükler İslam’ın emirlerine uyma hususunda tereddütsüz bir teslimiyeti öngörür bu hususta sorumluluk yükler….

Günümüz sözde modern ! ama hakikatte cahiliye olan yaşam standartlarında göğsünü ve başını pervazsızca ahlaki erdemleri yok sayacak derecede şehevi isteklere mahkum olmuş bir toplum saçı boynu küpesi bileziği vb hususlarda ölçüyü kaçırmıştır..

Nisa suresi 31 ayeti kerimesi Nazil olduğunda Hz Aişe annemizden nakledilen şu rivayet teslimiyetin ne denli olduğunun izahıdır:

"Allah ilk hicret eden kadınlara rahmet etsin. "Baş örtülerinin uçlarını yaka altlarına kadar sarkıtsınlar" ayeti inince fistanlarını parçalayıp onunla örtündüler" (Buhari)
Bu izahatlar ile İslam toplumunun hissiyatı helal dairesi içinde güzelliğe olan sempatisini arındırmıştır.Güzellik ile toplumdan istenen hayvansal duygular değil bizzat insani duyguları en güzel biçimde yükseltmedir…..

Sizin dediğiniz bazda bakacak olursak İslam’ın haram saymış olduğu fiillerin tamamı her zaman İnsanların aleyhine olan davranış ve tutumlardır. işte bu noktada Toplumun ıslahı ve haklarını koruma adına şehvetten riyadan azgınlıktan muhafaza etme adına belli ilkeleri uygulaması Yine İnsanların huzur ve güvenliği içindir.Abdülhamit abi sizinle bu konuda hemfikirim Toplumun dejenere olmaması haya ve edebin elden bırakılmaması adına İslam inancını benimseyenler emirlere uyma hususunda mükelleftirler bu mükellefiyet huzurun sağlanması adınadır….

Evet abim sizin dediğiniz açıdan bakılınca yapılan uygulamalar zorlama değil bilakis temel ilkeler olarak sunduğumuz kavramların devamı içindir.Teşekkürler güzel bir bakış açısı oldu benim içinde….

Abdulhamit 1 01 Mayıs 2010 17:15

RE: Tevbe 29 ayetinin yorumu (Cizye )
 
Alıntı:

YitikSevda Üyemizden Alıntı
Sizin dediğiniz bazda bakacak olursak İslam’ın haram saymış olduğu fiillerin tamamı her zaman İnsanların aleyhine olan davranış ve tutumlardır. işte bu noktada Toplumun ıslahı ve haklarını koruma adına şehvetten riyadan azgınlıktan muhafaza etme adına belli ilkeleri uygulaması Yine İnsanların huzur ve güvenliği içindir.Abdülhamit abi sizinle bu konuda hemfikirim Toplumun dejenere olmaması haya ve edebin elden bırakılmaması adına İslam inancını benimseyenler emirlere uyma hususunda mükelleftirler bu mükellefiyet huzurun sağlanması adınadır….

Evet abim sizin dediğiniz açıdan bakılınca yapılan uygulamalar zorlama değil bilakis temel ilkeler olarak sunduğumuz kavramların devamı içindir.Teşekkürler güzel bir bakış açısı oldu benim içinde….

Bu görüşlerinizden dolayı da ben size teşekkür ederim.

Yazdıklarınıza ilave yapmam gerekirse şöyle diyebilirim;

Bir islam ülkesinde yaşayanlar eğer kuran dinini yaşamak istiyorlarsa, yani pek büyük bir çoğunluk şeriati benimsemişlerse artık hiç kimse o şeriate aykırı bir durum sergileyemez. Ferdi olarak da Ben bu şeriati yaşamak istemiyorum da diyemezler. Deseler o yöreden çıkmaları gerekir. O topluma karşı davranışlarıyla yükümlü olduğu bir zorunluluktur. Bakın dinen zorlama demiyorum. Zaten dinde zorlama olmaz.

Ancak sizinde önemle belirtiğiniz gibi Toplumun ıslahı ve haklarını koruma adına şehvetten riyadan azgınlıktan muhafaza etme adına belli ilkeleri uygulaması Yine İnsanların huzur ve güvenliği içindir.

Yalnız başörtüsünü kastetmiyorum. Kuranın emrettiği tesettürün önemine ve zorunluluğuna dikkat çekiyorum ki, Başörtüsünü takıp ta nice çıplak olan kimseler var. Başörtüsünü taktıkları halde cinsel cazibelerini sergileyenler kuranın nur 31 ayetine göre örtünmüyorlardır.

Kuranın emrettiği tesettür insanın olduğu gibi toplumun huzur ve nizamını sağlamaya yöneliktir. Sağlıklı bir toplum yapısını oluşturmayı prensib edinir..İnsan saadetini, namus şeref hayayı korumayı ön plana alır. Bu amaca yöneliktir.

Tesettürdeki hikmet nedir. BUnu rabbimiz kuranda bakın şöyle açıklıyor. Ahzab 59: .....Tanınmaları ve incitilememleri içindir.

İncitilme ihtimali var ki, kuran bunu açıkça böyle söylüyor. Bu ayete riayet edilmezse O toplumda huzur ve güven ve toplum mutluluğu nasıl sağlanır. Sağlıklı bir toplum yapısı ortaya çıkar mı ?

İslami bir tesettürle bakılması haram olan yerlerinin hiçbiri açık değildir, ayrıca da cazibe sunan hiçbir yerler de açık değil kapalı ve örtülü.

İşte böylece bir erkek kadına baktığında onda nefsani arzu oluşturacak hiç birşey göremiyecektir. O Bayan başta takva elbisesi olmak üzere, Allahın emrettiği dış elbisesi ile korunmuş ve ona bir değer, bir saygı atfedilmiştir.

İşte bu elbiseyi giyenler, kendilerini münafık, kafirlere karşı onların şeytani ve nefsi amellerine karşı korur ,onları sanki birer kalkan veya zırh gibi muhafaza altına alır. İşte bu nedenlerden dolayı da onlar eziyet görmezler. Yani kötü maksatlı erkekler tarafından sözlü taaruzda bulunulmazlar, onlara sarkıntılık etmezler, söz ve haya yönünden inciltinmez , takip edilmez ve kötü söz ve hitaplarla zinaya da zorlanmazlar.

Çünkü bunları yapacak olan erkek takımı bellidir. Maalesef Mümin olmayan Erkekler şeytandan ve nefsinden bir dürtü ve bir vesvese aldığında kadına hoş olmayan her türlü muameleyi yapabilmektedirler.

İşte kadının örtünmesinmdeki asıl amaç burada kendini açık gösteriyor , ŞER ri ortadan kaldırmak ve bu örtünme ile şeytanin vesvesesini etkisiz hale getirmek,şeytanın fesat yolunu kapamak, ve şeytandan gelebilecek her türlü hayasızlığın önüne geçmektir.

Yani siz örtünme ayetine uyduğunuzda daha başlangıçtan itibaren şeytanın önemli bir kozunu elinden alıyor, yok ediyorsunuz ki, bu koz ki, onun vesvesesi ve telkinleridir. İşte şeytanı ve onun azgın taraftarlarını bu şekilde etkisizleştirsiniz ve şer olan bir olayın çıkmamasına da öncülük edersiniz ki bu toplum huzur ve güveni için en önemli şarttır

Anlaşılacağı üzere toplumun düzeni ve huzurunu sağlamak için Allahın emirlerinden biri olan tesettürü uygulamak şart ve zorunludur. Yani toplum adına zorunluluktur. Fert adına değil, ferdin topluma, toplum düzenine karşı uyacağı yükümlülük açısından zorunluluktur. Yaşadığı bu topluma karşı yükümlü olduğu zorunluluk olacaktır. (Allahın nizamına karşı olacaktır.)

Evet, Bu aynı zamanda da belli ilkeleri uygulama adına bir zorunluluktur. Neden zorunluluk diyorum ? Toplumun selameti güveni ve huzuru için.

Toplumun ıslahı ve haklarını koruma adına şehvetten riyadan azgınlıktan muhafaza etme adına belli ilkeleri uygulama adına zorunluluk. Şeytanin vesvesesini etkisiz hale getirmek, şeytanın fesat yolunu kapamak, ve şeytandan gelebilecek her türlü hayasızlığın önüne geçmek üzere zorunluluktur. Ve bu zorlama ve zorunluluk Yine toplumun (İnsanların), huzur ve güvenliğini korumaya yönelik olduğu içindir.


NOT: İslami sitede Yazar iken, bu konuda benimle yapılmış bir röportaj var
yazacağım

MusabBinumeyr 17 Ocak 2012 23:09

Tevbe Suresinin Son 2 Ayetini Reddedenler
 
Bazı insanlar, birtakım kelime sayımlarına dayanarak, Tevbe suresinin 128. ve 129. ayetlerinin Allah tarafından indirilmiş ayetler olmadığını iddia etmekte ve bu iddialarına taraftar toplayabilmek için, özellikle, Tevbe suresinin 128. ayetinde geçen "rahîm" sıfatının peygamberimiz için kullanılamayacağını öne sürmektedirler. Bunun üzerinde niçin bu kadar önemle durdukları gayet açıktır: Gerçek bir müslüman, Allah'a şirk koşmaktan çok korkar! İşte, Tevbe suresini inkar edip, başkalarının da kendileri gibi inkarcı olmasını isteyenler, müslümanların bu samimi çekincesini sömürmeye çalışmaktadırlar!

Arapçada fiillerden, belli kalıplar çerçevesinde, o fiili işleyen (ismi fail) ve o fiilden etkilenen (ismi mef'ul) gibi isimler türetilir ve bunlar farklı cümlelerde, değişik amaçlar için kullanılabilir. "Rahime" fiilinden türeyen bazı isimler şu şekildedir:



Yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi, Arapça dil kurallarına uygun olarak, "rahime" fiilinden, çeşitli tekil ve çoğul isimler türetilebilir ve bunlar da farklı cümlelerde değişik amaçlar için kullanılabilir. Örneğin 48/29. ayette, rahîm kelimesinin çoğulu kullanılmıştır.

"Muhammed, Allah'ın elçisidir ve onunla birlikte olan kimseler inkarcılara karşı olabildiğince kuvvetli, kendi aralarında çok merhametlilerdir..." [/SIZE][/FONT](Fetih Suresi, 29. ayet)

Eğer rahîm sıfatı, yalnızca Allah için kullanılması gereken bir sıfatsa, yukarıdaki ayette Allah, bu sıfatın çoğulunu kullanmakla -haşa- müslümanları kendine ortak (!) mı koşmakta ve böylece müşrik mi olmaktadır?

Elbette hayır! Ne Tevbe suresinin 128. ayetinde peygamberimize "rahîm (çok merhametli)" demek, ne de Fetih suresinin 29. ayetinde müslümanlar için "ruhamâu (çok merhametliler)" demek sakıncalıdır. Doğrusu şu ki; Allah merhametlilerin en merhametlisidir! Bu da Kuran da pek çok yerde zaten ifade edilmektedir:

"Sen, merhametlilerin en merhametlisisin!"
(7/151)

Bir sıfat hem Allah için hem de bir insan için kullanılabilir. Günlük hayatta da buna benzer cümleler kurarız. Mesela, ibretlik bir durum karşısında "Allah'ım çok büyüksün!" derken, başka zaman Van Gölü'ne bakıp "Çok büyük bir göl!" diyebiliriz. Bu bir şirk olmaz! Ancak müslüman kardeşlerimizin endişelerini de anlayışla karşılamak gerekir; çünkü onlar, Allah'a şirk koşma endişesinden dolayı böyle davranıyorlar. Yani temelde masum ve samimi bir çekinceleri var! Onun için, bu çekinceleri tamamen gidermek adına, Kuran'dan başka bir örnek daha verelim. Allah, sadrımızı genişletsin!

"Rabbim zengindir, kerîmdir!" (27/40) -Allah için kullanılmış-

"Onlardan önce Firavun'un kavmini imtihan ettik; onlara kerîm bir elçi geldi." (44/17) -Hz.Musa için kullanılmış-
[/CENTER]


SAAT: 08:41

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306