Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tesettür Konuları (https://www.forum.medineweb.net/193-tesettur-konulari)
-   -   Dünden Bugüne Tesettür... (https://www.forum.medineweb.net/tesettur-konulari/5835-dunden-bugune-tesettur.html)

TÜRKcan 04 Eylül 2008 23:04

Dünden Bugüne Tesettür...
 
Kadını değiştir, her şey değişsin!
Tanzimatla birlikte başlayan Batılılaşma hareketleri toplum hayatını, dolayısıyla aileyi de etkilemişti. Kadının bu değişimde çok büyük bir payı vardı.
Osmanlı döneminde kadının evinden toplum hayatına atılması, mümkün olduğunca İslâm hukuku zedelenmeden yeni çözümler üretme tarzında gerçekleşmişti. Ama Batıyı aynen taklit etmek gerektiğini savunan bir kısım pozitivist aydınlar Batılılaşmanın sadece bilim, askerî ve eğitim alanlarında değil, öncelikli olarak kadınlar üzerinde gerçekleştirilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Çünkü toplumu kadın üzerinden değiştirmek daha güvenilirdir. “Kadını değiştir, onlar da çocuklarını değiştirsin, toplum değişsin“ formülü.

Onlara göre geri kalmamızın nedeni dinin kadınlara biçtiği roldür. Özellikle dinin tesettür emri kadınların toplum hayatına katılımını engelleyen bir unsurdur. O halde tesettür meselesi çözümlenmelidir. Bu nedenle kadının sosyal ve aile hayatındaki konumu ile ilgili tartışmalarda söz dönüp dolaşıp hep dinin emirlerini tartışmaya gelir…
Zira “kadının hürriyeti” dine karşı mücadelenin sembolüdür.
İşte, hakikatin ancak deney ve gözlemle ortaya çıkacağını savunan pozitivizm felsefesinden kaynaklanan bu bakış açısı yeni cumhuriyet yönetimini de etkilemiştir.

Kadının kıyafetini “çağdaşlık projesi”nin ayrılmaz bir parçası olarak gören Kemalist reformlar bu yüzden kadını merkez noktaya almıştır.

“Aile mahremiyetine müdahale” anlamına geleceğinden, tesettür konusunda kanunî bir yasaklama getirilmemiştir. Günümüze gelinceye kadar tesettür konusu zaman içinde basamak basamak halledilmeye çalışılmıştır.
Dilerseniz bu aşamaları hatırlayalım…
1919: “Tesettür kalkacaktır!”

Mazhar Müfit Kansu’yu dinleyelim. Kansu'nun aktardığı konuşma, Erzurum Kongresi'nin bittiği gece geçer:

"Mazhar, not defterin yanında mı?" diye sordu.

"Hayır, Paşam" dedim.

"Zahmet olacak ama bir merdiveni inip çıkacaksın. Al gel!" dedi. Hemen aşağıya indim. Not defterimi alıp geldim. "Defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar mahrem kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir de sen bileceksin. Şartım bu" dedi.

Süreyya da, ben de, "Buna emin olabilirsiniz Paşam" dedik. Paşa bundan sonra, "Öyle ise önce tarih koy!" dedi. Koydum: 7-8 Temmuz 1919.
Sabaha karşı.

Tarihi sayfanın üzerine yazdığımı görünce, "Pekâlâ, yaz!" diyerek devam etti: "Zaferden sonra şekl-i hükümet cumhuriyet olacaktır. Bunu size daha önce bir sualiniz münasebetiyle söylemiştim. Bu bir. İki: Padişah ve hanedan hakkında zaman gelince icap eden muamele yapılacaktır. Üç: Tesettür kalkacaktır. Dört: Fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir.

Bu anda gayri ihtiyari kalem elimden düştü. Yüzüne baktım...
"Neden durakladın?" deyince, "Darılma ama Paşam, sizin de hayalperest taraflarınız var" dedim. Gülerek, "Bunu zaman tayin eder. Sen yaz!" dedi. Yazmaya devam ettim:

Beş: Latin hurufu kabul edilecek.
"Paşam, kâfi, kâfi" dedim ve biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insan edasıyla, "Cumhuriyetin ilânına muvaffak olalım da üst tarafı yeter!" diyerek defterimi kapadım ve koltuğumun altına sıkıştırdım. İnanmayan bir adam tavrı ile, "Paşam, sabah oldu. Siz oturmaya devam edecekseniz hoşça kalın!" diyerek yanından ayrıldım

(Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber)
1925: “Kaçıncı maddedeyiz?"Atatürk, bu yazılı notları çeşitli defalar ortaya getirmiş ve haklılığını herkese hatırlatmıştı. Mazhar Müfit bu süreci şöyle anlatıyor:

Çankaya'da akşam yemeklerinde, birkaç defa, “Bu Mazhar Müfit yok mu, kendisine Erzurum'da tesettür kalkacak, şapka giyilecek, Latin hurufu kabul edilecek dediğim ve bunları not etmesini söylediğim zaman, defterini koltuğunun altına almış ve bana hayalperest olduğumu söylemişti” demekle kalmadı, bir gün mühim bir ders de verdi.
Şapka inkılâbını ilân etmiş olarak Kastamonu'dan dönüyordu (1925). Ankara'ya avdet ettiği anda otomobille eski Meclis binası önünden geçiyor, ben de kapı önünde bulunuyordum. Manzarayı görünce gözlerime inanamadım. Kendisinin ve yanında oturan Diyanet İşleri Reisi'nin başında birer şapka vardı. Kendisi neyse ne? Fakat kendisini karşılamaya gelenler arasında bulunan Diyanet İşleri Reisi'ne de şapkayı giydirmişti. Ben hayretle bu manzarayı seyrederken, otomobili durdurttu, beni yanına çağırdı ve birden, "Azizim Mazhar Müfit Bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun?" deyiverdi. Bu bir lâtifeydi, fakat mahcup eden bir lâtife...<O:P></O:P>
Balolar…

Atatürk'ün toplum hayatında kadını kullanarak getirmek istediği bazı yenilikler “cumhuriyet baloları”yla başlatıldı. İlk balo, Eylül 1925'te İzmir'de düzenlendi. 29 Ekim 1925 tarihinde ise, ilk “resmî” cumhuriyet balosu gerçekleştirildi. Başbakan, bakanlar, büyükelçiler, ordu komutanları ve basının ileri gelenleri eşleriyle birlikte bu balolara iştirak ettiler.

Dergimizin ilerleyen sayfalarında bu konuya ayırdığımız bölüm ilginizi çekecektir.
1935

[/B]Kadınların giyimlerinin düzenlenmesi faaliyetleri ilk kez 1935 yılında yapılan CHP Kongresinde gündeme gelmiştir. Kanun çıkarılmamış, inisiyatif belediyelere bırakılmıştır.
1960’lı yıllar…

Ülkemiz bir ihtilâlden çıktı. Adnan Menderes ve iki bakanı asıldı.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de değişim rüzgârlarının estiği yıllardı bu yıllar. Taşra insanları Prof. Dr. Şerif Mardin’in tabiriyle “kovuk”larından çıkmış modern yaşamı talep etmeye başlamışlardı. Şerif Mardin tabloyu bir röportajında şöyle yorumluyordu: “O zamanlar devletin kolları uzanmadığı için, taşra kendi kovuğunda yaşıyordu. Ama 60’dan sonra insanlar yavaş yavaş o kovuklardan çıkmaya başladı. Bu gerçekle yüzleşmek mecburiyetindeyiz. Kovuklarından çıkan insanların memleketinde ne yapılır, onlarla nasıl baş edilir?..” (16 Eylül 2007, Hürriyet.)
1968: “Hey sen. Sen. Başörtülü kız!..”

Hatice Babacan, Ankara İlâhiyat Fakültesi öğrencisidir. Ülkemizde başörtüsü nedeniyle üniversiteden atılan ilk öğrenci sıfatını taşır.
Reha Muhtar, babasının ağzından olayın nasıl gerçekleştiğini (Muhtar’ın babası o yıllarda İlâhiyat Fakültesinde öğretim görevlisidir) bir yazısında şöyle anlatır:

Profesör Neşet Çağatay kürsüde... Ders başlamadan öğrenciler arasındaki bir genç kızı işaret ederek “Hey sen... Sen... Başörtülü kız...” diye sesleniyor... Başörtülü kız “Ben mi efendim?” diye soruyor. Çağatay, “Evet, sen” diyor, “Sınıfta bu kıyafetle oturulmayacağını bilmiyor musun? Ya başındaki çıkar, ya da dışarı çık!..” (18 Eylül 2007, Vatan gazetesi.)
Olay büyür, İlâhiyat Fakültesi öğrencileri olayı protesto amacıyla toplu eylem yaparlar. Hatice Babacan başka bir üniversitede eğitimini tamamlar.

Gençlerin bu tepkisi Kemalistlerde büyük bir hayal kırıklığı yaşatmıştır. Prof. Dr. Şerafettin Turan tabloyu şu cümlelerle özetler: “1949 yılında kurulan Ankara İlâhiyat Fakültesinde 19 yıl sonra türbanın toplu eyleme varacak derecede bir soruna dönüşmesi, yalnızca öğrenci hareketleri yönünden değil laiklik anlayışı yönünden de düşündürücü idi... Sonunda boykot bitirilmiş, dersler başlamıştı, ama bu eylemle türban sorunu Türkiye'nin gündemine girmişti. Giderek daha büyük boyutlar kazanacaktı." (Prof. Dr. Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 5. kitap)
1970’li 80’li yıllar

Tesettürlü yazarlar Şule Yüksel Şenler, dergimizin değerli kalemlerinden Mümine Güneş ve geçtiğimiz aylarda ebedî âlemlere uğurladığımız Zeynep Münteha Polat’ın kitaplarının yoğun ilgi gördüğü yıllardı 1970’li yıllar...
Üniversitelerdeki başörtülü öğrencilerin sayısındaki hızlı artış, 80’li yıllarda başörtüsü yasağını gündeme getirmiştir.

En modern üniversitelerde başörtülü kız öğrencilerin oturma eylemi yaparak kaybettikleri haklarını aramaları Kemalistleri büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştır. Çünkü modern bir eğitim aldıktan sonra halen dini en büyük referans noktası olarak kabul eden başörtülülerin varlığı, geleneksel-modern, ilerici-gerici ve aydın-Müslüman gibi tasniflerindeki geçersizliğin belirtisidir. (Nilüfer Göle, Modern Mahrem, s. 116, 132.)
Okumuş, aydınlanmış bir kadının örtünmesi, modernizmi ters yüz etmeyi ve modern kadın imajını reddetmeyi netice veren simgesel bir meydan okuma olarak algılanmıştır. Kamusal ve profesyonel çalışma alanlarında yer istedikleri için de, üniversite mezunu meslek sahibi başörtülülerin varlığı kabullenilmek istenmeyip, örtünmeleri ideolojik bir tutum varsayılarak en büyük bir tehlike kabul edilmiştir. Başta üniversiteler olmak üzere tüm eğitim birimlerini modernliğin ve lâikliğin kalesi olarak gören bir anlayış açısından yaşanılan durum, şimdiye kadar modernleşme adına elde edilen kazanımlara ciddi bir saldırı olarak düşünülmüştür.
(Nilüfer Göle, Modern Mahrem, s. 48. )
2000’li yıllar…

Başörtüsü sorunu bugün üniversitelerden, kamu kurum ve kuruluşlarına, özel dershanelerden, imam hatip liselerine kadar toplum hayatının değişik alanlarında varlığını devam ettirmektedir.

Bunun yanında kimi başı örtülülerin dinimizin tesettür emrine riayette lâkayt olması da ayrı bir problemdir. Zira tesettür emri kadın için başörtüsünü de içine alan, ama başörtüsünden ibaret olmayan ve hassas olunması gereken kurallar ihtiva eder. Şimdilik bu derin konuyu önümüzdeki sayılarda kapak dosyası olarak ele alacağımızı belirtmekle yetinelim.

Sonuç:

Evet, kazanılmış hakları elinden alınan başörtülü olarak eğitim ve çalışma hakkı engellenen kadınların işi zor! Hem de pek çok açıdan…
Özgürlükleri genişleten bir anayasanın hazırlık çalışmalarının yapıldığı şu günlerde, “irtica paranoyası” görenlerin sayısı gün geçtikçe artarken “first lady”mizin başörtülü olması bu tabloyu değiştirir mi dersiniz?
Bekleyip göreceğiz....

Yasemin Güleçyüz


SAAT: 09:39

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306