AB ve Başörtüsü...... Bu sene de AB İlerleme Raporu’nda başörtüsü yasağıyla ilgili herhangi bir atıfta bulunulmadı. AB, müzakere masasına oturacak olan Türkiye’de böyle bir sorunun varlığını görmezlikten geliyor.Aslında sorunu görmezlikten gelmiyor, yıllardır süren ve on binlerce insanın en temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayan söz konusu yasağı destekliyor. Yasağın kabul görmesinde rol oynayan birkaç faktör var. En başta zikredilmesi gereken faktör, AİHM’nin Leyla Şahin davasında yasaktan yana karar alması. Bu karar, hem yasağı pekiştirdi hem şu veya bu sebeple İslam’a ve Müslümanlara karşı önyargı içinde olan kişi ve çevrelerin elini güçlendirmiş oldu. Yakın zamanda AİHM’nin kararını İslam’ın bu önemli vecibesine saygı ve özgürlük yönünde değiştireceği beklentisi içinde olmamak lazım. İkinci önemli faktör, bu süreçte ilginç bir durumun ortaya çıkmış olması: AB, duyarsız davranarak dolaylı yollardan yasağa destek verse de Avrupa’nın bu konuda kafasının karışık olduğunu söylemek mümkün. Uygulamaların farklılığı buna işaret ediyor. Mevcut durumda Avrupa ülkeleri arasında dört ayrı tutum olduğu gözleniyor: 1) Belçika gibi ülkelerde bazı ilkokullarda ve liselerde başörtüsü yasak iken, aynı ülkenin diğer okullarında serbest; 2) Fransa’da ortaöğrenimde ve liselerde başörtüsü yasak iken üniversitelerde serbest; 3) Almanya’da bazı eyaletlerde yasak yönünde kararlar alınırken bazı eyaletlerde yasak söz konusu değil; 4) Avrupa’da mesela İngiltere’de başörtüsü serbest iken diğer ülkelerde yukarıda saydığımız yasaklar sürüyor. Diğer bir faktör, mevcut Türk hükümetinin bu konuyla ilgili çok istekli görünmemesi, yasağın kalkmasını arzu ediyor olsa da, bu yönde ısrarcı bir tutum sergilememesi. Hükümet, başörtüsünün bir gerginlik sebebi olmasını istemiyor. Çözüm yönünde kamuoyuna söylediği “mutabakat şartı”nın yerine getirilmesidir. Bu, aslında yorgunu yokuşa sürmek veya imkansızı istemek gibi bir şey. Çünkü herkes biliyor ki, bazı çevrelerin başörtüsüne evet demeleri “Din Günü’ne kadar” mümkün değildir. Bu yüzden olacak ki AK Parti sözcüleri, “bugünkü durumda yasağın kalkacağı yönünde bir beklenti içinde olunmamalı” türünden mesajlar veriyorlar. Nuriye Akman’ın kendisiyle konuştuğu AK Parti Kadın Kolları Başkanı Selma Kavaf, “Yasalarda yazılı olmayan, ama başörtülüler için uygulanan bir engelleme var; yasağın kaldırılmak istenmesi gerginliklere sebebiyet verebilir.” diyor ve ekliyor: “Türkiye henüz böyle bir gerginliği kaldıramaz.” (Zaman, 23 Ekim 2005) Tabii olarak bu hususlar, başörtüsü sorununu yaşayan geniş bir kitleyi düşündürüyor. İlki, bu durum, milyonlarca insanda AB ve Türkiye’nin üyeliği süreciyle ilgili fikir değişikliğine sebep oluyor. Anlaşılan şu ki, geniş kitlelerin İslami inançları, din ve vicdan özgürlükleri söz konusu olduğunda, özgürlüklerin kısıtlanması, hak ve hukuk ihlalleri AB’nin umurunda olmuyor. Avami ifadesiyle yeni teşekkül etmekte olan kanaat şu: “Bize AB kapısında ekmek yok. Biz bu süreci sorunlarımız çözülür diye desteklemiştik, böyleyse AB’yi desteklemenin anlamı da kalmıyor.” Mezhep kimliğini öne çıkaranlardan etnik milliyetçilere, eşcinsellerden bilmem hangi marjinal gruplara kadar herkesin durumunda bir iyileşme olsun diye, direktif üzerine direktif veriliyor; ama geniş bir kitlenin hiçbir sorunu gündeme bile alınmıyor. Başta başörtüsü olmak üzere birçok konuda ve alanda geniş bir kitlenin yaşadığı büyük sıkıntı ve sorunların çözümü yönünde herhangi bir iyileşmenin gerçekleşmemesi hem yakın siyasi gelişmeleri hem de AB ile başlayan müzakere sürecini yakından etkileyecektir. Demokrasi, bir haklar ve pazarlıklar rejimidir; gönül-hatır işi veya boş sadakat rejimi değildir. Ali Bulaç, Zaman, 23.11.2005 |
SAAT: 03:35 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.