Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tevhid Ve Şirk Konuları (https://www.forum.medineweb.net/652-tevhid-ve-sirk-konulari)
-   -   “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” (https://www.forum.medineweb.net/tevhid-ve-sirk-konulari/19169-ve8220oy-vermeyinde-koy-mu-verin-diyeyim-ve8221.html)

kamer34 02 Mayıs 2011 19:02

“Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
“Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”


“Bismillahirrahmanirrahim”


Mustafa islam oğluna sordular seçimlerde oy kullanalımmı? “Mustafa islamoğlunun cevabı ”Peki oy vermeyinde koy mu verin mi diyeyim” DEDİ.
Önümüzde haziran seçimleri var.

Ben bir müslüman olarak üzerime düşen hakkı açıklamak üzere bu konuyu gündeme getirme ihtiyacı duydum. Benim görevim hak bildiğim gerçeği olduğu gibi ortaya koymaktır dileyen dilediği gibi davranmak selahiyetine sahiptir. Öncelikle demokrasi ve seçimlerin ne manaya geldiğini anlamaya çalışalım inşallah.

Demokrasi ve seçimler

Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir.Demokrasi yunanca bir kelimedir ve dimokratia (dimos, halk zümresi + kratia iktidar) sözcüğünden türemiştir.


Halk hakimiyeti veya halk iktidarı olarak tanımlanabilir. Bugün mevcut demokrasi (dolaylı demokrasi)’nin olmazsa olmazı seçimlerdir. Çünkü halkın yönetimde fert fert bulunması mevcut nüfus ve imkanlarla mümkün değildir. Her fert kendini yönetim de temsil edecek, kendi yerine yasamada (teşri) bulunacak birilerini seçer.

Anayasasının 6. Maddesi :
Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini,Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır

Anayasasının 7. Maddesi :
Yasama Yetkisi Türk Milleti adına:Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir. Bu yetki devredilemez.

Tc de yasama eylemi demokrasi (halk iktidarı) denilen sistem ile yapılımaktadır: Yani insan...insan...insan toplum ,insan devlet vb ilişkileri düzenleyen kanunlar Kuran ve hadis kaynaklı Şeriat kanunları olmayıp mecliste milletvekillerinin oylaması ile yapıldığı kanunlar oluyor bu sistemde

Batının laiklik, özgürlük vb. hemen tüm kavramları gibi demokrasi kavramı da kaypaktır. Sınırı, tanımı çok belirgin değildir. İsteyen istediği yere çekebilir. Yöneticiler ve etkin güçler, içini istedikleri gibi doldurabilir. "Halkın kendi kendini yönetmesi" belki tek ortak tanım.


Onun da nasıl olacağı ve müslümanlıkla nasıl bağdaşacağı konusunda ortak görüş yoktur. Ama bu tahterevallinin üzerine binilip oturulan yerinde gıcırdayan tahta kalas değil inleyen halk vardır. Hangi doktrin, rejimde hakimse, onun koyduğu kurallar işlemekte, hakim gücün çarkının işlemesi için halkın desteğine ihtiyaç duyulduğundan, senaryosu önceden yazılmış oyunda, halka sadece figüran roller verilmektedir.


Halkın seçmek mecburiyetinde olduğu düzenin memurları, isteseler bile hakim gücün/derin devletin sistemini değiştirme hakkına sahip olmadıklarından, halkı temsilen seçilenlere düşen iş, mevcut sistemin çarkının başında durmaktan öteye gitmez. Bu olayda halka düşen ise, düzenin bazı yerlerine idareciler tayin ederek onların suçuna ortak olmaktır.

Demokrasi bir yönetim biçimidir; yönetimleri belirleme biçimi değil! Kendisi bir düzendir; başka düzenlere kapı değil! Davul tutanları seçme işidir, tokmakları değil! Egemen güçler tarafından kuralları belirlenmiş oyundur, oyun kurallarını belirleme işi değil! Demokrasi, kitabına uydurma rejimidir.

Kitab'a uyma değil! Demokrasi ile disiplini esas alan rejimler arasındaki fark, önemsizdir.Totaliter rejimlerde kral veya general "Ben böyle istiyorum!" der; Demokrasi ise, "sen böyle istiyorsun!" der.

Güçlünün hakim olduğu rejimin adıdır demokrasi. Çağdaş bir masaldan ibarettir. Her ne kadar tersi iddia ediliyor olsa bile, seçenlerin ve hatta seçilenlerin değil, seçtirenlerin ve derindekilerin iradesi önemlidir. Demokrasi, bir Truva atıdır.

Halka, oy vermeme hürriyeti bile vermeyen çağdaş dayatma rejimidir. %51 delinin % 49 akıllıya galip getirilmesinin adıdır. Müslümanla kafirin, mücahidle İslam düşmanının, alimle cahilin, aydınla avamın eşit olduğu adaletsiz rejimin adıdır demokrasi.

Demokrasi açısından, oy veren insanlar, eşit olmasına eşittir, ama bazıları daha çok eşittir. Elli bir pirenin kırk dokuz file galip getirilmesidir demokrasi. Kazanan ve kaybedenin maçtan önce belli olduğu şikeli bir karşılaşmadır. Hakka rağmen halk idaresi olmasının yanında,aslında halka rağmen egemen çevrelerin halkın inancına ters dayatmalar rejimidir. Teorisiyle pratiği birbirine bu denli ters bir anlayış, başka hiçbir ideolojide bu kadar sırıtmaz.

Demokrasi, bilindiği gibi Batı kültürünün ürünü olan bir sistemdir. Batı medeniyetinin en önemli özelliği, insanın kendini ilahlaştırarak, tek olan “ilah’a” başkaldırı, nefse, hevaya ve şeytana tabi olmaktır. Demokrasi anlayışında da bu özelliği görürüz.Yüce Allah'ın nizamını kabul etmeyip, yönetimde insanların hüküm koyması ve Allah'ın indirdiğini bırakıp kendi hükümleriyle kendilerini yönetmek istemeleridir.

Bunu demokratların ifadeleriyle (daha doğrusu, halk dilleriyle) söyleyecek olursak: "Sen kim oluyorsun ey ilah! Biz kendi hayatımızı kendimiz düzenleyebiliriz. Kendimiz düzenlemek için yöntemler buluyor ve uyguluyoruz" demekteler dilleriyle veya tavırlarıyla.

Basite indirgeyecek olursak demokratik söylemin içeriği ve anlamı işte budur. Haliyle, başka bir batıl gaye için, insanı/halkı putlaştırma amacıyla batıl ilahlara başkaldırılınca, hak “ilah” olan Allah Teala'ya da baş kaldırılmış oluyor.

"Hevasını ilah edinen kimseyi gördün mü? Onun koruyucusu (bekçisi, vekili) sen mi olacaksın?"Furkan/43

İster "hümanizm" adıyla, ister "demokrasi" ideolojisiyle, Batının anlayışı, insanı “ilah” yerine koymaktır, insanı, yani kendi hevasını ilahlaştırmak. Batıda düşünce, inanış, ideoloji ve sistemlerin hepsi hakkında bu yargı geçerlidir bu hüküm, ortak bir değerlendirmedir.

Devamı var

kamer34 02 Mayıs 2011 19:20

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Batı uygarlığının karşısında İslami davet vardır. İslami mesaj, Allah'a başkaldırı yerine ibadeti öngörür. Fakat birilerine de başkaldırmayı emreder. Bu da nefsi, hevayı ve şeytanı kapsamına alan "tağut"a başkaldırmaktır.

"De ki: Şüphesiz ki bu, benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. Diğer yollara uymayın. Sonra o yollar sizleri O'nun yolundan ayırıp darmadağın eder. İşte sakınasınız diye size bunları emretti." (En'am,/153

Ayet-i kerime, gerçekten müslümanın hayatını, herhangi bir gedik bırakmaksızın tamamıyla Allah'a tahsis etmiştir. İşte Allah'a teslimiyet bu demektir. Ölüm ile noktalanıncaya kadar, hayatımızın tümünü, inanç ve kanaatlerimizden başlayarak tüm eylemlerimizi Allah için, Allah'a teslimiyet suretiyle ortaya koyacağız. İslam budur; böyle bir teslimiyettir.

Bütün siyasi sistemlerin, ideolojilerin olduğu gibi, demokrasinin de can alıcı noktası; hakimiyet/egemenlik meselesidir. Yukarıda da belirtildiği gibi, hâkimiyet, daha ilerisi düşünülemeyen, siyasal bir güç ve etkinliği ifade eder. Yani siyasal güç ve etkinliğin, iktidar ve muktedir oluşun en ileri derecesini ifade eder. Bu en üstün kabul edilen otorite, kanunları yapar. Yöneticiler ona göre belirlenir.

Yönetimin nasıl olacağını ve bu esasların ayrıntılarını o belirler. Hakimiyet anlayışı itibarıyla İslam bir tarafta, diğer bütün sistemler bir taraftadır. İslâm, hâkimiyeti mutlak olarak sadece Allah'ta kabul eder; Allah'ın hakkı olarak bilir. Bunun dışındaki diğer bütün sistemler, hakimiyeti kimde görüyorlarsa ona göre isim alırlar.

Demokrasi, hâkimiyetin halkın elinde olmasının adıdır. Krallık, hakimiyetin kralın elinde olmasıdır. Teokrasi, hakimiyetin Allah adına konuştuğunu iddia eden din adamı sınıfının ya da kendini tanrı yerine koyanların elinde olmasıdır. Buna benzer diğer bütün sistemler de böyledir.

Yani siyasi sistemler, hakimiyeti elinde bulunduranlara göre tanımlanır ve ona göre isimlerini alırlar. Yalnız İslam, hakimiyeti Allah'ta görür, hakimiyeti Allah'ın hakkı olarak kabul eder. Bunun dışındaki diğer bütün beşeri sistemlerin (dinlerin) özelliği ise, hakimiyeti Allah'ta görmeyip insanda görmeleridir.

Hakimiyeti insanda görmek gibi ortak bir paydaya sahip olduktan sonra, bu insanların "kim veya kimler?" sorusuna verdikleri farklı cevaplara göre isim alsalar da, müslümana göre bütün bunlar tağutî ideoloji ve şeytani düzenlerdir.
Hâkimiyet noktasında demokraside yetki; halkın veya milletindir. Yani, toplumun geneli, egemenliğe sahip kabul edilir. Hangi inanca sahip olurlarsa olsunlar, fertler birbirlerine eşit olduklarına göre de, her bir şahıs, o hakimiyetin bir birimine, bir parçasına sahiptir.

Yani 73 milyonluk bir ülkede hakimiyet, 73 milyon eşit parçaya bölünmüş demektir. Bunun Kur'anî ifadesi 73 milyon “ilah” kabul ediliyor, demektir. Herkes hakimiyetin eşit bir parçasına sahip olduğundan, zamanı gelince hakimiyet parçalarının sahipleri oylarını bir tarafta toplar ve ittifakın mümkün olmadığı halde, çoğunluğu teşkil eden parçaların toplamı doğrultusunda icraatlar yapılır, kararlar alınır. Bu noktada hakimiyetin kullanılması gündeme gelir.

Devamı var

kamer34 02 Mayıs 2011 19:51

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Beşerî Sistemlerin Dünyevîliği; İslâm'ın Uhrevîliği

Beşerî sistemler eksiklerini başka sistemler vâsıtasıyla tamamlasalar bile âhirete yönelik hiçbir şey söylemezler. İnsanın ölümünden sonrasıyla ilgilenmezler.


Dolayısıyla beşerî sistemler ne kadar ileri olurlarsa olsunlar, ilgilendikleri özel alanda bile mükemmel olamazlar ve insanın ölümden sonraki hayatı için bir şeyler verme iddiasında bulunamazlar.

Müslüman ise, âhireti hesaba katmadan en ufak bir davranışta bulunamaz. Müslüman, dünya hayatıyla âhireti hedefleyendir. Dünyadaki olumlu veya olumsuz gelişmeler, imtihan kabul edildiğinden, müslümanın istikameti üzerinde etkili değildir.


"Tâ ki, elde ettiğinizle sevinmeyesiniz, kaybettiğiniz dolayısıyla da üzülmeyesiniz." Hadîd/23


Dünya hayatında ele geçirdiklerimize sevinmeye değmez; kaybettiklerimiz için üzülmeye değmediği gibi. Önemli olan, müslüman olarak kişinin kendi sorumluluğunu yerine getirmesidir. Müslüman için en mühim şey, amellerinin salih olması, eylemlerinin kabul edilecek vasıfta bulunmasıdır.

Bu gerçekleşince, önde veya arkada olmak önemli değildir. Netice almış, dünyada başarılı olmuş veya mağlup düşmüş, marjinal kalmış, hiç önemli değildir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur:


"Kıyâmet gününde kimi peygamber yanında iki üç mü'minle birlikte gelecek."


Yani iki üç tane, hatta tek başına gelen peygamberleri biz marjinal kaldı diye dâvetlerini tebliğ etmede kusurlu davrandıklarını mı kabul edeceğiz? Nuh (a.s.) 950 yıl istikamet üzere yaptığı tebliğde dünyevi açıdan netice alamadı veya çok küçük bir sonuç aldı diye, yaptıklarını küçümseyecek, marjinal kaldı diye tenkit edebilecek miyiz?


Dolayısıyla biz hakkı ve hakikati başarılarda, çoklukta, azlıkta, önde ve arkada olmakta değil; Allah'ın kitabına ve Rasulün sünnetine mutabakatta ararız. Allah'ın Kitabına ve Rasûlün sünnetine uygun oldumu bir iş güzeldir; neticesi dünyevî olarak hiç olsa bile. Önemli olan Allah'ın vereceği değerdir.


Dünyevî sonuçları Allah verirse ne âlâ, vermezse vermez. Hayatımız ve ölümümüz, Allah için olabiliyorsa, netice odur. İşte bu anlamıyla hayatı kuşatan biricik sistem, kâmil din, sadece Allah Teâlâ'nın dinidir.


(Demokratik seçimlere katılan) Her vatandaş seçtiği insanın mahiyetinde meclistedir. Cismen olmasa da sembolik olarak oradadır. Öyleyse her insan vekalet verip kendine vekil tayin ettiği milletvekilinin her fiilinden sorumludur ve ona ortaktır.

Yetkili organların eliyle tagutlara (siyasi partilere) verilen iktidar yetkisiyle tagutlar Allah’ın haram kıldıklarını helal, helal kıldıklarını haram kılmaktadır ve oy verme eylemiyle bu hakkı onlara veren kişi seçmendir.

Yoksa onların Allah 'in izin vermediği şeyleri dinde kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer o fasıl kelimesi (azabımın ertetenmesine dair ezelde geçen söz) olmasaydı aralarında hüküm verilir (işleri) bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır.” (Şura 21 )

Rızık veren (Er-Rezzak) nasıl ki Allah’ın ismi ise, hüküm koyan (El-Hakim) de Allah'ın özelliklerindendir. Allahın hakkı olan bir yükümlülüğü beşere tanımak islam dinine göre tanımı “şirk” kavramıdır.

Sonra emirden (olan) bir ŞERİAT ile seni vazifelendirdik; onun için sen o şeriata uy'da ilmi olmayanların arzularına uyma!(Casiye 18)

Mekke ve diğer geçmiş kavimler de bulunan Allah'ın varlığına olan inancın delileriyle ilgili (Bakınız "Müşriklerde olan Allah inancının delilleri" diye) not var. Ama o kavimler Allah'a ortak koştukları için müslüman değil müşrik olarak adlandırıldılar.

“.....Buna göre insanlardan değil, benden korkunuz da ayetlerimi bir kaç para karşılığında satmayınız. Kim Allah'ın indirdiği ayetlere göre hüküm vermez ise onlar Kafirlerin ta kendileridir”(Maide 44 )

Not: Bu yazıyı hazırlarken günümüz meşhur alimlerin görüşlerinden yararlanmış bulunmaktayım. Bundan dolayı kendlierine teşekkürlerimi sunarım

@MAVERA@ 03 Mayıs 2011 03:02

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Mademki oy kullanmak dinimizce caiz değildir diyorsunuz. o zamn diyanet işleri başkanlığı neden bunu açıkça anlatmıyor.yada geçmiş zamanlardaki alimlerimiz bu konuda ne diyor nasıl fetva veriyor.peki o zaman islam dini için nasıl mücadle edeceğiz. neden bu islam dininde bu kadar görüş farklılıkları vardır. falan..falan..filan...

bizim niyetimiz daha kötüsü gelmesin diye islama yakın olanı tercih etmek.

kamer34 06 Mayıs 2011 00:11

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Tağutların Çeşitleri


Tağutlar sayı bakımından oldukça çoktur. Ancak bunlardan beş tanesi önemli yer tutar. Sırasıyla bunları görelim:

1 - İnsanları Allah'tan başkalarına ibadete çağıran şeytan. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Ey Ademoğlu! Ben size, şeytana ibadet etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır, diye bildirmedim mi?" (Yasin: 36/60)

2 - (İnsanları Allah'ın hükmünden başka hükümlerle muhakeme olmaya zorlayan ve) Allah'ın hükümlerini değiştiren zalim idareciler.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Sana indirilene ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Oysaki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor."(Nisa: 4/60)

3 - Allah'ın indirdiklerinden başka hükümlerle hükmedenler.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Kim Allah'ın indirdiğiyle hüküm vermezse, işte onlar kafirlerin ta kendileridirler." (Maide: 5/44)

4 - Gaybı bildiğini iddia eden kişi.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyeni kimseye göstermez. Ancak rasullerinden razı olduğu kimseler başka...Çünkü O, onun önüne ve arkasına izleyiciler (koruyucu melekler) dizer."(Cin: 72/26-27)

"Gaybın anahtarları O'nun katındadır; O'ndan başka kimse O'nu bilemez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi bilebilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır."(En'am: 6/59)

5 - Kendisine ibadet edilen ve buna rıza gösteren.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Onlar içinde kim, ben Allah'tan başka bir ilahım derse, işte onu cehennemle cezalandırırız. Zulmedenlerin cezasını işte böyle veririz."(Enbiya: 21/29)

Şurası çok iyi bilinmelidir ki, bir kimse tağutu reddetmediği müddetçe Allah'a iman etmiş sayılmaz. Çünkü yüce Allah, bu hususta kitabında şöyle buyurmaktadır:

"O halde kim Tağut'u reddedip Allah'a inanırsa, kopması mümkün olmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Muhakkak ki Allah Semi'dir, Alim'dir."(Bakara: 2/256)

Yukarıda sunduğumuz ayetin baş kısmında şu ifadeler yer almaktadır:
"Artık rüşd ile ğayy birbirinden ayrılmıştır."

Rüşd: Muhammed (sav)'in dinidir.
Ğayy: Ebu Cehil'in dini, sistemi, rejimidir.

Urvetu'l-vuska (sağlam kulp): Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah olmadığına şehadette bulunmaktır. Çünkü "La ilahe illallah" kelimesi hem reddi, hem de isbatı içermektedir. Bu itibarla:La ilahe Allah'tan başka ibadet edilenleri reddetmek

"İllallah" ise, her türlü ibadeti, eşi, dengi, benzeri ve ortağı bulunmayan, bir olan Allah (c.c)'a yapmaktır.

Bu önümüzdeki seçimlerde sizce kim kazanacak
BENCE HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ ALLAHIN PARTİSİ KAZANACAK

kamer34 06 Mayıs 2011 16:46

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
İnsanlara itaatin sınırları


"Ey müminler, Allah'a itaat ediniz; Peygambere ve sizden olan devlet yetkililerine de itaat ediniz...."Nisa/59-

Allah buyuruyor ki Allah'a itaat edin kayıtsız şartsız Rasule itaat edin yine kayıtsız şartsız Bunun dışında kalan insanlara şart edatı vardır oda "Sizden olanlar kısmı" yani müslüman idarecilere onlar ancak Allah'ın hükümleri ile hüküm verdiklerinde itaat söz konusudur.

Cenabbi Allah itaati yasakladığı bir konuda kullara itaat şirk kapsamı içerisinde yer alır. Peki o zaman hangi konularda itaat şirk kapsamına girdiğine bakalım. Allah teala hazretleri kuran ve sünnette belirtmiş olduğu herhangi bir emir dururken insanların çıkarmış olduğu emirlere itaat etmek onları benimsemek yeni emirlerin çıkması için mercilere kişilere yetki vermek şirk kapsamı içerisinde yer alır.
Böyle bir durumda kişi şirk işlemek suertiyle müşrik sıfatını kazanır.
Allah’u teala şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz ki şeytanlar sizinle mücadele etmeleri için dostlarına vahyeder. Şayet onlara itaat ederseniz muhakkak müşriklerden olursunuz.” (En’am: 121)

Bu ayet müşriklerin adetlerinden olan hayvan boğazlarken üzerine Allah’ın adını anmamalarını gözler öününe sermektedir. Ve cenabbi Allah bu adetin nüslümanlar tarafından red edilmesi gerektiğini bildirmiş ve ayetin devamında sizler eğer bu tarz hususlarda onlara itaat ederseniz müşrik olursunuz buyurmaktadır.
Günümüzde kullanmış olduğumuz rey ile Allah’ın kitabının ( şeriatinin) tamamını devre dışı yaptığımızı hatırlatır ve böyle bir meselede kullara itaatin şirk kapsamı içerisinde olduğunun bilincinde olmalıyız.

“O gün tam doğru tartı vardır. Kimlerin tartıları ağır çekerse, onlar kurtuluşa ermişlerdir.
“Kimlerin tartıları hafif kalırsa, onlar ayetlerimiz karşısında takındıkları zalimce tutumları yüzünden kendilerini mahvetmiş olurlar. "Araf/8-9

Allah'a isyanda kula itaat söz konusu değildir kim olursa olsun

Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur.
"Allah'a isyan söz konusu olan yerde kula itaat yoktur"
(Buharî, Ahkâm, 4; Müslim, İmâre, 39)

Şeytan, isyankarlığı ve enaniyeti (kibri) nedeniyle Allah’a itaat etmemiş ve Adem’e secde edilmesi emrine karşı gelmiştir.

" Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu." (Bakara Suresi, 34)

Ayetiyle bildirildiği gibi, kibrinden kaynaklanan bu sapkın mantığı onu küfre sürüklemiştir. Dolayısıyla kafirlerin ilki olan İblis’in yandaşlarına itaat, insanı sonsuz azaba sürükleyecek bir yola sokar. Allah, bu nedenle kâfirlere itaati yasaklar ve ayetin devamında ifade edildiği gibi küfre karşı Kuran’la mücadeleyi emreder:

"Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kur’an’la) büyük bir cihad ver." (Furkan/52)

Kur’an’ın Kalem Suresi’nde, itaat edilmesi yasaklanan diğer kimselerden şu şekilde söz edilir:

Şu halde yalanlayanlara itaat etme. Onlar, senin kendilerine yaranmanı (uzlaşmanı) arzu ettiler; o zaman onlar da sana yaranıp-uzlaşacaklardı. Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık, Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen.....”(Kalem/8…….16)

Hüküm verenlerin Hakimi Allah, ayetlerde özellikleri belirtilen bu günahkar kişilere itaat edilmemesini emrederken, “damga vurarak”, onlara kendilerinden silinmeyecek çirkin bir iz bırakacağını da bildirir.

Yüce Yaratıcı Rabb’imiz, Kendisine nankörlük eden günahkarlara itaat etmeyi de

“Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme. (İnsan/24) ayetiyle yasaklar.

Kur’an’da ayrıca, Semud Kavmine gönderilen Salih Peygamber’in dilinden, yeryüzünde düzeni bozan kişilere itaat etmeme konusunda da uyarı vardır:

"Artık Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin. Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar)." (Şuara/150-151-152)


Her nefis kendine basirettir. İtaatten çıkmış şeytanın konumuna düşmek istemiyorsak, tağutlara itaat etmemeli ve desteklememeliyiz.... Dikkat çekilen kişilere itaat edilmemesi konusunda da Allah’a kararlılıkla itaat etmeliyiz. Onun için kıyametimiziz (ölümümüz) kopmadan evvel “rey”yimizin rengini iyice belli ettirmeliyiz. Oyumuzun rengi allahın boyası ilemi boyalı yoksa tağutların boyası ile boyalı olduğuna dikket etmeliyiz.

‘’(Biz)ALLAH’ın boyası ile boyandık.ALLAH’tan daha güzel rengi kim verebilir.Biz ancak ona kulluk edenleriz.’’(Bakara /138

Davetçi müslümana düşen hakkı hak olarak ortaya koymak hiçbir kınayacının kınanmasından korkmamaktır.


“”De ki: İşte benim yolum budur; basiret üzere Allah'a davet ediyorum. Ben ve bana uyanlar (işte böyleyiz). Ben Allah'ı tesbih ederim ve ben müşriklerden değilim””Yusuf/108

“”De ki: "Ben ancak Allah'a kulluk etmekle ve O'na şirk koşmamakla emir olundum. Ben O'na davet ediyorum, dönüşüm de O'nadır."” Rad/36

kamer34 08 Mayıs 2011 00:39

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Allah’u teala, kafir olan kitap ehline, müşriklere, ateistlere, mürtedlere ve bütün kafirlere kitabında küfür hükmü vermiştir. Buna göre kesin bir şekilde onlar ile imanı bozucu amellerde bulunmamak gerekir. Bu ise tevhidin gereğidir.

Allah’ın şu ayeti kafirlerin yasalarının rejimlerinin red edilmesi gerektiğinin en açık örneğidir:

“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani bir zaman onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzağız. Sizi reddettik. Yalnız Allah’a iman etmenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır.” (Mümtehine: 4)

“İyilik yaparak kendisini Allah’a teslim eden ve İbrahim’in hanif dinine tabi olandan din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah İbrahim’i bir dost edinmişti.” (Nisa: 125)

İşte bu ayetlerde İbrahim aleyhisselam’ın milleti zikredilmektedir. Ve Allah o milleti örnek almamızı emretmektedir. Bu nedenle her kim İbrahim aleyhisselam’ın milletini örnek almayıp kendisini bu milletten soyutlar, ondan yüz çevirirse ve onların takındığı tavrı takınmazsa aslında o kimse gerçekten kendisini cehennem ehl-i kılmıştır.

Ayrıca her müslümanın mutlaka imanı bozan şeyleri bilmesi gerekir. Büyük küfürleri ve sınırlarını bilmeyen kişi, bu küfürlere çok kolay düşebilir. Bu yüzden Allah (c.c) ayetlerinde kafirlerin yolunu, bütün şirk ve küfür çeşitlerini açıklamıştır. Ta ki onlardan kaçınabilelim, onlardan ve onları işleyenlerden sakınabilelim.

Allah (c.c) şöyle buyurdu:

“Böylece (mücrimlerin) suçluların yolu belli olsun diye ayetleri açıklıyoruz.”(En’am: 55)

Ayrıca tağutu inkar etmek de imanın gereklerinden ve sıhhatinin şartlarındandır. Sizlere yol su maddi refahlık gibi bir takım vaadlerle aklımızı başımızdan almalarına müsade etmemek gerekmektedir. Şeytan ve yandaşları asla bizlere gelin bize secde edin ibadet edin demezler. Çünkü bunu yapmayacağımızı bilirler.

Fakat aynı fiili bizlere kurani kavramların içini boşaltarak yaptırırlar.
Müslüman şunu bilmelidirki yasama yetkisini Allah’a tanımak tevhidin gereğidir bunun islamdaki tanımı Allah’a ibadettir. Tıpkı namaz gibi oruç gibi hac ifası gibi.O halde bizler tağutlara ibadet etmeyelim.

.......Sadece rabbimize ibadet edelim................

kamer34 11 Mayıs 2011 15:49

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
"Gördün mü hevasını ilah edineni? Onun üzerine sen mi vekil olacaksın?" (el-Furkan, 25/43)

“Onların (ilahlıkta) ortak koştukları,Allah izin vermediği halde,onlar için din cinsinden bir şeriat mı koymuşlar?” (Şura, 21)

Burada,ilahlaştırılmış olanlarda herhangi bir olağan üstünlük söz konusu değildir.Onlar ya insandır ya da insanın kendi nefsidir.Bunlar,kendilerine niyazda bulunuldukları,fayda ya da zarar vermeye kadir oldukları ve himaye gücü taşıdıkları için ilahlaştırılmamışlardır.

Bilakis,onlar,koydukları hükümler kanun olarak kabul edildiği,emir ve nehiylerine itaat edildiği,helal kıldıkları helal,haram kıldıkları haram olarak benimsendiği için ilahlaştırılmışlardır.

Aynı şekilde bunların yalnız başlarına hüküm koyma ve yasaklama yetkilerine haiz olduğu ve bunlardan daha üstün kendisine başvurulacak ya da izin alınacak bir otorite olmadığı düşüncesi revaç bulmuştur.

"Gördün mü hevasını ilah edinip Allah'ın bir ilim üzerinde saptırdığı ve kulağı ve kalbi üzerine mühür koyup görme gücünün üzerine de perde çektiği kimseyi? Artık, Allah'tan sonra onu kim hürriyete erdirir? Düşünüp hatırlamaz mısınız?" (el-Casiye: 45/23)


Yüce Allah'ın müslüman ümmet için hayat sistemi olarak öngördüğü prensibin daha önce Hz. Nuh'a, İbrahim'e, Musa ve İsa'ya tavsiye edildiği, aynı prensibin Hz. Muhammed'e -salat ve selam üzerine olsun- de vahyedildiği açıklanmıştı.

Bu bölümde ise içinde yaşadıkları durumu, uydukları hayat sistemini kınama, yerme amacı ile, yüce Allah kendilerine hayat sistemi belirlemediğine göre, ve şu anda uydukları hayat sistemi de bundan önce yüce Allah'ın gönderdiği tüm dinlere, onun koyduğu tüm kanunlara aykırı olduğuna göre kimdir onların uydukları kanunları koyan? Kimdir hayat sistemlerini belirleyen? şeklinde bir soru yöneltiliyor:

"Yoksa, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara kanun kılacak ortakları mı vardır?"


Kim olursa olsun yüce Allah'ın yarattığı hiç kimsenin yüce Allah'ın kanun olarak koymadığı ve izin vermediği bir şeyi kanun olarak koyma yetkisi yoktur. Kulları için kanun koyma yetkisi sadece yüce Allah'a aittir. Çünkü bütün evreni yoktan var eden ve kendi seçtiği yasalar sistemi ile tüm evreni yöneten O'dur.


Bu gerçek olanca çıplaklığı ile gözler önünde olmasına rağmen, birçokları bunu tartışma konusu yapıyorlar veya inanmıyorlar. Halkları için iyiliği seçtiklerini ileri sürerek yüce Allah'ın koyduğu kanunların dışında kanunlar koymaya yelteniyorlar.


Bunu yaparken de içinde bulundukları şartlarla, kendi kafalarından uydurdukları kanunlar arasında bir paralellik kuruyorlar. Sanki yüce Allah'tan daha çok biliyorlarmış, ondan daha iyi hüküm verebiliyorlarmış gibi! Ya da sanki, Allah'ın izin vermediği konularda onlar için kanun koyan Allah'ın dışında ortakları varmış gibi! Bundan daha çirkin bir davranış, Allah'a karşı bundan daha küstahça bir tutum olamaz.

Kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının. (Ali-İmran/131)

O yaptıklarına sevinen ve yapmadıkları şeylerle de övülmek isteyenlerin (onacaklarını) sanma! Onların azaptan kurtulacaklarını da sanma! Onlar için can yakıcı bir azap vardır. (Al-i İmran/188)

"Yaptıkları işler başlarına inerken zalimlerin, korkudan titrediklerini görürsün."

laaaa 14 Mayıs 2011 19:50

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
ALLAH c.c sizlerden razı olsun KAMER34 ve MÜSLÜMANLARDAN kardeşlerim... Anlatılması gereken ne varsa yazmışsınız, anlatmışsınız...

MERVE DEMİR 09Haziran 2011 15:58

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
S.a müslim ,

1-Bu ülkede müslümanlar kızılderilili muamelesi görmüştür sistem kurulduğundan beri.zulme karşı nasıl koyacaksınız projeniz ne? Nasıl bitecek bu zülum oy vermeyerek mi?

2-Bunu dillendirenler vergi veriyor mu? Sistemin müfredatını okup/okutuyorlar mı çocuklarına? Tc kimlik no ile ev/arsa tapu alırmısnız?Reddediyorsanız eyvallah.

3-Bir gecede devrim mi olacak? Bir günde memlekete şeriatmı hakim olacak? Bunun için ne yapıyorsunuz? Sadece reddettim demekle iş biter mi?

4-Devrim dille reddederek mi gelecek?

elif ankara 10Haziran 2011 00:59

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
kamer 34 kardeşim çok doğru ve güzel şeyler söylemişsin Allah razı olsun. ama şunları da söylemek istiyorum. biz oy kullanmazsak meydanı kimlerre bırakacağız? bizim gibi düşünen insaların hiçbiri sandığa gitmezse başımza kimler geçecek? o zaman bizi ve ülemizi nasıl bir felaket bekler? işte bunlar aklıma geldiği için oy kullanmayı düşünüyorum. en azından Allah diyen birisinin orda olması için bile oy kullanmak bir sebep olamaz mı?

kamer34 10Haziran 2011 17:02

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Selamun aleykum ey Medineweb ahalisi
Rabbimin izni ile seyahatımı tamamladım ve dünyadaki mekanım olan İstanbul’a sağ selamet varmış bulunmaktayım.

Sizlerden ayrı geçen yaklaşık bir aylık zaman zarfında konulara katılım sağlama imkanı fazlaca bulamadım bundan dolayı sizlerden özür diliyorum ve aramıza yeni katılan arkadşlarada hoş geldiniz diyorum......

2 gün sonra Türkiyede yeni bir anayasa ve yeni bir yönetimin başa gelmesi için genel seçimler yapılacaktır...

Burada herkes hesabını muhakkak Allah’a verecektir.

Şimdi kısaca Merve bacımın dile getirmiş olduğu söylemlerine cevap verecek olursak. Merve bacım sizden Allah’ın Rasulunun hayatını okumanızı tavsiye ederim..Daha evvel birçok yazımda dile getirdim “Bu din nasıl rabbani ise bu dinin hareket metoduda rabbanidir” Yani peygamber dahi kendi kafasına göre dini hakim kılma yolunu seçememiştir..

Mekki suerelere bakacak olursak peygamber efendimiz (sav) nerede,nasıl,ne söyleceği,nasıl davranacağı ile ilgili cenabbi Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket ettiğini göreceksiniz....

Hiçbir peygamber Allah’ın şeriati dışında başka mercilere kanun koyma ve yönetme yetkisini asla ama asla vermemiştir. Hiçbir müslümanda bunu yapmaz...Bugün Allah’ın hükümleri üstüne hüküm koyanlar yada Allah’ın hükümleri dışında hüküm koyanlar şunu söylemekteler...

Bizler ileride yavaş yavaş şeriati hakim kılacağız ...Bende diyorumki sizlerin ileride yada beş dakikaka sonra yaşacağınıza dair elinizde sağlam bir belgenizmi vardır...Bizler yaşadığımız heranı müslüman olarak yaşamak zorundayız ...Tuğyan etmiş (yoldan çıkmış) sistemlerin yada kişilerin boş kuruntuları bizler için hiçbir delil teşkil etmediği gibi hiçbir bağlayıcılığıda yoktur...

Velayet yetkisini adı islam olmayan tağuti rejimlere vermek hiçbir mazareti kabul etmez.Tağutların ülkesinde yaşamak onların bir takım dünyalık imkanlarından yararlanmak ayrı birşey...Onlara şeriat yetkisi vermek onlara itaat etmek onlarında Cenabbi Allah gibi kanun koyabileceklerine inanmak ayrıbirşeydir...Bunları birbirlerine karıştıranlar şüphesiz hakkı batıla karıştıranlardır....

Allah’ın rasulunun onüç yıllık mekke hayatı içerisinde eğer deiklerinize bir delil çıkarabiliyorsanız lütfen o delilinizi yazın...Yok eğer aklınızı ön plana çıkaraıp şer-i delillerin önüne koyuyorsanız bu davaranışın islamdaki tanımı nefsini ilahlaştırmaktır... Akıl ne nefis ancak islam dinini en iyi şekilde kavramak ve çıkan hükme teslim olmaktır. YOKSA aklını dinin önüne koymak değildir...

kamer 34 kardeşim çok doğru ve güzel şeyler söylemişsin Allah razı olsun. ama şunları da söylemek istiyorum. biz oy kullanmazsak meydanı kimlerre bırakacağız? bizim gibi düşünen insaların hiçbiri sandığa gitmezse başımza kimler geçecek? o zaman bizi ve ülemizi nasıl bir felaket bekler? işte bunlar aklıma geldiği için oy kullanmayı düşünüyorum. en azından Allah diyen birisinin orda olması için bile oy kullanmak bir sebep olamaz mı?
Elih ankara adlı üyeden alıntı

Elif bacım öncelikle şunu belirtmek isterim “Dinede zorlama yoktur” ben 20 yıla yakın okuduklarımdan çıkarmış olduğum bilgilerin sonucunu yazdım dileyen dilediği gibi düşünebilir ve dilediği gibi hareket edebilir... Elif bacım sebep ne olursa olsun bizler Allah’ın dinine ayıkrı harket edemeyiz bizler için örnek bir peygamber vardır... Eğer bu peygambere iman etmiş isek bizlerde onun müşriklerle ehli kitap ile nasıl mücadele ettiğini bilmek zorundayız.

Meydan boş kalmasın diye bir tağuttan yetki alıp başka bir tağuta yetki vermek ne dine uygundur nede Allahın rasulunun yaptıklarına..

Selametle kalın

YaŞuHa 23Haziran 2011 14:25

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Batıda, din-devlet ilişkisi ile ilgili olarak birbirinden farklı iki terim kullanılmaktadır: Lâisizm, sekülerizm. Türkiye'de ise bunlardan birincisi daha yaygın olarak ve aynı zamanda ikincisinin de yerine kullanılmakta, bu bakımdan da bazı anlaşmazlık ve karışıklıklar meydana gelmektedir.

Kavram ve uygulama olarak lâiklik ve sekülerizmin tarihini Roma İmparatorluğu devrine kadar götüren araştırmacılar vardır. Ancak sekülerizm uygulaması bu eski devirlerden beri bazen güçlü, bazen zayıflayarak mevcut olmakla beraber lâiklik kavramı, ağırlıklı olarak ihtilâl sonrası Fransa'da başlamış ve özellikle, Fransızca konuşan Katolik ülkelerde ve topluluklarda etkili olmuştur.

Bu iki kavram arasında daha başka farklar da bulunmakla beraber bizim konumuz bakımından en önemli fark şudur: Sekülerizm, din ve devletin (eskiden kralın) ayrı ayrı, özerk ve bağımsız kurumlar olmalarını savunur. Lâiklik ise dînin devletin kesin denetimi altında olması görüşünü savunur. Önceleri (Batı Roma, sonra Ortaçağ Avrupa'sında) devlet dînin denetimi altında iken lâiklerin ısrarlı mücadeleleri sonunda dîn devletin denetimi altına girmiştir.

Yaygın olan tariflerde lâiklik, "dînin devlet işlerine, devletin de dîne karışmaması, müdahale etmemesi" şeklinde ortaya konmuş olmasına rağmen uygulamada denetim tek taraflı işletilmiştir.

Lâiklik kavramı, siyâsî alan yanında hukûkî, felsefî ve sosyal alana da taşmıştır. Hukûkî alanda lâiklik yasama ve adâlet tevzîine dînin karıştırılmamasıdır. Felsefî alanda lâiklik, düşünce ve bilgi problemlerine vahyin karıştırılmaması, düşünce ve bilimin dinden uzak tutulmasıdır. Sosyal alanda lâiklik, sosyal hayata dînin etkisini minimum boyutlarda tutmaktır.

İslâm'da lâiklik düşüncesi, kavramı ve uygulaması yoktur. Çünkü Batıda bu düşünce ve hareketin doğmasına sebep kilise ve din adamları (ruhbanlar)'dır. Kelimenin lûgat mânâsında bile bu sebebin izleri vardır; çünkü lâik, clergé'nin karşıtı olarak ruhban olmayan, kiliseye, dîne ait bulunmayan, din-dışı mânasına gelmektedir. İslâm'da ise din adamları sınıfı mevcut değildir. Her müslüman, din ve Allah ile ilişki bakımından eşit imkân ve seviyeye sahip bulunmaktadır.

Müslümanın ibâdet etmek, tevbe etmek (günah çıkarmak), hâsılı dînî hayatını yaşamak için -din adamı vb.- bir aracıya ihtiyacı yoktur. Câmide namazı cemâatle kılmak için belli bir sınıfa imam olma imtiyazı verilmemiştir. Cemâat içinde en bilgili, ahlâklı ve okuması düzgün olanı öne geçer ve namazı kıldırır. İslâm'da lâiklik uygulaması da yoktur.

Çünkü teorik olarak din ile devleti ve toplumu birbirinden ayırmak, birbirinin müdâhalesi dışında tutmak mümkün olmadığı gibi uygulamada da dîni temsil eden kilise gibi bir kurumun devlete karşı yetki mücadelesine giriştiği olmamıştır. İslâm'da devletin başkanı aynı zamanda cuma ve cemâat imamıdır; hem din, hem de devleti korumakla yükümlüdür.

Devlet din için, toplum için vardır, bunlara hizmet için öngörülmüştür, bunlar arasında çatışma düşünülemez. Devlet dînin talimâtı dışına çıkamayacağı için -çünkü müslüman toplumu temsil etmektedir ve müslümanlar dînî talimâtın dışına çıkamazlar- İslâm'da siyasî, hukukî ve sosyal düzenleri dînin dışına çıkarmak ve etkisinden uzak tutmak da mümkün değildir, uygulama da buna göre olmuştur.

İslâm'da sekülerizmin amaçlarına yakın ölçüde dînî hürriyet ve özerklikler vardır. Hiçbir kimse belli bir dîni edinmeye zorlanamaz; İslâm ülkesinde başka dinlere mensup cemâat ve fertler bulunabilir, bunlar kendi dinlerine göre ibâdet, âyin, eğitim ve adâlet tevzîi yapabilirler. İslâm devleti bunları engellemek bir yana korumakla yükümlüdür. Ayrıca İslâm, devlet yönetiminde ulü'l-emre (yöneticilere) geniş selâhiyet vermiştir.

Türkiye'ye lâiklik Cumhuriyetle beraber aşamalı olarak girmiştir. 1924 Anayasası'nda bile "devletin dîni İslâm'dır" maddesi vardır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibâren adım adım lâikliğe doğru yürünmüş, şer'î kanunlar (şerîat) ilga edilerek yerine Batıdan iktibâs edilen kanunlar getirilmiş, hilâfetten cumhuriyete geçilmiş, şer'î mahkemeler kaldırılmış, dînî okullar kapatılmış, dînî hayata önemli kısıtlamalar getirilmiştir.

Giderek lâiklik adına devletin dîne ve dînî hayata müdâhalesi o boyutlara gelmiştir ki, ezân Türkçeleştirilmiş, fes-sarık giyilmesi menedilmiş, resmî yerlerde kadınların başlarının örtülmesi yasaklanmış, müslümanların çocuklarına dinlerini öğretebilmek için kurs ve okul açmalarına izin verilmemiş, devlet memurlarının ve ordu mensuplarının namaz kılmalarına hoşgörü ile bakılmamış, dolaylı yollardan engellenmiştir.

Bugün de Türkiye'de devletin dîni denetim altında tutması esasına dayalı bir lâiklik uygulaması vardır. T.C. vatandaşlarının % 99'u -kendi beyanlarına ve nüfus kayıtlarına göre- müslümandır. Müslümanların büyük ekseriyeti -şerîat devleti istemesini bilmemekle beraber- devletin dîne ve dînî hayata, yukarıda zikredilen ölçülerde müdâhalesinden rahatsız ve gayr-i memnun bulunmaktadırlar.

Türkiye'de ve başka ülkelerde müslümanların beklediği, şerîat devletinin başka dinden ve inançtan olanlara tanıdığı hürriyet ve özerkliğin kendi devletlerinde kendilerine tanınmasından ibârettir.

kamer34 13 Ocak 2012 23:03

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
""Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağut'un önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır.91 Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister"".(nisa 60)

bilinmez 15 Ekim 2012 19:56

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
konu önemli olduğu için tekrardan gündem etme ihtiytacı duydum...

Ene Garip 15 Ekim 2012 23:17

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Oy vermek neden şirk olsun.bu şirk diyen arkadaşlar nerde yaşıyor merak ediyorum.bu devletin belli bir sistemi var kendi sistemini oturtmak istiyorsan parti kurarsın v.s v.s . Oldu müslümanlara oy vermeyelim koministler, solcular,ateistler geçsin başa da ondan sonra şuan daki düzeni mumla ararsınız.var mı orta da kuran'a göre devleti yönetecek bizlerde kötünün içinden en iyisini seçiyoruz.

medineooo 16 Ekim 2012 01:03

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
s.a.

bu konuyla alakalı bir konuşma gördüm.
paylaşmak istiyorum.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

' bilinmez'
katılmadığınız yönlerini dile getirirmisiniz.

Ene Garip 16 Ekim 2012 01:19

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Bilinmezi bilmem ama ben aynı fikirdeyim

bilinmez 16 Ekim 2012 08:12

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Kadir mısırlıoğlunun anlattııkları islama uygunsa o zaman AMR BİN YASİR VE AİLESİ ve mekkede 13 yıl işkence çekenler NİYE DAHA EHVENİ SEÇMEDİLERDE RASULULLAHA UYDULAR,

Hatta rasulullaha gel başımıza geç dediler,sende dini yaşa bizde aynı geçinip gidelim dedilerde rasulullah bu teklifi geri çevirince yanlış mı yaptı...

medineooo 16 Ekim 2012 12:27

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
s.a.
ammar bin yasir kalb ile imanı muhafaza ederek dil ile tağutları memnun ederek canı sağ kaldı.

ileride nice futuhatlara sebebolmadımı?
veya peygamberin yanına gelince azarmı işitti 'hadi onlardansın artık mı ' dedi yoksa inzal olunanİLLA MEN ÜKRİHE VE GALBÜHÜ... ila ahiril ayeh diye başlayanvahiy gereği ona destekmi çıktı. (ayetin no sunu yazmıyorum biz kuran ezberlerken ayet numarasıyla değil cüz usulu ezberledik.)
şehitlikte muteber gazilikte.ikisinede cevaz veriliyor.ruhsat yada azimet diye düşünebiliriz.

kısadan bir araştırma yaptım da oy vermeyin diyen bir grup almanyadan yıllarca feyad ettiler.dışardan bağırmak kolay?neden burada karışıklıkta icraatları olmadı?
yada o davayı savunan kişinin en yakını şuan neden hapiste?
rahat bir almanya düzeninde oy vermeyin demek daha kolay değilmi?

sindirilmiş susturulmuş müslümanın islam ümmetine nasıl bir faydası olacak ???

bilinmez 16 Ekim 2012 13:05

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
ammarın kendi dönemindeki tağutları red eddiği gibi,sizde kendi döneminizdeki tağutları red edeceğinize,onların arasında hangisi daha az acı verir size onu seçiyorsunuzya,SİZİ KURTARAN AYET HANGİSİ,onu verin o zaman..

medineooo 16 Ekim 2012 15:06

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
s.a.
az acıyla nefes aldığımızın misalini tarihin tekerrüründe gördüğüm için kabulleniyorum.
inceldiği yerden kopsun demekle dibine kadar mücadele etmenin arasında dağlar kadar fark var.
benim dinim olan islam 5 şartla sınırlandırılacak kadar hafif meşrep ve kısıtlı değil.afedersiniz tuvaletten başlar sokağa,umuma coğrafyaya
krallıkla yönetiliyorsa tahta kadar gider.
aşiretle yönetiliyorsa ağalığa kadar gider.
gittiği yerde örf adet gelenek her ne ise artık o otoritenin koymuş olduğu düzene gereken islami otoriteyi uyarlar.

90 lı yıllarda başörtüsü mücadelesi için anadolu yakasından köprü üszerinden avrupa yakasında biten kilometrelerce kuyruk oluşturuldu.
ihtilal yapmış adamların sayısı sultanahmet mitinginden dahamı fazlaydı da başarılı oldular.

meydanı göz göre göre boş bırakmak VELA TÜLGU Bİ EYDİKÜM İLETTEHLÜKETİ VE EHSİNÜ..(2.CÜZ SONDAN 12. SAYFA) derece derece gayri nizami tağutun kucağında ölüme terketmek ten başka ne ifade eder.
alıntı bilinmez ::: ammarın kendi dönemindeki tağutları red eddiği gibi,sizde kendi döneminizdeki tağutları red edeceğinize....
ammar bin yasir reddetmedi.yasir ve sümeyye r.anhüma reddettiler.
seçeneklerin ikiside hakkatında kabul gördü.
tağuta o anlık boyun eğen ammar r.a. müşrik olmadı.

bilinmez 16 Ekim 2012 16:52

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Aleykumu selam,anlatmaya çalıştıklarınızı anlamaya çalışıyor ve anlıyorumda,sadece bakış açılarımızdaki farklılıklardan dolayı olayı anlamayamıyorsunuz veya anlatamıyorum, mu,örneğin benim islamdaki örtünmeden anladığım kişinin örtünmesidir,örtünmenin bi mücadeleyle kazanılacak tarafı yok,

Ammar müşrik olmaması ammarın kendisini kınamasından dolayır,ammar o kadar çile çekmesine ve bedel ödemesine rağmen,yaptığının islamda bi geçerli tarafı olmadığınıda biliyordu ve rabbisine karşı kendini temize çıkarmıyordu,hatta münafık oldum diyordu ve alemlerin tek ilahı olan tek Allah kanaatimce hükmünü ammarın o tavrı için esnetti,ve gereken mücadeleden sonra kalbi bi kayma olmamak şartı ile,canını kurtarmak için böyle bi tavizden dolayı mesuliyet yüklemedi amamra ve şahsında ondan sonra gelen bütün müslümanlara,ve alemler içinde selam olsun kardeşim AMMARA VE AİLESİNE VE O DÖNEMİN ÇİLESİNİ ÇEKENLERE..VE BU DÖNEMDE AYNI İSTİKAMETTE OLANLARA..

medineooo 16 Ekim 2012 17:24

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
sa
alıntı bilinmez: örneğin benim islamdaki örtünmeden anladığım kişinin örtünmesidir,örtünmenin bi mücadeleyle kazanılacak tarafı yok,
tağuta meyletmiş müslümanlarıhakikate çağırmak konusunda
1söylenen söz
2yapılan savaş
3sanal ortamda yazılan yazı\cevap

mücadele sınıfına giriyormu.girmiyorsa bunun adı ney?
mücadeleden kastınızı ce de le kökünden gelen mücadele mi ?
anlayamadım.
örtünmeyen kimselere örtünmeyi anlatmak sevdirmek ve örtünmesini sağlamak bir mücadele ürünü değilmidir?
bu mücadele yanlışmıdır?uslubuna göre kırmadan dökmeden bir kişinin örtünmesine vesile olmak örtünen için kazanım sayılmazmı?

medineooo 17 Ekim 2012 01:18

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
diğerinde mana değişebiliyor
Allahın hükmüyle hükmetmeyenlere baş kaldırmayı öğretemeyenler,
Allah için baş eydirmeyi öğretemezler...

bilinmez 17 Ekim 2012 08:02

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Alıntı:

medineooo Üyemizden Alıntı (Mesaj 192870)
sa
alıntı bilinmez: örneğin benim islamdaki örtünmeden anladığım kişinin örtünmesidir,örtünmenin bi mücadeleyle kazanılacak tarafı yok,
tağuta meyletmiş müslümanlarıhakikate çağırmak konusunda
1söylenen söz
2yapılan savaş
3sanal ortamda yazılan yazı\cevap

mücadele sınıfına giriyormu.girmiyorsa bunun adı ney?
mücadeleden kastınızı ce de le kökünden gelen mücadele mi ?
anlayamadım.
örtünmeyen kimselere örtünmeyi anlatmak sevdirmek ve örtünmesini sağlamak bir mücadele ürünü değilmidir?
bu mücadele yanlışmıdır?uslubuna göre kırmadan dökmeden bir kişinin örtünmesine vesile olmak örtünen için kazanım sayılmazmı?

Tabiki mücadeledir,mücadeleden kastım o anki duruma göre geyret etmektir...

yukarda örtünmeyle alakalı mücadelenizin,örtünmeyei kazanmak gibi olduğudur,yoksa bi insanın örtünmesi için ona nasihat etmek gayet takdire şayan bi durumdur.yalnız insanlara kurandaki Allahı anlata bilirsek ve kurandaki Allaha teslim olmayı kabul ederseler zaten daha sonra ne yapıp,ne yapmayacaklarınıda çok iyi bilir öylede rabbani hareket metoduna uygun yaşarlar..Bu günki mirasçı bi kültürden kalan duyumdan öteye gitmeyen bi yaşantıya islam diyerek teslim olanların karşılaşacakları durumlarda ne yapıp ne yapmayacaklarını bilmedikleri için,kapı kapı dolaşıp hoca hoca dolanıp fetva arayabiliyor ve hevalarına hangisi hoş geliyorsa ,işlerine ne uygunsu HOCASIDA fetva vermişya olup bitmiştir artık..Bİ DÖNEM ÖRTÜNMEYLE ALAKALI TEFERRUATTIR DİYEN BELAMLAR GİBİ...

yani kısacası, vahiyi bilmeden bi peygamber dahi olsa ona iman edmek insanı denizi yardırıp geçirte bilir,ama vahiyden uzak 10 günlük bi ara ile bi samirenin yaptığı buzağıyada taptırmaktan insanı alıkoyamaz..

işte ashab ,yani muhammed rasulullahın arkadaşları neyi kabul ettiklerini bildikleri için,karşılaştıkları her durumda ne yapıp ne yapmıyacaklarınıda öyle biliyor ve öylede hareket ediyorlardı...bu gün ise insanlar dinlerini havele etmişlerdir zaten ...

bilinmez 17 Ekim 2012 08:04

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
Alıntı:

medineooo Üyemizden Alıntı (Mesaj 192913)
diğerinde mana değişebiliyor
Allahın hükmüyle hükmetmeyenlere baş kaldırmayı öğretemeyenler,
Allah için baş eydirmeyi öğretemezler...

:)

medineooo 17 Ekim 2012 14:38

Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
 
bilinmez alıntı :
Tabiki mücadeledir,mücadeleden kastım o anki duruma göre geyret etmektir...

yukarda örtünmeyle alakalı mücadelenizin,örtünmeyei kazanmak gibi olduğudur,yoksa bi insanın örtünmesi için ona nasihat etmek gayet takdire şayan bi durumdur.yalnız insanlara kurandaki Allahı anlata bilirsek ve kurandaki Allaha teslim olmayı kabul ederseler zaten daha sonra ne yapıp,ne yapmayacaklarınıda çok iyi bilir öylede rabbani hareket metoduna uygun yaşarlar..Bu günki mirasçı bi kültürden kalan duyumdan öteye gitmeyen bi yaşantıya islam diyerek teslim olanların karşılaşacakları durumlarda ne yapıp ne yapmayacaklarını bilmedikleri için,kapı kapı dolaşıp hoca hoca dolanıp fetva arayabiliyor ve hevalarına hangisi hoş geliyorsa ,işlerine ne uygunsu HOCASIDA fetva vermişya olup bitmiştir artık..Bİ DÖNEM ÖRTÜNMEYLE ALAKALI TEFERRUATTIR DİYEN BELAMLAR GİBİ...

yani kısacası, vahiyi bilmeden bi peygamber dahi olsa ona iman edmek insanı denizi yardırıp geçirte bilir,ama vahiyden uzak 10 günlük bi ara ile bi samirenin yaptığı buzağıyada taptırmaktan insanı alıkoyamaz..

işte ashab ,yani muhammed rasulullahın arkadaşları neyi kabul ettiklerini bildikleri için,karşılaştıkları her durumda ne yapıp ne yapmıyacaklarınıda öyle biliyor ve öylede hareket ediyorlardı...bu gün ise insanlar dinlerini havele etmişlerdir zaten ...

cevap:
başörtüsü mücadele konusunda aykırı düşünceye sahip değilim cevaplamaya gerek yok :).
havale etmek derken ?
imza ile alakalı gülücük serpiştirmişsiniz :) ?

Kara Kartal 18 Ocak 2021 13:25

Oy verenler,vermeyenler
Oy vermeyip koyverenler
Oy verip koyverenler
Oy vermeyip koyvermeyenler
Oy verip şirke batanlar,kim bu tağut, ne yer ne içer.
Bu nasıl bir çıkmaz.
Kullanip kullnamicam bile belli olmayan oyum yandı şu anda. Gelecege katkısı olur diye soruyorum biri bana anlatsın şu durumu/ru/x


SAAT: 05:18

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320