Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tevhid Ve Şirk Konuları (https://www.forum.medineweb.net/652-tevhid-ve-sirk-konulari)
-   -   "DARISI BAŞIN(m)A" ŞİRKİ (https://www.forum.medineweb.net/tevhid-ve-sirk-konulari/19321-vequotdarisi-basinmavequot-sirki.html)

YaŞuHa 03Haziran 2011 18:28

"DARISI BAŞIN(m)A" ŞİRKİ
 
"DARISI BAŞIN(m)A" ŞİRKİ



[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]



Cahillerin dillerine pelesenk olduğundan sıkça duyduğumuz "Darısı başın(m)a" sözü, İslam öncesi, eski Türk geleneğinde kullanılan şirk içerikli bir deyimdir.

Orta Asya’da, kutlamalarda “bereket” simgesi olarak ; Darı, Mısır , buğday, arpa, pirinç v.b. gibi tahıl taneleri havaya saçılır, başına bu tanelerden düşenlerin de aynı şansı bulacağına inanıldığından; bugün de ağzından çıkan sözün anlamını ve hükmünü bilmeyen cahillerin, atalarından duyduğu ve gelişi güzel sözler kullanması sonucu kendilerini tehlikeye attıklarını üzülerek görmekteyiz .

Buğday başaklarının, buğday tanelerinin dünyanın pek çok yöresinde bereketin simgesi oluşu da bir rastlantı değil. Özellikle tarımın zamanında yaygın olmasından dolayı buğday türü darı ve tahıllar halkın nezdinde oldukça gözde nimet ve zenginlik nişanesi bilinmiştir.

Bu bakış açısından dolayı buğday, darı, çavdar v.b. hangi türlüsünden olursa olsun ekmeğe şirk unsuru kutsiyetler de yüklenmiş , İnsanları çarpabilme özelliği olduğuna inanıldığından üzerine kasemler edilir, atasözleri dizilir:
Darısı Başın(m)a" sözü (inanış) Şirk içermektedir.
İslam öncesinde bereket, rızık, talih, kader ; gayb yegane yaratıcı ve hukum koyucu olan Allah’tan (c.c.) değil de, böyle batıl inançlar ürünü çeşitli tanrılardan olduğuna inanılıyordu.




İnanışa göre; düğün merasiminin ardından, gelin ve damat kalacakları yere gelirler. Damat gelini selamlayıp hediyesini verdikten sonra gelini oturtur ve kapıdan çıkar. Çıkarken odanın dışında bulunanlara bir elinden altın para, bir elinden darı saçarmış. Para zenginlik ve refahı, darı bereketi temsil etmektedir.
Aynı zamanda, düğün evinden hemen ayrılacak olan gelin ve damat ailesinin büyükleri de aynı şekilde etraflarındaki gençlere bilhassa "darı" ve para serperek evden ayrılırlarmış. (Zamanımızda anadolunun bazı köylerinde "damadın başında ekmek kırma", "Sadaka niyetine fakire verilecek ekmeğin başa dolandırılması" gibi adetler halen devam etmektedir)
Kişi; darı, buğday, mısır v.b. türü tahılların havaya saçılması sonucu başına düştüğünden dolayı kısmeti açılacağına, kaderinin değişeceğine, olumsuzluk ve kötülüklerin gidip yerine huzur, refah ve istenilen nimetlere kavuşacağına inanması anlamına gelen bu fiillerin dua dilekleri, sözleri şirktir! Çünkü Dilek, olması mümkün olan caizi, Allah c.c.' den istemektir.

İslam'a göre dilekler yalnızca Yüce Allah'tan dilenir. Çünkü dileğimizi yerine getirebilecek yegane kudret sahibi olan Allah'tır. Dileklerimizi öncelikle ve sadece Allah'tan dileriz. Çünkü herşey O'nun kudretindedir. O'nun izni ve haberi olmadan hiçbir şey meydana gelemez.

"De ki: Allah'ım sen mülkün sahibi, sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü alırsın, dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. İyilik senin elindedir sen her şeye kadirsin. " (Âli İmran, 26)

Günümüzde pek de önemsenmeyen dilin afetlerinden olan "Darısı başın(m)a" cümlesinin "kişinin hayatına yön verenin" Darı, tahıl buğday v.s. 'nin başına isabet etme şansına-DUAsına inanan müşriklerin sözünü zamane müslümanların(!) dikkatsizlik ve alışkanlıktan dolayı kullanmalarının tehlikesini göz ardı edemeyiz.

Fıkh-ı Ekber şerhinde İmam-ı Azam , kafirlerin bayramlarında onların törenlerine katılmak için aralarına girmeyi , hiç adeti olmadan müşriklerle hediyeleşmeyi, yumurta vermeyi kafir olma sebebi saymıştır. Yine aynı kitapta, bir müslmanın, papazın belindeki ipi (zunnar) takması halinde kafir olacağını bildirmiştir.
Bunları yapanların niyetleri veya kutsiyet yükleyip yüklemedikleri diye bir bahis yoktur.

Başına "kuş def-i hacet yaptı diye" diye piyango bileti almaya koşan şahsın; kuşun, gelecekten haber veriyor, kısmetimi açıyor, şans veriyor, gaybi biliyor manasına gelen azim ve sevinç ile şeytan işi pislik olan Milli (!) Kumar haramına düşmesini, kuşun kıçına kutsiyet yüklemiyor diye yok sayamayız. Halbuki o kişi, bu kadar kişinin içerisinde "bu necaset beni buldu", diye kederlenmelidir.
Mevzumuz "Darısı başın(m)a" ise bundan çok daha vahim bir meseledir.


Ehl-i sunnet inancı esaslarınca dileğimizi, şahısların veya ölülerin yerine getirebileceğine inanmak bizi küfre ve şirke götürebilir. Bu sebeple türbelere gidip dilekte bulunmak veya dileklerimizi dile getirirken Allah ile birlikte, şahısları zikretmek hususlarında dikkatli olmak gerekir. Türbelere dilek mumları dikmek, dilek taşı yapıştırmak, mukaddes sanılan türbelere adak adamak, çaput bağlamak bâtıl ve bid'at olan ve İslâm ile ilgisi bulunmayan şeylerdir. Bunlara inanarak ve bel bağlayarak yapmak kişiyi küfre götürür.

Saf Halkın, Telli Baba, Oruç baba, filân baba, falan şeyhin kabrinde kuyruğa girerek onlardan yardım dilemesi şirkten başka birşey değildir, bid'attir.
Muminler, aynen muşriklerin ve bid'at ehlinin yaptığı gibi ölüye yakarmaz, onlardan birtakım ihtiyaçların karşılanmasını istemez, kabir başında yapılan duanın evde yapılandan üstün olduğuna inanmaz, bu kimselere yemin ederek Allah'tan talepte bulunmazlar. "Allah bize yeter, o ne güzel vekildir." derler. (Âli İmrân, 173)

Duada, "istenene kavuşma ve korkulandan kurtulma" isteği vardır. Bu da ancak Allah'tan istenir.

"Darısı başına-başıma" dileği, şahısların kendisinede veya karşısındakine de o nimetlerden aynısının verilmesi , kavuşmasına nail olunulabilmesi için, İslam öncesi müşriklerin şirk içerikli dualar kapsamındadır.
Müslümana ferde düşen görev, şirkten sakınmak, her türlüsünden beri olmaktır. İslam öncesindeki yaşamış Muşriklerin dualarının, günümüzde kullanılmasın tehlikesi önemle vurgulanmalıdır.


Âyet ve hadîslerde dua teşvik edilmiştir: "Rabbiniz, şöyle buyurdu: Bana dua edin, size cevap vereyim (duanızı kabul edeyim)" (Mu'minûn, 60).

Hz. Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurur: " Allah katında duadan daha şerefli bir şey yoktur." (Tirmizî, Daavat,1; İbn Mace, Dua,1)
Dua aynı zamanda bir ibadettir. "Dua ibadetin ta kendisidir." (Tirmizî, el-Bakara Sûresi Tefsiri, 16)

O halde dua sadece Allah'a yapılmalı, araya başka biri aracı olarak sokulmamalıdır. Nitekim namazın her rekâtında tekrar ettiğimiz Fatiha Sûresi'nde: "Sadece sana ibadet eder ve sadece senden yardım dileriz. " (Fatiha, 4) buyurulmaktadır.

Müslüman müslüman kardeşi için dua edebilir.

Rasûlullah, "Kim bir hidayete çağırırsa, o hidayete tabi olanların mükafatının aynısı onların mükafatından hiçbir eksilme olmaksızın bu kimseye de verilir. " buyurmuştur. (Muslim, İlm, 16; Ebû Dâvûd, Sunnet, 6; Tirmizî, İlm,15)


Hz. Peygamberimiz: "Biriniz dua edeceği zaman Allah'a hamd ve senâ ile başlasın, Rasûlune salâvât getirsin ve bundan sonra artık dilediği duayı yapsın" buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Salât, 358; Tirmizî, Daavât, 65)




İslâm alimleri bid'at dua şekillerini şöyle tesbit etmişlerdir:

Ölü ya da gaip birinden yardım dilemek. Ey efendi hazretleri bana mağfiret et, tövbemi kabul et, demek şirktir.
Peygamber ve salihlerden, ölmüş veya gaip birine benim için Allah'a dua et', demek bid'attir. Ölülerden medet umulmaz.
Kabirleri ziyarette ölülere ancak selâm verilebilir, Dua edilebilir(salih evladın-yakınların duası), onlara ihtilaflı olmakla birlikte Kur'andan dua içerikli ayetler, ölüye dua maksadıyla okunabilir.

Allah'a, Allah'ım senden filancanın yanındaki makamı hakkı için şunu şunu istiyorum; diye dua etmek, nehyedilmiştir. Çünkü, "Yardım Allah'tandır." (Enfâl, 10)
"İnsanlar (mahşerde) toplandıkları zaman kendisine dua edilenler, onlara düşman olurlar ve onların kendilerine olan dualarını inkâr ederler." (Ahkâf, 6)


Ağzımızdan çıkan cümlelerin, anlamı ve orijin haline, maksadına dikkat etmeden dikkatsizce benimseyip kabullenmemiz, kendi tahmin ve zanlı düşüncelerimizle uygulamamız bu sözlerin meşruiyetini veya sakıncasını ortadan kaldırmaz.
Bizler Allahı kastedib, zannederek kullandığımız sözler, bilmeden bazı nesneleri, hareketleri İlah konumuna koymuş olunmaktadır.

Yine bir kişinin, başkasında bulunan nimetin yok olmasını temenni etmeyerek aynı nimetin kendisinde de olmasını arzu etmesi (Gıbta) meşru isteklerdendir.
Bundan dolayı Rasulullah (s.a.v): "Mu'min imrenir, munâfık hased eder" buyurmuştur.

Rabbimiz Allah c.c. şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyi -başkalarında olup da sizde bulun­mayanı- hasretle arzu etmeyin... Allah'tan O'nun lutfunu isteyin" (Nisa 32) ayetinde olması istenilen arzunun Allahtan istenmesi gerektiğini bildirmiştir. Allahı bırakıpta başka kişi ve cisim(nesne)lerden istemenin apaçık sapıklık olduğunda ihtilaf yoktur. (Hac 12 - 13)

Yüce Rabbimiz ise şöyle buyurmuştur:
"Sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek O'na yalvaranlarla beraber sen de sabret. Dünya hayatının güzelliklerini isteyerek gözlerini o kimselerden ayırma. Bizi zikretmesini kendisine unutturduğumuz ve içinde aşırı giderek hevesine uyan kimseye uyma" (Kehf, 28)

Bu ayet-i Kerimede Yaratıcımız, salihlere uymanın anlamı açıklamaktadır.
Hz. Musa, Hıdır (a.s)'a verilen ilimden dolayı "Darısı başıma" şirk sözü yerine aksine : "Sana öğretileni bana hayra götüren bir bilgi olarak öğretmen için peşinden gelebilir miyim?" (Kehf, 66) demiştir.



Müslüman bir şahsiyet böyle şirk sözlerini söylemez , "Allah (sana da) hayırlısını versin", "Rabbim ..... nasib etsin" diyebilir.
İsteyeceğini , hayrı ve şerri, yüce Allah'tan diler , darıdan buğdaydan, mısırdan dilemez !


- "....Dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır...." (Maide 3)

-"Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz. " (Maide 5)




_"Gerçek dua O'nadır. O'nun dışında yalvarıp durdukları ise onlara hiçbir şeyle cevap veremezler. Onlar olsa olsa ağzına su gelsin diye iki avucunu açana benzer ki, o, ona gelmez. Kâfirlerin duası hep bir sapıklık içindedir". (Ra'd 14)

_"Oysa en güzel isimler Allah'ındır. Bundan dolayı Allah'a onlarla dua edin. Onun isimlerinde sapıklık eden mülhidleri (inkârcıları) terkedin. Onlar yakında yaptıklarının cezasını çekecekler." (A'raf 180)



-" Onların oradaki duaları: "Allahım, sen yücelerden yücesin"; sağlık dilekleri "selâm", dualarının sonu da "Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun." diye şükretmek olacaktır. " (Yunus 10)

- "Suleyman: "Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki, ardımdan hiç kimseye yaraşmasın. Şüphesiz, bütün dilekleri veren sensin." dedi." (Sad 35)


-"...Kâfirlerin duası ise hep çıkmazdadır." (Mu'min 50)


Bir atasözüyle konuyu tamamlayalım:
"Serçeden korkan Darı ekmez"


SAAT: 12:23

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306