Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Türk Dili 1 (https://www.forum.medineweb.net/553-turk-dili-1)
-   -   türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar (https://www.forum.medineweb.net/turk-dili-1/24146-turk-dili-1-dersi-icin-alinti-linkler-ve-kisa-notlar.html)

mehmet akif2 13 Ocak 2013 12:10

türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
arkadaşlar ben netten araştırma yaparken çok güzel slayt şeklinde sunulmuş dilbilgisi kurallarını buldum


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


sizlerin de faydalandığı internet siteleri varsa burda verin

inşallah faydasını görürüzevet000

mehmet akif2 13 Ocak 2013 12:45

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
Ünlü Türemesine Örnek Kelimeler

Ünlü türemesi, Türkçede görülen bir ses olayıdır[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Kullanımı

Ünlü türemesi iki şekilde kullanılır[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Küçültme eki kullanılan tek heceli sözcüklerde ;

Tek heceli kimi sözcükleri küçültme eki (-cik) geldiğinde orta hecede ünlü türemesi olur[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

  • Az-ı-cık →azıcık
  • Bir-i-cik →biricik
  • Dar-a-cık →daracık
  • Genç-e-cik →gencecik

Pekiştirme yapılan sözcüklerde ;


Pekiştirme yapılırken bazı sözcüklerde ünlü türemesi olur[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

  • Sap-a-sağlam
  • Ser-e-serpe
  • Gep-e-genç
  • Çır-ıl-çıplak
  • Sır-ıl-sıklam




ALINTIDIR

mehmet akif2 13 Ocak 2013 13:01

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
ÜNSÜZ TÜREMESİ

Bazı sözcükler ünlüyle başlayan ek aldıklarında veya başka sözcüklerle birleşirken, sözcüğün sonundaki ünsüz ikizleşir. Bu olaya “ünsüz türemesi” denir.

* Bazı sözcükler ünlüyle başlayan ek aldıklarında “ünsüz türemesi” görülür.

hak – ım → hakkım
ünsüz türemesi

şık – ı → şıkkı
ünsüz türemesi


* Ad ile yardımcı fiilden oluşan bazı birleşik fiillerde “ünsüz türemesi” görülür.

Ad Yard. Fiil
af et– → affet–
ünsüz türemesi

his et– → hisset–
ünsüz türemesi


NOT: Ad ile yardımcı fiilden oluşan birleşik fiillerde, birleşme sırasında ünsüz türemesi olursa, bu tip birleşik fiiller bitişik yazılır. Bunları ayrı yazmak bir yazım yanlışıdır.

affetmek (doğru) af etmek (yanlış)
reddetmek (doğru) ret etmek (yanlış)
zannetmek (doğru) zan etmek (yanlış)





ALINTIDIR


mehmet akif2 13 Ocak 2013 13:05

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
ÜNSÜZLER (SESSİZ HARFLER)

Çıkış Yerine Göre
SERT
YUMUŞAK
Sürekli
Süreksiz
Sürekli
Süreksiz
Dudak
f
p
m,v
b
Diş
s,ş
ç,t
j,l,n,r,z
c,d
Damak
-
k
ğ,y
g
Gırtlak
h
-
-

-
  • Çıkış sırasında bir engele (ses yolunun kapanması veya açılması) takılan ve bu engel sayesinde şekil alan seslerdir.
  • Tek başlarına telâffuz edilemezler (özellikle süreksiz olanlar); kendilerinden sonra gelen "e" ünlüsü yardımıyla dile getirilirler:
b>be c>ce k>ke h>he

*k ve h ünsüzleri "ka" ve "ha" şeklinde telâffuz edilirler ki bu yanlıştır. Bütün ünsüzler "e" ünlüsünün yardımıyla telâffuz edilmelidir.
  • Türkçede 21 tane ünsüz vardır: b c ç d f g ğ h j k l m n p r s ş t v y z
*Bunlardan g, k, l ve t seslerinin ince ve kalın olmak üzere ikişer şekilleri vardır, ama birer harfle karşılanırlar.
organ / yegâne, gani / ordugâh
kolum / alkolü, kurulumuz / kabulüm,
otlakçı / emlâkçilik,
katı / hakikati, yatta / saatte, surattan / sadakatten...

A. ÖZELLİKLERİ
Ünsüzler birkaç başlık altında sınıflandırılırlar. Bu sınıflandırmada verilen özellikler ve daha sonra bahsedilecek kurallar, ses uyumlarında ve olaylarında karşımıza çıkacaktır:
a) Ses tellerinin durumuna göre:

Türkçede ünsüzler, ses tellerinin titreşime uğrayıp uğramamsına göre sert (tonsuz) ve yumuşak (tonlu) ünlüler olmak üzere ikiye ayrılır:
1. Sert ünsüzler, ses telleri titreşmeden oluşurlar: ç, f, h, k, p, s, ş, t
2. Yumuşak ünsüzler, ses tellerinin titreşmesiyle oluşurlar: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v,y,z
-Sert ünsüzlerden bazılarının yumuşak karşılıları vardır ki bunlarla ilgili ses olayları daha sonra görülecektir: b-p, c-ç, d-t, g-k
b) Çıkaklarına göre:

Bir ünsüzün boğumlanma noktasına o ünsüzün çıkağı denir. Çıkak bakımından ünsüzler dörde ayrılır:
1. Dudak ünsüzleri b, f, m, p, v
2. Diş ünsüzleri c, ç, d, j, n, s, ş, t, z
3. Damak ünsüzleri g, ğ, k, l, r, y
4. Gırtlak ünsüzleri h
c) Ses yolunun durumuna göre:

Ünsüzlerin oluşumu sırasında ses yolu ya kapalıdır ya da dardır. Buna göre ünsüzler ikiye ayrılı:
1.Sürekli ünsüzler: Ses yolunun daralma durumunda oluşan ünsüzlerdir: f, ğ, h, j, l, m, n, r, s, ş, v, y, z
2. Süreksiz ünsüzler: Ses yolunun kapalı durumunda oluşan ünsüzlerdir: b, c, ç, d, g, k, p, t
Ünsüzlerle ilgili bazı kurallar:

1. Türkçede kelime başında iki ünsüz yan yana bulunmaz. Ancak "bre" ünlemi hariç.
tren, fren, plân, grup, trafik, klan, kral gibi kelimeler Türkçe değildir.
2. Türkçede "m(o)ğ(o)l c(a)f(e)r v(e ) j(i)p ş(e)hn(a)z" ünsüzleriyle kelime başlamaz. Bu ünsüzlerle başlayan kelimeler ya Türkçe değildir, ya da Türkçe ise değişime uğramıştır. Hatta "l" ve "r" ile başlayan bazı yabancı kelimeler halk ağzında ünlü türetme yoluyla yerlileştirilmiş; "j" ile başlayan kelimeler de "c" ile telâffuz edilmiştir:
ilimon, ıraf, Iramazan, İrecep, ıradıyo...
candarma, capon, cartiyer...
3. Türkçede "b, c, d, g" ünsüzleriyle kelime bitmez. Ancak anlam farkını belirtmek için "at / ad, ot / od, saç / sac, ilce / ilçe" gibi kelimeler bu ünsüzlerle bitebilir. Burada c ve d sesleri anlam ayırt edici görev yüklenmişlerdir.
Hac, şad, yad gibi bazı kelimeler hariç yabancı kelimelerin son ünsüzleri de bu kurala uyularak sertleştirilmiştir.
sebeb>sebep, kitab>kitap, cild>cilt...
-Bu gibi kelimeler ünlüyle başlayan ek aldıklarında sertleşen ünsüzler tekrar yumuşar.
sebep>sebebi, kitap>kitabı, etüt>etüdü, renk>rengi...
4. Türkçede her ünsüz tek harfle gösterilir. Bazı yabancı dillerde "ch, sch, sh" gibi birden fazla harfle karşılanan ünsüzler vardır.
5. "g, k, l ve t" seslerinin ince ve kalın olmak üzere ikişer şekilleri vardır, ama birer harfle karşılanırlar.
alkolü, emlâkçilik,hakikati, helâkimiz, kabulüm, saatte, sadakatten...
B. ÜNSÜZLERLE İLGİLİ SES OLAYLARI ve UYUMLARI

1. ÜNSÜZ UYUMU (BENZEŞMESİ)

  • Ünsüzlerin sertlik ve yumuşaklık özellikleri burada karşımıza çıkmaktadır. Kelimede yan yana gelen ünsüzlerin sertlik-yumuşaklık bakımından uygun olmalarına ünsüz uyumu (benzeşmesi) denir.
  • Sert ünsüzlerin bazılarının yumuşak (karşılık)ları (benzerleri) vardır. p, ç, t, k ünsüzlerinin yumuşak hâlleri b, c, d, g (ğ) ünsüzleridir. Ünsüz uyumunda sadece bu ünsüzlere bağlı olarak kurallar ortaya konacaktır.
  • Dilimizde bazı ünsüzler yan yana getirilemez, bu şekilde telâffuz edilemezler. Yabancı dillerden alınan kelimeler de telâffuza aykırı ise değiştirilir. Yani ünsüz uyumu Türkçe kelimelerde zaten var olduğu gibi yabancı kelimeler de bu uyuma sokulmaktadır.

-Aşağıda verilen kelimelerde yan yana gelmeyecek ünsüzler yan yana verilmiştir. Doğrularını bulalım:kitapdan, beşde, apdal, Apdullah...
-Yumuşak ünsüzlerin yan yana gelmesinde bu bakımdan bir problem yoktur. Bu durum kelime kökünde/gövdesinde de köke getirilen eklerde de böyledir:

kalemler, defterde, adlar, ordu, uygun...
  • Ama sert ünsüzlerle yumuşak ünsüzler yan yana gelirken, yumuşak ve sert hâli bulunan (b/p, c/ç, d/t, g,ğ/k) ünsüzlerden hangisinin kullanılacağı, telâffuza bağlı olarak belirlenir. Bu, hem ünsüz uyumu, hem de ses olayı (ünsüz sertleşmesi) olarak değerlendirilir. Bu uyum, kelime kökünde ya vardır ya yoktur, ama getirilen ekler köke uydurulur:
Kökte:aptal, eksik, nispet, ispat, kispet, müspet, naspetmek, tespit, tespih,gövde, iğde, dalga, kuzgun, abdal
Ekte:
1. Ünsüz uyumu olarak: Yumuşak ünsüzle biten kelimelere b, c, d, g ünsüzlerinden biriyle başlayan bir ek getirildiğinde ekin bu ilk ünsüzü yumuşak olarak kalır:
kardeş, sürgün, yaygı, kuralcı, okulda, bilgin...
2. Hem ünsüz uyumu hem de ses olayı olarak: Sert ünsüzle biten kelimelere b, c, d, g ünsüzlerinden biriyle başlayan bir ek getirildiğinde ekin bu ilk ünsüzü sertleşerek p, ç, t, k ünsüzlerinden birine dönüşür:meslektaş, açtı, aşçı, baktım, çiçekten,kitapçı, dişçi, ocakta, bitkin
-İkinci durum özel isimlere, sayılara/rakamlara ve kısaltmalara getirilen ekler için de geçerlidir. Sayılarda/rakamlarda ve kısaltmalarda okunuş esas alınır. Kısaltmaların uzun şekli dikkate alınmaz:
Karabük'ten, İstanbul'da...
Saat 23:00'te, 1934'ten beri, 15'te, 12'lik, 121'den ...
BOTAŞ'tan (Boru Hatları ile Petrol Taşıma Şirketi), BCG'de (aşı)
-Not: Üçgen, dörtgen, beşgen, dikgen, çokgen kelimelerinde bu kurala uyulmaz.
-Kelimeler arasında ünsüz uyumu aranmaz.
"Hiç de öyle değil" yerine "hiç te öyle değil" yazılamaz.
Yukarıda anlatılan ünsüz benzeşmelerinin bir kısmı zaten var olan uyumluluklardır. Bunlara sadece ünsüz uyumu diyeceğiz. Bir kısmı da ses olayıdır. Bu ses olayları temelde ünsüz uyumudur, ancak çoğu kez ses olayı diye anılır.
Ünsüzlerle ilgili ses olayları şunlardır:

a. ÜNSÜZ SERTLEŞMESİ

Türkçe veya yabancı bir kelimenin sonunda f, h, s, ç, ş, p, t, k ünsüzleri bulunuyor ve bu kelimelere, sert şekli de olan yumuşak bir ünsüzle (b, c, d, g) başlayan ek getiriliyorsa, ekin başındaki yumuşak ünsüz, kelime sonundaki sert ünsüzün etkisiyle sertleşir.
Aşağıdaki eklerin hepsi aslında yumuşak ünlüyle başlayan eklerdir.
lâf-çı, silâh-çı, heves-ten, dolap-ta, ağaç-tan, kitap-çı, kuru yemiş-çi, çift-çi, cilt-çi, yurt-taş, kat-kı, coş-ku, coş-kun, yayıldık-ça, biç-ki, biç-ti, yat-tı, kanat-tı...
Demek ki ünsüz sertleşmesi kökte veya gövdede var olan bir ünsüz uyumu değil, sonradan meydana gelen bir ses olayıdır.
b. ÜNSÜZ YUMUŞAMASI

"p, ç, t, k" seslerinden biri ile biten Türkçe veya yabancı kelimelere ünlü ile başlayan ekler (yapım veya çekim eki) getirilince, kelime sonundaki sert ünsüz yumuşar ve "b, c, d, g, ğ"ye dönüşür. Hatta "g"nin "ğ"ye dönüştüğü de görülür:
ağaç>ağaca, çocuk>çocuğu, senet>senedin
dolap>dolabın, ekmek>ekmeği, kitap>kitabım
tüfek>tüfeği, diyalog>diyaloğu...
almak>almağa...
-Bu daha çok sert ünsüzün iki ünlü arasında kalmasının sonucudur, ama kelime sonunda iki ünsüz bulunduğunda da yumuşama görülmektedir. Öyleyse bu yumuşama tamamen sert ünsüzden sonra gelen ünlüyle ilgilidir.
borç>borcum, kalp>kalbi, kurt>kurdun, denk>dengim, renk>rengi, kepenk>kepengi
-Sanat, millet, devlet, ahlâk, cumhuriyet, evrak, hukuk, sepet gibi bazı yabancı kelimelerde yumuşama olmaz:ahlâkım, merakımı, anketin, sanatı, millete, devletin, sürati, hakikatin, tazyiki, hukukun...
-Sert ünsüzle biten özel isimlerde meydana gelen yumuşama yazıda gösterilmez, telâffuzdan anlaşılır: Gemlik'e (okunuşu: gemliğe), Ahmet'i (okunuşu: ahmedi)...
-Yumuşama, tek heceli kelimelerde bazen görülse de genellikle yoktur:
ip-e, suç-u, et-e, ak-ı, at-a, ok-u, aç-ı, tok-a, alt-ında, birik-en, acık-an, lig-in, org-um...
cep>ceb-i, kap>kab-ı, çok>çoğ-u, taç>tac-ı, yurt>yurd-u...
Sonuç

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki ünsüz sertleşmesi de yumuşaması da doğrudan doğruya Türkçenin telâffuzuyla ilgilidir. bunlar sonradan kurallara bağlanmıştır. Eğer bir ünsüz yumuşatıldığında veya sertleştirildiğinde kulağa hoş geliyorsa olacak, hoş gelmiyorsa olmayacak demektir.
2. ÜNSÜZ TÜREMESİ

Ünsüz türemesinin görüldüğü yerler:
1. Türkçe kelimelerde, kökte aynı ünsüz yan yana bulunmaz. Ama af, his, zan, ret, hal, şık, gibi Arapça asılları çift ünsüz barındıran (afv, redd, hiss, zann, hall, şıkk) ve Türkçede tek ünsüzle kullanılan kelimelere ünlüyle başlayan ek veya yardımcı fiil getirildiğinde asıllarındaki ikinci sessiz ortaya çıkar. Buna ünsüz türemesi denir.
hiss>his>hissetmek, hissi
zann>zan>zannetmek ,zannı
redd>ret>reddetmek, reddi
şıkk>şık>şıkkı,
zemm>zem>zemmetmek,
hall>hal>halli, halletmek...
afv>af>affetmek, affı
2. "Türkçede iki ünlü yan yana bulunmaz" kuralına uymayan bazı Arapça kelimelerde:
fiat>fiyat, faide>fayda, zaif>zayıf,
repertuar>repertuvar, lâboratuar>lâboratuvar,
konservatuar>konservatuvar, tual>tuval, tualet>tuvalet...
-Bu kelimelere benzeyip de ünsüz türemesi görülmeyen kelimeler:dua, duayen, fail, faiz, fuar, fuaye, kuaför, lâik, puan, suare...
3. ÜNSÜZ DÜŞMESİ

Ünsüz düşmesinin görüldüğü yerler:
1. Türkçede ikiz ünsüz bulunmaz. Bu yüzden Arapçadan dilimize geçmiş olan ve sonunda ikiz ünsüz bulunduran kelimeler yalın durumunda kullanıldığında ünsüzlerden biri düşer.
hakk>hak, redd>ret, hiss>his, zann>zan, zemm>zem, hall>hal, şıkk>şık, afv>af...

2. k sesi ile biten kelimelerde -cik eki getirildiğinde kelime sonundaki k'lerin düştüğü görülür:
ufak>ufacık, alçak>alçacık, minik>minicik, küçük>küçücük, büyük>büyücek...
Not: Bu ekin somut isim türettiği durumlarda kelime sonundaki k düşmez:
kulak>kulakçık, karın>karıncık, kapak>kapakçık...
*Alıntı kelimelerden ft, st ünsüz çiftleriyle bitenlerin bir kısmında t sesi söyleyişte düşme eğilimi gösterse de yazıda korunur.
çift, rast, serbest...
*Farsça "hane" kelimesiyle yapılan birleşik kelimelerde "ha" hecesi korunmalıdır.
Hastahane, pastahane, postahane, muayenehane, yazıhane, sarphane, dökümhane, yatakhane, yemekhane, dershane, eczahane...
*Fransızca'dan dilimize girmiş olan sürpriz kelimesindeki r, yazıda da konuşmada da korunur.
C. ÜNSÜZ DEĞİŞMELERİ

1. b>m Değişmesi

Bir dudak ünsüzü olan "b" sesinin, kendinden önceki hecedeki "n" sesini "m"ye dönüştürmesidir. Daha çok yabancı kelimelerde (özellikle Farsça) görülür. Buna gerileyici ses benzeşmesi denir.
saklanbaç>saklambaç, dolanbaç>dolambaç, anbar>ambar,
canbaz>cambaz, anber>amber, çeharşenbe>çarşamba,
pencşenbe>perşembe, çenber>çember, sünbül>sümbül, penbe>pembe,
tenbel>tembel, menba>memba...
-İstanbul, Safranbolu, Zeytinburnu, düzenbaz, sonbahar, bin bir, binbaşı, onbaşı gibi kelimelerde söyleyişte m'ye doğru bir kayma olmasına rağmen yazda yine "n" olarak korunur.
2. ğ>v değişmesi
Bazı kelimelerin söylenişinde "ğ"nin "v"ye dönüştüğü görülür. Bunları iki şekilde yazılması ve okunması doğrudur.
döğmek>dövmek; göğermek>gövermek; oğmak>ovmak; öğmek>övmek; söğmek>sövmek, öğün>övün...

Söyleyişte ğ>v değişimi görülen bu kelimeleri "v"li yazmak daha uygundur.

3. b>p DEĞİŞMESİ

b>p değişmesine uğratılan Arapça kelimeler. "s"den sonra gelen "b", "p"ye dönüşür.
nispet, ispat, kispet, müspet, naspetmek, tespit, tespih...
*"s"den sonra gelmeyen "b"ler ise olduğu gibi kalır.
makbul, ikbal, tatbik, teşbih...
4. c>ç değişmesi

c>ç değişmesi görülen ve görülmeyen Arapça kelimeler:
eçhel, içtihat, içtimaî, meçhul...
mescit, tescil, teşci...
5. d>t DEĞİŞMESİ

d>t değişmesi görülen yabancı kelimeler. Farsça "-dar" son eki bulunduran kelimelerde d, t'ye dönüşür.
emektar, minnettar, silâhtar, taraftar...

*Bazı Arapça kelimeler:miktar, metfun, methal, methiye, tetkik, Hayrettin, Seyfettin...
*Bazı Arapça kelimelerde "d" korunmuştur:takdim, takdir (taktir farklı anlamdadır), takdis, tasdik, tekdir...
III. ÜNLÜ ÜNSÜZ UYUMLARI ve ETKİLEŞİMLERİ

1. Ünlü-Ünsüz uyumu (Benzeşmesi)

2. Ulama

Ünsüzle biten kelimelerden sonra ünlü ile başlayan kelimeler gelirse, önceki kelimenin son ünsüzü, sonraki kelimenin ilk ünlüsüne bağlanarak okunabilir. Bu durum konuşma dilinde kendiliğinden olurken şiir dilinde özellikle -bazen vezin gereği- yapılır. Buna ulama denir.
Korkma, sönmez / bu şafaklar / da yüzen al / sancak;
Sönmeden yur / dumun üstün / de tüten en / son ocak.
Ben ezelden / beridir hür / yaşadım, hür / yaşarım.
Kendi gök kub / bemiz altın / da bu bayram / saati,
Dokuz asrın / da bütün hal / kı, bütün mem / leketi
*Ulama yapılacak kelimeler arasında hiçbir noktalama işareti olmamalıdır. Aşağıdaki cümlede ulama yoktur:Ben, onu aradığımı söylemedim ki...
IV. YARDIMCI ÜNLÜ ve ÜNSÜZLER

KAYNAŞTIRMA HARFLERİ
Türkçede iki ünlü yan yana bulunmaz. Ünlü ile biten bir kelimeye yine ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde iki ünlünün arasına girerek telâffuzu kolaylaştıran ünsüzlere kaynaştırma harfi denir.
*Asıl kaynaştırma harflerimiz, "y" ve "n"dir.
Ali-y-e, liste-y-i, masa-y-a, kardeşi-n-i, defteri-n-e, su-y-u-n-un su-y-u, yolcu-n-un, gelme-y-e...

* s ve ş ünsüzleri de kaynaştırma harfi olarak kabul edilir:

* s ünsüzü üçüncü tekil şahıs iyelik ekinde kullanılır:
baba-s-ı, para-s-ı, bitme-s-i...

* "ş" ünsüzü ise sadece üleştirme sayı sıfatlarında kullanılır:
altı-ş-ar, iki-ş-er, yedi-ş-er...



ALINTIDIR


mehmet akif2 15 Ocak 2013 11:48

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
KELİME NEDİR?
Kelime, anlamı veya görevi bulunan ve tek başına kullanılabilen ses veya sesler topluluğudur. Kelimeler anlamlı veya görevli dil birlikleridir. Kelimelerin genellikle anlamları vardır . dışarıda bir varlığı, bir nesneyi bir hareketi karşılarlar. Kelimeyi okuduğumuz veya duyduğumuz zaman o varlık veya hareket gözümüzün önünde canlanır: kitap, daktilo, koyun, kuzu, cetvel, koşmak , yazmak...
Ancak, anlamı bulunmayan kelimeler de vardır: gibi, ile , ve , için , fakat, ama, kadar vb. Bunların anlamları yoktur ve hiç bir varlığı veya hareketi karşılamazlar. Cümlede anlamlı kelimelerle birlikte kullanılırlar. Onların manalarına yeni ifadeler katarlar: aslan gibi, onun için gelmiştim, sabaha kadar ağladı örneklerinde olduğu gibi.
Kelimeden küçük ses birlikleri olan sesler, heceler, ekler ve bazı kökler tek başlarına kullanılamadıkları halde kelimeler tek başlarına kullanılırlar.
Kelimeler yapı bakımından ses veya ses topluluklarıdır. Tek sesli kelimelerin sayısı azdır. Türkçede tek sesli sadece iki kelime vardır: a, o (a birader, o kişi örneklerinde olduğu gibi .) Bunlara “e” ünlemini de dahil edebiliriz: e kardeşim!.
KÖKLER
1- Kökler, kelimelerin anlamlı parçalarıdır. Meselâ bakış kelimesinde bak köktür. Bakma işinin anlamı bak kökü üzerindedir. Buradan bakma işi anlamını çıkarıyoruz.
2- Kökler, kelimelerin parçalanamayan kısımlarıdır. Meselâ bak kökü daha fazla parçalanamaz. Parçalanırsa bakmakla ilgili anlamı ortadan kalkar.
3- Kökler varlıkların ve hareketlerin yalın karşılıklarıdır. Onları bir zaman, şahsa bağlamazlar, soyut olarak ifade ederler.
4- Kökler, kelimelerin çekirdekleridir. Meselâ gözlemek, gözlem, gözcü, gözcülük, gözlük kelimeleri hep göz kökünden türetilmiştir.
GÖZ= gözlemek, gözlem, gözcü, gözcülük, gözetmen, gözlük, gözlükçü, gözlükçülük, gözlü, gözsüz.....
5- Her varlık veya hareket için dilde bir kök yoktur. Birbirine yakın varlık veya kavramlar aynı kök etrafında yapılan kelimelerle karşılanır. Meselâ ver kökünden vergi, verim, verimli, verecek, verimlilik gibi.
6- Kökler eskiden beri var olan ve sonradan yapılamayan dil birlikleridir. Yeniden kök yapılamaz. Ancak yabancı dillerden yeni kökler alınabilir. Radyo-cu, radyo culuk vb.
7- Dilde iki çeşit kök vardır: isim kökleri, fiil kökleri. Çünkü kâinatta iki çeşit varlıktan söz edebiliriz:
A- Nesne
B- Hareket
İnsan, hayvan, bitki, dağ, orman, taş, toprak, duygu, akıl, hastalık vb. nesnelerdir. Bunların gelmesi, gitmesi, yanması, büyümesi, tükenmesi vs. Hareketlerdir. İşte nesneler isimlerle, hareketlerle fiillerle karşılanmaktadır.
EKLER
1- Eklerin tek başına anlamı yoktur. Kelimelerin görevli parçalarıdır. Meselâ babam, odunluk, tat kelimelerindeki –m,-luk, -lı eklerinin tek başına anlamı yoktur.
2- Ekler tek başlarına kullanılamazlar, ancak köke eklenerek kullanılış sahasına çıkarlar.
3- Kökler kelimede kendisine uyulan, ekler ise köke uyan unsurlardır. Bu sebeple eklerin büyük bir kısmı çok şekillidir. Çok şekillilik bakımından ekler dilimizde ya bir şekilli , ya iki şekilli ya dört şekilli ya da sekiz şekillidir:
Bir şekilli: -m (masa-m),
İki şekilli: -an, -en (koşan, gelen),
Dört şekilli: -ıp, -ip, -up, -üp (alıp, verip, koşup, görüp),
Sekiz şekilli: -dı, -di, -du,-dü,-ti,-tı,-tu,-tü (yazdı, geldi, durdu, gördü, attı, gitti, sustu, düştü),
4- Ekler fazla uzun olmazlar. Tek ses halinde olabildiği gibi iki heceli de olabilirler. Üç heceli eklerimiz azdır: sarı-mtırak gibi.
5- Türkçede ekler ya eskiden beri ek olarak vardır ya da iki ek veya kelimenin ekleşmesinden meydana gelmişlerdir. Meselâ gelmeli kelimesindeki –meli eki –me ve –li eklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.
6- Dilde iki türlü ek vardır:
A. Yapım ekleri: Kökün veya kelimenin anlamında değişiklik yapan eklerdir. Bunlar eklendikleri kökten yeni bir kelime meydana getirirler. Meselâ Türk kelimesinden –çe ekiyle Türkçe kelimesi yapılmıştır. Türk bir milletin adı, Türkçe o milletin dilinin adıdır. Dört çeşit yapım eki vardır:
1. İsimden isim yapma ekleri: İsim kök veya gövdelerinden yeni isimler yapan eklerdir: yıl-lık, köy-lü, balık-çı, kuzu-cuk, ev-cil vb.
2. İsimden fiil yapma ekleri: Isim kök veya gövdelerinden fiil türeten eklerdir: gece-le-mek, duru-l-mak, tür-e-mek, boz-ar-mak vb.
3. Fiilden isim yapma ekleri: Fiil kök veya gövdelerinden isim türeten eklerdir: aç-mak, gel-me, düş-üş, geç-im, düş-kün, sırıt-kan vb.
4. Fiilden fiil yapma ekleri: Fiil kök veya gövdelerinden fiil yapan eklerdir: al-ın-mak, gül-üş-mek, yat-ır-mak vb.
B.Çekim ekleri: Kökün veya kelimenin anlamında değişiklik yapmayıp kelimeleri kullanılış sahasına sokan eklerdir. Çekim ekleri anlama etki etmezler, köke ve kelimeye yeni bir anlam katmazlar. Fakat bir ifade katarlar. Bu ifade öteki kelimelerle münasebet ifadesidir. “Ev-den geldim.” Cümlesindeki –den eki münasebet ifadesidir ve evin anlamını değiştirmemektedir.
ALINTIDIR

mehmet akif2 15 Ocak 2013 11:50

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
İSİM ÇEKİM EKLERİ
1.Çoğul eki:İsimlerin çokluk şekillerini ifade eder: -lar, -ler: kitap-lar, çocuk-lar, araba-lar, ev-ler, gece-ler, sergi-ler vb....
2.Iyelik ekleri:“İye” Türkçede “sahip” anlamına gelir. İyelik ekleri ismin karşıladığı nesnenin bir kişiye veya nesneye ait olduğunu gösteren çekim ekidir. Bunlar nesneyi nesneye, yani ismi isme bağlayan eklerdir. İyelik ekleri altı şahsa göre çekimlenebilmektedir: yani getirildikleri isimlerin ben, sen, o ,biz, siz, onlar şeklindeki sahipliklerini ifade ederler.
Baba-m defteri-m
Baba-n defter-in
Baba-sı defter-i
Baba-mız defter-imiz
Baba-nız defter-iniz
Baba-ları defter-leri
3.Hal ekleri: Bu ekler ismi bazen isme, bazen fiile bazen de edata bağlar:
Okul-a gitti. Evden gelmiş. (fiile bağlamış)
Kitab-ın kapağı bahçe-nin yolu (isme bağlamış)
Orman-a karşı sen-in kadar (edata bağlamış)
Türkçedeki isim hal ekleri şunlardır:
a. Yalın hal: İsmin başka bir kelimeye bağlı olmadığını gösteren haldir. Tekil, çoğul ve iyelik şekli yalın haldir: okul, baba-sı, yollar.. okul teklik yalın hali, yollar çoğul yalın hali, babası iyelik yalın halidir. Demek ki, yalın hal isimlerin hal eki getirilebilen şekilleridir.
b. İlgi hali: (-ın, -in, -un, -ün, -nın, -nin, -nun, -nün)
Çocuğ-un defter-in
Evler-in anne-nin
Yol-un masa-nın
Yokuş-un akıl-ın
Onlar-ın uykusu-nun
c. Yükleme hali: (-ı, -i, -u, -ü)
Kapı-yı taşlar-ı
Babam-ı göz-ü
Yol-u sözlerim-i
ç. Yönelme hali: (-a, -e)
okul-a bakkal-a
dağlar-a biz-e
d. Bulunma hali: (-da, -de, -ta, -te)
Ev-de çocuk-ta
Tepeler-de akıl-da
e. Ayrılma hali: (-dan, -den, -tan, -ten)
Karşı-dan soy-dan
Biz-den türk-ten
Çiçek-ten bilenler-den
f. Beraberlik hali: (-la, -le)
Gönül-le kalbimle
Araba-y-la ekmek-le
g. Eşitlik hali: (-ca, -ce, -ça, -çe)
İnsan-ca on-ca
Ben-ce ardın-ca
h. Direktif hali: (-ra, -re, -arı, -eri)
Son-ra iç-eri
Dış-arı il-eri
4.Soru eki: ( mı, mi, mu, mü)
Okul mu çocuk mu
Öğrenciler mi rüya mı
ALINTIDIR

mehmet akif2 15 Ocak 2013 11:55

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
YAPIM EKLERİ
A. İSİMDEN İSİM YAPMA EKLERİ
İsimden isim yapma ekleri, isim kök ve gövdelerine getirilerek onlardan yeni isimler yapan eklerdir.
Bu eklerle yapılmış isimlerin manaları bir önceki ismin manasına çok yakından bağlı olur. Genellikle getirildiği isimle ilgili yer, meslek, topluluk, vasıf, bağlılık, aitlik vb. isimleri gibi kelimeler yaparlar.
1. –lık,-lik,-luk,-lük
a. Yer isimleri yapar. Bu isimler nesnenin mekanını veya çok bulunduğu yeri ifade ederler: taş-lık, orman-lık, boş-luk, kömür-lük, koru-luk, gül-lük, ekin-lik gibi.
b. Alet isimleri yapar. Bunlar nesne ile ilgili bir alet bir eşya ifade ederler: baş-lık, göz-lük, söz-lük, gece-lik, korku-luk gibi.
c. Topluluk isimleri yapar. Bu isimler yapıldıkları isimlerle ilgili bir topluluk, bir bütünlük ifade ederler: genç-lik(gençlerin bütünü), türk-lük (türklerin topluluğu, bütünü) gibi.
d. Vasıf isimleri, yani sıfat yapar: gün-lük, yıl-lık, hediye-lik, kira-lık, kış-lık, adım-lık gibi.
e. Soyut isim yapar: güzel-lik, iki-lik, müdür-lük, temiz-lik gibi.
Bu ekin bir özelliği de bazen çekim eklerinden sonra gelerek isim yapmasıdır: gün-de-lik, on-da-lık gibi.
2. –cı,-ci,-cu,-cü,-çı,-çi,-çu,-çü
Bu eklerin başlıca fonksiyonu meslek ve uğraşma isimleri yapmaktır (Osmanlıcada başlangıçta c’li ve yuvarlak şekilleri yoktu.): av-cı, eski-ci, yol-cu, göz-cü, aş-çı, bek-çi, ok-çu, süt-çü gibi.
3. –lı,-li,-lu,-lü
Esas fonksiyonu sıfat olarak kullanılan vasıf isimleri yapmaktır. Kısaca ek ve sahiplik ya da bağlılık ifade eder.
Sahiplik görevinde bir kendinde bulundurma ifadesi belirtilir: baş-lık, kilit-li, su-lu, ölüm-lü gibi.
Bağlılık fonkisyonunda da bir mensup olma ifadesi göze çarpar: Ankara-lı, lise-li, köy-lü gibi.
4. –sız,-siz,-suz,-süz
Bu ek –lı,-li,-lu,-lü ekinin olumsuzudur. Onun için menfi isim eki veya menfi sıfat eki adı ile de anılır: taş-sız, iş-siz, su-suz, görgü-süz gibi.
Bu ek nadir olarak bir çekil eki olan iyelik ekinden sonra da kullanilabilir: annem-siz, babam-sız gibi.
5. -ki
Bu ek aitlik eki adını alır. Başlıca fonkisyonu içinde blunma, bağlılık, ve aitlik ifade etmektir. Bu fonkisyonla sıfat ve zamir yapar: şimdi-ki, karşı-ki, sonra-ki, öte-ki, beri-ki, evvel-ki, dün-kü, gece-ki gibi.
İkinci kullanışı –da,-de,-ta,-te, çekim ekinden sonraki kullanılışıdır: bende-ki, yerde-ki, aşağıda-ki, sende-ki, evde-ki, üniversitede-ki, gibi.
Üçüncü kullanışı –ın,-in,-un,-ün,-nın,-nin,-nun,-nün çekilm ekinden sonra getirilmesidir: benim-ki, yolcunun-ki, adamın-ki, evin-ki, arkadaşımın-ki gibi.
Bu ekin bazı örneklerde –kü şekli de görülür: dün-kü, bugün-kü, gönülün-kü gibi.
6.-cık,-cik,-cuk,-cük
Bu ek Türkçenin çok işlek küçültme ve sevgi ekidir. Bu iki fonksiyon bazen bir arada, bazen da tek başına görünür: baba-cık, dudak-cık, kısa-cık, Mehmet-cik, göl-cük, tosun-cuk gibi.
Bu ek bazı kelimelerde kendisinden önce gelen ünsüzü düşürür: ufa-cık (ufak-cık), küçü-cük (küçük-cük) gibi.
Bu ek bazen da önüne bir vokal alır: bir-i-cik, az-ı-cık gibi.

Bu ekin bir özel kullanılışı da -ca, -ce, -ça, -çe çekim ekinden sonra gelmesidir: usul-ca-cık, yavaş-ça-cık, ufa-cı-cık gibi.

Bu ekin özellikle sevgi fonksiyonu çok işlek durumdadır. Bu fonksiyonuyla en çok iyelik eki getirilerek pek geniş ölçüde kullanılır: anne-ciğ-i-m, kardeş-ciğ-i-m, Ahmet-ciğ-i-m gibi.

7. –cak, cek
Bu da ikinci bir sevgi ve küçültme ekidir: kuzu-cak, yumur-cak, demin-cek, sevdi-cek gibi.

8. –cığaz, -ciğez, -cuğaz, -cüğez
Bu ek küçültme ve sevgiden başka zavallılık da ifade eder. Acıma, şefkat ve merhamet gösterir: bey-ci-ğez, yavru-cuğaz, kız-cığaz gibi.

9. –cağız, -ceğiz
Küçültme ve sevginin dışında acıma da ifade eder. Yalnız bu acıma ekinin zavallılık fonksiyonu daha kuvvetlidir: kız-cağız, hayvan-cağız, ev-ceğiz, köy-ceğiz gibi.

Bu ekin bir de şu-n-cağız, o-n-cağız gibi kullanışları vardır.

10. –ca, -ce, -ça, -çe
Bu ek aslında çekim ekidir: insan-ca, yavaş-ça örneklerinde olduğu gibi.

Ancak sonradan klişeleşerek veya fonksiyon değiştirerek yapım eki hâline gelmiştir. Yapım eki olarak fonksiyonu dil isimleri yapmaktır: Alman-ca, İngiliz-ce, Türk-çe, Arap-ça gibi.

Bu ek bazen da klişeleşmiş olarak, kalıplaşmış olarak ayrı isimler yapar: ala-ca, kara-ca, ak-ça gibi.

Böyle klişeleşmiş şekli bilhassa yer isimlerinde çok görülür: Sütlü-ce, Kanlı-ca, Çamlı-ca, Derin-ce, Yeni-ce gibi.

11. –daş, -taş
Başlıca fonksiyonları eşlik, ortaklık ve mensubiyet, bağlılık ifade etmektir: ırk-taş, arka-daş, din-daş, soy-daş, meslek-taş, sır-daş, ülkü-daş gibi.

12. –ncı, -nci, -ncu, -ncü
Sayı isimleri yapmakta kullanılır. Fonksiyonu asıl sayı isimlerinden sıra, derece ifade eden sayı isimleri yapmaktır: bir-i-nci, iki-nci, yüz-ü-ncü gibi.

Sayılar dışında yine sıra ifade eden bir iki kelimede de bu ek görülebilir: kaç-ı-ncı, orta-nca, son-u-ncu gibi.

13. –ar, -er, -şar, -şer
Fonksiyonu asıl sayı isimlerinden dağıtma, bölme, ayırma sayı isimleri yapmaktır: bir-er, dörd-er, elli-şer gibi.

14. –z
Sayı ismi yapan eklerden biridir. Daha çok birden ona kadar olan sayılar arasında kullanılır. Fonksiyonu yakınlık, eşlik ifade eden topluluk isimleri yapmaktır: iki-z, dörd-ü-z, yedi-z gibi.

15. –sı, -si, -su, -sü
Bir iki kelimede görülür. Benzerlik, gibilik ifade eder: çocuk-su, kadın-sı gibi.

16. –msı, -msi, -msu, -msü
Bu ek de benzerlik ve gibilik ifade eden bir ektir. Bilhassa renk ve tat isimlerinde çok kullanılır: ağac-ı-msı, ekşi-msi, mor-u-msu, acı-msı gibi.

17. –mtrak
Bu ek de benzerlik ve gibilik ifade eden eklerden biridir: acı-mtrak, beyaz-ı-mtrak gibi.

18. –rak, -rek
Bu ek karşılaştırma ekidir. “Daha çok” ifadesi taşır. Bir iki kelimede kalmıştır: ufa-rak (ufak-rak), küçü-rek (küçük-rek), yeğ-rek (daha iyi) gibi.

19. –lı (-li, -lu, -lü) ........-lı ((-li, -lu, -lü)
Çift kullanışlı bir ektir. Bu arada bulunma ifade eder. Kısacası “ve” mânâsına gelir: iri-li, ufak-lı, gece-li, gündüz-lü, ana-lı, baba-lı, sağ-lı, sol-lu gibi.

20. –layın, -leyin
Bu ek eskiden gibilik, eşitlik ifade eden bir çekim eki idi. Bugün birkaç vakit isminde görülür: sabah-leyin, gece-leyin, akşam-leyin gibi.

21. –cılayın, -cileyin
Bu ek de eskiden bir eşitlik çekim eki idi. Bugün bir yapım eki gibi klişeleşip kalmıştır. Bazı zamirlerde görülür: ben-cileyin, sen-cileyin, bu-n-cılayın gibi.

22. –an, -en
Bu ek işlek değildir. Ancak bir iki kelimede görülür: oğul-an (oğlan), er-en, kız-an gibi.

23. –kek
Bu da işlek olmayan bir ektir. Belki sadece er-kek kelimesinde vardır.

24. –kan
İşlek olmayan bir ektir: baş-kan kelimesinde vardır.


25. –ç
İşlek değildir, ana-ç, ata-ç, baba-ç kelimelerinde vardır. Kuvvetlendirme fonksiyonu mevcuttur.

26. –ka, -ge
İşlek olmayan bir ektir. Kökün dışındaki mânâsını ifade eder. Yani bir dışındalık fonksiyonu vardır. Aynı mânâya gelen iki kelimede görülür: baş-ka, öz-ge.

27.- cıl, cil, -cul, -cül, -çıl, -çil, -çul, -çül
Sadece üç beş örnek görülür. Benzetme ve mübalâğa ifadesi taşır: ev-cil, ben-cil, balık-çıl, tavşan-cıl, ölüm-cül, kır-çıl, ak-çıl, insan-cıl, av-cıl gibi.

28. –dırık, -dirik, -duruk, -dürük
Birkaç kelimede görülür. Âlet isimleri yapar: boyun-duruk, çiğin-dirik (omuzluk), eğin-dirik (sırt örtüsü, şal) gibi.

29. –man, -men
Mübalâğa ve benzerlik ifade eder. Üç beş kelimede görülür: ak-lan, koca-man, kara-man, küçü-men (küçük-men) gibi.

30. –aç, -eç
Benzetme ve ilgi ifadesi taşır: top-aç, kır-aç, boz-aç (boza çalan, boz renginde) kelimelerde olduğu gibi.

31. –şın, -şin
Renk isimlerinde görülür. Yakınlık, benzerlik ifade eder: sarı-şın, kara-şın, gök-şin gibi.

32. –ak, -ek
İşlek değildir. Bir iki kelimede görülür. Benzerlik ifade eder: top-ak, sol-ak, ben-ek gibi.

33. –k(a), -k(e)
İşlek değildir. Benzerlik ifade eder: top-u-k, bala-k, bebe-k gibi.

34. –z
İlgi, benzerlik ifade eder: top-u-z gibi.

35.-t
Denklik ifade eder: yaş-ı-t, eş-i-t gibi.

36. –tı, -ti, -tu, -tü
Yalnız tabiat taklidi kelimelerde kullanılan işlek bir ektir: parıl-tı, zangır-tı, gürül-tü, fokur-tu, kütür-tü gibi.

37. –az, -ez
İlgi ifade eder: ay-az kelimesinde vardır.

38. –ay, -ey
İlgi ifade eder: gün-ey, kuz-ey (kuz-ay) gibi.

39. –l (-ıl, -il)
Benzerlik ifade eder: yeş-i-l, kız-ı-l gibi.

40. –sıl, -sil, -sul, -sül
Benzerlik, ilgi ifade eder: yok-sul kelimesinde bu ek vardır.

41. –sal
Yer ifade eder: kum-sal kelimesinde vardır.

42. –gıl, -gil, -gul, -gül, -kıl, -kil, -kul, -kül
İlgi ifade eder: kır-kıl, iç-kil, dört-gül, gibi az kullanılan birkaç kelimede vardır.

Bu ekin –gil şekli bugün bilhassa ağızlarda aile ve ev ismi yapmakta çok işlektir: Ali-gil, Uşaklı-gil, ablam-gil gibi.

43. –la, -le
İşlek değildir. Kış-la, yay-la kelimelerinde görülür.

Yabancı Ekler: Türkçeye bazen yabancı dilden ekler de geçmektedir. Bu ekler önce kendi kelimeleri ile geçmekte, sonra Türkçe kelimelere de sıçrayabilmektedir. Bunlardan iki örneği burada gösterebiliriz:

-i
Aslında Arapça’dan geçen nisbet î’sidir. Türkçe kelimelerin sonuna gelerek bazen isimden isim yapma eki şeklinde kalıplaşmıştır: armudi, gümüşi, kurşuni, varsağı gibi.

-al, -el
Türkçeye batı dillerinden gelen –al, -el, eki de yaygınlışmaktadır: sosyal, kültürel’in yanında ulus-al, siyas-al, yer-el, bölge-sel gibi.

Kalıplaşmalar, Kısaltmalar: Türkçede bazı kalıplaşmalar ve kısaltmalar da göze çarpabilir. Örneğin Fatoş, Memoş, İbiş, minnoş gibi kısaltmalarda bir “ş” unsuru görürüz. Bu bir ek değildir, türeme bir ses durumundadır.

Öte yandan şappadak, cuppadak, pattadak gibi ses taklidi kelimelerde de benzer bir –dak, -dek ‘li unsur görülür. Şüphesiz bu da bir ek değildir ve bu kelimeler ayrı ayrı paralel ses taklitleridir.




ALINTIDIR

mehmet akif2 15 Ocak 2013 11:57

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
B. İSİMDEN FİİL YAPMA EKLERİ


İsimden fiil yapma ekleri isim kök ve gövdelerinden fiil yapmak için kullanılan eklerdir. Fakat bu ekler gövdelerden fiil yapmakta çok az kullanılır, daha çok köklerden fiil yaparlar. Gövdelerden yapılan çok az sayıdaki fiillerde de ancak çok işlek olanları kullanılabilir. Ayrıca eklendikleri gövdeler genellikle işlek olmayan eklerle yapılmış gövdelerdir.

Bu eklerin ayrı ayrı belirli fonksiyonları yoktur. Hepsinin ortak fonksiyonu isimleri fiilleştirmektir. Yapılan fiilde bu ekler değil, isim kökü mânâyı tayin eder. Bu ekler böylece isimlerden onlarla ilgili fiiller yapmış olurlar. Başlıca isimden fiil yapma ekleri şunlardır:

1. –la, -le
Bu ek Türkçenin en işlek isimden fiil yapma ekidir. İsimden fiil yapma sahasına hâkim olan başlıca ek durumundadır. Hem olma, hem yapma ifade eden fiiller yapar: baş-la, taş-la, el-le, gece-le, üf-le, hafif-le gibi.

Bu ekle yapılan bazı fiillerin kendileri kullanılmayıp, onlardan fiilden fiil yapma ekleriyle meydana getirilen şekilleri kullanılır: can-la-n, bir-le-ş, kir-le-t gibi.

Bu ek orta hecede kaldığı için çekim sırasında bazen vokali değişir: bek-li-yen (bek-le-yen) gibi.

2. –al, -el
Bu ek genellikle sıfatlardan fiil yapar. Yaptığı fiiller yalnız “olma” ifade eder: sağ-al, dar-al, kör-el, yön-el gibi.

3. –l
Sıfatlardan olma ifade eden fiiller yapar: ince-l, sivri-l, duru-l gibi.

4. –a, -e
Fazla işlek değildir. İsimlerden yapma veya olma ifade eden fiiller yapar: yaş-a, kan-a, tür-e, dil-e gibi.

Çekim sırasında orta hecede kalınca ve y tesiriyle bu ek de değişebilir: yaş-ı-yor, kan-ı-y-an gibi.

5. –ı, -i, -u, -ü
İşlekliği kaybolmuştur. Birkaç kelimede klişeleşmiş olarak görülür: taş-ı, uz-u (uz-un),şak-ı gibi.

6. –ar, -er
İşleklik sahası sınırlıdır. Daha çok renk isimlerinden fiil yapar: ağ-ar, göğ-er, kız-ar, yeş-er gibi.

7. –da, -de, -ta, -te
Ses taklidi isimlerden fiil yapmakta çok işlektir: fısıl-da, ışıl-da, gürül-de, fingir-de gibi.
Tabiat taklidi kelimeler hep l,r,y gibi sedalı ünsüzle bittiği için bu ekin hep d’li şekilleri kullanılmaktadır.

8. –kır, -kir, -kur, -kür
Bu ek de ses taklidi kelimelerden fiil yapmakta kullanılan bir ektir. İşlektir, fakat ses taklitleri ile sınırlıdır: hay-kır, tü-kür, çem-kir (terslenme) gibi.

9. –k, -ke
Bugün yalnız birkaç kelimede görülür: ac-ı-k, gec-i-k, bir-i-k gibi.

10. –r
şlek değildir. Deli-r, beli-r, üfü-r gibi birkaç fiilde görülür. Fakat ses taklidi isimlerden fiil yapmakta oldukça işlektir: bağ-ı-r, geğ-i-r, an-ı-r, aksı-r, öksü-r, hapşı-r gibi.

11. –sa, -se
İşlek değildir. Birkaç kelimede görülür: su-sa, garip-se, yük-se, mühim-se gibi.

12. –msa, -mse
İşlek değildir, üç beş kelimede görülür: az-ı-msa, ben-i-mse, küçü-mse gibi.

13. –ırga, irge
İşlek değildir. Bir iki fiilde görülür: yad-ırga, es-irge gibi.

C. FİİLDEN İSİM YAPMA EKLERİ

Fiilden isim yapma ekleri fiil kök ve gövdelerinden isim yapmak için kullanılan eklerdir.

Bu eklerin sayısı çok fazladır. En kalabalık yapım ekleri bunlardır. Bu da Türkçenin fiilden isim yapmaya çok yatkın bir dil olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda Türkçede isimlerin büyük kısmının hareket vasfı ile belirtilen isimler olduğunu ortaya koymaktadır. Türkçe gibi fiile dayanan bir dil için bu da pek tabiîdir.

Bu eklerin sayıları gibi işleklikleri ve kullanış sahaları da çok geniştir. İçlerinde işleklik ve genişlik bakımından çekim eklerine yakın olanları çoktur.

Bu eklerin bir kısmının belirli fonksiyonları vardır. Bir kısmının ise fonksiyonları belirsizdir.

Başlıca fiilden isim yapma ekleri şunlardır:

1. –mak, -mek
Bek bütün fiilden isim yapma eklerinin başında gelir. İşleklik derecesi en geniş bir ektir. Bütün fiil kök ve gövdelerine getirilir.

Fonksiyonu hareket ismi yapmaktır. Fiil kök ve gövdelerine getirilerek onları kullanış sahasına çıkarırlar: aç-mak, yaz-mak, oku-mak, uyu-mak, gör-mek, bekle-mek, çekil-mek, düşün-mek, sürüklen-mek, ilikle-mek gibi.

Bu ekle yapılan isimler sıfat olarak kullanılamazlar.

Bu ek fiillerin geçici hareket ismini yapar. Bu isimler ancak çok nadir olarak klişeleşip kalıcı nesne ismi olurlar: ye-mek, çak-mak gibi.

Bu ekin bir özelliği de sonuna iyelik eki almamasıdır: bilmeğ-i-m, gez-meğ-i-n şekilleri kullanılmaz.

2.-ma, -me
İşleklik sahası bütün fiil kök ve gövdelerini içine alan bir ektir.

Bu ekin fonksiyonu iş isimleri yapmaktır: yaz-ma, oku-ma, git-me, yaklaş-ma, oyalan-ma, püskürt-me, ezdir-me, açıklan-ma, veriştir-me gibi.

-mak, -mek’te yürüyen canlı bir hareket ifadesi vardır. –ma, -me’de ise bu hareketle yapılan iş anlatılır: yürümek-yürüme, kapamak-kapama gibi.

Dolayısıyla –ma, -me’de daha belirli bir isim olma vasfı vardır. Bu sebeple böyle isimler –mak, -mek’lilerden daha fazla kalıcı nesne ismi olmaya elverişlidirler: dondur-ma, yaz-ma (eser), dol-ma (yiyecek), iç-me nesne isimleri gibi.

Bu ekle yapılan isimler iş isimlerinden başka, bazen kalıı niteliği dolayısıyla sıfat olarak da kullanılabilirler: dol-ma kalem, süz-me göz, kar-ma liste.

3.-ış, -iş, -uş, -üş
Bu ek de bundan önceki iki ek gibi en işlek fiilden isim yapma eklerinden biridir. Bu son ikisi yalnız i-mek fiiline getirilmez. Diğer bütün fiillere gelirler. Fonksiyonu iş ismi yapmaktır: al-ış, yürü-y-üş, çekil-iş, otur-uş gibi.

Bu ekle yapılan isimler de sıfat olarak kullanılmazlar.

4.-m
Bu ek kalıcı nesne ismi yapan işlek fiilden isim yapma eklerinin başında gelir. Fiille ilgili çeşitli nesnelerin ismini yapar: al-ı-m, uçur-u-m, geç-im, öl-ü-m, biç-i-m gibi.

5.-k (ka), -k (ke)
Bu ek çok işlek bir fiilden isim yapma ekidir. Harekete uğramış olan, o hareketten doğmuş bulunan veya hareketi yapan çeşitli nesnelerin isimlerini meydana getirir: aç-ı-k, düş-ü-k, dile-k, yat-ı-k, buruş-u-k, yuvarla-k, ele-k gibi.

6.-ak, -ek
Bu ek de çok işlek bir ektir. Fiilin tesirinde kalan çeşitli nesnelerin isimlerini yapar. Bir mübâlâğa ifadesi de taşır: at-ak, dön-ek, kaç-ak, tapın-ak, dayan-ak, ürk-ek gibi.

7.-n
Oldukça işlek bir ektir. Yapanı, olanı ve yapılan ifaden eder: tüt-ü-n, ek-i-n, gel-i-n gibi.

8.-gı, -gi, -gu, -gü, -kı, -ki, -ku, -kü
Çok işlek bir ektir. Daha çok yapma ifade eden fiillere gelir. Çeşitli isimler yapar: say-gı, sar-gı, ser-gi, bil-gi, büz-gü, gör-gü, duy-gu, sor-gu, bıç-kı, bas-kı, iç-ki, kes-ki gibi.

Daha çok tek heceli fiillere getirildiği görülmektedir.

9.-ga, -ge
Örnekleri çok fazla değildir: bil-ge, dal-ga, yon-ga, böl-ge, süpür-ge, kavur-ga gibi.

10.-gın, -gin, -gun, -gün, -kın, -kin, -kun, -kün
İşlek bir ektir. Esas itibariyle de tek heceli fillere getirilir. Görevinde bir büyültme, bir aşırılık mânâsı vardır, mübâlâğa ifade eder: dal-gın, az-gın, dar-gın, yetiş-kin, eriş-kin, küs-kün, alış-kın, bay-gın, gir-gin, ol-gun, piş-kin, coş-kun, aş-kın, düz-gün, üz-gün gibi.

11.-gan, -gen, -kan, -ken
İşlek bir ektir. Tek heceli fiillere getirilmez. Kuvvetli bir mübâlâğa, bir aşırılık ifade eder: alın-gan, sıkıl-gan, konuş-kan, somurt-gan, çekin-gen, giriş-ken gibi.

12.-gıç, -giç, -guç, -güç
İşlek değildir. Birkaç misalde görülür. Bu ekte de büyültme ifadesi vardır: dal-gıç, bil-giç, başlan-gıç, süz-geç gibi.

13.-gaç, -geç, -kaç, -keç
Bundan önceki ekin bir eşidir: yüz-geç, kıs-kaç, utan-gaç gibi.

14.-ağan, -eğen
Aşırılık, devamlılık, mübâlâğa ifade eder: ol-ağan, gez-eğen gibi.

15.-ıcı, -ici, -ucu, -ücü
Fazlalık, devamlılık anlatır: al-ıcı, ver-ici, uç-ucu, gör-ücü gibi.

16.-ç
Bir aşırılık ifade eder. Yalnız dönüşlü, yani –n’li fiillere getirilir: kıskan-ç, korkun-ç gibi.

17.-ı, -i, -u, -ü
Çok işlek bir ektir: yaz-ı, dikil-i, ört-ü, kok-u gibi.

18.-a, -e
Bir iki kelimede görülür: yar-a, öt-e, oy-a gibi.

19.-tı, -ti, -tu, -tü
Esas itibariyle n’li fillerin gövdelerine getirilir. Çeşitli isimler yapar: akın-tı, öden-ti, çökün-tü, kurun-tu gibi.

20.-t
Pek işlek olmayan bir ektir: öğ-ü-t, yoğur-t, um-u-t gibi.

21.-l
Bugün belki bir tek ışı-l kelimesi vardır.

22.-sı, -si, -su, -sü
Bir iki kelimede görülür: yat-sı, sin-si, yas-sı, tüt-sü gibi.

23.-anak, -enek
İşlek olmayan bir ektir: sağ-anak, gel-enek, gör-enek gibi.

24.-amak, -emek
İşlek değildir: kaç-amak, bas-amak gibi kelimeler vardır.

25.-mık, -mik, -muk, -mük
İylek değildir: kıy-mık, il-mik, kus-muk kelimelerinde bu ek vardır.

26.-aç, -eç
İşlek değildir: gül-geç, tık-aç, kelimelerinde bu ek vardır.

27.-em
İşlek değildir: tut-am, bur-am kelimelerinde bu ek vardır.

28.-al, -el
İşlek değildir: Çat-al kelimesinde bu ek vardır.

29.-alak, -elek
Birkaç kelimede görülür: yat-alak, as-alak, çök-elek gibi.

30.-arı, -eri
İşlek değildir: uç-arı, göç-eri gibi bir iki kelimede görülür.

31.-arak, -erek
İşlek değildir: tut-arak kelimesinde bu ek vardır.

32.-amaç, -emeç
işlek değildir: dön-emeç kelimesinde bu ek vardır.

33.-maç, -meç
İşlek değildir: bula-maç, tut-maç gibi kelimelerde görülür.

34.-baç, -beç
İşlek değildir. Ekin b’si fiilin n’sini m’ye çevirir: saklam-baç, dolam-baç gibi.

35.-sal, -sel
İşlek değildir: uy-sal kelimesinde bu vardır.

36.-man, -men
İşlek değildir: az-man, seç-men, say-man kelimelerinde bu ek vardır.

37.-sak, -sek
İşlek değildir: tut-sak kelimesinde bu ek vardır.

38.-pak, -pek
İşlek değildir: kay-pak kelimesinde bu ek vardır.

39.-van, -ven
İşlek olmayan bir ektir: yay-van kelimesinde görülür.

40.-mur, -mür
İşlek değildir: yağ-mur kelimesinde bu ek vardır.

41.-ca, -ce
İşlek değildir: eğlen-ce, düşün-ce, güven-ce bu ekle yapılmıştır.

42.-cama, -ceme
İşlek değildir: sürün-ceme kelimesinde bu ek vardır.

43,-maca, -mece
İşlek olmayan bir ektir: bul-maca, bil-mece gibi.

Sıfat Fiil (partisip) Ekleri: Yapım ekleri ile çekim ekleri arasında bir yer işgal ederler. Bazen çekim eki durumundadırlar: gel-en, gid-en gibi. Fakat kalıcı isim yapınca tam bir fiilden isim yapma eki durumuna geçerler. Bu sebeple onları da yine isim yapma eklerine ilave etmemiz gerekir.

44.-an, -en
Çok işlektir. Az miktarda kalıcı isim yapar: düz-en, kır-an gibi.

45.-ar, -er
Geçici isim yapmakta işlektir: koş-ar (adım), geç-er (akçe) gibi. Az miktarda klıcı isim de yapar: gid-er, kes-er gibi.

46.-r
Geçici isim yapmakta çok işlektir: yürü-r, bil-i-r gibi. Kalıcı isim yapması azdır: gel-i-r, yat-ı-r gibi.

47.-mış, -miş, -muş, -müş
Geçici isim yapmakta çok işlektir: susa-mış, oku-muş gibi. Az miktarda kalıcı isim yapar: geç-miş, dol-muş, ye-miş gibi.

48.-dı, -di, -du –dü, -tı, -ti, -tu, -tü
Birkaç kalıcı isim yapmıştır: şıpsev-di, külbas-tı, beğen-di gibi.

49.-dık, -dik, -duk, -dük, -tık, -tik, -tuk, -tük
Geçici isim yapmakta işlektir: duyulma-dık, gel-di-ği gibi. Bil-dik, tanı-dık gibi kalıcı isimler de yapar.

50.-acak, -ecek
Geçici isim yapmakta çok işlektir: açıl-acak, görül-ecek gibi. Bir miktar kalıcı isim de yapar: yak-acak, giy-ecek gibi.

51.-ası, -esi
Birkaç kelimede görülür: yıkıl-ası, kırıl-ası gibi.

52.-maz, -mez
Geçici isim yapmakta çok işlektir: bit-mez, çık-maz gibi. Bazı kalıcı isimler de yapar: sol-maz, yıl-maz gibi.


ALINTIDIR

mehmet akif2 15 Ocak 2013 12:11

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
Ç. FİİLDEN FİİL YAPIM EKLERİ:

Fiilden fiil yapma ekleri fiil kök ve gövdelerine getirilerek onlardan fiil yapan eklerdir. Sayıları azdır. İşleklik dereceleri çok geniştir. Bu eklerin bir vasfı da belirli fonksiyonlarının mevcut bulunmasıdır. Fiilden fiil yapma ekleri şunlardır:

1.-ma, -me
imek fiili dışındaki bütün fiillere getirilir. Olumlu fiillerden olumsuz filler yapar: yap-ma, gül-me, de-me gibi.

2.-n
Kendi kendine yapma veya olmak ifade etmektedir. Bazen geçişli bazen da geçişsiz fiiller yapar: al-ı-n, aç-ı-n, döv-ü-n gibi.

Bu ek n sesi ile biten fiil köklerine getirilmez.

Dönüşlülük eki –n-‘den başka bir de meçhullük ve pasiflik eki –n- vardır. Dönüşlülük: ara-n (çok arandı). Meçhullük ve pasiflik: ara-n- (her taraf arandı) gibi.

3.-l
Pasiflik ve meçhullük ifade eder: dur-u-l, gör-ü-l, de-n-i-l gibi.

4.-ş
Ortaklaşma ve oluş ifade eder: vur-u-ş, çek-i-ş, at-ı-ş, dayan-ı-ş, gül-ü-ş, bekle-ş, gel-iş iyile-ş gibi.

5.-r
Yaptırma ve oldurma ifade eder. ç,s,t,ğ,p,y ile biten tek heceli fiillere getirilir: göç-ü-r, aş-ı-r, köp-ü-r, yat-ı-r gibi.

6.-t
Çok işlektir: uza-t, dire-t, inci-t, az-ı-t, ak-ı-t gibi.x

7.-dır, -dir, -dur, -dür, -tır, -tir, -tur, -tür
En işlek eklerden biridir: ye-dir, aç-tır, yağ-dır, bul-dur, as-tır, koş-tur gibi.

8.-ar, -er
İşlek olmayan bir oldurma ekidir: kop-ar, gid-er gibi.

9.-dar, -der
İşlek olmayan bir oldurma ekidir: ön-der, dön-der gibi.

10.-z
İşlek değildir: em-z-ir (emzir) şeklinde görülür.

Katmerli Oldurma Ekleri: En çok dört ek üst üste gelebilir. Daha fazlası normal değildir: geç-i-r-t, geç-i-r-t-tir, geç-i-r-t-tir-t gibi.

11.-a, -e
İşlek değildir: tık-a fiilinde görülür.

12.-ı, -i, -u, -ü
İşlek olmayan bir ektir: kaz-ı, sür-ü fiillerinde bu ek vardır.

13.-k (a), k (e)
İşlek değildir: gör-ü-k, çiz-i-k-tir fiillerinde bu ek vardır.

14.-p
İşlek değildir: ser-p, kır-p fiillerinde bu ek vardır.


15.-y
İşlek değildir: ko-y, do-y fiillerinde bu ek vardır.

16.-sa, -se
İşlek değildir. Ağızlardaki gör-se-t fiilinde bu ek vardır.


ALINTIDIR

mehmet akif2 15 Ocak 2013 12:14

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
CÜMLENİN ÖĞELERİ
Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz.
Bir cümlenin oluşması için en önemli şart, kip ve şahıs bildiren bir unsurun bulunmasıdır. Yani eğer cümle içinde herhangi bir söz, haber veya dilek kiplerinden herhangi biriyle çekimli halde bulunuyorsa o, bir yargı bildiriyor demektir. Yargı bildirmek ise cümle olmanın en önemli koşuludur. Şahıs bildirmek, cümle olmak için her zaman gerekli değildir.
Cümlede bulunabilecek öğeler, yüklem, özne, nesne ve tümleçlerdir. Bunların özelliklerinin neler olduğunu şimdi ayrı ayrı görelim.

Yüklem
Cümlede kip ve zaman bildirerek yargıyı ortaya koyan temel unsurdur. Tek başına cümle özelliği gösterir. Diğer öğeler yüklemin tamamlayıcı öğeleridir.
Cümlede yüklemi bulmak için herhangi bir öğeye soru soramayız. Onu çekimli durumda bulunan sözcüklerden anlarız.
Örneğin;
“Biliyorum” sözü “bilmek” eyleminin şimdiki zamanla çekimlendiğini gösteriyor. Öyleyse yargı bildiriyor demektir. Dolayısıyla bir cümledir.
“Biraz önce gelen çocuk, kapıcının kızıydı.
cümlesindeki altı çizili söz isim tamlaması olduğundan;
“O, eskiden, yaramaz bir çocuktu.
cümlesindeki altı çizili söz sıfat tamlaması olduğundan birbirinden ayrılmaz ve birlikte yüklem olur.

Özne
Cümlede yüklemin bildirdiği işi, hareketi yapan ya da oluş içinde bulunan öğedir. Cümlenin temel öğesidir. Ancak her cümlede bulunmak zorunda değildir.
Cümlede özneyi bulmak için yükleme “kim” ve “ne” sorularını sorarız. Ancak özellikle “ne” sorusu, nesneyi bulmak için de sorulduğundan, biz özne sorusunu yükleme değişik biçimde sorarız.
Örneğin;
“Öğretmen soruyu bana sordu.”
cümlesinde “sordu” yüklemdir. Özneyi bulmak için yükleme “Soran kim?” diye soruyoruz. Cevap olarak “Öğretmen” geliyor. Öyleyse cümlenin öznesi bu sözcüktür.
Cümlede özne yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, açık olarak verilebileceği gibi, yüklemin çekiminden de çıkarılabilir. Cümlede olmayan, yüklemdeki şahıs eklerinden anlaşılan bu tür öznelere “gizli özne” adı verilir.
“Sana bu kitabı iki günlüğüne verebilirim.”
cümlesinin yüklemi “verebilirim” sözüdür. Özneyi bulmak için “Veren kim?” diye soruyoruz, “Ben” cevabı geliyor; ancak bu söz cümlede yok, biz bunu yüklemin bildirdiği şahıstan çıkarıyoruz. Öyleyse bu cümlenin öznesi gizli öznedir. Bu özne cümlede var olan öğelerden biri sayılmaz. Yani “Geldim.” cümlesinde öznenin “ben” olduğu görülse bile bu cümle sadece yüklemden oluşmuş sayılır.
Her cümlede özne bulunmaz. Yani eylemi yapan bazen belli değildir.
“Kasabaya bu yoldan gidilmez.”
cümlesinde “Gidilmeyen ne, gidilmeyen kim?” gibi sorulara cevap alınmaz. Öyleyse cümlenin öznesi yoktur.

Nesne
Cümlede yüklemin bildirdiği işten etkilenen öğedir. Yükleme sorulan “kimi, neyi, ne” sorularına cevap verir.
Nesneler hal ekini alıp almamalarına göre iki grupta incelenir.

1. Belirtili Nesne
Nesne görevinde bulunan söz, “-i” hal ekini almışsa, nesneye belirtili nesne denir.
“Çiçekleri annesine verdi.”
cümlesinde “Çiçekleri” nesnesi “-i” hal eki aldığından belirtili nesnedir.

2. Belirtisiz Nesne
Nesne görevinde bulunan söz “-i” hal ekini almamışsa nesne, belirtisiz nesnedir.
“Annesi için çiçek topladı.”
cümlesinde “çiçek” nesnesi bu eki almamış ve belirtisiz nesne olmuştur.

Dolaylı Tümleç
Yüklemin yöneldiği, bulunduğu, çıktığı yeri gösteren öğedir. Yükleme sorulan “-e”, “-de” ve “-den” hal eklerini alan sorulara aynı ekleri alarak cevap veren sözcük ya da söz öbekleri dolaylı tümleç görevinde bulunur. Soruların ve cevapların aynı ekleri alması zorunluluğu bunun diğer öğelerle karışmasına engel olur. Bunu örneklerle açıklayalım.
“Elindeki kitap ve defterleri bana verdi.”
cümlesinde altı çizili öğeyi bulabilmek için yükleme “kime” sorusunu soruyoruz. Soru da cevap da aynı eki almış. Öyleyse “bana” sözü dolaylı tümleçtir.
“Sizinle ancak yaza görüşürüz.”
cümlesinde altı çizili sözcük de “-e” hal ekini almıştır. Ancak bu öğeyi bulmak için yükleme “ne zaman” sorusunu soruyoruz. Görüldüğü gibi soru hal eki almadan soruluyor. Öyleyse bu, “-e” hal eki almış olmasına rağmen dolaylı tümleç değildir.
“Kimseye sormadan dışarı çıktı.”
cümlesinde ise altı çizili öğeyi bulmak için yükleme “nereye” sorusunu soruyoruz. Bu durumda soru, “-e” hal eki almış, ancak “dışarı” sözü aynı eki almamış. Öyleyse buna da dolaylı tümleç diyemeyiz.
Görüldüğü gibi sorular ve cevapların aynı ekleri alması koşulu, birbiriyle karışan öğeleri ayırt etmemizi sağlıyor.
Aynı durumu “-de” ve “-den” eklerinde de görebiliriz.
“Beni sınıfta iki saattir bekliyormuş.”
cümlesindeki altı çizili öğeyi cevap olarak almak için, yükleme “nerede” sorusunu soruyoruz. Öyleyse bu öğe dolaylı tümleçtir.
“Hepimiz iki saattir ayakta bekliyoruz.”
cümlesinde ise altı çizili öğeyi bulabilmek için yükleme “nasıl” sorusunu sormamız gerekiyor. Görüldüğü gibi soru “-de” ekiyle sorulmamış. Demek ki öğe dolaylı tümleç değil.
“O, iki gün önce buradan ayrıldı.”
cümlesinde altı çizili öğe “nereden” sorusuna cevap vererek dolaylı tümleç olmuş.
“Senin de gelmeni yürekten isterdim.”
cümlesinde altı çizili öğe “nasıl” sorusuna cevap verdiğinden dolaylı tümleç değildir.
Şu elmadan üç kilo verir misin?”
cümlesinde altı çizili öğeyi bulmak için “neyden” sorusunu yükleme soruyoruz. Cevap geldiğinden öğe dolaylı tümleçtir.
Hastalandığından gelmedi.”
cümlesinde altı çizili öğeyi ise “niçin” sorusuyla buluyoruz. Öyleyse bu, dolaylı tümleç değildir.
Örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Burada unutmamamız gereken, soruyla cevabın aynı ekleri (-e, -de, -den) almasıdır. Dolaylı tümleci bulduran soruları ezberlemek yerine, bunu kavramak daha avantajlı bir yoldur.

Zarf Tümleci
Yüklemin zamanını, durumunu, miktarını, yönünü, koşulunu vb. bildiren öğelerdir. Bunların her biri değişik bir soruyla bulunur.
Hava kararmadan köye inmeliyiz.”
cümlesindeki altı çizili zarf “ne zaman”;
Dosta düşmana muhtaç olmadan yaşamalıyız.”
cümlesinde altı çizili zarf “nasıl”;
“Aldığı notlar şaşılacak kadaryüksekti.”
cümlesindeki altı çizili zarf “ne kadar”;
“Tek bir söz bile söylemeden içeri girdi.”
cümlesindeki altı çizili zarf “nereye”;
Zamanımız kalırsa bir örnek daha çözeriz.”
cümlesindeki altı çizili zarf “hangi takdirde” sorularına cevap vermişlerdir. Yükleme sorulan bu sorulara cevap veren öğeler daima zarftır. Ancak burada “nereye” sorusuna dikkat etmeliyiz. Dolaylı tümleç konusunda da söylemiştik, bu soru dolaylı tümleci de buldurur. Ancak cevabın da aynı eki alması gerekir. Örnekteki “içeri” sözü ise bu eki almamıştır. Bu özelliği, yani hal eki almadan yön bildirme özelliğini yer-yön zarfları gösterir.
Cümleyi öğelerine ayırırken dikkat edilmesi gereken bir husus, azlık – çokluk zarflarının kullanımıdır.
“O, çok çalışkan bir öğrencidir.”
cümlesinde yüklem, altı çizili sözün tamamıdır. Çünkü “öğrenci” isimdir, “çalışkan” öğrencinin sıfatıdır. “çok” da çalışkan sıfatının zarfıdır. Dolayısıyla, “çok çalışkan bir öğrenci” sıfat tamlaması olduğundan bunlar birbirinden ayrılmaz. Oysa biz aynı cümleyi;
“O, çok çalışkandır.”
şeklinde kullansak, “çalışkandır” yüklem “çok” zarf tümleci olacaktır. Kısaca adlaşmış sıfatlar yüklem olduğunda, onun derecesini bildiren zarflar zarf tümleci olur. Çıkmış soruların birinde,
“Kafesteki kuşların tüyleri, şaşılacak kadar parlaktı.”
cümlesi verilmiş ve “şaşılacak kadar” öğesine zarf tümleci denmiştir.

Edat Tümleci
Çıkmış sorularda, seçeneklerde bile olsa, edat tümleci adının geçtiği görülmemiştir. Ancak bazı soruların çözümünde yardımcı olduğu söylenebilir. Eğer seçeneklerde “edat tümleci” adı geçmiyorsa, siz “edat tümleci” olarak gördüğünüz söz öbeklerine zarf tümleci de diyebilirsiniz.
Yüklemin ne ile, kimin ile, hangi amaçla, yapıldığını gösteren söz öbeklerine edat tümleci denir.
“O, bütün yazılarını, dolma kalemle yazar.”
“Bu araştırmayı arkadaşlarıyla yapmış.”
“Bu yemekleri sizin için hazırladım.”
cümlelerindeki altı çizili söz öbekleri edat tümleci sayılır.
Cümle içinde her söz, cümlenin bir öğesi durumunda değildir. Yükleme sorulan sorulara cevap vermeyen söz veya söz öbekleri cümle dışı unsur sayılır. Örneğin aşağıdaki cümleyi öğelerine ayıralım.
“Ahmet, sana defalarca geç kalmamanı söylemedim mi?”
Dolaylı Zarf Nesne yüklem


ALINTIDIR

mehmet akif2 15 Ocak 2013 12:17

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
Fiilimsiler


Fiillerden türemiş olmakla birlikte bir fiil gibi çekimlenemeyen olumlu, olumsuz şekilleri yapılabilen ve cümlede isim, sıfat, zarf gibi görevlerde kullanılan sözcüklerdir. Aslında fiil oldukları halde cümle içinde çekimli halde bulunmayan, fiile benzeyen, ama fiillerin görevini yapmayan kelimelere fiilimsi denir. Bir cümlede ne kadar fiilimsi varsa o kadar cümlecik vardır. Çünkü her fiilimsi bir yan cümlecik oluşturur. Çekimli fiilin bulunduğu gruptaki kelimeler temel cümleciği meydana getirirler. Üç grupta incelenir.


a. İsim - Fiil



Fiillere “-mak, -mek” , “-ma, -me”, “-ış, -iş, -uş, -üş” eklerinin getirilmesiyle yapılır. Fiil kök ve gövdelerine eklenen “-me, -mek, -iş” ekleri sonucu meydana gelirler. Fiillerin isim gibi kullanılabilen şekilleridir. İsim - fiiller; hem bir eylemin adı oldukları için isim, hem de özne, nesne, tümleç aldıkları için fiil olan kelimelerdir.



“O şimdi romanını bitirmekle meşguldür.”



“Size gelmeyi ben de çok istemiştim.”



“Onun yemek hazırlayışını gördün mü hiç?” cümlelerinde altı çizili sözler isim-fiildir. Bu ekleri benzer eklerle karıştırmamak gerekir.


“Sana, bir daha buraya gelme, demiştim.” cümlesinde altı çizili sözcükteki ek isim-fiil eki değil, olumsuzluk ekidir.





Bazı sözcükler aslında isim-fiil ekleriyle türediği halde, zamanla isimleşmiş, yani fiilimsi özelliğini kaybetmiş olabilir.



“Biraz ekmek alabilir miyim?”



“Bugün gelmediğini danışmadan öğrendim.”



“Derste yağış türlerini inceledik.” cümlelerinde altı çizili sözcükler isim-fiil değildir.



Deneme sınavlarıyla bu öğrencileri denememiz doğru değil.” cümlesinde altı çizili birinci sözü “denememe” şeklinde kullanamayız; çünkü bu sözcük artık isimleşmiştir. Ancak altı çizili ikinci sözcük “denemememiz” şeklinde kullanılabilir; yani olumsuz yapılabilir, öyleyse fiil anlamı devam ediyor; yani bu isim-fiildir.



b. Sıfat - Fiil



Fiillere “-an, -ası, -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş” eklerinin getirilmesiyle yapılır. Çoğu zaman sıfat görevinde kullanılır. Varlıkları niteledikleri için sofat, yan cümlecik kurdukları için de fiil sayılan kelimelerdir.



“Kışta açan çiçeklerin ömrü az olur.”



Öpülesi elleri vardı analarımızın.”



“Senin ne bitmez çilen varmış böyle.”



“Buralarda bir akar çeşme yok galiba.”



“Size biraz bilinmedik fıkralar anlatayım.”



“Bana gazetemi getirecek biri yok mu burada?”



“Onda ne yakası açılmamış sözcükler vardır.” cümlelerinde altı çizili sözcükler sıfat-fiildir.







Sıfat-fiil eklerinden “-dik” ve “-ecek” ekleri çoğu zaman kendinden sonra iyelik eki alarak kullanılır.



Çözdüğüm soruları niçin yeniden soruyorsun?”



Gideceğin gün belli mi?” cümlelerinde altı çizili sıfat-fiiller iyelik eki almıştır.







Bu ekler aynı zamanda sıfatla hiç ilgisi olmayan kullanımlarda da görülür. Bu, daha çok dolaylı anlatımda karşımıza çıkar.



“Kitabımı sana verdiğimi unutmuşum.”



“Senin de bizimle geleceğini bilmiyorduk.” cümlelerinde sıfat-fiil ekleri sıfatla ilgisi olmayan bir kullanımda görülüyor.







Sıfat-fiiller niteledikleri isimler düştüğünde onların yerine geçebilir.



“Benden aldıklarını ne zaman geri göndereceksin?”



“Beni arayanların adreslerini almayı unutma.” cümlelerinde altı çizili sıfat-fiiller ismin yerine geçecek şekilde kullanılmıştır.







Kimi zaman sıfat-fiiller çekimli fiillerle karışabilir.



Gideceğim bu şehirden artık.”



Gideceğim herkes tarafından biliniyor.” cümlelerinde altı çizili sözcüklerin yazılışları aynıdır. Ancak birincisinde “Ben gideceğim” ifadesi olduğundan çekimli fiildir. İkincisinde ise “benim gideceğim” anlamında olduğundan, yani fiilin sonunda iyelik eki kullanıldığından fiil, sıfat-fiildir.



Elbette fiilden türeyip sıfat olan her sözcük de fiilimsi değildir.



Yıkık duvarların resmini çektik.” cümlesinde altı çizili sözcük “yıkmak” fiilinden türemiştir. Ancak fiilimsi değildir. Çünkü fiilimsilerin fiil anlamı devam ettiğinden olumsuz şekilleri de kullanılabilir. Biz bu sözü “yıkmayık” şeklinde kullanamayız.







Aynı cümleyi biz;



Yıkılmış duvarların resmini çektik.” şeklinde söyleseydik, bunu “yıkılmamış” şeklinde de ifade edebilirdik. Çünkü bu sözcük fiilimsidir.







c. Bağ-Fiil (zarf-fiil)



Fiillere, bağ-fiil eki dediğimiz eklerin getirilmesiyle yapılır; cümlede daima zarf olarak kullanılır. Birleşik bir cümlede iki cümleyi bağladıkları için bağlaç; özne, nesne, tümleç aldıkları için fiil sayılan kelimelerdir. Bağ fiillere “ulaç” da denir. Çekim ekleri almazlar. Cümlede zarf olarak kullanılırlar.



“Kapıyı açınca karşımda onu gördüm.”



“Soruları çözdükçe konuyu daha iyi anlıyorum.”



“Bize haber vermeden gitmeyin sakın.”



“Bu kağıdı müdüre imzalatıp geri getirin.”



“Televizyon seyrederken çoğu kez uyuyakalırdı.”



“Gezdiği yerleri anlata anlata bitiremiyordu.”



“Sınıfa girer girmez öğrencileri azarlamaya başladı.”



“Sadece kitap okuyarak bu kadar bilgi kazanılamaz.”



“Köyden ayrılalı yaklaşık on yıl oldu.”



“Ders çalışmaksızın sınavı kazanacağını mı sanıyorsun?” cümlelerinde altı çizili sözcükler bağ-fiildir. Görüldüğü gibi yüklemin durumunu ya da zamanını bildirerek onun zarfı olmuşlardır.







Bunlar arasında yapı bakımından diğerlerine benzemeyen bağfiil eki “-ken” ekidir.



Bu ek diğer fiilimsi eklerinin aksine kendinden önce bir çekim eki alarak kullanılır. Bunun nedeni “-ken” ekinin, ekfiilin bir bağ-fiil eki olmasındandır. Hatta bu özelliğinden dolayı isimleri bile zarf yapabilir.



“Ben çocukken burada yaşlı bir çınar ağacı vardı.” cümlesinde “-ken” eki “çocuk” ismini zarf yapmıştır. Elbette bu, bir fiilimsi değildir. Çünkü fiilimsiler fiillerden türeyen sözcüklerdir.




Bağ-fiil eklerinin diğer fiilimsi eklerinden önemli bir farkı vardır. Diğer fiilimsilerden sonra isim çekim ekleri kullanılabildiği halde bağ-fiillerden sonra hiçbir çekim eki kullanılamaz. Bazı bölgelerde “koşaraktan” gibi kullanımlar görülse de yazı dilinde böyle bir kullanım yoktur.



ALINTIDIR

mehmet akif2 19 Ocak 2013 18:47

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
BİÇİM BİLGİSİ




Biçimbilgisi(Morfoloji) dilbilimin, sözcüklerin yapısını (kökleri ve ekleri) inceleyen
dalıdır.
Birer anlam birimi olan cümle kuruluşunda yer alan sözcükler yapı bakımından
incelendiğinde yapılarında iki ses birliğinin yer aldığı görülür.

1- Kök (tek başına kullanılabilen anlamlı ses birlikleri)


2- Ek (sadece anlamlı birlikle kullanılabilen görevli ses birlikleri.

KÖK : Sözcüğün parçalanmayan anlamlı en küçük birimidir. Tek sesten yada ses
topluluğundan oluşur. Türkçede köklerin büyük bir çoğunluğu tek hecelidir, fakat
birden fazla heceden oluşan köklerde vardır:
Gel Çiçek
Bak Ağaç
Kuş Oku

Köklerin özellikleri :
a) Kök sözcüğün parçalanamayan temel anlamlı birimidir.
b) Sözcüğün başında bulunur, sözcük kökle başlar
c) Her kökten uygun ekler getirilerek yeni anlamda ve türde sözcük türetilebilir.
d) Her kökün tek bir biçimi vardır. Sözcük türetirken kök değişmez.
e) Kökler varlıkların ve hareketlerin yalın karşılıklarıdır.
f) Dilde önceden var olan birliklerdir. Yeniden türetilemezler.

Türkçe’de üç tür kök vardır:

1- Ad kökleri : Evrendeki varlık ve kavramları karşılayan köklerdir. Nesneleri
karşıladıkları için, nesnelerde tek başlarına var oldukları için, bu köklerde tek
başlarına kullanılabilirler.
Kuş, Ev, Ağaç, Çiçek, Dağ, vb.

2- Eylem Kökleri : Nesneye bağlı bir hareketi, oluşu, durumu karşılayan birimlerdir.
Her zaman bir nesneye veya zamana bağlı olarak kullanılırlar. Tek başlarına
kullanılamazlar. Bu nedenle kök halindeki eylemlerin hepsi aynı zamanda emir kipinin
ikinci tekil kişisinde çekimlidirler. Eylem kökleri sözcükten daha küçük birimler
oldukları için kök biçiminde yazıldıklarında –mek mastar ekinin yerini tutan bir kısa
çizgi ile biterler.
Gel-, git-, oku-, dur-, bak-, gör-, sev-, vb.


3- Ortak Kökler : Dilde hem ad hem eylem olarak kullanılan köklerdir. Eski
Türkçe’de ortak kök yoktur. Kökler ad ve eylem kökleri olarak ayrılırlar. Ortak kökler
sonradan ortaya çıkmışlar ve sayıca da oldukça sınırlıdırlar.

Ortak kökleri kökteş
olanlar ve sesteş olanlar olmak üzere ikiye ayırabiliriz.
a) Kökteş olanlar : Ad ve eylem biçimleri arasında yakın bir anlam bağı bulunan
köklerdir. Aynı kökün ad ve eylem biçiminde kullanılması söz konusudur.
Ad Eylem
Boya Boya-
Sıva Sıva-
Tat Tat-
Ekşi Ekşi-
Eski Eski-
Savaş Savaş-
Barış Barışb)
Sesteş olanlar : Ad ve Eylem biçimleri arasında anlam ilgisi olmayan köklerdir.
Sadece sesleri aynı olan farklı iki kök biçimindedirler.
Ad Eylem
At at-
Gül Gül-
Ak Ak-
Kır Kır-
Dal Dal-
Yaz Yaz



ALINTIDIR

mehmet akif2 19 Ocak 2013 18:58

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
Fiilimsiler



Fiillerden türemiş olmakla birlikte bir fiil gibi çekimlenemeyen olumlu, olumsuz şekilleri yapılabilen ve cümlede isim, sıfat, zarf gibi görevlerde kullanılan sözcüklerdir. Üç grupta incelenir.

a. İsim - Fiil
Fiillere “-mak, -mek” , “-ma, -me”, “-ış, -iş, -uş, -üş” eklerinin getirilmesiyle yapılır.
“O şimdi romanını bitirmekle meşguldür.”
“Size gelmeyi ben de çok istemiştim.”
“Onun yemek hazırlayışını gördün mü hiç?”
cümlelerinde altı çizili sözler isim-fiildir. Bu ekleri benzer eklerle karıştırmamak gerekir.
“Sana, bir daha buraya gelme, demiştim.”
cümlesinde altı çizili sözcükteki ek isim-fiil eki değil, olumsuzluk ekidir.

Bazı sözcükler aslında isim-fiil ekleriyle türediği halde, zamanla isimleşmiş, yani fiilimsi özelliğini kaybetmiş olabilir.
“Biraz ekmek alabilir miyim?”
“Bugün gelmediğini danışmadan öğrendim.”
“Derste yağış türlerini inceledik.”
cümlelerinde altı çizili sözcükler isim-fiil değildir.
“Deneme sınavlarıyla bu öğrencileri denememiz doğru değil.”
cümlesinde altı çizili birinci sözü “denememe” şeklinde kullanamayız; çünkü bu sözcük artık isimleşmiştir. Ancak altı çizili ikinci sözcük “denemememiz” şeklinde kullanılabilir; yani olumsuz yapılabilir, öyleyse fiil anlamı devam ediyor; yani bu isim-fiildir.
b. Sıfat - Fiil
Fiillere “-an, -ası, -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş” eklerinin getirilmesiyle yapılır. Çoğu zaman sıfat görevinde kullanılır.
“Kışta açan çiçeklerin ömrü az olur.”
“Öpülesi elleri vardı analarımızın.”
“Senin ne bitmez çilen varmış böyle.”
“Buralarda bir akar çeşme yok galiba.”
“Size biraz bilinmedik fıkralar anlatayım.”
“Bana gazetemi getirecek biri yok mu burada?”
“Onda ne yakası açılmamış sözcükler vardır.”
cümlelerinde altı çizili sözcükler sıfat-fiildir.
Sıfat-fiil eklerinden “-dik” ve “-ecek” ekleri çoğu zaman kendinden sonra iyelik eki alarak kullanılır.
“Çözdüğüm soruları niçin yeniden soruyorsun?”
“Gideceğin gün belli mi?”
cümlelerinde altı çizili sıfat-fiiller iyelik eki almıştır.
Bu ekler aynı zamanda sıfatla hiç ilgisi olmayan kullanımlarda da görülür. Bu, daha çok dolaylı anlatımda karşımıza çıkar.
“Kitabımı sana verdiğimi unutmuşum.”
“Senin de bizimle geleceğini bilmiyorduk.”
cümlelerinde sıfat-fiil ekleri sıfatla ilgisi olmayan bir kullanımda görülüyor.
Sıfat-fiiller niteledikleri isimler düştüğünde onların yerine geçebilir.
“Benden aldıklarını ne zaman geri göndereceksin?”
“Beni arayanların adreslerini almayı unutma.”
cümlelerinde altı çizili sıfat-fiiller ismin yerine geçecek şekilde kullanılmıştır.
Kimi zaman sıfat-fiiller çekimli fiillerle karışabilir.
“Gideceğim bu şehirden artık.”
Gideceğim herkes tarafından biliniyor.”
cümlelerinde altı çizili sözcüklerin yazılışları aynıdır. Ancak birincisinde “Ben gideceğim” ifadesi olduğundan çekimli fiildir. İkincisinde ise “benim gideceğim” anlamında olduğundan, yani fiilin sonunda iyelik eki kullanıldığından fiil, sıfat-fiildir.
Elbette fiilden türeyip sıfat olan her sözcük de fiilimsi değildir.
“Yıkık duvarların resmini çektik.”
cümlesinde altı çizili sözcük “yıkmak” fiilinden türemiştir. Ancak fiilimsi değildir. Çünkü fiilimsilerin fiil anlamı devam ettiğinden olumsuz şekilleri de kullanılabilir. Biz bu sözü “yıkmayık” şeklinde kullanamayız.
Aynı cümleyi biz;
“Yıkılmış duvarların resmini çektik.”
şeklinde söyleseydik, bunu “yıkılmamış” şeklinde de ifade edebilirdik. Çünkü bu sözcük fiilimsidir.
c. Bağ-Fiil (zarf-fiil)
Fiillere, bağ-fiil eki dediğimiz eklerin getirilmesiyle yapılır; cümlede daima zarf olarak kullanılır.
“Kapıyı açınca karşımda onu gördüm.”
“Soruları çözdükçe konuyu daha iyi anlıyorum.”
“Bize haber vermeden gitmeyin sakın.”
“Bu kağıdı müdüre imzalatıp geri getirin.”
“Televizyon seyrederken çoğu kez uyuyakalırdı.”
“Gezdiği yerleri anlata anlata bitiremiyordu.”
“Sınıfa girer girmez öğrencileri azarlamaya başladı.”
“Sadece kitap okuyarak bu kadar bilgi kazanılamaz.”
“Köyden ayrılalı yaklaşık on yıl oldu.”
“Ders çalışmaksızın sınavı kazanacağını mı sanıyorsun?”
cümlelerinde altı çizili sözcükler bağ-fiildir. Görüldüğü gibi yüklemin durumunu ya da zamanını bildirerek onun zarfı olmuşlardır.
Bunlar arasında yapı bakımından diğerlerine benzemeyen bağfiil eki “-ken” ekidir.
Bu ek diğer fiilimsi eklerinin aksine kendinden önce bir çekim eki alarak kullanılır. Bunun nedeni “-ken” ekinin, ekfiilin bir bağ-fiil eki olmasındandır. Hatta bu özelliğinden dolayı isimleri bile zarf yapabilir.
“Ben çocukken burada yaşlı bir çınar ağacı vardı.”
cümlesinde “-ken” eki “çocuk” ismini zarf yapmıştır. Elbette bu, bir fiilimsi değildir. Çünkü fiilimsiler fiillerden türeyen sözcüklerdir.
Bağ-fiil eklerinin diğer fiilimsi eklerinden önemli bir farkı vardır. Diğer fiilimsilerden sonra isim çekim ekleri kullanılabildiği halde bağ-fiillerden sonra hiçbir çekim eki kullanılamaz. Bazı bölgelerde “koşaraktan” gibi kullanımlar görülse de yazı dilinde böyle bir kullanım yoktur.
Fiilimsilerin cümledeki en önemli görevi yan cümlecik yapmasıdır. Bunu ileride “cümle çeşitleri” konusunda göreceğiz.


ALINTIDIR

mehmet akif2 19 Ocak 2013 19:15

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
Türkçe'de ismin hâlleri

Türkçede ismin beş farklı hâli vardır. Bunlar:
  • Yalın hâl
  • -i hâli (belirtme)
  • -e hâli (yönelme)
  • -de hâli (bulunma)
  • -den hâli (ayrılma)
Hâl ekleri [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ve [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] göre "i" yerine "ı" veya "u" ile "e" yerine "a" harfi ile oluşturulacak şekilde değişirler.
  • çayı, okulu
  • çaya, okula
Benzer şekilde -de ve -den eklerindeki "d" harfleri de [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] uğrayarak "t" ye dönüşebilir.
  • işte, çöpten
Yalın hâl

Kelimelerin hâl eki almamış hâlidir. Başka dillerde nominatif olarak bilinir.
Çoğul eki, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ya da tamlama eki almış sözcükler de yalın durumdadır.
ben
sen
o
biz
siz
onlar

-i hâli (belirtme hâli)

Sözcüklerin -i, -ı ya da -u eki almış hâlleridir. Adın belirtme durumu eki, adın sonuna geldiği sözcüğü belirtili nesne yapar. Yüklemin neyi, neleri, kimi, kimleri belirttiğini gösterir. Başka dillerde akusatif olarak bilinir.
beni
seni
onu
bizi
sizi
onları

  • Annem bizi eve götürdü.
  • Bulaşıkları yıkadım.
3. tekil şahıs [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] olan -i ve -si ekleri hâl eki değildir:
  • Ali'nin kitabı (iyelik eki)
  • Şu kitabı verir misin? (hâl eki)
-e hâli (yönelme hâli)

Sözcüklerin -e ya da -a eki almış hâlleridir. Adın yönelme durumu sonuna geldiği sözcüğü dolaylı tümce yapar. Yüklemin bildirdiği eylemin nereye yöneldiğini gösterir. Başka dillerde datif olarak bilinir.
bana
sana
ona
bize
size
onlara

Annem beni okula götürecek.

-de hâli (bulunma hâli)

Sözcüklerin -de ya da -da almış hâlleridir. Bu ekler sonuna geldiği sözcüğü dolaylı tümce yapar. Yüklemin bildirdiği eylemi gösterir. Hint-Avrupa dillerinde mevcut olmayan bu zamana bu dillerde lokatif de denmektedir.


bende
sende
onda
bizde
sizde
onlarda

-den hâli (ayrılma hâli)

Sözcüklerin -den ya da -dan eki almış hâlleridir. Adın ayrılma durumu nereden ayrıldığımızı gösterir. Bu ek sonuna geldiği sözcüğü dolaylı tümleç yapar. Hint-Avrupa dillerinde mevcut olmayan bu zamana bu dillerde ablatif de denmektedir.
benden
senden
ondan
bizden
sizden
onlardan



ALINTIDIR

mehmet akif2 19 Ocak 2013 20:33

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
SÖZ ÖBEKLERİ


Birden fazla sözcüğün belli bir anlamı karşılamak amacıyla bir araya gelerek oluşturduğu guruptur.





1) – Zarf Öbeği: birden çok sözcükle
oluşturulmuş zarf görevli söz guruplarıdır.
Bu kıyafet üzerinde çok güzel duruyor.
Zarf öbeği

2) – Ulaç Öbeği: Zarf fiilin başka sözcüklerle oluşturduğu öbektir.
Gök yüzüne bakınca gözlerin gelir aklıma
Ulaç öbeği ( zarf fiil )

3) – Edat Öbeği: Edatların farklı türdeki sözcüklerle oluşturduğu öbeklerdir. Edatın bulunduğu her yerde edat öbeği vardır.
Seninle arkadaş gibi çalışabiliriz.
Ed. Öb. Ed. Öb.
4) – Sıfat öbeği: Sıfat görevindeki ifadenin birden çok sözcükle oluşmasıdır.
Bol kazançlı günler dilerim size.
Sıfat öb.
Gayretli ve başarılı elemanlarla işimiz daha kolay olacak.

5) – Ad öbeği: Sıfat tamlamaları ad tamlamaları birer ad öbeğidir.
Mavi yolculukta kalbimin yolunu buldum.
Ad öb. Ad öb.

6) – Ortaç ( sıfat fiil ) öbeği: Sıfat fiillerle ona bağlı olan diğer sözcüklerin oluşturduğu söz öbekleridir.
Beni böyle bırakanlar utansın.
Ortaç öbeği

7) – Mastar ( isim fiil ) öbeği: İsim fiille yan cümle içinde yer alan sözcüklerin oluşturduğu öbektir.
Seni sevmek bin defa ölmektir.
Mastar öb. Ms. Öb.

8) – Bağlaç öbeği: Bağlaçların birbirine bağladığı söz gurupları ile oluşur.
Benim de bir çift sözüm var.
Bağlaç öb.

Uyarı: İkilemeler farklı görevlerle farklı türde söz öbekleri oluşturabilirler.

Not: Bir belgisiz sıfatıyla oluşan sıfatlar sıfat öbeği oluşturmazlar.


ALINTIDIR

mehmet akif2 20 Ocak 2013 10:25

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
Sözcük Düzeyinde Anlatım Bozuklukları

ANLATIM BOZUKLUKLARI
Her cümle belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak için kurulur. Bu cümlenin, ifade edeceği anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyması gerekir. Ayrıca müm­kün olduğunca gereksiz unsurlardan arındırılmış ol­malıdır bu cümle. İşte bu özelliği göstermeyen cümleler, anlatım bakımından bozuktur.
Sadece anlamla ilgili olmayıp dilbilgisi ile de ilgili özel­ikler gösterdiğinden, işlediğimiz konuların, özellikle cümle öğelerinin, çok iyi bilinmesi gerekir.
Bu alanda sorulan sorular değişik özellikler gösterir. Bazen bir cümle verilir ve "Bu cümledeki anlatım bo­zukluğu nasıl giderilir?" diye sorulur, bazen de "Aşağıdakilerden hangisinde anlatım bozukluğu vardır?" seklinde sorulur.
Anlatım bozukluklarını iki grup altında toplayabiliriz;
♦ Anlama dayalı bozukluklar
♦ Yapıya dayalı bozukluklar
ANLAMA DAYALI BOZUKLUKLAR
.Gereksiz sözcük kullanılması
♦ Cümlede belirsizlik bulunması
♦ Birbiriyle çelişen ifadelerin bulunması
♦ Sözcüğün anlamca cümleye uymaması
♦ Sözcüklerin yanlış eyleme bağlanması
♦ Mantık hatasının olması
♦ Deyimin yanlış anlamda kullanılması Sözcünün yanlış yerde kullanılması

1. Gereksiz Sözcük Kullanılması
Cümlede gereksiz sözcük kullanılması anlatım bozuk-uğuna yol açar. Bir cümlede gereksiz sözcük bulun-:.:unu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozul­ma oluyorsa o sözcük gerekli, olmuyorsa gereksizdir.
Örneğin;

"Herkesi eleştirip tenkit etmek bize hiçbir yarar ağlamaz."

cümlesinde "eleştirip" sözcüğünün verdiği anlamla "tenkit etmek" sözcüğünün verdiği anlam aynıdır.
Öyleyse bu cümlede "eleştirip" sözü gereksizdir. Cümleden çıkarılmalıdır.

"İki kardeşten en küçüğü arkadaşımdı."

"Bilgili insanlardan yararlanmayı, istifade etmeyi bilmeliyiz."

cümlelerinde altı çizili sözcükler gereksizdir.

ÖRNEK - 1
Geçenlerde bir gazete "saygı ve hürmet" diye yazmış. Nurettin Artam alay ediyordu. Elbette alay edilecek şey, kullandıkları sözlerin anlamını düşünmeyenler ge­lişigüzel kullanıyorlar birtakım sözleri; onlarda anlam dışı bir güzellik bulunduğunu sanıyorlar.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, paragrafta yakı­nılan yanlışa benzer bir yanlış yapılmıştır?
A) Onun bu konudaki görüş ve düşünüşünü hiç doğ­ru bulmadım.
B) Bence arkadaşınız görev ve sorumluluk yüklen­mek için çok genç.
C) Onun, meslektaşları arasında, bu derece sayılıp sevildiğini bilmiyordum.
D) Çocukları sağlıklı ve sıhhatli yetiştirmek için bes­lenmelerine önem vermeliyiz.
E) Dost ve arkadaşları ile ara sıra bir araya gelmekten büyük bir mutluluk duyardı.
(1981 - ÖYS)
ÇÖZÜM
Parçada sözü edilen yanlış "saygı" ve "hürmet" gibi, iki eş anlamlı sözcüğü aynı cümlede kullanmaktır. Se­çeneklere baktığımızda D'deki "sağlıklı" ve "sıhhatli" sözcüklerinin eş anlamlı olduğunu görürüz. A'daki "görüş ve düşünüş" birbirine yakındır; ancak "görüş" bir konu hakkında savunulan düşüncedir, "düşünüş" ise bir düşünme şeklidir. B'deki "görev ve sorumluluk" sözcükleri de yakındır. Ancak "görev" başkası tarafın­dan verilir, sorumluluk duygusu ise insanın içindedir.
Cevap D

Bazı cümlelerde ise eklendiği sözcüğe ya da söz öbeğine aynı anlamı kazandıran edatlar an­latım bozukluğu oluşturur.
Örneğin;
"Yalnız gitmekten korkmuş, annesiyle birlikte git­miş."
cümlesinde "annesiyle" sözündeki "ile" edatı zaten "birlikte" anlamı veriyor. Bir de "birlikte" sözüne gerek yoktur.

ÖRNEK 2
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?
A) İşe geç geleceğini hiç olmazsa bana haber versey­din bari.
B) O anda, dertleşebileceği bir dosta ihtiyacı vardı; ama yanında kimse yoktu.
C) Bu karara varmadan önce, onların da görüş ve önerilerini dikkate alman gerekirdi.
D) Yazıda onun resimlerinden pek söz edilmiyor; oysa o, çok yetenekli bir sanatçı.
E) Beğendiğimiz o evi satın aldık; ancak oraya önü­müzdeki yıl taşınabileceğiz.
(2006 - ÖSS)
ÇÖZÜM
A'daki cümlede gereksiz söz kullanılması anlatım bo­zukluğuna yol açmıştır. Bu cümlede geçen "hiç olmaz­sa" deyimi, "bari" anlamına gelir. Dolayısıyla bu iki söz aynı anlama gelmektedir. Aynı anlama gelen sözler bir arada kullanıldığı için bu cümlede bir anlatım bozuklu­ğu vardır.
Cevap A

Bir cümlenin anlam; içinde bulunan başka bir kullanımına girer. Cümlede böyle bir sözcük varsa, o cümle de anlatım bakımından bozuktur.
Örneğin,
"Böyle yüksek sesle bağırmana gerek yok, sağır değilim."
cümlesinde "bağırmak" zaten yüksek sesle konuşmak anlamındadır. Öyleyse bu sözün anlamı içinde bulu­nan "yüksek sesle" sözüne gerek yoktur.

ÖRNEK 3
Yazar, bu özü birtakım ilkelerden hazır formüllerden yola çıkarak değil, somut gerçeklerden, yaşanmış deneyimlerden yola çıkarak yeniden buluyor.
Bu cümlede geçen kelimelerden hangileri atıldığında cümlenin anlamında hiçbir daralma olmaz?
A) bu, yeniden B) ilkelerden – somut C) birtakım – değil D) yazar – gerçeklerden E) hazır - yaşanmış
(1983 –ÖSS)
ÇÖZÜM
Cümlede bir sözün anlamı içinde bulunan başka : sözü kullanmak, gereksiz sözcük kullanımına g Cümlede de buna benzer sözler vardır. Örneğin "formül" zaten hazır hale gelmiş sembollerdir. Öyleyse "hazır" demeye gerek yok. "Deneyim" belli yaşantılardan sonra edinilen durumdur. Dolayısıyla "yaşanmış" sözü de gereksizdir. Bunlar cümleden atılabilir.
Cevaz E

2. Cümlede Belirsizlik Bulunması
Cümlede belirsizlik varsa, o cümle iyi bir cümle değidir. Bu belirsizlik mutlaka giderilmelidir.
Örneğin;
"Geleceğini babamdan öğrendim."
cümlesinde "geleceğini" sözü belirsizdir. Çünkü geleceği belli değil. "Onun geleceği" de olabilir; senin geleceğin" de olabilir. Bu belirsizlik giderilme sözcüğün kime ait olduğu belirginleştirilmelidir.

ÖRNEK 1
Aşağıdakilerin hangisinde anlam belirsizliğin dermek için cümlenin başına şahıs zamiri getir gerekir?
A) Adana'ya yerleştiklerini duydum.
B) Yeni aldığın elbiseyi çok beğendim.
C) Önerdiğin romanı henüz okuyamadım.
D) Yarışmada birinci olduğuna sevindim.
E) Sınava İstanbul’da girmek istiyorum.
(1991 –ÖYS)

ÇÖZÜM
Anlam belirsizliğinin olduğu seçenek D'dir. Çünkü burada kimin birinci olduğu belli değildir. Cümle "Senin birinci olduğuna sevindim." şeklinde de olur "Onun birinci olduğuna sevindim." şeklinde de. Öyleyse birinci olan kimse onu karşılayan şahıs zamiri cümlenin başı­na getirilmelidir.
Cevap D


Bazen de bu belirsizlik noktalama işaretleriyle giderilir.

Örneğin;
“Yaşlı evine doğru ağır adımlarla ilerledi."
cümlesinde ilerleyen kişinin "yaşlı" olduğu bellidir. An­lak burada "ev" sözcüğünün eskiliği de vurgulanmış olabilir. Bunu önlemek için "yaşlı" sözünden sonra vir­gül getirilmelidir.

ÖRNEK2
“Genç saçlarına ak düşmemiş, şiirimize, hikayeciliğimize taptaze bir hava getiren isimlerdi bu saydıklarım."

Bu cümlede hangi sözcükten sonra virgül (,) konursa anlam karışıklığı giderilmiş olur?
A) genç B) saçlarına C) hikayeciliğimize D) getiren E) bu
(1982 - ÖSS)
ÇÖZÜM
Cümlede virgül "genç" sözünden hemen sonra konmalıdır. Çünkü virgül olmadığında, sanki genç olan saçlarmış gibi bir anlam çıkıyor. Bunu virgülle önleyip genç olanın "isimler" olduğunu belirginleştirebiliriz.
Cevap A

3. Birbiriyle Çelişen İfadelerin Bulunması
Cümlede birbiriyle çelişen ifadelerin bulunması anlatımda bozukluğa yol açar.
Örneğin;
"Sanırım, o bu işi mutlaka kabul edecektir."
cümlesinde "sanırım" ihtimal bildirirken "mutlaka" ke­sinlik bildirir. Bir cümlede bu iki durum aynı anda bulunmaz. Yani insan ya emindir ya da şüphe içindedir.

ÖRNEK
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, anlamca çelişen iki sözün bir arada kullanılması anlatım bozukluğu­na yol açmıştır?
A) Bu aşamaya gelene kadar çok çalışmış ve yorul­muş olmalısınız.
B) Yabancı bir dil öğrenmek, her şeyden önce çaba, biraz da yetenek ister.
C) Sizinle görüşmeyen aşağı yukarı on beş yıl oluyor.
D) Hiç kuşkusuz, bu yasaları siz de bilirsiniz.
E) Gönderdiğim paketi, eminim bugüne kadar almış olmalısınız.
(1988 - ÖYS)
ÇÖZÜM
Anlamca çelişen sözler E'de kullanılmıştır. Çünkü "eminim" kesinlik bildirir, "almış olmalısınız" ihtimal. Ki­şi hem emin olduğunu söyleyip hem de şüphe içinde olamaz.
Cevap E

4. Eylemin Anlamca Yanlış Kullanılması
Bazı eylemler olumlu durumlarda, bazıları olumsuz durumlarda kullanılır. Eylemin anlamca yanlış yerde kullanılması da anlatım bozukluğuna yol açar.
Örneğin;
"Bana yardım ederek, işi kısa sürede bitirmeme neden oldu."
cümlesindeki "neden olmak" eylemi daima olumsuz anlamlar verecek biçimde kullanılır. Oysa işin kısa sü­rede bitirilmesi olumlu bir durumdur. Öyleyse "neden oldu" sözü bu cümlede yanlış kullanılmıştır. Bunun ye­rine cümle ".....bitirmemi sağladı." şeklinde bitirilebilir.

ÖRNEK
Aşağıdakilerden hangisinde "Böylece bana yardım yapılmamasını sağladı." cümlesindekine benzer bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Laf taşıyarak, aralarının bozulmasına o da bir kat­kıda bulunmuştu.
B) Sabrın ve direnmenin, insanoğlunun en büyük dostu olduğunu söylüyordu.
C) O sabah, yoğun sis yüzünden göz gözü görmü­yordu.
D) Babası, oğlunun her geçen gün biraz daha artan sıkıntılarını görmezlikten geliyordu.
E) Adamın yüzünden, ne kadar sıkıntılı bir durumda olduğu anlaşılıyordu.
(1989 - ÖYS)


ÇÖZÜM
"Sağlamak" fiili olumlu durumlarda, fayda görülen yer­lerde kullanılır. Oysa "yardım yapılmaması" olumlu bir durum değildir. "Sağladı" yerine "neden oldu" denme­lidir. Aynı bozukluğu A'da görüyoruz. "Katkıda bulun­mak" olumlu durumlarda kullanıldığı halde, burada "kişilerin arasını bozmak" gibi olumsuz bir davranışta kullanılmıştır. Onun yerine "yol açtı" denmeliydi.
Cevap A

5. Mantık Hatasının Olması
Bazı cümlelerde mantık hatasının bulunması da o cümlenin anlatımını bozar.
Örneğin;
"Bırakın patates doğramayı yemek bile yapamaz."
cümlesinde "bırakın" sözcüğünün cümleye kattığı an­lamdan dolayı sanki patates doğramak yemek yap­maktan daha önemliymiş ve daha zormuş gibi görülü­yor. Bu yanlışın düzeltilmesi için cümle,
"Bırakın yemek yapmayı, patates bile doğrayamaz."
şeklinde söylenmelidir.

ÖRNEK
Beyin zarı iltihapları iyi tedavi edilmezse, ölüme hatta sara nöbetlerine yol açabilir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisiyle giderilebilir?
A) "sara nöbetlerine" sözü ile "ölüme" sözcüğü yer değiştirilerek
B) "yol açabilir" yerine "neden olabilir" sözü getirile­rek
C) "sara" sözcüğü kaldırılarak
D) "zan" yerine "zarının" sözcüğü getirilerek
E) "edilmezse" yerine "edilmediğinde" sözcüğü geti­rilerek
(1990 - ÖSS)
ÇÖZÜM
"Hatta" sözünün anlamından kaynaklanan bir bozuk­luk olmuş. Bu söz önceki söylenenden daha değerli daha önemsenen bir durumu sonra getirerek birbirine bağlar. Cümlede ise "ölüme hatta sara nöbetlerine" derken, sara nöbetlerinin ölümden daha önemli oldu­ğu anlamı verilmiş. Elbette bu, mantıksız bir durum oluşturur. Öyleyse bunlar yer değiştirmelidir.
Cevap A


6. Sözcüklerin Yanlış Eyleme Bağlanması
Bazen sözcüklerin bağlandığı ortak eylemler de anla­tımda bozukluğa yol açar.
Örneğin;
"Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı zarar mı bel­li değil."
cümlesinde "yarar" ve "zarar" sözcükleri "sağladı" ey­lemine bağlanmıştır. Ancak "yarar sağlamak" doğru olsa bile, "zarar sağlamak" doğru değildir. Cümle;
"Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı, zarar mı verdi belli değil."
şeklinde söylenmelidir.

"Onun bu konuya yeterince ilgi ve önem verdiğini söyleyemeyiz."
cümlesinde de aynı tür bir bozukluk vardır; çünkü "önem vermek" doğru bir kullanım olsa bile "ilgi ver­mek" doğru değildir. "İlgi" sözcüğü "göstermek" eyle­miyle kullanılır.

ÖRNEK 1
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?
A) En çok sevdiği şey, ormanda yürüyüş yapmaktı.
B) Onu tanıyan herkes, kendisinden övgüyle söz ederdi.
C) Amacı, arkadaşlarını ikinci, kendisini birinci plana çıkarmaktı.
D) Beğenmediğim yanlarından biri de herkesi eleştirmesiydi.
E) Eski dostlarıyla pek görüşmek istemezdi.
(1991 – ÖYS)
ÇÖZÜM
C'deki cümleyi incelediğimizde "ikinci" sözcüğünün "plana çıkarmaktı" sözüne bağlandığını görüyoruz Oysa ikinci plana çıkarılmaz, düşürülür. Dolayısıyla burada anlatım bozukluğu vardır.
Cevap C

  • Bu, öğelerin eyleme bağlanmasında da görülür.
Örneğin;
“Ayağına ayakkabı, omzuna şal, üzerine pardesü giyip dışarı çıktı."
cümlesinde "ayakkabı, şal ve pardesü" sözcükleri giymek" eylemine bağlanmıştır. Oysa şal giyilmez, atılır ya da alınır.

ÖRNEK 2
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu kadar yorgunluktan sonra iyi bir tatili hak etmiş­ti.
B) Memur, dostça ve yumuşak başlılıkla cevap veri­yordu.
C) Fotoğrafçılıkla ilgili incelikleri ve teknik bilgileri bu kitapta bulabilirsiniz.
D) Ayrıca, ara sıra gözüme çarpan yanlışlıkları da be­lirttim.
E) Durmadan gazoz ve çekirdek yenilen bu yerden hemen uzaklaştım.
(1986 - ÖSS)
ÇÖZÜM
Anlatım bozukluğu E'dedir. Burada nitelikçe ayrı varlıkların aynı eyleme bağlanması bozukluğa neden ol­uştur. Çekirdek, yenilen bir nesnedir, ama gazoz yenilmez içilir. Öyleyse "gazoz içilen ve çekirdek yenil" denmeliydi.
Cevap E

7. Deyimin Yanlış Anlamda Kullanılması
Cümlede deyimin yanlış yerde kullanılması da cümlenin anlamını bozar.
'Öğretmenin anlattığı konu tüm öğrencilerin dikkatiniçekmişti. Herkes kulak kabartmış, öğretmeni inliyordu."
cümlesinde "kulak kabartmış" yanlış kullanılmıştır. Çünkü kulak kabartmak" fark ettirmeden dinlemek anla-mındadır. Burada "kulak kesilmek" deyiminin kullanılması gerekirdi.

ÖRNEK
Aşağıdaki cümlelerde geçen deyimlerden hangisi yanlış anlamda kullanılmıştır?
A) Onun yazılarında, hep, uzağı gören bir aydının dü­şünceleri vardır.
B) İşi şakaya vurmaktan başka yapılacak bir şey kal­madığını anlamıştı.
C) Konuşulanlardan sıkılınca bir köşeye çekilerek uyuklamaya başladı.
D) Türk okuru için durum, yukarıda anlatılanlardan uzun uzadıya farklı bir özellik taşımaz.
E) Böyle saat gibi işleyen bir kuruluşun başında ol­mak güzel bir şey.
(1983 - ÖSS)

ÇÖZÜM
Görüldüğü gibi deyimlerin anlamları sorulmuş. Buna göre seçeneklerdeki deyimleri bularak anlamlarını ve­relim. A'da "uzağı görmek" bir deyimdir, anlamı "gele­cekte neler olabileceğini tahmin edebilmektir. B'de "şakaya vurmak" deyimdir, anlamı, "şakaymış gibi yapmak"tır. C'de "bir köşeye çekilmek" deyimi "uygun bir yer bulmak" anlamındadır. D'de "uzun uzadıya" deyim olarak verilmiş; anlamı ayrıntılarına inilerek, "ince-| den inceye" dir. Oysa bu cümlede "tamamen" anlamına gelmiştir. Yani yanlış kullanılmıştır. E'de "saat gibi işlemek" deyimdir, anlamı "aksamayan, düzenli"dir. Sadece D seçeneğinde "uzun uzadıya" sözü yanlış anlamda kullanılmıştır.
Cevap D

8. Sözcüğün Yanlış Anlamda Kullanılması
Bazı sözcüklerin anlamları birbirine karıştırılabilir. Cümledeki sözcüklerin anlamına da dikkat edilmelidir.
Örneğin;
"Çocukların birbiriyle uygunluk içinde olmaları be­ni sevindirdi."
cümlesindeki "uygunluk" sözü yanlış yerde kullanıl­mıştır. Çünkü burada "uyum" sözü kullanılmalıdır.

"Başvurduğu işyerinden son öğretim durumuyla il­gili bilgi istediler."
cümlesinde "öğretim" yerine "öğrenim" sözü kullanıl­malıdır.

"Caddenin kenarlarına değişik türde ağaçlar ekil­miş."
cümlesinde "ekilmiş" sözünün yerine "dikilmiş" sözü getirilmelidir.

ÖRNEK 1
Bu konuda gençleri azımsamak doğru değildir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gereksiz sözcük kullanılması.
B) Bir sözcüğün anlam bakımından yanlış kullanılması.
C) Tamlamanın yanlış yapılması.
D) Ekeylemin yanlış kullanılması.
E) Yüklemine göre olumsuz cümle olması.
(1996 - ÖSS)
ÇÖZÜM
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni "azımsa­mak" sözcüğünün yanlış anlamda kullanılmasıdır. "Azımsamak" sayısal değerlerde kullanılabilir. Örne­ğin; "Filmi, azımsanmayacak bir seyirci topluluğu izle­di." denebilir. Çünkü burada kastedilen, seyircinin sayı bakımından fazla oluşudur. Sorudaki örnek cüm­lede o sözcüğün yerine "küçümsemek" sözü getiril­melidir. Dolayısıyla burada bir sözcüğün anlam bakı­mından yanlış kullanılması söz konusudur.
Cevap B

ÖRNEK 2
Ülkemizde başarıyla gerçekleştirilen bu tür ameliyat­larda ölüm şansı, Amerika'da yapılanlardan ancak yüzde bir fazladır.
Bu cümledeki bir sözcüğün yerinde kullanamama­sından doğan anlatım bozukluğu aşağıdaki deği­şikliklerden hangisiyle giderilebilir?
A) "tür" sözcüğü atılarak
B) "gerçekleştirilen" yerine "yapılabilen" sözcüğü ge­tirilerek
C) "yapılanlardan" yerine "yapılan ameliyatlardan" ge­tirilerek
D) "ancak" sözü atılarak
E) "şansı" yerine "olasılığı" sözcüğü getirilerek
(1989 - ÖSS)
ÇÖZÜM
"Şans" sözcüğü istenen durumlarda, insanın elde et­mek istediğine kavuşmak istediği yerlerde kullanılır. Yukarıdaki cümlede ise "ölüm şansı" denmiş. "Ölüm" normal insanların istediği bir durum olmadığına göre burada "şans" kullanılamaz. Onun yerine "olasılık" sö­zü getirilmelidir.
Cevap E

9. Sözcüğün Yanlış Yerde Kullanılması
Bazen sözcük doğrudur ancak cümlede bulunduğu yer doğru değildir.
Örneğin;
"Yeni elbisemi giymiştim ki kapı açıldı."
cümlesinde "yeni" sözünün yeri anlatımda bozukluğa yol açmıştır. Çünkü burada söylenmek istenen, elbise­nin yeniliği değil, giymenin yeni yapıldığıdır. Öyleyse cümle;
"Elbisemi yeni giymiştim ki kapı açıldı." şeklinde olmalıdır.

ÖRNEK
Alınan bu karar, savaşta askerin daha çok ölmesine yol açtı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki deği­şikliklerin hangisiyle giderilebilir?
A) "bu" sözcüğü atılarak
B) "daha çok" sözü "askerin" sözcüğünden önce kullanılarak
C) "yol açtı" sözü yerine "neden oldu" sözü getirerek
D) "alınan" sözcüğü atılarak
E) "savaşta" sözcüğü "askerin" sözcüğünden sor-£ kullanılarak
(1999 – ÖSS)

ÇÖZÜM
Örnek cümledeki anlatım bozukluğu "daha çok" sözcüğünün yanlış yerde kullanılmasından kaynak e-maktadır. Dolayısıyla cümle şu şekilde olmalıdır:
Alınan bu karar, savaşta daha çok askerin ölmesine yol açtı.
Cevap B

10. Aynı Anlama Gelen Ek ve Sözcükler
Aynı anlama gelen ek ve sözcüklerin bir arada kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.
Örneğin;
"Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdandır." Cümlesinde “nedeni” sözcüğü bir olayın sebebini anlatıyor. Ayrıca “olmamdandır” sözündeki “-dan” eki de neden anlamı veren bir ektir. İkisinin bir arada bulunması cümlenin anlatımını bozmuştur. Cümle;
“Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdır.



ALINTIDIR


mehmet akif2 20 Ocak 2013 11:05

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
Bağlı Cümle

Bağlı cümle,
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ile birbirine bağlanmış birden fazla cümleden oluşan cümle grubudur. Bağlı cümlede cümleler birbirine ama, ancak, fakat, lakin, ne var ki, ne yazık ki, yalnız, çünkü, oysa, oysaki, mademki, ve, veya, ne ... ne ..., hem ... hem ..., halbuki gibi bağlaçlarla bağlanır.
  • Erkenden kalktım ve yola çıktım.
  • Kalabilirsin veya gidebilirsin.
  • Çok yorgunum ama toplantıya mutlaka katılmam lazım.
  • Ne şair yaş döker ne âşık ağlar.
  • Gösteri için çok emek sarfettik, ne var ki dilediğimiz başarıyı yakalayamadı.
  • Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. ([Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...])
Bağlı cümledeki her bir cümle kendi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] olan tam cümlelerdir. Ancak bu öğelerden bazıları paylaşıldığı için gizli durumda olabilir:
  • Gösteriye ne annem geldi ne de babam geldi.
  • Gösteriye ne annem ne de babam geldi. ("geldi" yüklemi paylaşılmış)
Bazı bağlı cümlelerin [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] tek farkı aradaki noktalama işaretinin bir bağlaç ile değiştirilmiş olmasıdır:
  • Adam sakinleşmek bilmiyor, avaz avaz bağırıyordu. (sıralı cümle)
  • Adam sakinleşmek bilmiyor ve avaz avaz bağırıyordu. (bağlı cümle)
Bazı cümlelerde hem noktalama işareti hem de bağlaç olabilir. Bu durumda cümle "bağlı cümle" olarak kabul edilir.
  • Bu sınava çok iyi hazırlandım; zira başka sınav şansım kalmadı. (bağlı cümle)
Sadece "ki" bağlacı ile birbirine bağlanan cümleler bağlı değil, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]:
  • Bu ezanlar -ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. ([Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...])
ALINTIDIR

mehmet akif2 20 Ocak 2013 11:09

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
SIRALI CÜMLELER


Sıralı cümleler;
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] gibi noktalama işaretleri ile birbirlerine bağlanan cümlelerdir.
  • Mart kapıdan baktırır; kazma kürek yaktırır.
  • Sakla samanı, gelir zamanı.
  • [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Bağımlı sıralı cümle


Özne, tümleç, yüklem gibi
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] biri veya birkaçı ortak olan sıralı cümledir:
  • Mart kapıdan baktırır; kazma kürek yaktırır. ("Mart" ortak özne)
Bağımsız sıralı cümle


Öğe paylaşmayan; kendi özne, tümleç ve yüklemi olan sıralı cümlelerdir:
  • Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
ALINTIDIR

mehmet akif2 22 Ocak 2013 11:59

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
İKİLEMELER
İkileme; anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek, kavramı zenginleştirmek amacıyla, aynı sözcü­ğün yinelenmesi, anlamları birbirine yakın veya karşıt olan ya da sesleri birbirini andıran iki sözcüğün yan yana kullanılmasıdır.


Yapılışları Yönünden İkilemeler

Aynı sözcüğün yinelenmesiyle kurulur;
yüce yüce, salkım salkım, elma elma, yavaş yavaş, katar katar, uzun uzun...
*Eş ya da yakın anlamlı sözcüklerden kurulur;
açık seçik, derme çatma, ar namus, mal mülk, doğru dürüst, delik deşik, dünya âlem, ağrı sızı, kl­ik kıyafet, sorgu sual...
*Karşıt anlamlı sözcüklerden kurulur:
irili ufaklı, iyi kötü, ileri geri, aşağı yukarı, er geç, dosta düşmana, büyüklü küçüklü...
*Yansımaların yinelenmesiyle kurulur:
fıkır fıkır, şapır şupur, tıngır mıngır, mışıl mışıl, takır kıkır, fokur fokur, hapır hupur...
*Biri anlamlı diğeri yakıştırma olan (anlamsız) söz­cüklerden kurulur:
eski püskü, ufak tefek, yamru yumru, yırtık pırtık, eğri büğrü, incik boncuk...
*Her ikisi de anlamsız olan sözcüklerden kurulur: (Sözcüklerin ikisi de ses yönünden yakıştırmadır.)
eciş bücüş, abur cubur, yalap şalap, ıvır zıvır, ıcığı cıcığı...
Not: İkilemelerin arasına bağlaçlar ve "mi" edatı girebilir.
uslu mu uslu, hiç mi hiç, şeker de şeker, ne ev ne ev...
*İkilemelerin yapım ve çekim ekleriyle biçimlenen­leri vardır:
belli belirsiz, günlük güneşlik, yersiz yurtsuz, ordan burdan, arada sırada, elini eteğini...

Anlatımları Yönünden İkilemeler
* İkilemenin başlıca amacı anlamı pekiştirmektir. "Çok, pek, gayet, fazla" gibi sözcüklerin belirttikle­ri kavramla ikilemenin anlamda sağladığı güç, pe­kiştirme bakımından ölçülemez.
öbek öbek çiçekler, salkım salkım üzümler, deste deste para, temiz mi temiz ev...
Bu ikilemelerin verdiği anlamı "çok" ve benzeri sözcükler tam olarak karşılayamaz.
* İkilemenin bir amacı da, anlamın sağladığı gücü,değeri artırmak, abartmaktır:

"Seve seve yapmak", "severek yapmak" anlatımından değer bakımından çok fazla abartılmıştır.


Bunun gibi, "söylene söylene gitmek, koşa koşa yorulmak"anlatım yönünden güçlü sayılır.


* İkilemelerin bir başka yönü de çoğulluk kavramı vermeleridir.


ev ev dolaşmak, sokak sokak aramak, şehir şehir taramak...


Görevleri Yönünden İkilemeler

İkilemeler cümlede özne, nesne, tümleç, yüklem gibi öge olabilir.


Çoluk çocuk ekmek bekliyor. (özne)

Tası tarağı, pılıyı pırtıyı topladı. (nesne)

Paraya pula pek önem vermez. (dolaylı tümleç)


Makine şimdi tıkır tıkır çalışıyor. (zari tümleci)


Bütün işi yalan dolandır. (yüklem)

ÖRNEK SORU
Aşağıdaki ikilemelerden hangisi, yapılışına göre ötekilerden ayrı bir özellik göstermektedir?

A) Üstüne doğru dürüst bir şey giy.
B) Böyle yalan yanlış bilgiler kişiyi gülünç duruma düşürür.
C) İki köy arasındaki uzaklık, aşağı yukarı 4 km idi.
D) Yollar bitmek tükenmek bilmiyordu.
E) Dağcılar, güç koşullar içinde sağ salim tepeye vardılar.

(1979/1)

ÇÖZÜM: A, B, D, E seçeneklerinde verilen "doğru dürüst", "yalan yanlış", "bitmek tükenmek", "sağ salim" ikilemelerinde sözcükler yakın anlamlıdır. C seçeneğindeki "aşağı yukarı" ikilemesi ise, karşıt anlamlı sözcüklerden kurulmuştur.

YANIT : C


DEYİMLER

Dilin anlatım olanağını genişleten, genellikle gerçek anlamından sıyrılmış sözcüklerin oluşturduğu kalıplaşmış söz öbeklerine deyim denir.

Deyimleri biçim ve anlam özelliklerine göre incele­yebiliriz:


Biçim Yönünden Deyimler

1. Deyimler en az iki sözcükten kurulur.
* boş bulunmak, dil dökmek, dört gözle beklemek analar taş yesin; yarım yarım beş yesin...
Deyimlerin en çok yedi sekiz sözcükten kurulabi­leceği daha uzun deyimlerin, deyimlikten çıkıp bozul­dukları görüşü vardır.
*Bizim tavuk bir yumurta doğurur; yedi mahalle du­yar. Elin kısrağı küheylan doğurur, ses çıkmaz.
Tek bir sözcük, yoğun bir anlatım içerse de deyim değildir. Böyle sözcükler gerçek anlamlarından uzak­laşarak mecaz anlam kazanmış çok anlamlı sözcük­lerdir.
*akşamcı, kaşarlanmış, gedikli, bacaksız...

2. Biçim yönünden deyimlerin en önemli özelliklerinden biri de kalıplaşmış olmalarıdır. Bu bakımdan deyimler, atasözlerine benzerler.
Deyimlerde söz dizimi bozulamayacağı gibi söz­cükler eş anlamlılarıyla bile değiştirilemez:
"İpe un sermek" deyimi yerine "ipe un yaymak", "dut yemiş bülbüle dönmek" deyimi yerine "dut ye­miş bülbüle benzemek" biçimi kullanılamaz. Hatta sözcük dizimi bile bozulamaz.
"Tut kelin perçeminden" yerine "kelin perçe­minden tut" biçimi kullanılamaz.

3. Bazı deyimler, cümle niteliği taşırlar ve çekim eki alabilirler. Bu özelliklerinden dolayı zaman zaman atasözleri ile karıştırılırlar. Ancak cümle hâlindeki deyimler ile atasözleri, bazı noktalarda kesin olarak birbirinden ayrılırlar.
* Atasözlerinde sözcükler aldıkları eklerle kalıplaş­mışlardır. Sözcüğün aldığı çekim ekini değiştirmek mümkün değildir.
Deyimlerde ise çekim eklerini kişiye göre değiştir­mek mümkündür.
"İyi olacak hastanın doktor ayağına gelir." atasözünde belirtilen çekim ekleri değiştirilemezken,
"Başında kavak yelleri esiyor." deyiminde çekim (Başınızda) (esiyordu - esmişti)
ekleri değiştirilebilir.

"Süt dökmüş kediye dönmek" deyiminde de dönmek yerine, döndü, dönmüş, dönmüşsün... gibi de-
ğişik zaman ve kişi ekleri getirilebilir.
* Cümle biçimindeki deyimlerde de atasözlerinde de kalıplaşma söz konusudur. Ancak atasözlerine herhangi bir sözcük katılmazken deyimler, cümle yapisini genişleten bazı sözcükler alabilirler. Ancak bunlar deyim kalıbına ait değillerdir:
(Bugün onun) başında kavak yelleri esiyor. İ
(Bu işe) aklım yattı (arkadaşlar).

4. Deyimlerin bir kısmı, cümlede kullanılan hazır kalıplardır. Bunların çoğu çekime girmez, çekimlenmiş bir cümle içinde olduğu gibi kullanılır:

Böyle deyimler, cümle niteliği taşımaz, kurulan cümlede, olduğu gibi kullanılır.
* Eski hamam, eski tas
* Balık kavağa çıktığı zaman
* Kel başa şimşir tarak...

5. Deyimler, birleşik sözcükler, ikilemeler ve terimler biçim açısından birbirine benzerler.

a) Deyimler ve Birleşik Sözcükler
Birleşik sözcüklerde kaynaşma, kalıplaşma deyimlere göre daha kuvvetlidir. Birleşiği oluşturan sözcükler, aralarına herhangi bir yapım ya da çekim eki giremeyecek kadar kaynaşmışlardır. Bunlar tek bir sözcük gibi düşünülür ve çoğu bitişik yazılır. Sözcüklerdeki anlam kayması, daha çok benzetme yoluyla olmuştur.

ayakkabı, ayçiçeği...

Deyimleri oluşturan sözcükler daima ayrı yazılır. Deyimi oluşturan sözcüklerden bazıları yapım ya da çekim eki alarak biçim bakımından değişikliğe uğra­yabilir. Deyimlerde anlam kayması daha çok mantık dışına çıkma yoluyla olur:
göze girmek, karda gezip izini belli etmemek...

b) Deyimler ve İkilemeler
Deyimler ve ikilemeler, ayrı yazıları sözcüklerden oluşmaları, anlamı kuvvetlendirmeleri ve çekim eklerini almaları bakımından birbirine benzerler. Pek çok deyimde ikilemelere yer verilmektedir. Bunlara ikilemelerle kurulmuş deyimler diyebiliriz:

Boyu boyuna, huyu huyuna uyuyor.
Çoluk çocuk içinde kaldık.
Bu işin tadı tuzu kalmadı.

İkilemelerin bir kısmı, çekim eki almadan sıfat ve zarf görevinde kullanılmaktadır. Bunlar deyim olarak nitelenemez.

Arabasına doğru yavaş yavaş yürüdü.
İri iri güller bahçenin her yanını kaplamıştı.

c) Deyimler ve Terimler
İki ya da daha çok sözcükten oluşan, ayrı yazılan terimler, şekil yönünden deyimlere benzer:
İlkel toplum, kuvvetler dengesi, dolaylı tümleç, ayaklı koşma, en küçük ortak kat, eşkenar üçgen...
Bu tür terimler, bilim, sanat gibi belirli bir alanda sı­nırlanmış anlam taşımaları ve birinci sözcüğün nitele­me görevi üstlenmesi bakımından deyimlerden ayrılır­lar. Tek bir sözcükten oluşan ya da birleşik sözcük yapısında olan terimler ise deyimlerle karışmaz; çün­kü deyimler tek sözcükten oluşmaz.

Anlam Yönünden Deyimler
Deyimler, herhangi bir duyguyu, düşünceyi, olayı, kavramı belirtmek için bulunmuş kalıplardır. Deyimler­de amaç, var olana fazlası ile dikkati çekip anlatıma kuvvet vererek, anlatım kolaylığı sağlamaktır. Örne­ğin, çok sevinen bir insan, "etekleri zil çalıyordu" de­yimiyle; herkesi küçümseyen, kibirli davranan ise "burnu havada" deyimi ile hem kısa hem de belirgin biçimde anlatılmış olur.
Deyimler, her zaman olabilecek olanı değil, kimi durumlar için geçerli olanı anlatmaya yararlar. Bu ba­kımdan genel kural niteliği taşıyan atasözlerinden ay­rılırlar.

"Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez." atasözü-nün anlamı "Belirtileri ortada olan yaşlılık da üzüntü de ne yapılsa gizlenemez." dir. Bu genel kural niteli­ğindedir.
"Ağzını bıçak açmıyordu." deyiminin anlamı "üzüntüden söz söyleyecek durumda olmamak" tır.
Bütün insanlar kötü durumlar karşısında bu davra­nışı göstermezler. Bu deyim belirli şartlar altında orta­ya çıkan bir durumun anlatımında kullanılır.

Deyimleri anlam özellikleri bakımından ikiye ayıra­biliriz:
1. Gerçek anlamlı deyimler
Deyimi oluşturan sözcükler gerçek anlamlıdır. De­yimden çıkan anlam da bu yöndedir:
Çoğu gitti azı kaldı.
İyiye iyi kötüye kötü demek
Hem suçlu hem güçlü
İsmi var cismi yok.
2. Mecaz anlamlı deyimler
Deyimi oluşturan sözcüklerden biri, bir bölümü ya da tümü gerçek anlamlarından sıyrılır. Deyimden çı­kan anlam da mecaz anlamdır:
Aldığı aptes ürküttüğü kurbağaya değmez. (iyilik yapmak) (zarar vereceği varlık)
Bir pire için yorgan yakmak
(önemsiz bir istek) (büyük bir zarar)
*Sarmısak yemedim ki ağzım koksun
(kötü bir iş yapmak) (sorumlu olmak)

ÖRNEK SORULAR
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili de­yim "merak edip gizlice dinlemek, işitmeye çalış­mak" anlamına gelmektedir?
A)Sınıfta bütün öğrenciler kulak kesilmiş öğret­menlerini dinliyorlardı.
B)Bu dedikodular onun da kulağına çalınmış ol­malı.
C)Herkes kulağı tetikte müdürün kapısında bek­liyordu.
D)Karşı masadakiler konuşurken o da kulak ka­bartmış dinliyordu.
E)Öğretmen ders anlatırken kulağını açıp dinlemelisin.
(1985/II)
ÇÖZÜM: A'da "kulak kesilmek", "büyük bir dikkat­le dinlemek"; B'deki "kulağına çalınmak", "başkasına söylenirken duymuş olmak"; C'deki "kulağı tetikte", "ne söyleyeceğini işitmek için çok dikkatli olmak"; E'deki "kulağını açmak" ise "dikkatlice dinlemek" anla­mındadır.
D'deki "kulak kabartmak" deyimi, "merak edip giz­lice dinlemek, işitmeye çalışmak" anlamındadır.
YANIT: D
2. Aşağıdakilerin hangisinde "başkasından çıkasağlama eğiliminde olan" birinden söz edilmek-
tedir?
A)Günlerdir beni arıyormuş; o bal alacak çiçeği bilir.
B)Öyle durduğuna bakma, hepimizi suya götü­rür, susuz getirir.
C)Hiç acele etmeden bekler ve sonunda turnay gözünden vurur.
D)Öyle bir adam ki saman altından su yürütür.
E)Ona bakmayın, bir dirhem bal için bir çeki keçiboynuzu çiğner.
(1989 / II)
ÇÖZÜM: B'deki "suya götürüp susuz getirmek" "karşısındakinden akıllı olmak, kurnaz olmak"; C'deki "turnayı gözünden vurmak", "çok değerli bir şey ka­zanmak"; D'deki "saman altından su yürütmek", "sin­sice ortalığı karıştırmak"; E'deki "bir dirhem bal için bir çeki keçiboynuzu çiğnemek", "çok emek verip az bir verim elde etmek" anlamlarında kullanılmıştır.
"Başkasından çıkar sağlama eğiliminde olan" anla­mını A'daki "bal alacak çiçeği bilmek" deyimi karşılar.
YANIT : A

3. Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili deyimin cümleye kattığı anlam ötekilerden farklıdır?
A)Gece gündüz demeden bu işle uğraşacağın­dan kuşkum yok.
B)Bu işi kabul etmeden önce inceden inceye he­saplar yapması gerekti.
C)Senin her şeyi ince elevip sık dokuduğunu her­kes bilir.
D)Bu öneriyi enine boyuna düşündükten sonra karar vermelisin.
E)Seçtiğin konuyu, kılı kırk yararcasına incelediğin anlaşılıyor.
(1991 /I)
ÇÖZÜM: B, C, D ve E seçeneklerindeki deyim­ler "dikkatlice, titizce, en küçük ayrıntıyı bile gözden kaçırmadan çalışmak" anlamıyla kullanılmıştır.
A'da yer alan "gece gündüz demeden" deyimi "sü­rekli aralıksız" çalışmayı anlattığından diğerlerinden farklıdır.
YANIT : A

ATASÖZLERİ
Atasözleri; atalardan kalan, onların deneyimlerine dayalı gözlemlerini, yargılarını, öğütlerini yansıtan ge­nel kural niteliğindeki kalıplaşmış özlü sözlerdir.
Her ulusun kendi atalarının düşüncelerine, dene­melerine, gelenek ve görgülerine dayalı atasözleri vardır. Bunlar o ulusun düşünce, duygu ve yargılarını yansıtır. Ulusun bireyleri tarafından şaşmaz doğrular olarak görülür, kabul edilir.
Atasözlerinin kimin tarafından söylendiğinin bilin­memesi, kuşaktan kuşağa aktarılması ve deneyimle­rin özlü ifadesi olması, herkes tarafından benimsen­melerini kolaylaştırmıştır.

Atasözlerinin Biçim Özellikleri
Atasözleri her şeyden önce bir yargı bildirir. Bu bakımdan daima cümle biçiminde bulunur. Atasözleri­nin cümle biçiminde kalıplaşmaları en önemli özellik­leridir.
Bu kalıplaşma öylesine kuvvetlidir ki atasözündeki bir sözcük, başka sözcükle yer değiştirmediği gibi aynı anlama gelen bir başka sözcük de yerine getiri­lemez:

"Pişmiş aşa su katılmaz." atasözü "Pişmiş yeme­ğe su katılmaz." ya da "Aş pişmişse su katılmaz." biçiminde söylenemez, kullanılamaz.
* Bazı yörelerde atasözü tanındığı biçimiyle söylenir.
İşleyen demir ışıldar.
İşleyen demir pas tutmaz.
* Atasözlerindeki kalıplaşma eklerde de kendini gösterir. Atasözü kurulurken aldığı yapım ve çekim eki kalıplaşmaya uğrar, değiştirilemez.
"Kor - ku - lu rüya gör - mek - ten - se uyan - ık yat - mak hayır - lı - dır." Bu eklerden herhangi bi­ri değiştirilemez.
* Atasözlerinde genellikle geniş zaman ve emir kipi kullanılmıştır:
Kaymağı seven mandayı yanında taşır.
Can çıkmayınca huy çıkmaz.
Ayağını yorganına göre uzat.
Ev alma, komşu al.
* Geniş zaman ve emir kipinin birlikte kullanıldığı atasözleri de vardır.
Sakla samanı gelir zamanı.
Başka kiplerle kurulmuş atasözleri azdır.
Çingeneye beylik vermişler önce babasını asmış.
* Atasözlerinin bir kısmı ise, eksiltili cümle biçimin­dedir.
Tarlayı taşlı yerden, kızı kardaşlı yerden (al)
insan söylese söylese, hayvan koklaşa koklaşa (anlaşır)

Atasözlerinin Anlam Özellikleri
Atasözleri halkın yaşam deneyimlerinden ortaya çıkan sonuçlarla insanların davranışlarına yön verme­si istenen ilkeleri ortaya koyar. Bu bakımdan toplu­mun ortak değer yargılarını taşır.
* Atasözlerinin büyük bir bölümü herhangi bir olay­dan çıkan sonucu genelleştirerek toplum olaylarını, ahlak kurallarını anlatır, öğüt verir:
Isıracak it dişini göstermez.
Araba kırılınca yol gösteren çok olur.
* Doğa olaylarının yaşama etkisini belirten atasöz­leri vardır:
Mart yağar, nisan övünür; nisan yağar, insan övü­nür.
Martta yağmaz, nisanda dinmez ise sabanlar al­tın olur.
* Bilgece düşünceler bildirerek birtakım gerçekleri gösteren atasözleri vardır:
Korkunun ecele faydası yoktur.
Bal bal demekle ağız tatlı olmaz.
* Atasözleri erdem sayılan düşünceleri över ve kişi­leri bu erdemlere yüceltmeye çalışır:
Aman diyene kılıç kalkmaz. Gülme komşuna gelir başına.
* Gelenek ve görenekleri yansıtan atasözleri vardır:
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
Kız kundakta, çeyiz sandıkta...

* Kimi atasözleri de halkın inanışlarını belirtir:


Kısmetsiz köpek sabaha karşı uyuyakalır.


Ecel geldi cihana baş ağrısı bahane.

Atasözleri, atasözlerini oluşturan sözcüklerin ger­çek ve mecaz anlamlı olmalarına göre çeşitlenir:
1. Gerçek anlamlı sözcüklerden kurulan atasözleri
Bu atasözlerinde sözcükler gerçek anlamlıdır. Atasözünün belirttiği düşünce de doğrudan doğru­ya iletilmiştir:
Bugünün işini yarına bırakma.
Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir.

2. Mecaz anlamlı sözcüklerden kurulan atasözleri
Bu atasözlerinde sözcüklerin bir bölümü ya da tü­mü mecaz anlamlıdır. Sözcüğün mecaz anlamını bil­miyorsak atasözünü açıklamak güçleşir:
Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.
İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır.
Meyveli ağacı taşlarlar.
Leyleğin ömrü laklaka ile geçer.
Atasözlerinde söz ve anlam sanatlarına başvuru­larak çekicilik sağlanmıştır:
Dilim seni dilim dilim dileyim. (cinas)
Ağaç yaşken eğilir, (eğretileme)
Güvenme varlığa düşersin darlığa, (tezat)
Sel gider kum kalır, (tenasüp)
Meyveli ağacı taşlarlar, (kinaye)
Üzüm üzüme baka baka kararır, (güzel nedene bağlama)

ATASÖZÜ - DEYİM KARŞILAŞTIRMASI
Atasözleri cümle biçimindedir, yargı bildirir. De­yimler genellikle söz öbeği biçimindedir, yargı bildir­mez. Atasözleri öğüt verip yol gösteren özlü sözlerdir. Deyimler, bir durumu, kavramı karşılar. Atasözleri, genel kural niteliğindedir, ulusun tüm bireylerini ilgi­lendirir. Deyimler anlatıma zenginlik, çekicilik katar. Atasözleri genellikle emir ya da geniş zaman kipindedir. Deyimler her kiple çekimlenebilir (Mastar biçiminde olanlar). Atasözünü oluşturan sözcüklerin arasına başka sözcükler giremez. Deyimi oluşturan sözcüklerin arasına başka sözcük ya da söz öbekleri girebilir.Her ikisi de anonim halk edebiyatı ürünüdür. Her ikisinde de herhangi bir sözcüğü çıkarıp yerine eş ya da yakın anlamlısını koymak mümkün değildir.
Adamın iyisi iş başında belli olur. (atasözü)
(Bir insanın gerçek değeri, iş başında gösterdiği yeterlik ve başarı ile, çevresindekilere karşı davranışıyla ölçülür.)
Adam oluncaya kadar dokuz fırın ekmek ister.(deyim)
(Yetişip topluma yararlı bir kişi olması için uzun zaman gerek.)
ÖRNEK SORULAR
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisi "insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur." atasözünün anlamı- nı içermez?
A) Sen her zaman demez misin, huylu huyundan vazgeçmez, diye?
B) Can çıkmadan huy çıkar mı?
C) Büyükler, sütle giren huyun, canla çıkacağın boşuna söylememişler.
D) Ben sana, huyunu bilmediğin kişilere güvenme demez miydim?
E) Ne dersen de, değiştiremezsin onu, huy canın altındadır.
(1981/1)
ÇÖZÜM: Soru kökünde verilen atasözü "Kişinin çocukluğundaki huyları, özellikleri değişmez; ihtiyarlığında da sürer." düşüncesini içermektedir. A, B, C, E seçeneklerinde verilen yargılar, bu atasözüyle içerik yönünden özdeştir.
D seçeneğinde huy kavramından söz edilmekte ancak bu atasözünün anlamını karşılamamaktadır.
YANIT : D

2. Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde mecazlı bir söyleyiş yoktur?
A) Ayağını yorganına göre uzat.
B) Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.
C) Son pişmanlık fayda vermez.
D) Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
E) Ateş düştüğü yeri yakar.
(1989/II)

ÇÖZÜM: A'da verilen atasözü "Giderini gelirine uydur”, B'de verilen atasözü "Büyük bir çıkar söz konusuysa küçük özveriler esirgenmez.": D'de verilen atasözü "Durmadan yer değiştiren kişi mal mülk edinemez."; E'deki atasözü "Felaket kimin başına gelirse onu etkiler." anlamlarını mecazlı bir söyleyişle kazanmışlardır.
C'deki atasözünde ise "yapılan bir işten sonra pişman olmanın işe yaramayacağı" anlatılmaktadır. Mecazlı kullanım yoktur.
YANIT : C

ÖZDEYİŞLER

Özdeyişler; bilim, sanat, siyaset vb. alanlarda ta­nış, bilgi ve kültürüne güvenilen kişilerin yazıp söylediği kısa ve özlü sözlerdir.

Uluslararası bir özellik taşıyacak kadar yaygın düşünce ve duyguları yansıtması bakımından özdeyiş­ler, atasözleri kadar ulusal nitelikte değildir. İyi bir özdeyiş her ulusun malı olur.
Şekil yönünden özdeyişler kesin olarak cümle biçiminde kurulur. Bu bakımdan atasözlerine benzer. Ancak atasözleri kadar kalıplaşmamış olmaları ve kim tarafından söylendiğinin bilinmesi onları atasözlerinden ayırır.

Kendini seven pek az sevilir.


(Cenap Sahabettin)

Vatan çalışkan insanların omuzları üstünde yük­selir.

(Tevfik Fikret)


İlkin düşüncelere çatarız, sonra da insanlara.


(Montaigne)


Sanat doğaya eklenmiş insandır.


(Francis Bacon)

Gençleri bırakınız dünyayı hayal ettikleri gibi gör­sünler, büyüyünce nasıl olsa olduğu gibi görecek­lerdir.

(Voltaire)


Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.


(Mevlana)

Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.

(Goethe)




ALINTIDIR

mehmet akif2 31 Ocak 2013 09:22

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
ANLATIM BOZUKLUĞU

Anlama dayalı bozukluklar:


Bu bozuklukları birkaç bölüme ayırarak inceleyebiliriz.
* Gereksiz sözcük kullanılması
* Cümlede belirsizlik bulunması
* Birbiriyle çelişen ifadelerin bulunması
* Sözcüğün anlamca cümleye uymaması
* Sözcüklerin yanlış eyleme bağlanması
* Mantık hatasının olması
* Deyimin yanlış anlamda kullanılması
* Sözcüğün yanlış yerde kullanılması
* Bazen de bu belirsizlik noktalama işaretleriyle giderilir

ALINTIDIR

mehmet akif2 31 Ocak 2013 09:23

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
ANLATIM BOZUKLUKLARI

Yanlış Okunan, Yazılan ve Söylenen Sözcükler


Bu yanlışlar genellikle başka dillerden Türkçeye girmiş sözcüklerin okunmasında, yazılmasında ve söylenmesinde görülür. Çoğunlukla yabancı sözcüklerin anlamının tam ve doğru olarak bilinmemesinden ileri gelir. Anlamı tam ve doğru olarak bilinmeyen yabancı sözcüklerin yerine Türkçelerinin seçilmesi anlatımın doğru ve açık olmasını sağlar.
Aşağıda bu tür sözcüklerin bir kısmının yanlış ve doğru şekilleri liste halinde
verilmiştir.

Yanlış / Doğru
adele/ adale
afaroz/ aforoz
arazöz/ arozöz
asvalt /asfalt
âyar/ ayar
eyitim/ eğitim
hâtırâ/ hâtıra
herkez/ herkes
hîbe/ hibe
ihtibaren/ itibaren
kavonoz/ kavanoz
klavuz/ kılavuz
lağzım/ lazım
mefta/ mevta
mahfetmek/ mahvetmek
meşgâle/ meşgale
muaffak/ muvaffak
örneyin/ örneğin
râkip/ rakip
sezeryan/ sezaryen
silüet/ siluet
şevka/t şefkat
tarikatler/ tarîkatler
tafsiye/ tasfiye
teşfik/ teşvik
Türkiya/ Türkiye
vâhim/ vahim
yalnış/ yanlış
yanlız/ yalnız

ALINTIDIR

mehmet akif2 08 Şubat 2013 16:54

Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar
 
Alıntı:

Vesile74 Üyemizden Alıntı (Mesaj 228962)
Biçimbirim konusunu anlayamadım. Açıklayabilir misiniz?

biçimbirim; küçük birimlere ayrılmayan ses ve yapı bakımından anlamlı en küçük öğelerdir

bağımlı ve bağımsız biçimbirim olarak ikiye ayrılır

bağımlı biçim birim tek başına yazıldığında anlamı olmayan eklerdir

-lar
-e

gibi

bağımsız biçim birim tek başına yazıldığında anlamı olan sözcüklerdir

ev
araba

gibi


örnek: evler kelimesindeki "ev" kelimesi bağımsız biçimbirim

-ler eki bağımlı biçimbirimdir


biçimbirimler heceyle karıştırmamaldır

mesela

konuklar kelimesi

hecelere ayrılırsa ko-nuk-lar olur

biçim birime göre ayırt edersek ko-n-(u)-k-lar

kelebek hecelere ayrılsa ke-le-bek

biçim birime göre ek almadığından kelebek olarak yazılır


SAAT: 08:53

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320