Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi:  13 Ekim 2009 (22:43), Konuya Son Cevap : 13 Ekim 2009 (23:11). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 13 Ekim 2009, 22:43   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart ‘Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!’

‘Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!’

Şehirde “Muhammed geliyor” diye sesler duyuldu…


Evsliler, Hazreçliler… Medine’de daha önce yıllarca birbiriyle savaşmış, aralarında kan davası olan onlarca kabile; kadın erkek, çoluk çocuk Medine’nin girişine doğru yürüdü…. Nihayet çölün kızgın güneşi şehri kavururken ufukta göründüler.


Hep bir ağızdan şarkılar başladı. Erkekler ellerini açmış yakarıyor, kadınlar zılgıt çekiyor, çocuklar bağrışıyordu. Şehrin girişinde büyük bir kalabalık çoşkuyla Mekke’den Medine’ye hicret eden Hz. Peygamber’i karşılıyordu.


Kalabalık “İşte o” diye Hz. Ebubekir’in üzerine üşüştü. Bağırlarına basmak, omuzlarına almak ve doyasıya sarılmak istiyorlardı. “Hayır” dedi ikinin ikincisi; “Allah’ın Resulü o, ben değilim.” İnsanlar, su arkının yön değiştirmesi gibi ona koştular, etrafını sardılar…


Yüksekçe bir taşın üzerine çıktı, eliyle hafifçe susmalarını işaret ettikten sonra, “ilk” olarak şunları söyledi;


“İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmek için de aranızda selamı yayınız… Birbirinize haset etmeyiniz. Birbirinize hasım olmayınız. Birbirinizin arkasından çekiştirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz! (Kunû yâ ibadallahi ihvâna)…”


***


Dikkat edin, Ey “Müslümanlar” kardeş olunuz değil; Ey “Allah’ın kulları” kardeş olunuz!


Yani: Ey Evsliler, Hazreçliler, Kaynukalılar, Nadirliler, Yahudiler, Hrıstıyanlar, zenciler, beyazlar, zenginler, yoksullar! Merkezde oturanlar, kenar mahallelerde yaşayanlar! Şehirde’de kim yaşıyorsa bütün herkes! Hiç biriniz büyük, hiç biriniz imtiyazlı, hiç biriniz sahip değilsiniz. Paylaşınız, bölüşünüz, kardeş olunuz kardeş! En yüksek insanlık ideali budur!


Şehrin semalarında yankılanan ilk sözler işte bunlardı.


Medine’de “yeni dünyanın” temelleri işte bu sözlerle atıldı.


183 aile birbiri ile kardeş oldu; ilk yapılan da buydu.


Kaynaştılar, paylaştılar, bölüştüler.


“Yar yanağından gayrı” her şey ortak oldu.


Öyle ki bir ineğin sütünden 10 aile birlikte içiyordu.


Bu, bir anlamda, kıssaların anasında “Orada aç kalmazsınız, çıplak olmazsınız, susuzluk çekmezsiniz, güneşin sıcağında yanmazsınız.” (Taha; 118-119) diye tarif edilen ebedi ve ideal ülke “cenneti” ilk kurma girişimiydi. Çünkü cennet dünyada kurulmak için vardı, başarılamazsa “Kurmaya çalıştığınız bu muydu?” diyerekten “ödül” olarak ahirette verilecekti. Müslümanın zihin dünyasında cennet ütopyasının dünyevi ve uhrevi anlamı bu olmak icap eder. Cenneti kurmaktan, yaşamaktan ve yaşatmaktan dünyada nasibi olmayanın ahirette de nasibi yoktur.


Cennet, her şeyden önce kardeşlik demektir. Paylaşım, bölüşüm, sevgi, merhamet, adalet, eşitlik, doğruluk, dürüstlük, özgürlük demektir…


Sonradan ortaya çıkan bütün ayrılıkların gayrılıkların sona ermesi, “takva” elbisesi dışında bütün elbiselerin çıkarılması, “erdem” dışında bütün rütbelerin sökülmesi, “insan” dışında bütün renklerin, ırkların, kabilelerin, dillerin anlamsızlaşması, “bölüşmek” dışında bütün sahiplenmelerin ortadan kalkması, “sevgi” dışında bütün hislerin bayağılaşması, “Hakk” (gerçek ve adalet) dışında bütün otoritelerin yok olması demektir…


İşte Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinde ilk bunu yaptı.


Yürünecek yolun (din), yaşanacak şehrin (medine) ve kurulacak uygarlığın (medeniyet) temelinde neyin yatması gerektiğini gösterdi. Buradan bakarsanız gerisi teferruattır…


Onun için, o gün, bir taşın üzerine çıkarak yaptığı o konuşma ezeli ve ebedi insanlık idealini ifade etmektedir: “Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!”


***



Bütün şairler bunu terennüm etti; “72 millet birdir bize” (Yunus Emre).


Bütün ozanlar bunu söyledi: “Gel birlik kavline girelim kardaş” (Aşık Veysel)


Bütün devrimler bunun için yapıldı; Eşitlik, kardeşlik, özgürlük, adalet, birlik…


Gelmiş geçmiş bütün peygamberler, bilgeler, büyük filozoflar hep bunu söyledi.


Artık mesele “Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz” noktasına gelmiştir. Yani kimin, bizzat ve bilfiil kalkıp bunu yaptığı, yaşadığı ve yaşattığı önemlidir.


Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinin ilk yılları başta olmak üzere, tüm Mekke ve Medine hayatı boyunca bunu bizzat ve bilfiil kalkıp yapmış, yaşamış ve yaşatmıştır.


Öyle ki Medine’nin ilk yıllarındaki o “kardeşlik devriminde” bir tür komün hayatı yaşandığı bile söylenebilir. Çünkü bugün bırakın 10 ailenin bir ineğin sütünden içerek yaşamasını, komşu komşusundan kaçıyor. Bugünün muhafazakarları, komşusu açken tok yatar durumda olmamak için olmalı (ki böyle olduğunu bile sanmıyorum) tok ve asude semtlere taşınıyor. Böylece komşusu açken tok yatmamış oluyor (!).


İnsanlar bayramlarda kardeşlikten, paylaşmaktan, kaynaşmaktan “tek başına” güneşleneceği kıyılara kaçıyor.


Bazıları “O dönemde yokluk kıtlık vardı, öyle oldu” diyor. Hayır bayım! Bu bir iman, bilinç, ideoloji ve projedir! Çok bilinçli olarak öyle yaşadılar. Mescidin kapısına mal mülk yığıldığı halde peygamberimiz tenezzül etmedi. İstese rahatlıkla Karun olabilirdi, hiçbir engel yoktu. Böyle yapmakla bir toplumun (Medine’nin) harcında neyin yatması gerektiğini gösterdi. Çünkü o usve-i hasene (en güzel örnek) idi.


Medine’ye geldiğinde o taşın üzerinde “Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!” derken seçim konuşması yaptığını mı sanıyorsunuz?


***


Bu cümleyi bir yerde daha söylediğimi hatırladım.


1992 yazıydı sanırım, bir gurup arkadaşla İran’a gitmiştik. Tahran’da milyonluk Cuma namazındayız…Cuma namazını Rasancanî veya Hamaney kıldırıyordu. Kalabalığın içine karışmış halde namazı kıldık. Namazdan sonra, orada herkes sağ ve sol yanında oturanla musafaha (tokalaşma; Allah kabul etsin deme) yapıyor. Selam verir vermez kalabalık sarmaş dolaş oluyor.


Yanımda Tahran’a yakın bir köyden geldiği belli olan bir İranlı Azeri oturuyordu. Solundaki ile musafahalaştıktan sonra baktım bana dönmedi. Tereddüt içinde bekliyordu. Namazda baktıki bizim secde ettiğimiz yerde “Kerbela taşı” yok, bir de biz ellerimizi göbek hizasında bağlıyoruz, ne olur ne olmaz necistir bunlar diyerekten hiç oralı olmadı.


Yüzüme öyle bir baktı ki, o bakışta 14 asırlık Şiî-Sunnî ayrılığının bütün serancamı vardı. “Sen Türkiyeliseen” diye kelimenin sonunu Fars ağzıyla melodi gibi uzatarak sordu, “Beli” (Evet) dedim. Ardından “Sunnîseen, ellerini bağlisen, Kerbela taşı yohtur secdende, Hz. Hüseyin’in şefaatinden mahrum olmuşsen” dedi.


Sanırım beni necis sayıyor olmalı ki bana dokunmuyor bir türlü. O tereddüt içinde beklerken ben birden eline yapışıp kendime doğru çektim. Pazarlık yapar gibi sıkı sıkıya sallamaya başladım. Sallarken “o cümleyi” okuyordum; “Kunû yâ ibadallahi ihvana!” (Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!).


O bana şaşkın şaşkın bakarken şöyle şeyler söyledim: “Agacan! Dere tepe aşmışam, yedi gün yedi gece yol gelmişem. Yanına oturmuşam, omzumu omzuna vermişem. Aynı kıbleye yönelmişiz, aynı fatihayı okumuşuz, aynı Allah’a yakarmışız, aynı peygambere salavat getirmişiz. Sen hala tereddüt edirsen, necis mi acaba diye düşünirsen. Ver elini ben senin gardaşınam…”


Bu minval üzere konuşmalar yaptıkça adamcağız “Agacan! Doğru söylirsen. Heyli zemon ki sunni görmemişem. Biz böyle nemaz kabul olmaz bilirik, sen iyi okumuşsen, bağışlayasan” dedi. Boynuma öyle bir sarıldı ki sanki 14 asırlık bir hasret vardı gözlerinde….


“Köyümüze gel, konağımız ol. Aşımız, ayranımız yahşidir” dediyse de işimiz vardı ayrıldık. Ayrılırken ona dedim ki: “Eğer ki bir gün sen bizim konağımız olursan secdede Karbela taşı ile, kolların yanda namaz kılarsan, namazdan sonra Ali’ye, imamlara böyle mersiyeler okursan, senin bana yaptığını sana yapacak “necisler” göreceksin. Benim sana yaptığımı sen de onlara yap; tut ellerini ben sizin gardaşınızam de…”


**


Öyle ya bu ümmet “Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz” diye kurulmadı mıydı?


Şu Ehl-i Sünnet –Şia ayrılığı ne hazindir.


Bu ümmet kıyamete kadar bu ayrılıkla mı yaşayacak?


“Ebubekir mi, Ali mi halife olmalıydı?”


İyi de onlar öleli 14 asır olmadı mı?


Ahmet el-Katip’in yeni çıkan “Tarihte kalmış ayrılık: Sünnîlik ve Şiîlik” kitabını okurken işte bunlar aklımdan geldi geçti. (Şiddetle okumanızı tavsiye ederim; Ahmet el-Katip; Nedenleri Tarihte kalmış ayrılık; Sunnîlik-Şiîlik, Mana yayınları, İst., Eylül, 2009).


Ahmet el-Katip Şiî havzalarında yetişmiş, son dönem İslam’ın yenilikçi simalarından birisi. Şiîliğe ve Sunnîliğe her ikisine birden esaslı ve sarsıcı eleştiriler getiriyor. Şiîlerin Ehl-i Beyt imamlarını, Sunnîlerin de sahabeyi kutsayıp etraflarında efsaneler üretmesinin ilk dönemlerde olmadığını, sonradan ortaya çıktığını klasik kaynaklara derinlemesine bir vukufiyetiyle ortaya koyuyor. Böylece bir taraftan “Şiî İmamet mitolojisinin” diğer yandan da “Sunnî saltanat ideolojisinin”; her ikisinin birden aşılmadıkça ümmetin önünde yeni ufuklar açılamayacağını savunan Fas’lı M. Abid el-Cabiri’ye Şiî kanattan güçlü bir destek veriyor.


Ahmet el-Katip kitabın sonunda Ehl-i Sunnet-Şia (veya Alevî –Sunnî) ayrılığının sona erdirilmesi için çözüm yolları önermiş. 12 maddelik bir de sonuç bildirgesi hazırlamış. Sunnî-Şiî adlarının terk edilmesi, bu ayrımın çağımızda artık bir manasının kalmadığı, tarihte kalmış bir ayrılık olduğu gibi çarpıcı önerileri var.


Daha önce “Ehl-i Kitap kimdir?” başlıklı yazımda söylemiştim, eğer bu yapılmaz da tarihin tortuları temizlenmek yerine iyice kabuk bağlamaya devam ederse “Ehl-i Sünnet” veya “Ehl-i Şia” (her ikisinin birden iddia ettiğinin aksine) bırakın “Öz Muhammedi İslam” veya “Peygamberin sahih yolu” olmayı, yeni “Ehl-i Kitap” toplulukları haline gelecekler, belki de geldiler bile.


Ahmet el-Katip’in kitabı buna bunları bir kez daha düşündürdü.


Ali Şeriati’nin dediği gibi ne Hz. Ebubekir Sunnî, ne Hz. Ali Şiî, ne Hz. Musa Yahudi, ne Hz. İsa Hristıyan, ne Budha Budist, ne de Karl Marx Marksist idi. Onların bunlardan haberi bile yoktu. Dirilip gelseler de adlarına yapılanları görseler, acaba ne yaparlardı, merak ediyorum.


‘Her şey biz yaşarken oldu.’


Onun için köke, iyice köke dönmeliyiz. Hani parçalanmış (kabilelere, mezheplere, dinlere, etnik kökenlere, guruplara bölünmüş) Medine’yi yeniden kuran o ilk cümleye: “Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!”


“Bölüştük ne varsa ekmeği aşı

Harç yaptık şehre sevgiyi barışı

Bağrımızdan çıktı Bilal’in haykırışı

Hayyalesselah, Hayyalelfelah dedik

Hançereler bile anladı da

Bir insan anlamadı bizi”

R.İHSAN ELİAÇIK
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... Videolar/Slaytlar Medine-web 1 2755 22 Ağustos 2013 23:41
İran Emperyalizmi Makale ve Köşe Yazıları Medine-web 6 3361 26 Ocak 2013 21:53
gerekli gereksiz bir şiir.. Makale ve Köşe Yazıları MERVE DEMİR 0 3094 06 Aralık 2012 09:48
olmamış kayınbiradere mektup :) Komik Paylaşımlar Allahın kulu_ 10 6966 03 Kasım 2012 22:19
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür Makale ve Köşe Yazıları Esadullah 11 6415 02 Ekim 2012 20:16

Alt 13 Ekim 2009, 23:11   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Standart RE: ‘Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!’

İslam ümmeti arasında yapay kavgalara dönüşmüş olan,Şia=Sünni paradigma etrafında şekillenmiş İslam anlayışları Bölmekten başka bir işe yaramamıştır.Biri diğerini Allah namına kucaklamadıkça Gerçek İman etmişlerden sayılamayacağı Apaçık iken,Her daim bu tür ayrımları yapan kesimler Menfaatleri icabı yapmışlardır.Şiaya düşman gözü ile bakan bir Sünni İslam'dan nasiplenmemiş bir kişilik sergilemektedir,Bu davranışın aynısını yapan Şiada aynı konumdadır.

Osmanlı Atalar anlayışından kalan Şia düşmanlığı Saltanatları uğruna Müslümanları biribirinden uzaklaştırmıştır.Aynı şekilde Emevi Saltanatınıdan nemalanan Şia da uzaklaşmıştır.Çaresi Şiayı,Sünniyi bir kenara bırakarak Kuran eksenli bir din anlayışı ile birleşebilmektir.Çünkü bu birleşme Rantçı kesimlerin nemalandıkları ayrılıkları yıkacaktır.Şuur sahibi İnsanlar bu tür yapay kavgalar etrafında dönüp dolaşmamalı Allah'ın Kulları olduklarını hatırlamalıdırlar.

Şia İmamları kutsadığı gibi Sünni kesim Sahabeyi kutsamıştır.Bu kutsamalar ekseninde 1400 yıllık tartışmalar Müslüman Ümmetini bölmekten başka bir işe yaramamıştır.Kuran eksenli bakışı yakalabilenler Sünni veya Şia nın Din olmadığını bunlar birer yol olduğunu kavrayabilenlerdir,Şiayı kutsamadığım gibi Sünniyidi kutsamam Doğrularını alırım iki kesiminde Kuran Mihengine vurarak bu bana Öz İslam anlayışından gelen bir metodtur gayrisinede takılmam.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Ey Mü’minler, Allah’ın Dinine Yardımcı Olunuz! KardelenGül Serbest Kürsü 0 06 Ağustos 2015 13:26
Ey Allah'ın Kulları! Düşman Olun. Acımayın Birbirinize(!!!) umut628 Serbest Kürsü 1 02 Ekim 2014 08:22
Sahi, biz kardeş miyiz? Minam Dua Bölümü 2 30Haziran 2014 13:26
Re: Kardeş kalabilme savaşı!: naimde Serbest Kürsü 0 22Haziran 2009 20:23
Kalp gözü açık olan Allahın veli kulları hakkında bilgi verirmisiniz MERVE DEMİR Soru Cevap Arşivi 0 08 Nisan 2009 09:27

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.