Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi:  05Haziran 2010 (15:10), Konuya Son Cevap : 08 Şubat 2011 (00:10). Konuya 5 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 05Haziran 2010, 15:10   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Hallac-ı mansur

Hallac-ı mansur


بسم الله الرحمن الرحيم


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

"Ey alemlerin Rabbi! Ey aziz olan Allah'ım! Bütün tesbih edenlerin tesbihinden, bütün tehlil söyleyenlerin tehlilinden ve her tefekkür sahibinin tefekküründen seni tenzih ederim. Ya ilahi! Biliyorsun ki, sana şükretmekten acizim. Benim şükrüm ancak budur. "
"Hallac-ı Mansur "

…..Ben ve Hallac aynı şey idik. Ne var ki o sır’rı açığa vurdu ben sakladım……
" Şibli"

…..Nokta, tüm çizgilerin esasıdır……
" Hallac-ı Mansur"

Hallac-ı Mansur veya Mansur el-Hallac.Tam adı Ebu el-Muğiz el-Hüseyn ibn Mansur el-Hallac,İranlı,sufi ve yazar.858 yılında Tur şehrinde doğan. Hallac "pamuk atan" demektir. Hallac'ın büyükbabası Zerdüşt inancına mensuptu. Hallac genç yaşında Kur'an'ı ezberlemişti ve sık sık kendini dünyevi meşgalelerden uzaklaştırıp diğer sufilerin eserlerini incelemeye adamaktaydı.Evlendikten sonra bir sene kalacağı Mekke'ye Hac ziyaretinde bulundu. Daha sonra uzun seyahatlere çıktı ve eserini kaleme aldı. Hindistan ve Orta Asya'ya da ziyaretlerde bulundu. Abbasilerin başkenti Bağdat'ta ikamet etti.

İrfan,felsefe ve mantık ilimleri,akli ilimlerden olup,birçok zorlukları,olduğu için.İslam tarihi’nde Hallac-ı Mansur,Beyazid-i Bestami, Muhyiddin-i Arabi vb. birçok arifler ile İbn-i Sina, Molla Sadra, Şeyh-i İşraki ,İmam Humeyni vb. irfan ve züht’ü yaşayan Alim’ler tekfir,kınama, ve dışlanmaya maruz kalmışlardır.Acaba bunları kınayan, tekfir eden,dışlayan kesimler bunların yaşadığı irfan’i boyutu ne kadar anlamış ve yaşayabilmişlerdir ?

Akıl ilahi nur Kur’an ile bütünleştiğinde,Allah’ın emirlerini anlayan elçisi olur ve insanın muttaki seviyeye ulaşmasına vesile olur.Eğer Akıl şehvet,heva ve heveslere mağlup düşer ise delalete nisyana sebep olur.

Hallac-ı Mansur’un yaşadığı asırda,yönetim bağnaz kişiliklerin elinde bulunmaktadır, Abbasi yöneticisi olan " Muktedir" ortalığı talan ederken,kendi sarayında şaşaalı bir yaşam sürmekteydi,her tür şehevi arzuları elde edecek kadar hizmetinde kadın ve cariye bulundurmaktaydı.Kisra-i bir yaşam sürerken halk sefalet içinde rüşvet, tefecilik,soygun,vb adaletsiz uygulamalar içerisinde bu Kisra-i yönetimin yıkılacağı günleri beklemekteydi, Adalet’li bir düzeni isteyenlere umut olan Cüneyd-i Bağdadi ve Hallac-ı Mansur gibi yönetime ters düşen arifler hakkı haykırmaktaydılar..

Hocalarından birincisi Sehli Tüsteri'dir. 260-262 yılları arasında Ahvaz'da Sehl'in
yanında Kur’an ve Hadis öğren'ir.Bu sırada gece namazlarının hikmetini ve gerçek tasavvufi düşüncenin ne olduğunu anlar.Çünkü bu asrın müslümanları sünnet'e ve Kur'an'a sıkı sıkıya bağlı idiler.Tasavvufi anlayışından dolayı h.261 senesinde Basra'ya sürülen Tüsteri'nin ardından Hallac da gider.

İkinci üstadı Amr el.Mekki' (Ö. 297 909) dir.İmam Buhari'nin yetiştirdiği bu zattan dersler alır,Tasavvuf, sıkı-sıkı Kur'an'a bağlı olmaktan ibaret olup,sünnet de bu tarz
düşünceye imkan verir şeklindeki fikri de bu zattan alır.Hallac-ı Mansur h. 264 yılında bir mutasavvıfın kızıyla evlenir ondan dört oğlu olur.

Hallac'ın üçüncü ve önemli bir sima olan hocası,Sufi Okulu'nun meşhur lideri Cüneyd-i Bağdadi'dir (Ö. 298/910). Hicri 264-284 yılları arasında, tam yirmi yıl onun hizmetinde bulunmuştur.

Hallac-ı Mansur’unda dahil olduğu Bağdat irfan mektebi tevhid konusunda ileri bir seviyede yaşam içinde sürdürdükleri yaşamlarını halk tarafından yanlış yorumlanacağı kanısı ile gizli tutmakta idiler..... Cüneyd-i Bağdadi tasavvuf'un esrarını sadece yakın çevresiyle konuşmakta, başkaları duymasın diye de evinin kapılarını örtmekteydi. Cüneyd'in yakınlarından birine yazdığı ve ilk tasavvuf teorisyen ve tarihçilerinden Serrac'ın Luma adlı eserinde aktardığı mektubundaki ifadeler de bunu kanıtlamaktadır:

"Seninle mektuplaşmama engel olan şey, mektubumun, senin bilgine layık olmayan birinin eline geçmesi endişesidir. Çünkü ben bir müddet önce Isfahan halkından bazı kimselere bir mektup yazmıştım, mektubum açılmış, kopyası alınmış. Onda yazılan bazı şeyler o insanlara yabancı gelmiş. Bu insanlara acımak lazımdır. İnsanlara bilmediklerini söylemek, onlara anlamadıklarıyla hitabetmek, onlara acıma gereklerinden değildir."

Hallac-ı Mansur’un en önemli özelliklerinden biri olan açık yürekliliği ve cesareti diğer sufi’lerin halkla paylaşmayı uygun bulmadığı öğretileri her zaman dile getirirdi bu duruşu kendi asrında yönetimlere meydan okuyan Ebu Zerr’in öğretisinin devamı niteliğinde bir duruş idi.Bu duruştan rahatsız olanlar düşman gözü ile bakmaya başladıkları zaman yöneticiler tarafından nasıl Ebu Zerrin varlığı tehdit olarak görülmüş ise Halla-cı Mansur’un varlığıda tehdit olarak görülmüştür.
__________________
İmanı olanın, imkanı tükenmez.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... Videolar/Slaytlar Medine-web 1 2759 22 Ağustos 2013 23:41
İran Emperyalizmi Makale ve Köşe Yazıları Medine-web 6 3368 26 Ocak 2013 21:53
gerekli gereksiz bir şiir.. Makale ve Köşe Yazıları MERVE DEMİR 0 3099 06 Aralık 2012 09:48
olmamış kayınbiradere mektup :) Komik Paylaşımlar Allahın kulu_ 10 6990 03 Kasım 2012 22:19
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür Makale ve Köşe Yazıları Esadullah 11 6440 02 Ekim 2012 20:16

Alt 05Haziran 2010, 15:11   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart

HALLAC-I MANSUR
Yaşadığı vecd* hallerinden birinde "Enel Hakk" (انا الحقّ Enel-Ḥakk), "Ben Hakkım" anlamına gelen (أنا الحق) ifadeler sarf etti. Enel Hakk ifadesindeki Hakk'ın Allah'ın doksan dokuz isminden biri olması onun ilahlık iddiasında bulunduğu kanaati üzerinde durularak şehit edilmiştir...
*Vecd: Aşk muhabbet, kendinden geçecek kadar İlahi bir aşk hali, aşırı heyecan, iştiyakın galebesi…

Birde tevhidi bir bakış açısı ile Bu sözü değerlendirelim:

Bu söz Hallac-ı Mansur’un şahadetine sebep olacak fetvalara sebep olmuştur. Düşünelim hangi insan Ben Hakkım derken kendini Allah’ın sıfatlarından biri ile isimlendirebilir?

Sorusunu vicdani olarak kendimize soracak olursak kimse bunu bu şekilde ifade etmez çünkü ben Hakkım demek ebediyen Hakk ile beraberim Hakk ile Hakkım (varım) anlamında vecd hallinde iken kullanılmıştır.

Mevlana’nın “Enel-Hakk” Yorumları ve Bu Yorumlarda Kullandığı Bazı Benzetmeler
Her şeyden önce Mevlana Celaleddin-i Rumi sufiyane kemalat yolunda yaşanılan bazı manevi tecrübeleri ifade etmede beşeri dilin yetersiz kalacağını, aşk vecd gibi bazı hallerin söze sığmayacağını vurgulamak suretiyle konuya açıklık getirmeye çalışır.

Mesela bu hususta şunları söyler:
Aşkı anlatmak, açıklamak için ne söylersem söyleyeyim, kendim aşka gelince, aşkı hissedince söylediklerimden utanırım. Her ne kadar, dil ile açıklanması, anlatılması pek parlak ve aydınlatıcı da olsa, aşkın dile düşmemesi, söylenmemiş kalması ve gönülde duyulması daha parlaktır. Her bahsi yazmakta koşup duran kalem, aşk bahsine gelince dayanamadı. Ortasından yarıldı. Akıl, aşkın şerhinde, açıklamasında, merkep gibi çamura battı kaldı. Aşkın da aşıklığın da ne olduğunu yine aşk açıkladı.
(Mevlana, Celaleddin-i Rumi, Mesnevi, Konularına Göre Açıklamalı Mesnevi Tercümesi, çev. Şefik Can, Ötüken Yay. İstanbul 2003, c. I, s. 17, byt. 112 vd.)

Bu tür Vecd halinde söylenen paradoksal sözler, terminolojik olarak ne kastedildiği kolayca anlaşılamayan, kapalı, sembolik ifadeler olduğu için çoğu kimsenin söylemekten kaçındığı, ilk kez işitildiğinde kulağa hoş gelmeyen sözlerdir. Bu itibarla da bu tarz sembolik ifadeleri İbnü’l-Arabi, “lafzı iğrenç, berbat gibi görünsede ‘’manası eşsiz” şeklinde tanımlar. Mevlana bu sözlerin zahirindeki anlaşılmayan, hakikate zıtmış gibi görünen anlam ile batınındaki eşsiz anlamı şu beyitleriyle açıkça ifade eder:

Aşık, aşk diyarında ne söylerse söylesin, ağzından aşk kokusu yayılır.
Fıkıhtan bahsetse ağzından hep yokluğa ait sözler çıkar; her sözünde yokluğun nakşını işler. Küfrü anlatsa dinin hakikatini söyler. Şüpheye dair söz söylese, yakini anlatmış olur.Eğri söylese doğru görünür. O ne güzel eğridir ki doğruyu süsler. Doğruluk denizinden eğri bir köpük görünse, denizin temizliği onu da saflaştırır. O köpük yani onda vecd ile söylenilmiş söz, sevgilinin dudağındaki azarlayış gibidir. Sevgilinin azarlanması, onda bu cana can katan güzellik varken gönle dokunmaz. Eğri görünse de Hakk’ın sözü doğrudur. O eğri değil, dosdoğrudur. Ekmek şeklinde olan şekerin görünümü ekmeğe benzese de şüphesiz tadı ekmek değil şekerdir. Bir mümin altın bir put bulsa, onu hiç putpereste bırakır mı? Bilakis eritmek için tedbir alır, batıl şeklini değiştirir. Ta ki altında put şekli kalmasın. Zira onu kusurlu yapan suretidir.
(İbnü’l-Arabi, Muhyiddin, el-Fütuhatü’l-Mekkiyye, tahk)

Allah’ı bilme sıradan şeyleri bilmeden çok farklıdır. Bu farklı bilme, sıradan gözlemci-gözlenen ilişkisi içerisinde değil, bu birlik hali üzerinde temellenir. Çokluk ne denli ortadan kalkar ve birlik hali zuhur ederse, bilgi de o denli engin ve aydınlık olur. Ama bu kez de tanımlamaya daha az elverişli bir durum söz konusudur.

Mevlana bu durumu kasedeki suyun nehre karışmasına benzeterek anlatmaya çalışır.

“Sonsuz olan hayat nehrini görünce, kasedeki suyu, yani şu fani ömrünü, nehre kat, su hiç nehirden kaçar mı? Kasedeki su, nehir suyuna karışınca, orada kendi varlığından kurtulur da, nehir suyu olur.Böyle olunca, o kasedeki suyun vasfı, sıfatı yok olur da, zatı kalır, artık bundan sonra o ne eksilir, ne kirlenir, ne de kokar. Ben de ondan kaçtığım için pişmanım. özrümü bildirmek için kendimi onun güzellik fidanına astım.”
(Mevlana, Mesnevi c. III, s. 297, byt. 3910-3915.)

Abbasi yöneticileri Hallac-ı Mansur’un söylemiş olduğu bu sözleri devletin güvenliğini tehdit ettiğini düşündüklerinden uzun bir mahkemeden ve onbir yıl Bağdat'da bir hapishanede tutulduktan sonra hunharca işkenceler ile şahadet mertebesine yükselmesini sağlarlar. Zahir de mağlup görünen batında Allah katında muzaffer olmuştur.İdamına sebep olan olaylar arasında ‘’Haccın ‘’ sevabına ilişkin bulunan yazılardan biri Zabıt katibinin oğlu İbn Zenci'nin hikayesi şöyle:

"Her gün Hallac-ın müritlerinin evinde bulunan defter parçaları vezir Hami’de getiriliyordu. Defterler onun önüne konuluyor, o da okuması için babama veriyordu. Hep böyle yapılıyordu. Bir gün babam, kadılardan Ebu Ömer ve İbn el-Uşramı'nin huzurunda Hallac-ın risalelerinden birini okudu. Orada Hallac şöyle diyordu: Şer'i haccı yapmak isteyen bir kimse, buna imkan bulamıyorsa evinde kapalı bir oda bulur. Her tarafı temizler ve hiç kimse girmez. Orada Beyt-i Haram'da yapar gibi tavaf yapar. Mekke'de yapılan dua ve ibadetleri de yapar. Mesela, 30 öksüz toplar, onları giydirir. Onlar yemeği yiyip ellerini yıkayınca, onlara birer gömlek ve yedi dirhem verir. İşte bu, ona hac sevabı kazandırır.

Babam bunu okuyup bitirince Kadı Ebu Ömer, Hallac'a bunu nereden aldığını sordu. O da Hasan Basri'nin, Kitabından aldığını söyledi. Bunun 'üzerine Kadı, yalan söylüyorsun, senin ‘’kanın akıtılmalıdır' dedi. işte tam o sırada Vezir Hamid, şu söylediklerini yaz, diye araya girdi. Halbuki Kadı daha cümlesinin bitirmemişti. Vezir Hamid, Kadı'ya tekrar söylediklerini yazmasını istedi. Kadı mevzuyu değiştirerek kendini savunmaya başladı. Hamid mürekkebi ona uzatıyor ve bir kağıda yazmasını söylüyordu. Kadı kabulden imtina etti. Fakat Vezir Hamid onu, başını uçurmakla tehdit ederek imzalamasını söyledi. O da fetvayı imzaladı; "Kanını akıtmak helaldir." Ve mahkemenin diğer üyeleri de imzaladılar.

Fetva okunduğu zaman Hallac haykırdı: Bedenim korunmuştur, günahsız kanım akıtılamaz. Benim imanım İslam'dır. Mezhebim sünnet ve sahabeyi taltiftir. Benim sünneti inceleyen pek çok kitabım vardır. Allah benim kanımı korusun'. Bunları tekrar ederken hakkındaki karar kaleme alınıyordu. Dava bitti ve Hallac hücresine kondu"
(Altıntaş (Doç. Dr. Hayrani), a.g.e. s. 26; ayrıca bkz. Massignon (L.) La Passİon d'al )

Fetvayı onaylayan kadılar:
Birinci kadı Ebu Ömer, Hallac'ı zındıklıkla suçlayarak idamına karar verdi.
İkinci kadı, İbn Mücahidin halefi İbn Buhlul, "eğer bu, bir hadisin nakledilmesi ise Hallac'a bunu tasvip edip etmediğini sormak gerekir Belki tövbe edip vazgeçer", diye karar verdi. Ancak Vezir Hamid, Ebu Ömer'in fetvasını kafi görerek İbn Buhlul'un olmamasından istifade ile fetvayı onaylar.

Bu tür söylenen sözleri daha iyi anlamak adına ‘’Mehmet Akif Ersoy’un’’ İstiklal Marşında sarf ettiği mecazi anlamda hakikati anlatan sözler:

O zaman vecd ile bin secde eder, varsa taşım; Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım Fışkırır, ruh-i mücerret gibi yerden naşım; O zaman yükselerek arşa değer, belki başım.

Karar, Hallac'ın arkadaşı başmabeyinci Nasr tarafından Halife'ye ulaştırılır. Nasr bu veli'nin idamı oğlunun üzerinde kalır, diyerek halifenin annesini korkuttu. Gerçekten Halife idamı emretti, fakat hastalandı. Kararını geri aldı. hastalıktan kurtuldu. Hamid, Halife'ye yeniden mektup yazarak idam konusunda onu sıkıştırdı. Halife vefat etti. Vezir Hamid, emniyet amirine idamı icra etmesini söyledi, halkın ayaklanmasından korkarak bunu reddetti. Fakat Hamid, onu koruyacağını söyleyerek idamın icra şeklini söyledi. Asılmak üzere idam sehpasına getirilen Hallac-ı Mansur kalabalık arasında bulunan Şibli'den seccadesini sermesini rica etti. Şibli seccadeyi serince Hallac 2 rekat namaz kıldı.

Birinci rekatta Fatiha ve Bakara suresi 155. ayetini,’’ Muhakkak ki, ölüm tehlikesiyle ve açlıkla, dünya malının, canın ve (alın teri) ürünlerinin kaybı ile sizi sınayacağız. Ama zorluklara karşı sabredenlere iyi haberler müjdele.’’

İkinci rekatta da Fatiha ile Ali İmran Suresi 185.’’Her can ölümü tadacaktır: Böylece Kıyamet Günü (yapıp ettiklerinizin) karşılığı size tam olarak ödenecektir; orada ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulacak olanlar, gerçek bir zafer kazanmış olacaklardır: Zira bu dünya hayatı(na düşkünlük), kendi kendini aldatma zevkinden başka bir şey değildir.’’ Ayetini okudu.

Selamdan sonra münacat ederken cellat Ebu'l-Haris geldi bir kılıç darbesiyle Hallac'ın burnunu uçurdu. Bembeyaz saçlar bir anda 'kırmızıya boyandı. O anda Şibli ve Hallac'ın dervişlerinden bir grup kendinden geçti. Hallac kemikleri görününceye kadar kamçılandı. Bu sırada Hallac susuyor veya Allah diyerek kamçı sayısını sayıyordu. Hallac'ın' idamı konusunda rivayetler son derece acıklı biçimde nakledilmekte olup, kaynaklardan elde edilebilen bilgilere göre, idamında uygulanan şekil
şu düzendeydi.(*)

(*)1. Burnunun kesilmesi
2. Kamçılanması
3. Vücudunun parçalanması
4. Darağacına asılması
5. Teşhir olunması
6. Kafasının uçurulması
7. Cesedinin yakılması
8. Vücut küllerinin bir minareden rüzgara savrulması veya nehre atılması.
(Louis) Kraus (Paul). Akhbar al. Hallac, S5. 7, 8, Paris 1936 )

Hallac-ı Mansur’un son sözü Şura Suresinin 18. ayetini okumak oldu:

"O (Kıyamet Saati)ne inanmayanlar, (alay edercesine) onun çabucak gelmesini isterler, halbuki imana ermiş olanlar ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. Gerçek şu ki, Son Saat'i tartışanlar, tam bir sapıklık içindeler!".

İdamı 24 Zilkade 309/26 Mart 922 tarihinde vuku bulmuştur.

Hallac-ı Mansur’un Görüşleri, sünnete derinden bağlı, irşadında daima Kur’an’a sarılmayı fani olandan nefsini alı koyarak kanaat içinde yaşamayı ruha sindirerek daima tövbekar olmayı ve durmaksızın Allah’ı anmayı ve aramayı ve kendisinin Allah’a gönül olarak ulaştığını ifade ederdi.

"Hayatın ruhu, işitmenin ve insan görüşünün nuru, bana bildirdiler ki, gaybe, açık isim ve Allah'a göre, ademoğlu Bana sabahleyin toprağa secde ederek kıldığı namazdan daha güzel bir ibadet sunamaz"

Hallac-ı Mansur her kesimden insanlara hitap etmiş ve onlar gibi giyinerek içlerinde bulunmuştur, İmam Ali’ye olan düşkünlüğü aşikar idi. Gayesi herkesin kulluk vazifesini gerektiği gibi yapmasını İlahi birlikteliği yakalamak Allah’ın aşk ile yarattığına yine o aşk ile bakmayı ilke edinen her zaman Kur’an ve Sünnet’ten beslenen bir tasavvufi düşünceye sahip idi.

Son olarak Hallac-ı Mansur tarafından söylenen sözün altında yatan hakikat ‘’Ben Hakkım ‘’ sözü tek yaradanın olduğunu ona ulaşmanın yolunun ise İlahi Aşk ile olduğu ve söylenen sözün ‘’Kadı Ebu Yusuf’un ‘’ sen kimsin? sorusuna cevabıdır.

Bu cevap Şehit Hallac-ı Mansurun hunharca silah zoru ile kıtlık ve fakirlik beldesi olan bağdad halkına zorla ve gözyaşları içinde tanıklık ettirmişlerdir. Her daim Zalim yönetimlere boyun eğmeyenler zulme ve zorbalığa uğramışlardır ama zalimler sevinmesin onlar kaybeden şehid edilenler ile kazananlardır mükafatları Allah’ın katındadır Şehit Hallac-ı Mansur’a Allah’tan rahmet diliyor ve Hallac-ın nasıl bir muvahhit olduğunu idrak etmenizi temenni ediyorum…
Alıntı ile Cevapla
Alt 07 Şubat 2011, 01:03   Mesaj No:3
Avatar Otomotik
Durumu:Ba'sü Bâdel Mevt isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13312
Üyelik T.: 06 Şubat 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1
Konular: 0
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Hallac-ı mansur

Çün bildin mü`minin kalbinde Beytullah var,

Niçin izzet etmedin, ki ol evde ALLAH var? .

Her ne var Âdemde var; Âdem`den iste Hak`kı sen! .

Olma İblis-i şakî, Âdem’de sırrullah var! .
Alıntı ile Cevapla
Alt 07 Şubat 2011, 19:44   Mesaj No:4
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Hallac-ı mansur

Bu bölüm fena bir tartışma olmuş,görüşler tam bir felaket.
Alıntı ile Cevapla
Alt 07 Şubat 2011, 21:22   Mesaj No:5
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Hallac-ı mansur

Nübüvetten önce, nübüvet zamanında ve nübüvetten sonra ben mehdiyim,ben deccalım,ben hızırım,ben peygamberim diyenleri çok duyduk ve çok okuduk.

Fakat ben hakkım ben Allah'ım gibi iddalar vahiy döneminde olsaydı nasıl ayetler inerdi çok merak ediyorum.

Böyle şirkler dünya tarihinde herhalde eşi benzeri olmamıştır.Eğer olsaydı kuran mutlaka bunlardan söz ederdi.

Acıdırki bu düşünceler milyonlaraca insan tarafından benimsenmiş halen benimsenmeye devam etmektedir.

Bu düşüncelerin savunucuları her nedense bu cümleleri savunurken,Bu cümlelerin sahipleri güya aşka gelmişler,bu aşk ruhu ile bunları söylemişler.Bu nasıl bir zihniyet Allah'ım,bu zihniyeti anlamaya çalışıyorum fakat bir türlü işin içinden çıkamıyorum.

Düşünüyorum,düşünüyorum peygamberimizin şu sözleri aklıma geliyor.

""Ashabına hitaben siz insanların içerisinde benim kadar Allaha yakın kimse yoktur,siz insanların içerisinde benim kadar Allah'tan korkanınız yoktur,siz insanların içerisinde benim kadar,Allah'a ibadet edeniniz yoktur,peki sizin bu yaptığınız neyin nesi,nefsinizin sizin üzerinizde hakkı vardır,eşlerinizin sizin üzerinizde hakkı vardır,Allah'ın sizin üzerinde hakkı vardır o halde sizde her hak sahibine hakkını verin""

Peki bu insanlar nasıl bir ruh halindeler anlamak mümkün değil.Haşa siz peygamberden daha üst seviyedemisiniz.Gerçi bunuda idda ettiler ya,delil olarakta Hızır (a.s) ile musa(a.s) kıssasını gösteriyorlar

İsa Allah'ın oğludur dediklerinde yer ve gök nerdeyse çatlayacaktı,peki bu sözlere yer ve gök nasıl bir hal üzereler Allah bilir.
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Şubat 2011, 00:10   Mesaj No:6
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Hallac-ı mansur

Alıntı:
MEVLÜT HÖNÜL Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Sayın abim emin olun tartışma ortamlarından beriyim artık isteyen istediği yorumu yazabilir ben anlayacağmı anlamışımdır kim ne anlarsa anlasın Hallacı Mansur Şehittir İmanının şahitliğini kanı ile ödemiştir bir söz ile onu katledenlerin mantığını sunmak kimseye fayda sağlamaz....
Sayın abim sen hiç bir yere gidemezsin.

Seni bırakan kim tartışacağız inşallah,sözün doğrusu neredeyse oraya uyacağız.

Çünki biz Allah'a iman etmişiz bizi bu yoldan hiç kimse Allah'ın izni ile geri döndüremeyecektir.

Seni aramızda görmek her zaman şahsen beni çok mutlu etmiştir.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Molla Mansur Güzelsoy'un HAYATI MERVE DEMİR Alimler(Rh) 3 22 Nisan 2009 10:16

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.