Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi Yitiksevda,Açılış Tarihi:  29 Aralık 2011 (22:40), Konuya Son Cevap : 06 Ocak 2012 (22:42). Konuya 18 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 29 Aralık 2011, 22:40   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

Kur’an’ı Anlamak ve Yaşamak

Kur’ani kerimde Z-K-R Kelimesi 74 hal ve 292 hal anlamı ile… Zikretmek, söylemek, bahsetmek, konuşmak, hatırlamak, anmak, tefekkür ile birlikte hatıra getirmek kadrini bilmek, mükâfatlandırmak, övmek anlamlarına gelen Zikir…

Kur’anın vaadi insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktır.

Allah inanç sahiplerine yakındır, onları koyu karanlıktan aydınlığa çıkarır; oysa hakikati inkara şartlanmış olanlara yakınlık gösterenler onları aydınlıktan çıkarıp derin karanlığa iten şeytani güçlerdir: İçinde yaşayıp kalmak üzere ateşe mahkum olanlar da işte böyleleridir. (Bakara-257)

"Allah katında hak din İslam'dır" (Al-i İmran-19) ve "Sizin için din olarak İslam'ı seçtim ve ondan razı oldum" (Maide-3)

Allah ve Elçisi bir konuda hüküm verdikten sonra artık inanmış bir erkek ve kadının kendileriyle ilgili konularda tercih serbestîsi yoktur; (bu, hakkı kendinde görerek) Allah'a ve Elçisi'ne isyan eden kimse, apaçık bir sapkınlığa düşmüş olur.
(Ahzab-36)


‘’SÜNNET’’ kavramının tanımı:

Allah resulü Muhammedin, kendi döneminde, İslam toplumunun,’’Akide’’ ‘‘İbadet’’ ‘’Tebliğ’’ ‘’Eğitim’’ ‘’Ahlak’’ ‘’Hukuk’’ ‘’Siyaset’’ ‘’Ekonomi’’ gibi Toplumu ilgilendiren alanlarda Bireysel-Toplumsal ve Evrensel olmak üzere, hayatın her alanında, yönlendirip, yönetmede ‘’KURAN ‘’ temel kaynak alınarak, bu esaslar ve prensipler dâhilinde, yapılmış olan uygulamaların oluşturduğu, ‘’ZİHNİYET veya DÜNYA GÖRÜŞÜDÜR’’

‘’Ve mey yutiillahe ve rasulehu’’ ‘’Ve eti'ullahe ver rasule’’ ‘’İnnemel mu'minunellezine amenu billahi ve rasulihi ‘’ ‘’Aminu billahi ve resulihi’’ ‘’ minkunne lillahi ve rasulihi ‘’...

Ya eyyuhellezine amenu eti'ullahe ve eti'ur rasule ve ulil emri minkum, fe in tenaze'tum fi şey'in fe rudduhu ilellahi ver rasuli in kuntum tu'minune billahi vel yevmil ahir, zalike hayruv ve ahsenu te'vila.

Siz ey imana ermiş olanlar! Allaha, Peygambere ve aranızdan kendilerine otorite emanet edilmiş olanlara itaat edin ve herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allaha ve Peygambere götürün, eğer Allaha ve Ahiret Gününe (gerçekten) inanıyorsanız. Bu (sizin için) en hayırlısıdır ve sonuç olarak da en iyisidir.
(Nisa-59)


Allah'a ve Elçisi'ne iman edenler...
(Hucurat 15 )

Allah'a ve Peygambere itaat edenler…
(Nur-52)

… Allah'a ve O'nun Resulü’ne yürekten inanırlar…
(Nur-62)

Allah'a ve Elçisi'ne inanın…
(Hadid-7)

…Allah'a ve Elçisi'ne inancınızı ispat etmeniz için (gerekli)dir…
(Mücadele-4)

Allah'a ve Elçisi'ne tabi olun ki rahmete nail olabilesiniz...
(Al’i İmran-132)

Kim Allah'a ve Elçisi'ne tabi olursa…
(Nisa-13)

Allaha ve Peygambere itaat edenler…
(Nisa-69)

…Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse…
(Fetih-17)

… Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse…
(Ahzab-71)

‘’Ey İman edenler! Allah’a itaat Elçiye itaat ve sizden! Olan otorite sahiplerine, eğer bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve Ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah’a ve elçisine arz edin.’’

Şimdi yaşadığımız zaman dilimi içerisinde anlaşmazlıklarımız nasıl Allah’a ve Elçisine arz edeceğiz onun üzerinde durmaya çalışalım:

Eminim ki bu konuda itiraz edecek kişilerin cevabı ‘’Kuran’a arz edin ‘’ olacaktır. Tamam, arz edelim karşımıza hemen Elçisine itaat gelmekte ona itaati nasıl açıklayacaksınız?

Allah resulünün hayatı Kur’an idi ama kişilerin işine gelmeyince neden onun hayatının Kur’ani özeti olan ‘’Sünnet’’ devre dışı bırakılmata? Hani onun hayatı Kur’an idi diyorsunuz ama işinize gelmeyince onun hayatının eseri olan sünnete dahi kılıf bulabilmektesiniz bu nasıl bir mantık eseri oluyor?

İşte çarpık mantık anlayışı olan günümüz Müçtehitleri! Hiçbir bedel ödemeden rahat yaşamlarının vermiş olduğu rehavetten sıkılmışçasına İslam’ın değerlerini bir kelime ile yok sayabilmektedirler. Bu güne kadar bedelini canları ile ödemiş olan ‘’Âlimler Şehidler ve Sadıklar’’ darağaçlarında sallandırılır iken (hâşâ) geri zekâlı idi de sizmi akıllısınız?

Allah’ın yolu için asılan, zulüm gören, hicret eden binlerce Otorite sahibi bunu yaparken boş yere ömürlerini tüketmişler de çarpık anlayışları kendilerine kalkan edinenler nelerine feda etmişler bize bir gösterseler…

Günümüz İslam âlemi özellikle, zikir evratları, zikir meclisleri gibi yerinde oturup hareketsiz bireyler olma çağı değildir. Bu tür yaşamlar tembellik ürünleridirler. Hayat yaşam şartlarına göre bu tür şeyleri önemsiz kılmaktadır.

Feodalizm ortaçağ ürünü olan tarihin birçok evresinde rastlanan toplumsal, siyasal ve ekonomik örgütleniş biçimidir. Siyasi yapılanması bir piramit gibidir. En üstte Kral vb, altında soylular, bunların altında başka soylular olur. Piramit’in en üst kısmında bulunan kişide mutlak bir egemenlik yoktur. Feodal düzende en üstte bulunan kişinin yetkisi sınırlıdır. Temel üretim aracı olarak toprak, birçok feodal kişi arasında paylaşılmıştır. Ekonomik gücü ellerinde bulunduranlar gerektiğinde en üst kişiye karşı zor kullanarak kabul ettirme gücüne sahiptirler.

Günümüz Feodal yapısını incelediğimizde üst tabaka denen Şeyhler, Dervişler, Hoca efendiler, Vekiller alt tabaka denen Sofu ve Müritler üzerinde yönetici kesim olarak otururlar. Bu sınıf feodal düzende yaşayan nüfusun onda birini oluşturur iken. Üretim yapmaz alt tabakanın yaptığı üretimden pay alarak geçinirler, emeksiz ücret, işsiz gelir alırlar.

Ortaçağda Üst tabaka olmadığı halde nüfuz ve güç sahibi olan kesim Ruhban din sınıfı Keşiş, Papaz ve diğer isimler idi. Günümüz İslam dünyasında aynı nüfuz ve güce sahip olan kesim yine Ruhban din sınıfı oluşumunu sağlayan Şeyhler, Dervişler, Hoca Efendiler, Vekillerdir.

Cemaatsel yapılarını feodal sistem üzere kuran, Ruhban sınıf feodal yapının şekillenmesinde en önemli rolü almıştır. Tekke, Medrese ve Cemaatsel yapı sahipleri hâlihazırda en büyük gelirlere sahiptirler. Çünkü sömürüldüklerini bilmeyen fedakâr karakter sahipleri ölmeden önce servetlerini bırakacakları çocuklarının olmayışı veya onlara en büyük hayrın yapılacağı yerlerin cemaatler, tekke ve medreseler olarak tanıtmaları sayesinde servetlerini o kurumlara bağışlamaktadırlar.

Feodal sistem çarkı içerisinde yer alan bireyler, efendilerinin toprağında veya başka iş alanlarında üretim yapar ve tükettiklerinin haricindeki bütün gelirlerini efendilerine verirler. Bununla da yetinmeyen üst tabaka cennet vaatleri, himmet, şefaat, vesile yalanları ile onları kendi şahsi hizmetlerinde kullanmaktan geri durmazlar.

Çünkü cemaatten kopmayı onlara, dini terk etmek gibi lanse ediyorlar. Bizim cemaate gelen başka cemaate gitmemeli kafası karışır maazallah küfre girer gibi sahtekârlıklar ile saf beyinleri hizmetlerine almaktadırlar. Kendi kutsadıkları kitaplar dışındaki İslam’a aykırı aklınızı karıştırır söylemleri ile saf dışı eden beyler Kur’an’ı anlayamazsınız anlayışı ile onları istedikleri gibi tekellerine almakta büyük hüner sahibidirler. Aman ha Kur’an bizim babamızın malı sizin onunla yaşama hakkınız yok!

Kur’an’ı anlayamayız anlayışı onlara az gelmiş olacak ki, size okuduğumuz kitaplarıda siz bizim kadar anlamazsınız bizim gözetimimizde okumanız lazım!

Velhasıl avare dervişleri, miskin şeyhleri yedirip içiren onlara tahakküm gücü veren anlayış feodalitedir. Çünkü yoksulluk ve hırsızlığın had safhada olduğu toplumlarda halkın aldatılması ve sömürülmesi için en güze araçtır. Lakin bu araca/Feodalizme savaş açan İslam insanların sömürülmesine karşı bu düzenleri meşru kılan anlayışları çalışmaya ve adam olmaya yöneltmektedir.

İslam’ın özü toplum inşaasını esas alır, güçlüden/zenginden alır, mazlum/yoksul/miskin olan çaresizlere verir, İnfak ya da diğer insani değerle ile toplumun ihtiyacı olanı hakkı olanı adil bir çerçevede alır aldığını da toplumun inşaası için kullanır. Güç odaklarının tekelleşmesine meydan okuyarak mazlum kesimin öne alındığı bir harcama şekline dönüştürür.

Bu şekil bir düzenleme esas alındığında, üst tabaka olmaya alış(tırıl)mış olanlar toplumun efendiliğine soyunamayacaklar, aksine adam gibi adam olmaya karar kılıp suistimaller ile elde ettikleri haksız kazanç usullerini değiştirerek toplum fertleri gibi çalışmazlar ise toplumun en aşağılık en değersiz en iğrenç insanları durumuna düşeceklerdir.

‘’KURAN’’ inancına göre Mehdi denen bir olgu yoktur. Hurafe ve zulümlerin yaygınlaştığı bir dönem neticesinde, birer umut olarak kurtarıcı bekleme anlayışının uydurmalarından başka bir şey değildir. Çünkü 1400 yıl önce Allah tarafından Hatemül Enbiya’nın Zuhuru ile Nasıl tüm İnsanlık esas duruşa geçip teslim olmamış ve kendi inançlarından kopmamış iseler. Günümüzde, Mehdi ile Dünyanın Adaletle dolacağını iddia edenler, Mehdiyi Allah Resulünün üstünde gördüklerinin farkına varmalıdırlar.

Çünkü O Mümtaz Rehber Canlı Kuran Örneği Olan, Allah Resulünün (MUHAMMED) (s.a.a)’in Tebliğ esası önce yaşa sonra anlat idi.Bu kadar üstün bir mevkie sahip iken, çektiği çile, ızdırab, zulümlere karşı insanların çoğunluğu Hakk dine İslama girmemiş iken. Bir ‘’MEHDİ ve MESİH’’ inancı ile Her Tarafın Adaletle dolacağını iddia etmek, Mehdi denen yanlış inancı Allah Resulünün üstünde görmek olur.

Hurafe ve Bidatlerin kökeni, her zaman İslam’ın özüne zarar veremeyen, Kur’an’a ilişemeyen kesimler tarafından, İslam’ın içine serpiştirilerek insanları uyuşturma ve kurtarıcı bekleme siyasetleri ile Halis Dinden uzaklaştırmaktır.

Mürşit Rabıtası:
‘’Üstadı gayet azametli ve heybetli olarak hayal etmek gerekir. Sofi şeyhin kendisini reddetme korkusu ve kabul etme ümidi ile medet isteyen bir kalple mürşit’ini rabıta eder. Kendisini Mürşit’inin huzurunda tasavvur eder. Mürşidin şeklini (Ruhaniyetini) hayalen göz önüne getirir. Hayâlında canlandırdığı mürşit’inin iki kaşı arasından çıkan çok beyaz şeffaf süt gibi nurun ve feyzin kalbine veya ağzına aktığını sonra genişleyerek o nurun ve feyzin bütün vücudunu kapladığını düşünür’’...

İBADET VE İTAAT'IMIZ ALLAH'A MI ! YOKSA ?


De ki: "Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum."
(Zümer 11)


Öncelikle ibadet kavramının ne olduğunu ele alalım:


İbadet kişilerin İnançları doğrultusunda, inandıkları değer yargıları uğrunda yaptıkları, İtaat ettikleri her şeyi kapsamaktadır. Lakin günümüzde özünde bütün bir hayatı kapsayan, İbadet kavramı daraltılmış ve sınırlandırılmış belli başlı şeyler için kullanılmaya başlanmıştır.


Namaz, Oruç, Hac, Zekat vs kavramlar etrafında şekillendirilmeye başlanmıştır. Bu anlayış ile İbadet kavramı belli kesimlerin inancı haline dönüştürülmüştür, Bizler Mümin’ler olarak İbadet kavramının gerçek değerini anlamadıkça, İslam’ın bir bütün olarak yaşanmasını beklememiz hayalden ibaret olur. İbadet’i Allah’ın kulları olarak her şeyimizi borçlu olduğumuz Allah’a has kılmadıkça ve gerçek manada yönelmedikçe yanlış yoldayız demektir.



Bu yönelişimizde yaşamımıza ait ne varsa, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmeyi ilke edindiğimiz vakit, Müslüman’lar olarak yaptığımız her şey İbadet kavramı içine girer. Bu temel ilkeler doğrultusunda Allah’ın razı olacağı her şey ibadet’tir. İslami emir ve yasakları hayat biçimine dönüştürmeyen, İslam’ın yeryüzüne hakimiyeti doğrultusunda hareket etmeyen, yaşam tarzını gelenekler atalar vs inancı üzere inşa edenlerin İbadet’lerinin hiçbir değeri olamaz.



Yaptığımız şeylerin İbadet hükmünde sayılabilmesi için, Ana hedefimiz Yeryüzünden fitnenin kalkması ve Dinin yalnızca Allah’a ait olması hedefini taşımalıdır. Yani gayesiz yapılan bir işin karşılığını ne kadar bekleyebiliriz. Yaptığımız işlerin iyi veya kötü olması bu sonucu değiştirmez. İbadetlerimiz de en hassas noktalardan biri olan RİYA’DAN uzak durmak vazifemizdir, Çünkü RİYA ibadeti öldürmekle beraber, Şirke sapmaya dahi yol açar, İbadetlerimizde Şirk’ten ve Riya’dan uzak durabilmeliyiz.



Müslüman'lar sırf Dindar görünmek için İbadeti Atadan, babadan, geleneklerden efendilerinden aldıkları bir anlayış ile yapmaları boş bir uğraştan başka bir şey değildir. Günümüz İslam dünyasında belli başlı yapılan şeyleri İbadet olarak görmek, Allah’ın bizden istemiş olduğu Kulluk tanımını anlayamamışlığı ortaya çıkarır. Bu aynı zaman da ibadettin de çemberini daraltıp belli başlı bazı hareketlere indirgemek olur ki bu büyük bir kavram katliamıdır. Kulluğu anlayabilmek için her anlayışımızda olduğu gibi İbadette de Tevhidi inancımızı korumak ile mükellefiz. İbadeti Yalnız ve Yalnız Allah’a has kılmak için Allah’ın dışında hiç bir şeye boyun eğmememiz gerekir.



Allah c.c bizden istemiş olduğu kulluk hususunda şöyle buyurmaktadır.


(Rabbimiz!) yalnız sana kulluk etiğimiz için. Yalnız senden yardım isteriz! (Fatiha /4 )



Siz Ey iman edenler! Sadece (Allah’ın huzurunda)eğilin! Onun sizin için koyduğu yasaya tabi olun ve yalnızca Rabbinize kulluk edin! Birde hayırlı işler yapın ki ebedi kurtuluşa nail olasınız!
(Hac Suresi/ 77)




Şüphesiz, sana bu Kitabı hak ile elbette biz indirdik; öyleyse sadece zatına hasredilmiş saf ve samimi bir borçluluk bilinci ile Allah’a kulluk et!
(Zümer Suresi, 2)



Söz konusu edilen itaat sadece ve sadece Allah’a has kılınmış bir ibadet olgusudur ve bu ibadet olgusunun çerçevesi tüm hayatı kuşatmıştır.

Ancak Günümüzde İbadet kavramı belli başlı davranışlarımızın karşılığında kullanılmaya ve algılanmaya başlanması ile Allah’ın emir ve yasaklarını Heva ve hevesleri uğrunda kullananlar başgöstermiştir.

Zahir’de Allah’a yöneldiklerini gösterseler de gerçekte Atalar dininin temsilcisi oldukları aşikardır. İbadeti sadece sakal, tespih, takke, cüppe, tövbe alıp verme rabıta, tevessül, sözde Salihler ile beraber olma gibi vb şekilselciliğe hasredilen bir ibadet anlayışı ile ibadet kavramını katleden zihniyetler kuranı asıl amacından saptırıp kendilerince oluşturdukları atalar yolu din anlayışları ile sadece kendilerini değil masumane yaklaşımlar ile dini öğrenmek isteyen insanların da islamın özünden uzaklaşmalarına sebep olmaktadırlar.



Bu geleneksel atalar yolu yaklaşımı sadece ibadeti ifsat etmekle kalmayıp. ekonomik, Kültürel, Sosyal, Hukuksal, Toplumsal, Evrensel vb İslamın emrettiği ne varsa kendi yaşamlarında dejenere ederek ortaya koydukları şekilci yaklaşımları ile dini yaşanmaz hale getirerek dini ibadethanelere hapseden ruhban din sınıfı oluşturmuşlardır.



İbadetin kime yapıldığı hususunda soracağımız soru karşısında. Müslüman’ların şüphesiz olarak söyleyeceği Allah’a yapmaktayız, eylemsel olarak hayat biçimlerine baktığımızda Allah ile birlikte birçok şeye İbadet edildiği görülmektedir. Şunu da belirteyim bilinçli olarak hiç bir Müslüman Allah dışında birine İbadet etmeyi kabul etmez.



Mesela (onlar hahamlarını ve papazlarını rabler edindiler ) ayeti inince buna adiy bin hatem itiraz eder ve der ki. Ey Allah’ın resulü biz onlara tapmıyorduk. Efendimiz ise ey adiy siz onların her dediklerine şüphesiz itaat etmiyor muydunuz? Oda evet ya Resulullah dedi efendimiz ise işte tapınmak budur diyerek. Her halukar da sorgusuz ve sualsiz itaatin tapmak olduğunu ifade etmişlerdir.



Cehaletleri sebebiyle İbadet kavramını iyice anlayamamış kişilikler, Şu hususu kavrayabildiklerinde İtaatin Allah’a ibadet olduğunu benimsediklerin de doğru yolu bulmuş olurlar. Allah’ın emir ve yasaklarını Her şeyin üstünde gören Müminler Hükümleri tereddütsüz bir İman ile uydukları vakit İbadeti Allah’a has kılmış olurlar.


Tevhidi bir inancı özümsemiş olan Müminlerin inançlarında Hüküm ve İtaatin Yalnızca Allah’a yapılması gerektiği hususunda yapılması gerekenleri kur’anın bak dediği yerden bakarak öğrenmek zorundadırlar,


Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse, Allah onları içerisinde yerleşip kalacakları tabanından ırmaklar çağlayan cennetlere koyar; işte muhteşem kazançta budur.(Nisa Suresi, 13)



Gerek dini kaynaklarda ve gerekse tarih ile sabit olan hakikat şu ki: Her dönem dine karşı duranların yine din ehli olduğu, Kuran’ın beyanı ile Bela’m-Samiri- İncilin beyanı ile Ferisi Papazlar, Tevrat’ın beyanı ile Hahamlar gibi din ehli olupta insanları kendi heva hevesleri ve dünyevi çıkarları uğrunda yanlışa sevk eden anlayış sahipleri, her daim Hakkın tezahürüne karşı kendi mevcut olan dini statükolarını ve vurgunculuklarını korumak adına Hakk adına Hakk ile mücadele etmişlerdir.



Batıl olarak zuhur eden din anlayışları asla dinsizlik değildir, Hakk olan dinin temel kavramlarından yararlanma sureti ile dini motifler ile süslenerek sunulan zehir şerbetleridirler. Dinlerin ortaya çıkışı mevcut olan bir dine karşı olmuştur. Bu çıkışa ilk itiraz eden taife statükocu din anlayışı üzere saltanat kuranlar olmuştur. Bunlara örnek verecek olursak İlahi kaynakların tümünde ve Peygamberlerin hayatlarında bu güruhlara karşı amansız mücadele ettikleri görülecektir.




MEVLÜT HÖNÜL
MALAZGİRT
__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Yitiksevda 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Akılsız Bedenler Makale ve Köşe Yazıları Medine-web 1 2045 20Haziran 2017 00:11
Kibir hastalığı / mevlüt hönül Makale ve Köşe Yazıları Yitiksevda 0 2050 24 Mayıs 2016 16:24
Hainler! – Dokuzlu Çete ve Karakter(siz)leri /... Makale ve Köşe Yazıları İslaminesil 1 1810 19 Mayıs 2016 22:06
Çocuk İstismarı ve Ensest – Modern Lût Toplumu /... Makale ve Köşe Yazıları İslaminesil 1 1836 19 Mayıs 2016 22:02
Vicdanla Cüzdan Arasında / MEVLÜT HÖNÜL Makale ve Köşe Yazıları Yitiksevda 0 1767 19 Mayıs 2016 21:59

Alt 30 Aralık 2011, 12:56   Mesaj No:2
Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
bilinmez - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:bilinmez isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13966
Üyelik T.: 27Haziran 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 2.154
Konular: 309
Beğenildi:178
Beğendi:15
Takdirleri:560
Takdir Et:
Standart Cevap: Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

evvela kaleminize sağlık...

sayın yitik sevda, size bi sorum olacak,Allaha itaat,KURAN,rasulullaha itaate SÜNNET midir.
Alıntı ile Cevapla
Alt 30 Aralık 2011, 17:11   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

Peygambere itaat Kur'ana itaattir Sünnet geleneksel anlayış olarak değilde Allah Resulünün peygamberliği süresince Kur'anın canlı örnekliğidir İkisi bir birinden bağımsız değildir...
__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla
Alt 30 Aralık 2011, 17:15   Mesaj No:4
Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
bilinmez - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:bilinmez isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13966
Üyelik T.: 27Haziran 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 2.154
Konular: 309
Beğenildi:178
Beğendi:15
Takdirleri:560
Takdir Et:
Standart Cevap: Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

Abi müvvahidler için çok ince bi çizgi bu, aslında bu konu hakkında ilerde karşılıklı soru cevaplı bi çalışma yaparız inşaallah.çünkü toptan kabul ve red tevhidlede ters bi durum arz edebiliyor ,sıkıntı çıkarabiliyor yani..
Alıntı ile Cevapla
Alt 30 Aralık 2011, 17:17   Mesaj No:5
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

Tamam bra ne zaman istersen istişare ederiz...
__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ocak 2012, 06:25   Mesaj No:6
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Muvahhid25 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15625
Üyelik T.: 05 Ocak 2012
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 31
Konular: 3
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

Selamun Aleyküm ehi
Kelamların en güzeli bismillahirrahmanirrahim ile başlarım.
Öncelikle bu konunuza ve emeğinize teşekkürü bir borç bilirim kardeşim. Konunuzu okudum lakin makalenin girişinden sonuna kadar bir tutarsızlık ve konu farklılıklarının bir arada lanse edildiğini fark ettim. Bu sebeple kafama takılan bazı sorular oluştu. Sakın yanlış anlamayın amacımız sizi rencide etmek ve başka gayeler gütmek değil, bir kardeşin olarak ve yazdığın konuyu okuyucu olarak bende oluşan bazı noktaların izahını istemektir.

Demişsiniz ki

Günümüz İslam âlemi özellikle, zikir evratları, zikir meclisleri gibi yerinde oturup hareketsiz bireyler olma çağı değildir. Bu tür yaşamlar tembellik ürünleridirler. Hayat yaşam şartlarına göre bu tür şeyleri önemsiz kılmaktadır.

Diyerek içtihad ediyorsunuz hem de kuranın emirlerinin evrensel olduğu gerçekliliğini hiçe sayarak. Öyle ise beni anın ki, ben de sizi anayım. Bana şükredin, nankörlük etmeyin" (Bakara 152).

Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma. (Araf 205)

Gibi ilahi emirler geçmişin ürünüdür zamanın şartları buna müsait değildir hükmü kalkmıştır mı diyorsunuz? Aynı mantıkla o zaman birileri de dese zikrin en büyüğü olan namazda bu zamanın şartlarına uymuyor işlerin en yoğun olduğu saatlerde kaç defa işlerimizi terk etmek gerekiyor vs. kuranda namazın kullanılan diğer manalarından duayı tercih edelim sadece dua edelim yeter namaz gibi fazla zaman ayrılmamış olur işlerimiz fazla aksamaz derse ne diyeceksiniz?
Sakın Efendimiz (s.a.v) den asrı saadetten örneklendirme yapmayın çünkü o dönemde hem efendimiz (s.a.v) hem sahabe (Rıdvanullahi ecmain) bu emrin her şeklini yapardı. hem hareketsiz olma çağı değildir derken asrı saadeti de içine aldığı cümlenizden açıkça anlaşılıyor o yüzden o dönemin örneklendirilmesi cümlenize terstir. Hem Efendimizin (s.a.v) kuranın emrine uygun zikirle alakalı çok tavsiyesi vardır bunlar malumunuzdur. Deseniz ki namaz islamın temel prensiplerindendir kuranın açık emridir. O zaman o birileri sizinde konunun girişinde yazdığınız kuranda türevleriyle beraber 292 yerde geçen zikir kuranda 100 yerde geçen salat tan dahamı değersizdir ki siz kurmuş olduğunuz hatalı cümlelerle nassı hafife alıyorsunuz derse ne diyeceksiniz? Ben kaş yapalım derken göz çıkaran Müslümanlardan bir şey anlayamıyorum kuranda emredilmiş olmasına rağmen her iki ibadetten birini görmezden gelmek hafife almak ama bilerek ama hata en çağdışı addetmek ibadet kulluk ve muvahhidlik kavramlarıyla ne kadar bağdaşıyor derse ne diyeceksiniz? İşte ehli kitabında ilahi vahiyleri tahrif etmeleri kitaplarından hoşlarına gitmeyenleri tahrif ederek başladı emirlerin bazısını bazısına tercih etmelerinden kitaplar tahrif oldu sizde farkına varmadan ayrım yaparak buna kapı açıyorsunuz derse ne dersiniz?

Hem devamla yukarda belirttiğiniz aşağıda ki şu bölümler:


Alıntı
De ki: "Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum."
(Zümer 11)

Öncelikle ibadet kavramının ne olduğunu ele alalım:

İbadet kişilerin İnançları doğrultusunda, inandıkları değer yargıları uğrunda yaptıkları, İtaat ettikleri her şeyi kapsamaktadır. Lakin günümüzde özünde bütün bir hayatı kapsayan, İbadet kavramı daraltılmış ve sınırlandırılmış belli başlı şeyler için kullanılmaya başlanmıştır.

Namaz, Oruç, Hac, Zekat vs kavramlar etrafında şekillendirilmeye başlanmıştır. Bu anlayış ile İbadet kavramı belli kesimlerin inancı haline dönüştürülmüştür, Bizler Mümin’ler olarak İbadet kavramının gerçek değerini anlamadıkça, İslam’ın bir bütün olarak yaşanmasını beklememiz hayalden ibaret olur. İbadet’i Allah’ın kulları olarak her şeyimizi borçlu olduğumuz Allah’a has kılmadıkça ve gerçek manada yönelmedikçe yanlış yoldayız demektir.



Bu yönelişimizde yaşamımıza ait ne varsa, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmeyi ilke edindiğimiz vakit, Müslüman’lar olarak yaptığımız her şey İbadet kavramı içine girer. Bu temel ilkeler doğrultusunda Allah’ın razı olacağı her şey ibadet’tir. İslami emir ve yasakları hayat biçimine dönüştürmeyen, İslam’ın yeryüzüne hakimiyeti doğrultusunda hareket etmeyen, yaşam tarzını gelenekler atalar vs inancı üzere inşa edenlerin İbadet’lerinin hiçbir değeri olamaz.


ilk alıntı yaptığım cümlenizle ters düşmüyor mu? Siz Kuranın bine yakın emrinin daraltıldığını söylerken ibadetin tam bir bütünlük içinde olduğuna vurgu yaparken ve geniş yelpazede zikir gibi emirlerde varken biraz aşağıda siz ifadelerinize zikir bu çağa uygun değildir derken ataların daralttığını iddia ettiğiniz emirleri daraltmayı sizde yapmış olmuyor musunuz dese ne derdiniz? Hem verdiğiniz ayetin hakikatinde nefsi bütün kötü hasletlerinden arındırıp bütün emirlere uyacak hale sokup heva hevesinden uzak tutarak bütün emirlerini kuranın yapmaya teşvik ve has kılmanın muhlis olmanın şartında, nefsin şeytanın kurana aykırı bütün emirlerden uzak durup kuranın tavsiye ettiklerini yapmakla başarılacağına, siz kuranın emirleri arasında daraltma yaparak nasıl ulaşacaksınız ve sergilediğiniz üslup bir birine ters değilmidir derse ne diyeceksiniz?

Alıntı
Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmeyi ilke edindiğimiz vakit, Müslüman’lar olarak yaptığımız her şey İbadet kavramı içine girer. Bu temel ilkeler doğrultusunda Allah’ın razı olacağı her şey ibadet’tir.

Derken zikirde bu ibadetlerden biri değil midir derse ne diyeceksiniz?



Alıntı
Tevhidi bir inancı özümsemiş olan Müminlerin inançlarında Hüküm ve İtaatin Yalnızca Allah’a yapılması gerektiği hususunda yapılması gerekenleri kur’anın bak dediği yerden bakarak öğrenmek zorundadırlar,


Derken kuranın türevleriyle beraber 292 yerde geçen zikir gibi bir ibadeti yok saymak hafife almak kuranın penceresinden bakmak mıdır derse ve tavsiye etmenize rağmen siz bakmıyorsunuz yaşamadığınız halde tavsiye ediyorsunuz önce yaşayın sonra tavsiye edin. Tebliğ metoduna tevhidin özümsenmesine nefis de yaşayarak başlanır kişi dini muhlis olarak riya, öfke, gazap, şehvet, dedikodu, kin, haset, şirk, küfür, ucub, kibir, bildiğine amel etmemek, faiz, kul hakkı, gasp, su-i zan vs. yüzlerce emirden bazılarını yapıp bazılarını yapmıyorsa gerçek bir muvahhid olamaz bu kurana muhlisliğe ters değil midir. Bunları yapmayanların olgun mümin olmadığı kuran penceresinden bakıldığında muhakkaktır. Karşısındaki kişiler gibi kendide kusurlu olanın edep gereği kardeşlerim önce nefsime sonra sizlere de tavsiyem şudur diyerek ve Müslümanların bu günkü sıkıntılarını çözümleme yaparken islamın bazı emirlerini alıp bazılarını reddetmeden Müslümanların bazılarını överken bazılarını reddetmeden ve ithamlarda bulunmadan, hepimizin kullukta eksiklikleri var kardeşlik hukukundan dolayı ben yaşadıklarımı size, yaşamadıklarımı nefsimle beraber yine sizlere tavsiye ederim şeklinde bir üslup daha kuran ahlakına uygun düşmez mi derse ne diyeceksiniz?

Alıntı

Ortaçağda Üst tabaka olmadığı halde nüfuz ve güç sahibi olan kesim Ruhban din sınıfı Keşiş, Papaz ve diğer isimler idi. Günümüz İslam dünyasında aynı nüfuz ve güce sahip olan kesim yine Ruhban din sınıfı oluşumunu sağlayan Şeyhler, Dervişler, Hoca Efendiler, Vekillerdir.
kuran penceresinden bakan birinin şeyh, derviş, hoca vs. diye adlandırılan ama Müslüman oldukları bilinen kişileri, Müslüman olmayanlarla keşiş papaz vs. bir tuttuğunuzun ve şuan bırakın dünyayı sadece bu ülkede bu vasfa haiz binlerce müslümana hakaret ettiğinizin cümlenizin onları da kapsadığının farkın damısınız? Kuran penceresi müslümanım diyenlerin kalplerini açıp bakmadığın imani derecelerinin hakkın katında ki derecelerinin ne olduğunu bilmediğin insanlara bu ithamları yapmağımı emrediyor derse ne dersiniz?


Alıntı
İşte çarpık mantık anlayışı olan günümüz Müçtehitleri! Hiçbir bedel ödemeden rahat yaşamlarının vermiş olduğu rehavetten sıkılmışçasına İslam’ın değerlerini bir kelime ile yok sayabilmektedirler. Bu güne kadar bedelini canları ile ödemiş olan ‘’Âlimler Şehidler ve Sadıklar’’ darağaçlarında sallandırılır iken (hâşâ) geri zekâlı idi de sizmi akıllısınız?

Derken daha sonra bu övdüğünüz insanları rahipler keşişlerle bir tutarak kendi benliğinizde ki çelişkiyi okuyucuya sunduğunuzun farkın damısınız derse, ve alimler şehitlerin içerisine itham ettiğiniz şeyhler hocalar dervişler hiç mi yoktur tarih bunun örnekleriyle doludur derse ne diyeceksiniz? Ve burada övüp sonra itham ettiğiniz o şeyhler, dervişler daha açık şekilde soracak olursak Abdulkadir geylani, Mevlana Halidi bağdadi, İmamı Gazali, Caferi sadık (r.a.) Cüneydi bağdadi vs. daha çok sayabiliriz, bunlar o ithama dahil midirler, veya övdüğünüz guruba dahil midirler?
Son olarak sizin Müslümanların bu günkü aymazlıkları günahkar birer kul olmaları, hakka gerçek anlamda muvahhid kul olabilmeleri için, Şeyhler, Alimler, hocalar vs. den uzak mı durmaları gerekiyor bunların dizinin dibinde İslam ilimlerini öğrenmemelerimi gerekiyor ki buna ilahiyat hocaları da dahil. O zaman bütün problemler bitecek mi? Hem siz bu bilgiye sadece kendiliğinizden mi geldiniz hiç mi bir hocanın dizinin dibine oturmadınız bu ifadeleri kullanırken eğer varsa sizin hocalarınızın da bu cümlelere dahil olduğunu mu vurguladınız. Soruları çoğaltmak mümkün.Evet, sorduklarımın ve aşağıdaki ayetlerde ifade edilen nefsini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez ayetinden ve sizden olan ulul emr den ne anladığınızı ve tam olarak tevbe 31 ayetinden de ne anladığınızı izah ederseniz sevinmiş olur ve faydalanmış oluruz. Eğer sizi incitecek cümleler varsa yazdıklarımda şimdiden hakkını helal et hocam bizim aciz ve cahilliğimize ver derdimiz doğruyu öğrenmektir.Vesselam

Şüphesiz ki, bir kavim nefsini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur. (Rad 11)

Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir. (Nisa 59)

(Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (hıristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır. (Tevbe 31)
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ocak 2012, 09:17   Mesaj No:7
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

Sayın muvahhid25 nckli üyemiz islamda elbetteki zikir vardır dua vardır,halvet vardır buna kimsenin itirazı yok. Fakat bir meclis oluşturarak deli danalar gibi kafayı bir sağa bir sola sallayıp yogo yapmak yoktur elbette.


Allah'ı “hu” kelimesiyle ifade edip dinde aslı astarı olmayan güyya zikir adı altındaki tüm ibadet şekillerine itiraz vardır. Araf suresi 26. Ayette belirtilen rabbini zikir et gafillerden olma ayeti emin olun sizin tasavvufta yaptığınız gibi deiğldir.

Birde mevlanacıların bir etek giyerek lunaparklardaki dönen eğlence makinaları gibi dönmeleri hiç değildir.
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ocak 2012, 10:30   Mesaj No:8
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

Muvahhid Kardeşim hoşgeldiniz öncelikle : Yazıda çarpıklık olarak gördüğünüz kısımlar aslında ayrı ayrı konulara verilmiş cevaplardır Sitede var olan Tasavvuf tarikat tartışmalarına cevap niteliğinde yazılmıştır....Sormuş olduğunuz sorulara cevapları verecem inşaallah selametle kalın...
__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ocak 2012, 19:38   Mesaj No:9
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Muvahhid25 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15625
Üyelik T.: 05 Ocak 2012
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 31
Konular: 3
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

Alıntı:
kamer34 Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Sayın muvahhid25 nckli üyemiz islamda elbetteki zikir vardır dua vardır,halvet vardır buna kimsenin itirazı yok. Fakat bir meclis oluşturarak deli danalar gibi kafayı bir sağa bir sola sallayıp yogo yapmak yoktur elbette.


Allah'ı “hu” kelimesiyle ifade edip dinde aslı astarı olmayan güyya zikir adı altındaki tüm ibadet şekillerine itiraz vardır. Araf suresi 26. Ayette belirtilen rabbini zikir et gafillerden olma ayeti emin olun sizin tasavvufta yaptığınız gibi deiğldir.

Birde mevlanacıların bir etek giyerek lunaparklardaki dönen eğlence makinaları gibi dönmeleri hiç değildir.

sayın kamer bu sizin görüşünüzdür yitiksevda kardeşte sizinle aynı fikirdemidir. eğer aynı fikirde ise, sorduğum ilgili yerde bunu sizin dediğiniz gibi belirterek izah ederek yazmış olsaydı okuyucunun kafasında bir soru işareti kalmazdı kardeşim biz zikre karşı değiliz zikir yapırlırken edepsizliklere karşıyız yoksa edebiyle zikir eden dinde haramlık ve mekruhluğa gidilecek hareketleri yapmayan zikir erbabına bir diyeceğimiz yoktur notunu düşmek zormudur. saniyen hu lafzı ile Allahı (c.c) zikretmek dinde aslı astarı yok derken sanırım sizler kuranı okurken vereceğim örneklerde ki ayetlerde olduğu gibi huve lafzının zata baktığını zatı kast için kullanıldığı görmemişsin buda sizlerin ne kadar yüzeysel kuran sevdalısı ve kuran bilginizin olduğunu gösterir. şimdi bu ilgili ayetlerde geçen hu lafızlarıyla birileri Rabbini zikretmiş olsa kuranda yoktur böyle bir zikir islamda yoktur demeniz kurana ve Allaha (c.c) karşı bir terbiyesizlik olmazmı? ben kuranda rabbimizin ayetlerini okurken hu lafzının zatı kast için kullanıldığını gördüm bana bu bir mesaj olabilir diğer isimleri gibi kendini hu niteleyen bir zatı bende hu diye zikredeyim derse buna kim mani olabilir derse ne derdiniz?



وَاِلٰـهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحٖيمُ

Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. (Bakara 163)


اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْحَیُّ الْقَيُّومُ
Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Diridir, kayyumdur. Aliimran 2

لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ
Ondan başka ilah yoktur enam 102
قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ
De ki: “O, Allah bir tektir.” İhlas 1
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ocak 2012, 19:46   Mesaj No:10
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Muvahhid25 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15625
Üyelik T.: 05 Ocak 2012
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 31
Konular: 3
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

Alıntı:
Yitiksevda Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Muvahhid Kardeşim hoşgeldiniz öncelikle : Yazıda çarpıklık olarak gördüğünüz kısımlar aslında ayrı ayrı konulara verilmiş cevaplardır Sitede var olan Tasavvuf tarikat tartışmalarına cevap niteliğinde yazılmıştır....Sormuş olduğunuz sorulara cevapları verecem inşaallah selametle kalın...
hoşbulduk kardeşim evet bende yazının girişinde onu vurguladım ayrı konular olmasına rağmen birleştiripte bazı şeyleri inkar etmek yazıya uygun düşmemiz demekki hem fikiriz. hem bu verdiğiniz cevabtan şunuda mı anlamamız gerekiyor ayrı konular halindeyken o sorduğunuz sorularda ki şeyleri ifade etmeye çalıştım zikri yok saydım hafife aldım mı? anlamayız. cevabınızı bekliyecem kardeşim aydınlatırsanız müteşekkir olurum.vesselam
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
KURANI ANLAMAK VE YAŞAMAK\Zülküf Arslan ZÜLKÜF ARSLAN Zülküf Arslan 0 17 Şubat 2014 20:28
Sevgiyi Sevmek Zorundayız Ravza'm Makale ve Köşe Yazıları 1 14 Mayıs 2013 01:21
ayın makalesi-Kur'an-ı Anlamak ve Yaşamak Ene Garip Makale ve Köşe Yazıları 3 20 Şubat 2013 14:16
Kimlere “Lâ” Demek Zorundayız? YASEMİN ATAMAN Tevhid Ve Şirk Konuları 3 15 Ağustos 2011 13:26
Hutbe:Kur'an'ı Okumak, Anlamak ve Yaşamak Arasat Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat 0 22 Mart 2009 20:01

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.