Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Zekat-İnfak (https://www.forum.medineweb.net/212-zekat-infak)
-   -   Zekâtın hikmeti üzerinde durur musunuz? (https://www.forum.medineweb.net/zekat-infak/6418-zekatin-hikmeti-uzerinde-durur-musunuz.html)

Belgin 24 Eylül 2008 09:03

Zekâtın hikmeti üzerinde durur musunuz?
 
Mülk Allah’ındır. İnsana emaneten verilen mülk ve servet çok kısa bir süre içinde tekrar geri alınmakta; bu süre zarfında insanoğlu, elindeki mülke karşı tutumu, mesafesi, tasarrufu, hayırda sarfı, insanlara yardım etmesi, Allah yolunda harcaması... vs. gibi hususlarda imtihan edilmektedir. Öyleyse, ne çok mülk insanı şımartmalı; ne de az mülk insanı isyana sürüklemelidir. Her zaman ve her yerde fazla malın âfetinden de, yoksulluğun çaresizliğinden de Allah’a sığınmalıyız. İkisi de musibettir.

Çok mal istenmez mi? Hiç şüphesiz, Allah’tan her hayırlı şey istenir. Yeter ki verenin Allah Teâlâ olduğu bilinsin. Hazret-i Eyyüb (as), üzerine su dökünürken, birdenbire dökündüğü su altına keser. Başından aşağıya sarı ve çil altınlar bir küpten boşanır gibi dökülünce Eyyüb Peygamber (as) altınları toplamaya davranır ve bir tanesini bile kaçırmamaya gayret eder. Cenâb-ı Hakk’ın imtihan sadedinde; “Ey Eyyüb! Ben seni zengin kılmadım mı ki, altınlara yöneldin?” diye nidada bulunduğunda ise Eyyüb Peygamber (as), kâmil iman sahibi mü’minlere örnek olacak nitelikte şu cevabı verir: “Allah’ım, Senden geldiğini bildiğim bir şeye karşı gönlü tok olabilir miyim?”

Evet, dünyalar dolusu malımız da olsa, biz fakiriz; Cenâb-ı Allah ise zengindir. Cenâb-ı Allah’ın bize zenginlik vermesini, sadece ama sadece bir imtihan olarak değerlendirmeli; aslında bizim fakîr olduğumuzu, lütfedip bize verenin Allah Teâlâ’dan başkasının olmadığını aslâ ve aslâ aklımızdan çıkarmamalı; şaşıp yanılıp da, “Bunu ben kazandım!” enaniyetine katiyetle girmemeliyiz. Nice Karunların gelip geçtiğini, hiçbirisine dünya malının fayda vermediğini; kendileri mallarının sadece günahını alıp götürürlerken, o delisi oldukları servetlerinin yeryüzünde yığılıp kaldığını unutabilir miyiz? Bütün malların hakîkî vârisinin Allah Teâlâ olduğunu unutabilir miyiz? Cenâb-ı Allah’ın bize mal vermekle, aslında Cennet’i vermeye talip olduğunu bildirmek istediğini; çünkü canımız ve mallarımız karşılığında bize Cennet’i vaad ettiğini1; bu malların Cennet’in öncüsü olmaktan başka bir mânâ içermediğini unutabilir miyiz? Cennetin kokusunu taşıyan Allah vergisi malları, nefsimizin Cehennem odunları hâline çevirme teşebbüsü karşısında seyirci kalabilir miyiz? Fânî malımızın bekâ bulması için “zekât” gibi bir öneri getiren Kur’ân’a kulağımızı ve gönlümüzü tıkayabilir miyiz? Cenâb-ı Hak mülkü dilediğine veren, dilediğinden de çekip alandır.2 Mallarımız yardımlaşma, hayırda sarf etme, enaniyetimizi yenme ve Allah için harcayabilme gibi hayırlı amellerimiz ile âdetâ Cennet meyvesine dönüşebilecek kâbiliyettedir. Zekât bereket kaynağımızdır, Allah’a şükrümüzün ölçüsüdür, sonsuz bir zenginlik ve servet yurdu olan Cennet talebimizin vesîlesidir, duâsıdır, niyâzıdır. Zekât, mutlak zengin olan, Müstağnî-i Alelıtlak olan, Ganiyy-i Muğnî olan Cenâb-ı Hakk’ın bize daha çok vermesini “isteme” vesîlemizdir. Allah’ın verdiğini elimizde tutarak, toplayıp sayarak, Allah’tan mal ve servet, mülk ve zenginlik isteyemeyiz. Hiç olmazsa kırkta birini lâyık olan yerlere vermeliyiz ki, Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin ifâdesiyle, Cenâb-ı Hak dilerse, en az bire on sevap ve bereketle, malımıza en azından dörtte bir ilâve yapsın, kazancımızı artırsın, malımıza bereket lütfetsin, hayırlı servet ve zenginlik versin.3

İslâmiyet, sosyal hayatın dengelerini zekâtla muhafaza etmek ister. Toplum içinde gizli veya açık, akşam sofrasında bir lokma ekmeğe muhtaç olanlar bulunabileceği gibi; meşrû bir ihtiyaç yüzünden boyunu aşan borca girmiş, hattâ borç batağında çâresiz kalmış borçlular da bulunabilir. Okumak isteyen, ama maddî durumu kifâyet etmeyen talebeler bulunabileceği gibi; İslâm’a hizmet etmek isteyen, i’lâ-yı kelimetullâh ve mânevî cihâd yoluna kendisini adamış; hayâsızlık, bilinçsizlik, adâvet ve cehâlete karşı ilimle, îmânla, irfanla ve ahlâkı tebliğle savaş açmış, ama yeterli kitap, araç-gereç, malzeme, barınak ... vs. muhtelif hizmet aracı temini açısından maddeten kifâyetsiz durumda bulunan ehl-i himmet de bulunabilir.

Zekât mükellefi olarak çevremizi ve Müslümanları tanımakla yükümlüyüz. Mehmet Âkif Merhumun, “Ya param olsaydı, ya himmetim olmasaydı!” sözüyle veciz bir şekilde ifâde ettiği gibi; himmet sahibi ve kendisini İslâm’a hizmete ve mânevî cihada adamış Müslümanların “Paramız olsaydı şunu şöyle yapardık! Şöyle bir hizmet binâ ederdik!” sitâyişlerini, serzenişlerini, umutlarını ve olumlu hayallerini zekât yükümlüsü olarak duymalıyız, işitmeliyiz; zekâtlarımızla İslâmî ve îmânî hizmetlere yardımcı olmalıyız.


Dipnotlar:

1- Tevbe Sûresi: 111
2- Âl-i İmrân Sûresi: 26
3- Mektûbât, s. 264
Süleyman Kösmene


SAAT: 21:33

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320