Konu Başlıkları: takva
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26 Aralık 2007, 22:28   Mesaj No:9

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: takva

Melekleri geçmek "takva ve vera" iledir
ALLAH Celle Celâluhu şöyle buyurdular:

"Resûl, size ne getirdiyse, ona tutunun, size yasak ettiği şeylerden de sakının." (Haşr, 7)

Bu âyeti kerime bize iki mesaj vermektedir. Bunlardan biri:

"Emirlere sarılmak", diğeri de "Yasaklardan sakınmaktır".

Bu iki mesajın üstü olan bir hâl vardır ki, ondan da reva ve takva diye söz edilir.

Resûlullah SallALLAHu Aleyhi ve Sellem Efendimizin yanında bir mü'minin ibadetindeki gayretinden, ibadetlerine gösterdiği hassaslıktan bahsedilir. Az sonra da bir başka mü'minin takvasından, emir ve yasaklara karşı gösterdiği hassasiyetten bahsedilir. Anlatılanları dinleyen Efendimiz buyururlar ki:

"Hiçbir kimseyi, takva, vera sahipleri ve haramlardan uzak duranlarla denk tutma." Efendimiz bu sözüyle takvanın üstünlüğünü belirtmiş olmaktadır.

Efendimiz bir başka hadisi şeriflerinde:

"Dinin dümeni veradır."

İnsanın meleklerden daha üstün bir fazilete ermesi, ikinci kısımda geçen vera ehli olması ile mümkün olur. Mevlâ Teâlâ'ya yaklaşmak, O'na ulaşacak basamakları çıkmak yine bu ikinci kısma riayet etmek ile mümkün olur ki, bunun adı "vera ve takva"dır.

Birinci kısımdaki, Mevlâ'mızın emir ve yasakları melekelerle ortak yanımızdır. Melekler sadece emredileni yapar. Onlara bir noktada emir kulu da denir. Bu noktada insanlarla ortaktırlar. Meleklerde yükselme yoktur. İşte bu nedenledir ki, İslâm dininde takva ve veranın önem ve ehemmiyeti pek büyüktür. İslâm dininin en mühim işlerinin en mühimidir, olmazsa olmazıdır.

Esas haramlardan kaçınmak olan bu hâlde, çok hassas davranmak gerekir ki, hassas davranmanın birinci yolu, mubahlardan uzak durmakla olur. Şöyle denilebilir: Mubahların zarurî ihtiyaçları karşılayan miktarının dışındakilerden uzak duralım. Mubahlar konusunda gevşek davranmaya gelmez. Sen gevşek davranırsan, nefis daha fazlasını ister, şüpheli şeylere saldırır. Şüpheli olan şeyler ise, harama yakındır.

“Ebu Hasan Harakani (öl. 425/1033) şöyle diyor: “Bir gün öğle üzeri arşa yükseldim, tavaf etmeye başladım. Bin veya bine yakın tavaf ettim. Bu esnada arşın etrafında, tavaflarını beğenmediğim halde benim tavaflarımın süratinden şaşıran sakin ve mutmain bir topluluk gördüm ve sordum:
-Kimsiniz, tavafınızdaki bu soğukluk ve ağırlık nedir?
-Biz meleğiz dediler, biz nuruz, tabiatımız böyledir. Bundan daha farklı bir şey yapmaya gücümüz yetmez, dediler. Bu defa onlar:
-Sen kimsin, tavafındaki bu sürat ve hareket nedir?
-Ben dedim, insanoğluyum. Bende nur ve nâr özelliği vardır.
Süratim ise şevk ateşinin sonucudur.” (S.101)

Bir hadisi şerifte şöyle buyrulmuştur:

"Bir kimse kuyunun yakınına gelirse, içine düşme korkusu vardır."

Böyle bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuz düşünülürse, yapacağımız iş, takva ve veraya sıkıntı vermeyecek şekilde mubahlarla sadece zarurî ihtiyaçlarımızı karşılayacağız. Zarurî ihtiyaçlarımızın dışındakilerden uzak duracağız.

Mubahlardan zarurî ihtiyaçlarımız için kullanacaklarımız, sağlık sıhhatimizin devamı için olmalıdır. Sağlık sıhhat da Rabbimize daha iyi kulluk yapabilmek içindir. Bu, şu örneğe benzer ki; yemek için mi yaşıyoruz, yaşamak için mi yiyoruz? Elbette ki yaşamak için yeterli olanı yiyeceğiz. Yaşamamız da Mevlâ'mızın rızasını kazanmak için olacak. (4)

"Muhammed ALLAH'ın Resûlü'dür." ALLAHu Teâlâ Hazretleri, ona salât ve selâm eylesin.

"O, âdemoğlunun efendisidir."

"O, kıyamet günü ümmeti en çok olacak kimsedir."

"O, Hak Teâlâ katında evvel geçmiş olanların içinde en hayırlı olanı, sonrakiler içinde de en hayırlı olandır."

"O, kıyamet günü kabri ilk açılacak olandır."

"O, ilk şefaat eden ve şefaati ilk kabul edilecek olandır."

"O, cennetin kapısını ilk çalan kişidir."

"O, kıyamet gününde Âdem ve peşinden gelenlerin gölgesinde gölgeleneceği, Hamd Sancağı'nın taşıyıcısıdır." Kâinatın Efendisi şöyle buyurdular:

"Biz sonuncular olduğumuz hâlde, kıyamet günü en öndekiler olacağız."

"Ben öyle bir söz söyleyeceğim ki, bunda gurur yoktur. O söz de şudur: Ben ALLAH'ın habibiyim."

"Ben peygamberlerin sonuncusuyum; bunda da gurur yoktur."

"Ben Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın oğlu Muhammed'im."

"ALLAH yaratılacakların hepsini yarattı, beni o yaratıkların içinde en hayırlısı olarak seçti."

"Sonra yaratıkları ikiye ayırdı. Hayırlıları da iki ayırdı. Onların da içinden en hayırlılarını ayırdı. Beni de onlardan yaptı."

"Sonra onları kabile kabile yarattı, beni de o kabilelerin içinde en hayırlı olandan yaptı."

"Sonra onları ev ev ayırdı, beni de o evlerin içindeki en hayırlı evden yaptı. Ben, onların en hayırlısı olarak buradayım."

"Tekrar dirilişin olacağı vakitte, ilk dirilecek olan benim."

"İnsanlar âlemlerin Rabbinin huzuruna çıktığında en önde olacak benim."

"Herkesin sustuğu zaman, susanlar adına konuşan benim."

"Cehenneme atılacaklara şefaat edecek olan benim."

"Ümitsizliğe düşenlere, umut ve müjdeci ben olacağım."

"Büyük hesap gününde anah tarlar benim elimde olacak."

"Büyük günde Hamd Sancağı benim elimde olacak."

"Rabbimin katında âdemoğlunun en hayırlısı benim."

O gün etrafımda bin hizmetçi dönüp dolaşır, her bir hizmetçi gönül açar, göz kamaştırır.

"Büyük hesap gününde peygamberlerin imamı, şefaatçisi olacağım. Bunda övünme yoktur."

Efendimiz SallALLAHu Aleyhi ve Sellem olmasaydı, ALLAH Celle Celâluhu kâinatı yaratmazdı. Kâinatın Efendisi peygamber olduğu vakitte Âdem Aleyhisselâm daha henüz su ve çamur arasında bulunuyordu.

Yukarıdan bu satıra kadar anlatmaya çalıştığımız şeylerle, Resûlullah SallALLAHu Aleyhi ve Sellem'in vasıflarının ne kadar büyük ve yüce olduğu açık bir şekilde ortadadır. Böyle bir Resûl'e ümmet olmak büyük bir şereftir. Böyle büyük şeref ve yüceliğe sahip bir Peygamber'e tâbi olan da büyük hayırlara erer. Bu mânada Rabbimiz buyuruyor ki:

"Siz ümmetlerin hayırlısı olarak, insanlar arasından seçilip çıkarıldınız." (Âli İmran, 110)

İman edenler en hayırlı olursa, inkâr edip isyan edenler de en hayırsız durumuna düşerler.

Bu konuda da Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

"Bedevîler, küfür ve nifak cihetinden daha şiddetlidirler." (5)



Dipnotlar:
1"Mektûbâtı Rabbânî", 73.Mektup

2"Mektûbâtı Rabbânî", 74.Mektup

3"Mektûbâtı Rabbânî", 75.Mektup

4"Mektûbâtı Rabbânî", 75.Mektup

5Tevbe, 97; "Mektûbâtı Rabbânî", 44.Mektup
Alıntı ile Cevapla