Konu Başlıkları: Kalü Bela
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 31 Aralık 2007, 21:11   Mesaj No:8

NUR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:NUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 127
Üyelik T.: 10 Eylül 2007
Arkadaşları:4
Cinsiyet:
Memleket:ankara
Yaş:31
Mesaj: 1.805
Konular: 527
Beğenildi:30
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kalü Bela

"Evet, dediler" anlamında bir akaid ve Kur'anî terim. Bu terkiple Yüce Allah'ın insanları rubûbiyet ve ulûhiyetini tanık kılarak onlardan buna dair söz almasıyla ilgili olay kastedilir.

Bu olayla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutarak; ‚Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' (demişti). ‚Evet (buna) şahidiz,' dediler. Kiyamet günü: ‚Biz bundan habersizdik' demeyesiniz." (el-A'râf, 7/172).

Allah'ın insanlardan bu şekilde söz alması, Arapça telaffuzuyla "Kalu belâ" şeklinde halk arasında yaygınlaşmıştır.

Kur'ân-ı Kerim'de olay, Yahudilerden "Allah'a karşı sadece gerçeği söyleyeceklerine dair Tevrat üzerine söz alındığı" ifadesinden sonra sözkonusu edilmektedir. Böylece Allah'ın ulûhiyyet ve rubûbiyetine dair bütün insanlardan söz alınmış olduğu da hatırlatılmış olmaktadır.

Allah Teâlâ'nın insanlardan söz almış olması ne anlama gelir? Başka bir ifadeyle olay temsîlî midir, yoksa vakit midir? Gerçekten Allah insanları toplayıp onlarla âyette zikredildiği gibi karşılıklı konuşmuş mudur?

Müfessirler bu konuda iki görüş ileri sürmüşlerdir. Halef dediğimiz hicrî üçüncü asırdan sonra gelen âlimler genelde olayın temsîlî olduğunu söylemişlerdir. Şöyle ki:

Bu anlatılanlar temsilîdir. Yoksa, Allah ile ruhlar arasında böyle bir soru ve cevap olayı cereyan etmiş değildir. Ancak noksanlıklardan münezzeh yüce Allah, insanoğluna verdiği akıl ve idrak vasıtasıyla bütün kâinatın rabbı olduğunu, ayrıca birliğine delâlet eden tabiî deliller aracılığıyla yaratıklarına sanki: ‚Benim sizin rabbiniz olduğuma ve benden başka ilah bulunmadığına şehadet edin' demiş, onlar da hal lisanıyla: "Evet sen bizim rabbimizsin ve senden başka ilah yoktur, " demişlerdir. Insanların Allah tarafından mükemmel bir şekilde donatılarak bilgi ve marifet sahibi kılınmaları ve böylece Allah'ı rab olarak bilmeleri, şehâdet ve itiraf anlamındadır. Kur'ân ve Sünnette, Arapların dil üslûbunda bu şekilde sembolik anlatımlar çoktur. Meselâ Allah'ın yere hitabı, bir de onların cevap vermelerini anlatan şu âyet de böyledir: "Isteyerek veya istemeyerek (varlığa) gelin, dedi. ‚Isteyerek geldik' dediler"(Fussilet, 41/11).

Bu görüşte olanlar, "Her dogan çocuk fitrat üzere dogar, sonra ebeveyni onu yahudileştirir veya hristiyanlaştirir veya mecûsileştirir" (Buhârî, Cenâiz, 92; Ebû Dâvud, Sünnet, 17) hadisinin de görüşlerini destekledigini söylerler (Kurtubî, el-Cami'li Ahkâmi'l-Kur'ân, Beyrut 1965, VII, 314; Mahmut Hicâzî, Furkan Tefsiri, çev. M. Keskin, Istanbul 1988, II, 365).

Selefin görüşü ise, olayin sembolik degil, hakikat üzere oldugu şeklindedir. Allah, insanlarin hepsini babalarinin sulhlerinden çikarip onlari amellerine göre kümelere ayirdi. Onlara insan suretini, konuşma ve düşünme kabiliyetini verdi. Sonra onlardan söz aldi ve kendilerini buna şahit tutarak bazi görüşlere göre şahit tutulanlar meleklerdir: "Ben sizin rabbiniz degil miyim?" diye sordu. Onlar da: "Evet (sen bizim rabbimizsin)" dediler. Sonra Allah; "Hesap gününde bizim bilgimiz yoktu" diyerek mazeret ileri sürmeyesiniz diye yerleri, gökleri ve babaniz Adem'i bu konuda şahitlik etmege çagiriyorum. Benden başka ibadete layik birinin bulunmadigini iyice belleyin. Bana herhangi bir şeyi ortak koşmayin. Verdigiz bu sözü size hatirlatacak peygamber ve kitap gönderecegim dedi. Buna bütün insanlar: "Şehadet ederiz ki, rabbimiz ve ilâhimiz sadece sensin, senden başka rab ve ilah yoktur" diye cevap verdiler.

Allah, insanlardan bu ahdi aldiktan sonra onlari yok etti.

Bazilari, -ki halk arasinda da yaygin olan budur- insanlarin Allah'a bu şekilde söz vermelerinin ruhlar âleminde gerçekleştigini söylerler. Bu görüşün hiç bir mesnedi yoktur.

Konuşmanin nasil meydana geldigi ve meselenin incelikleri bizim için gaybtir. Gaybin nasilligi üzerinde durulmaz. Nasslarin bildirdigi kadariyla yetinmek gerekir. Aslinda bu gibi meseleler üzerinde aklî degerlendirmeler yapsak bile kesin bir sonuca varmamiz mümkün degildir. Ayrica belli bir karine bulunmadikça nasslari te'vil etmemiz, ya da temsili olduklarini söylememiz de tutarli bir tavir degildir.

Ilimler, olayin ne zaman meydana geldigi konusunda da ihtilaf etmişlerdir. Ancak temsilî oldugunu söylemeyenlerin tamami, bu olayin Hz. Âdem hayattayken meydana geldigi konusunda ittifak etmişlerdir.

Müşriklerin çocuklarinin, bülug çagina ulaşmadan ölmeleri durumunda Cennete gireceklerini söyleyenler, "Kalu belâ" âyetini delil göstermişlerdir. Çünkü çocuklar, bülug çagina erinceye kadar, geçmişte Allah'a verdikleri ahid üzerinedirler Ancak bülug çagindan sonra, bu ahdin artik bir etkisi kalmamaktadir (Kurtubî, a.g.e., VII, 317).
__________________
EN GÜZEL AŞK: ALLAH!
Alıntı ile Cevapla