Kadınlarda "Kölelik" Kader mi ?/Muhsin Arslan
Orta çağda ailesinin şerefini kurtarmak için, diri diri mezara gömülmeyi normal karşılayan "mahkûm köle!"
Modern çağda, birilerinin mutluluğu için harcanacak, kullanılacak, cezirlenecek "gönüllü özgür köle!"
Kapitalist düzende, cazibesi ölçüsünde alınıp satılan, ekonomik olarak kullanılan, "sanatçı köle!"
Eğlence mekanlarında, ekâbirlerin boş zamanı doldurmak için kullandıkları "eğlence aracı, ucuz köle!"
Bir tarafta Yezid zalimlerine tek başına dişi arslan gibi mücadele eden "Zeyneb", diğer tarafta fareden korkan "bacılar!"
Bir tarafta cenneti ayağının altında tutan "Fatıma", diğer tarafta cehenneme zebani yetiştiren "çöp kadın!"
Hurafeden arınmış İslam dışında, kadına insan gözüyle bakan tek din, kurum, ideoloji yok. Kadının kendisini insan olarak gördüğü tek sığınak İslam.
Onu da erkek egemen fıkıhla ellerinden aldılar.
Kadının gözyaşı hiç dinmedi.
Nasıl mı?
Kadını her şeyden mahrum ettiler; evrensel İslam’dan bile! Onu kendi dinini tanımaktan mahrum etti dindar erkek.
Saçı uzun, aklı kısaydı; “danış ama dediğini yapma(!)”ydı; kazansa da malıyla, etiyle, buduyla, ruhuyla, hayaliyle erkeğin idi. Aklı kıt idi. Erkeğinin vücudu irinde olsa, yalaması ibadet idi; kocasına secde caiz olsaydı yapması gerekirdi. O ne anlar idi? İlim oda ne? Kendisini yetiştirmek mi? Haram! Kim demiş?!
SUSSS! Gümmmm!
Ona okuma yazma bile yasak; maazallah ya davulcuya ya zurnacıya aşk mektubu yazar!
Erkek âlim, ilim meclisinde, camiide, konferansta muttaki(!) olurken, Zeynebler evde dedikodu yapsın, pirinç çorbası yapsın, parti yapsın, günlere gitsin ancak.
Evde kuluçkaya yatsın, neyine yetmez.
Hala ben varım derse, direnirse?
Çözüm buyurun;
Problemler, hurafeler, cahillikler, gericilikler, töreler, erkek egemen fıkıh, kölelik, bedevilik adetleri, uydurma hadisler, hepsi ele ele versin, öldürsün şu kadını! Haddini bildirsin şu ukalaların!
Din adına(!) mahkûm edilmiştir perde arkasına...
Ne adına?
“İffet adına, namus adına, çocuklara baksın adına.”
Saklıyarak namuslu yapacak?!
Allah aşkına, eğitimsiz, bilgisiz, ilimden uzak bıraktığınız bu tahtası eksik kadın mı eğitecek çocuğu?
Bu kadının yetiştireceği çocuk ondan farksız mı olacak?
Eğitimsiz kadının çocuğa vereceği, “yetiştirmek” değil “semirtmektir.” Yalan mı?
Süt verebilir, yıkayıp kurulayabilir.
Eğitimsiz kadının çocuğa; küfür, ağlama, bağırma, çağırma, ağıt, beddua etme dışında ne verebilir?
Olmazsa çocuğu döver, kendini döver.
Olmazsa?
Baba, ağabey ile korkutulur.
Olmazsa?
Cin ile peri ile korkutulur...
Olmazsa?
Geberesi çocuk, lanet çocuk, yetim kalası çocuk için alternatifler hâlâ bitmedi.
Devler, yılanlar, gülyabaniler, gaybî yaratıklar, ölüler ile korkut, adam olsun!
Kızmayın kadına sakın!
Bu kadının elinden bir şey gelmez. O bizim eserimiz...
Eski sahip (baba) bu kızı evde on sekiz yıl saklıyarak semirtti. Baliğ olduğu an, alıcı-satıcı usulüyle bir fiyat biçti:
“Al, etide senin, kemiğin de senin, ruhun da senin, hayalin de senin.” Bu köleyi yeni sahibe sattı (gülmeyin sakın, doğuya gelin görün). Alıcı 60 yaşında olsun, sorun değil; bedelini öderse yeter. Hem ölümü yakındır, bir başkasına satmak için ümit!
Bundan sonraki hayatı yeni sahibinin merhametine kalmış bir olay.
Bundan sonraki hayatı bedelsiz ömür boyu hizmetçilik: dedeye, babaya, amcaya, teyzeye, aşirete hizmetçi.
Sadece kocasıyla mı evli sandınız yoksa?
Bu kadın tipi daha şanslı aslında.
O en azından bir ev hanımıdır, çocuklarının anasıdır, sıcak bir yuvası, iffet kalesi gibi evi vardır. Özgürlüğünü çocuklarına, kocasına, ailesine feda eder, cahil de olsa!
Ama hayatı özgürlükle geçirmiş, her deneyimi görmüş, denemiş, yaşamış, okumuş kadın tipinin durumu daha vahim.
Biraz önceki kadın cehalet, tutsaklık kurbanı; bu tip ise ilim(!), özgürlük(!) kurbanı.
Bu kadın tipi “hiç ve anlamsız” tiptir. Hayatı gezmek, özgürleşmekle(!) geçtiğinden; yemek bilmez, çocuğa yabancı, sıcak yuva ona zindan. Sabah evden çıkar, akşam gelir. Evi oteldir. Hele hele maddi sorunu yoksa, bakıcı tutar. Çocuğuna mama, kocasına ekmek arası… Bu tipler “okey partisi ve gün kadınıdır.”
Tüm işleri “tüketmek!”
Çok yoğundurlar...
Nasıl mı?
Dedikodu, kıskançlık, makyaj, gösteriş, kuaför, berber, iddialaşma, iftira, erkek arkadaş(!), rekabet, şamata, naz, tavır, cilve, işve ve yalan!
Ona ne yuvası; bir “berzah alemi” olmuş. Çok da tınnn...
Dindar(!) ailede yetişen kadın ise Kur’an dışında her türlü donatılır. Öğrendikleri:
“Yapma!, gitme!, etme!, deme!, görme!, okuma!, tanıma!, yazma!, isteme!” yasak koleksiyonundan ibaret bir eğitim alır. İçeriği boş, kafası boş, hayatı boş...
“Tam olarak ne anlatıyorsun bize!” diyen fısıltılar, bıkkınlar duyuyor gibiyim okurdan...
Bilmiyorum!
Bilinçsiz dindar ailelerden yetişen kızı bekleyen ilk sürpriz, ilk fırsatta “özgürleşmek”.
Nasıl mı?
Makasla şu çarşafı, mantoyu, eteğinin boyunu!
Eline makası alan kadın hemen özgürleşiveriyor!
Peki çözüm ne, hep sorun hep sorun...?
Çözüm;
Kadını erkek egemen fıkıhtan, mevzu hadisten, gelenekten, töreden, cehaletten uzak bir eğitimden geçirmek lazım. Bu adres “Kur’an Sokağı”dır.
Muhsin Arslan [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]