Konu Başlıkları: Vefa
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01 Ocak 2008, 20:25   Mesaj No:3

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Vefa


Vefanın zıddı vefasızlıktır. Ve Allah dostlarının vefasızlıkta bulunmaktan dolayı tir tir titredikleri görülür. Onlara göre vefa öncelikle bizi yoktan var eden Rabbi Rahim'e ve Onun aziz Resulüne karşı olmalı. Onları bir an bile unutmamanın adı vefa iken, onlardan bir lahzacık bile ayrı düşme, gafletle malul olma düpedüz vefasızlık olarak addediliyor. Bu durumda vefasızlık yeryüzünde Allah dostlarına verilmiş en ağır cezalardan biri olarak değerlendiriliyor. Yani o bütün bir hayatını hiç düşünmeden bir kere bile olsa vefasızlık damgası yememek için bir anda verebilecek kadar vefaya talip ve vefa isteklisidir.

Bir yerde vefayı anlatırken Hocaefendi "Eğer vefa, Allah'a verilen söze bağlı kalma ise ki öyledir; insan, Allah ve Resulullah'a müteveccih, rıza mülahazasına kilitli, iman ve Kur'an'a hizmet aşkıyla başı sürekli Hak kapısının eşiğinde olmalı; her nefes alışverişinde: "Henüz derinleşemedim. Gönlümce olamadım. Hâlâ sofada dolaşıyorum ve salona giremedim. Harem dairesi ise bana fersah fersah uzak." demeli ve konumunun hakkını verememiş olma hissiyle inlemelidir. Evet, Hak'la halvet çok önemlidir. Halvet–i sahîha bir vuslat ve bir şeb–i arûs'tur. İşte böyle bir duyguyla meşbû bulunma Cenab–ı Hakk'a karşı bir vefa ifadesidir; sadece O'nu duyma, O'nu bilme, O'nun tecellîleri ile mest u mahmur yaşama ve başka şeyleri duymama veya O'ndan ötürü görme vefası.." ifadelerini kullanıyor.

Bunu biz öncelikle bütün peygamberlerde görüyoruz. Başlarına gelen binlerce musibete rağmen Allah'tan bir an olsun ayrılmama işte peygamber vefası.

Her şeyde zirve olan Efendiler Efendisi hiç şüphesiz vefada da erişilmez bir noktadaydı. Ve bu vefası ile yeryüzünde ikinci bir faniye nasip olmayan gökler ötesi bir yolculuğa çıktı. Çıktığı o mekândan, gözlerin kamaştığı ve gönüllerin hayrette kalıp kendinden geçtiği o mutlular âleminden tekrar ümmetine olan vefa duygusuyla terk edip arkadaşlarının yanına döndü. "Onlara karşı bir vefa sözüydü O'nu, başı semavî ihtişamlara ulaştığı bir zamanda, bütün manevî payeleri bir tarafa bırakarak, bu ızdıraplı ve elemli dünyaya yeniden onların yanına döndüren!" (Fasıldan Fasıla–2)

Hz. Adem'i şeytanın bir anı seyyale devreye girmesi ile yüzüne kapanan kapıları açtıran vefadan başka neydi?

Hz. Eyyub'un vücudunu saran kurtlara rağmen, Onu o halde bile Allah'a yönelten ve ardından rahmeti celbettiren de vefaydı.

Hz. Yusuf'u derin kuyulardan alarak mısıra sultan yapan sır vefadan başka ne olabilir di ki?

"Tufan peygamberi olan Hz. Nuh'da asırlarca süren ızdıraplı, fakat vefalı bir hayat yaşadı. Ondaki bu vefa düşüncesiydi ki yerlerin ve göklerin hışımla insanlığın üzerine yürüdüğü hengâmda, ona bir necât gemisi oldu.

Hakk'ın dostu ve nebiler babası Hz. İbrahim, Nemrut'un ateşini göğüslerken ne kadar vefalıydı! Onun gökleri velveleye veren "hasbî hasbî!" şeklindeki vefa solukları, öteler ötesinden coşup gelen rahmet esintileriyle birleşince, cehennem gibi ateşlerin bağrı "berd-ü selâm"a döndü."
Alıntı ile Cevapla