Şimdi, bu hadîsi nasıl anlamamız gerektiğini ortaya koymaya çalışalım..
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], her çeşidiyle ibadetlerin (kulluğun) sadece Allâh’a yapılmasını emreder. Her kim, küçük ya da büyük olsun, ibadet hükmüne giren bir ameli Allâh’tan başkasına yaparsa, Tevhîd’e aykırı harekette bulunmuş olur ve bu kimsenin şirke düşmesi kuvvetle muhtemeldir. Burada şunu da belirtmek gerekiyor:
Herhangi bir amelin Allâh’tan başkasına yapıldığında şirk hükmüne girebilmesi, bu amelin Kur’an veya sünnette ibadet olarak vasıflandınlması şartına bağlıdır. Örneğin;
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], yardıma çağırmak, kanunlarına teslim olmak, hakimiyetini kabul etmek, kurban kesmek, adak adamak gibi fiiller, Kur’ân ve Kur’ân’ın beyanı olan sünnette, ibadet olarak vasıflandandırıldığı için bunlardan birisini Allâh’tan başkasına bile-isteye yapan kimse müşrik olur. Allâh (c.c), Hz. Muhammed’i (s.a.s) risaletle görevlendirdiği ânda, bu gerçeği kendisine vahyetmeye başlamış,
“La ilahe illAllâh” düsturunu dinin giriş kapısı göstererek, buna teslim olan kullarını her türlü şirkten temizlemiş,
«yalnız Allâh’a ibadet» şuurunu kalblerine yerleştirmişti. Ömer’in (r.a) yukarıdaki yağmurun yağmaması gibi sıkıntılı bir anda,
daha önceden vefat etmiş olan Rasûlullâh’ı yardıma çağırmayıp onu tevessül (vesile edinmek) edinmemesi ve bunun yerine yanlarında sağ olarak bulunan Abbas’dan (r.a), du’â etmesini istemesi de “La ilahe illAllâh” şuurunun kalbine yerleşmesindendi. Ömer (r.a), vefat etmiş olan Rasûlullâh’ı (s.a.s) yardıma çağırması halinde, bunun kişiye fayda veya zarar vermeyecek halde olan bir ölüyü yardıma çağırmak, böylelikle de Allâh’a şirk koşmak anlamına geleceğini çok iyi biliyordu. Bu sebeble Abbas’a (r.a) du’â etmesi talebinde bulunmuştu.Yâni burada, vesîle edinmek, yaşayan bir kişiden o işi yapmasını istemek şeklindedir.Eğer böyle olmasa idi, kesinlikle Abbas’ın (r.a) değil, Efendimiz’in (s.a.s) vesile kılındığı belirtilirdi..