Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18 Ocak 2011, 22:42   Mesaj No:79

Yitiksevda

Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Standart Cevap: Tagut düzende oy kullanmak şirk midir ?

Ve mel lem yahkum bi ma enzelellahu fe ulaike humul kâfirûn

“Kim Allah’ın indirdikleri ile hükmetmez ise, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”
(Maide-44)

Ve mel lem yahkum bima enzelellahu fe ulaike humuz zalimûn.

“Kim Allah’ın indirdikleri ile hükmetmez ise, işte onlar zalimlerin ta kendisidir.”
(Maide -45 )

Ve mel lem yahkum bima enzelellahu fe ulaike humul fasikûn

“Kim Allah’ın indirdikleri ile hükmetmez ise, işte onlar fasıkların ta kendisidir.
(Maide-47 )

Bizden hoşlanmamanızın sebebi başka değil; Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilenlere iman etmemizdir ve doğrusu çoğunuz fasıksınız. (Maide-59).

Andolsun ki sana apaçık ayetler indirdik. Onları fasıklardan başkası inkâr etmez.
(Bakara-99)

O halde Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar kavmim hidayete erdirmez. (Tevbe-24)

Allah onlara mağfiret etmez. Şüphesiz Allah fasıklar kav­mini hidayete erdirmez. (Münafikun-6)

İslam ahkâmına göre yaşamayan ve hükmetmeyen günahı ve başıboşluğu kendine hayat tarzı yapan ahlaki ve akidevi

Yönden dinin emirlerini kaale almayan kişi ve toplumlara ‘’Fasık’’ (lar) denir.

Allah’ın ayetlerini yalanlamak, inanmamak, Allah ve resulünü ikinci derecede görmek, Allah’ın unutmak, hak davetten yüz çevirmek, ikiyüzlülüğün her türlüsüne günaha batmış olanları ifade eder.

E femen kane mu'minen ke men kane fasika, la yestevûn.

Hiç inanan kimse yoldan çıkan kimse gibi olur mu? Elbette bunlar bir olmaz.
(Secde-18)

Beşeri sistemlerde, İlahi hükümlerin varlığına rağmen kanunlar ile hükmetmek adına yapılanlar Allah’a rağmen hüküm koyuculuğu kendinde görmektir.

Ameller niyetlere göredir: Oy veya başka bir hususta niyetimiz amellerimizi değiştirmek için yeterli değildir.

Örneğin: Fasık olan biri size gelip ben Müslüman olacam yalnız şu şartım var sen şu münker fiili işleyeceksin, aksi takdirde Müslüman olmam derse! Sizinde niyetiniz onun Müslüman olması olsun ve o belirtmiş olduğu münkeri işlemiş olun bu sizin bu olaydan dolayı vebal almadığınıza delil olurmu münkeri işleyen sizsiniz hani ameller niyetlere göredir bakış açısına göre değerlendirmek lazım?

Ya da daha farklı bir örnek vereyim:
İslam şeriatına göre Haram olan Şarap, Domuz eti, haksız yere cana kıyma vb fiilleri işlemeniz karşılığında Müslüman olacam diyecek bir kişiye niyetinize göremi davranırsınız yoksa İslam’ın emir ve yasaklarına göremi işte niyet çoğu zaman hakikatin önüne geçmez niyet ne olursa olsun bir hakikat ortada var iken ona göre hükmedilir.

Kur’ani kerim’de hak ile batılın apaçık ayrıştırıldığı hakikati şu ayet ile belirtilmiştir:

La ikrahe fid dini kad tebeyyener ruşdu minel ğayy, fe mey yekfur bid tağuti ve yu'mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vuska lenfisame leha, vallahu semiun âlim.

Dinde zorlama yoktur. Artık doğru ile yanlış, birbirinden ayrılmıştır: O halde, şeytani güçlere ve düzenlere (uymayı) reddedenler ve Allah'a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam mesnede tutunmuşlardır: Zira Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.
(Bakara-256)

İmanın tevhidi boyutu olarak en büyük şerefe nail olmanın esası (Tağuti) Şeytani güçlere ve düzenlere uymayı reddetmektir.

Ayeti kerimede Allah’ın emir ve yasakları dışında ‘’Teşri’’ yapmanın kendini onda hak sahibi kabul etmenin hükmü açıkça beyan edilmektedir.

Yoksa onlar, (bu dünyadan başka bir şeyi önemsemeyenler,) Allah'ın asla izin vermediği şeyleri kendileri için (hukuki ve) ahlaki bir yükümlülük haline sokan sözde ulûhiyet ortağı güçlere mi inanırlar? Nihai hüküm ile ilgili (Allah'ın) bir kararı bulunmasaydı, onlar arasında her şey (bu dünyada) hükme bağlanmış olurdu ama zalimleri (öteki dünyada) acı bir azap beklemektedir.
(Şura-21)

Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşan kimselere rastladığın zaman, bu kimseler başka konulara geçinceye kadar onlardan uzak dur ve eğer Şeytan sana unutturursa, hiç değilse, hatırladıktan sonra, artık açıkça zulmeden böyle bir topluluğun içinde yer alma;
Çünkü Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar onlardan hiçbir şekilde mesul değildirler. Böyleleri sadece (günahkârlara) nasihatte bulunmakla yükümlüdürler, belki böylece berikiler Allaha karşı sorumluluklarının bilincine varırlar.
(En’am-68-69)

Şimdi gelelim kilit noktaya ‘’Ehven’i Şer’’ anlayışına.

Seçimlerde veyahut başka bir hususta iyinin kötüsü anlayışı ile meşrulaştırılmaya çalışılan efendim a partisine vermez isek b partisi gelecek anlayışına göre siyaset ile islamın hakim olmayacağını söylerler ama mecbur olduklarını da hissederek ne yapalım şu şahıslar namaz kılıyor oruç tutuyor vb fiiller ile onların daha layık olduğunu söylüyorlar doğrudur namaz kılıyorlar oruç tutuyorlar ama bide Maun süresinde namaz kılmayı esas ilke olarak görüp öyle bakın nasıl bir sonuç çıkıyor?

Ülkemiz insanında var olan Allah katında sorumlu oluruz anlayışı keşke Kur’an gözü ile ne kadar sorumlu olunduğu bazında bakıla bilse idi. Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşan kimselere rastladığınızda onlardan uzak durma emri acaba neyi ifade ediyor idrak edilebilmeli artık. Ehveni şer olarak görülen siyasi seçicilik sözde insanlar arasında adalet ile hükmetsin işsize iş yasaklamalara özgürlük insan hak ve hürriyetlerini teminat altına alma okuma yazma faaliyetlerini genişletme insani değerleri a ve b ayrımı yapmadan sağlama adına kullandıklarını iddia etmektedirler.

Nasıl olsa oy kullansak da kullanmasak da bir parti başa gelecek bari bize en yakın olan gelsin demektedirler. Evet, bize yakın derken neyi kast ettiklerini dahi bilmeyen toplumlar yakınlığı hangi inanç esasları ile ele almaktadırlar. Kimin hükümleri ile hükmedenleri seçmeye çalışmaktadırlar? Seçim vb yollar ile başa gelen kim olursa olsun ‘’Egemenliğin Allah’tan alındığını’’ kabul eden esaslar üzere gitmek zorundadırlar.

Sözde yönetici olanlar kendilerine oy verenlerin beklentilerini karşılamak ile mükellef iken hamili kart sahibi yakınımdır ihaleyi ona verin yoksa ihale alamazsınız. Yoksulu mazlumu miskini ayaklandırmaları gerekir iken dayısı olanları ayaklandırmaya devam etmekle meşguldürler. Açlık sokak yaşamı ve çaresizliğin ittiği hayat şartlarında yaşamaya çalışan bir gencin bir simit çalmasına yıllarca hapis cezası verenler bankaları boşaltan 3 defa güneydoğuyu baştan sona inşa edebilecek vurgunu yapanlara ailemizdendir muamelesini yapmayı çok iyi bilmektedirler…

Şimdi İslam esaslarına göre ‘’Kimse kimsenin Günahının Yüklenemez’’ Kur’ani beyana göre neden niçin sorumlu görme anlayışı insanlara dini bir vecibe imiş gibi gösteriliyor çünkü şeytani siyaset dediğimiz beşeri ideolojilerin ana hedefi sömürgeci kapitalist sistemleri akledemeyen toplumlar üzerinde tahakkümleri ile kurabilmektir.

Ülkemizdeki Allah’ın hükümleri üzere hüküm koymaya birkaç örnek:

Allah’ın dinine göre ‘’Zina Hırsızlık’’ vb Fahşiyatı yapanlara had cezası uygun görülüyor iken?

Zina meşrulaştırılmış bir iş gibi devlet eli ile onaylanmakta ve vergi kutsallığı adı altında garantiye alınmakta.

Hırsızlık: Devletin malı deniz yemeyen domuz Yahudileşmeye en büyük örnek teşkil eden anlayışların çalmalarına ''hırsızlık'' dahi denilmeyip ayaklar iken baş tacı edilmektedirler:

İçki Kumar Milli piyango ve diğer şans oyunları Allah’ın hükmüne göre Haram iken bizzat egemen güçlerin kanunları ile devlet güvencesi altında faaliyet göstermektedirler. Bunlardan elde edilen gelirler ile Oteller Moteller ve Fuhuş yuvalarına dönüştürülen mekânlar yapılmakta buna da hizmet olarak Turizm denilmektedir.

Siyasi anlamda partiler ile dine hizmet ettiklerini iddia edenler kadar cemaatsel yapılanmalar adı altında olanlar da aynı fikri savunmaktadırlar. Bu iki kesimin devamlı dillendirdiği ise ‘’ Meydanları Zalimlere mi Bırakalım ’’ a ve b sisteme hâkim olursa bizlere daha çok zararı dokunur istediğimizi yapamayız zorluklar çekeriz anlayışını sunmaktadırlar.

Lakin zalimlere meydanı bırakmak istemeyen kesimler, iş mazlumları kollamaya korumaya savunmaya gelince bizim anlayışımızdan olmayan bizden değildir bölücülük anlayışını hemen sunabilmektedirler. Siyasi yapılanmalarına zemin oluşturmak için

Allah Kuran Peygamber diyenler iş hakikate geldiğinde ise Allah’ın Kur’anı ve Resulünün örnekliğini hiç hatırlarına getirmeyi düşünmüyorlar?

Kendi yalanlarını Allaha yakıştıran kimselerden daha zalim kim olabilir? (Hesap Gününde) böyleleri Rablerinin huzuruna çıkarıldıklarında (kendilerine karşı) tanıklığa çağırılanlar (onlar için): "Rableri hakkında yalan söyleyen kimseler işte bunlardı!" diyecekler. Unutmayın, Allahın laneti zalimlere yöneltilmiştir
(Hud-18)

Eğer siyaset yapılacak ise İmam Âlinin adaleti Mahza anlayışı esas alınmalıdır. Yoksa siyasetin adı Şeytaniyetin ta kendisi olur. İmam Âlinin adaleti Mahza anlayışına karşı şeytani siyaset ile hile ve entrikaları İslam adı altında kullanmaktan çekinmeyen Muaviye de yönetici idi onun için Fasık kavramını kullanmaktan çekinmeyen Ebu Hanife Kadı Abdulcebbar Cahız ve daha birçok İslam alimi kime dayanıp güveniyordular hemde hiçbir siyasi ve askeri güçleri yok iken onların güvenip dayandığı Allah’a iman ettiğimizi haykırıyor ve kimseye pabuç bırakmıyoruz onları esirgeyen ve koruyan Allah’ın hangi sıfatında eksiklik hissettikte beşeri ilahlara tapmaya ve tapınmaya başladık.

Müslüman en izzetli ve onurlu duruşu zalimlerin çatısı altında olmak değil zalimlerin karşısında Zeynebi onuru izzeti korumak değilmi? Zeyneb bir bayan iken Yez’it gibi zalim oğlu zalim birine hakkı haykırıyordu Zeyneb ve Hüseyin ismi arkasına sığınan şiisinden tutunda sünnisine kadar hemen herkes nemalanma peşinde ve asla onun izzetli duruşunu sergileyememekte.

İslami bir devlet diye bir anlayışı yoktur İnsani bir yönetim vardır bunu sağlayan ve Allahın hükümleri üzere hüküm koymayan kim olursa olsun itaat edilir. Bütün âlemler Allah’a aittir bizler ancak onlardan yararlanma ve yararlandırma bazında sorumluyuz Allah’ın çizmediği sınırları çizerek kendilerine devletler ülkeler belirleyen güçler Allah’ın istemiş olduğu evrensel değerlerden namus adalet özgürlük haya ahlak vb kavramlara ne kadar değer verebilmektedirler?

Ehveni şer gibi hiçte İslami olmayan bir pasifleştirme anlayışı arkasına sığınanlara sorum şu olacak:

Allah’ın huzuruna çıktığımızda ya Rabbi ben bu kadar günahı başıboşluğu senin yolunda mücadele edebilmek için Belamların tağutların makamında koltuğunda ben olmasa idim bir başkası olacak idi ve daha çok insan zulüm görecek günaha sürüklenecekti demeyimi bekliyoruz Allah bizlere hitap ederken ‘’Hakkın ve Batılın ‘’ birbirinden apaçık ayrıldığını belirtmiyor mu?

Eğer ehveni şer anlayışı esas alınmak isteniyor ise Allah bize bunu apaçık belirtmiştir işte tek yol budur:
Sana içki ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki; Onların ikisinde de büyük günah vardır. İnsanlara bazı yararları varsa da günahları yararlarından büyüktür. Sana Allah yolunda ne vereceklerini sorarlar. De ki; «ihtiyaçlarınızdan artakalanını verin!» Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki düşünesiniz.
(Bakara-219)

Esas olan menfaat değil Günah boyutudur. Menfaati var gözükse dahi Allah’a iman etmiş olan birinin esas alması gereken şey menfaati terk ederek günahtan kaçınmaktır. Allah’ın hükmü üzere hüküm koyanlara bizler Hakkın kelamı ile bakmak zorundayız biz böyle görmedik ama böyle göstermeye çalışacağız.Bizlere öğretilen din halkın dini iken bugün Allah’ın dininden ne kadar uzak yaşadığımızı Kur’an ile bakınca anlamaya başladık…
__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla