Evleneceklere!/Muhsin Arslan
İslam gözüyle evliliğe bakıldığında, İslam’ın evlilikten beklentisi, amacı ve olması gereken, eşleri birbirlerine "huzur sığınağı" yapmaktır.
Evliliğe hazır olmayanlar, evliliği adeta "savaşa hazırlanmak psikolojisiyle" karşılamaktadırlar. Oysaki evlilik savaş değil, anneden, babadan, kardeşten ileri bir projedir.
Eşiniz hayatınızın tamamını işgal edecektir.
Eşiniz çocuklarınızın anası yahut babasıdır.
Eşiniz yer yüzündeki tek sırdaşınızdır, huzurunuzun yegâne adresidir.
Eşiniz konum olarak, anneniz, babanız, kardeşiniz, arkadaşınız, hastabakıcınız, hayat yoldaşınız, dert keder ortağınız, sevinç mutluluk merkeziniz, aynı yastığa baş koyduğunuz diğer yarınızdır.
Eşiniz toy olabilir, kaprisli, kıskanç ve çocukça hareketleri olabilir.
Eşiniz evlilik cahili olabilir, ilk başlarda bu yeni dünyaya yabancı olmasından ürkek, korkak, tedirgin olabilir.
Eşiniz tabiri caizse anasının kuzusu olabilir. Anasına bağlı, ona endekslenmiş bir alışkanlığı olabilir.
Eşiniz yemeğin tuzunu, masanın bezini, rüyasının hıncını, kardeşinin nazını bahane edip kavga çıkarabilir.
Eşiniz çekirdek kabuğunu doldurmayacak bir konuda size yüklenebilir, saçmalayabilir, üzülebilirsiniz.
Evlilikler kolay değildir; çıkmazları çoktur.
Çıkmaz sandıklarımızın çoğu "bizim eksikliğimizden" ileri gelir.
Donanımlı, sabırlı, hoşgörülü bir erkeğin ailesinde mutluluk olmaması imkânsızdır. En azından sorunları asgariye indirmesi söz konusudur.
Her alanda olduğu gibi, evliliklerde de Resulullah (sav) örnek edinmelidir.
Yemeğin tuzu, sofranın bezi kavgası basit evliliklerin alanıdır.
Eşinizin kusursuz olması imkânsızdır.
Eğer eşinizi severseniz olan kusurlara kör olursunuz, rahat edersiniz.
Eğer kusur ararsanız şeytan size yardımcı olacaktır, şüpheniz olmasın.
Eşinizin de bir insan olduğu, duyguları, zevkleri, emelleri, beklentileri olduğunu unutmamak gerekir.
İslami çerçevede bunları yerine getirmeyi görev bilmelisiniz.
Unutmayın, kadın her yaşta çocuksudur; çocuklaşmak onun tabiatında mevcuttur.
Bazen eşinizin bağırmasına, sinirlenmesine susmanız en doğrusudur (işe yarar).
Sinirli anlarınızda sorunları çözmeye kalkışmayınız. Günler çuvala girmedi.
İslam alanında taviz vermeyiniz.
Hedefiniz sorunların çözümü olsun. Sorunların parçası olmaktan kaçınınız.
Sorunları çözmeye çalışırken kendinizi haklı çıkarmak için basit gerekçelere başvurmayınız.
Eşinize tokat atmanız, eşinize bir şey kazandırmaz ama sizden çok şey götürür.
Peki, huzurlu bir yuva nasıl olur?
Tüm yuvalar böyle mi? Yuvasını cennet köşesi yapan yok mu? Evlilikler itici mi hep?
Bu sorulara verilecek cevap şudur: HAYIR.
1- Evlilikler sağlam temeller üzerine kurulmalıdır, sağlam değilse acilen tedavisi hızla yapılmalıdır. Karşılıklı anlayış ve ortak akılcılık...
2- Evlilikler şıpsevdi, yaşayamam, onsuz asla, ölürüm vs. gibi holigancılıkça, çocukça, hevesçe, anlık duygusallıklarla kurulmamalıdır. Samimiyet, güven, sadakat, sevgi merkezli olmalıdır.
3- Eş adayına sorduğunuzda "Şunun nesini beğendin de evlendin?" sorusuna verilen genel cevap: "Yakışıklıydı, güzeldi, şakacıydı, romantikti, tebessümlüydü" vs... Renkler, zevklere karışılmaz elbette ama yeterli gerekçe değildir. Dindar eş almayan çok ağlar. Dindar eşler olgun insanlardır; iffelerini kale gibi korurlar, şereflidirler, sadece kendisini değil, çocuklarını, çevresini, onurunu koruma pahasına yuvasını korurlar. Onların hesap vereceği bir RABLERİ vardır.
4- Eşlerin çoğunda diyalog kopukluğu vardır. Birbirlerini dinlemiyorlar ya da anlamıyorlar. Kavga etmeden karşılıklı oturup problemleri çözme fukaralıkları maalesef vardır. Kesinlikle bu hastalıktan kurtulmaları gerekir.
5- Hatalı olan özür dilemekten çekinmemelidir. Eşler birbirlerine muhalefeti marifet olarak görmemelidir. Muhatabınız düşmanınız değil eşinizdir. Eşinizden özür dilemeniz sizi küçültmez, bilakis değerinizi artırır.
6- Eşinize sık sık "Seni seviyorum" demekten üşenmemelisiniz. "Şımarır, bilmem ne olur" gibi cahilane geleneklerden, erkeğimsi egolardan kaçınmalısınız. Eşinize sevginizi dile getirmekten utanmayınız, çekinmeyiniz. Eşinizin yetişmesinde, ibadetlerinde asla müsamahakar olmayınız.
7- Eşinizi üzecek hareketlerden kaçınmalısınız ve eşinizi çok iyi tanımalısınız. Ona göre hareket etmelisiniz. Bu kölelik ise köle olun. Sonuçta eşinizin kölesisiniz, düşmanınızın değil.
8- Eşinizin ailesine saygıda, sevgide kusur etmemelisiniz. Aileler yuvaya zarar veriyorsa uzaklaştırmalısınız. Bu demek değildir ki aileleri çöpe atın; aileler ziyaretlerde saygı ve sevgiyle ağırlanılır ama aile içi meselelere sokulmaz, izin verilmez, verilmemelidir.
9- Eşinizin cinsel anlamda helalisiniz. Onu dış mihraklara karşı korumalısınız. Unutmayın, sizin dış mihraklardan hiçbir eksiğiniz yoktur, sadece ihmaliniz vardır. Eşinizin zevkine hitap etmek size farz-ı ayndır. Eşinize sahip çıkmazsanız, onu doyurmazsanız arayışları sizi üzebilir, yuvanızı havaya uçurabilir, başkasına meyledebilir.
10- Evliliklerin ilk bir yılındaki bazı ufak tefek sancılar dert edinmemelidir. Sabırlı, iyimser olun, geçecektir. Zamanla işler rayına oturacaktır. Bir böbrek nakli bile vücudun kabullenmesi için zaman lazım. Siz iki yabancısınız, kendinize biraz zaman verin. Çocuksuluğu unutun. Siz ananızın bebeği değilsiniz artık. Siz o yuvanın kurucususunuz. Yuvanın anası babasısınız.
07.Şubat.2011 Muhsin Arslan [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]