Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Ocak 2008, 10:57   Mesaj No:1

CaferTayar

Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:CaferTayar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 89
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 555
Konular: 227
Beğenildi:15
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Günahların bağışlanabilmesi için

Günahların bağışlanabilmesi için

Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever, affeder.
Tevbe için, kul hakkı bulunan günahlar için, hak sahiplerine haklarını ödemek veya helal ettirmek, gıybet ettiği kimselerden af dilemek ve rızasını almak,
yapmamış olduğu farzları kaza etmek de farzdır.
Bunlar, tevbenin kendisi değil, şartlarıdır.
Bir lirayı sahibine geri vermek, bin sene nafile ibadet yapmaktan ve yetmiş nafile hacdan daha iyidir.
Günahı bir daha yaparsam tevbem bozulur diyerek, tevbe yapmamak doğru değildir, cahilliktir, şeytanın aldatmasıdır.

Her günahtan sonra, hemen tevbe etmek farzdır. Tevbeyi bir saat geciktirince, günah iki kat olur.

Tevbe ettim demek, tevbe olmaz. Çünkü, tevbenin sahih olması için üç şart lazımdır:
1-Hemen günahı bırakmalıdır.
2-Günah işlediğine, Allahü teâlâdan korktuğu için, utanmak ve pişman olmak lazımdır.
3-Bu günahı bir daha hiç yapmamayı gönülden söz vermektir. Allahü teâlâ şartlarına uygun olan tevbeyi kabul edeceğine söz vermiştir.

Hasan-ı Basri hazretleri tevbenin şartlarına uygun olarak hem dil, hem de hâl ile yani günahları,
haramı terk etmekle ve hak sahipleriyle helalleşmekle yapılması lazım olduğunu bildirmiş,
şartlarına uygun olmayan tevbenin tam tevbe olmadığını belirtmek için de; "Bizim tevbemiz de tevbeye muhtaçtır" buyurmuştur.

Ahmed bin Asım Antaki hazretlerine;
-Günah işlendiğinde, yapılacak en faydalı iş nedir? denildiğinde cevabında:
-Bir kimse bir günahı yapıp, sonra onu gözünün önüne getirip,
ölünceye kadar, ben Rabbimin emrine niçin karşı geldim, niçin bu günahı işledim? diye pişman olup,
bir daha, öyle bir günaha dönmemesidir buyurmuştur ki,
işte bu hâl, tevbe-i nasuhtur, yani bir daha günaha dönmemek üzere yapılan tevbedir.

Seyyid Ahmed-i Bedevi hazretleri, talebesinden birisinin, tevbe-i nasuhun ne olduğunu sorması üzerine;
"Tevbenin hakikati, geçmiş günahlara pişman olmak, gelecekte olacağa istigfar etmek, affını istemektir.
İşlenen günaha tamamen pişman ve bizar olmak, bir daha o günahı işlememeye
canu gönülden azmetmek ve bu çeşit bir tevbe ile kalbi temizlemekten ibarettir” buyurmuştur.

Ahmed Cami hazretlerine yirmi iki yaşında iken tevbe etmek nasip olur.
O yaşa kadar arkadaşları ile zevk ü sefa içinde yiyip içer.
Bir gün içki getirmek sırası kendisine gelir. Bulundukları yerde kırk küp içkileri vardır.
İçki almak için gidip baktığında hiç birinde şarap bulamaz. Şaşırıp kalır.
Sonra merkebi ile şarap almak için bağa gider. Oradaki şarapları merkebe yükler.
Merkep yürümemekte inat eder. Hayvanı yürütmek için sertleştiği anda; "
Ahmed niçin bu hayvanı incitirsin? Onu biz yürütmüyoruz. Biz irade etmeden yürümeyeceğini bilmiyor musun?
Arkadaşların özrünü kabul etmezse, biz kabul ederiz" diye bir ses işitir.
Hemen yere kapanır ve; "Ya Rabbi! Tevbe ettim. Bundan sonra hiç şarap içmeyeceğim.
Emreyle merkep yürüsün. O insanlara mahcup olmayayım" diye yalvarır.
Merkep yürümeye başlar. Arkadaşlarının yanına varıp şarabı önlerine koyduğunda, arkadaşları;
-Sen de iç derler.
-Ben tevbe ettim cevabını verdiği halde, arkadaşları içirmek için ısrar ederler. Tam o anda;
"Ya Ahmed! Ellerinden al, iç ve içtiğin bardaktan onlara da içir" diye bir ses duyar.
Bunun üzerine hemen alıp içer. Fakat şarap, Allahü teâlânın kudreti ile bal şerbetine çevrilmiştir.
Orada bulunanlara da tattırır ve arkadaşları da tevbe ederler.

Bayezid-i Bistami hazretleri bir gün talebeleriyle giderken, yollarının üzerinde aklen özürlü olanların tedavi edildiği bir yere rastlarlar.
Talebelerden birisi, orada tedavi için bir şeyler yapmaya çalışan baştabibe yaklaşıp;
-Günah hastalığı ile hasta olanlar için bir ilacınız var mıdır? diye sorar. Baştabib cevap veremeyip susunca,
ayağı zincirle bağlı bir hasta, Bayezid-i Bistami hazretlerinin dua ve teveccühü ile şöyle der:
-O derdin ilacı şöyledir: Tevbe kökünü istigfar yaprağıyla karıştırıp, kalb havanına koyarak, tevhid tokmağıyla iyice dövmeli.
Sonra insaf eleğinden eleyip, gözyaşıyle hamur etmeli. Daha sonra Aşkullah ateşinde pişirip,
muhabbet-i Muhammediyye balından katarak, gece gündüz kanaat kaşığıyla yemelidir.

Ebu Bekir Kettani hazretleri buyuruyor ki:
"Tevbe, şu altı şeyi ihtiva eder: Yaptığına pişman olmak. Bir daha günah işlemeyeceğine azmetmek.
Kaçırdığı farzları yerine getirmek. Üzerinde olan hakları sahiplerine vermek.
Haramdan hasıl olan vücuttaki fazlalıkları atmak. Bedene, günahın tadını tattığı gibi, ibadet zevkini tattırmak."

Netice olarak Ebu Abdullah Seczi hazretlerinin buyurduğu gibi;
"Azalarıyla ve kalbiyle günah işleyip de, sadece dili ile tevbe eden, azasını ve kalbini günahlardan uzak tutmayan kimse ne kötü kuldur."

siz sevgi değer medine formunun müdavimi kardeşlerimin ve bu acizin rabbim günahlarını afffede amin
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi CaferTayar 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Hacet kapısın tıklarken Şiirler ve Şairler CaferTayar 0 1918 13 Eylül 2008 10:34
geçmiş zaman aynası Şiirler ve Şairler CaferTayar 0 2036 13 Eylül 2008 10:29
Cuma Günü Selevat Getirmenin Önemi: Dua Bölümü Seyyid 1 2335 12 Eylül 2008 11:39
rahmet katrelerinde bir  cuma  soluğunda dua Dua Bölümü CaferTayar 0 2236 12 Eylül 2008 11:31
Hayat ve kulluğumuz açısından Ramazan Cuma-Bayram-Kandiller CaferTayar 0 1828 06 Eylül 2008 12:07