Konu Başlıkları: Fıkıh
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04 Şubat 2008, 22:36   Mesaj No:9

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Fıkıh


a) Hişam, babası Urve b. Zübeyr'in çok sayıda fıkıh yazmasına sahip bulunduğunu, bunların harre olayında (63/6873) yandığını ve babasının buna çok üzüldüğünü ifade etmiştir.
b) Resulullah'ın bir kısım sahabeye yazılı talimat verdiği veya gönderdiği bilinmektedir. Ömer b. Abdulaziz halife olduktan sonra, vergi ve sadaka konusunda biri Resulullah'a, diğeri Hz. Ömer'e ait bulunan iki yazının bulunmasını emretti, yazılar bulununca birer nüsha çıkarılmasını istedi ve yazıların aslı, Ebu-Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm'de kaldı. Dede Amr, Hz. Peygamber'in bu yazısından daha önce söz etmişti.
c) Enes b. Malik, birinci Halife'den, vergi ve zekatla ilgili bir mektup almıştır.
d) Hz. Ömer'in torunu, dedesinin vefatından sonra onun metrukâtı arasında, hayvanların zekatı ve vergisi ile ilgili bir yazı bulduklarını bildirmiştir.
e) Hz. Ali'nin oğlu İbnu'l-Hanefiyye, babasının, Hz. Osman'a götürmesi için kendisine bir yazı verdiğini ve burada, Hz. Peygamber'in zekatla ilgili talimatının bulunduğunu ifade etmiştir.
f) Eski kaynaklarda Resulullah'ın teşri usulünü anlatan ve Sa'd b. Ubâde tarafından muhafaza edilen bir kitaptan bahsedilmektedir.
g) Hz. Ömer'in, biri Ebu-Musa'ya, diğeri de Muaviye'ye hitaben yazdırdığı, kaza konusuna ait iki mektubu pek çok kaynakta zikredilmiş ve metinleri verilmiştir.24 Beşinci Halife Hz. Hasan'ın, Muaviye lehine hilafetten çekilmesiyle başlayan ve 132/750 yılına kadar süren Emeviler devrinde önce yaşlı, sonra da genç sahabe nesli ahirete intikal etmiş ve bunların yerini tabiun nesli almıştır. Hz. Ömer'in Kur'an bilgisini yaygınlaştırmak ve ona yabancı bir unsurun karışmasını engellemek için yasakladığı hadis rivayeti, ondan sonra sahabenin İslâm dünyasına dağılmaları ve gittikleri yerlerde Hz. Peygamber'den gördüklerini ve işittiklerini nakletmeleri sebebiyle yeniden başladı ve bu arada çeşitli maksatlarla hadis uydurma olayı da baş gösterdi. Raşid halifeler devrinden farklı olarak Emevilerde, bilhassa kamu hukuku alanında Kitap ve Sünnet'in lafız ve ruhundan sapmalar görüldü,25 artık yönetim ve sosyal hayat, yaşayan sünnet olarak İslâm'ı yansıtmıyordu, bu durumun yaygınlık kazanmasının İslâm'a zarar vereceğini düşünen sahabe ve tabiun Hicaz'da ve özellikle Medine'de toplanarak sahih hadisleri derlemeye başladılar. Aynı maksatla hadisenin vücuda gelmesini beklemeden hazır ve nazari fıkıh hükümleri üretildi. Sahabenin yetiştirdiği tabiun nesli müctehidleri üstad, muhit ve malumat farkına dayalı olarak iki gruba ayrıldılar: Hicazlılar (Hicaziyyun) ve Iraklılar (Irakıyyun).
Büyük tabiun devrinde bu iki guruptan birincisinin imamı Sa'id b. el-Meseyyeb (94/712), ikincisinin imamı ise İbrahim en-Nehai'i (96/714) idi. Sahabeden İbn Mes'ud Irak'a gelerek Kufe'ye yerleşmiş, burada muallim, hakim ve müftilik vazifelerini ifa etmiştir. Hz. Ali halife olunca hilafet merkezi Medine'den Kufe'ye taşınmıştır. Hz. Ali buraya intikal etmeden önce -İbn Mes'ud'dan başka- sahabeden Sa'd b. Ebi-Vakkas, Ammar b. Yasir, Ebu-Musa'l-Eş'arî, el-Muğire b. Şu'be, Enes b. Malik, Huzeyfe, İmran b. Husayn gibi sahabiler, Hz. Ali ile birlikte de İbn Abbas gibi sahabiler gelmişlerdir. Iraklılar fıkhı bunlardan öğrendikleri ve bunlar sayesinde Sünnet'in tamamının Irak'a intikal ettiğine inandıkları için kendilerini Medine fıkıhçılarına denk saymış ve birçok konuda onlardan farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
Medine'de ise daha çok sayıda sahabe vardır; Resulullah (s.a.v.) Huneyn gazvesinden döndükten sonra Medine'de oniki bin kadar sahabe bırakmış, bunların on bini ömürlerini burada tamamlamışlar, iki bin kadarı da diğer İslâm bölgelerine dağılmışlardır. Medine'de fıkıh ve hadis bilgisi aktaran sahabenin ileri gelenleri Ebu-bekir, Ömer, Osman, Ali (Kufe'ye gidinceye kadar), Zeyd b. Sabit, Aişe, Ümmü-Seleme, Hafsa, İbn Ömer, Übeyy, Talha b. Ubeydillah, Abdurrahman b. Avf, Ebu-Hüreyre; Mısır'da Zübeyr b. el-Avvam, Ebu-Zer, Amr b. el-As, Abdullah b. Amr; Şam'da Muaz, Ebu'd-Derdâ Muaviye, Kuzey Afrika'da Ukbe b. Amir, Muaviye b. Hudeyc, Ebu-Lübabe, Ruvayfi' b. Sabit'dir. Her bölge fıkıhçılarının, burada bulunan sahabeden aldıkları bilgiye, bunların ve talebelerinin verdiği fetva ve hükümlerde (kaza), kendi örf ve adetlerine dayanarak diğer bölge fukahası ile ihtilafa düştükleri olmuştur.
Ancak fıkıh tarihi bakımından en önemli guruplaşma Irak (Kufe) ile Hicaz (Medine) fukahası arasında olmuştur. Medine'de fıkıh ve hadis ile ilgili bilgiler daha çok olduğu içindir ki, ilk halifelerin sünnetini ihya etmek isteyen Emevi halife Ömer b. Abdulaziz, hilafeti döneminde, Medine'de önce kadı, sonra vali olan Ebu-Bekr b. Hazm'a bir talimat göndererek bu bölgede yaşayan sahabe ve tabiundan hadisler toplayıp yazarak kendisine göndermesini istemiştir. Medineliler, kendi bölgelerinde yaşayan alimlerden bir teyit bulunmadıkça Kufe ve Şam kaynaklı rivayetleri kullanmıyor, bunları delil olarak geçerli görmüyorlardı; gerekçeleri de bu bölgede meydana gelen siyasî olaylar, kargaşa ve fitnelerin rey ve rivayetlere olumsuz tesiri idi. Emevilerin sonu ile Abbasiler devrinin başlarında Irak medresesinden reyciler (ehlu'r-re'y), Hicaz medresesinden de eserciler (ehlü'l-eser, ehlü'l-hadis) çıkacaktır.
Bu iki okul arasında bazı usul farkları bulunmaktadır; halbuki Hicaz ve Irak gurupları arasındaki ihtilaf daha ziyade muhit ve hoca (bilgi kaynağı) farkına dayanmaktadır. Her iki gurup Kitab, Sünnet ve sahabe icmaını hüküm kaynağı olarak kullanırlar. Hicazlılar Medine halkının örfüne -Hz. Peygamber'in yaşayan sünneti diyerek- ayrı bir değer verirler, muhitleri gereği olarak hadis malzemeleri de daha zengindir. Iraklılar Medine örfünü kaynak olarak kabul etmezler, hadis malzemeleri azdır, mevcut üzerinde daha titiz ayıklama yaparlar ve re'y ictihadına daha fazla yer verirler. Sahabe fakıhlerinin hemen tamamının Arap olmasına karşılık tabiun fukahası arasında çok sayıda Arap olmayan kimseler (mevalî) vardır.
Bu dönemde önemli merkezlerde fıkıh ilmini temsil eden başlıca alimleri şöyle bir listede vermek mümkündür:
Medine'de: Said b. el-Müseyyeb, Urve b. ez-Zübeyr (97/712), el-Kasım b. Muhammed (102/720), Harice b. Zeyd (100/718), Ebu-Bekr b. Abdurrahman (94/713) Süleyman b. Yesar (107/725), Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe (98/716)-bu yedi fakih "Medine'nin yedi fakihi: el-fukahau's-seb'a" diye anılmaktadır- Ebu-Bekr b. Hazm (120/738), Ebu-Ca'fer Muhammed b. Ali (117/735), Rabi'atu'r-re'y (136/753), ez-Zührî (124/742); Mekke'de: Atâ b. Ebi-Rebah (115/713), Mücahid (100/718), İkrime (150/767), Süfyan b. Uyeyne (198/813); Basra'da: Hasenu'l-Basri (110/728), Muhammed b. Sîrîn (110/728), Katâde (118/736); Kûfe'de: Alkame b. Kays (62/682), Şurayh b. el-Hâris (78/679), Mesrûk b. el-Ecda' (63/683), Abdurrahman b. Ebi-Leyla (148/ 765), İbrahimu'n-Nehai (96/714), Hammad b. ebi-Süleyman (120/738); Şam'da: Mekhûl (116/734), Ömer b. Abdulaziz (101/ 720), Ebu-İdris el-Halvani; Mısır'da: el-Leys b. Sa'd (175/791).
Hadisler, fıkıhtan önce yazılı kaynaklarda kısmen toplanmış olmakla beraber bunların, belli sistemlere göre kitaplaştırılması (tasnif) fıkhın tedvininden sonra olmuştur. Konulara göre sistematik ilk fıkıh kitaplarının Emeviler döneminde (hicri birinci asrın sonunda ve ikinci asrın başında) yazıldığı anlaşılmaktadır. İbnu'l-Kayyim'in verdiği bilgiye göre Zührî'nin fetvaları üç ciltte toplanmıştır. Hasenu'l-Basri'nin konulara göre düzenlenmiş fetvaları ise yedi cilttir.25 Bu dönemde yazılıp günümüze kadar gelen dört kitap tesbit edilmiştir: 1. Süleyman b. Kays el-Hilalî'nin (95/714) fıkıh kitabı, 2. Katâde b. Di'âme'nin (118/736) el-Menasik isimli eseri, 3. Zeyd b. Ali'nin (122/740) Menasiku'l-hac ve âdâbuh isimli kitabı, aynı yazarın el-Mecmu isimli eseri. Yine bu dönemde yazıldıkları bilindiği halde bize kadar gelememiş kitaplar ve müellifleri de uzunca bir liste teşkil edecek kadardır.27
Alıntı ile Cevapla