Konu Başlıkları: Esma-ül Hüsna/ Medineweb
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07Haziran 2011, 13:03   Mesaj No:67

YaŞuHa

Medineweb Emekdarı
YaŞuHa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YaŞuHa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13867
Üyelik T.: 24 Mayıs 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 1.005
Konular: 399
Beğenildi:29
Beğendi:5
Takdirleri:53
Takdir Et:
Esma-ül hüsna - 1 / m. Aliyê xerzî

Esma-ül hüsna - 1 / m. Aliyê xerzî
ALLAH’I (CC) HAKKIYLA TANIMAK
Bismihi Teala
Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam, O’nun sevgili Rasulüne, pak ehli beytine ve kıyamete kadar yolunu sürdürenlerin üzerine olsun.
Alemlerin Rabbi olan Allah’ı (cc) tanımak, her şeyden önce gelir. Bu hayat sınavında O’na iman


etmek ve O’nun emrettiklerini yerine getirmekle mükellef olan insan, Rabbini ne kadar iyi tanırsa, O’na olan imanı da o oranda bilinçli ve sağlam, ibadeti de o derece yakini ve güzel olur. Ve insan Rabbini tanımaktan ne kadar uzaksa, hayatın hakikatlerinden ve insanın varlık alemindeki rolünden de o derece uzak olur. Kul Rabbini tanıdıkça, O’nun vasıflarını bilip öğrendikçe, nasıl bir Rabbe iman ettiğini ve nasıl bir Rabbe ibadet ettiğini daha iyi kavrayacak, kendisiyle Rabbi arasındaki Rab-kul ilişkisini daha iyi konumlandıracaktır. Bu nedenle, her biri bir özelliği ifade eden Esma-ül Hüsna’yı (Allah’ın (cc) güzel isimlerini) öğrenmek ve manalarını bilmek, Müslüman kul için son derece önemlidir.



Gerek Kur’an’ı Kerim’de ve gerekse hadis-i şeriflerde geçen isimlere baktığımızda, bunların iki grup oluşturduğunu görürüz.




Birincisinde; Alemlerin Rabbinin zatına mahsus ve özel isim olan Allah lafzı. Bu lafız, O’nun bizzat zatına işaret edip hiçbir varlık hakkında kullanılmaz.




İkincisinde; Allah’ın (cc) sahip olduğu sıfatlara işaret eden isimler. Bu isimler, Allah’ın sıfatlarından alınmış olup her biri O’nun bir sıfatını ifade etmektedir.




Bu nedenle, Esma-ül Hüsna’ya geçmeden önce ALLAH lafzı ve Allah’ın (cc) sıfatları üzerinde durmak ve bunlarla ilgili bazı hususlara işaret etmek istiyorum.




Allah ismi celilesi; özel isimdir, cins isim değildir, dolayısıyla bunun çoğulu da yoktur. Alemlerin yaratıcısının bizatihi kendisine işaret eder, bir ve benzersiz olduğuna, bütün varlıkların yaratıcısı, idare edicisi ve yegane mabud olduğuna işaret eden has isimdir.




Bundan dolayı Allah ismi celilesi, diğer tüm isim ve sıfatları kendisinde toplayan ve Cenab-ı Hakk’tan başkasına verilmeyen bir isimdir. Allah ismi sadece Cenab-ı Hakk’a mahsustur ve bu ismin yerini başka hiçbir isim tutamaz.




ALLAH’IN (CC) SIFATLARI
Allah’a (cc) hakkıyla iman etmek, O’nu hakkıyla tanımaktan geçer. Onu hakkıyla tanımak ise; sadece var olduğunu ve bütün kainatı yarattığını bilmek olmayıp, O’nun zatıyla ilgili vacip ve caiz olan sıfatlar ile zatı hakkında mümkün olmayan sıfatları tafsilatlı olarak öğrenmek ve bilmek demektir. Bunlar, aynı zamanda imanın ilk ve en önemli şartıdır. Çünkü Allah’a (cc) hakkıyla iman etmek, O’nda bulunması ve bulunmaması gereken sıfatlara toptan ve tafsilatlı olarak inanmak demektir.




Allah’ın (cc) sıfatları iki kısımdır. Bunlardan birinci kısmı O’nun zatı ile ilgili ve zatına has olan sıfatlardır ki bunlara ZATİ SIFATLAR denir. İkinci kısmı ise; zatında sübut eden sıfatlardır ki bunlara da SÜBUTİ SIFATLAR denir.

Bu sıfatlar şunlardır:




ZATİ SIFATLAR

Allah’ın zati sıfatları 6 tanedir. Bunlar;




1- VÜCUT: Var olmak demektir. Bu sıfat, Allah’ın var olduğunu ifade etmektedir. Bu sıfatın zıddı olan yokluk, Allah için mümkün değildir. Yokluk, Allah’ın zatı için mümkün olmayan ve düşünülmesi haram olan noksan sıfatların başında gelir.




Allah’ın varlığı; dokunduğumuz, gördüğümüz ve hissettiğimiz bütün varlıklardan daha belirgindir. Çünkü bütün bunlar, O’nun varlığının birer eseri ve O’nun varlığına delalet etmektedirler.




Allah’ın (cc) varlığının delilleri sonsuzdur. Bunlar; akli deliller ve nakli deliller olmak üzere iki kısma ayrılır. Bunlardan birkaç tanesine işaret edeceğiz.




AKLİ DELİLLER:

Etrafımızdaki eşyaya ve maddi aleme baktığımızda her şeyin bir düzen ve uyum içinde olduğunu ve hayatın devamı için her şeyin, icra edeceği fonksiyona göre dizayn edildiğini görürüz. Bunların tümü akıl, kabiliyet ve kudret gerektiren şeylerdir. Ancak maddi alem ve içindeki eşya, bunları meydana getirebilecek akıl, kabiliyet ve kudretten yoksundur. Bir müessir olmadan kendiliğinden bu şekilde mükemmel bir düzeni oluşturamaz. O halde bütün bunları bilen ve aynı zamanda hükmedip düzene koyabilen akıl, ilim ve kudret sahibi bir yaratıcı vardır.




Yine etrafımızdaki eşyaya ve maddi aleme baktığımızda, her şeyin bir hareket halinde olduğunu ve eskidiğini görürüz. Dolayısıyla bir başlangıcı vardır ve sonradan var olmuştur. Sonradan var olan bu maddi alem, mutlaka bir var edene muhtaçtır, kendiliğinden var olma ve hareket etme özelliğine sahip değildir.




Sonradan var olan maddi alem, yoktan var edilmiştir. Yoktan var olan her şey, bir var edene muhtaçtır.



Maddi alem, parçalardan meydana gelmiştir. Her cisim, kendisini oluşturan parçacıklardan oluşmuş, yani parçacıklar bir bütün oluşturarak onu meydana getirmiştir. Halbuki parçalar, oluşturdukları bütünden ayrıdırlar. Dolayısıyla bütün, kendisini oluşturan parçalardan sonra meydana gelmiştir. Bu da, mutlaka bir var edene muhtaçtır. Çünkü parçalar, birleşerek düzenli bir madde meydana getirme akıl ve kabiliyetinden tamamen yoksundurlar.




Maddi alem, hakikatte vardır ve biz de bunun bir parçasıyız, görüyoruz, dokunuyoruz, hissediyoruz ve yaşıyoruz. O halde bunun varlığı ya kendiliğindendir veya kendisini yaratan bir yaratıcıdandır. Maddi alemin akıl ve kabiliyetten yoksun olduğu malum olduğuna göre, varlığı kendinden değildir. Bir yaratıcısı vardır. Yaratılan, yaratma kabiliyetine sahip olmadığına göre, bu alemi yaratan zat, bir başka yaratıcıya muhtaç değildir, varlığı kendindendir ve o mutlak yaratandır. O da Allah’tır.





NAKLİ DELİLLER
Her şey çiftler halinde yaratılmıştır.




“Ve her şeyi çift yarattık. Umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.” (Zariyat 49)



“Yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah (her türlü eksiklikten) münezzehtir” (Yasin 36)



Bu ayetler, her şeyin çiftler halinde, yani erkek-dişi, pozitif-negatif şeklinde yaratıldığını açıkça beyan etmektedir. Kur’an’ı Kerim’in nüzulüne kadar insanların ve hayvanların erkek ve dişi şeklinde var oldukları bilinen bir şeydi. Ancak bitkilerin de böyle olduğu çok sonradan anlaşılmıştır. Maddi eşyanın pozitif ve negatif şeklinde olduğunun keşfedilmesi ise çok yenidir.



Güneş, dünya ve ay hareket halindedir.




“Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler” (Enbiya 33)




“Güneş de yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, aziz ve alim olan Allah'ın kanunudur” (Yasin 38)



“Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik” (Yasin 39)



“Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler” (Yasin 40)



Bu ayetler; güneş, dünya ve ayın hareket halinde olduğunu ve her birisinin bir yörüngesinin bulunduğunu açıkça ifade etmektedir.

Dünya kendi etrafında dönmektedir.




“Dağları görürsün de onları sabit-hareketsiz sanırsın. Oysa onlar bulutların yürüdüğü gibi yürümektedirler. Bu, her şeyi sapasağlam yaratmış olan Allah'ın sanatıdır…” (Neml 88)



“Yeryüzünde, insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar yarattık..” (Enbiya 31)



“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sahipleri için şüphesiz deliller vardır” (Bakara 190)


“Allah, gökleri ve yeri hakk ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor-doluyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıyor-doluyor…” (Zümer 5)



Burada kullanılan “Tekvir” kelimesi, çok açık bir şekilde döngüyü ifade ediyor ki, bir ipin makaraya sarılması gibi gece ve gündüzün birbirleri üzerine dolanmasını ifade etmekte, bu da dünyanın döndüğünü anlatmaktadır. Yani gece ve gündüz, birbirlerini kovalayan ama Yasin suresi 40. ayette geçtiği üzere birbirlerini geçemeyen bir pozisyondadırlar.




Kainatın genişlemesine işaret eden ayet.




“Göğü biz bina ettik ve şüphesiz biz onu genişleticiyiz” (Zariyat 47)


Bu ayette; galaksilerin ve bir galakside bulunan yıldızların devamlı birbirlerinden uzaklaşmasını ifade eden “genişleme teorisi”ne işaret vardır.

Atmosfer tabakasına işaret eden ayet.




“Gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık…” (Enbiya 32)



Bu ayette, dünyayı saran atmosfer tabakasına işaret vardır ki, meyveyi saran kabuğun onu koruması gibi, atmosfer tabakası da bir koruyucu tavan görevi görerek yeryüzünü güneşin zararlı ışınlarından korumakta, oksijenin ve suların buharlaşıp yeryüzünü terk etmesine engel olmaktadır.




Hz. Muhammed’in (sav) okuma ve yazma bilmeyen ümmi biri olduğu sabittir. Kur’an’ı Kerim’in nazil olduğu zamanda, yukarıda geçen ayetlerin işaret ettiği hakikatler konusunda insanların bilgi sahibi olmadıkları ve bu bilgileri elde etmek için gerekli donanıma sahip olmadıkları da bilinen bir gerçektir.




Dolayısıyla bu ayetler; kainatı bilen, haberdar olan ve idare eden yaratıcıya delalet etmekte ve Kur’an’ı Kerim’in de bu yaratıcının kelamı olduğunu göstermektedir ki, bu da ancak Alemlerin Rabbi olan Allah’tır (cc).

Allah’a emanet olun.
M. ALİYÊ XERZÎ
Alıntı ile Cevapla