Konu Başlıkları: Kuran ve Sünnette Zikir
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14 Şubat 2008, 23:36   Mesaj No:7

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Zikir


[B]İkİ DÜnya MutluluĞunun Anahtari: Zİkİr

Bütün ibadetler bir tür zikirdir. Ancak asıl zikir, kalbin derinliklerine inen ve onu fetheden zikirdir. Bu zikrin sonucunda, kalp Yüce Allah'ı tanır, O'na bağlanır ve O'ndan başkasını aramaz. İşte bu hal, gerçek hürriyyettir. Bütün korku ve endişelerden kurtulmak, bu dünyada huzura, ebedi alemde de sonduz mutluluğa ulaşmaktır. Her insanın farklı beklenti ve endişeleri vardır. Herkes beklentilerine ulaşmak ve endişelerinden kurtulmak ister, bunun için her yolu dener.

Sonu ölüm ve son durağı ahiret olan insan için en büyük hedef, Yüce Yaratıcısı’nın hoşnutluğuna ulaşmaktır. Böylece ebedi saadet yurdu cennete girmek ve Yüce Allah'ın cemalini görmektir. Yüce Allah'ın bir kulundan razı olması en büyük saadettir. Bu nimet, cennetten daha büyüktür. İnsanın gerçekten endişelenmesi gereken en büyük tehlike, ilâhî sevgi ve rahmetten mahrum kalıp, ebediyyen Yüce Allah'ın gazabı altında bulunmak ve O’nun cemalini hiç görememektir. Bu azap, cehennemden daha şiddetlidir. Dünyadaki bütün korkular ve sıkıntılar bunun yanında hiç kalır. Kim Yüce Allah'ın rahmetiyle bu azaptan kurtulup ilâhî himayeye girerse, o kimse hedefine ulaşmış ve gerçek zaferi ele geçirmiş olur.

İLAHİ KAPILARIN ANAHTARI

İşte bu büyük hedefe ulaşmanın ve gerçek zafere kavuşmanın yolu zikirdir. Kur'an ve Sünnet, kurtuluş kapısı olarak zikri göstermiştir. Kalbin bitmeyen huzuru zikre bağlanmıştır. Zikir bütün hayır kapılarının anahtarı yapılmıştır.
Zikirsiz Allah dostluğu mümkün değildir. Bütün ibadet çeşitleri bir tür zikirdir. Ancak asıl zikir, kalbin derinliklerine inen ve onu fetheden zikirdir. Bu zikrin sonucu kalbin Yüce Allah'ı tanıması, O'na bağlanması ve O'ndan başkasını aramamasıdır. Arifler bu hali gerçek hürriyyet olarak tarif etmişler, bütün şerefi onda görmüşler ve bir ömür boyu onu ele geçirmek için çalışmışlardır.
Kuran ve Sünnet bizlere ısrarla zikri emretmektedir. Rasulullah A.S. Efendimiz zikir meclislerini cennet bahçelerine benzetmiş ve herkesi bu bahçenin meyvelerini toplamaya davet etmiştir. (Tirmizî, Ahmed)

Zikir bahçesinin meyveleri çoktur. Zikirle gelen ilâhî hediyeleri arifler saymakla bitirememişlerdir. Biz, burada bunların bir kısmına değineceğiz. Böylece Allah’ı bilmenin yolu olan zikrin ne kadar şerefli, faziletli, tatlı, faydalı ve gerekli olduğunu bir nebze anlama imkanımız olacak.
Konumuzla ilgili bütün ayetler, hadisler ve tecrübeler, zikrin marifetleri ve meyveleri hakkında özetle şunları söylüyor:
Zikir vuslat yoludur. Zikir kulu Yüce Rabbi’ne yaklaştırır. Zikir insanın marifetini ve muhabbetini artırır, manevi derecesini yükseltir. İhlâsla yapılan zikir, kul ile Rabbi arasındaki bütün perdeleri kaldırır, engelleri aştırır. Rasulullah A.S. Efendimiz’in belirttiği gibi, zikirdeki bu özellik hiçbir amelde yoktur. (Tirmizî, İbnu Mace, Ahmed)
Zikir, kulu Yüce Rabbi ile beraber eder. Kul Yüce Rabbini zikrettiği sürece, O da kulunu zikreder. “Siz beni anın ki, ben de sizi anayım.” (Bakara/152) ayeti bunu ifade eder. Arifler, “Allah'ı zikretmenin bundan başka faydası olmasaydı bile, bu müjde zikrin şeref ve faziletini anlatmaya, insanı zikre koşturmaya yeterdi” demişlerdir.

Bir kulu Yüce Allah'ın özel olarak zikretmesinden daha büyük hangi şeref vardır? Bundan öte ne istenir? Bütün mesele o yüce huzurda kabul görmektir.

Zikir kalbin cilasıdır, onu manevi kirlerden temizler, içindeki gafleti yok eder. Kalp, zikrin nurları ile aydınlanır ve parlar. Bu nur insanın bütün vücuduna yayılır, her organ ondan bir pay alır ve nurlanır. Böylece hayat Allah sevgisiyle tatlanır.
Zikrin nurlarıyla aydınlanan kimsenin yüzü güzel, sözü tatlı olur. Bakışı feyiz akıtır, gülüşü huzur verir. Her hali hayrı yansıtır. Bu kimse yeryüzünde Allahu Tealâ'nın canlı şahididir. Kendisine bakana Allah'ı hatırlatır, hayrı sevdirir.

Zikir manevi zevk kapılarını açar. Zikir sayesinde kul Allahu Tealâ ile özel sohbet ve muhabbet eder. Allahu Tealâ zikredenin en yakın dostu ve sohbet arkadaşı olur, kalbini şenlendirir, onu doyumsuz ve benzersiz zevklere ulaştırır. Büyük ariflerden İbrahim b. Ethem K.S. bu zevki şöyle tarif eder:
“Yüce Rabbim kendisini seven ve çokça zikreden dostlarının kalbine öyle bir zevk koymuştur ki, eğer dünya sultanları bunun ne kadar tatlı olduğunu bilselerdi, onu ele geçirmek için bütün ordularıyla ariflerin kalbine hücum ederlerdi. Ancak Allah dostları onu gizlerler, sultanlar da ondan habersizdirler.”
Zikir kalbi şenlendirir, kalpten gamı, kederi, stresi giderir. Alemlerin Rabbi ile huzur bulmuş kalpten boş sıkıntılar ve yersiz korkular çeker gider. Kalbi zikir ile şenlenmiş bir kul, hiçbir zaman yalnızlık korkusu yaşamaz, ne olacağım sıkıntısı çekmez, rızık endişesine düşmez. Zindana atılsa saraydaki gibi rahat eder.

Zikir kalpteki imanı kuvvetlendirir, kalbe manevi hayat ve neşe verir, kalpten şek ve şüpheyi giderir, böylece insanın Allah'a teslimiyeti tam olur. Yakini artar, ihlâsı elde eder. O zaman ibadetler tatlı ve kolay olur. Kul taklitten kurtulur, tahkike ulaşır.
Alıntı ile Cevapla