Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Ağustos 2011, 13:35   Mesaj No:1

MusabBinumeyr

Medineweb Sadık Üyesi
MusabBinumeyr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:MusabBinumeyr isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13855
Üyelik T.: 22 Mayıs 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:
Memleket:Güneşin Doğduğu YerdeN..
Yaş:37
Mesaj: 745
Konular: 254
Beğenildi:50
Beğendi:0
Takdirleri:160
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Ölümü çok an ki kalbin yumuşasın.

Ölümü çok an ki kalbin yumuşasın.





Hatırlamaktan çekindiğimiz için semtimize hiç ölüm uğramaz sanırız. Her ölümü de erken biliriz. Oysa ölümü düşünmek insanoğluna hem gayesini anımsatan, hem de onu gündelik dertlerinde kaybolmaktan koruyan bir zırh gibidir.


Bazı şeyleri düşünmekten kaçınırız, çünkü o şeyle yüzleşmekten korkuyoruzdur. Mesela kendimizi âmâ olarak düşünmekten çekinmemizin ardında, görme yetimizi kaybetmekten duyduğumuz endişe vardır.

İnsanın ölümü düşünmekten kaçınması da bu karşılaşma, yüzleşme korkusundan ileri gelir. Oysa hep dediğimiz gibi, “korkunun ecele faydası yok.” Korkulan bazı şeyleri düşünmekten kaçınmak, onunla mutlaka yüzleşeceğimiz gerçeğini ortadan kaldırmıyor. İşte ölüm de böyle. Kur’an-ı Kerim’de ifade buyrulduğu üzere, “Her canlı ölümü tadacaktır.” (Ankebut, 57), “Sarp ve sağlam kalelere sığınsa bile!” (Nisa, 78)

Bugünün hakim anlayışı dünyayı ve insanın beden varlığını kutsadığı için ölümle asla barışık değildir. Dinimiz ise ölümün uğursuz sayılıp, akla getirilmemesi fikrini kabul etmez. Aksine sık sık hatırlanmasını, hatta buna zemin oluştursun diye kabir ziyaretleri yapılmasını önerir. Bu mevzuda Sevgili Peygamberimiz s.a.v.’in, “Kabirleri ziyaret edin! Zira ölümü hatırlatır.” (Hakim, Müstedrek) tavsiyesini çoğumuz bilir, bilmezse de yerine getirir.

Ölümü hatırlamanın bazı faydalarını şöyle sıralayabiliriz:
Ölümü hatırlamak, en başta nefsani arzuların, kötü tutkuların yok olmasına vesiledir. Bunun için Efendimiz s.a.v. kıymetli ashabına, “Zevkleri yok eden ölümü çok anın.” (Tirmizî) diye telkinde bulunmuştur.

Yine ölümü hatırlamak kişiyi günaha girmekten koruyacağı gibi, dünyaya olan düşkünlükten de uzaklaştırır. Nitekim hadis-i şerifte, “Ölümü çok hatırlayın. Zira o, günahlardan korur ve dünyadan (yani onu sevip rağbet etmekten) yüz çevirtir.” (Cem’ul-Cevâmi) diye bildirilmiştir.
İbrahim et-Teymî bu hadis-i şerifin faydasını ziyadesiyle görmüş olacak ki, ölümü hatırlamayı kendisini dünya zevklerinden alıkoyan iki şeyden biri olarak zikretmiş ve demiştir ki:
“İki şey beni dünya zevkine kapılmaktan ayırdı. Biri ölümü hatırlamak, diğeri de Allah Tealâ huzurunda hesap vermeyi düşünmek.”

Ölümün hatırlanmasındaki diğer bir fayda, şehitlerle birlikte haşredilecek olma şerefidir. Hz. Aişe r.a. Validemiz Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz’e sormuştu: “Ey Allah’ın Rasulü, şehitlerle birlikte haşredilecek biri var mı?” O da şöyle cevap verdi: “Evet, bir gün ve gecede yirmi defa ölümü anan kimse şehitlerle beraber haşredilecek.” (Gazalî, İhya)

Ölümü hatırlamanın bir başka faydası da kalbin yumuşamasına sebep olmasıdır. Anlatıldığına göre, kalbinin katılığından şikayet eden bir kadına Hz. Aişe r.a. validemiz; “Ölümü çok an ki kalbin yumuşasın.” buyurmuştu. Gerçekten de kadın söyleneni yaptığında kalbi yumuşamış, bu yüzden Hz. Aişe r.a.’ya gelerek teşekkür etmişti.

Ölümü çokça hatırlamak, kişinin hem kalbini uyandırır, hem de ölümünü kolaylaştırır. Sevgili Peygamberimiz s.a.v. bu durumu; “Ölümü çokça hatırlayan hiç kimse yoktur ki, Allah Tealâ onun kalbini diriltmiş, ölümünü kolaylaştırmış olmasın” (Deylemî) diye haber vermiştir.

Tefekkür, yani düşünüp ibret almak dinimizce ibadet sayılır. Kur’an-ı Kerim’de bizi tefekküre teşvik eden pek çok ayet vardır.

Allah Rasulü s.a.v. de bir hadisinde ümmetine, “ibadetin en faziletlisi olarak tefekkürü, zühdün en faziletlisi olarak da ölümü hatırlamayı” göstermiştir. Şu halde ölümü hatırlamak da tefekkürdür, onu yerine getiren kimse her iki fazileti de elde etmiş sayılır. Bu da ölümü düşünmenin bir diğer faydasıdır.

Sonuç itibariyle ölümü düşünmek, insana hem gayesini hatırlatan, hem de onu yaşadığı asrın gündelik dertlerine kapılmaktan koruyan çelik bir zırh gibidir. Günahın kalabalık süvari orduları gibi üzerimize akın ettiği bir dönemde bu zırhı giyinmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu açık değil mi?
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi MusabBinumeyr 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Bİr fİrakın ardından Makale ve Köşe Yazıları YaŞuHa 1 2460 09 Aralık 2013 21:01
Hikaye okumakta fayda var Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler GÖKCEN_AZRA 2 2350 25 Kasım 2013 13:27
Köle Olabilmek Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler mehmet akif2 2 2413 17 Kasım 2013 12:01
Nereye atıyorsun adımlarını /medineweb Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler su damlası 3 2529 17 Kasım 2013 11:50
Suriyeli Kardeşimizin Feryadı Videolar/Slaytlar YaŞuHa 1 1845 10 Kasım 2013 12:57