Konu Başlıkları: Ibrahimi yol, ibrahimi duruş
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17 Kasım 2011, 11:33   Mesaj No:2

YaŞuHa

Medineweb Emekdarı
YaŞuHa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YaŞuHa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13867
Üyelik T.: 24 Mayıs 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 1.005
Konular: 399
Beğenildi:29
Beğendi:5
Takdirleri:53
Takdir Et:
Standart Cevap: Ibrahimi yol, ibrahimi duruş



Hz. İbrahim denilince, tuğyana başkaldırı gelir aklımıza. İlahlık davasında bulunan zorba Nemrut’a: “… Benim Rabbim güneşi doğudan getiriyor. Haydi, gücün yeterse sen de batıdan getir...”(Bakara: 258) meydan okuyuşuna karşı Nemrut’un afallayıp kalması gelir aklımıza.

Hz. İbrahim denilince, tefekkür gelir aklımıza. Sönenlerin, batıp yok olanların ilah olamayacağı gelir inanç dünyamıza. Hz. İbrahim denilince, put kıran İbrahim gelir aklımıza. Baltasını omuzlayıp hiçbir fayda ve zarar vermeyen putları paramparça etmesi gelir aklımıza: “Sonra İbrahim onları paramparça etti. Sadece onların büyüğünü bıraktı. Belki ona müracaat ederler diye.” (Enbiya: 58)

Hz. İbrahim denilince, tevekkül gelir aklımıza. “Allah bana yeter. O, ne güzel vekildir. O, benim halimi görüyor ve biliyor.” Cevabı gelir aklımıza. Dost, dostu yardımsız bırakır mıydı hiç? Dost dostu unutur muydu hiç? Ve ardından bu tevekkülün mükâfatı olarak Rabbimizin: “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selametli ol, dedik. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlardan kıldık” (Enbiya: 69–70) fermanı gelir aklımıza.

Hz. İbrahim denilince, hicret gelir aklımıza. İmansızlık ateşinin kalpleri nasıl taşlaştırdığı, gözleri nasıl körleştirdiği, kulakları nasıl sağırlaştırdığı hakikati çıkar karşımıza. Bunca delil ve mucizeye rağmen putperestliklerine devam eden o azgın kavme karşı, Hz. İbrahim’in: “Ben Rabbime hicret ediyorum. O, bana doğru yolu gösterecektir” (Saffat: 99) sözü gelir aklımıza.

Birçok peygamberin, salih insanların, davetçilerin hayatlarında var ola gelen hicret… Ve bu yolculukta: Hz. İbrahim denilince, itaat gelir aklımıza. Issız ve çorak bir vadide oğlu İsmail ile yalnız kalan Hacer’in yürek vuruşları gelir aklımıza: “Ey İbrahim! Ne görüşecek kimsenin ne de hayat eserinin bulunduğu bir vadide bizi bırakıp nereye gidiyorsun? Bunu, sana Allah mı emretti? Emir Allah’tan ise, Allah bize yeter” sadakati gelir aklımıza.

Ve sonra Hacer’in çaresizlik ve telaş içinde Safa ile Merve tepeleri arasında koşuşturması, bunun akabinde Cenab-ı Allah’ın bir ikramı olarak zemzem’in fokur fokur fışkırması gelir aklımıza.

Hz. İbrahim denilince, adanış gelir aklımıza. Bir babanın evladıyla, bir evladın canıyla imtihan olması gelir aklımıza. Veren Allah, emanetini geri istiyor. Vermek elde mi? Bu icabette, Hz. İbrahim’in: “Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün ne dersin?” sualine, İsmail’in: “Babacığım, emr olunduğun şeyi yap! İnşallah beni sabredenlerden bulursun” cevabı gelir aklımıza.

Hz. İbrahim denilince, kararlılık gelir aklımıza. Şeytanın: “Vallahi, rüyanda şeytanın sana gelip oğlunu boğazlaman için emirde bulunduğunu görüyorum.” Hile ve tuzağına karşı, Hz. İbrahim ’in: “Ey Allah düşmanı! Benden uzak dur. Vallahi Rabbimin emrettiği şeyi yapacağım” kararlılığıyla şeytanı büyük bir hışımla taşlaması gelir aklımıza.

Hz. İbrahim denilince, teslimiyet gelir aklımıza. En değerli varlığını sunmak için bıçak İsmail’in boğazında gidip gelirken: “Ey İbrahim! Rüyanı doğruladın” nidası ile İsmail’e bedel, cennetten kurbanlık bir koçun gönderilişi gelir aklımıza. Ve ardından bu rahmete karşılık Hz. İbrahim ’in; “Allahu Ekber! Allahu Ekber! La ilahe illallahu vallahu ekber! Allahu Ekber ve lillahil hamd!” tekbir ve tahmidleri gelir aklımıza.

Hz. İbrahim denilince, Kâbe ve Hacc gelir aklımıza: “Ey insanlar! Allah u Teâlâ size Haccı farz kıldı. Rabbinizin davetine icabet edin!” çağrısına, insanların “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” telbiyeleri gelir aklımıza. Ve sonra kıyam merkezinde ayrı dil ve renkteki insanların bembeyaz ihramlara bürünmüş olarak dua ve niyazda bulundukları; ırk, dil ve renk farklarını bir yana atarak İslam birliği içerisinde hep beraber Allah için yaptıkları Hacc ibadetleri gelir aklımıza.

Hz. İbrahim denilince, Halilullah gelir aklımıza. Allah’ın dost edindiği ilim sahibi, hanif İbrahim gelir aklımıza.

Ve Hz. İbrahim denilince, dua gelir aklımıza. Kalpten dudağa, dudaktan avuca, avuçtan göğe yükselen dua: “Rabbimiz! Bizi, sana teslim olan kimseler eyle ve neslimizden sana teslim olan bir ümmet (çıkar)! Bize, (razı olacağın Hacc, kurban gibi) kulluk usullerimizi göster ve tevbelerimizi kabul buyur. Şüphesiz ki Tevvab, Rahim ancak Sensin!” (Bakara: 128)

İşte Tevhid ile arındırılmış, tevekkül ile süslenmiş, teslimiyet ile bezenmiş, takva ile taçlandırılmış bu İbrahimi yol ve İbrahimi duruş kıyamete dek tüm Müminlere örnek ve önder olacak İnşallah
Alıntı ile Cevapla