|  16 Aralık 2011, 22:29 | Mesaj No:7 | 
  |  Durumu:    Medine No :  11916  Üyelik T.:
02 Mart 2010  Arkadaşları:2 Cinsiyet: Yaş:56 Mesaj :
487Konular:
102  Beğenildi:11 Beğendi:0
 Takdirleri:10 Takdir Et: 
	  Konu Bu  
				Üyemize Aittir! |   Cevap: Hüküm Allah'ındır 
  07/10/2011   ODTÜ,  Ankara, Dicle, Erciyes ve Kocaeli gibi üniversitelerde fakülte, bölüm  ya da öğretim görevlisi düzeyinde başörtüsü yasağı sorunu yaşanırken,  Hacettepe Üniversitesi’nde okuyan öğrenciler adına yayınlanan bildiride  yasağın ne boyutta olduğu gözler önüne serildi. Bazı bölümlerde yasağın  katı bir şekilde uygulandığı, öğrencilerin dersliklerden çıkarıldığı  bildirilen açıklamada ayrıca öğretim görevlilerinin öğrencilere karşı  ayrımcı bir tutum takındığına dikkat çekildi.  Bir bölüm başkanının  başörtülü öğrencilere dönük ““Mikrop gibi ürüyor musunuz siz?!”  şeklindeki hakaretinin de aktarıldığı bildiri, “Her gün ama her gün okul  kapılarında, kıyılarda köşelerde egemen ideolojinin faşist baskılarıyla  peruk, şapka takmaya; başörtüsünü çıkartmaya zorlanıyoruz. Bunlara  rağmen hâlâ bizi mustazaf değil müstekbir olarak gören arkadaşlar  tarafından da sloganlarla, afişlerle, sözlü saldırılarla yıldırılmaya,  bazen de egemen yapının bizlere bir hediyesi(!) olarak aydınlatılmaya  çalışılıyoruz.” ifadeleriyle son buldu.
 ÖĞRENCİLERİN BAŞÖRTÜSÜ BİLDİRİSİ
 
 Egemen Çıkmazında Başörtüsü
 
 Mart 2010’da YÖK’ün ‘başörtülülerin sınıftan atılamayacağı, sadece  haklarında tutanak tutulabileceği’ne dair bildirisi, pek çok  üniversitede herhangi bir dayanağı olmadığı hâlde kusursuz bir  tutarlılıkla uygulanan yasağın ve hatta zulmün farklı farklı  yorumlanarak katılaşmasına ya da hafiflemesine sebebiyet verdi.  Rektörlerin, daha özelde dekanların insiyatifine ve ‘özgürlük algısı’na  bırakılan bu durum biz başörtülü kadınlar açısından ciddi bir garabet  teşkil etmeye başladı. Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nü ele  alırsak bu durumu ziyadesiyle tecrübe etmiş oluruz.
 
 Bazı fakültelerde rahatlıkla derslere girilirken bazı fakültelerin  neredeyse kapısından içeri dahi girilemeyeceği alenen ortadadır. Tam da  bu noktada uzatılan her mikrofona ne kadar özgür, ne kadar insan  merkezli bir kampüs oluşturduğunu söyleyen rektörün ‘bana dokunmayan  yılan bin yaşasın’cı tavrı devreye giriyor.
 
 Pek çok bölümde kısmen de olsa kalkan yasak bazı bölümlerde ise  şiddetini koruyarak devam etmekte. Herkesin rahatlıkla girip çıktığı K  salonundan bile çıkartılan başörtülü öğrencilerin olması tüm bu  tutarsızlığı açıklamaya yeterli. İki yıl öncesine kadar yemekhane ve  kütüphanelere bile Ögb (Özel Güvenlik Birimi) tarafından alınmıyorduk.  Şimdilerde ise hâlâ daha yasakla beraber hocaların takındığı anlamsız ve  hastalıklı tavırlarla uğraşıyor pek çoğumuz. Öyle ki yasak konusunda  konuşmak için gidilen fakat hocaların kendilerini tanrısallaştırma  süreçleri neticesinde bir ‘tapınak’ hâline getirdikleri odalarına  kıyafetimizden dolayı alınmıyor; yine aynı hocaların rejim  muhafızlıklarına kalkan olarak kullandıkları dersten bırakma, okul  uzattırma, soruşturma açma gibi tehditlerine maruz kalıyoruz.
 
 İnançlarımıza ve ideolojilerimize her fırsatta ket vurmaya  çalışılıyor; ‘örtük engelli, ikinci sınıf vatandaş’ gibi sıfatlarla  ‘alçakça’ vasfediliyoruz. Geçtiğimiz yıl Fen-Edebiyat Fakültesi’ndeki  başörtülü arkadaşlarımız bir bölüm başkanına ait ‘Mikrop gibi ürüyor  musunuz siz?!’ hakaretine maruz kaldılar.
 
 Yine okulların açıldığı şu günlerde ise keyfî uygulamalar devam  ediyor. Fen-Edebiyat Fakültesi’nde bazı bölümler –AKE Bölümü vs.- ve  Eğitim Fakültesi’nde –özellikle İlköğretim Bölümü- örnekliktir.
 
 Şurada bir yıl öncesine kadar lavabo kapılarına asılan ‘Başörtüsü  takıp çıkmak yasaktır!’ ilanlarıyla durdurulmaya çalışılırken şimdi  bizlere hem lütuf gibi aksettirilen ama aslında öte yandan bir göz  boyama olarak sunulan binalara ve dahasında sadece birinci katlara girme  izni(!)ne tabi tutuluyoruz.
 
 Her gün ama her gün okul kapılarında, kıyılarda köşelerde egemen  ideolojinin faşist baskılarıyla peruk, şapka takmaya; başörtüsünü  çıkartmaya zorlanıyoruz. Bunlara rağmen hâlâ bizi mustazaf değil  müstekbir olarak gören arkadaşlar tarafından da sloganlarla, afişlerle,  sözlü saldırılarla yıldırılmaya, bazen de egemen yapının bizlere bir  hediyesi(!) olarak aydınlatılmaya çalışılıyoruz.
 
 Hacettepeli Müslüman Öğrenciler
 (Kaynak: Platform Haber)
 
 | 
  |  |   |