Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26 Aralık 2011, 03:35   Mesaj No:7

kamer34

Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Imam rabbani ve mekrtubat'ta ki şirk sözler..

Selamun Aleykum


Daha evvelki çalışmalarımdan alıntı yaptım umarım faydalı olur.

Ben şahsen kuran sünnetin kullanmadığı hiç terimi kullanmamak gerektiği taraftarıyım.
Bunu derken şunu kast ediyorum.Bu terimleri İslam dini adına kullanmamak lazım.Bu küfürdür demiyorum fakat bunun bir çeşit bidat olduğuna inanıyorum.Allah,zatını,sıfatlarını, fiillerini,rasulunü,islamı,ibadeti,takvayı kısacası dini tarif ederken mükemmel terimler kullanmış ve bu terimlere çok geniş anlamlar yüklemiştir.Bu terimler arapça dilinde zaten var idi denilebilir ki bu doğrudur.

Belkide Hz. Muhammed (sav) in arabların içerisinde dünyaya gelmesi,arapçanın çok geniş bir dil olmasından da kaynaklanmış olabilir.Yani şunu demek istiyorum Allah kıyamete kadar sürecek olan bu dini bir program dahilinde insanlara sunduğuna göre bu kuranın arapça olarak inmesi ve peygamberin sadece arap olmasından kaynaklanmadığına inanıyorum.

Peygamberin de arap olarak dünyaya gelmesinin hikmeti bu dilin terimlerinin çok geniş manalarda kullanılmış olmasından kaynaklnamış olabileceğine inanıyorum ,acizane hiç bir şeyin teasdüdüfen ortaya çıkacağına inamıyorum.Bu yüzden kuranın arapça olarak muhakkak korunması gerektiğine kanaat etmekteyiğim.Yani kişi istedği dilde dua edebilir bunda bir sakınca görmüyorum fakat islamın olmazsa olmazlarını vurgulayan terimleri, manalarını bilerek orjinal şekliyle ibadetlerin gerçekleştilmesinin en doğrusu olduğuna kanaat getirmekteyim.

Bu sebeple din adına ortaya atılmış olan terimleri,kökünden red ediyorum.Siz takvayımı izah etmek istorsunuz buyrun izah edin kuran ve sünnette en güzel şekliyle izah edilmiştir zaten,bu izahlar sizi tatmin edemiyorsa lütfen yeni bidatler ortaya çıkarmayalım.

Bu bidat terimlerinden bir kaçıda şunlardır.


Vahdet-i vucüt ve vahdet-i şuhud terimleridir.


Şimdi bazı arkadaşlarımız şunu idda edebilmekteler,Ebu Bekir Sıddık,Ebuzeri ğifari gibi şahsiyetler de tasavufu benimsemişlerdir derler,bunun hiçte adil bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum.Eğer siz onların takvayı,islamı,Allah’ın vahy etmiş şekli ile tertemiz katıksız imanlarından söz ediyor iseniz,neden o zaman takva kelimesi yerine tasavuf kelimesini kullanmak ihtiyacı duyuyorsunuz.

Konuyu şuraya getirmeye çalışıyorum.Bu terimlerin halk arasındaki anlamları evet öyledir sizin dedğiniz gibidir bu doğrudur,fakat bu terimleri türeten ve islama sokan,bu terimlerin sahipleri bakalım sizin anlamak istediğiniz manalarımı yüklemişler,yoksa kendi iğrenç fikirlerine bir zemin mi hazırlamışlar,hep birlikte görelim.

Vahdet-i şühud görüşünü tam olarak algılaya bilmek için aslında vahdet-i vucüd görüşünüde bilmek gerekmektedir. Vahdet-i vucüd görüşü Hallacı Mansurun ortaya attığı,fakat endülüslü olan ibn-i arabi tarafından sistemleştirilerek büyük kitleleri adeta kasıp kavurmuştur.Özellikle bu görüş islam düşmanları tarafından oldukça benimsenmiş Allah'u alem avrupanın bir çok ülkesinde üniversetelerde ders olarak okutulmuştur.Burası çok önemli.

İsalmın (İ) sinden bile rahatsız olan yahudi ve hıristiyanların evliyaül ekber denilen bir zatın kitaplarını kendi üniversitelerinde okutmaları insanın beynini adeta zonklatmaktadır.Her fırsatta Allah’ın rasülüne hakaretler yağıdırarak onun hakkında karikatürler çizerek adeta yerden yere vurdukları Hz.Muhammed (sav) e bu kadar kinlerini açıkca dile getiren şu aşağılık hiristiynalar ve yahudilerin ibn-i arabinin bu iğrenç fikirlerine sahip çıkmaları manidardır doğrusu.

Bizim ilim yapmış arkadaşlarımız halen bu kadar açık net olan hadiselere karşı adeta imanlarını tehlikye atarak sahip çıkmalarını inanın anlamak mümkün değildir.


Vahde-i vucüd görüşüne karşılık İmam Rabbani vahdet-i şuhud görüşünü geliştirmiştir..Allah’tan dileyim şudur beni yanlış bir yorum yapmaktan korusun,bu konuları uzun yıllardır sandığa gömmüş idim fakat zaruret olunca dün gece tekrar bir göz atmak zorunda kaldım ve inanın neredeyse bende onlar gibi kafayı yiyecektim,öylesine karmakarışık,böyle fikirleri okuyupta içinden sağlam çıkmak hakikaten çok zor bir durumdur.


Vahdet-i Şuhud ne anlama geliğini tam anlamak için birazcık vahdet-i vucudu anlatalım.


Vahdet-i Vücud: özetle

1-) Sadece Allah vardır, onun dışında bir varlık yoktur,
esasına dayanan bir çeşit görüştür“La mevcude illa hu” cümlesiyle özetlenir

2-) Allah’u Teala’dan başka var olan her şey nat ve taayyunat alemidir.Şuunat ve taayyunatın hepsi de Allah’ın görüntüleridir.O, onlar içinde tecelli etmekte ve onlar içine sirayet etmiş, girmiş bulunmaktadırBu sirayert sayıların içine birin sirayeti gibidir.Sayıların bütün rakamları birler basamağının tekrarından başka bir şey değildirKainatta bir tek kaynak, yani bir tek zatın tecellisi vardır.Çokluk içinde ancak o tecelli etmektedir.O’nun zatından çokluk meydana gelmezAllah’ın mukaddes zatının varlığından o çokluk alemi gözler önüne çıkmıştır.Ancak Allah’ın zatı o çokluk içinde görülendir.


3-) Gerçek varlık birdir.O’nun vücudu yanında eşyanın varlığı yok hükmündedir.Diğer varlıkların vücudu O’nun vücuduna nisbetle yok hükmündedir

Yani ibn-i arabiye göre bizim alem olarak telaki ettiğimiz şeyler tamamıyla bir göz yanılgısıdır.İbn-i arabiye göre madde olarak gördüğümüz yani hacim olarak yer kaplayan yani taş,ağaç,insan,hayvan,gezegen kısacası madde olarak bilinen herşey


Allah’ın dışında birşeydir demek şirktir.Yani sadece”bir” vardır onun dışında hiçbirşey yoktur,var gibi gözüken insan hayvan,taş,dağ,toprak müridin gözünün yanılgısıdır ne mürid mertebe atlar fena halini alarak mertebelerini kademe kademe geçmeyi başarır ise en yüksek mertbeye ulaşır, o mertebe de fena fillah mertebeseidir.Aslında bu çok uzun bir konudur.Ben sadeleştirerek ve özetle anlatmaya gayret ediyorum.


Kişi bu mertebeye ulaştığında haşa Allah olur.Yani denizin içine hani birdak su döktüğümüzde ne olur denizin içerisinde yok olur.İşte kişi de bu mertebede Allah’ın içerisinde yok olur.Sonramı ne olur

Sonra kişi haşa Allah olur,artık onun ibadet etmesi mantığını yitirmiş olur,dünyada biz kullara göre helal ve haram olan şeyler yok haline gelmiş olur.Çünki Allah'ın kendisine ibadet etmesi söz konusu olabilirmi bu saçma olmuş olur değilmi.Şimdi ibn-i arabinin kendi sözlerine bir bakalım.

Yin “Fusus” kitabında


Evet tam öyle oldum öyle ise bana bağlanınız


Ben Allah'ın ipiyim yaratılışınızda bunu iyi biliniz


Öyle ise kul olarak hizmete koyulunuz kapıla geliniz


Zeynepi niami yada inai


Yin"fusus" kitabında


“Allah'ın isimlerinden biri “El-Aliyy” (Yani, yüce) dir. Vücud aleminde O'ndan başkasının vücudu olmadığına göre, kime yücelik etmektedir? Yahut da, O, kimden ve neden yücedir? Bu, “Ne veya kim?” dediğimiz, O'ndan başkası değildir ki...


Demek, O'nun yüceliği ancak kendisi içindir ve O, mevcudun aynıdır. Böyle olunca,

muhdes, yani, sonradan olan ve eşya diye isimlendirdiğimiz şeyler de, kendi zatı için yücedir. Bu alemde sonradan var olan her şey, yine O'dur. O, batın olduğu gibi, zahirin de ta kendisidir. Bu varlık aleminde, O'nu gören, O'ndan başkası değildir. Varlıkta konuşan da O'ndan başkası değildir. Bu varlık aleminde, Ebu Said'i Harraz ile ve başka insan ve eşya isimleriyle anılan hep O'dur.”


Ebu Sadi harraz ibn-i arabiye şunu sorar senin için karın ile bacın arasında fark yokmudur.ibn-i arabi cevaben sizin gibi insanların gözü ile baktığımızda bir fark vardır fakat bizim gözmüzle baktığımız da arasaında hç bir fark yoktur der.Neyse bunların detaylarını vahdet-i vucud konularını işlerken vereceğiz inşallah.


Bu sözleri verdiğimiz için bazı arkadaşlar bize inanılmaz tebki gösteriyorlar,bu doğru bir yaklaşım değildir biz burada kimsenin şahsına bir hakarette bulunumuyoruz,bir müslümanın yapması gereken gözü kapalı tepki göstermek yerine bu fikirleri islamın terzisne koyup tartmalarıdır.İnsanların insanlardan etkilenmeleri kadar doğal birşey olmaz .

Örneğin bende ibn-i Teymiyeden,Seyyid Kutubtan,Mevdudi'den,etkilendiğim bir gerçek bunu inkar etmiyorum.Biri sokakta Seyyid Kutub'a söverse ya o benim kafamı kırar yada ben onun.

Kişiler isimlerinin büyüklükleri ile değil fikirleri,fiilleri ile ele alınmalıdırlar.Bu isimlerin yanlışlarını bir insan ortaya koyduğunda şunu asla yapmamak lazım. Eğer bir müslüman Seyyid Kutubun islama uygun olmayan hatta çok iğrenç fikirlerini ortaya koyarsa o müslümana teşekkür edilir,bir müslümanın yapması gereken ne ise onun gereklerini hemen yerine getirmesi gerekir.Çünki biz Allah’a iman etmişiz Seyyid Kutuplara değil,onlara saygımız ve itaatimiz vardır ancak islam çercevesi içerisinde bu mümkündür.

İşte ibn-i arabinin bu sözlerine bu fikirlerine Said-i kurd-i küfür der,ama ibn-i arabiyede hatemül evliya demektende geri kalmaz .İbn-i arabiyi öve öve biteremez.Bana göre ha ibn-i arabinin fikirlerini taşımışsınız ha onu övmüşsünüz arasında hiç bir fark yoktur.

devamı alt sayfada
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla