|  Durumu:    Medine No :  15316  Üyelik T.:
18 Aralık 2011  Arkadaşları:3 Cinsiyet:Erkek Memleket:Kayıp bir Kentten Yaş:45 Mesaj :
745Konular:
145  Beğenildi:315 Beğendi:100
 Takdirleri:3844 Takdir Et: 
	  Konu Bu  
				Üyemize Aittir! |   İslam Hukukunda Darul-Harp ve Darul-İslam Meselesi 
   İslam Hukukunda Darul-Harp ve Darul-İslam Meselesi İslam Hukukunda Darul-Harp ve Darul-İslam Meselesi                                Başlangıç ve her şeyin evveli nihayetsiz her  şeyin sonu, Kadim, Kerim, fazilet ve cömertlik sahibi varlığı  kendinden, alemlerin yegane gerçek hükümdarı, Rabbi olan Allah’a Hamd ve  senalar olsun. Kıyamete dek salat ve selam rahmet Nebisi, Ümmetin  şefaatçisi, halkın aynasında Hakkın kainattaki tecellilerinin en  mükemmeli olan Peygamberimiz, Seyyidimiz, Rehberimiz Hz. Muhammed  Mustafa’ya (s.a.v ) Onun pak, temiz, şerefli Alinin ve Güzide Ashabının,  Salihlerin ve onlara uyanlara olsun. 
 Allah’a Hamd Rasulüne salat ve selamdan sonra şunu bil ki Darul Harp ve  Darul İslam mevzusu öteden beri Müslümanlar arasında iyi anlaşılmayan  bir mevzu olmuştur. Bu sebepten dolayı da insanlar her türlü olay ve  durum karşısında bulundukları beldeleri burası darul harp veya darul  İslam diye parsellemeye başlamışlar ve olayları çıkılmaz bir hale  sokmuşlardır. Bundan dolayıdır ki biz Darul harp ve Darul İslam  mevzusunu İslam Hukukunda yeri ve uygulanış tarzı Cihat ve cihadın  hükümlerini kısa ama öz bir şekilde ele almaya çalışacağız inşallah.  Çünkü bazıları insanları cihat etmeye ve Cihat dan bahsederken de İslam  hukukunda anlatıldığının tersine hareket ediyorlar, bazıları da farkına  varmadan şerefli bir ibadet olan cihadı hakir görüyor ve yanlışa, hataya  düşüyorlar. Bu her iki halinde anlaşılması için yani cihat yapalım  diyenlerin cihat hükümlerinin neler olduğu, hükmü ve uygulanış tarzı ve  cihatta neymiş bu zamanda cihat yoktur diyenlerin de farkına varmadan  düştükleri hatayı bir nebze olsun aydınlatmak maksadıyla bu çalışmayı  yapıyoruz. Gayemiz doğrunun doğru olarak yanlışın da yanlış olarak  bilinip inanılması ve hatalarımızdan fazla zaman kaybetmeden  dönülmesidir. ( Detaylı bilgi edinmek isteyenler Fıkıh kaynaklarına baka  bilirler.) Güç, kuvvet, tevfik , inayet,yardım Allah’tandır.
 
 
 
 CİHAD
 
 
 Bismillahirrahmanirrahim “Besmelesiz başlanan hiçbir işte hayır yoktur”  ve “Besmele her hayrın başıdır”buyuruyor Allah Rasulü (s.a.v) biz dahi  besmele ile başlarız.
 
 Cihadın Tarif ve Mahiyeti: Cihad lügatta güç ve gayret sarfetmek veya  amelde mübalağa göstermek manalarına gelir. Hukuk ıstalahında ise cihad  “Allah yolunda can,mal, dil ve sair vasıtalarla muharebede elden gelen  güç ve gayreti sarf etmek manasını ifade eder.
 (Hamidullah İsl.Dev.İdaresi s.131-Bilmen 3.334,354-Y.Kerimoğlu K.kavramlar cihad mad.)
 
 “Allah yolunda cihadın manası Allah’ın zatı ve ilayı kelimetullah  hususunda nefsi yormak da mübalağa göstermektir. (İbni Rüşd  el-mukaddimat1.259)
 
 
 Cihad kelimesi terim olarak gayrımüslimlerle savaşda gayret sarfetmek  manasına kullanıldığı gibi nefis, şeytan ve fasıklarla mücahede içinde  kullanılır. Nefs ile mücahede dini esasları öğrenip ona göre amel etmek  ve diğerlerine de öğretmekten ibarettir. Şeytanla cihad ondan gelen  şüphelere ve süslü gösterdiği şehvetlere karşı koymaktır.
 Kafirlerle cihad el, mal, dil ve kalp ile olur. Fasıklarla ise el, sonra kalp ile olur.
 
 İbn Rüşd (520/1126) cihadı şu kısımlara ayırır.
 
 a) Kalp ile: Nefis ve şeytanla yapılan cihad.
 
 b) Dil ile: İyiliği emir ve kötülükten nehyetmek Münafıklarla yapılan cihatta bu kısma girer.
 
 
 c) El(Kuvvet)ile: İdareci ve yetkililerin insanları haram ve batılları  irtikab etmekten ve farz ve emirleri terkten tedip yoluyla alıkoymaları.  Hadd ve cezaların tatbiki de bu kısma girer.
 d) Kılıç ile: Din hususunda gayri Müslimlerle yapılan savaş.
 
 
 Kulun nefsi ile olan cihadı dış düşmanlara karşı olan cihada nispetle  asıldır. Dış düşmanla cihat bunun fer’idir.Allah Rasulü (s.a.v) “Mücahit  nefsiyle cihad edendir” buyurmuşlardır.
 Hz.Cabir (r.a) gelen başka bir rivayette Peygamberimiz (s.a.v) Şöyle  buyurmuştur: “Hz.Peygamber (s.a.v) bir gazadan geldi de Hoş geldiniz!...  ama küçük cihaddan büyüğe geldiniz Ashap büyük cihad nedir diye sordu  Rasulüllah (s.a.v) kulun heva ve hevesi ile mücadelesidir”. Buyurdu.  Evet Zühd ve Takva hayatını esas alan bir mümin Resulü Ekremin (s.a.v)  sünnetine riayet etmesi ve cihadın bütün unsurlarını eda etmeye  çalışması şarttır.(Y.Kerimoğlu K.Kavramlar s.84 Cihad mad.)
 
 Bundan nefisle cihadın asıl olduğu anlaşılmaktadır. Unutmayalım ki  Müslüman her zaman kafirlerle savaş yapmaz ama nefs ve şeytanın vesvese  ve desisesi her zaman vardır. Bu durum da nefs ve şeytanla mücadele  farz-ı Ayn bir ibadet olduğundan asıldır diyoruz.
 Nitekim ayette: “ Heva ve Nefsini İlah edineni gördünmü.” (Furkan 43)  Buyurulur. Kişiyi ilahlık iddiasına kadar götüren şeytan ve Nefsin  vesveseleriyle elbette mücahede etmek daha büyük ve uğraşılması gereken  bir ibadettir.
 
 Allah’ın emirlerine uymak hususunda nefsiyle cihat etmeyen dış  düşmanlarla da cihat edemez.. Çünkü amel, ibadet nefsin kırılmasına ve  kalp deki iman nurunun artmasına, imanın kemalata ulaşmasına bir  vesiledir. Nefsini bu şekilde eğitmeyen bir insan gerçekten sağlam bir  imanı gerektiren cihad vazifesini imanı zayıf olduğu için  yapamayacaktır. (İbn Kayyim Zadül Mead 2, 38)
 
 
 Verilen bu kısa malumattan da anlaşılacağı gibi cihat kelimesi geniş  anlamda başta nefs ile mücahede olmak üzere, iyiliği emir ve kötülükten  nehy, toplumda İslami esaslara riayeti temine çalışmak İslam’ı tebliğ  etmek ve dış düşmanlarla mücahede de bulunmak gibi manalara şamildir.
 
 
 Cihadı Müslümanların gayri Müslimleri zorla İslam’a sokmak için onlarla  yaptıkları savaş şeklinde göstermek hiçbir mesnede dayanmamaktadır.  Batılı müellifler öteden beri cihadın tüm dünya Müslüman oluncaya veya  İslam hakimiyetine boyun eğinceye kadar onlarla savaşmak manasını ifade  ettiğini; İslam’a göre Müslüman bir devletin gayrı Müslim devletlerle  münasebetlerinin sulh değil de harb esasına dayandığını ve buna bağlı  olarak da dünyanın darulislam ve darulhab olarak taksim edildiğini iddia  etmektedirler. (Khadduri war and Peace in the Law of Islam  s.52.53,144,251)
 
 
 Hakikatte ise cihadın meşru kılınmasının sebebi kendilerine cihad ilan  edilecek kimselerin Müslümanlara karşı harbi, yani muharip bir düşman  durumunda olmalarıdır. Cihad haksız tecavüzleri önlemek, insan hak ve  hürriyetlerini korumak, toplumun sulh ve saadetini temin maksadıyla  teşri kılınmıştır. Serahsi bu hususu gayet güzel bir şekilde belirtir  “Cihaddan maksat Müslümanların emniyet içinde bulunmaları ve din, dünya  işlerini yürütme imkanına kavuşmalarıdır.” (El Mebsut x, 3)
 
 
 Cihad Farizası (Hükmü): Cihad Mevla-i Zülcelalin Müslümanların  temizlenmesine, şehadete, cennete ve rızaya kavuşması, toplum refah ve  düzeninin sağlanması için müminlere emir buyurmuş olduğu bir vasıtadır.  Bu da cihadı Allah Tealanın koymuş olduğu kurallara göre uygulamak dan  cihadın hükümlerini iyi bilmek den geçer.
 Aksi halde bu şerefli ve faziletli ibadetten hiçbir fayda ve menfaat  göremeyiz. Cihadın hükmüne gelince: Cihad farz-ı ayn ve Farz-ı Kifaye  diye ikiye ayrılır.
 
 
 a) Farz-ı Ayn: Düşmanın bir İslam beldesine hücum etmesi halinde olduğu  gibi umumi ise cihada gücü yeten her Müslüman için farz-ı ayn olur.  Çünkü Kuranda: “Ağırlıklı ve ağırlıksız olarak cihada çıkın” buyurulur.  (Tevbe 41)
 
 
 Bu ayet genel savaş çağrısı hakkında nazil olmuştur. Başka bir ayette  de: “Medine ahalisine de çevresinde ki bedevilere de Allah’ın Rasulünden  geri kalmaları ve onun kendi nefsini sakınmadığı şeylerden kendilerini  sakınmaları yakışmaz” buyurulur.(Tevbe 120)
 
 
 
 Savaş umumi olduğu zaman kadın kocasının izni olmadan çocuk da  Anne-Babasının izni olmadan cihada katılmaları caizdir. Cihad umumi  olduğu zaman katılmak farz-ı ayndır.
 
 
 
 Cihad hangi hallerde Farz-ı Ayn olur: Cihad üç halde Farz-ı Ayn olur
 
 1- Her iki ordu karşı karşıya gelir ve saflar karşılıklı durursa, orada  hazır olanın geri gitmesi haram olur ve orada kalmak kaçınılmaz olur.  Çünkü Allah teala: “Ey iman edenler! Savaşmak isteyen bir topluluk  gördüğünüz zaman sebat edip yüz çevirmeyin Allah’ı çok, çok anın”  buyurur. (Enfal 45)
 
 2- Kafirler bir beldeye hücum ettikleri takdirde o belde halkı için onlarla savaşmak ve onlara karşı koymak kaçınılmaz olur.
 
 3- İmam (İslam Devlet Başkanı) bir topluluğun savaşa katılmasını  isteyecek olursa onunla birlikte savaşa katılmak zorundadırlar. Çünkü  Allah Teala: “ Ey iman edenler! Size ne oldu ki Allah yolunda hep  birlikte cihada çıkın denildiği zaman yere doğru ağırlaşıp çakılıp  kaldınız”buyurur. (Tevbe 38)
 
 Diğer taraftan Buhari ve Müslim de geçen “Cihada katılmanız istendiği  zaman cihada çıkın” hadisi de bunu gerektirmektedir. Demek ki yukarda  zikrettiğimiz sebepler olmadığı sürece cihad hiçbir durumda Müslüman’a  farz-ayn olmaz. Maalesef cihadın hükümlerini, sebeplerini, mahiyetini  bilmeyen bazı kendini bilmezler, insanların arasına tefrika ve fitne  sokmak amacıyla cihad propagandaları yapmakta insanları farziyeti kati  olan ibadetlerden (Namaz, Oruç ,Zekat, Hac) uzaklaştırma onların  öğrenilmesine fırsat vermeme gibi yola başvuruyorlar. saf ve niyeti  temiz olan kardeşlerimizin de bu propagandalara kapıldıklarını müşahede  etmekteyiz.. Bunlar cehaletten İslam Hukukunu bilmemekten ileri  gelmektedir.
 Bu kardeşlerimize tavsiyemiz İslam Hukukunu iyi inceleyip  öğrenmeleridir.ve ona göre hareket etmeleri ve tahriklere  kapılmamalarıdır. İnsan kulaktan dolma bilgilerle bu yolun sonuna  varamaz dinini yaşayamaz. Şunu da unutmayalım ki Hiçbir Müslüman Cihada  karşı değildir herkes onun Allah’ın emri olduğunu Müslümanların  günahlarından temizlenmeye, cennet ve rızaya kavuşturucu bir unsur  olduğunu bilir. Ama onu iyi bilmemeye ve her olay ve durumda da cihad  diye ortaya atılmaya karşıdır çünkü bir insan bir ibadeti tam anlamıyla  öğrenmezse nerede, hangi olaylar karşısında nasıl hareket edeceğini  bilmez veya eksik bilirse yaptığı ibadetin Allah indinde hiçbir değeri  yoktur. Ve kendini kandırmaktan öteye de gidemez. Bizim karşı çıktığımız  da budur.
 
 b) Farz-ı Kifaye: Eğer toplu olarak cihada katılmak gerekmiyorsa  seferberlik söz konusu değilse cihad farz-ı kifayedir. Yani cihada ehil  olan herkesin üzerine farz olmakla birlik de bir kısmı bu farzı yerine  getirirse diğerlerinin üzerinden düşer cenaze namazında olduğu gibi.
 Çünkü Allah Teala: “Allah can ve mallarıyla cihad edenleri oturanlardan  derece itibariyle üstün kılmıştır. Bununla birlikte Allah imanlarından  ötürü hepsine de güzelliği (cenneti) vaat etmiştir” buyurur (Nisa 95)
 
 Allah teala burada cihad edenlere de cihada katılmayıp oturanlara da  güzellik vaat etmektedir. Eğer cihad her halükarda farz-ı ayn olsaydı  oturanlara güzellik vadinde bulunmayıp kınardı. O takdirde oturmak haram  olurdu.
 
 Başka bir ayette de: “ Müminlerin hepsinin cihada çıkmaları gerekmez. O  halde her bir taifeden bir grup çıksın kimi de dinde iyice bilgi sahibi  olsun. Kavimleri geri döndüklerinde onları Allah’ın azabı ile korkutmak  için geride kalmalıdır” buyurulur. (Tevbe 122)
 
 
 Evet bu ayet aynı zamanda ilmin ve bilginin ne kadar önemli olduğuna da  dikkat çeker. Bilgisiz bir toplum her zaman çökmeye, yıkılmaya mahkumdur  tarih bunun ibretleriyle doludur. Bir kavim bir millet kendi özünden  dininin gerektirdiği hükümlerden uzaklaştıkça, tam anlamıyla anlayıp  yaşamadıkça ilimden ve bilimden uzaklaştıkça çöküntüye uğraması  kaçınılmazdır.
 Unutmayın ki Dünyadaki bütün kötülüklerin sebebi cehalettir. Hakk'a  ulaşmak isteyen herkesin cehaletten kurtulması, ondan uzaklaşması  gerekir.
 Bilginin ortaya koyduğu delillerin gönüller üzerinde icra ettiği tesiri  silâh gücü ile temin etmek mümkün değildir. Onun için kuranda şöyle  buyurulmuştur:
 "Ey Muhammed! Insanları Rabbi'nin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır;  onlarla en güzel şekilde tartış. Doğrusu Rabbin, kendi yolundan  sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir. "  (en-Nahl 16/125).
 Temeli ilim yoluyla tebliğ ve davete dayanan Islâmiyette, bu tebliğ  faaliyetinin adı "ilim ile cihad"dır. Bu usûle "Kur'an ile cihad" da  denilir. En güzel mücadele şekli Kur'an'ın mücadele şeklidir. Bunun için  Cenâb-ı Hak:"Sen kâfirlere uyma, uyanlara karşı Kur'an ile büyük bir  cihadla cihad et" (el-Furkan, 25/52) buyurmuştur. Ayet-i kerimede Kur'an  ile cihadın "büyük cihad" olarak belirtilmesi, Kur'an'ın ilim ile cihad  konusuna ne kadar önem verdiği göstermektedir. Hak ve hakikatı, en  tehlikeli zamanda bile, hiç bir şeyden korkmadan ve çekinmeden olduğu  gibi söylemek de bir çeşit cihaddır. Rasûlullah (s.a.s.) bu konuda şöyle  buyurmuştur:
 "Zalim bir hükümdar karşısında hak ve adaleti açıkça söylemek, büyük bir cihaddır. " (Ibn Mâce, Fiten, 4011)
 
 
 Evet Cihad umumi olmayınca bir kadın kocasının izni olmadan çocuk da  Anne-babasının izni olmadan cihada katılamaz. Çünkü evlilik haklarını  yerine getirmek ve anne-babaya itaat farz-ı ayndır.
 
 
 Cihad ve Zaruret Kaideleri: İslama göre savaş insan bünyesini telef ve  toplum hayatını tahribe yol açtığı için bizatihi “şer” dir. İslam  nazarında insan “insan” olmak vasfıyla muhteremdir. çünkü insan Allah’ın  yeryüzünde ki Halifesi ve vekilidir. İslam da savaş insana eziyet için  değil ona yapılan eziyeti önlemek için mubah kılınmıştır.
 Bu sebeple harbe ancak zaruret halinde başvurulur ve zaruret sınırı da aşılmaz.
 Kuranda: “ Eğer Allah insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla önleyip  savmasaydı yeryüzü muhakkak fesada uğrardı” buyurulur. (Bakara 251)
 
 
 Ve yine: “Haram ay haram aya bedeldir. Hürmetler karşılıklıdır. Onun  için kim sizin üzerinize saldırırsa sizde tıpkı onun üstünüze saldırdığı  gibi ona saldırın (fakat daima) Allah dan korkun ve bilin ki şüphesiz  Allah takva sahipleriyle beraberdir” buyurulur. (Bakara 194)
 |