Baba,Sana Baş Kaldırıyorum!/Muhsin Arslan
- Oğul:
“İman şeffaf, berrak ve vicdanın iknasıdır. İman konusunda problemim yok ama sizin uygulamalarınız, yorumlarınız ve eserleriniz kafamı karıştırıyor.”
- Baba:
“Kafanı karıştıran nedir?”
- Oğul:
“Okuduğum Kur’an ile yaşadığınız, dayattığınız, yorumladığınız, teslim olmamı istediğiniz İslam çelişkilidir, kavgalıdır, baba.”
- Baba:
“Kafandaki soru işaretleri nedir evlat, beyan et, yardımcı olayım.”
- Oğul:
“İslami kavramlara yüklediğiniz anlamlar çok kaypak ve iki yüzlü… Kavramları özünden, dokusundan koparıp istediğiniz gibi yorumluyorsunuz. İstediğiniz gibi her tarafa çekiyor, işinize gelmeyen gerçekleri kendinize uyduruyorsunuz.
Maskeler kullanıyorsunuz, ikna yerine susturuyorsunuz. Şirk’in affedilmez nankörlük olduğunu söylüyor, şirkten uzak durun derken, şirk’in alasını dayatıyorsunuz!
Kula kulluğu; Allah’a isyan olsa bile kula itaatı, aklımızı cebinize sokup robotlaştırmak, Kur’ana zıt olsa da “anlamazsın, sus” dayatması...
Eserlerinizdeki kerametler, rüyalar, hurafeler, bid’atlar, gülyabanilerle korkutmalar...
Gelenek, ataların dokunulmazlığı, hikayeler, rüyamsı düşlerle dolu bir din...
Ataların, şeyhlerin, alimlerin dokunulmazlığı, eleştirilemezliği...
Mürşitleri başımıza gardiyan yapmalar...
Birbirine düşman binlerce tarikat ve cemaatlerin tefrikalarında rahmet dayatması...
Kur’an’la savaşan bazı sahabelerin(!) dokunulmazlığı...
İslam Peygamberine salavat yarışması dayatırken, Peygamber neslinin kökünü kazıyan, kızlarını cariye eden aşağılıklara “(ra)” dayatmalarınızdaki Kur’ani çelişkiler...
Kızının saç teline dokunana idamı az görürken, Peygamber kızına yapılanları “Ehli Sünnet” rahmetiyle affetmeler...
Irkçılık dinsizliktir der, ırkçılığı süslü cümlelerle, uydurma hadislerle, mazlumluk edebiyatlarıyla bize “İslam’ın bir rüknü” gibi aşılamalar...
Kur’an’a zıt, tevhid ile kavgalı yüzlerce uydurma hadise(!) inanılmaz sevdalar...
Okuyan, araştıran, sorgulayan çocuklarınızı “Babaya isyan, Allah’a isyandır” kılıfına uydurup mürted ilan etmeler...
Bırak Kur’an’ın tefsirini, onu alimlerimiz düşünmüş, sen müfessir misin, müceddit misin? Haddini bil! Sen hatim indir, zikrinle, ibadetlerinle uğraş, ihtarları dinle...
Tağutun gazabını çekme, gücün yetmiyor, Allah seni sorumlu tutmaz morfinleri...
Sarhoşa, kumarbaza, namussuza, kapkaççıya, teröriste, tefeciye lanet etmekle tebliğ ettiğinizi, sorumluluktan kurtulduğunuzu sanmalar...
İnsanlara tebliğ için ayaklarına gitmeyi “Alimler saygındır, gitmez, onlar gelsin” diye şeytani gururlar...
Kadını cahil bırakarak, miras hakkını gasbederek, kendinize köle yaparak, “Sağılması gereken bir inek”, size civciv üreten bir tavuk, gerçekleri bilmemesi gereken bir sadık kul...
‘Cennet ayağının altındadır’ hadisini kalkan yapıp ağızlarına bir parmak bal sürüp zulmünüze takkiye...
- Baba:
“?!”
- Oğul:
“Ezberlettiğin cümleleri kurayım sen rahatsız olma baba:
‘Sus, konuşma, teslim ol, kabullen, aklın almaz, büyürsen çözersin, bizden daha iyi mi bileceksin, kurcalama!’ Bana dayattığınız budur, baba!”
- Baba:
“Evladım ecnebiler seni zehirlemiş! Kimle konuşuyorsun, araştırayım, derslerini vereyim! Hazırlan, şeyh hazretlerine gidelim de okusun. Vah başıma gelenler!”
- Oğul:
“Sorularıma cevap vermedin. Ona götürme baba, sakın!”
- Baba:
“Sus münafık, zındık, defol! Hakkım haram olsun, cennet kokusunu alamazsın. Ayet diyor ki: ‘Ana babaya öff deme!’”
- Oğul:
“Sağ ol, baba.”
- Baba:
“Defol zındık, Şii, Vahhabi, hain bozuntusu!”
- Oğul:
“Bu tavırlarınız ömrüme mal oldu. Bu şok benimle beraber solumakta. Bu azabı vicdanımın mahzenlerine indirerek yaşadım ama yaşamaya devam etmeyeceğim, baba. Nasıl beğendin mi eserini? Yollarıma iblisvari tuzaklar kuruldu, pençesinde ezmeye kararlı atalara isyan ediyorum, sana da, baba! Yaşanmış bir hayatın başa dönme şansı olmadığına göre, yaşanmamış hayatımı sizden geri çekiyorum!”
- Baba:
“Defol!!!”
- Oğul:
“Olur!”
…
Saygılar…