Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 Ağustos 2007, 17:47   Mesaj No:1

MERVE DEMİR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

EVLİLİKTE HUZUR ARAMA YOLU İhtiyaçlarımız ve İsteklerimiz

Birbirinize elbisesiniz…”

Rabbimiz, Kur’ân’da eşleri birbirlerinin elbisesi olarak tarif eder. Bizim

fıtratımızı bizden iyi bilen Rabbimizin eşleri elbiseler diye tarif etmesi,

hiç şüphesiz, sonsuz manalar içeriyor olmalı. “Elbise”nin anlamı ve

çağrıştırdıkları üzerinden eşimizi anlamaya çalışabilir miyiz?:

Başkalarına elbisenizle görünürsünüz. Elbisenizin temizliği, sağlamlığı,

rengi ve şıklığı dışarıya verdiğiniz mesajdır. Elbisenizin güzelliği ile

kendinizi önemsediğinizi ve önemli olduğunuzu ifade edersiniz. Kirli,

pejmürde, dağınık, sökük, yırtık bir elbise kendinize değer vermediğiniz

anlamına gelir. Şu halde, “Elbisemden bana ne?” deme hakkınız yoktur.

Kendinizi elbisenizle tanıtırsınız; o kimliğiniz olur, kişiliğinizi ortaya

koyar. Elbisenizde olabilecek her türlü kusur, size mal edilir;

kişiliğinizden kaybettirir.



Eşiniz de sizin başkalarına kişiliğinizden kaybettir.**göründüğünüz

kimliğinizdir. Onu yıpratırsanız, bakımını ihmal ederseniz, perişan hale

getirirseniz, önce kendinize zarar vermiş olursunuz. Kişiliğini kaybeden,

özgüvenini yitiren, değer verilmeyen bir eş, sizin kendinizi böyle bir

eşle yaşamaya mahkûm ettiğinizin göstergesidir. Bu da sadece eşinizi

değil, kendinizi de önemsemediğiniz anlamına gelir.


Elbiseniz ayıplarınızı örter. Çıplak gezmek kadar utandırıcı bir şey

yoktur herhalde… Şükür ki elbise sizi hem güzelleştirir hem de

bedeninizin saklamanız gereken kısımlarını örter. Bir bakıma sırdaşınızdır

elbiseniz; en gizli saklı yerinize dokunur ama başkasına göstermez. İç

yüzü çıplaklığınızı görür ama dış yüzünde bunu kimseye belli etmez. Hiç

ummadığınız bir zamanda sökülüveren yahut içindekini gösteren bir

elbise ayıplarınızı sergiler, sizi mahcup eder.

Eşler de birbirlerinin kusurlarını örtmek için vardır. Eşlerin kusur ve

ayıpları, hata ve zaafları birbirine açıktır. Eşiniz, sizin hakkınızda başka

kimsenin bilmediklerini bilir, sizde başka kimsenin görmediklerini görür.

Elbette, bir “elbise” yahut “örtü” olarak, bu ayıpları ayıplamak için

değil, örtmek, saklamak, ortadan kaldırmak için yanınızdadır. Eşinizin

hata ve kusurlarını küçültüp saklamak yerine, daha da büyütüp ortaya

çıkarmaya çalışıyorsanız, siz “elbise” değilsiniz. Bu yüzden eşinizi

kimseyle kıyaslamayın; çünkü başkalarını sadece
elbiseleri üzerinden görürsünüz[/size]; başkalarının elbiselerinin bildiğini

bilemezsiniz.

Elbiseye siz değer katarsınız. İçine bir insan girdiğinde değer kazanır

elbiseler. Hiçbir elbise paketinde kalsın diye dikilmez. Onu değerli kılan,

bir insan bedenine uygun olması, bir insan tarafından giyilebilir

olmasıdır. Bir başka deyişle, insan elbiseyi giyindiğinde, elbise de insanı

giyinir. İçinde insan olan bir elbise adeta konuşur, işitir, görür,

düşünür. Kendisinde kişilik olmayan bir insanı çok güzel bir elbise kişilik

sahibi etmez. Elbise üzerinden sarkar, her haliyle o insana fazla

geldiğini söyler.

Çoğunlukla “iyi” ve “ideal” bir eş ararız. Bu arayış kendimizin bu “iyi” ya

da “ideal” eşe, “iyi” ya da “ideal” bir eş olup olamayacağımız detayını

gözden kaçırtır. İyi bir elbiseyi giyinince, adam olunmayacağı gibi, iyi

bir eş bulununca da, iyi bir evlilik garantisi yoktur. Öncelikle bu “iyi”

eşe “iyi” eş olmanız gerekir. sonra da iki “iyi” eş olarak “iyi” bir ilişkiyi

sürdürmenin ve geliştirmenin yollarını aramanız gerekir. Eşler birbirlerinin elbisesidir; yani birbirlerini giyinirler
Aralarındaki uyum onların ilişkilerinin şıklığı için vazgeçilmezdir. Eşiniz de

elbiseniz olduğuna göre, sadece onu giyinmekle değer kazanacağınızı

düşünmeyin. Elbiseye sizin de katacağınız bir şeyler vardır. Ona göre

yürümesini, ona göre durmasını, ona göre davranmasını bilmeniz

gerekir.

Elbise sizi korur. Elbisenin örtme fonksiyonuna ek olarak koruma

fonksiyonu da vardır. Elbise soğuktan, aşırı sıcaktan, kir ve tozdan vs.

korur. Canınızı ve teninizi tehdit eden şeyler karşısında, elbisenize

daha sıkı bürünmeniz gerekir. Aksini yapıp böylesi tehditlerden

elbisenizi sorumlu tutmanız haksızlık ve akılsızlık olur.

Hayatımız pürüzsüz ve sorunsuz değildir; eşler arasında soğukluğa

sebep olabilecek sayısız sorun çıkar. Çünkü hayatı olduğu gibi,

olumsuzlukları da içinde olacak şekilde paylaşmaya söz verdiniz. Bu

durumda, eşinize olan sevginizin ve bağlılığınızın sorunlar ortaya

çıkınca yitirilmesi değil, artması gerekir. Sorunlara karşı birbirinizi

desteklemek üzere bir aradasınız. Çıkan her sorunun çözümü olarak

boşanmayı düşünmek, dahası sorunlara evliliğin yol açtığını düşünmek,

üşüyorum diye elbiseyi üzerinizden atmaya benzer. En çok o

zamanlarda lazımdır size elbiseniz; yani eşiniz. Birbirinize sıkıca

sarılmadığınız sürece gelen ilk rüzgâr elbisenizi üzerinizden sıyırıverir;

eşinizle uzaklara düşersiniz

Evlendiniz ama eş olamadınız.

berabersiniz ama bir olamadınız.

birbirinizi buldunuz ama kendinizi bulamadınız

evet…

sen öyle beklemeliydin ki onu,eşin cennete koşar gibi evine gelmelydi…

öyle bir sevgi halesi olmaydı ki gözlerinde,sana bakınca cennete

düşmeliydi…

arındırmalıydın kalbini her türlü şüpheden ,tüm dünyevi endişelerden.

kalbinde öyle sonsuz umut rüzgarı esmeliydi ki eşinin kalbindeki tüm

kara bulutlar seni seni görünce dağılmalıydı

”beni incitti sözünü silmeliydin aklından .her ne olursa olsun

incitmemeliyim,

Çünkü ben sevgi bestesiyim demeliydin

ona hizmet bir zorunluluk değil sevgi ve merhametin sonsuz çağlayanı

gibi yaşanmalıydı evinizde. her zaman coşkulu her zaman berrak

sen onun huzur köşesi olmalıydın.

evine girerken gül bahçesine girmeliydi,

nefsin homurdanışlarını değil ,kalbin ölümsüz ve doyumsuz sevgi

bestelerini dinlemeliydi senden

ve sen sevgili dostum.

evine dünyanın gürültüsünü değil,kalbinin huzurunu getirip gezmeliydin

gözlerindeki solgun bakışları umut çeşmesinde yıkayıp öyle bakmalıydın

eşine….


O cennetlerde gözleri eşlerinden başkasını görmeyen, tatlı bakışlı öyle

güzeller vardır ki, daha önce cin ve ins’ten hiç kimse kendilerine

dokunmamıştır. Rahman Sur. 56 Yanlarında, kocalarından başkasının

yüzüne bakmayan, yumuşak bakışlı, güzel gözlü, gün yüzü görmemiş

yumurtanın pembe beyaz renginde eşleri de olacak. Saffat sur. 48-49

Onların beraberinde, gözleri kocalarından başkasını görmeyen yumuşak

bakışlı, aynı yaşta güzeller vardır. Sad 52 Gerçekten biz hûrileri apayrı

biçimde yarattık.Onları, bâkireler kıldık.Eşlerine düşkün ve yaşıt .

Vakıa Sur 35-36-37 gözleri eşlerinden başkasını görmeyen …..

kocalarından başkasının yüzüne bakmayan, kocalarından başkasını

görmeyen …… daha önce cin ve ins’ten hiç kimse kendilerine

okunmamıştır...

Eşlerine düşkün...

Hiç düşündünüz mü RABBİM cennet hurilerini anlatırken ısrarla neden

hep bu cümleleri kullanıyor.. sadece eşlerine has, gözleri sadece

eşlerine bakan, sevgileri sadece eşlerine olan, eşlerinden başkasının

kendilerine ne bakabildiği ne dokunabildiği ne de sevebildiği; göz nuru

gönül süruru huriler eşler… Düşünün bir; sevdiğinizi düşünün, bu

dünyada size eş olan hanımlarınızı düşünün.. bu dünyada size eş olan

kocalarınızı düşünün.. evlerinizi düşünün.. sevginizi düşünün.. nasıl bir

sevgiyle sevildiğinizi düşünün.. istemez misiniz eşinizin gözü sizden

başka kimseyi görmesin..

istemez misiniz eşinizin bütün sevgisi son zerresine kadar size ait olsun..

istemez misiniz sevginiz size hem bu dünyada hem ahirette cenneti yaşatsın..

istemez misiniz eşiniz gözünüzün nuru gönlünüzün en güzel süruru olsun..

istemez misiniz eğlenceniz; eviniz eşiniz çocuklarınız olsun..

istemez misiniz dostlar RABBİMİN sizlere en güzel hediye olarak verdiği

eşlerinizi….. hep en güzel bir hediye …… en güzel bir emanet olarak

görmeyi,…korumayı, sevmeyi ve bu sevgiyle dünyadaki cenneti

yaşayıp bu cennetle ahiretteki cennete koşmayı ve cennette

eşlerinizin hurilerden daha güzel bir şekilde yine size eş olarak

verilemesini… tekrar söylüyorum cennette eşlerinizin hurilerden daha

güzel bir şekilde yine size eş olarak verilemesini… ….. Şimdi daha iyi

anlıyorum RABBİMİN hurileri anlatırken ısrarla bu kelimeleri kullanmasını

gözleri eşlerinden başkasını görmeyen kocalarından başkasının yüzüne

bakmayan kocalarından başkasını görmeyen daha önce cin ve ins’ten

hiç kimse kendilerine dokunmamıştır...Eşlerine düşkün....

Eşinizin sadece sizi sevmesi……. Sadece size ait olması…. Size en



Eşler arasında sorunlar genelde “anlamamaktan” çıkar. Koca hanımını,

hanım beyini anlamamak için sanki gayret gösterir. Halbuki birçok

sorunun çözümü anlamaktan geçmektedir. Hakim, yaşlı çifte sormuş;-

Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz? Yaşlı kadın

cevaplamış; - Hakim bey, bir ay öncesine kadar aklımda böyle bir şey

yoktu. Eşim bana bir mine çiçeği getirdi. Ben de çiçekleri çok severim.

Bu çiçek de çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve eşim, düzenli

aralıklarla sulanmadığında öleceğini söyledi. Ben kemik rahatsızlıkları

olan bir insanım. Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği

halde, bir gün fark ettim ki, eşim bir kez olsun benim ağrıma rağmen

gece kalkıp suladığım çiçeğimi sulamadı. Bunun üzerine ben de bu

kadar düşüncesiz bir insanla yaşamamam gerektiğine karar verdim.

Hakim kadına hak vermiş; ama âdettendir diye bir de adama sormuş;-

Senin söyleyecek bir şeyin var mı? Yaşlı adam cevaplamış; - Eşimin

anlattığı her şey doğru, tek bir şey dışında. Mine çiçeği çok

sulandığında ölür. Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için

düzenli egzersiz yapması gerekir; ama eşim bunu yapmadığı için ben

bu yalanı buldum. Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldı.

O, her uyandığında ben de uyanık olurdum, işini bitirip uyuduğunda,

gidip çiçeğin suyunu boşaltır, peçetelerle toprağını kuruturdum. Sonra

da yatağa gelip, bana hayatı güzelleştiren, canımdan çok sevdiğim

eşimi doyasıya sevdiğimi düşünürdüm. Hikâyemizden yola çıkarak,

kahramanlarımızın birbirlerini neden anlamadıklarını tahlil etmeye

çalışalım. Bu anlatacaklarımız kendi ailemizle aramızdaki duygu

farklılığının sebeplerini de daha kolay anlamamızı sağlayacaktır.

Çoğu eş, “ayrı dünyaların insanıyız” ifadesini kullanmıştır ya da

aklından geçirmiştir. Peki neden bu kanıya varırız, gerçekten ayrı

dünyaların insanı mıyız? Birbirimizi anlamak bu kadar mı zor,

anlaşılmazlık hangimizde? Bu minval üzere devam eden soruları ve

sorunları çoğaltmak mümkün.

Bunların altında yatan sebebi irdeleyecek olursak, kadınlarla erkeklerin

duygu dünyası arasındaki farklılıkların olduğunu göreceğiz. Eğer eşler

olarak, bu farklı duyguların neler olduğunu bilirsek, birbirimizi daha

kolay anlar ve ayrı dünyaların insanları olsak da farklılığımızın tadını

çıkarabiliriz.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... Videolar/Slaytlar Medine-web 1 2760 22 Ağustos 2013 23:41
İran Emperyalizmi Makale ve Köşe Yazıları Medine-web 6 3368 26 Ocak 2013 21:53
gerekli gereksiz bir şiir.. Makale ve Köşe Yazıları MERVE DEMİR 0 3102 06 Aralık 2012 09:48
olmamış kayınbiradere mektup :) Komik Paylaşımlar Allahın kulu_ 10 7004 03 Kasım 2012 22:19
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür Makale ve Köşe Yazıları Esadullah 11 6451 02 Ekim 2012 20:16