Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 Nisan 2012, 18:10   Mesaj No:2

Esadullah

Medineweb Sadık Üyesi
Esadullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Esadullah isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15316
Üyelik T.: 18 Aralık 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Kayıp bir Kentten
Yaş:44
Mesaj: 734
Konular: 143
Beğenildi:280
Beğendi:94
Takdirleri:3260
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Sünnetin Delil Oluşunun Delilleri Nelerdir

Dördüncü Grup Ayetler:
Burada vereceğimiz âyetler, Hz. Peygamber'den sâdır olan bütün söz ve fiillerde Ö'na tâbi olmanın ve kendisini örnek almanın vâcib olduğunu, Allah'ın muhabbetinin tah¬sili için O'na uymanın gerekli bulunduğunu gösteren âyet-i kerîmelerdir.
Allah Teâlâ, buyurmuştur ki: "Rasûlüm, onlara de ki: Eğer siz, Allah'ı seviyor (ve sevdiğinizi iddia ediyor)sanız; derhal bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, çok affedi¬ci ve çok merhametlidir." [132]

Kâd-ı Iyâz (554/1149), Şifâ'da, Hasan el-Basrî'nin (110/728), şöyle dediğini nakletmiştir: Bazıları Hz. Peygamber (s.a.v)'e gelerek, "Ya Rasûlallah! Biz, gerçekten Allah'ı seviyoruz," dediler. Bunun üzerine: "De ki: Eğer siz Allah'ı seviyor (ve sevdiğinizi iddia edi¬yorsanız; hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin." [133] âyeti nazil oldu.
Lâlckâî, es-Sünnet adlı eserinde, Hasan el-Basrî'nin şöyle de¬diğini rivayet etmektedir: "Onların Allah'ı sevmelerinin alâmeti, Rasûlullah (s.a.v)'ın sünnetine uymaları oldu."
Allah Teâlâ, buyurdu ki: "Andolsun ki, sizden Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı arzulayanlar ve Allah'ı çok zikredenler için Rasûlullah'ta (takip edeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır." [134]
Muhammed b. Ali Hâkim et-Tirmizî (285/898), demiştir ki: "Peygamber (s.a.v)'i örnek almak, O'na uymak, sünnetine tâbi olmak ve sözde veya fiilde kendisine muhalefet etmemektir."
Kâd-ı Iyâz da müfessirlerden pek çoğunun, âyetteki "üsve"ye (örneğe) bu mânâyı verdiğini nakletmektedir. [135]
Yine aynı konuyla ilgili olarak Cenâb-ı Hakk, şöyle buyurmuş¬tur: "(Mûsâ duasına devamla): 'Rabbim, bize bu dünyada ve âhirette iyilik ver. Şüphesiz biz sana döndük.' Allah, buyurdu ki: Dilediğime azabımı isabet ettiririm. Rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır (Dünyada mü'mine de kâfire de şâmildir). Fakat âhirette onu, küfürden sakı¬nanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimizi iman etmiş olanlara has kı¬lacağım."

"Onlar ki, yanlarında bulunan Tevrat ve incil'de ismini yazılı buldukları ümmî peygambere ve Rasûle tâbi olurlar. O (Rasûl), ken¬dilerine iyiliği emrediyor, onları fenalıklardan alıkoyuyor; onlara, (nefislerine) haram ettikleri temiz şeyleri helâl kılıyor, murdar şeyleri de haram kılıyor, onların ağır yüklerini, üzerlerindeki bağları indiri¬yor. Onlar, O'na iman ederler, kendisine ta'zim ve yardım ederler, onunla gönderilen nûr'a (Kur'ân'a) uyarlar. İşte bunlar, kurtuluşa eren kimselerdir."m)
Örnek almakla ilgili başka bir âyet: "(Rasûlüm), Hani, Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: 'Eşini yanın¬da tut, Allah'tan kork!' diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insan¬lardan çekinerek içinde gizliyordun. Halbuki asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince, biz onu sana nikahladık ki, evlâtlıkları, kanlarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o ka¬dınlarla evlenmek isterlerse) mü'minlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir." [136]

Beşinci Grup Âyetler:
Burada zikredeceğimiz âyetler, Allah Teâlâ'mn, Hz. Peygamber (s.a.v)'i kendisine vahy-i metlûv yoluyla veya vahy-i metlûv dışındaki vahyettiği şeylere uymakla ve kendisi¬ne indirilen bütün şeyleri tebliğ etmekle mükellef tuttuğunu, kendi¬sine indirilen şeyleri değiştirmek, bozmak veya herhangi bir şeyi noksanlaştırmaktan nehyettiğini ifade eden âyet-i kerîmelerdir.

Vereceğimiz bu âyetler, aynı zamanda Allah Teâlâ'mn, Rasûlü'nü, kendisine indirilen bazı şeyleri gizlemesini veya değiştir¬mesini isteyen kimselerden koruduğunu, Hz. Peygamber (s.a.v)'in, tebliğ emrine tamamen uyduğunu, peygamberlik vazifesini hakkıyla yerine getirdiğini, onu en mükemmel şekilde îfâ ettiğini ve insanları sırat-ı müstakime götürdüğünü ifade etmektedir. Bu âyetler, ayrıca Allah Teâlâ'mn, Hz. Peygamber (s.a.v)'in kendisine indirilen bütün şeyleri tebliği vasıtasıyla, ümmet için İslâm dinini tamamladığını, Hz. Peygamber (s.a.v)'in büyük bir ahlâk üzere olduğunu göstermek¬tedir. Ahlâk, bütün ihtiyarî söz ve fiillerin kaynağıdır. Hz. Peygam¬ber (s.a.v), büyüklük ve güzellikte Allah katında en son noktada olunca, kendisinden meydana gelen söz ve fiiller de aynı şekilde en güzel hâlde olmaktadır.
Şayet Hz. Peygamber (s.a.v), Allah Teâlâ'mn emrettiklerinin hilâfına bir hüküm bildirseydi ve fiilî uygulamada bulunsaydı yahut yasak olan bir şeyi emredip, helâl ve hayır olandan nehyetseydi; teb¬liğ emrine uymuş ve sırat-ı müstakime sevketmiş olmaz, bilakis üm¬metini sapıtmış ve yukarıda zikrettiğimiz bütün sıfatlarda, Allah Teâlâ'mn hüsn-i şehâdetini kaybetmiş olurdu.

Bütün bunlar, sünnetin gerçek bir delil ve ona yapışmanın vâcib olduğunu göstermektedir.
İşte ilâhî emir ve şahidleri:
Allah Teâîâ, buyurmuştur ki: "Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Allah, herşeyi bilici ve her hükümde hikmet sahibidir. Rabbinden sana vahyedilene uy. Mu¬hakkak Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır." [137]
"Sana Rabbin tarafından vahdeyilene tâbi ol. Ondan başka ilâh yoktur. Müşriklerden yüz çevir." [138]
"Sonra, (ey Rasûlüm) seni dinden bir yol (şeriat) üzere görevli kıldık. Onun için sen, o şeriata uy da ilmi olmayanların arzu ve is¬teklerine uyma." Câsiye, 18.
"Ey Rasûlüm, sana da bu hak Kitab'ı (Kur'ân'ı), kendisinden önceki kitabları hem tasdikçi, hem onların üzerine bir şahid olarak indirdik. O halde sen, ehl-i kitab arasında Allah'ın gönderdiği hü¬kümlerle hüküm ver. Sana gelen bu haktan ayrılıp da onların arzu¬ları arkasından gitme. Ey insanlar! Sizden her bir peygamber için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi hepinizi tek şeri¬ata bağlı bir ümmet yapardı. Fakat sizi, size verdiği dinle imtihan edip iyiyi kötüden seçmek için sizi serbest bıraktı. O halde siz, hayırlı işler yapmakta birbirinizle yarışın. Sonunda hepinizin dönüşü Al¬lah'adır. O gün, din hakkında düştüğünüz ihtilâfları, Allah size ha¬ber verecektir."
"Ve şu emri de indirdik; Aralarında, Allah'ın indirdiği hüküm¬lerle hüküm ver. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından, seni şaşırtırlar diye, kendilerinden sakın. Eğer onlar, hükümleri kabulden yüz çevirirlerse, bil ki Allah, onların bazı günahları sebebiyle, başlarına mutlaka bir musibet getirmek di¬liyor. Şüphesiz insanların çoğu fâşıktırlar." [139]
"Ey şanlı Peygamber! Rabbin tarafından sana indirilen şeyleri tamamen tebliğ et. Eğer tebliği tam yapmazsan, Allah'ın peygamber¬lik görevini yerine getirmiş olmazsın. Allah, seni insanların zararla¬rından koruyacaktır. Şüphe yok ki Allah, kâfirler topluluğuna mu¬vaffakiyet vermeyecektir." [140]
Bir başka ilâhî mesaj:
"Ey Rasûlüm! İşte sana, böylece emrimizden bir ruh (Kur'ân) vahyettik. (Halbuki daha önce) Sen kitab nedir, iman nedir bilmiyor-dun. Fakat biz, o Kitab'ı bir nûr yaptık. Onunla kullarımızdan dile¬diğimize hidâyet vereceğiz ve muhakkak sen, doğru bir yola (islâm'a) çağırıyorsun. O Allah'ın yoluna ki, göklerde ve yerde ne varsa hep onundur." [141]
"(Ey Rasûlüm!) Eğer senin üzerinde Allah'ın lütfü ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir topluluk, seni haktan kesin şaşırtmaya az¬metmişti. Aslında onlar, kendilerinden başkalarını saptıramazlar ve sana hiçbir şekilde zarar da veremezler. Hem nasıl zarar verebilirler ki; Allah, sana Kitab'ı ve hikmeti indirdi, daha önce bilmediklerini öğretti. Allah'ın senin üzerindeki lütfü ve ihsanı çok büyüktür." [142]
Bir başka uyarı:
"Artık yemin ederim, gördüklerinize ve görmediklerinize! Şüp¬hesiz o Kur'ân, şerefli bir Peygamber'in (Allah'tan) getirdiği sözdür. O bir şâir sözü değildir. Siz, pek az inanıp tasdik ediyorsunuz. Bir kâhin sözü de değildir. Siz, pek az düşünüyorsunuz. O, âlemlerin Rabbinden indirilmedir. Eğer o Peygamber, bazı sözler uydurup bize isnad etmeye kalkışsaydı, elbet onu kuvvetle yakalar ve kendisinden intikam alırdık. Sonra da onun hayat damarlarını kesip atardık. O vakit, sizden kimse buna mâni de olamazdı." [143]
Bir başka tasdik:
"Ey Rasûlüm de ki: 'İşte benim yolum (vazifem) budur (Allah'ın dinine davettir). Ben, bir görüş ve anlayış üzere, insanları, Allah'a davet ediyorum. Ben ve bana tâbi olanlar, böyleyiz. Allah'ı bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Ben, müşriklerden değilim." [144] Diğer ilâhî tasdik ve şahidlikler:
"Rasûl, kendilerine iyiliği emrediyor, kötülükten nehyediyor; on¬lara (nefislerine) haram ettikleri şeyleri helâl kılıyor, murdar şeyleri de haram kılıyor, onların ağır yüklerini, üzerlerindeki bağlarını in-diriyor.” [145]
"Şüphesiz sen, onları, sırât-ı müstakime çağırıyorsun." Mü'minûn, 73.
"Yasin! Kur'an-ı Hakîm'e yemin olsun ki, şüphesiz sen, dosdoğ¬ru bir yol üzerinde (tarafımızca) gönderilmiş peygamberlerdensin. O Kur'ân, Azız ve Rahim olan Allah tarafından indirilmiştir." [146]
"Sen, Allah'a tevekkül et. Şüphesiz sen, apaçık bir hak üzeresın. [147]
"Bugün size, dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm'ı seçtim ve razı oldum." [148]
"Nün! Kaleme ve yazdıklarına yemin olsun ki, muhakkak sen, Rabbinin nimet ve himayesiyle, mecnun değilsin. Ve sana hiç bitme¬yen bir sevap var. Gerçekten sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin." [149]
Sonra Allah Teâlâ, kıyamet gününde ümmetine karşı O'nun şehâdetini kabul edeceğim haber vermiş ve şöyle buyurmuştur: "Ey müslümanlar, böylece sizi seçkin ve şerefli bir ümmet kıldık ki, bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hak şahidleri olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şahid olsun." [150]
Şüphesiz Allah Teâlâ, ancak içi ve dışıyla adalet ve hak üzere olan, kendisinden tebliğ veya başka konularda adaleti ortadan kaldı¬ran söz ve fiiller çıkmayan kimsenin şahidliğini kabul eder. Çünkü Allah (c.c), O'nun (s.a.v) gizli, açık, bütün hâllerini bilmektedir.
Bu bahsi, Allah Teâlâ'nm, Hz. Peygamber (s.a.v) hakkındaki şu övgüsüyle bitiriyoruz:
"Rasûlüm! Biz, seni ancak âlemlere bir rahmet olasın diye gön¬derdik." [151]
"Ey Peygamber! Şüphesiz biz, seni (ümmetinden tasdik edip et¬meyenler üzerine) bir şahid, (iman edenlere Cenneti) bir müjdeleyici, (kâfirleri Cehennemle) bir korkutucu olarak, hem Allah'a, O'nun iz¬niyle bir davetçi ve insanlara nûr saçan bir kandil olarak gönder¬dik." [152]
Aslında düşünen ve anlayanlar için şu iki âyette anlatılanlar, bu konunun halledilmesi için yeterlidir.

[44] Ebû Dâvud, Sünnet, had. no: 4605, Tirmizi.ffim, lO;Müsned, VI, 8.
[45] İbn Mâce, Ticâret, 2; Beyhakî, Sünen. VII. 76.
[46] Buhârî, Talak, 11; Müslim, İmaret, 155; Ebû Dâvud, Talak, 11.
[47] Buhârî, Şehâdet, 1; Müslim, Ekdiyye, 1.
[48] Buhârî, îman, 1; Müslim, İman, 19; Tirmizî, İman, 3.
[49] İbn Abdilberr, Beyâni'l-İlm, II, 190.
[50] Buhârî, Ezan, 18.
[51] Nesâî, Menâsik, 220; Müsned, III. 318. 366.
[52] Ebû Dâvud, Sünnet, 5; İbn Mâce, Mukaddime, 6; Hâkim, Müstedrek, I. 96.
[53] Ebû Dâvud, Sünnet, 5; İbn Mâce, Mukaddime, 6; Dârimî, Mukaddime, 16.
[54] Buhârî, Sulh, 5; Müslim, Ekdiyye, 17; İbn Mâce, Mukaddime, 2.
[55] Buharı, Cenâiz, 6; Müslim, Birr, 152; Tirmizî, Birr, 13.
[56] Ebû Dâvud, Ekdiyye, 11; Tirmizî, Sünen, Ahkâm, 3; Müsned, 230-236; İbn Abdilberr, Câmiu Bey&ni'l-İlm, II, 56; Zeylaî, Nasbu'r-Raye, I, 23; İbn Sa'd, Tabâkât, III, 164.
[57] Ali Nasif, et-Tac, IV, 123; İbn Kesir, Tefsir, II, 297.
[58] Beyhakî, Medhal, had. no: 218. Ayrıca bkz. Buhârî, Cizye, 18; Tefsir, 48; Müslim, Cikad, 93-94.
[59] Buhârî, Tefsir, 48; Müslim, Cihad, 93-94. Ayrıca bkz : Şevkânî, Neylü'l-Evtar, VIII, 29-30.
[60] Buhârî, Saum, 49; Müslim, Savm, 57-59.
[61] İbn Mace, Siyam, 19; Muvatta, Siyam, 13; Mümed, VI, 465.
[62] Buhârî, Um, 51; Müslim, Hayz, 17; Ebû Dâvud, Taharet, 82.
[63] Buhârî, Talak, 1; Müslim, Rıda, 66; Ebû Dâvud, Talak, 4.
[64] Nisa, 101.
[65] Müslim, Müsâfırûn, 4; Tirmizi, Tefsir, 4; Nesâî, Taksir, l\ Ahmed, Müsned, I. 25.
[66] Suyûtî, Miftâhu'l-Cenne, 30.
[67] Buhârî, Havf, 5.
[68] Ebû Dâvud, Taharet, 126.
[69] Nisa, 43.
[70] Nesâî, Taharet, 196.
[71] Nisa, 136.
[72] Teğâbün, 8.
[73] A'raf, 158.
[74] Kâd-ı ly&7.,Şifâ, II. 1.
[75] Fetih, 13.
[76] Fetih, 8-9.
[77] Hucurât, 15.
[78] Nûr, 62.
[79] Şafiî, flisâZe, 75.
[80] İbn Kayyım, İ'l&mu'l-Muvakkiîn, I, 58.
[81] Tevbe, 91.
[82] Bu rivayetler için bkz.Şifu, tahkikli baskı, II. 71 vd.
[83] Nisa, 61.
[84] Nûr, 47-54.
[85] Şafiî, Risale, 84.
[86] Ahzab, 36.
[87] İbn Kayyım, Î'lâmu'l-Muvakkiîn, I. 57.
[88] Nisa, 65.
[89] İbn Kayyım, a.g.e., I. 57.
[90] Şafiî, Risale, 83.
[91] Nahl, 44.
[92] Nahl,64.
[93] Bakara, 151.
[94] Âl-i İmrân, 164.
[95] Cura'a, 2.
[96] Bakara, 231.
[97] Nisa, 113.
[98] Ahzâb, 34.
[99] İmam Şafiî, Risale, 78.
[100] Âl-iİmran, 132.
[101] Âl-iİmran, 32.
[102] Enfal, 20-21.
[103] Mâide, 92.
[104] Enfal, 46.
[105] Muhammed, 33.
[106] Nisa, 58.
[107] Ahzâb, 36.
[108] Şafiî, Risale, 78-81.
[109] Nisa, 58.
[110] Nisa, 59.
[111] Keşşaf, I, 535 (Bahsedilen Tâbiî'nin Ebû Hazim, idarecinin de Mesieme b. Abdilmelik olduğu zikredilmektedir. Müt.)
[112] Bu zat, Keşşafa yazdığı Fütûhu'l-Gayb fi'l-Keşfi an Gınâî'r-Rayb adlı altı ciltlik haşiyesi ile meşhur bir ehl-i sünnet âlimidir. (Bkz. Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, II, 549. Müt.)
[113] Müslim, îmâret, 39; Ebû Dâvud, Cihad, 87; Nesâî, Bey'ât, 34.
[114] Buhârî, Ahkâm, 4; Müslim, İmaret, 40.
[115] Buhârî, Ahkâm, 4;SEbû Dâvud, 87.
[116] Nesâî,Bey'âf:,34.
[117] İbn Kayyım, İ'lâmu'l-Muvakkiîn, I. 54.
[118] Enfal, 24.
[119] Nisa, 64.
[120] Haşr, 7.
[121] Nisa, 69.
[122] Ahzâb, 70-71.
[123] Fetih, 10.
[124] Nisa, 79-80.
[125] Şâm, Risale, 82.
[126] Nisa, 13, 14.
[127] Nûr, 63.
[128] Nisa, 115.
[129] Enfal, 13.
[130] Ahzab, 64-65.
[131] Muhammed, 32-33.
[132] Âli İmran, 31.
[133] ÂI-İ İmran, 31.
[134] Ahzâb, 21.
[135] Kâd-ı Iyâz, Şi/a, II. 7.
[136] A'raf, 156-157. (98)Ahzâb, 137.
[137] Ahzâb, 1-2.
[138] En'âm, 106.
[139] Mâide, 48-49.
[140] Mâide, 67.
[141] Şûra, 52-53.
[142] Nisa, 113.
[143] Hakka, 38-47.
[144] Yusuf, 108.
[145] A'raf, 157.
[146] Yasin, 1-5. (11-1)
[147] Nemi, 79.
[148] Mâide, 3.
[149] Kalem, 1-4.
[150] Bakara, 143.
[151] Enbiya, 107.
[152] Ahzâb, 45-46.
Alıntı ile Cevapla