Ey Müslüman Kadın! "La" mı ? "Yes" mi?/Muhsin Arslan
Allah ve Resulüne karşı sorumluluk anlamında, kadın erkekle eşit olmakla birlikte, erkek bir adım önde sorumludur.
İslam düşüncesinin topluma yansıması için aile içindeki kadının çizdiği profil çok önemlidir. Aile içinde “en başarılı bir erkek,” “en başarısız bir kadın” kadar başarılı değildir. Erkeğin gücü, otoritesi, çocuğun eğitimindeki başarıda “kadının şefkati” yanında cılız kalır.
İslam nuru ile doğmadan önce; alınıp satılan, ruhu var mı yok mu tartışılan, insan mıdır, değildir mi vicdansız kafalara konu olan kadın, hızlı ve başarılı bir şekilde asil konuma getirilmiştir.
İslam’a giren kadın bu nimeti mükemmel bir şekilde kullanmayı başarmıştır. İslam, kadına ne gereğinden fazla yük olmuş ne de onu basite alarak köşeye atmıştır.
İslam, Fatıma’nın “Ali olmasına” izin vermediği gibi, “Ali’nin Fatıma olmasına” da izin vermemiştir. “Fatıma Fatımadır,” “Ali Alidir” prensibini evrenselleştirmiştir.
Fatıma’nın Ali ile yarışmaya değil, Ali ile omuz omuza herkes kendi alanında görevini yapması gerekir. Bacağına pantolon geçirmekle Ali olma çaban seni Ali yapmaz, Fatıma olmayı da kaybedersin. Elma ile armut toplanmaz; ikisi de meyvedir ama elma “armut” olmaz.
İslam’ın ilk şehidi, küfre karşı canını çekinmeden “la” diyen bir kadındır (Hz. Sümeyye). İslam’a ilk giren (Hz. Hatice) bir kadındır.
Hz. Ömer gibi çetin bir arslan karşısında imanını gizlemeden; “Ben Müslüman oldum, elinden geleni ardına koyma” diyen, çelik duvar gibi duran (Fatıma) bir kadındır.
Davası uğruna Habeşistan’a hicret eden ilk Muhacirlerin dörtte biri kadındır. Akabe Biatı’nda Resûlullah’a bağrını açan müslümanların ikisi kadındır.
Zayıf ve duygusal olarak bilinen kadın, nasıl oluyor da böyle cesur, akıllı, mücahide ve olgun davranıp dünyaya meydan okuyacak duruma geldi? “La” davası uğruna canını feda etmekten çekinmeyen Sümeyye, asrımızın Sümeyyelerine mesajları olmalı!
Günümüz cahil Müslüman kadınları ise imanlarını, tesettürlerini, çocuklarını, kimliklerini korumak yerine günlerini çay ve yemek günleriyle, moda ile, sinema ile, eğlenceleri boş işler ile geçiriyorlar.
Çağın Ebu Cehilleri, Müslüman kadını moda, eğitim, kültür ve binlerce metodla kendi “gönüllü köleleri” haline getirmişlerdir.
Zewimer adlı misyoner kendi yandaşlarına bakın ne diyor:
“Umutsuz olmayın, kadına hürriyet verin, ele geçirin, moda ve giyimin kölesi yapın, ahlaklarını bozduktan sonra onları manevi kölemiz yapıp İslam toplumunu onların eli ile boğazlarız. Silaha, topa, tanka hiç gerek yok.”
Ey Müslüman Sümeyye!
Titrer, kendine gel! İslam düşmanlarının oyununa gelme! Sümeyye, “la” uğruna iki çapraz deve aracılığıyla bacaklarından ikiye ayrılmayı göze aldı, “la”dan taviz vermedi.
Seni o hale getirdiler ki, entel olma çabası sevdasına ağzından “yes” marifet olup çıktı. Her türlü mikropluklarına, zehirli şeytanlıklarına gönüllü “yes’ciler” olup belimizi kırdınız!
Uhud’da Hamza’mızın ciğerini çiğneyen, organlarını halhal, küpe yapan müşrik kadını sevindirme sevdasına düştünüz. Mus’ab’ı dininden çevirmek için direnen “müşrik anasının” ordusu oldunuz.
Modalarına yes,
Sinemalarına yes,
Flörtlerine yes,
Tesettürsüzlüklerine yes…
Onlarca “sevgiliyi” tanıdıktan sonra evlenmeye yes,
Başörtüsü takıp üstü Mekke, altı Paris rezaletine yes,
Sokakta tesettürlü iken yüzünde 1 kilo boya, etrafına parfüm servisine yes,
Sana haram olan ellerle tokalaşmaya yes, erkeklerle göz göze, diz dize çay muhabbetlerine yes,
Puthanelere, türbelere, can babaya, cin babaya, şişman babaya, pişman babaya, sultan anaya koşup çaput bağlamak, fal açmaya, günlük burç takip etmeye yes, tribünlerde arsız “gool” naraları atmaya yes!
Pes be!
Ey Müslüman Fatıma!
Oyuna, modaya, entellektüelliğe gelme sakın. Batının “sanatçı” diye yutturduğu “fa...lerine” imrenme! Onlara aldanma! Allah için kendine gel. Ninen olan Sümeyyeleri, Haticeleri ne çabuk unuttun, unutturdular!
Senin cihadın; kendini İslam üzere yetiştirmendir, tesettüründür, ahlakındır, toplum içindeki Müslüman kadın profilini çizmek yegâne kariyerindir, doğurup “Hz. Ali” yapacağın çocuklarındır, Kerbela’da katledilen “Hüseyin’leri” yeniden doğurup yetiştirmendir, kocanın İslama uygun her türlü isteklerine itaatıdır.
Şairin dediği gibi;
Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın,
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın!
Muhsin Arslan
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
26.05.2012