Konu Başlıkları: günün sohbeti
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01 Temmuz 2012, 17:09   Mesaj No:4

aslıı

Medineweb Sadık Üyesi
aslıı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:aslıı isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15266
Üyelik T.: 13 Aralık 2011
Arkadaşları:18
Cinsiyet:
Yaş:30
Mesaj: 751
Konular: 119
Beğenildi:62
Beğendi:29
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: günün sohbeti

Mahmud Efendi Hz. k.s. Sohbetinden alıntıdır...
HAC BÜTÜN GÜNAHLARI TEMİZLER
Kimin kelamını okuyacağız? Yüce Allahımızın. Kim buyuracak? Mevlamız. Onun için çok dikkatli dinleyelim.

(Ders Ayeti)
“Sonra menasikinizi (hacca ait ibade...tlerinizi) bitirince (şeytan taşlayıp farz tavafı yaparak, Mina’da yerleştikten sonra cahiliyet devrinde) babalarınızı (böbürlenerek) andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla (daha şevk ve heyecanla) Allah’ı zikredin (anın, asıl onun yüceliğini, kudret ve azametini, sizlere verdiği nimetleri yad edin, ondan dünyevi ve uhrevi hayırlar isteyin). Artık o insanlardan kimi: “Ey Rabbimiz! Bize (nasibimizi) dünyada ver.” der ki, onun (gibi dünyaya düşkün olanlar) için ahirette bir nasip yoktur.”(Ayet 200)

Ayet-i celilede geçen (kaza) kelimesi eda etmek manasına geldiği gibi, emir takdir, beyan eylemek, ahdini yerine getirmek, hükmetmek manalarına da gelir. Bu kelime sure-i İsra’nın 4. ayet-i celilesinde de geçer şöyle ki:
“Ve İsrail oğullarına kitapta hükmettik ki, muhakkak siz yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız. Ve muhakkak ki, büyük bir yükselişle (kafa kaldırışla) yükseleceksiniz.”

Yahudilerin yeryüzünü ilk fesatları Tevrat’ın hükümlerine aykırı hareket etmişleri, Allah(-u Teala) nın haram kıldığı şeyleri helal saymaları ile başladı. Pek çok âlimi, hatta peygamberleri öldürdüler. Nitekim buna dair Sure-i Maide’de şöyle bir ayet-i celile vardır:
“Elbette muhakkak biz, İsrail oğullarının misakını aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Her ne vakit onların nefislerinin hevasına uymayan bir hüküm ile onlara peygamber geldiyse, onlardan bir kısmını tekzip ettiler, bir kısmını da öldürdüler.”

“İki fesattan ilk (fesatlarının ceza) vade (si) gelince, üzerinize bizim çok şiddetli kuvvet sahibi olan kullarımızdan gönderdik. Onlar evlerin aralarına kadar girip (sizi) araştırdılar (bu) yerine getirilmiş bir vaad idi”(İsra 5)

İsrail oğullarına hükmolunan birinci vaidin zamanı geldiğinde, Mevla Teala onların üzerine çok şiddetli kuvvet sahibi, savaşçı kulları (Buhtun Nassar ve adamlarını) musallat etti.
Bu savaşçı kavim bütün kuvvetleri ve şiddetleriyle Yahudilerin üzerine saldırdılar. Onları korkunç bir yenilgiye uğrattılar, Kudüs’e girdiler, bütün âlimleri kılıçtan geçirdiler.

Beyt-i Makdis’i tahrip ettiler. Sonra da, halktan rast geldikleri Yahudileri öldürdüler. Yetmiş binden fazla kişiyi esir aldılar. Bunlar da yetinmeyip evlerin arasında dolaşarak arama yaptılar, karşılarına çıkan Yahudileri öldürdüler, kadınları ve çocukları esir ettiler.

Bu umumi katilden kurtulan ve kendilerine inen bu ikabdan ibret alan İsrail oğulları, akıllarını başlarına aldılar, fesattan vazgeçtiler, tövbe ve istiğfar ile Allah’a dönerek hallerini ıslah ettiler. Rahman ve Rahim olan Allah-u Teala Hazretleri de onların tövbelerini kabul etti. Onlara yeniden lütuf ve ihsanda bulundu. Nitekim bu hususta Mevla Teala şöyle buyuruyor:
“Sonra da onların üzerine tekrar size bi galibiyet verdik ve size mallar ile oğullar ile imdad (yardım) ettik ve sizi aşiretçe (olduğunuzdan) daha ziyade kıldık. Eğer iyilik ederseniz kendi nefisleriniz için iyilik etmiş olursunuz ve eğer fenalık ederseniz kendi nefislerinize fenalık etmiş olursunuz.”(isra sr.6 ce 7 den)

Bir zaman sonra Yahudilerin düşmanı olan Buhtun Nassar ördürüldü. İsrailoğulları esirlikten kurtuldu, mallarına ve mülklerine yeniden sahip oldular. Aradan bir müddet geçtikten sonra, Yahudilerin Hazreti İsa (Aleyhisselam) ı öldürmeğe teşebbüs etmeleri, Zekeriyya ve Yahya (Aleyhisselam)ı öldürmeleriyle arz yeniden ifsat oldu ve ikinci vaid de tahakkuk etti.

Mevla Teala, onların üzerine yine kuvvetli bir kavmi musallat etti. Buhtun Nassar ölmüştü ama Buhtun Nassar bir tane değil ki! Buhtun Nassar’ın öldürülmesi değil onların kendi nefislerini öldürmeleri gerekiyordu.

Nitekim bir beyitte şöyle gelir:
“Adavet kılma kimseye, Kendi nefsin yeter sana
Ki, asla senden ayrılmaz. Umur ahir oluncaya dek.”

Nefsi emmare (kötülüğü emreden nefis) yenilirse, insan dünyada da ahirette de efendi olur. Bizler nefislerimizle harbetmezsek, Rusla harbetmeğe mecbur oluruz.

Yahudilere musallat edilen kavim Kudüs’ü Yahudilerden aldı ve tahrip etti. Beyt-i Mukaddes’i yaktı… Birkaç milyondan fazla Yahudi öldürdüler. Nitekim Mevla Teala bu hususta şöyle buyuruyor:
“Artık ikinci va’de gelince yüzlerini çirkinleştirsinler için ve evvelce girdikleri gibi yine Mescid-i Aksa’ya girsinler için ve galebe ettikleri şeyler helak eylesinler diye (düşmanlarınızı yine size musallat ettik).”

Ders ayetimizde geçen (menasik), (menseke) kelimesinin cemisi olup, Hacla ilgili ibadetler, vazifeler manasına gelir.

Hacca gitmeden Hac vazifelerini iyice öğrenmeli ki, yapılan Hac kabule şayan olabilsin. Hac’da: İhram’a girmek, Beytullahı tavaf etmek, Safa ile Merve arasında sa’y etmek, Mina’ya gidip orada Arefe gününün sabah namazını kılıncaya kadar durmak, sonra Arafat’a gitmek, o gün güneş batınca Müzdelife’de kılmayıp, yatsı namazıyla beraber imama uyarak Müzdelife’de kılmak, var.

MÜzdelife’deki “Meşari Haram” denilen mevkiye gidip orada biraz durmak, Meş’ari Haram’da iekn fecr tamam aydınlanınca, daha güneş doğmadan, Mina tarafına vakar ve sekinetle yönelmek, var. Mina’da cemretül Akabe denilen taş kümesine yedi tane küçük taş atmak vs. var. Bunların hepsi menasik (hac vazifeleri)dir.

Hac yapan kimse bunları yaptıktan sonra, kurban keser, sonra da tıraş olur veya açlarının uçlarından parmak uçları kadar bir şey kırpar. İşte bundan sonra, Mevla Teala kendisini zikretmemizi emrediyor. buradaki zikir emri Allah, Allah demek suretiyle olan bir zikir midir? Hayır! Peki ya nasıl? Bunu ayet-i celilenin devamında anlıyoruz şöyle ki:
“Allah’ı zikredin (anın), babalarınızı andığınız gibi.”

İnsan ecdadını nasıl anar? Baba-baba, dede-dede diyerek mi? Hayır! Peki, nasıl anar? “İşte benim babam veya dedem şöyle kahramandı, böyle cesaretliydi, şöyle cömertti, şöyle âlimdi vs. diyerek.
Mevla Teala’yı da bunun gibi hatta daha kuvvetli bir anışla O’nun yüceliğinden, kudretinden, azametinden, iyiliklerinden bahsetmek suretiyle zikir(anmak) kastedilmektedir.

Bu ayetin sebeb-i nüzulu hakkında şöyle rivayet edilir: Ehl-i cehalet, Hac’dan sonra Mina’da, mescitle dağ arasında otururlar, saatlerce birbirlerine iftiharla ecdatlarının menkıbelerine anlatırlardı. Her biri anlattıklarıyla kendisinin akran(arkadaşlar)ı arsında daha şerefli bilinmesini isterdi.

Bunun üzerine Mevla Teala dersimizin bu ayet-i kerimesini inzal buyurarak, bu işten onları nehyyeti. Onlara ecdadını anmaları yerine kendisini zikretmelerini ve kendisine tazim ve senada bulunmalarını emretti. Zira bütün bu hayırlar O’nun tarafındandır. Ecdadı, babaları Mevla Teala’nın kullarıdır. Onlar bütün bu kavuştuklarına Allah’ın fazl-ı keremiyle kavuşmuşlardır. Binaen aleyh her şeyden çok O’nu anmaları, O’na tazimde bulunmaları gereklidir.

Hac, insanın bütün günahlarını silen bir vaaz-ı ilahidir. Bizlere çok büyük bir nimettir. Şimdi bu nimet anılmayacak, söylenilmeyecek bir şey midir?

Günah işleyen kimseye, Mevla Teala günahını affettirmeye vesile olacak tövbe etmek, Hac yapmak gibi ibadetleri öğretmeseydi, bu hal çok büyük bir müşkülat olurdu değil mi?

Allah-u Teala, Kur’an-ı Kerimi inzal buyurmasaydı, Onun tercümanı olan Resulullah(Sallallahu aleyhi ve Sellem) i göndermeseydi, dolayısıyla bizler de vazifelerimizi bilmeseydik, bu sebepten cehenneme dâhil olacak kimseler arasında bulunsaydık, halimiz ne olurdu? Bir düşünün, bakınız bu gün hava çok sıcak buna dayanamıyoruz, serinlemek için caminin bütün pencerelerini açıyoruz.

Peki, ahirette ne yapacağız? Güneş bir mızrak boyu yakınlaştığında başımızın üzerinde olacakken…
“Ve o kimseler ki, iman ettiler ve Salih amellerde bulundular. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere, içlerinde ebedi kalmak üzere elbette sokacağız.”

Cennetlerin ırmaklarında tükürük yok, balgam yok, solucan yok, yılan yok. Hatta onların üzerlerine bir yaprak düşmez. Çok süslü, kıyıları bakıldığında insana sürur verecek.
“Onlar için orada pek temiz zevceler vardır.”
Erkek kadın herkes aynı nimet içerisinde bulunabilecek.
“Ve onları koyu bir gölgeye sokacağız.” (İsra suresi:57)

Bu dünyada sıcak bir yaz gününde gölge bir yede durulsa dahi, yine de sıcak hava tesir eder, insan sıcaktan bunalır. Ahirette, cennetteki gölgeliklerde böyle rahatsızlıklar kat’iyyen olmayacaktır. Onun için hepimiz, imanın hakikatine kavuşmaya, Salih ameller işlemeye gayret edelim. Önce nefislerimizle mücadele edelim. Ama Çeçenistan gibi, düşman tarafından saldırıya uğrama durumumuz olursa, tabiî ki vatanımız için hemen savaş edeceğiz.

Rabbimize hamdolsun bizlere ilim verdi. Bu nimete çok şükretmeliyiz, aksi halde başka dünyevi, gereksiz işlerin peşine düşer, onlarla meşgul oluruz. Nitekim Mevla Teala Hazretleri Sure-i İbrahim’de şöyle buyuruyor:
“Ve hatırlayınız ki, Rabbiniz size bildirmişti: Eğer şükrederseniz elbette size artırırım. VE eğer nankörlük ederseniz elbette benim azabım pek şiddetlidir.” (ayet:7)

Hacca gidenler: “Ya Rabbi bize bu mübarek beldeye gelmeyi nasip ettin, sana hamdolsun” diyerek şükür ettiler mi? Yoksa hemen soğuk su aramaya, ferahlanacak bir yer bulmaya mı koştular?

Bir Allah dostu, rüyasında cehennemi gördü. Cehennemi gördü. Cehennem ona dedi ki: “Rabbine dua et de hacıları bende yakmasın.” Bunun üzerine hatiften bir nida geldi: “Hacılar Mina’da, Arafat’ta, Müzdelife’de sıcaktan çok terlediler, yoruldular, bu sebepten Allah-u Teala onları affetti, onlar zaten cehenneme girmeyeceklerdir.”

Bizim Türkiye’den Hicaz’a gidenlerin çoğu hac vazifelerinden bazılarını eksik yapıyorlar. Şöyle ki: tevriye günü (Arefeden bir gün önce) Mina’ya gidip, orad Arefe gününün sabah namazını kılıncaya kadar durmaları, sonra Arafat’a gitmeleri gerekirken, Mina’da hiç durmadan hemen Arafat’a gidiyorlar.

Bir kimse bir yere Perşembe günü davet edilse, o da tutup Çarşamba günü gitse, bu hiç doğru olur mu? İşte bizim hacıların bu işleri de ona benziyor. Mevla Teala buyuruyor: “Ey hacılar sizi Arife günü Arafata çağırıyorum.” Bizimkiler bir gün önce gidiyorlar, bu yakışıksız iş, hiç yapılır mı?

Resulullah(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mina’da durmuş sonra gitmiş. Onlar ise Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in bu fiiline uymayıp hemen Arafat’a gidiyorlar. Böyle bir hareketle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in önüne geçmiş olur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in önüne geçmek, Allah’ın önüne geçmek demektir. Nitekim Sure-i Hucurat ta şöyle buyrulur:
“Ey iman etmiş olanlar! Allah’ın ve Resulünün önüne geçmeyiniz..” (ayet:1)

Hâsılı kelam haccetmek öyle bir ibadettir ki, orada herkes af olunur. Hatta kitaplarda şöyle geçer. “En büyük günahkâr kimdir? Hicaza gidip, hac yapıp geldiği halde, Acaba günahlarım af olundu mu, olunmadı mı?” diye düşünendir.

Böyle müjdeleyici haberler almakla beraber, çoğu kimse tarafından hac vazifeleri şeriata uygun olarak tatbik edilmiyor. Çok karışıklıklar olabiliyor hanımlar gidiyor erkeklerin önünde namaza durabiliyor. Hiç böyle şey olur mu?
__________________
‎''onlar sanıyorlar ki,
biz sussak mesele kalmayacak.
halbuki,biz sussak, tarih susmayacak..
tarih sussa, hakikat susmayacak........''
Alıntı ile Cevapla