Hangi gün endâmını görmesem kıyâmetim olur….
“Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem o şeb ölürüm,
Ne gün ki kâmetini görmesem kıyâmet olur.” (Nâbî)
Ey benim gönül bahçemin serv-i sehîsi! Seninle hâs dairede buluşanlar nasıl konuşuyor bilmiyorum, içimdeki deli derviş, kalbim şahittir ki, bildiğim tüm güzelliklerde senin kokun var ve sen konuşuyorsun inciler saçılıyor; gülümsüyorsun gün vuruyor içimin çiçeklerine; ellerinde bir çift güvercin, gözlerinde yağmur ormanlarının huzûru…
Hani sahabeden biri Rasûlullâh’ın yüzünü kılıç parıltısına benzetince diğeri ayağa fırlıyor:
“–Hayır, onun yüzü ayın on dördü gibi parlardı!..”
Bir başkası anlatıyor:
“–Mehtaplı bir gece. Rasûlullâh kırmızı bir elbise giymiş. Bir dolunaya baktım bir de Rasûlullâh’a; vallâhi Rasûlullâh ayın on dördünden daha güzeldi!”
«Allâhümme salli alâ men huve ebhâ mine’l-kameri’t-tâmmi.» “Allâh’ım, dolunaydan daha güzel olana salât eyle!”
Ve ben, sana bakıyorum, “Vallâhi seni görmek, dünya ve içindeki her şeyden daha kıymetli!..” diyorum. Gözlerim düşüverince önüme bir bardak su serinliğinde, anlıyorum Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-’ı; hani o: “Rasûlullâh, bizim için; analarımızdan, babalarımızdan, çocuklarımızdan, mallarımızdan ve şiddetli sıcakta elimize geçen soğuk sudan daha sevgilidir!..” demişti…
Ey ikindi güneşiyle seccâdeme düşen gül, ey yüreği şebnem, gözleri iki su damlası! Ey hayâ kendisine yakışan, ey sehâvet-sıfat! Ey sehî-kâmet! Ne yana baksam bir sarmaşığın sürgünleri…
“Hangi gece yurduna yüz sürmesem o gece ölürüm. Hangi gün endâmını görmesem kıyâmetim olur.”
Alıntı