|  Durumu:    Medine No :  5879  Üyelik T.:
28 Aralık 2008  Arkadaşları:32 Cinsiyet:Bay Memleket:İst Yaş:40 Mesaj :
3.152Konular:
1383  Beğenildi:177 Beğendi:17
 Takdirleri:285 Takdir Et: 
	  Konu Bu  
				Üyemize Aittir! |   Cevap: Can Demiryel (Seslendirdiği Şiirler) 
  
  
 Sen Gittin
 
 Sen gittin
 Hayatın öbür ucunda bıraktın beni
 Issızlaştı şehir
 Yetim kaldı şarkılar
 
 Sen gittin Ummanımı besleyen dereler gitti
 Enlemler boylamlar
 Ülkeler gitti
 Şaşırdı yönleri kuzey ve güney
 Demirden kavilik, yelden hafiflik
 Savaşlar barışlar gitti
 
 Sen gittin Aşımın hamuru gitti
 Sen gittin Yapımın çamuru gitti
 Sen gittin Nisanın yağmuru gitti
 Sen gittin Dünyanın uğuru gitti
 Söylesene ağzımın tadı mı kalır
 Hangi beyaz keyif çatar çayımda
 
 Sen gittin aralandı sahte dünyam yokluğa
 Bir yağ emmez çıkrık kolu hatıran
 Sen içimde büyüdükçe, ben küçülüyorum
 Adını kazıyamadı zaman
 Nar tadından
 Kar suyundan
 
 Sen gittin Devletim gitti
 Sen gittin Servetim gitti
 Sen gittin İzzetim gitti
 Sen gittin Saadetim gitti
 Yıkılmış bir hisar kaldı tevarüs
 Bulutlara kan karıştı ardından
 
 Sen gittin Örtüm gitti
 Açıktayım cascavlak
 Muhteşem rüzgarlar dağımı yoklar
 Tüm yangınlar beni yakar önce
 Tipi bir yandan boran bir yandan biler dişini
 Bende kalan en son yanını ister
 
 Sen gittin Elim gitti
 Sen gittin Dilim gitti
 Sen gittin Gülüm gitti
 Baştan sona diken dolu gülistan
 Yediveren suya saldı ıtrını
 Kırağı düştü bülbüllerin sesine
 Akreplere kaldı bütün türküler
 
 Sen gittin Kalakaldım tamtakır
 Zenginliğim eteğinle sürüldü
 Bir yığın suç, zillet bastı hanemi
 Ateşten gömlek giydim, şerbet içtim kızılcık
 Tacirlere bayram oldu gidişin
 
 Sen gittin Ben bittim
 
 Ne olur
 Benden uzak tutma nurunu
 Nerde aşk varsa oraya yetişir elin
 Yalnızlıklardan beni yine
 Korursa sevdan korur ancak….
 
 Yazan: Abdulbaki KÖMÜR
 Okuan: Can Demiryel
 
 [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya  Üye Olmak için TIKLAYIN...]
 [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya  Üye Olmak için TIKLAYIN...]
 
 
 
 
 
 
 
 ----------------------------------------------------------
 
 
 
 
 
 
  
 Sendeyim Sevgili
 
 Aşkın semalarında, firari sevdaların ağıtlarında
 Sevgilinin yokluğuna kıvranırken ruhum
 Üzüntüyü
 Sarıp sarmalayan bir yolcuyum…
 Acılarımı harmanlayan şimal rüzgarları
 Ne de çabuk sustu?
 Hüzünlü yüreğimin üzerine
 Hangi el mutluluğu inşa edecek?
 Gülümsemenin adını bile unutmuşken
 Umut tepelerinde bir dilenci olmuşken
 Sus ne olur … Teselli istemiyorum!
 Beni bana bırak içimde kalmasın sözcükler, ve
 Dinle;
 Bu akşam düşte Şahmaran
 Gece destansı aşklara vuruyor yüzünü
 Hilal’ in yarı loş ışığıyla
 Uykusuzluk; uzuyor, düşüyor,
 Sağır, dilsiz ama hissedebilen mısralarıma…
 Şahikalarda asılı kalan duygular
 Ses veriyor düşüncelere;
 Ve Suru üflemeye hazır İsrafil’ in
 Sabrına aşina ya yürekler
 Aynı nizamla…Sendeyim sevgili
 Aşkım sensizliğe akan
 Göz yaşlarımı kristalleştirerek
 Bel kıs ‘a hazırlanan tahttan
 Daha görkemli bir taht hazırladı
 Sana gönlümde.
 Zaman perdesini çektiğinde
 Ben, sendeyim sevgili…
 Ayrılığın katmer katmer beslediği
 Sevdanın; dudaklarından bir kıvılcım
 Düşerken Kays’ ın kalbine
 O tek bir kıvılcımla, aşkına kül olan Kays’ ın
 Gönül gözlerine tecelli eden
 O nazlı yarin, Leyla nında
 Yüreğinde çalkalanan hasret duası ile
 Ben, sendeyim sevgili…
 Melaikelerin şeffaf kanatlarında
 Ölümsüz aşkların vaveylası, sonsuzlukta yankılanırken
 Tuttuğum eller, sabrın huşulu raksıyla
 Güvene hicret ettirdi ya
 Ben, sendeyim sevgili…
 Bir yedi veren çiçeğinin mevsimlerde bereketi
 Bir de sevgilinin o emsalsiz hayali
 Sır olup yerleşti ta içime..
 Kimsesizliğe soyunmuş Alp lerin güzelliğine
 Göz kırpan tan vakti,
 Sahipsiz umutlarla kalbe doğarken
 Erişilmez aşkların yıldızı Zühre’ nin
 Derin iç çekişleriyle
 Ben, sendeyim sevgili…
 Seninleyim sevgili…
 
 Yazan: Ümit Zeynep KAYABAŞ
 Okuyan: Can Demiryel
 
 [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya  Üye Olmak için TIKLAYIN...]
 
 
 
 
 
 
 ----------------------------------------------------------
 
 
 
 
 
  
 Biliyorum Susacaksın
 
 Biliyorum yine susacaksın…
 onca düğümlenmiş söze,
 ve onca fasi/küllenmiş
 sayfa dolusu kelama rağmen…
 yine mahzenine çekileceksin
 gecenin bu vaktinde,
 içim içim dökülen
 sicim sicim pınarlanmış göze rağmen
 
 yine sözcükler tıkanacak,
 söz, sessizliğe bürünecek
 sessizlik bir nokta boyu,
 bir haykırışın mebdei olacak
 gecenin sessizliğiyle bütünleşen
 bir nida çınlayacak bedende
 bir bende yankılanan bir de sende…
 
 kelamın tükendiği yerde,
 konuşacak kalemin;
 gecenin bittiği yerde başlayacak
 ölü saatleri, dirilten demlerin
 vuslatların en demli saatlerinde
 firakın en ağırını hissederken
 bir nurlu sabah muştusuyla
 gece soluklanacak an be an…
 
 sukuta bürünen duruşunla
 sesleneceksin bana ta uzaklardan,
 acabalarla geçecek her dem
 yıkık dökük hayallerle,
 tahayyülün son katresinde
 buluşacak gecenin son damlası
 solukları pay ettiren
 o anlık buluşmalarda
 hissedeceksin
 senli benli o nefes alışları,
 bir ben geçecek senden,
 bir de sen geçeceksin,
 sessizce ve derince
 sensiz bu be(de) nden…
 
 Yazan: Emin SELVİ
 Okuyan: Can Demiryel
 
 [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya  Üye Olmak için TIKLAYIN...]
 
 
 
 
 
 
 ----------------------------------------------------------
 
 
 
 
 
 
  
 Sonsuza Dek Sophie
 
 Gözleriniz madam
 Gözlerinize bakıyorum da
 Sanki bir yangın yeri
 Yüzünüz talan edilmiş bir
 İmparatorluktan kalma gibi,
 Bir şair oturmuş o iki kaşın arasına,
 Tüten dumana ve akan kana bakmaksızın
 Aldırmaksızın…
 Patlayan bombalara şiir söylüyor gibi
 Aslında aşktır en çetin meydan muharebesi
 Siz koşuştururken lise bahçelerinde
 Dilinizde Ahmet Arif’ten Yarım yamalak ezberlenmiş iki dize
 Deri ceketinize yaslanmış yürürken yağmurda,
 Bir şairdim ben
 Kalbimi büyüten dumanlı odalarda
 Benim kalbim dumanlı odalarda büyüdü madam.
 Yalan yok! yalan asla olmayacak
 Çünkü aşkı üstünüze serpiştirip kaçan o yağmur
 Bir gün sizi de ıslatacak
 Bir gün sizde hüzünle bakacaksınız kalbinizin içine
 Orada bir şarklıyı göreceksiniz
 Biz şarklılar, yani aşıklar
 Ve asla konuşamayacakları kızlara aşklananlar
 Hep yenildik!
 Farklı malubiyetlerden kuruldu bizim tarihimiz
 Diyorum ki… vaktiniz varsa bu akşam
 Bizim yüzümüz kızarır
 Biz uzaktan sevmelerde birinciyiz
 Genç kızlara başlarımızı çevirip bir bakamayız
 Bir bakarsak usulca elimizden kayar
 Ve parçalanır kristal gençliğimiz
 Biz kristal gençleriz madam
 Kolayca tuz buz oluruz
 -Eve gitsem daha iyi
 İyide benim o darmadağın halimi bırakıp nereye,
 Her gece saatlerce alıştırma yapıp da
 Bir tek sevda sözcüğü fısıldayamamanın sıkıntısı
 Aşksızlıktan solan bu cismi terk edip nereye gidiyorsun ?
 Merdivenlerden peşinizden koşup da
 İsminizi haykırmayı size bakarken derinde
 Bir acıyla kıvrandığımı fark etmeden nereye he…
 Bir gün yağmur yağsa
 Sırılsıklam o yağmurda ıslanacak
 Ve elinde tutuğu karanfille
 Gözyaşları,saçlarından sızan yağmurla karışacak
 Onun kapısının önünde duracaktı
 Onun kapısının önünde duracak
 Ve asla zile basmayacaktı
 O kapının önünde saatlerce ağlayacaktı o sırada fonda
 ‘’Senin mavi gözlerinde çalacaktı‘’çalacaktı
 Sonsuzadek Sofya…
 
 Yazan: Kemal SAYAR
 Okuyan: Can Demiryel
 
 [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya  Üye Olmak için TIKLAYIN...]
 [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya  Üye Olmak için TIKLAYIN...]
 
 
 
 
 
 
 ----------------------------------------------------------
 
 
 
 
 
 
  
 Yoksun ya / Yitik Gazelim
 
 Yoksun ya ..
 gecenin gözleri üzerimde…
 yoksun ya neye uzansam kısa kalıyor kollarım..
 yoksun ya varlığımı unutmuşum gündüzde…
 
 Sen yürüyünce anladım adımların sıklığını,
 sen gülünce bildim dünyanın sıcaklığını,
 sen bana bakınca göğün sofrası indi yüreğime, tut çek beni bana…
 
 Cürmüm kadar yer yakardım evvelden ,
 şimdi kendimi tutuşturmaya takatim yok…
 fakrıma vardım ,aczime…
 güruh bir ırmağın kuraklığına döndüm, ayaklarımı vuruyorum toprağa…
 
 Sen yoksun ya ateş basıyor içime, sensiz yanlarım uçukluyor…
 Sen yoksun ya göveriyor dallarım yosun tutuyor gövdemi,
 sen yoksun ya yokluğuna vuruyorum kendime yitikliğimde buluyorum seni…
 
 Yoksun ya on dörtlüyü dayıyorum gecenin alnına,
 yoksun ya dikenleri çekiyorum topuklarımdan,
 yoksun ya açlığıma taş bağlıyorum, yokluğuna bulaşıyor ellerim..
 …
 
 Bahçelerimin rengi soldu,güz bastı yüzüme,
 dengesi bozuldu akıl tellerimin, yırtılmış göz pınarlarım, nazar etsen göz ucuyla ,
 Vahşi gibi dolanıyorum.
 Avazeni duymak için yüreğim kulak kesiliyor ayak seslerine…
 
 Sermayem bir gece, bütün hünerlerimi koydum çıkınımdan,
 aklıma abdest aldırmak için yöneliyorum toprağa ellerim toprağın alnında…
 Bağlıyorum ellerimi, eğiyorum başımı Hamd ve Senâ alemlerin Rabbine…
 Şah damarıma bakıp, Esselamu Aleykum ve Rahmetullah diyorum…
 
 Yazan: Filiznur ATALAN
 Okuyan: Can Demiryel
 
 [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya  Üye Olmak için TIKLAYIN...]
 
 
 |