Durumu: Medine No : 556 Üyelik T.:
11 Kasım 2007 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj :
829 Konular:
194 Beğenildi:15 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cvp: Hutbe:Vay Şu Kimsenin Haline!! b. Kötü Alimlerin Zararı İkinci hadis-i şerif, biraz bizlere de dokunan, yâni ulemâ kısmına da dokunan bir hadis-i şerif. Ama bunu da okuyalım, çünkü sırası geldi. Kendi aleyhimize de olsa, hakkı söylememiz lâzım! Allah-u Teàlâ Hazretleri, alimleri ümmetin emanetçileri kılmıştır, ümmeti alimlere emanet etmiştir. Alimler peygamberlerin varisleridir ve halifeleridir. Müslümanları koruyup kollamakla vazifelidir. Ama maalesef, bazı alimler bu vazifelerinden hiç haberdar değiller. Çok yanlış işler yapıyorlar. Onlara da ikazda bulunmak gerekiyor. Onun için sayfadaki bu hadisi şerifi de, bu duygularla seve seve okuyorum. Enes RA'den, Hâkim Müstedrek'inde rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz SAS buyuruyor ki: RE. 461/10 (Veylün liümmetî min ulemâis-sûi, yettahizûne hâzel-ilme ticâreten yebteğ ne min ümerâihim zemânehüm ribhan lienfüsihim lâ erbahallàhu ticâratehüm) Sadaka rasûlüllàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl. Kenarda, "Bu hadis-i şerifte belki şöyle olsa daha iyi" diye bir düzeltme var. (Min ümerâihim zemânihim) yerine, "Burada (min ümerâi zemânihim) olmalı!" diye düzeltme yapıyor. Biz ona göre mânâsını verelim: (Veylün liümmetî) "Vay benim ümmetimin başına geleceklere!.." Demek ki, çok şeyler gelecek ümmetin başına... Ona üzülüyor Peygamber Efendimiz. (Min ulemâis-sû') "Kötü alimlerden vay benim ümmetimin çekeceklerine, vay başına geleceklere!.." diyor. Yâni burada ümmet suçlu değil, alimler suçlu ama, ümmet de o alimlerden çok çekecek. Ceza, azap gibi, şiddetli musibet gibi bir şey çekecekler. Onun için "Vay!" diyor. (Veylün liümmetî min ulemâis-sû') "Kötü alimlerden, vay benim ümmetimin başına gelenlere!" diye tercüme edebiliriz. --Bu alimler niye kötü alimler? Ne yapıyorlar, vasıfları ne?.. (Yettahizûne hâzel-ilme ticâreten) "Bu ilmi ticaret kaynağı ediniyorlar." Yâni, "Kazanç vesilesi ediniyorlar. İlmi satıp para topluyorlar, ceplerini dolduruyorlar. İlmi menfaat için, dünyalık sağlamak için kullanıyorlar." demek olur. Kur'an-ı Kerim'de de böyle, dünyalık karşılığında ahireti satan kimselerin, eski ümmetlerde olduğunu okuyoruz. Onların da şiddetli azaba uğrayacakları, zaten Kur'an-ı Kerim'de bildiriliyor. (Yebteğne min ümerâi zemânihim) Bu kötü alimler ne yaparlarmış? Peygamber Efendimiz ne yapacaklarını bildiriyor. Peygamberlik görüşüyle ilerde olacak şeyi bildirip hatırlatıyor bizlere. Ne yapıyorlarmış? (Yebteğûne min ümerâi zemânehum ribhan lienfüsihim) "Zamanlarının emirlerinden, başkanlarından, emir ve komuta sahibi, söz sahibi, iktidar sahibi kişilerinden kendi nefisleri, şahısları için kazanç elde ediyorlar." (Lâ erbahallàhu ticâratehüm) Bu cümle de bedduadır Peygamber Efendimiz'den: "Allah bu ticaretlerini kârlı etmesin! Allah ticaretlerine kesatlık versin! İyilik vermesin, ticaretlerini kahretsin, mahvetsin..." Neden?.. Çünkü ilmi satıyor, menfaat sağlıyor. İlmin gereği olan doğru yolu gösterme vazifesini yapmıyor. Doğruyu söylemiyor. İktidar sahiplerine dalkavukluk ediyor, zalim sultanlara yanaşıyor. Onların yalan yanlış işlerinde de ikaz etmeyip, pohpohlayıp ceplerini doldurmaya bakıyor. Bu tabii, toplumun çok büyük bir hastalığıdır. Toplum böyle bir duruma düştüğü zaman, helâk olur. Çünkü, toplumlara yol gösterecek olanlar bilge ve bilgin insanlardır. Tâ ilk çağlardan beri, "Devletleri keşke bilge insanlar idare etse..." diye özlenmiştir. Eflatun meselâ, "Devleti böyle feylezof, ârif, bilge insanlar idare etmeli!" diye, tâ kendi zamanından söylemiştir. Tabii böyle bilen ve güzel ahlâka sahip olan insanlar idare ettiği zaman, toplumlar yükselir. İnsanlar müreffeh yaşarlar, mutlu olurlar. Kurt kuzuyla arkadaş olur. Tatlı geçim olur. Aldatmaca olmaz, sömürme olmaz, zulüm olmaz, eza, cefa haksızlık olmaz. Ama alimler bozulunca, toplum da bozulur. Çünkü onlar insanları eğitiyorlar, onlar insanları yönlendiriyorlar. Onlar hedefleri gösterecekler. Onu yapmadıkları zaman iş dünyaperest, zevkperest, menfaatperest kötü insanların aklına kalınca, "Ben nereden neyi, nasıl çalar çırparım, nasıl rüşvet alırım?" şekliyle işler gidecek duruma gelince, tabii o zaman toplum bozuluyor. Önce alimler bozulur, ondan sonra kıyamet kopar. Hadis-i şeriflerde böyle bildiriliyor. Allah-u Teàlâ Hazretleri alimleri alır, geriye cahil insanlar kalır. Sonra kendilerine bir şey sorulduğu zaman da, yalan yanlış cevaplar verirler. Kendileri de sapıtırlar, dalâlete düşerler. Kendilerine soru soranları da dalâlete düşürürler. Onlar insanların en kötüleridir. İşte onlardan sonra, böyle o sapıtan kavimlerin başına kabak patlar. Belâlar, musibetler yağar. Allah-u Teàlâ Hazretleri ilim bakımından bizleri yükseltsin, sizleri yükseltsin... Evlâtlarınızı alim yetiştirmeye çok gayret edin!.. Ben bana soran bütün kardeşlerime, önce ilmi yolunu tavsiye ediyorum. "İlimde ilerlemesi, yükselmesi mümkünse, ilerlemeye, yükselmeye çalışsın! Doktora yapsın, doçent olsun, profesör olsun, alim olsun... Zamanında, alanında, kendisinin dalında, çalıştığı dalda bir tane olsun, yegâne olsun. Dünyanın her yerinden kendisine soru sorsunlar, bilgi öğrenmeye çalışsınlar. Öyle yetiştirsin, öyle olsun!" diye gayret ediyorum, teşvik ediyorum, tavsiye ediyorum bana soran kardeşlerime... "Doktora yapın, üniversiteye girin, doçent, profesör olun, kendi alanınızda..." diyorum. Arkadaşlara şaka yapıyorum. Bu tabii öyle el sanatı gibi kolay bir şey değil ama; "Oturun kafanızı yorun, kendi sahanızda bir şey icad edin!" diyorum. Bir de lâtife yapıyorum; "Benim de zamanım olsa, ben oturacağım bir şey icad edeceğim!" diye. Gülüyorlar tabii. Tabii insanın her yönden hünerli olması, elinin hünerli olması iyidir. Kafasını, aklını, mantığını, muhakemesini güzel kullanırsa yeni şeyler bulunabilir. Biliyorsunuz, duymuşsunuzdur yâni bu çengelli iğne şöyle kıvrılıyor, şuraya takıldıktan sonra şu tarafında takılıyor, tutuyor. Bu bir telin kıvrılması, ucuna bir şey eklenmesi, basit bir şey... Bunu Amerika'da ilk defa bulan, yapan adam zengin olmuş... Yâni bir uzun teli iki defa kıvırıyor. Bir ucunu sivri yapıyor, batacak gibi... Öteki ucuna da, onu geçireceği bir yer takıştırıyor, bunu kaynatıyor. Al sana bir çengelli iğne... Toplu iğne; o da başarı. İğnenin fırt diye öbür tarafa gitmesi diye arkası topuzlu... Şimdi burda bizim camimizin tamirleri, yeni aldığımız caminin mihrabı yapılacak, minberi yapılacak, orası kesilecek, burası biçilecek... Buradaki inşaatla ilgili büyük mağazalara gidiyorum. O demirlerin, o vidaların çeşitlerine, o çivilerin çeşitlerine, o tahtaların çeşitlerine hayret ediyorum, hayran kalıyorum. Ne kadar teferruatlı, ne kadar ince, ne kadar geliştirmişler kendi dallarında işleri... Hangi dalda incelerseniz, hayran kalıyorsunuz. Bir boya tutturalım dedik, katalogdan bir boyayı bulduk: "-- Şundan bir kutu istiyoruz." "--Yok, bu böyle olmaz!" dediler. "-- Nasıl olacak?" "-- İstediğini söyle?..." Söyledik. Ondan sonra gittiler bir boyayı aldılar. Orada gözümüzün önünde kitabı açtılar, şundan şu kadar gram, bundan bu kadar gram... Önlerindeki kapta kattılar. Bir çevirme makinesine soktular, çevirdiler. Verdiler bize tam o renk. Yâni o tonu tutturdular. Yâni her şey bu kadar ince olmuş. Geze geze ayaklarınız yoruluyor. Onların sergilendiği büyük mağazaları, gezdiğiniz zaman hayretler içinde kalıyorsunuz. İşte çalıştıkları için, öyle ilerliyorlar. Meselâ duvara çivi çakıyoruz; duvar alçıdan olduğu için çivi tutmuyor, levha düşüyor. Ne yapmak lâzım?.. "Kolayı var!" dediler. "Bir çeşit çiviler var. Deliği deliyorsunuz. Ondan sonra vidaladığın zaman arka tarafı şişiyor, çekiliyor ve alçıyı tutuyor. O alçı duvarda sapasağlam duruyor..." İşte basit bir şey. Ama bilmeyen bilmiyor. Bazı arkadaşlara gidiyorum, bakıyorum; duvardaki levhaları kopmuş, yerde. Yâni o çiviyi, o vidayı bilmedikleri için, onu yapamıyorlar. Onun için, ilimde çalışmak lâzım; bir... Ama alimlerin de ilmi hayra kullanması lâzım; iki... Yâni şerre kullanmaması lâzım! Hele hele din alimlerinin, din nâmına, Allah rızası için ellerini vicdanlarına koyup; "Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor, hadis-i şerifte böyle buyruluyor." diye hakkı söylemesi lâzım, haktan ayrılmaması lâzım. Allah'ın gazabına uğrayacak, ahirette ceza çekecek yamukluklar yapmaması lâzım! Dünya mevkii, makamı için ahiretini satmaması lâzım!..
__________________
Dünyayı Güzellik Kurtaracak.
Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey...
|