Gelenek Dini;"İslam'a Suikasttır." /Muhsin Arslan
Her toplumun bir geleneği, bir ananesi olur; olmalıdır da. Toplumların kültürleri, örfleri, adetleri o toplumun DNA'sıdır.
Müslümanların ise geleneği İslam’a arz edilir; kabul görürse ne ala, değilse İslam’a suikast olur. Gelenekler içerisinde boğulan İslam, gelenek adedince farklılaşır.
“Allah indinde din İslam’dır” mesajına kör ve sağır olan bir gelenek, tamamen din haline gelir. Geleneklerle harmanlanmış bir dinin adı İslam dışında başka bir şey olur. Başlarda masum görünen bu durum, zamanla tüm bünyeyi zehirleyen bir mikrop gibi yerleşir; ya vücudu öldürür ya da marazlı bir hayat hediye eder.
Geleneklerin İslam’daki adı “hurafe ve bidattir.” İslam dini hurafe ve bidatlerin önünü kesmek için keskin davranmış; “her bidat dalalettir” mesajı ile kendisini korumaya çalışmıştır.
Allah’ın dini birdir ve mimarı Allah’tır. Allah’ın dinine zam veya ıskonto ile müdahale etmek, Allah’ın dinine savaş ilan etmek, o dine karşı mücadele eden bir düşmanlıktır. Allah “la” ile bu düşmanlıkların safını belirlemiş, “illa Allah” ile netleştirmiştir.
İslam’a ilk suikastlar “uydurma hadis” furyası ile başlamış, tasavvuf denilen ucu açık ekolün elinde pimi çekilen bir bomba haline dönüştürülmüştür.
İslam, ortalıkta dolaşan “mevzu hadisler”, “israiliyat” ve “atalardan kalan töreler” ile harmanlanmış, çeşitli sentezlerle, hormon, kortizon, estetiklerle tanınmaz hale sokulmuştur.
Dinin sahibi olan Allah, eski ahitlerin akıbetinden Kur’an’ı korumuş olması bizlerin şükürden aciz kalacağı büyük bir nimettir.
Bu koruma, müsteşrik, oryantalist ve kendi başına buyruk cahillerin önünü tıkamış, onların Kur’an’a zarar vermesini engellemiştir. Bu koruma sadece Kur’an ile sınırlı olduğundan, çareyi uydurma hadis, hurafe, bidat, gelenek, töre, rüya, hayal, keramet, mehdi beklentisi, şeyh-mürşit yarışması, mezhep holiganlıkları alanında aramışlardır.
Öyle ki, bir Müslüman ortalama 70 yıllık ömründe amentüsünü bile düzeltemezken, bu tür mikropları gayet başarılı bir şekilde bünyesine alıp ezberlemiştir. Bu tür mikropların listesi şöyledir:
İslam’ın “oku” emrini, Kur’an elifbasını, hatimleri, güzel kıraatleriyle yetinmiş ama içerikten habersiz bir şekilde ömrünü noktalayanlar hayli fazladır.
Kur’an’ı bir hayat kataloğu, yaşam kitabı yapmak yerine muska, dua, ölü kitabı, süslü dantellerle duvarlara asılan, ara sıra indirip öpülen, cinden periden, karanlıktan koruyan bir polis görevi gören bir eşya haline getirenler.
Beş vakit farz namazı kılmaz ama bayram namazlarını asla kaçırmamayı prensip edinmişler.
Ramazan, kandil, aşure, mevlit, mezarlık ziyaretleri, mum yakmak, üfürükçülük gibi dindarlıklara sıkı sıkıya bağlı olanlar.
Akidesi sakat, şirk dolu bir kafa yapısına sahip olup kendisini uyaranları küfürle, hakaretle dışlayanlar.
Bazen ırkçılık, bazen menfaat, bazen töre aşkı, bazen şehvet, bazen emel, bazen şöhret uğruna imanını katledenler.
Mezhebinin holiganı olup, bırakın neyi savunduğunu, mezhep imamının adını bile öğrenmeden ömrünü geçirenler.
Yılbaşı hindisini besleyip sabırla keseceği günü bekleyenler.
Karısı kızı yatak kıyafetiyle dolaşırken, altında faizle alınan arabayla gezenler, tesbihinden, sakalından, şalvarından, türbesinden, şeyhinden, mevlidinden, aşurasından, cennetteki hurilerinden, namaz kıldığı caminin avizesinden, müezzinin güzel sesinden taviz vermeyenler.
Firavun gibi, şeytan gibi yaşayıp Resulullah’a aşkından taviz vermeyenler.
Tehlikede, kazada, hastalıkta, ölüm korkusunda şeyhini çağıranlar.
Gözüne ayet soksan önce “Şeyhime sorayım” diyen cahilane tavırlar.
Din bir yaşam biçimidir. İnancınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanırsınız. İnancınızı yaşamanız için bilgi ve bilinç gerekir. Bilgisi ve bilinci olmayan bireylerden koyun sürüsü oluşur; abdestsiz gelenek ise küfür ve şirk üretir.
“Fitne tamamen yok edilinceye ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın…” (Bakara, 193)
Muhsin Arslan
24.12.2012
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]