Konu Başlıkları: Bir Annenin Günlüğünden...
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27 Aralık 2012, 10:36   Mesaj No:3

enderhafızım

Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Bir Annenin Günlüğünden...

Sarp kayaların arasından geçerken çizilen yüreğimin kanayan yerlerine aldırmadan yürüdüğüm bu dar sokakların değişen mevsiminde seninle olan yolculuğuma başlamak istedim.

Biliyor musun güzel bebeğim?

Senli dünyanın kapıları ardında öyle huzur doluyum ki tüm kötülükler iyilik burada, tüm düşmanlar köle.

‘Bu gün yazmanı gerektiren olgu ne idi anneciğim?’ der gibi bakıyorsun, artık alıştın değil mi? Bak buna sevindim.

Büyüdüğün zaman senin de yapmanı istediğim özelliklerden birisi olan meal okuma faslında bazen kendime diyorum ki ‘ya Büşra bu gün sana hangi ayet nazil oldu?’ inanır mısın çoğu zaman isabet ediyor.

Hüzün rüzgarlarının galebe çaldığı bir zaman diliminde “işte kurtuluşa erenler onlardır” ayeti yüreğimi öyle ferahlattı ki kurtuluşun anahtarı ne ola ki diye daldığım hülyaları seninle paylaşmak istedim.

Bir macera ile anlatmamı ister misin? Maceralarda senin rolün var ya biliyorum hoşuna gidiyor. Bulunduğumuz odada ben kitap okurken sen üzerinde Kur’an alfabesini öğreten kare şeklindeki destelerle oynuyordun. Bir yandan öğrendiğin nesnelerin ismini söyleyerek dikkat çekmek istiyordun. Bazen göz ucuyla bakarken bana kızıyordun bunu ses tonundan anlamak mümkündü.

Henüz dilin dönmediği için okumayı da bilmiyorsun doğal olarak üzerinde ki resimleri öğretmiştim sana. Mısır, bebek, taşan dediğin tavşan… Gözlerimiz buluştuğunda tatlı gülücüğünle beni de güldürüyordun. Bu bakış ve gülücük sana yetmemiş olacak ki yerinden kalktın ve kitabımı kapatmak istedin. Ben açtıkça sen kapatıyordun. Bir iki azarladım nafile kitap kapanmalıydı kurtuluş yok! Her zaman olduğu gibi yine sen kazandın. Kitabı kapattım ve seni evimizin mescid olan bölümüne kadar kovaladım. Benim ayağa kalkışım kovalamaca oyunumuzun başlangıcıydı.

Minik adımlarına karışan kahkahanın beni nerelere götürdüğünü anlatmaya kelimeler yetmez biriciğim benim. Bu vakıa kurtuluş kelimesi için oldukça basit bir olay. Yeryüzünü incelediğimiz zaman bazen düşmanından kaçmaya çalışan hayvanlar görürüz. Ya da büyüdüğünde fark edeceksin örümcek ağına takılıp çırpınan bir böceğin tek arzusunun kurtulmak olduğunu!

Ve yahut insanlar hasta olurlar hani… Yatakların da acı ile kıvranırken tek arzuları tek temenni ve duaları vardır belki o an için kurtulmak! Kim bilir taziyelerde “kurtuldu” sözcüğüne de şahid olacaksın.

Hayatımızın birçok yerini işgal eden bu kelime acaba neyi temsil ediyordu?

Gecenin sessizliğinde âdemoğlu uykuya dalmış biz seninle yeni maceraların kollarındayız. Karşımıza aldığımız hayatın içinde yol almaya çalışırken heybemize elimizi atıyoruz bakalım bu gün ki nasibimiz ne imiş diyoruz?

Dünya telaşesi ile bir oyana bir bu yana koşuştururken minarelerden yükselen sesin farkında bile olamayız çoğu kez... Yaşadığımız coğrafyanın bizden uzak bir çok yöresinde bu çağrıya muvaffak olamayan kardeşlerimiz dahi varken Rabb ile olan sözleşmenin metnine kulak kabartamayız gerek bilerek gerekse bilmeden..

Oysa bir nida ile yer gök sarsılıyordu.

Bir nida ile yenilen, zafer elde edebiliyordu.

Bir nida ile hayata sıkıca bağlanılabiliyordu.

Bir nida bir haykırış, bir kurtuluş olabiliyordu.

Bu nida ne idi!



Allah-u Ekber!..

Bir çağrı bir kıyam hayata karşı bir başkaldırış, bir direniş, bir secde idi Allah-u Ekber! Bir buluşma idi. Rahmani bir sözleşme.


Ne yazık ki insani antlaşmaların gün be gün karpuz kabuğuna sığmaz nedenlerle ifsad edildiği bu zamanda Rabbiyle olan sözleşmesini imzalamadan bozanlar olduğu gibi buluşmasını aksatanlarında olduğunu görüyoruz.

Her şeye vakit bulurken zaman yetiremediğimiz bir sözleşmede bizlere haiz güzel evladım. Biz günde beş vakit kulağımıza duyurulan çağrıya çoğu kez riayet ediyoruz belki ama sabah ve yatsıyı kılmak ağır geliyor nedense. Halbuki değil mi gecenin nısfı dediğimiz uykunun en tatlı en derin yerinde naz dahi yapmadan ağlamalarına yanıt veririz. Tüm anneler kurgulu saat gibi gecenin belli aralığında ağlayan bebeğine kalkarlar. Üstelik seve seve.

Sordu hayata

Yaşamak nedir diye?

Cevabı bekledi ve durdu öylece

Masum bir çocuk diliyle yaşamak gülmekti belki de

Sınırsız isteklerine erişebilmek

Kontrolsüz davranışlarına hakim olmaktı

Yaşamak sorgusuz an’larda olmaktı

Çocuk diliyle yaşamak

Sınırsızca oynamaktı

Bir anneye baktı sonra…

Gözlerinde yaş olsa da

Elleri nasırlaşma mayasında

Yıllar bükse de dik omuzlarını

Çökmüşse de gençliğin baharında

Anne için yaşamak

Çocuğuyla olduğu an’dı.

Çocuğunu paylaştığı asırda

Gülücüklerini gözyaşıyla sildiği

Her mücadeleyi zafere götürdüğü

Anne için yaşamak

Çocuğuyla hemhal olmaktı…

Peki ne idi yaşamak?

Neden soluyorduk?

Neden yakardı hava ciğerimizi?

Neden bir dili olsun isterdik yüreğimizin

En saklı duyguları gömdüğümüz bu gerilla

Nelere gebeydi.

Sahi ne içindi yaşamak?..

Hangimizin daha iyi amel yapacağını görebilmek için ölümü ve hayatı yaratan Rabbe hamd olsun… Kurtuluşa erenler onlardır ki Rabbinin yap dediklerini yapan yapma dediklerinden kendini beri tutandır…[Kuran-ı Kerim]

Ey hüzün çiçeğim sen sen ol hiçbir sözleşmeni bozma! Değil mi ki asıl hayat, asıl huzur Rable olmaktı. Bilesin ki her sözleşme tüm nidalarının duyulacağı ve boşlukta kalan anların yakalanamayacağı bir durakken aman ha biriciğim dünyanı sat tüm beşeriyeti la silahınla devir, tüm oyuncaklarını seni oyalayan dünyanın heybesine bırak ve O’na yönel içtenlikle istediğinde göreceksin “kun” emriyle dilediklerin önüne verilmiş işte o zaman sen “kurtuluşu” yakinen hissedenlerden olmuşsun.

Ne mutlu rahmani sözleşmesine riayet edenlere hiç aksatmayanlara… Ne mutlu kurtuluşa erenlere nasıl kurtulacağını neden yaşadığını bilenlere ne mutlu yerini dünyada da ahirette de cennete çevirenlere!


Büşra Alim
Alıntı ile Cevapla