Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22 Ocak 2013, 11:59   Mesaj No:19

mehmet akif2

Medineweb Emekdarı
mehmet akif2 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:mehmet akif2 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13402
Üyelik T.: 25 Şubat 2011
Arkadaşları:11
Cinsiyet:bayan
Yaş:43
Mesaj: 7.401
Konular: 425
Beğenildi:2286
Beğendi:4876
Takdirleri:3684
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: türk dili 1 dersi için alıntı linkler ve kısa notlar

İKİLEMELER
İkileme; anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek, kavramı zenginleştirmek amacıyla, aynı sözcü­ğün yinelenmesi, anlamları birbirine yakın veya karşıt olan ya da sesleri birbirini andıran iki sözcüğün yan yana kullanılmasıdır.


Yapılışları Yönünden İkilemeler

Aynı sözcüğün yinelenmesiyle kurulur;
yüce yüce, salkım salkım, elma elma, yavaş yavaş, katar katar, uzun uzun...
*Eş ya da yakın anlamlı sözcüklerden kurulur;
açık seçik, derme çatma, ar namus, mal mülk, doğru dürüst, delik deşik, dünya âlem, ağrı sızı, kl­ik kıyafet, sorgu sual...
*Karşıt anlamlı sözcüklerden kurulur:
irili ufaklı, iyi kötü, ileri geri, aşağı yukarı, er geç, dosta düşmana, büyüklü küçüklü...
*Yansımaların yinelenmesiyle kurulur:
fıkır fıkır, şapır şupur, tıngır mıngır, mışıl mışıl, takır kıkır, fokur fokur, hapır hupur...
*Biri anlamlı diğeri yakıştırma olan (anlamsız) söz­cüklerden kurulur:
eski püskü, ufak tefek, yamru yumru, yırtık pırtık, eğri büğrü, incik boncuk...
*Her ikisi de anlamsız olan sözcüklerden kurulur: (Sözcüklerin ikisi de ses yönünden yakıştırmadır.)
eciş bücüş, abur cubur, yalap şalap, ıvır zıvır, ıcığı cıcığı...
Not: İkilemelerin arasına bağlaçlar ve "mi" edatı girebilir.
uslu mu uslu, hiç mi hiç, şeker de şeker, ne ev ne ev...
*İkilemelerin yapım ve çekim ekleriyle biçimlenen­leri vardır:
belli belirsiz, günlük güneşlik, yersiz yurtsuz, ordan burdan, arada sırada, elini eteğini...

Anlatımları Yönünden İkilemeler
* İkilemenin başlıca amacı anlamı pekiştirmektir. "Çok, pek, gayet, fazla" gibi sözcüklerin belirttikle­ri kavramla ikilemenin anlamda sağladığı güç, pe­kiştirme bakımından ölçülemez.
öbek öbek çiçekler, salkım salkım üzümler, deste deste para, temiz mi temiz ev...
Bu ikilemelerin verdiği anlamı "çok" ve benzeri sözcükler tam olarak karşılayamaz.
* İkilemenin bir amacı da, anlamın sağladığı gücü,değeri artırmak, abartmaktır:

"Seve seve yapmak", "severek yapmak" anlatımından değer bakımından çok fazla abartılmıştır.


Bunun gibi, "söylene söylene gitmek, koşa koşa yorulmak"anlatım yönünden güçlü sayılır.


* İkilemelerin bir başka yönü de çoğulluk kavramı vermeleridir.


ev ev dolaşmak, sokak sokak aramak, şehir şehir taramak...


Görevleri Yönünden İkilemeler

İkilemeler cümlede özne, nesne, tümleç, yüklem gibi öge olabilir.


Çoluk çocuk ekmek bekliyor. (özne)

Tası tarağı, pılıyı pırtıyı topladı. (nesne)

Paraya pula pek önem vermez. (dolaylı tümleç)


Makine şimdi tıkır tıkır çalışıyor. (zari tümleci)


Bütün işi yalan dolandır. (yüklem)

ÖRNEK SORU
Aşağıdaki ikilemelerden hangisi, yapılışına göre ötekilerden ayrı bir özellik göstermektedir?

A) Üstüne doğru dürüst bir şey giy.
B) Böyle yalan yanlış bilgiler kişiyi gülünç duruma düşürür.
C) İki köy arasındaki uzaklık, aşağı yukarı 4 km idi.
D) Yollar bitmek tükenmek bilmiyordu.
E) Dağcılar, güç koşullar içinde sağ salim tepeye vardılar.

(1979/1)

ÇÖZÜM: A, B, D, E seçeneklerinde verilen "doğru dürüst", "yalan yanlış", "bitmek tükenmek", "sağ salim" ikilemelerinde sözcükler yakın anlamlıdır. C seçeneğindeki "aşağı yukarı" ikilemesi ise, karşıt anlamlı sözcüklerden kurulmuştur.

YANIT : C


DEYİMLER

Dilin anlatım olanağını genişleten, genellikle gerçek anlamından sıyrılmış sözcüklerin oluşturduğu kalıplaşmış söz öbeklerine deyim denir.

Deyimleri biçim ve anlam özelliklerine göre incele­yebiliriz:


Biçim Yönünden Deyimler

1. Deyimler en az iki sözcükten kurulur.
* boş bulunmak, dil dökmek, dört gözle beklemek analar taş yesin; yarım yarım beş yesin...
Deyimlerin en çok yedi sekiz sözcükten kurulabi­leceği daha uzun deyimlerin, deyimlikten çıkıp bozul­dukları görüşü vardır.
*Bizim tavuk bir yumurta doğurur; yedi mahalle du­yar. Elin kısrağı küheylan doğurur, ses çıkmaz.
Tek bir sözcük, yoğun bir anlatım içerse de deyim değildir. Böyle sözcükler gerçek anlamlarından uzak­laşarak mecaz anlam kazanmış çok anlamlı sözcük­lerdir.
*akşamcı, kaşarlanmış, gedikli, bacaksız...

2. Biçim yönünden deyimlerin en önemli özelliklerinden biri de kalıplaşmış olmalarıdır. Bu bakımdan deyimler, atasözlerine benzerler.
Deyimlerde söz dizimi bozulamayacağı gibi söz­cükler eş anlamlılarıyla bile değiştirilemez:
"İpe un sermek" deyimi yerine "ipe un yaymak", "dut yemiş bülbüle dönmek" deyimi yerine "dut ye­miş bülbüle benzemek" biçimi kullanılamaz. Hatta sözcük dizimi bile bozulamaz.
"Tut kelin perçeminden" yerine "kelin perçe­minden tut" biçimi kullanılamaz.

3. Bazı deyimler, cümle niteliği taşırlar ve çekim eki alabilirler. Bu özelliklerinden dolayı zaman zaman atasözleri ile karıştırılırlar. Ancak cümle hâlindeki deyimler ile atasözleri, bazı noktalarda kesin olarak birbirinden ayrılırlar.
* Atasözlerinde sözcükler aldıkları eklerle kalıplaş­mışlardır. Sözcüğün aldığı çekim ekini değiştirmek mümkün değildir.
Deyimlerde ise çekim eklerini kişiye göre değiştir­mek mümkündür.
"İyi olacak hastanın doktor ayağına gelir." atasözünde belirtilen çekim ekleri değiştirilemezken,
"Başında kavak yelleri esiyor." deyiminde çekim (Başınızda) (esiyordu - esmişti)
ekleri değiştirilebilir.

"Süt dökmüş kediye dönmek" deyiminde de dönmek yerine, döndü, dönmüş, dönmüşsün... gibi de-
ğişik zaman ve kişi ekleri getirilebilir.
* Cümle biçimindeki deyimlerde de atasözlerinde de kalıplaşma söz konusudur. Ancak atasözlerine herhangi bir sözcük katılmazken deyimler, cümle yapisini genişleten bazı sözcükler alabilirler. Ancak bunlar deyim kalıbına ait değillerdir:
(Bugün onun) başında kavak yelleri esiyor. İ
(Bu işe) aklım yattı (arkadaşlar).

4. Deyimlerin bir kısmı, cümlede kullanılan hazır kalıplardır. Bunların çoğu çekime girmez, çekimlenmiş bir cümle içinde olduğu gibi kullanılır:

Böyle deyimler, cümle niteliği taşımaz, kurulan cümlede, olduğu gibi kullanılır.
* Eski hamam, eski tas
* Balık kavağa çıktığı zaman
* Kel başa şimşir tarak...

5. Deyimler, birleşik sözcükler, ikilemeler ve terimler biçim açısından birbirine benzerler.

a) Deyimler ve Birleşik Sözcükler
Birleşik sözcüklerde kaynaşma, kalıplaşma deyimlere göre daha kuvvetlidir. Birleşiği oluşturan sözcükler, aralarına herhangi bir yapım ya da çekim eki giremeyecek kadar kaynaşmışlardır. Bunlar tek bir sözcük gibi düşünülür ve çoğu bitişik yazılır. Sözcüklerdeki anlam kayması, daha çok benzetme yoluyla olmuştur.

ayakkabı, ayçiçeği...

Deyimleri oluşturan sözcükler daima ayrı yazılır. Deyimi oluşturan sözcüklerden bazıları yapım ya da çekim eki alarak biçim bakımından değişikliğe uğra­yabilir. Deyimlerde anlam kayması daha çok mantık dışına çıkma yoluyla olur:
göze girmek, karda gezip izini belli etmemek...

b) Deyimler ve İkilemeler
Deyimler ve ikilemeler, ayrı yazıları sözcüklerden oluşmaları, anlamı kuvvetlendirmeleri ve çekim eklerini almaları bakımından birbirine benzerler. Pek çok deyimde ikilemelere yer verilmektedir. Bunlara ikilemelerle kurulmuş deyimler diyebiliriz:

Boyu boyuna, huyu huyuna uyuyor.
Çoluk çocuk içinde kaldık.
Bu işin tadı tuzu kalmadı.

İkilemelerin bir kısmı, çekim eki almadan sıfat ve zarf görevinde kullanılmaktadır. Bunlar deyim olarak nitelenemez.

Arabasına doğru yavaş yavaş yürüdü.
İri iri güller bahçenin her yanını kaplamıştı.

c) Deyimler ve Terimler
İki ya da daha çok sözcükten oluşan, ayrı yazılan terimler, şekil yönünden deyimlere benzer:
İlkel toplum, kuvvetler dengesi, dolaylı tümleç, ayaklı koşma, en küçük ortak kat, eşkenar üçgen...
Bu tür terimler, bilim, sanat gibi belirli bir alanda sı­nırlanmış anlam taşımaları ve birinci sözcüğün nitele­me görevi üstlenmesi bakımından deyimlerden ayrılır­lar. Tek bir sözcükten oluşan ya da birleşik sözcük yapısında olan terimler ise deyimlerle karışmaz; çün­kü deyimler tek sözcükten oluşmaz.

Anlam Yönünden Deyimler
Deyimler, herhangi bir duyguyu, düşünceyi, olayı, kavramı belirtmek için bulunmuş kalıplardır. Deyimler­de amaç, var olana fazlası ile dikkati çekip anlatıma kuvvet vererek, anlatım kolaylığı sağlamaktır. Örne­ğin, çok sevinen bir insan, "etekleri zil çalıyordu" de­yimiyle; herkesi küçümseyen, kibirli davranan ise "burnu havada" deyimi ile hem kısa hem de belirgin biçimde anlatılmış olur.
Deyimler, her zaman olabilecek olanı değil, kimi durumlar için geçerli olanı anlatmaya yararlar. Bu ba­kımdan genel kural niteliği taşıyan atasözlerinden ay­rılırlar.

"Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez." atasözü-nün anlamı "Belirtileri ortada olan yaşlılık da üzüntü de ne yapılsa gizlenemez." dir. Bu genel kural niteli­ğindedir.
"Ağzını bıçak açmıyordu." deyiminin anlamı "üzüntüden söz söyleyecek durumda olmamak" tır.
Bütün insanlar kötü durumlar karşısında bu davra­nışı göstermezler. Bu deyim belirli şartlar altında orta­ya çıkan bir durumun anlatımında kullanılır.

Deyimleri anlam özellikleri bakımından ikiye ayıra­biliriz:
1. Gerçek anlamlı deyimler
Deyimi oluşturan sözcükler gerçek anlamlıdır. De­yimden çıkan anlam da bu yöndedir:
Çoğu gitti azı kaldı.
İyiye iyi kötüye kötü demek
Hem suçlu hem güçlü
İsmi var cismi yok.
2. Mecaz anlamlı deyimler
Deyimi oluşturan sözcüklerden biri, bir bölümü ya da tümü gerçek anlamlarından sıyrılır. Deyimden çı­kan anlam da mecaz anlamdır:
Aldığı aptes ürküttüğü kurbağaya değmez. (iyilik yapmak) (zarar vereceği varlık)
Bir pire için yorgan yakmak
(önemsiz bir istek) (büyük bir zarar)
*Sarmısak yemedim ki ağzım koksun
(kötü bir iş yapmak) (sorumlu olmak)

ÖRNEK SORULAR
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili de­yim "merak edip gizlice dinlemek, işitmeye çalış­mak" anlamına gelmektedir?
A)Sınıfta bütün öğrenciler kulak kesilmiş öğret­menlerini dinliyorlardı.
B)Bu dedikodular onun da kulağına çalınmış ol­malı.
C)Herkes kulağı tetikte müdürün kapısında bek­liyordu.
D)Karşı masadakiler konuşurken o da kulak ka­bartmış dinliyordu.
E)Öğretmen ders anlatırken kulağını açıp dinlemelisin.
(1985/II)
ÇÖZÜM: A'da "kulak kesilmek", "büyük bir dikkat­le dinlemek"; B'deki "kulağına çalınmak", "başkasına söylenirken duymuş olmak"; C'deki "kulağı tetikte", "ne söyleyeceğini işitmek için çok dikkatli olmak"; E'deki "kulağını açmak" ise "dikkatlice dinlemek" anla­mındadır.
D'deki "kulak kabartmak" deyimi, "merak edip giz­lice dinlemek, işitmeye çalışmak" anlamındadır.
YANIT: D
2. Aşağıdakilerin hangisinde "başkasından çıkasağlama eğiliminde olan" birinden söz edilmek-
tedir?
A)Günlerdir beni arıyormuş; o bal alacak çiçeği bilir.
B)Öyle durduğuna bakma, hepimizi suya götü­rür, susuz getirir.
C)Hiç acele etmeden bekler ve sonunda turnay gözünden vurur.
D)Öyle bir adam ki saman altından su yürütür.
E)Ona bakmayın, bir dirhem bal için bir çeki keçiboynuzu çiğner.
(1989 / II)
ÇÖZÜM: B'deki "suya götürüp susuz getirmek" "karşısındakinden akıllı olmak, kurnaz olmak"; C'deki "turnayı gözünden vurmak", "çok değerli bir şey ka­zanmak"; D'deki "saman altından su yürütmek", "sin­sice ortalığı karıştırmak"; E'deki "bir dirhem bal için bir çeki keçiboynuzu çiğnemek", "çok emek verip az bir verim elde etmek" anlamlarında kullanılmıştır.
"Başkasından çıkar sağlama eğiliminde olan" anla­mını A'daki "bal alacak çiçeği bilmek" deyimi karşılar.
YANIT : A

3. Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili deyimin cümleye kattığı anlam ötekilerden farklıdır?
A)Gece gündüz demeden bu işle uğraşacağın­dan kuşkum yok.
B)Bu işi kabul etmeden önce inceden inceye he­saplar yapması gerekti.
C)Senin her şeyi ince elevip sık dokuduğunu her­kes bilir.
D)Bu öneriyi enine boyuna düşündükten sonra karar vermelisin.
E)Seçtiğin konuyu, kılı kırk yararcasına incelediğin anlaşılıyor.
(1991 /I)
ÇÖZÜM: B, C, D ve E seçeneklerindeki deyim­ler "dikkatlice, titizce, en küçük ayrıntıyı bile gözden kaçırmadan çalışmak" anlamıyla kullanılmıştır.
A'da yer alan "gece gündüz demeden" deyimi "sü­rekli aralıksız" çalışmayı anlattığından diğerlerinden farklıdır.
YANIT : A

ATASÖZLERİ
Atasözleri; atalardan kalan, onların deneyimlerine dayalı gözlemlerini, yargılarını, öğütlerini yansıtan ge­nel kural niteliğindeki kalıplaşmış özlü sözlerdir.
Her ulusun kendi atalarının düşüncelerine, dene­melerine, gelenek ve görgülerine dayalı atasözleri vardır. Bunlar o ulusun düşünce, duygu ve yargılarını yansıtır. Ulusun bireyleri tarafından şaşmaz doğrular olarak görülür, kabul edilir.
Atasözlerinin kimin tarafından söylendiğinin bilin­memesi, kuşaktan kuşağa aktarılması ve deneyimle­rin özlü ifadesi olması, herkes tarafından benimsen­melerini kolaylaştırmıştır.

Atasözlerinin Biçim Özellikleri
Atasözleri her şeyden önce bir yargı bildirir. Bu bakımdan daima cümle biçiminde bulunur. Atasözleri­nin cümle biçiminde kalıplaşmaları en önemli özellik­leridir.
Bu kalıplaşma öylesine kuvvetlidir ki atasözündeki bir sözcük, başka sözcükle yer değiştirmediği gibi aynı anlama gelen bir başka sözcük de yerine getiri­lemez:

"Pişmiş aşa su katılmaz." atasözü "Pişmiş yeme­ğe su katılmaz." ya da "Aş pişmişse su katılmaz." biçiminde söylenemez, kullanılamaz.
* Bazı yörelerde atasözü tanındığı biçimiyle söylenir.
İşleyen demir ışıldar.
İşleyen demir pas tutmaz.
* Atasözlerindeki kalıplaşma eklerde de kendini gösterir. Atasözü kurulurken aldığı yapım ve çekim eki kalıplaşmaya uğrar, değiştirilemez.
"Kor - ku - lu rüya gör - mek - ten - se uyan - ık yat - mak hayır - lı - dır." Bu eklerden herhangi bi­ri değiştirilemez.
* Atasözlerinde genellikle geniş zaman ve emir kipi kullanılmıştır:
Kaymağı seven mandayı yanında taşır.
Can çıkmayınca huy çıkmaz.
Ayağını yorganına göre uzat.
Ev alma, komşu al.
* Geniş zaman ve emir kipinin birlikte kullanıldığı atasözleri de vardır.
Sakla samanı gelir zamanı.
Başka kiplerle kurulmuş atasözleri azdır.
Çingeneye beylik vermişler önce babasını asmış.
* Atasözlerinin bir kısmı ise, eksiltili cümle biçimin­dedir.
Tarlayı taşlı yerden, kızı kardaşlı yerden (al)
insan söylese söylese, hayvan koklaşa koklaşa (anlaşır)

Atasözlerinin Anlam Özellikleri
Atasözleri halkın yaşam deneyimlerinden ortaya çıkan sonuçlarla insanların davranışlarına yön verme­si istenen ilkeleri ortaya koyar. Bu bakımdan toplu­mun ortak değer yargılarını taşır.
* Atasözlerinin büyük bir bölümü herhangi bir olay­dan çıkan sonucu genelleştirerek toplum olaylarını, ahlak kurallarını anlatır, öğüt verir:
Isıracak it dişini göstermez.
Araba kırılınca yol gösteren çok olur.
* Doğa olaylarının yaşama etkisini belirten atasöz­leri vardır:
Mart yağar, nisan övünür; nisan yağar, insan övü­nür.
Martta yağmaz, nisanda dinmez ise sabanlar al­tın olur.
* Bilgece düşünceler bildirerek birtakım gerçekleri gösteren atasözleri vardır:
Korkunun ecele faydası yoktur.
Bal bal demekle ağız tatlı olmaz.
* Atasözleri erdem sayılan düşünceleri över ve kişi­leri bu erdemlere yüceltmeye çalışır:
Aman diyene kılıç kalkmaz. Gülme komşuna gelir başına.
* Gelenek ve görenekleri yansıtan atasözleri vardır:
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
Kız kundakta, çeyiz sandıkta...

* Kimi atasözleri de halkın inanışlarını belirtir:


Kısmetsiz köpek sabaha karşı uyuyakalır.


Ecel geldi cihana baş ağrısı bahane.

Atasözleri, atasözlerini oluşturan sözcüklerin ger­çek ve mecaz anlamlı olmalarına göre çeşitlenir:
1. Gerçek anlamlı sözcüklerden kurulan atasözleri
Bu atasözlerinde sözcükler gerçek anlamlıdır. Atasözünün belirttiği düşünce de doğrudan doğru­ya iletilmiştir:
Bugünün işini yarına bırakma.
Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir.

2. Mecaz anlamlı sözcüklerden kurulan atasözleri
Bu atasözlerinde sözcüklerin bir bölümü ya da tü­mü mecaz anlamlıdır. Sözcüğün mecaz anlamını bil­miyorsak atasözünü açıklamak güçleşir:
Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.
İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır.
Meyveli ağacı taşlarlar.
Leyleğin ömrü laklaka ile geçer.
Atasözlerinde söz ve anlam sanatlarına başvuru­larak çekicilik sağlanmıştır:
Dilim seni dilim dilim dileyim. (cinas)
Ağaç yaşken eğilir, (eğretileme)
Güvenme varlığa düşersin darlığa, (tezat)
Sel gider kum kalır, (tenasüp)
Meyveli ağacı taşlarlar, (kinaye)
Üzüm üzüme baka baka kararır, (güzel nedene bağlama)

ATASÖZÜ - DEYİM KARŞILAŞTIRMASI
Atasözleri cümle biçimindedir, yargı bildirir. De­yimler genellikle söz öbeği biçimindedir, yargı bildir­mez. Atasözleri öğüt verip yol gösteren özlü sözlerdir. Deyimler, bir durumu, kavramı karşılar. Atasözleri, genel kural niteliğindedir, ulusun tüm bireylerini ilgi­lendirir. Deyimler anlatıma zenginlik, çekicilik katar. Atasözleri genellikle emir ya da geniş zaman kipindedir. Deyimler her kiple çekimlenebilir (Mastar biçiminde olanlar). Atasözünü oluşturan sözcüklerin arasına başka sözcükler giremez. Deyimi oluşturan sözcüklerin arasına başka sözcük ya da söz öbekleri girebilir.Her ikisi de anonim halk edebiyatı ürünüdür. Her ikisinde de herhangi bir sözcüğü çıkarıp yerine eş ya da yakın anlamlısını koymak mümkün değildir.
Adamın iyisi iş başında belli olur. (atasözü)
(Bir insanın gerçek değeri, iş başında gösterdiği yeterlik ve başarı ile, çevresindekilere karşı davranışıyla ölçülür.)
Adam oluncaya kadar dokuz fırın ekmek ister.(deyim)
(Yetişip topluma yararlı bir kişi olması için uzun zaman gerek.)
ÖRNEK SORULAR
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisi "insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur." atasözünün anlamı- nı içermez?
A) Sen her zaman demez misin, huylu huyundan vazgeçmez, diye?
B) Can çıkmadan huy çıkar mı?
C) Büyükler, sütle giren huyun, canla çıkacağın boşuna söylememişler.
D) Ben sana, huyunu bilmediğin kişilere güvenme demez miydim?
E) Ne dersen de, değiştiremezsin onu, huy canın altındadır.
(1981/1)
ÇÖZÜM: Soru kökünde verilen atasözü "Kişinin çocukluğundaki huyları, özellikleri değişmez; ihtiyarlığında da sürer." düşüncesini içermektedir. A, B, C, E seçeneklerinde verilen yargılar, bu atasözüyle içerik yönünden özdeştir.
D seçeneğinde huy kavramından söz edilmekte ancak bu atasözünün anlamını karşılamamaktadır.
YANIT : D

2. Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde mecazlı bir söyleyiş yoktur?
A) Ayağını yorganına göre uzat.
B) Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.
C) Son pişmanlık fayda vermez.
D) Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
E) Ateş düştüğü yeri yakar.
(1989/II)

ÇÖZÜM: A'da verilen atasözü "Giderini gelirine uydur”, B'de verilen atasözü "Büyük bir çıkar söz konusuysa küçük özveriler esirgenmez.": D'de verilen atasözü "Durmadan yer değiştiren kişi mal mülk edinemez."; E'deki atasözü "Felaket kimin başına gelirse onu etkiler." anlamlarını mecazlı bir söyleyişle kazanmışlardır.
C'deki atasözünde ise "yapılan bir işten sonra pişman olmanın işe yaramayacağı" anlatılmaktadır. Mecazlı kullanım yoktur.
YANIT : C

ÖZDEYİŞLER

Özdeyişler; bilim, sanat, siyaset vb. alanlarda ta­nış, bilgi ve kültürüne güvenilen kişilerin yazıp söylediği kısa ve özlü sözlerdir.

Uluslararası bir özellik taşıyacak kadar yaygın düşünce ve duyguları yansıtması bakımından özdeyiş­ler, atasözleri kadar ulusal nitelikte değildir. İyi bir özdeyiş her ulusun malı olur.
Şekil yönünden özdeyişler kesin olarak cümle biçiminde kurulur. Bu bakımdan atasözlerine benzer. Ancak atasözleri kadar kalıplaşmamış olmaları ve kim tarafından söylendiğinin bilinmesi onları atasözlerinden ayırır.

Kendini seven pek az sevilir.


(Cenap Sahabettin)

Vatan çalışkan insanların omuzları üstünde yük­selir.

(Tevfik Fikret)


İlkin düşüncelere çatarız, sonra da insanlara.


(Montaigne)


Sanat doğaya eklenmiş insandır.


(Francis Bacon)

Gençleri bırakınız dünyayı hayal ettikleri gibi gör­sünler, büyüyünce nasıl olsa olduğu gibi görecek­lerdir.

(Voltaire)


Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.


(Mevlana)

Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.

(Goethe)




ALINTIDIR
Alıntı ile Cevapla